Muhalefet Oslo'nun Neresinde? / Barış DOSTER

Muhalefet Oslo'nun Neresinde? / Barış DOSTER

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzr Eki 28, 2012 13:57

Muhalefet Oslo'nun Neresinde?

CHP’nin Sosyalist Enternasyonal ile ilişkisine değerli hocam Prof. Dr. Alpaslan Işıklı da dikkat çekmişti birkaç yıl önce. Bu örgüt ile CHP’nin tarihsel ve ideolojik bir doku uyuşmazlığı içinde olduğunu belirtmişti. Ama belli ki emperyalist batıya duyulan sevda sadece iktidarla sınırlı değil, muhalefette de fazlasıyla güçlü.

Anımsatmakta yarar var. Sosyalist Enternasyonal ileri, gelişmiş, merkez, kapitalist ülkelerin sosyal demokrat partilerinin uluslararası dayanışma ve işbirliği örgütüdür. 2012’de Güney Afrika’da toplanan kongresinde de bunu bir kez daha kanıtlamıştır. Garip olan, CHP gibi, her ne kadar çizgisinden sapsa da, kökleri itibariyle antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı, devrimci ve aydınlanmacı olan bir partinin, bu emperyalist örgütten medet ummasıdır. Nitekim CHP yöneticileri bu garabeti, içeriğini bilmeden imza attıkları bir bildiriyle de taçlandırmışlardır. Türkiye’ye döndükten sonra neyi imzaladıklarının farkına varmışlarsa da iş işten geçmiştir. Acı bir tablodur.

Partiyi Güney Afrika’da temsil eden, genel başkanlarını da Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcılığına seçtiren kadroda bulunan bir parti yöneticisi, Türkiye’ye geldikten sonra, imza attıkları metinle ilgili yazılı açıklama yapmıştır. CHP’ye katıldıktan kısa süre sonra genel başkan adayı olacak kadar siyasetten ve parti dinamiklerinden habersiz olan bu politikacı, belli ki kendisine danışmanlık hizmeti de veren 2. Cumhuriyetçi, liberal arkadaşlarının etkisinden olacak, altına imza attıkları metne “güçlü çekinceler koyduklarını” açıklamıştır. Aynen danışmanlarının bir diğer emperyalist proje olan ve Avrupa’daki ekonomik kriz sonrasında geleceği hayli kararan AB’ye “güçlü bir evet” demesi gibi… Hazin bir durumdur.

Güney Afrika’daki toplantıda önünüze konan metni imzalayacaksınız, Türkiye’ye geldikten sonra ise faks çekip, e posta atıp, telefon açıp çekincelerinizi, itirazlarınızı, endişelerinizi bildireceksiniz. “Bu karardan, sonuç metninin bu bölümünden haberimiz yoktu. Haberdar olunca hemen itiraz ettik” demek ciddiyetten uzak bir tutumdur. Ülkemiz adına hem onur hem de umut kırıcıdır. Bu olaydan kısa süre sonra, CHP yöneticilerinin, liberal, numaracı cumhuriyetçi, iktidar yanlısı, Soros sever aydınlar ile bir otelde buluşup, Kürt sorununu tartışmaları, CHP’nin attığı imzanın arkasında olduğu yönünde bir algı yaratmıştır. Söz konusu otel toplantısından partinin sözcüsü dahil pek çok genel merkez yöneticisinin ve TBMM grubunun büyük çoğunluğunun haberdar olmaması da bu algıyı pekiştirmiştir. Altına “bilmeden” imza atılan metin ile parti yönetiminden “habersiz” yapılan otel toplantısının içeriği arasında bağ vardır çünkü. İkisi birbirini tamamlamaktadır. Hele de partinin bir diğer genel başkan yardımcısının, aylar önce gündeme getirdiği akil adamlar önerisi dikkate alındığında, tablo netleşmektedir.

Parti yöneticilerinin sosyal demokrasinin batıdaki tarihi ve işlevi konusundaki bilgi eksiklikleri, doğal olarak onları Sosyalist Enternasyonal’in küresel siyasette kimlerin, hangi merkezlerin aracı olduğu konusunda da bilgisiz kılıyor. Doğaldır bu. Ama doğal olmayan şudur. Altına imza attıkları metne, ülkeye döndükten sonra bir araba dolusu itirazda bulunmak, durumu Sosyalist Enternasyonal’in merkez yöneticilerine iletmek sadece dikkatsizlikle veya dil bilmemekle açıklanamaz. Daha başka şeyler gelir insanın aklına. En hafifinden şu soru sorulur: “Madem metnin içeriğine bu kadar büyük itirazlarınız vardı, niçin imzaladınız?”.

CHP’nin imza attığı metinde Kürt meselesi
(Güneydoğu sorunu, terör sorunu, etnik milliyetçilik sorunu ya da bunların hepsi de diyebilirsiniz) uluslararası bir sorun olarak tanımlanmaktadır. Terör örgütü de adeta Filistin Kurtuluş Örgütü gibi bir örgüt olarak konumlandırılmaktadır. Yani tam da emperyalist merkezlerin istediği gibi, konu uluslararası hale getirilmektedir. Türkiye’ye yönelik her türlü dış baskı ve hatta müdahale için psikolojik, politik zemin hazırlanmaktadır. Sorun Türkiye’nin feodal, toplumsal, ekonomik, politik bir sorunu olmaktan çıkarılmaktadır. Sorunun etnik milliyetçi, ırkçı boyutu yok sayılmaktadır. Terör eylemleri adeta geçiştirilmektedir. Bu bağlamda CHP’nin Güney Afrika’da bilmeden attığı imza, Oslo görüşmelerine, usulden itiraz edip, esastan destekleyen tavrıyla uyumludur.

Şüphesiz Sosyalist Enternasyonal kararlarının bağlayıcılığı yoktur. Yaptırımı yoktur. Ama sıkışınca devleti kuran parti olmakla övünen bir partinin, ülkeyi bölmek isteyen emperyalizmin uzantısı ırkçı bir terör örgütünün uluslararası bir toplantıda şirin gösterilmesine karşı itiraz etmemesinin, tersine o metne imza atmasının tarihsel, siyasal, toplumsal, ideolojik, psikolojik karşılığı vardır. İmzayı attıktan sonra, durum anlaşılınca sağa sola yazılı açıklama gönderenlerin, Sosyalist Enternasyonal sekreteryasını arayıp, itirazlarını iletenlerin ciddiyetten uzak tutumlarına layık değildir ülkemiz. Kişilerin politik bilinci danışmanlık hizmeti aldıkları emperyalizm işbirlikçisi, numaracı cumhuriyetçi, iman taciri, manevi- muhafazakâr değer simsarı isimler tarafından sakatlanmış, bulandırılmış olabilir. Neye imza attıklarının farkında olmadıkları gibi ne söylediklerinin de farkında olmayabilirler. Ancak TBMM’de görev alan bir milletvekili, değil Sosyalist Enternasyonal Sonuç Bildirisi, babasının vasiyeti bile olsa, “KÜRT MESELESİ, ULUSLARARASI BİR SORUNDUR. FİLİSTİN MESELESİYLE PARALELLİK GÖSTERİR. BU YÜZDEN ULUSLARARASI GÜNDEME TAŞINMASI GEREKİR” diye yazan bir metne imza atamaz.

Akil adamlar önerisi, Güney Afrika’da atılan imza ve liberallerle otel toplantısı, şu soruyu sormayı gerektirir: Hükümetin akil adamları ile ana muhalefetin akil adamları arasında fark var mıdır? Bildiğimiz kadarıyla yoktur. Hepsi de emperyalizmden aferin almış, ABD’ye sadakati, AB’ye muhabbeti bilinen, liberal, yetmez ama evetçi takımındandır. Başından bu yana sorunun tam da emperyalist güçlerin istediği gibi uluslararasılaşmasını savunan kişilerdir. Belli ki yenileşmiş ve aklaşmış olan muhalefetin lider kadroları, Atatürk’ü, Kemalizm’i partiden kazımaya yeminlidir. Atatürk’ün ilke ve devrimleri milli eğitim müfredatından çıkarılırken, sözleri kitaplardan, meydanlardan silinirken, elinde Türk bayrağı, yakasında Atatürk rozeti olan yurttaşlar TBMM’ye sokulmazken susan bir partinin, Oslo sürecine kararlı, tutarlı, yürekli biçimde karşı çıkması zaten beklenemez. Türk milleti kavramının anayasadan çıkarılmasına itirazı olmayan milletvekilleri mi itiraz edeceklerdir? Yoksa merkez sağın attıklarını, yetmez ama evetçileri kucaklayan, demokratik özerkliğe sıcak bakan, teröriste “arkadaş”, İsmet Paşa’ya ise “soykırımcı” diyenleri TBMM’ye taşıyan, genel affa olumlu yaklaşan TESEV üyesi başkanları mı?

Barış DOSTER, 24 Ekim 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 8 konuk

x