Mektup...

Sevgili Deniz

İlla “aç” dedin, yüreğimi açmak istiyorum sana... Yoruldum artık çünki...

Hamdolsun villalarım var, uçaklarım var, gemilerim var, etrafım yalaka dolu ama, neyleyim, sen yoksun... Yarımım adeta. Hislerimi dökme noktasında kelimeler kifayetsiz... Özlüyorum.

*

Kaç zamandır yoksun, kaç zamandır yokum kendimde, bu da böyle biline... Sevmiyorum Ankara’yı artık, kayboluyorum sensizliğimde, vuruyorum kendimi sokaklara, savruluyorum New York’lara... Beraber yürümedik belki bu yollarda ama, bana her şey seni hatırlatıyor, inan... Gücüme gidiyor. Gözüm kapıda, kulağım telefonda. Üşüyorum.

*

Sağolsun Barak, “Zamana bırak” diyor ama, olmuyor. Unutamıyorum. Ayamama Deresi gibi taşıyor hasretin... Ve, bilsen öylesine pişmanım ki, o öfkeli anımda “cibilliyetsiz” diye bağırdığım için sana... Affedemiyorum kendimi... Bilirsin, yumuşak başlıyım, uysal koyun değilim, hırçınlaşıyorum sen öyle yüzünü çevirip, teğet geçince bana... Sonra da kalakalıyorum o kahreden keşkelerimle baş başa.

*

Patlamış fırtınanın ortasında, bir umut ışığı, Deniz Feneri arar gibi arıyor seni gözlerim... Sensiz nasıl devam edebilirim, bilmiyorum. Seyretmişsindir televizyonda, bi dokunduklarında ağlıyorum. Ve, bedeli ne olursa olsun, sen bana gelmesen de, benim sana gelme ihtimalimi seviyorum.

*

Velev ki okursun mektubumu, velev ki bir şans daha tanırsın bana... Yakama kırmızı bir lale takıp, bekliyor olacağım Taksim’deki simit sarayında... En kalbi duygularımla...

Recep


Yılmaz ÖZDİL - 24 Eylül 2009, Hürriyet

sagol kardes !!!

buda Devlet beye yazdigi Mektup



Erdoğan, Dr Bahçeli'ye mektubunda ne diyor?

Muhterem kardeşim Devlet Bey!..
‘AK’ Parti hükümeti olarak, ‘milli birlik ve bütünlüğü’ pekiştirmek amacıyla önümüze konulan ‘devlet politikası’ gereği başlattığımız ‘demokratik açılım’ süreci işlemeye devam ediyor.
CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’a bir mektup yazmaya karar vermişken, MHP gibi bir partinin genel başkanlığında oturan zat-ı alinizi tabii ki ‘ciddiye’ bile almayıp, ‘yok saymak’ olmazdı.
Bülent Abi’nin yoğun ısrarı üzerine, hazır bayramı fırsat bilerek, bir mektup da size yazıyorum.
Onca gayretime rağmen, MHP Genel Merkezi’nde mektubu elinize ulaştırabilecek yetkili bir kişi bulamayınca, mecburen gizlice okuduğunuzu bildiğim Sayın İsrafil K. Kumbasar’ın köşesine müracaat etmek zorunda kaldım.
Lütfen beni bağışlayınız.

* * *

Her ne kadar, ‘hitabet sanatı’ haline getirdiğim öfkeme kapılıp, kamouyunun karşısında sizi ‘namertlik’, ‘alçaklık’, ‘namussuzluk’ ile suçlayarak üzdü isem de, inanın size karşı içten içe hep derin bir ‘muhabbet’ duymuşumdur.
Siz, ‘bulunmaz’ bir Hint kumaşısınız.
İyi ki MHP’nin başında siz varsınız.
Her gece başımı yastığa koyduğumda, gözlerimi kapar kapamaz, kendimi ‘Yüce Divan’ karşısında hesap verirken görüyorum.
Kan ter içerisinde uyanıyorum.
Ama, karşımda alternatif olabilecek bir partinin başında sizin gibi ‘ebced hesabı uzmanı’ bir şahsiyetin bulunduğunu aklıma getirince rahatlıyorum.
Allah sizi MHP’nin başından eksik etmesin.
Partimizin kuruluşundan bugüne değin, verdiğiniz ‘örtülü’ destekten dolayı size minnettarım.

* * *


Ülkedeki ‘ekonomik’ şartların tamamen aleyhinize olmasına rağmen, önünde ‘ceket’ iliklediğiniz Bülent Ecevit’in bütün yalvarmalarına aldırış etmeden, ‘erken seçim’ kararının ısrarla arkasında durarak, partimizin ‘ezici bir çoğunluk’ ile tek başına iktidara gelmesini sağladınız.
17 Temmuz seçimleri öncesinde meydanlarda ‘ip’ atarak, bizi içine düştüğümüz ‘çukurdan’ çekip aldınız, Meclis’e girer girmez, ‘Cumhurbaşkanlığı’ oylamasına katılacağınızı açıklayarak, hükümetimizi ‘367’ belasından kurtarıp kardeşim Abdullah’a Çankaya’nın yolunu açtınız.
Ülkenin en büyük sivil toplum örgütü olan ‘Ülkü Ocakları’nın kapısına kilit vurup, meydanlarda tepki koyması muhtemel gençleri evlerindeki ‘bilgisayarların’ başına hapsederek, sizin tabirinizle malum ‘yıkım projesini’ rahat bir şekilde ifa etmemize büyük katkıda bulundunuz.
Size ne kadar teşekkür etsek azdır.

* * *


Görüyorum ki, son günlerde gerek şahsıma, gerek partime karşı hakaretler yağdırıyorsunuz.
Bu ‘kağıt üzerinde’ kalan çıkışlarınızın, partinizin önümüzdeki Kasım ayında yapılacak olan ‘kongresine’ yönelik birer salvo atışı olduğunu çok iyi biliyor, sizi anlayışla karşılıyorum.
Lütfen, partimiz içerisinde sözlerinizi ciddiye alıp şahsınızda, bir camiayı ‘topyekün’ hedef almaya kalkışan zırtapozlara aldırmayın.
‘İçinizden’ geldiği gibi davranmaya devam ediniz.
Kongrede oy kullanacak olan delegeler üzerinde ‘duygusal’ baskı kurup, tüzüğünüzdeki ‘gereksiz’ maddeyi değiştirerek, yeniden ‘genel başkan’ seçilmeniz, bizi mutlu ve bahtiyar eyleyecektir.
Siz o partinin başında bulunduğunuz sürece, biz ‘hiç de haketmediğimiz’ iktidar keyfini sürmeye devam edeceğiz.

* * *


Niyetimiz, açılım sürecini ‘toplumsal mutakabat’ ile gerçekleştirmektir.
Siz ki, Apo’nun Meclis’teki avukatlarının uzattığı ‘kanlı’ elleri bile sıkmış bir insansınız.
Uzattığımız eli geri çevirmeyeceğinizi umuyor, ‘milli birlik projesine’ değerli katkılarınızı bekliyoruz.
“Eğer mutakabatın içerisinde yer almak istemezseniz, kusura bakmayın, aynen yolumuza devam etmek zorundayız.”
Kongreden sonra görüşmek üzere.
İmza:
Kardeşin Recep Tayyip





YENICAG
Israfil K. Kumbasar 23.09.09