
Kimler destekledi?
AKPliler ve yandaşları zaten önceden hazırlanmış bir senaryo gereği Davostaki skandaldan sonra adeta ayağa kalkarak Türkiyenin onurunun kurtarıldığını, nihayet bir Başbakanın yabancılara kafa tuttuğunu ileri sürdüler. AKPli olmayan kesimin ise kafası karıştı. Buna karşın önemli bir kesim Başbakanı alkışladı.
Destekçiler iki bölüm
İlk başta beni de şaşırtan bu desteğin aslında hiç de tesadüf olmadığını fark ettim. Gerçi bu desteği de ikiye ayırmak gerek. Birinci grup, AKPye muhalefet etse bile ulusal bir konu diyerek Başbakanın yanında yer aldı. Ama ikinci grup bu desteği bambaşka bir siyasi oluşum adına yapıyordu.
Milliyetçi-Avrasyacı
Başbakana helal olsun diyen veya onu alnından öpmeye kalkan kesimin ortak özelliği antiemperyalist çizgide durması ve Türkiyenin Batı bloku ile ilişkilerini kesmek istemesi. Türkiyenin Rusya ve İran ile birlikte ayrı bir güç odağı olmasını tercih eden bu kesim ulusalcı adı altında, şimdilik dağınık görünse de bir fikir birliği içinde hareket ediyor.
Erdoğandan yararlanmak
Ulusalcı kesim Erdoğandan hiç hazzetmemekle birlikte, Batıya yönelik bu çıkışların milliyetçi duyguları kamçılayacağı ve günün birinde Erdoğanı bile önüne katıp Türkiyenin bu yeni oluşum içinde yer almasını sağlayacağını düşünüyor. Bu açıdan bakınca ulusalcı kesim Erdoğandan bu yönde yararlanmak istiyor.
Erdoğanın planı
İşte bana göre işler bu noktada biraz karışıyor. Milliyetçi söylemlerin Avrasya düşüncesini pekiştireceğini bilen Erdoğanın da bu durumdan yararlanmak istediğini hissediyorum. Başbakan, söylemiyle bu kesime prim verirken aynı anda sanki Batıya da aba altından sopa gösteriyor.
Ergenekonun başlangıcı
Doğrulatamadığım ama yalanlanmayan bir iddia var. İlk duyduğumda bana da absürt gelmişti ama şu anda belli bir temele oturmaya başladı. O da şu: Erdoğan 5 Kasım 2007de ABD Başkanı Bush ile Beyaz Sarayda bir araya geldi. Bushun bu görüşmede Erdoğana Ergenekonun üzerine git tavsiyesinde bulunduğu söyleniyordu.
Amerikaya ne?
Ergenekonun üzerine gidilmesini Amerika neden istesin? Bunu kafamda oturtamadığım için bu konuya hemen hiç girmedim. Oyunun diğer yönlerini irdelemeye çalıştım. Ancak şu anda görünen manzaraya göre Ergenekon adı altında yürütülen operasyonun asıl halkasındaki isimlerin büyük çoğunluğunun Türkiye-Rusya-İran üçgenini hedefledikleri anlaşılıyor.
Bu Batıdan kopmadır
Darbeydi, çeteydi gibi suçlamalar belli ki bu işin kamuflajı. Amerikayı asıl rahatsız eden, içinde kimi askerlerin de bulunduğu bir yapılanma Avrasya adı altında Türkiyeyi Batıdan koparacak. Milliyetçi söylemlerin artması bu kopuşu hızlandırır. O halde bunun durdurulması gerek.
Erdoğan ne yapıyor
ABDnin bu rahatsızlığını gidermek için kolları sıvayan Erdoğan aynı zamanda bu olayı iki taraflı bıçak gibi de kullanmak istiyor. Bir taraftan zaten birlikte olamayacağı milliyetçi unsurları üstelik halkın gözünden düşürerek tasfiye ederken Batıya karşı da bu hükümet asla yıkılmamalı, aksi halde Türkiye saf değiştirir kozunu oynuyor.
Dik durma oyunu
Erdoğan dik durma oyunu ile Avrasyacıları iştahlandırıp kendisine yönelik tepkileri azaltıyor bir yandan. Ama tabii ki asıl hedef bu ucuz söyleme kanıp oylarını AKPye verecek sıradan vatandaşlar. Çünkü Erdoğan bu çifte oyununu yüzde 40ın altındaki bir oyla başaramaz. Bu oranı mutlaka geçmek zorunda ki Batıdan gelecek tepkileri göğüslesin, öte yandan da ABDnin dileği olan ulusalcıların tasfiyesini hızlandırsın.
Ben nerede duruyorum?
Söz buraya gelmişken, kendi duruşumu da sizle paylaşmak istiyorum. Ben Türkiyenin çıkarını Batının çağdaş kriterlerini paylaşmakta, bu blok içinde ulusal onurunu ve çıkarını kollayarak durmakta buluyorum. Ulusalcı adı altında Türkiye-Rusya-İran aksında yer almanın Türkiyeyi gerileteceğini düşünüyorum. Milliyetçiliğin değil, laik demokratik bir anlayışla, bu topraklar üzerindeki herkesi eşit sayan yurtseverlik duygusunun yücelmesinin Türkiyeyi kurtaracağına inanıyorum.
Bu nasıl iştir?
Konuyu Ergenekon davasındaki flaş bir gelişme ile kapatayım. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon delil yetersizliği nedeniyle tahliye edildi. Tolonun tutuklanmasına neden olan bir belgenin delil niteliği taşımadığı anlaşılmış. Peki aradan geçen 7 ayda nasıl oldu da bu görülmedi? Şimdi Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir orgeneralini asılsız bir delille hapiste tutan ve sağlığını tehlikeye atanlar ne olacak?
Dava tavsayabilir
Bu köşeyi sürekli izleyenler, birçok tutuklunun aynı durumda olduğunu sık sık yazdığımı hatırlayacaklardır. Telefon dinlemeleri, internette milyonların elinde gezen kimi yazılarla, imzasız ihbar mektuplarıyla sanık durumuna düşürülenler için adalet elbet bir gün kendini gösterecektir. Bunun ilk adımı olarak dava konularının çeşitlendirileceğini ve Ergenekonun birbirinden farklı birkaç davaya bölüneceğini tahmin ediyorum.
Sinyalleri verildi
Nitekim bu görüşümü doğrulayan sinyaller de geliyor. Geçen hafta davayla çok yakından ilgilenen ve kimsenin bilmediklerini yazabilen bazı gazeteciler Bu dava böyle gitmez, Susurluk için ayrı, Jitem için ayrı, darbe için ayrı davalar açılmalı diye yazdılar. Mutlaka bir bildikleri vardır. Zaten telefon dinlemeleri ile ilgili son kararların, iddianamenin rötuşlanması talebinin, Meclis İnsan Hakları Komisyonunun inceleme kararının da mahkemeyi zora sokacağı konuşuluyor. Demek ki önümüzdeki dönemde bazı yeni uygulamalar yapılacak.
CHP umut tüketiyor
Sevgili okurlar; AKPye karşı en güçlü muhalefet olması gereken CHPnin umutları giderek tükettiğini hep birlikte izliyoruz. Güya seçim kazanmak adına işi artık çok ucuzlatan CHPnin siyasi misyonunu bitirip bitirmediğini bile düşünmeye başladım. Sanıyorum önümüzdeki yerel seçimler CHPnin de kaderini belirlemek özellikle yönetim kademesinin akıbetini oluşturmak adına ciddi bir sınav olacaktır.
Yeni Tosun vakası
Seçimler yaklaştıkça AKPnin yolsuzluk ve usulsüzleri hakkında birbiri ardına haberler kamuoyu gündemine düşmeye başladı. Bunlardan biri de Ekrem Tosun vakasıdır. Son günlerin gerçek kahramanı Kemal Kılıçdaroğlu basit bir soru sordu ve Kimdir bu Ekrem Tosun? dedi. Sonuçta Erdoğan ailesinin Türkiyenin en büyük kuyumcularından birine ortak olduğu anlaşıldı.
Erdoğanın öfkesi
Başbakan Erdoğan, Ekrem Tosun adına şiddetli bir tepki gösterdi. Bilmiyorum Erdoğanın Tosunu tanımadığını söyleyen konuşmasını dinlediniz mi? Çünkü yazı olarak okunduğunda öfke seli pek anlaşılmıyor. Ama Erdoğan, Tosunu tanımadığını öyle bağırarak ve nesep falan karıştırarak anlatıyor ki kendi deyimiyle sanki suçluluk kompleksi içinde.
Arkası gelecek mi?
Başbakanın bu telaşı akıllara ister istemez Tosun ortaya çıktığına göre acaba bilmediğimiz başka ilişkiler de mi var? sorusunu getiriyor. Çünkü bu kuyumculuk ortaklığı aslında fevkalade iyi gizlenmiş. Birileri çomaklamasa ortaya çıkması imkansız gibi. O halde başka çomaklanabilecek ortaklıkların bulunduğu hiç de zayıf bir olasılık değil.
Erdoğanın valisi
Bu haftanın son konusu ise sadaka ekonomisine çağ atlatan Tuncelideki beyaz eşya dağıtımı. İktidar bunun bir rüşvet olmadığını sosyal devlet anlayışı içinde devletin görevleri arasında yer aldığını söylüyor. Başbakan da Helal olsun valime diyor. Gerçekten helal olsun Vali Beye. AKP iktidarının seçim yatırımını devletin değil Başbakanın valisi olarak göğüsleme cesaretini göstermiş. Allah eksikliğini göstermesin.
Bu haftalık da bu kadar. Hepinize iyilikler dilerim.
Can Ataklı
VATAN