Millet, Vatan, Milliyet Ve Milliyetçilik / Sedat ŞENERMEN

Millet, Vatan, Milliyet Ve Milliyetçilik / Sedat ŞENERMEN

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzr Oca 26, 2014 19:53

Millet, Vatan, Milliyet Ve Milliyetçilik

Millet, tarihi ve sosyolojik bakımdan bir aşamaya ulaşmış ve belirli nitelik ve şartları olan bir topluluktur. Milletin temeli irade ve istiklȃlle çizilmiş açık/belirgin bir tarih şuuruna dayanan vatan ve bu vatandaki maddi ve manevi kıymet kaynaklarıdır. Millet, her şeyden önce, sınırları tarihte hazırlanmış ve mücadelelerle çizilmiş olan bir vatana dayanır.

Millet ve vatan (yurt) kavramları birbirinden ayrılmazlar. Aynı gerçeğin iki yüzü, aynı bütünün iki parçasıdır. Millet ile vatan arasındaki ilişki, vatanın milli varlığın heyecan kaynağı olmasından, toplumsal varlığımızın devamını ve düzenini sağlamış bulunmasından ileri gelir.

Millet bu vatan üzerine aynı dille, aynı duyguyla bir kültür birliği kuran, bir bütün haline gelmiş şuurlu halk kitlesidir. 1 

YARATAN VE YARATILIŞA GÖRE MİLLET

“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi, bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere (şu’ȗben) ve kabilelere (kabȃile) ayırdık. Şüphesiz ki, Allah katında en değerliniz, en takvalı olanınızdır. Gerçekten Allah, en iyi bilendir, en çok haber alandır.” HUCURAT 49/13

Ayette, insanlığın köken itibariyle aynı kaynaktan geldiği, bir ana ve babadan türediği anımsatılmaktadır. Bir kadın ve bir erkekten türeyen insanlığa nereden geldiği hatırlatılarak, ırki bölünmelere ve bu bölünmelerin zamanla kavgaya dönüşmesine izin verilmediğinin kuralı konulmaktadır.

“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi, bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız (lite’ȃrafȗ) diye sizi milletlere (şu’ȗben) ve kabilelere (kabȃile) ayırdık.”

Ayetin bu bölümünde geçen şu’ȗb kelimesi şu’be sözcüğünün çoğuludur. Şa’b, “ana kabileye” denmektedir. Ağacın dalları gibi birbirinden ayrılmış olmaları nedeniyle kabileye böyle denilmektedir.

“Ana kabilenin içindeki bölünmelere” kabȋle denir;çoğulu kabȃil şeklindedir.

Yüce Allah aynı kökenden gelmelerine rağmen, insanları millet ve kabile şeklinde oluşturmasının amacını ayette geçen lite’ȃrafȗ“tanışasınız, kaynaşasınız” kelimesiyle belirlemektedir. Farklılıkların, yani farklı millet ve kabileden olmanın ayrılığa değil, tam aksine kaynaşmaya götürmesi gerekiyor. Artı (+) yükler ile eksi (-) yükler birbirini itmez; tam tersine birbirini çeker. Bu zıt yükler birbirini çektikleri için “ışık” meydana gelir. Erkek ile bayanın biyolojik ve psikolojik yapılarının farklı olması nedeniyle onlar, birbirini itmek yerine, birbirini çekmektedirler. 2 

Aynı şekilde farklı milletlerin ve farklı kabilelerin de birbirini tanıyıp çekmeleri, kaynaşmaları gerekiyor. Yüce Allah, fiziki çekim yasasının, insan toplulukları arasında olmasını istemekte ve bunun insan iradesiyle olmasını öngörmektedir. Ama insanlık eskiden beri, farklı milletten ve kabileden olanlara üstünlük kurmak ve onlarla kaynaşmak yerine, düşmanlık üretmekle uğraşmış ve bu nedenle varacağı uygarlık seviyesinden çok geri kalmıştır.

Bu ayette, insanlığın köken birliği, kabile ve toplum oluşumlarının tanışım-bilişim için olduğu, kimseye üstünlük sağlamayacağı, üstünlüğün takvaya göre olduğu gerçeği beyan edilmekte; böylece, insanlığı felakete sürükleyen ırkçılığın önüne set çekilmektedir. 3 

“Şüphesiz ki, Allah katında en değerliniz, en takvalı olanınızdır.

Gerçekten Allah, en iyi bilendir, en çok haber alandır.”

İslam dini, “atalar ile övünme” dini değildir. İslam, beyni ve ondaki akli melekeleri selimleştirme yönünde işletme, çalıştırma, kaynaştırma, birbirini eşit görme ve bilgiyi öne çıkarma dinidir. Taklidi kaldıran, biyolojik farklılıkları büyütüp ırki düşmanlıkları reddeden bir dindir. İnsanlığa yararlı olmak için üretimde yarışan, manevi (psiko-ideolojik) olgunluk için çaba harcayan, dünyayı yaşanır bir yer haline getirme mücadelesi veren bir dindir.

Üstünlüğü akılda (YUNUS 10/100), imanda (EN’AM 6/125), bilgide (ZÜMER 39/9) ve takvada (HUCURAT 49/13) gören bir dindir. İnsanlar bunlarla övünmelidirler. Çünkü onlarla Allah katında değerli olacaklardır. İşte akıl, iman ve bilgi, takvanın içerisinde yer almaktadır. 4 

MİLLETİN ANLAMI VE DEĞERLENDİRİLMESİ

Millet, ortak bağları olan bir insan topluluğudur. Aynı kökten, aynı soydan gelme demektir.

Dilimizde millet kelimesi,

1) Önceleri bütün Müslümanların topluluğunu ifade edecek şekilde “Milleti İslamiye” olarak kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nin yönetimi din esasına dayandığı için millet kavramı ile “din birliği olan toplum” kastedilmiştir.

2) Namık Kemal yazılarında, Osmanlı Devleti’nin birliğini sağlamak için “Milleti Osmaniye”den söz etmiştir.

3) Türkçülük akımının etkisiyle millet, din birliğinden ayrı ve farklı bir topluluk olarak değerlendirilmiştir.

4) Millete, Batılı anlamda yer ve değer verme, ırk ve din birliğinden ayrı ve farklı şekilde kıymetlendirme, Türk Milli Mücadele hareketi ile birlikte başlamıştır.

Bu gruplandırmada “millet” sözcüğünü üstün tutmamızın nedeni, Milli Mücadele’nin bir temel ilkesi olarak, modern anlamda kullanılmış olması, esprisinin ve anlamının Milli Mücadele’de güç kazanmış olmasındandır. 5 

Millet, toplum yaşamında erişilen son aşamadır. İlk çağlarda bir “siteler medeniyeti” olduğu gibi, bugün de bir “milletler medeniyeti” vardır. İnsanlığın en ileri şekli olan millet, modern uygarlığın temeli olan gerçek bir cemiyettir, bir başka deyişle şuurlu topluluktur. Medeni /uygar olmak, ancak kuvvetli bir millet olmakla olasıdır. 6 

Prof. Dr. Mümtaz Turhan’ın deyimiyle, “Medeni bir toplum”olmakla, “millet olmak”arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de aynı şartları gerektirmekte ve aynı temel süreçlere dayanmaktadır. 7 

ATATÜRK’ÜN MİLLET ANLAYIŞI

Türk milletinin, millet anlayışını dile getiren Atatürk, milleti şöyle tanımlamaktadır:

“Millet, DİL, KÜLTÜR ve MEFKȖRE (ideal /ülkü) BİRLİĞİ ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu bir siyasal ve toplumsal heyettir.” 8 

Bu tarif Türk milletinin kültür hazinesini dile getirmekte, zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan, birlikte yaşamak konusunda ortak istek ve rızaları en içten şekilde açıklamaktadır.

Atatürk, milliyet meselesini kişisel ve ortak hürriyet konusu olarak görmektedir. Atatürk, milletin yapıcı unsuru olarak Türk diline önem ve değer vermekte, Türk dilini, Türk milliyeti için kutsal bir hazine saymaktadır. Atatürk’e göre “Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.” 9 

Atatürk, Türk milletinin oturduğu, yaşadığı toprak parçasını, “derin ve şanlı geçmişin; büyük, kudretli atalarının mukaddes miraslarının saklandığı, sınırları tarihte çizilmiş yer” olarak belirtmektedir. Atatürk’e göre, “vatan” diye adlandırılan “bu toprak parçası hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir bütündür”. 10 

MİLLETİN UNSURLARI

Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken’e göre, “Bireysel hafızanın dayanağı beyin olduğu gibi toplumsal belleğin dayanağı da vatandır. Vatan, toplumsal hafıza veya tarihin sembolüdür. Her ocak, her şehir gibi, bütün milletin de ortak hatıraları, iftiharları, gururları, müşterek acıları, kusurları, ibret dersleri vardır. Bütün bunlar sınırları belirli toprak üzerinde toplanır ve toplumsal belleğin tüm bu izleri onun üzerine kazılır ki bu toprağa yurt diyoruz”. 11 

Millet, bu vatan üzerine aynı dille, aynı duyguyla bir kültür birliği kuran, bir bütün haline gelmiş şuurlu halk kitlesidir.

Milletin oluşmasında, vatan (yurt) birliğinin yanı sıra dil, kültür ve ideal birliğinin de önemli rolü ve yeri vardır.

Dil Birliği

Dil, bir arada yaşayan insanların karşılıklı anlaşma aracıdır. Anlaşan insanlar bir arada yaşarlar. Dil, düşünceyi belirtmek için kullanılan bir araçtır, en yararlı bir anlaşma vasıtasıdır. Birlikte, bir arada yaşayan insanlar, akıl ve zekȃlarının ürünlerini dil ile ifade ederler. Düşüncenin insandan insana ulaştırılmasında, dil önemli bir rol oynar.

Ortak anlaşma aracı olarak dil, millet varlığına en kuvvetli bir basamak oluşturur. Bir milletin dili, tarihi ve sosyolojik gelişmelerle sağlanır.

Kültür Birliği

Milleti oluşturan unsurların arasında dil birliği kadar, kültür (hars) birliğinin de yeri ve rolü vardır. Kelime anlamıyla kültür, insanı yetiştirmek, milli kültür ise milletin yaratıcı kuvvetlerini geliştirmek için yapılan hazırlıkların bütünüdür.

Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken’e göre, “her milletin kendi sınırları içinde, kendi şartlarına ve ihtiyaçlarına göre oluşturduğu uygarlık, o milletin kültürüdür. Milli kültürler birbirini tamamlayarak insani medeniyeti doğurur”. 12  Her millet kendi milli kültürünü zenginleştirmek suretiyle insani medeniyete yeni unsurlar katar.

İdeal (mefkȗre) Birliği

İdeal birliği, insanları birbirine yaklaştırır, onlarda kader birliği hislerini uyandırır, ortak idealler, dayanışma duygusunun da canlanmasına vesile olur. Ortak ideallerle, insan toplumu birleştirici bir yapıya kavuşur. Ortak idealler sayesinde, insanlarda her türlü ahlaki hareketlere ve özverilere karşı uygun bir erek uyanır ve toplumu oluşturan kişiler perçinlenmiş bir bütünlük halinde kudretli bir duruma gelir.

Yüksek ve ortak ideallere dayanan, ona sahip olan milletler devamlı ve güçlü devlet kurabilirler. 13 

Din, Medine, Medeniyet

Bu üç kavram aynı kökten gelir.

İnsan, inancını yaşar ki bu dinden kaynaklanır.

İnsanların inancını yaşadığı ortama (kente) Medine; burada yaşanan yaşam biçimine de medeniyet denir. Avrupa’da Hıristiyanlar arasında Allah inancı ve öldükten sonra hesap verme esasına dayanan bir din inancı vardı. Bu inanç ve yaşam biçiminde din asıl, medeniyet bunun türevi idi.Daha sonra XVI. yüzyılda Martin Luther ile başlatılan Protestanlık, Püritenlik hareketi, yani “Avrupa Baharı” ile bu durum tamamen tersine çevrildi: Medeniyet asıl, din türev haline dönüştürüldü. 14  Bugün, günümüzde İslam coğrafyasında temeli Protestanlık, Püritenlik hareketinin oluşturduğu Evanjelizm (Hıristiyan-Siyonist) adlı Haçlı hareketi yani “Arap Baharı” ile yapılmak istenen de aynen budur. Bu durumda birilerinin dini, neden düşman ve dönüştürülmesi gereken bir kurum olarak hedef aldığını iyi değerlendirmek gerekiyor.

Her milletin kendi dil, ideal ve kültür birliğini oluşturan değerler ve zenginlikler içinde kendi tarihinin imbiğinden süzülüp gelen dini, insani, vicdani ve inanç değerlerinin yeri, önemi ve rolü kesinlikle inkȃr edilemez bir gerçektir. Tam bağımsızlık, hürriyet ve istiklȃlin sağlanması ve egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu konusundaki dini, İslami değerlerin önemi ve gereği açısından, Müdafaayı Hukuk ve Kuvayı Milliye hareketinin öncüsü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu ifadesi çok anlamlıdır:

“Gerçek İslamiyet’ten uzaklaşanlar, kendilerini düşmanlarının (emperyalizmin) esareti altında bulurlar.” 15 

MİLLİYETÇİLİK

Milliyetçilik, bir sosyal politika ilkesi veya fikir akımı olarak, millet gerçeğinden hareket eder ve milli yararı sağlayan amacıyla bir ülkü etrafında toplanmayı ifade eder. Milliyetçilik, ideal ve kader birliğinin yönlerini belirten bir prensiptir ve toplumu yüceltme amacını gösterir. Çağımızda milliyetçilik, insanı bir gruba ve bir topluma bağlayan en kuvvetli bir bağdır. Milliyetçilik, modern toplumun tarihi gelişmesinin bir ürünüdür. 16 

Her milletin milliyetçilik anlayışı değişik ve farklı olduğundan, dünyada ne kadar milliyetçilik akımı varsa o kadar milliyetçilik anlayışı vardır. Her milliyetçilik akımının kendine özgü özellikleri vardır. Bütün milliyetçilik akımlarını içine alan açık ve belirli bir tanım yapmak güçtür, hatta olanaksızdır. Milliyetçilik ülkeden ülkeye, o ülkenin şartlarına bağlı olarak değişmekle birlikte, aynı ülkenin tarihi gelişmeleri içinde de farklı anlamlar almış bulunmaktadır.

Prof. Dr. Sadri Maksudi Arsal, milletin tarihi oluşuna değer vererek milliyetçiliği şöyle tanımlamıştır:

“Milliyetçilik yani milliyet duygusu bir millete mensup bireylerin, milli tarihlerine, milletlerin geçmişteki hem parlak başarılarına, hem de felaket ve ıstıraplarına karşı derin bir ruhi bağlılık ve saygı duygusu şeklinde tecelli eder.”

“Fakat milliyetçilik, milliyet duygusu ancak maziye, geçmişteki şeylere bağlılıktan ibaret değildir. Milliyet duygusunun tecelli ettiği diğer bir alan daha vardır. O da geleceğe yönelmiş emel, gaye ve düşünceler alanıdır.” 17 

Milliyetçilik, kişiyi topluluğa bağlayan bağ olarak milliyet, vatandaşlık, milliyet duygusu şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak milliyet ile milliyetçilik arasında fark vardır.

Milliyet, bir millete mensup olma, bir millete bağlı olma halidir.

Milliyetçilik ise, bir millete mensup kişilerin mensup olduğu millete karşı besledikleri bağlılık duygusu ve şuurudur. Kişinin mensup olduğu kitleye karşı duyduğu bağlılık hissi, milliyet duygusunun esasını, kökünü oluşturmaktadır. Kişinin mensup olduğu topluluğa bağlılığı, yaşam mücadelesinden doğan bir zorunluluk olduğu gibi, insanlığın medeniyet yolunda ilerlemesinin de bir şartı olmuştur. 18 

Milliyetçilik sadece bir fikir akımı değildir, bir sosyal politika ilkesi ve milletlerarası politikanın da bir şartı olmuştur. 19 

Milliyetçilik önce aynı millete mensup olanların milli bir devlet kurmaları amacını göstermektedir. Milliyetçilik çağımızda insan topluluklarını modern devlet halinde güçlü bir bütün durumuna da getirmektedir. Aynı zamanda milliyetçilik bir politik akım olarak bağımsız ve egemen devletlerin kurulmasına olanak verdiğinden, milletler arası topluluğun hukuki ve siyasal yönden örgütlenmesini de etkilemektedir. Her milli topluluğun bağımsız bir devlet haline gelmesi, bunun meşru ve zorunlu sayılması, “Milliyetler Prensibi” dediğimiz ilkenin doğumuna neden olmuştur.

Milliyetler Prensibi, XIX. yüzyılın ikinci yarısında özellikle Avrupa’da etkili olmuş, milli devletlerin doğumuna neden olmuştur. Hukuki olmaktan daha çok siyasal bir temel ilke olan milliyetler prensibi Birinci ve İkinci Dünya paylaşım Savaşları’ndan sonra Asya ve Afrika’da bağımsızlık mücadelelerinin bir bakıma dayanağını oluşturmuştur. 20 

ATATÜRK’ÜN MİLLİYETÇİLİKLE İLGİLİ SÖZLERİ VE MİLLİYETÇİLİĞİ DEĞERLENDİRMESİ

En büyük Türk milliyetçisi Atatürk, konuşmalarında ve yazışmalarında, Türk Milletine olan sevgisini, inancını ve güvenini her fırsatta dile getirmiştir.

“Benim hayatta yegȃne fahrim (şerefim), servetim, Türklüğümden başka bir şey değildir.” 21 

“Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.” 22 

“Türk, Öğün, Çalış, Güven.” 23 

ATATÜRK, Türk milletinin manevi gücüne ve meziyetlerine inanmış insandır. Türk milletinin kahramanlığı, onun gözünde yüceleşen bir meziyettir.

“Yemin ederek size temin ederim ki, bizim milletimizin manevi kuvveti, bütün milletlerin manevi kuvvetinin üstündedir.” 24 

“Türk milleti, güzel her şeyi, her medeni şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktır ki, her şeyin üstünde takdir ettiği bir şey varsa, o da kahramanlıktır.” 25 

Atatürk’ün “Onuncu Yıl Nutku”, O’nun Türk milletine olan inancını, bağlılığını göstermesi bakımından bir fikir ȃbidesi ve bir şaheserdir.

“Daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meş’ale, müspet ilimdir.“

“Bugün, aynı inan ve katiyetle söylüyorum ki milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük bir millet olduğunu bütün medeni ȃlem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır.”

“Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesiyle, ȃtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.” 26 

Atatürk, bir konuşmasında da,

“Her türlü başarının sırrı, her çeşit kuvvetin, kudretin gerçek kaynağının milletin kendisi olduğuna kanaatimiz tamdır” 27  ve

“Milli mücadeleyi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlatlarıdır”

diyerek Türk milletinin büyüklüğünü ve rolünü dile getirmiştir.

Atatürk’ün Türk milletine inancı ve güveni, o büyük davanın başarıya ulaşmasının sırrını oluşturmuştur.

“Giriştiğimiz büyük icraatta, milletimizin yüksek kabiliyeti ve yüksek aklıselimi başlıca mürşidimiz ve başarımızın kaynağı olmuştur.” 28 

Yine Atatürk’ün deyimiyle;

“İstiklȃl Savaşı ve Türk İnkılȃbı, her hamlesinde milletimizin yüksek siyasi ve medeni karakteri ile memleket ideolojilerindeki şuurlu birliğine dayanarak muvaffak olmuştur.” 29 

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, özellikle Türk milletinin birliği ile beraberliğine yer ve değer vermektedir. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, birleştirici ve toplayıcı nitelikte ve millet yararınadır. 30 

4 Şubat 1935’te milletvekili seçimi dolayısıyla Türk milletine bildiriyle açıklamada bulunan Atatürk, özellikle milli birlik, milli duygu ve milli kültür üzerinde durmuştur.

“Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur. Ulus varlığını ve yurt erginliğini korumak için bütün yurttaşların canını ve her şeyini derhal ortaya koymaya karar vermiş olmak, bir milletin en yenilmez silahı ve koruma vasıtasıdır. Bu nedenle, Türk Milletinin idaresinde ve korunmasında milli duygu, milli kültür en yüksekte göz diktiğimiz idealdir.” 31 

Türk Milli Mücadelesi, Milli birliğe dayanmaktadır. Milli birlik ve beraberlik, Milli Mücadeleye tam bir hüviyet vermektedir.


 1  EROĞLU, Prof. Dr. Hamza, Atatürk’e Göre Millet ve Milliyetçilik, ATATÜRK YOLU, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1995, s. 135.
 2  BAYRAKLI, Prof. Dr. Bayraktar, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, İstanbul, 2007, 2. Basım, c. 18, s. 182.
 3  YILMAZ, Hakkı, Tebyinü’l-Kur’an / İşte Kur’an, İstanbul, 2010, c. 11, s. 290.
 4  BAYRAKLI, Prof. Dr. Bayraktar, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, c. 18, s. 184.
 5  Bakınız: EROĞLU, Prof. Dr. Hamza, Atatürk’e Göre Millet ve Milliyetçilik, s. 133, 134.
 6  ÜLKEN, Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya, Millet ve Tarih Şuuru, İstanbul, 1948, s. 169’dan Aktaran: EROĞLU, Prof. Dr. Hamza, Atatürk’e Göre Millet ve Milliyetçilik, s. 134.
 7  Bakınız: Turhan, Prof. Dr. Mümtaz, Atatürk İlkeleri ve Kalkınma, İstanbul, 1965, s. 6.
 8  İNAN, Prof. Dr. Ȃfet, Medeni Bilgiler ve M. Kemal, Atatürk’ün El Yazıları, Ankara, 1969, s. 18.
 9  Bakınız: İNAN, Prof. Dr. Ȃfet, Medeni Bilgiler ve M. Kemal, Atatürk’ün El Yazıları, s. 24 ve 19.
 10  İNAN, Prof. Dr. Ȃfet, Medeni Bilgiler ve M. Kemal, Atatürk’ün El Yazıları, s. 19.
 11  ÜLKEN, Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya, Millet ve Tarih Şuuru, s. 203-204’ten Aktaran: EROĞLU, Prof. Dr. Hamza, Atatürk’e Göre Millet ve Milliyetçilik, s. 135.
 12  CUNBUR, Müjgan, Atatürk ve Milli Kültür, Ankara, 1981, 2. Baskı, s. 31’den Aktaran: EROĞLU, Prof. Dr. Hamza, Atatürk’e Göre Millet ve Milliyetçilik, s. 136.
 13  KANAT, Fikret, Milliyet İdeali ve Topyekün Milli Terbiye, Ankara, 1942, s. 11’den Aktaran: EROĞLU, Prof. Dr. Hamza, Atatürk’e Göre Millet ve Milliyetçilik, s. 136.
 14  GENCER, Prof. Dr. Bedri, İslam’da Modernleşme (1839-1939), İstanbul, 2012, 2. Baskı, Doğu Batı Yayınları, s. 218-219; ŞENERMEN, Sedat, Akıl, Bilim ve Kur’an Işığında Dinler ve Dünya Egemenliği, İstanbul, 2013, Togan Yayınları, s. 31-32.
 15  ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 139. ŞENERMEN, Sedat, Gazi Mustafa Kemal’in İslam / Kur’an Kültürü (Atatürk’ün Camileri), İstanbul, 2013, 2. Baskı, s. 36.
 16  EROĞLU, Prof. Dr. Hamza, Atatürk’e Göre Millet ve Milliyetçilik, s. 141.
 17  Arsal, Prof. Dr. Sadri Maksudi, Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları, İstanbul, 1955, s. 74-75.
 18  Arsal, Prof. Dr. Sadri Maksudi, Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları, s. 52-53.
 19  BİLGE, Prof. Dr. Suat, Milletlerarası Politika, Ankara, 1966, s. 246.
 20  EROĞLU, Prof. Dr. Hamza, Atatürk’e Göre Millet ve Milliyetçilik, s. 142-143.
 21  BOZKURT, Mahmut Esat, Yakınlardan Hatıralar, s. 95, KOCATÜRK, Prof. Dr. Utkan tarafından zikredilmiştir: Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1969.
 22  TOROS, Taha, Atatürk’ün Adana Seyahatleri, Adana, 1981, 2. Baskı, s. 31.
 23  İNAN, Prof. Dr. Ȃfet, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Ankara, 1968, 2. Baskı, s. 318.
 24  ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, Ankara 1961, 2. Baskı, c. I, s. 84.
 25  ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, Ankara 1961, 2. Baskı, c. III, s. 91.
 26  ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, Ankara 1961, 2. Baskı, c. II, s. 275-276.
 27  KARAL, Prof. Dr. Enver Ziya, Atatürk’ten Düşünceler, Ankara, 1956, s. 172.
 28  ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, Ankara 1961, 2. Baskı, c. I, s. 351.
 29  KARAL, Prof. Dr. Enver Ziya, Atatürk’ten Düşünceler, s. 43.
 30  Bakınız: EROĞLU, Prof. Dr. Hamza, Atatürk’e Göre Millet ve Milliyetçilik, s. 160-161.
 31  ATATÜRK’ÜN Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Ankara, 1964, c. IV, s. 573.


Sedat ŞENERMEN, 24 Ocak 2014

Resim
http://www.milliiradebildirisi.org
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x