Mektuplaşma sonuçlandı: Erdoğan CHP'ye gitmiyor

Genel & Güncel Konular

Mektuplaşma sonuçlandı: Erdoğan CHP'ye gitmiyor

İletigönderen bezgin » Prş Eki 08, 2009 19:33

Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından çalışmaları süren ''Kürt açılım'' konusunu içeren mektup CHP lideri Deniz Baykal'a ulaştı. Mektupta Erdoğan'ın görüşme talep ettiği öğrenildi.

AA/ANKA

Ankara- Başbakan Tayyip Erdoğan'ın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a yazdığı mektup CHP Genel Merkezi'ne ulaştı. Mektubu teslim alan Baykal, "Mektupta görüşme talebi yer alıyor" dedi.

Başbakan Erdoğan, 'Kürt açılım' konusunda CHP Genel Başkanı Baykal'a bir mektup yazarak randevu isteyeceğini açıklamıştı. CHP Genel Başkanı Baykal, mektuba yazılı olarak yanıt vereceğini açıklamıştı. Baykal, dünkü CHP Parti Meclisi toplantısında da Başbakan Erdoğan'dan mektup gelmesi durumunda mektuba cevaplarında CHP'nin görüşlerini gündeme getireceklerini bildirerek, "Bizim bu konuda farklı politikamız, anlayışımız var. Bu farklı anlayışımızı yazacağımız mektupla ortaya koyacağız ve inanıyorum ki ondan sonra Türkiye bizim bu politikalarımızı tartışacak ve sağlıklı bir çözümü o zaman bulacağız. Bunun özü ayrıştırıcı değil, kimlik siyasetini öne çıkaran değil birleştirici bir politikadır" demişti.

Cumhuriyet
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Mektup Baykal'da

İletigönderen maydonos » Cum Eki 09, 2009 5:22

:|
En son maydonos tarafından Sal Eki 20, 2009 2:40 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

Re: Mektup Baykal'da

İletigönderen antalyalim » Cum Eki 09, 2009 12:25

Bu mektup yazma olayi ilkokulda yapilir sanirdim ama bizim siyasetcilerimizin ilkokul cocugu kafasinda oldugunu unutmusum. Yahu arkadas davetle ne alakasi var bu isin. Adam gibi cikip anlatsana ne yapacagini. Baykal da duysun biz de duyalim. Kendi kafaniza göre ülke yönetme hakkini kim verdi size?
Hadi herkes simdi kagidi kalemi eline alsin RTE'ye sorumluluklarini anlatan birer mektup yazsin....
"Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" :turkiye:
Kullanıcı küçük betizi
antalyalim
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 522
Kayıt: Sal Ara 16, 2008 21:39
Konum: Evden

Re: Mektup Baykal'da

İletigönderen alamancı » Cum Eki 09, 2009 12:46

aslinda türkiyede partilerde liderlik sultasina son vermek için bir demokratik açilim lazim. bu sadece bir demokrasi degil ayni zamanda bir güvenlik sorunu. ABD hadi bakalim sikiysa hindistan veya çin meclisine direktifler versin. veremez çünkü onlari kizdirmaktan korkar. ABD hindistan veya çin aleyhine bir seyler yapacaksa çok sinsi çaktirmadan yapmak zorunda. aslinda türkiye de büyük ülke. 70 milyonu askin nüfusu tarihi bir geçmisi var. ekonomisi de toplam büyüklük olarak dünyada ilk 20 içinde yanlisim varsa düzeltin. ama is bize gelince her sey alanen. adam meclise gelip direktifler veriyor. yok ermeni açilimi yok kürt açilimi. neden? çünkü türkiyede hükümetleri büyük ölçüde ABD belirliyor. kredi musluklarini ve medyayi kullanarak ermeni sorunu pkk falan siyasi santaj yaparak isine gelmeyen hükümetleri düsürebiliyor. kendi seçtirdigi hükümetlerde tabi ABDnin kuklasi oluyor. çünkü milletvekili adaylarini liderler seçiyor. ABD lideri kontrol altina aldimi bütün partiyi hükümeti ve ülkeyi kontrol altina aliyor. ABDnin elçileri ve ajanlari erdogan gibi para ve iktidar ugruna her seyi yapabilecek insanlari seçip pazarlamakta çok usta. bütün bunlara son vermek için liderlik sultasinada son verilmeli. milletvekili adaylarini liderler degil halk belirlemeli. bütün halki aldatmak veya satin almak bir iki lideri satin almaktan çok daha zordur. bir de tabi dokunulmazliklar kürsüde fikir özgürlügüyle sinirlanmali.
Kullanıcı küçük betizi
alamancı
Üye
Üye
 
İletiler: 241
Kayıt: Pzt Mar 02, 2009 13:45

Re: Mektup Baykal'da

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Eki 12, 2009 19:51

Baykal'ın Erdoğan'a cevabı!

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yazdığı yanıt mektubu Başbakanlığa gönderildi.

Alınan bilgiye göre, Baykal'ın, Başbakan Erdoğan'ın içinde görüşme talebinin de bulunduğu mektubuna yanıtı bir parti görevlisi tarafından Başbakanlığa götürüldü.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a gönderdiği yanıt mektubunda, ''Önümüzdeki bir hafta içinde bir gün önceden bildirmeniz halinde uygun göreceğiniz herhangi bir saatte CHP Genel Merkezi'nde sizi ağırlamaktan mutluluk duyacağım'' dedi.

Baykal, görüşmenin kapalı kapılar ardında kalmaması için “Hangi kanalda nasıl ve ne zaman yayınlanacağını kararlaştırarak görüşmenin bir televizyon ekibi tarafından kayda geçirilmesini” önerdi.

CHP'den gönderilen yanıt mektubunda ''Demokratik Açılım'' sürecine, 1989 yılında başkanlığını Deniz Baykal'ın yaptığı komisyon tarafından hazırlanan rapor temel alınarak niçin ve hangi noktalarda itiraz edildiğine yer veriliyor.

Başbakan Erdoğan, CHP Lideri Baykal'a geçen perşembe günü çalışmaları süren ''Demokratik Açılım''a ilişkin, içinde görüşme talebinin de bulunduğu bir mektup göndermişti.

MEKTUP BAŞBAKANLIĞA ULAŞTI

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektup Başbakanlığa ulaştı.

İşte Baykal'ın Erdoğan'a mektubu

İşte CHP lideri Deniz Baykal'ın Başbakan Erdoğan'a gönderdiği mektubun metni:


''Sayın Recep Tayyip Erdoğan

Başbakan Ankara

Sayın Başbakan,


“Açılım” politikanız ile ilgili olarak bizimle görüşme arzunuzu ifade eden mektubunuzu aldım. Bu vesileyle bu konudaki bazı tespitlerimi ve değerlendirmelerimi açık bir dille size iletmenin yararlı olabileceğini düşünüyorum.

Önce, “Açılım” ın içeriği, çerçevesi ve ilkeleri ile ilgili herhangi bir somut açıklamanın yapılamamış olması, müphemiyetin arkasında nelerin hedeflenip saklandığı sorularını davet etmiş, o da milletimizin tedirginliğini, kaygılarını hızla arttırmıştır. Bu öngörülmüş belirsizlik, bir yandan Anayasamızdan “Türk Milleti” sözünün çıkarılacağı, eğitim dilinin değiştirileceği, PKK’ya af çıkarılacağı, İmralı’dan gelecek yol haritasının “uygun bölümlerinin” değerlendirileceği beklentilerine yol açmış, öte yandan kurulan ilişkiler, verilen umutlar sonucunda “Dağ fare bile doğurmadı” hayal kırıklığına neden olmuştur. Daha sonra da bu hayal kırıklığını telafi etmek için yoğun ikna çabalarına gerek duyulduğu ortaya çıkmıştır.

Bugün ise “Anaların gözyaşını dindireceğiz, şehit cenazelerine son vereceğiz” şeklinde ifade edilen bir temenni ve iyi niyet beyanlarına dayalı bir politika ile karşı karşıyayız. Aslında bu bir politika değil bir propagandadır. Çünkü hangi tedbirler alınacak, hangi çareler uygulanacak, hangi tavizler verilecek belli değildir. Milletimizin huzuru, barışı, birliği ve bütünlüğü için bu kadar önemli ve hassas bir konuda böylesine ucu açık, bulanık ve sahipsiz bir sürecin işletilmesi, sonuç ne olursa olsun daha şimdiden tahribatını hissettirmeye başlamıştır.

Devlet politikası olarak ilan edilen açılımın artık bu niteliğinin tartışmalı olduğu daha yolun başında yapılan bazı açıklamalarla ortaya çıkmıştır.“Açılım”ın isimlendirilmesi ile ilgili yaşanan tereddütler aslında bu sıkıntılı durumu yansıtmaktadır. Önce “Kürt Açılımı” diye başlanmış, daha sonra “Demokratik Açılım” denilmiş, son olarak da “Milli Birlik Açılımı”nda karar kılınmıştır. Ne yazık ki, bu açılım politikası hızla ayrıştırıcı sonuçlar vermeye başlamış, politikanın adını, “Kürt Açılımı”ndan “Milli Birlik Açılımı”na değiştirmek de bu durumu örtmeye yetmemiştir.

Kürt açılımı ile ilgili olarak bir anayasa değişikliği konusunda İçişleri Bakanı ile Başbakanın çelişkili açıklamaları güven kaybına, inandırıcılık ve samimiyet sorgulamasına neden olmuş, milletimizin kaygıları daha da derinleşmiştir. Uzun vadede de olsa bu konuda düşünülen bir Anayasa değişikliğinin, Türk Milleti kavramı ile eğitim dilinin Türkçe olması zorunluluğunu hedef alacağı açıktır. PKK’nın siyasi hedefleri ile örtüşen böyle bir Anayasa değişikliği açılımının bizzat kendisi bir huzursuzluk kaynağı haline dönüşmüştür. Hele hedefe “hazmettire hazmettire” yürüneceği açıklaması, bu sürece iyi niyetle bakan insanların inançlarını ve güvenini temellerinden sarsmıştır.

Herhalde Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Artık şehit vermeden, kaynak ve enerji harcamadan, terör sorununu geride bırakmaya yarayacak yeni yöntemleri devreye sokma kapasitesine ulaştığımız” yolundaki sözleri, bu açılım politikasının temel zihniyetini yansıtmaktadır. Hangi yöntemlerle “şehit vermeden, para ve enerji harcamadan” bu amaca ulaşabileceğimizin iki aydır hala açıklanmamış olması hem düşündürücü, hem de üzüntü vericidir. Çünkü anaların gözyaşını dindirme propagandası ile geçirdiğimiz bu son iki ay civarındaki süre içinde ortaya çıkan can kaybımız, yeni hükümet kurulmadan önce, 2002 yılının tümünde gerçekleşen şehit sayısının tam dört katıdır.

“Tarihi fırsat”ın ne olduğunu, ne zaman ve nasıl değerlendirileceğini bir an önce öğrenmek milletimizin hakkıdır. Öyle anlaşılıyor ki, bu iktidarın zihninde bulunabilecek makul bir siyasal çözüm ile terör dönemine son vermenin mümkün olduğuna dair bir kanaat vardır. Açılım politikası da herhalde bu çözümü oluşturma süreci olarak anlaşılmıştır.

Onun için, bu sürecin ucu açık tutulmuştur.

Onun için, milli kimliğimizi, ulusal bütünlüğümüzü tartışmaya açan, Anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilmesini talep etmeyi makul karşılayan bir siyaset zemini oluşturulmuştur.

Onun için, İmralı’dan gelecek yol haritası, mahçup bir merak ve gizlenemeyen bir resmi ilgi ile beklenmiştir.

Onun için, Anayasa değişikliği kapısının uzun dönemde açık olduğu ısrarla söylenmektedir.

Böylece, silahlı terör örgütünün siyasi hedeflerinin müzakere masasında tutulmakta olduğu ifade edilmektedir. Bütün bunlar “Açılım Politikası”nın gerçek hedefinin, bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın temel sorunlarının çözümü olmadığı, milli bir ayrışma peşinde koşan terör örgütünün siyasal amaçlarına yönelik bir açılımla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

Terör örgütünün siyasi projesi, milleti ve devleti etnik temelde ayrıştırmaktır. Bu amaçla, Milli Eğitimin bünyesine üniversitelerden başlamak üzere, etnik dil eğitimini seçmeli ders olarak yerleştirmek, ilk aşamayı oluşturacaktır.

İmralı’dan gelen yol haritasının açıklanmasına bir türlü cesaret edilememiştir. Acaba evlatlarını teröre şehit veren insanların, terör örgütünün Türkiye’ye yönelik siyasi planlarından haberdar olmaya hakları yok mudur? Yoksa PKK talepleri ortaya çıkınca yürütülen dolaylı müzakere sürecine destek veren vatandaşlarımızın gerçekleri göreceğinden, “hazmettirme” işinin daha da güçleşebileceğinden mi korkulmuştur?

Ne yazık ki, terör örgütünün ve ona destek veren odakların ayrıştırmacı siyasi taleplerini karşılamaya çalışan bu siyasal açılım süreci daha şimdiden terör örgütünün itibarını arttırmış, bölgedeki meşruiyetini ve etkinliğini giderek yükseltmiştir. Bölgedeki güvenlik güçlerinin en önemli işi kendilerini korumak olmaya başlamıştır. İçişleri Bakanının gözleri önünde kepenkler kapatılmakta, kamu düzeninin kontrolü elden kaçırılmaktadır.

Terör örgütü ile uzlaşma arayarak terörü ortadan kaldırma heveskarlığının açmazı işte buradadır. Önce teröre karşı çıkma kriterinizi kaldırırsınız. Onlarla müzakereyi içinize sindirirsiniz ama yetmez. Size, terörle doğrudan müzakere etmenizi, onu muhatap almanızı söylerler. Canınız sıkılır ama yine de “Anayasa değişiklikleri masada” diyerek, milli eğitime etnik dili üniversite düzeyinde sokacağınızı söyleyerek, çeşitli af biçimleri icat ederek, dolaylı müzakereyi sürdürmeye, belki de oyalamaya çalışırsınız. Ama bu durum, muhatabınızın bölgede etkinliğini, gücünü arttırma sonucunu doğurur. Bir bakarsınız sizin muhatap aldığınızı bölge de daha çok muhatap almaya başlamıştır. Açılım politikasının açmazı budur. Milleti ayrıştırmaya yönelik politikalarla terör örgütünü tatmin etmeye çalışırsınız ama böyle yaparak, milletin ayrıştırılmasına yönelik hiç bir talebi olmayan batıdaki, doğudaki milyonlarca Kürt kökenli vatandaşımızın huzurunu bozarsınız, onları tedirgin edersiniz. Ayrıca terör örgütünü muhatap aldığınız, onun siyasi görüşlerinin peşine takıldığınız için bölge halkının gözünde onu otorite haline getirirsiniz. Bu süreç sizi, silahlı yöntemle sonuç almanın mümkün olduğunu gösteren bir örnek haline dönüştürür.

Sayın Başbakan,

Bugün Türkiye’de vatandaşlarımızın ana dillerini özgürce kullanmaları, etnik kimliklerini ve kültürlerini özgürce yaşamaları, bütün etnik kimliklerin aynı derecede saygıdeğer olduğu, herkesin kendi etnik kimliğiyle şeref duyma hakkına sahip olduğu, tartışmasız şekilde kabul görmüştür. Takdir edersiniz ki, Türkiye bu noktaya kolay gelmemiştir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de yirmi yıl öncesinden bu yana önemli katkılar yaptık. Ekte sunduğum yayınlarda da görüleceği gibi, 1989 yılında “Türkiye Cumhuriyeti bir ırk, kan ve kafatası devleti değildir” dedik. “Devlet kimsenin etnik kimliğine müdahale edemez” dedik. “Herkesin etnik kimliği onun şerefidir” dedik. Asimilasyona karşı çıktık. Ama aynı zamanda Devletin etnik kimlik ya da anadil konusunda faaliyette bulunmasına da karşı çıktık. “Etnik kültür ve anadil konularına devlet ve resmi kuruluşlar karışmamalıdır, sivil toplum bu konularla ilgilenmelidir” dedik. Yasaklanan anadillerin özgürce kullanılabilmesi için yirmi yıl önce kanun teklifi verdik. Şimdi bunlar geride kaldı. Bugün ulaştığımız bu nokta çağdaş demokrasi anlayışına ve Avrupa Birliği müktesebatına uygun bir nitelik taşımaktadır.

Bununla beraber Türkiye’de yapay azınlıklar yaratma, etnik temelde milleti ayrıştırma, bunun için de etnik anadili şimdilik seçmeli ders olarak üniversitelere, milli eğitime yerleştirme mücadelesi hızla yürütülmektedir. Bunlar PKK’nın siyasi projesinin temel unsurlarıdır. Ama Kürt kökenli vatandaşlarımızın ezici çoğunluğunun böyle bir projenin peşinde olmadığı çok açıktır.

O nedenle Kürt kökenli vatandaşlarımızın sorunlarına ayrıştırıcı değil, kaynaştırıcı bir anlayışla yaklaşılmalıdır. Bölgede işsizlikle mücadele büyük önem taşıyor. Babaların işinin ve gelirinin olmaması aileleri tahrip ediyor, toplum çözülüyor. Devletin bölgeye yönelik ekonomi politikası değişmelidir. Teşvik yoluyla özel sektörü yatırıma yöneltmek mümkün olmamıştır. Teşvikle büyük ölçüde yolsuzluklar finanse edilmiştir. Devlet eliyle zarar edecek olsa da fabrikaların, işyerlerinin açılması ertelenemez bir zorunluluktur. GAP artık hızla bitirilmelidir. Tarım ve hayvancılık projeleri hayata geçirilmelidir. Yeni sınır kapıları, Yüksekova ve Tatvan havaalanları hizmete açılmalıdır.

Bölgedeki gençlere çok farklı bir gelecek umudu verilmeli, Türkiye’nin geleceğinde hakları olan yere ulaşabilecekleri düşüncesi zihinlere, yüreklere yerleştirilmelidir. Gençlerimizi, terör örgütüne, yeraltındaki dini örgütlenmelere ya da mafyaya mahkum olmaktan kurtarmalıyız. Bunun için de büyük bir eğitim projesi hazırlanmalı ve Türkiye’nin en kaliteli eğitim kurumları, anadolu liseleri, kolejleri, fen liseleri düzinelerle bu bölge illerinde açılmalı ve en nitelikli öğretmenlerle donatılmalıdır. Gençler Türkiye’nin bütünlüğü içinde kendilerine bir gelecek bulabileceklerini görebilmelidirler. Bölgede aile içi ve toplumsal şiddetin, törenin, terörün ve yoksulluğun gerçek hedefi ve mağduru olan kadınlarımıza ve genç kızlarımıza Türkiye olarak sahip çıktığımızı gösterebilmeliyiz.

Bu amaçlarla;

- İnsanların çalışarak para kazanabilecekleri, çocuklarına, ailelerine bakabilecekleri istihdam projeleri,

- Gençlerin Türkiye’ye ve dünyaya bakışını değiştirebilecek eğitim projeleri,

- Genç kızları ve kadınları yeni saygın kimlikleriyle destekleyecek kadın projeleri,

- Tarım, hayvancılık ve sulama projeleri,

- Komşu ülkelerle yeni ekonomik ve ticari kanalların açılmasını öngören projeleri,

hızla devreye sokmak gerekiyor.

Bütün bunlar ayrıştırıcı değil kaynaştırıcı bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Amacımız, izolasyona son vermek ve entegrasyonu sağlamak olmalıdır. Devletin amacı, benim çocuklarıma hangi okullarda, hangi eğitimi verebiliyorsa, Van’daki, Hakkâri’deki, Şırnak’daki bir babanın çocuklarına da benzer okullarda, aynı nitelikteki bir eğitimi verebilmek olmalıdır. İzolasyonu, düşük nitelikli, yetersiz eğitim kurumları ile gençlerin üzerinden artık geleceğe taşımamalıyız.

Kürt açılımı, terör örgütünün ayrımcı politikalarına doğru değil, Kürt kökenli vatandaşlarımızın gerçek gündemine yönelik; işsizliğe, eğitimsizliğe, dışlanmışlığa karşı bir açılım olmalıdır. Açılım, terör örgütüne yönelik değil, Kürt kökenli vatandaşlarımıza yönelik olmalıdır.



Sayın Başbakan,

Yukarıdaki açıklamalarımız bir kez daha göstermiş olmalıdır ki biz, açılım politikanızı, etnik ayrımcılığı teşvik eden, toplumda etnik sorgulamayı tahrik eden, insanların yaftalanmasına yol açan, ayrıştırıcı, sakıncalı bir politika olarak değerlendiriyoruz. “Açılım Politikası”nın terör örgütünü muhatap haline getirdiğini, bölgedeki etkisini ve gücünü arttırdığını görüyoruz. Gene bu politikaların, yurdun dört bir köşesinde çevresiyle uyum içinde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızı huzursuz etmeye başladığını hissediyoruz. Bu politikanızın etnik ayrımcılığı milli eğitime taşıyarak çok tehlikeli bir süreci harekete geçireceğini görüyoruz. Bütün bunların çağdaş demokrasi anlayışı ile bir ilişkisi olmadığını da biliyoruz. “Anaların gözyaşını dindireceğiz” söylemiyle bu milleti etnik bölünmeye tabi tutma politikasının haklı kılınamayacağının da farkındayız. Bu nedenlerle çok önemli tutarsızlıklar, çelişkiler, belirsizlikler içeren, tehlikeli tuzaklar barındıran bu “Açılım Politikası”nda hiçbir şekilde sizinle birlikte olmayacağımız çok açıktır.

Bununla beraber mektubunuzdaki isteminiz doğrultusunda bu konuları daha kapsamlı ve daha ayrıntılı bir değerlendirmeye tabi tutabilmek amacıyla, sizinle Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde, baş başa, ikili bir görüşme yapmaya hazırım. Bu görüşmemizin toplumda büyük bir ilgiyle karşılanacağı açıktır. Ülkemizde bundan sonra yaşanacak gelişmeler açısından belki de bu değerlendirmelerimiz tarihi bir belge niteliğini de taşıyabilecektir. Toplumumuzun bu önemli konusunu kendi aramızda, kapalı kapılar arkasında ele almak ile yetinmemeliyiz. Milletimizin geleceği ile ilgili bu temel konuda, vatandaşlarımızın, bizim değerlendirmelerimizi birlikte dinleyerek, doğru bilgilenme ve doğru karar alabilme hakkına da saygı göstermeliyiz. Bu nedenlerle ne zaman ve nerede yayınlanacağına birlikte karar vermek üzere, görüşmemizin bir televizyon ekibi tarafından kayda geçirilmesinin yararlı olacağını sizin de takdir edeceğinizi umuyorum.

Önümüzdeki bir hafta içinde, bir gün önceden bildirmeniz halinde, uygun göreceğiniz herhangi bir saatte Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde sizi ağırlamaktan mutluluk duyacağım.

Görüşme umuduyla ve saygılarımla.

Deniz BAYKAL
Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı


EKLER:

1. Doğu ve Güneydoğu Sorunlarına Bakış ve Çözüm Önerileri (1989)
2. Türkçeden Farklı Dillerin Kullanılması Hakkında Kanun Teklifi (1991)
3. CHP Programı’ndan Doğu ve Güneydoğu Sorunları Hakkındaki Bölümler (2008)


Gerçek Gündem
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Mektup Baykal'da

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Eki 14, 2009 0:23

Resim
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Mektup Baykal'da

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Eki 16, 2009 8:59

Erdoğan'dan kameraya ret!

Başbakan Erdoğan "Baykal'la kamerayla görüşmem mümkün değil" dedi.

Başbakan Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal'ın 'kameralı görüşme' teklifini kabul etmedi.

Başbakan Erdoğan, Irak'a gerçekleştirdiği ziyaretin ardından Türkiye'ye dönüş yolunda uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Demokratik açılım sürecini, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile görüşmesinin ardından TBMM'ye getireceklerini kaydeden Erdoğan, “Sayın Baykal ile telefon görüşmesi olacak mı yoksa o olmadan gidecek misiniz” sorusu üzerine şunları söyledi:

“Ben tabii Sayın Baykal'a gideceğim de yani böyle elimde veya elinde kameralarla birilerinin oraya gelmesi diye bir düşüncem yok. Böyle bir şey beklemiyorum. Böyle bir şeye de bizim kalkıp da müsaade etmemiz mümkün değil. Yani ben kendilerine arzu ettiği şekilde özel kalemimle gerekli cevabı bugün verdiririm. Kendileri eğer bu şekilde kabul ederlerse, eyvallah. Kamerasız.

Kendilerinin medya üzerinden maalesef yapılan açıklamaları var. Ben bunları yapmak istemiyorum. Ben medya üzerinden Sayın Baykal'a cevap vermem, vermeyeceğim. Onun için kendim görüşmeyi arzu ettim, ama kendileri böyle bir görüşmeyi arzu etmediklerini bir yazılı açıklamayla bildirmişler. Dolayısıyla özel kalemim özel kalemlerini arar, durumu kendilerine bugün vereceğim talimat istikametinde bildirir, onlar da o şekilde kabul ederlerse biz de görüşmeyi gerçekleştiririz. İşin usulünü kabul ederse görüşeceğim. Sadece kamerasız değil, bir şeyler daha var...”

'BENDE SEVİYESİZ BİR ÜSLUP GÖRMEYECEKSİNİZ'

Başbakan Erdoğan, “siyasetteki olumsuz üsluptan bir rahatsızlık duyuyor musunuz? Bunu çözmek için bir gayretiniz olacak mı” sorusuna da, “biz sadece dinliyoruz, ama siz benden bugüne kadar böyle bir üslup gördünüz mü? Gördüyseniz onu söyleyin” yanıtını verdi.

Soruyu soran gazetecinin 'bazen kızıyorsunuz” demesi üzerine de Erdoğan, şöyle konuştu:

“Tabii şimdi kızmak başka bir şey, ama o şekilde seviyesiz bir üslup kullanmak başka bir şey. Benden böyle bir şey duydunuz mu? Böyle bir hakaret duydunuz mu? Onu söyleyin. Varsa böyle bir şey ben hemen sözümü geri alırım. Özür de dilerim böyle bir şey varsa. Ama benden böyle bir üslubu görmeyeceksiniz, duymayacaksınız. Ben cevabı verdiğim zaman sadece ifadelerine, söylediklerine cevap veririm. Ondan da kaçınmaya çalışıyorum mümkün olduğunca, bazen de dayanamadığım zaman veriyorum. Kalkıp da kişilikleri üzerinde asla ifadeler kullanmam. Açtığım davalar da hep kişiliklere yönelik hakaretlerden dolayı” dedi.

Başbakan Erdoğan, sınır ötesi operasyon tezkeresi ile ilgili bir soruya, “sınır ötesi operasyon uluslararası hukuktan aldığımız haktır. Bu hakkımızı da kullanırız. Bugüne kadar kullandık, bundan sonra da kullanacağız” yanıtını verdi.

OBAMA ABD'YE DAVET ETTİ

Erdoğan, bir soru üzerine, ABD Başkanı Barack Obama'nın 29 Ekim tarihi için kendisini ABD'ye çalışma ziyaretine davet ettiğini bildirdi. Erdoğan, “davet bugün geldi. 'Alternatif tarihler incelensin' dedim. 'Çalışılsın, ondan sonra kesinleştirelim' dedik. Ona göre karar vereceğiz. 29 Ekimde karar kılarsak İran'dan ABD'ye gideceğiz” diye konuştu.


Gerçek Gündem
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Mektup Baykal'da

İletigönderen sessiz sedasız » Cum Eki 16, 2009 12:45

'Erdoğan halktan kaçıyor'

Deniz Baykal, Erdoğan'ın "Kameralı olmaz" açıklamasına cevap veriyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la demokratik açılıma ilişkin görüşmenin ancak kayıt altında gerçekleşmesinin mümkün olacağını söyleyerek, “Başbakan Devlet sırrı verecekse o ayrı” dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, havaalanında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Baykal, Erdoğan’la demokratik açılıma ilişkin görüşmeleri hakkında, “Başbakanın kapalılık tercihini haklı göstermek için şimdi yolun yarısında görüşmenin içeriğini değişik sunmaya kalkmanın inandırıcı bir tarafı yok. Başbakan Devlet sırrı verecekse o ayrı” dedi.

Baykal, “Bu koşullarda görüşme olmayacak mı? sorusu üzerine ise şunları dedi:

“Biz görüşmeye hazırız. Biz şeffaf görüşmeye hazırız. Başbakan eğer politikasını bizimle müzakere etmeyi, halkın öğrenebileceği; ‘şimdidir’ demiyorum, günü geldiğinde öğrenebileceği şartlar içinde bizimle bu konuyu görüşmeye hazır ise bunu her an gerçekleştirebiliriz. ‘Hayır, ben senle konuşacağım, sonra konuşmamızı ben uygun gördüğüm gibi anlatacağım, sen uygun gördüğün gibi anlat’, bu konuda bir muğlaklık kalsın, bunu kabul etmemiz mümkün değil.”

Baykal, eğer bir görüşmenin kayda alınması gerekiyorsa teknolojinin en olanak sağladığı, en uygun biçimde bunu yapmanın gerektiğini söyleyerek, “Bunun en uygun, en doğru biçimi budur. Yani günümüzde, mahkemedeki, emniyetteki sorgulamalarda da dahi bunun kullanıldığını görüyoruz. TBMM’de kayıt işlemi televizyonla yapılıyor. Günümüzde artık televizyon var, bilmem teyp kaydının öyle söylediydi, söylemediydi, kesildi, montaj yapıldı iddialarına müsait değil. Televizyonda her şeyi görüyorsunuz. Kayda alınmasını istiyorsanız bunun yolu budur” dedi.

-“BAŞBAKANIN ‘İŞİNİ SİSLİ, DUMANLI GÖTÜRME TERCİHİNE’ KATKI VERMEYİZ”-

“Biz geleceği umudu içinde Başbakanın hazırlığımızı yaptık” diyen Baykal şöyle devam etti:

“Üç tane robot kamera, bu görüşmeyi çekecek ve konuşma salonunda Başbakanla ben sadece bulunacağım. Üzerinde mutabık kalacağımız güvenilir bir yönetmen bunu dışarıdan izleyecek ve ortada iki tane kaset çıkacak. Onlardan birini Başbakana verecek, birisini bize verecek ve bu şekilde bu görüşmeyi gerçekleştireceğiz diye umut etmiştim. Ama Başbakanın bu konuşmayı şeffaf şartlarda, kamuoyunun öğrenebileceği şekilde; günü geldiğinde öğrenebileceği şekilde, gerçekleştirmeye hazır olmadığı anlaşılıyor. O işini sisli, dumanlı, kapalı kapılar ardında götürme tercihi içinde bunu bizim katkı vermemiz mümkün değil.”


Kaynak
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

Erdoğan: Baykal'a gitmiyorum!

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Eki 20, 2009 12:17

Erdoğan: Baykal'a gitmiyorum!

"Sayın Baykal madem bu kadar kamera meraklısı odasını 24 saat canlı yayına açsın"

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın mektubuna verdiği cevapla ilgili konuştu.

Erdoğan şunları söyledi:

Gelelim ikinci konuya bakınız Sayın Deniz Baykal’a 1 sayfalık mektup yazdım. Milli Birlik adı altında yeni bir demokratik açılım sürecini başlattığımızı.

CHP’nin bu sürece yönelik görüş, öneri, talep ve eleştirilerini almak; ayrıca süreçle ilgili gelinen noktayı aktarmak fırsatı olacağını ilettim. Nezaket kuralları içinde çok hassas davranarak bir mektup yazdım.

Kamuoyu da mektubumuzun çok samimi bir dille yazıldığına kanaat getirdi.

4 gün sonra bana yanıt mektubunu iletti. 6 sayfadan oluşan kimi zaman incitici, kimi zaman kırıcı, bazı dedikodu ve haksız ithamları çok yakışıksız ithamları peşpeşe sıralayan, nezaket kurallarının dışında bir cevabi mektupla karşılaştım.

Sayın Baykal mektubunda uzun uzun süreci eleştiriyor. Tamamen dedikodu ve asılsız iddialara dayanıyor. Hızını alamayıp açılım politikasında hiçbir şekilde sizinle birlikte olmayacağımız çok açıktır deyip kestirip atıyor. Ne kaldı ki?

Tüm bunları da sineye çektik. Görüşürüz, bu iddiaların asılsız olduğunu kendisine söyleriz diye okumaya devam ediyorum.

Mektubun en sonunda tüm siyasi kurallara aykırı olarak görüşmenin bir TV kanalı tarafından kaydolması şartını koyuyor.

Ne bizde ne de dünyanın herhangi bir yerinde, liderlerin bir araya gelmesi, baş başa görüşmesi ilk kez yaşanmıyor. Ama kamerayla bir görüşmeyi tespit ahlaksızlık olarak, siyasi ahlaka, diplomatik ahlaka ters olarak nitelendiriliyor.

Biri Bizi Gözetliyor mantığı içinde kameraların istenmesini anlamak mümkün değil. Televizyona şov programı yapıyor gibi kamera önünde görüşmek mantıklı değil. Bu tavır işi yokuşa sürmek, ipe un sermek niyetidir.

Biz oraya gidip Sayın Baykal’ın beynini yıkamak değil, böyle bir kabiliyetimiz yok. Hipnotize edecek de değiliz. Biz demokrasinin gereğini yapalım istedik. Her konuda bire bir düşünmek zorunda değiliz.

Önemli olan müzakereye açık olmak. Ben kendilerini genel merkezde de ziyaret ettim. Bu ikincisi olacaktı. Çünkü kendisi Sayın Bakanımın ziyaretini diğer partiler kabul ederken, etmediler.

Demokrasinin bir şartı da değil. Olmazsa olmaz şart değildir mutabakat. Biz geliriz, görüşlerimizi anlatırız, sizi dinleriz ve makul olana biraz daha yaklaşmak için bir adım atmış oluruz. Ama bakıyorsunuz bırakınız süreci konuşmayı, sürecin metodu üzerine konuşmaktan bile Sayın Baykal’ın kaçtığını görüyoruz.

Bu güvensizlik hissini vermek Allah aşkına kime ne yarar sağlar. Sayın Baykal bugüne kadar hiç ikili görüşme yapmadı mı? Tüm görüşmelerini kameralar önünde mi yapıyor.

Şu ifadeye bak: Kapalı kapılar ardında görüşme yapamayız. Sizin kapınız hep açık mı duruyor Sayın Baykal?

Günlerdir köşe yazarları yapıyor. Valla ben Baykal’ın haklı olduğunu dile getiren bir şey okumadım.

Madem bu kadar kamera meraklısı, odasını 24 saat canlı yayına açsın herkes de izlesin.

Biz bu süreci tamamen şeffaf bir şekilde konuşarak, milletimize danışarak, bütün siyasi partilere bizzat koordinatör bakanım gitti. Yüzde 1 oy almış partilere bile. Yazılı görsel medyanın temsilcileriyle, akademisyenlerle, sivil toplum örgütleriyle görüştü.

Süreç bu şekilde çalıştı, çalışıyor. Zaman zaman da medyayı bilgilendirdi. Biz hiçbir şeyi milletimizden gizlemedik, böyle bir şeyi de saklamadık.

Sayın Baykal’a da gidip gizli şeyler konuşacak değildik. Ancak görüyoruz ki Sayın Baykal buna ne hazır ne de açık.

Sayın Baykal madem ki sen kameraları çok arzu ediyorsun. Biz de zaten bunu Meclis’e getiriyoruz. Sadece bir iki kamera karşısında değil, dünyanın her yerinden gelen kameralar karşısında sen çıkıp konuşursan, ben de çıkıp konuşurum. Eğer sen çıkıp konuşmazsan benim de temsilcilerim çıkıp konuşur.

Eğer gelseydik belki bir çayını içerdik, ama o çaydan da mahrum olduk. Ben de oraya gelmiyorum.


Gerçek Gündem
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Mektuplaşma sonuçlandı: Erdoğan, CHP'ye gitmiyor

İletigönderen ozan35 » Sal Eki 20, 2009 16:34

tayye-up'ta nerede o yürek. Korkusundan milletten habersiz yapar ne yapıyorsa. Düzgün bir icraati mi var ki çıksın televizyonlarda tartışsın. Kalan azıcık oyu da düşmesin diye bu tür şeylerden kaçınıyor.
acaba şu yılların ilerideki tarih kitaplarındaki hali nasıl olur? iktidar atatürkçü kesimde olmazsa, muhtemelen ergenekon ve balyoz olduğu gibi yazılır... Peki yüz yıl önceki tarih doğru mudur? olduğu gibi midir? emperyalizme karşı olduğu ve birtakım çevreleri rahatsız ettiği için doğrudur. şimdi o yılları çarpıtmaya çalışan kesimlerin ortak bir noktada buluştuğunu görünce daha bir anlaşılıyor.
Kullanıcı küçük betizi
ozan35
Üye
Üye
 
İletiler: 71
Kayıt: Prş Ağu 20, 2009 17:40


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x