
Ayı ile yatağa girmeye kalkışanlar, ‘nasıl bir son’ ile karşılaşacaklarını herhalde ta başından beri öngörmüş olmaları gerekir.
‘Açılım’ adı altında başlatılan ve ucu daha sonra İmralı’daki ‘Bebek Katili’ ile birebir ‘müzakereye’ kadar uzanan maskaralık, sonunda duvara tosladı.
Teslimiyet iktidarının kapalı kapılar arkasında ‘verdiği sözün’ gereğini yerine getirmediğini öne süren bölücü örgütünün elebaşları, ‘sınır dışına’ çekilmeyi durdurduklarını açıkladılar.
Aslında bir çekilmenin olmadığı, bunun bir ‘oyalama taktiği’ olduğunun, dağdaki çoban daha farkındaydı.
Ne yapacaklarını şaşıran iktidar sahipleri, hâlâ ‘çekilmenin’ devam ettiğini, ama örgütün ‘seçim öncesinde atılan adımları kendine mal etmek için’bir taktik savaşına girdiğinden dem vurarak, milleti kandırmaya devam ediyorlar.
‘Açılım’ ihaneti sayesinde, terör örgütü, uluslararası alanda ‘terör örgütü’listelerinden çıkarak ‘özgürlük gerillaları’ sıfatı ile meşruiyet kazandı.
Kaybeden Türk milleti oldu.
***
‘Enteli’, ‘danteli’, ‘din bezirganı’, ‘etnik arızalısı’, ‘goygoycusu’, ‘rant peşinde koşanı’neredeyse bölücülüğün ‘terör bölümü’ hariç, her türlü işine kafa yordu.
‘Bireysel’ haklardan tutun, ‘arkaik’ çağlardaki duruma; dünyanın gidişatından önümüzdeki yüzyıla kadar bin bir bahaneyle eli kanlı canileri ‘hoş tutma’ yollarını aradılar; onları ‘onurlandıracak’ çarelere, yöntemlere başvurdular.
‘Güçlerinin’ kesildiği yerde ‘kalemleri’, kalemlerinin bittiği yerde ‘kuryelikler’ ile bölücülerin ciğerine kan pompaladılar.
Biliniz ki terör, ‘tetikçi’caniler kadar bu ‘yardakçı’ ihanet güruhun da eseridir.
1984’teki hain baskında çekilen o bebek fotoğrafı, aslında ‘bugünün’ipuçlarını taşıyor; geldiğimiz noktanın nasıl ‘kurgulanmış’, ‘adım adım vizyona sokulmuş’ bir oyun olduğunu belgeliyor.
Daha o günlerde ‘ihanetin’ adı doğru konulabilseydi, belki bugün acılarımız bu denli katlanıp, yüreğimiz böylesine yanmayacaktı.
“Ayrılıkçı” dediler onları tanımlarken, “özgürlük savaşçısı” teraneleri geldi peşinden, “gerilla” zırvaları ile onurlandırıldılar.
Teröristler ile çarşaf çarşaf röportajlar yaparak, adeta ‘dağa çıkışları’ özendirdiler.
Tıpkı 12 Eylül öncesinin bir takım canilerine yapıldığı gibi, bu ihanet çetesinin elemanlarına da ‘payeler’ dağıttılar.
Hayatlarını ‘dramatize’ edip, halkın gözünde birer ‘kahramanmış’ gibi parlattılar.
***
Oysa daha ilk adımda, ‘teşhis’doğru konulmalı, adlandırma ‘racona uygun’ yapılmalıydı; olmadı.
’Kendine yabancı’aydıncıklar, Soros vakıflarından beslenenler, AB kapılarında kadeh tokuşturanlar, ABD ile embedded ilişki yaşayanlar yanaşmadı buna.
Zira ‘küresel oyunun’beklentisi, yatırımları ‘daha farklı’ bir yapıyı dayatıyordu.
O gün, o ilk baskında bebeklere kurşun sıkan caniler için “Bebek katili” dememekte diretenler, bakınız memleketi ‘nasıl bir uçurumun’kenarına taşıdılar.
“Analar ağlamasın” yaygarasının mucitleri, hâlâ suskun ama ‘fırsat kollar tilki’ konumundalar.
’Askere’, ‘polise’, ‘öğretmene’ çevrilen namlular artık bir aşama daha ileri geçti.
Bir zamanlar “Gitarcı çocuklar” diye canilerin sırtını sıvazlayanlar, iş işten geçtikten sonra “Sarhoştum, aydım” numarasına yatsalar da artık bir anlamı yok.
Terör ‘insanlık dışı’ boyut kazandı.
“Bebek katili” lafı az kalır bugünkü durumu izah etmeye; zira artık ‘anne karnındaki ceninlere’de kurşun sıkabiliyorlar.
***
Zamanında anaların karnına ‘kurşun’ dolduran canilere ‘suç ortaklığı’ yapanların, artık bu saatten sonra söyleyecekleri herhangi bir sözleri, milletin karşısına çıkacakları bir yüzleri olamaz.
İsrafil K. KUMBASAR, 11 Eylül 2013
israfilkumbasar@yenicaggazetesi.com.tr