
İkisi de medyanın “derin”likleri konusunda şüphe duyulmayan isimlerinden!
Dün aynı sorunun cevabını ararken “pişti” olmaları sadece tesadüf mü? Hele ki o soru “Öcalan akil adam olur mu?”ysa!
1997 yılında Lübnan’da Abdullah Öcalan’la görüşen ve Türkiye’ye hemen hemen Hasan Cemal’in Kandil’den dönüşünde getirdiği cümlelerin aynılarıyla (hani şu bölücü değiliz minvalindekiler) dönen Fatih Altaylı “Olur mu? Olur!” dedikten sonra okuyucuya dönmüş final satırında:
“Olsun mu?”
“Açık toplum” oluyoruz ya; bu da “açık anket” işte; nabız ölçümü!
Bu bünye, bu “mikroba” direnebilir mi?
***
Türkiye’deki “Kürt hareketini siyasallaştırmak” heveslilerinden ziyade Kuzey Irak’taki “Kürdistan puzzle”ını tamamlama heveslileriyle daha sıkı fıkı olan Aslı Aydıntaşbaş, e serde ABD’de “açılım”ın inşa edildiği toplantının tanığı olmanın “tecrübesi” de var tabii. Sormakla yetinmeyip, cevap da veriyor:
“Öcalan ikna olsa bile, onun” Gazi Mahallesi’nde, Diyarbakır’da yüzünü poşuyla kapatıp gösteri yapan gençi “ikna etmesi için en azından(!) PKK’nın temel taleplerinin karşılanması gerekli!”
Neydi “açılım”ın reçetesi:
Hazmettire, hazmettire mi!
Lütfen buraya bir kasa soda!..
Affı yok
İbadet, “Allah’a gösterilecek saygı ve hürmet” demek ise “Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir” diyen AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin, Tayyip Erdoğan’ı Allah’a ortak koşmuş olmuyor mu?
Bu nasıl bir siyaset hırsıdır ki, “günahların en büyüğü” ve “affedilmez” olanını gözü kapalı işletir insanoğluna!
“Bahar”ı beklerken ömrüm kış oldu!
“Demokratikleşecekler” diyorlardı... “Demokrasi”nin Irak’a teşriflerinin bedelini görmediniz mi diyorduk... “Özgürleşecekler” diyorlardı... Emperyalizmin taktığı prangayla özgürlük nereye kadar diyorduk... “Halk devrimi” diyorlardı... Amerikan doları / silahıyla mı diyorduk... “BM diktatör zulmüne son versin” diye davetiye yazıyorlardı... Devlete karşı ayaklanmayı meşru sayarsan, gün gelir o silah sana döner diyorduk...
Nitekim, Yeniçağ’ın “Sırada Türkiye var” diye manşet yapmasından kısa, çok kısa süre sonra namlu burnunu uzattı.
Bakın ne diyor Sedat Ergin dün Hürriyet’te yayımlanan yazısında: “Belli ki, KCK, Ortadoğu’ya yayılan “Arap baharı”nı Kürtlerin bölgede yeni bir statü kazanlamalarına dönük bir sonuca tahvil etme arayışında...”
Ve Aslı Aydıntaşbaş diyor ki; “2011 Arap Baharı yazında ‘Kürtçe eğitim’ talebiyle çıkan bir Facebook sayfası bile Diyarbakır İstasyon Meydanı’nı Tahrir’e dönüştürebilir.”
Bir köşede efkar dağıtırsınız artık: “Baharı beklerken ömrüm kış oldu / Gözümde her zaman biraz yaş oldu!...”
Tabi efkarlanacak kadar umursarsanız...
Selcan TAŞÇI, 22 Temmuz 2011
selcantasci@gmail.com