
Dr. Ataman AKSÖYEK
Yıllarca evvel, Gladio konusu basını, sol aydınları çok meşgul etmişti. Hatta, o dönemlerde hızlı bir militan olan bir hanımefendi, ünlü bir gazeteci olduğu daha sonraki yıllarda, söyleşi için gittiği Brüksel’de, NATO Genel Sekreteri Javier Solana’ya GLADİO’yu sorduğunda, Solana, “…. Gençliğimde öyle bir kuruluştan söz edildiğini duymuştum….” mealinde cevap vermişti.
Derin devletin yine çok güncel olduğu günümüzde bu konu aklıma geldi.
Şimdi tam tarihini hatırlamıyorum, 1990’lı yılların sonlarındaydı, kısa tatillerde veya hafta sonları Belçika komşu ülkelerine yaptığım gezilerin birinde eski kitap satan bir tezgahta, İtalya’da, GLADİO” adıyla ortaya çıkan, NATO’nun gizli örgütlenmesiyle ilgili “, teksir edilmiş bir doktora tezi bulmuştum,. Dağılan bütün kitaplarım arasında bu kalın dosyayı saklamış, vermemiştim. Kutuların içinde onu aradım, buldum ve İsviçreli Dr. Daniele Ganser’in anlatışını temel olarak, başka kaynaklardan da yararlanarak bu yazı dizisini hazırlamaya başladım. Yazının uzun süreceğini tahmin ettiğimden de hem okumanızı, hem de yazmamı kolaylaştırmak için parça parça yollamaya karar verdim.
Bugün Türkiye’de hala o kuruluşun olup olmadığını bilemiyorum. Ama bu denli dallanıp budaklanmış bir kuruluş her halde kökünden sökülüp atılamamıştır. Hatta belli bir mutasyon geçirip, Hala NATO’nun veya devletin kontrolünde veya bu kontrol dışında, değişik çıkar gruplarının değirmenlerine su taşıyan değişik şekillerde devam ediyor da olabilir diye düşünüyorum.
Ben hikayeyi anlatayım, sizler, eğer isterseniz, değişik yerlere değişik şeyler yerleştirerek senaryolar çıkarabilirsiniz. NATO’nun bu gizli orduları Avrupa’nın hemen hemen her ülkesinde (hatta NATO üyesi olmayan Finlandiya, İsviçre gibi) kurulurken, yerel politik güçlerden de yararlanıldı. Bu güçler de bu gizli ordulara yerli renkler, şekiller verdi. Türkiye’de doğal olarak bir Türkiye, Türkiye sosyal, politik, tarihsel koşullarının etkisiyle, gizli NATO ordusu oluştu. Pek çok ülkede resmi ordu, kurucular arasında yer aldı. Kanımca, Türkiye’de ordu bu kuruluşa dolaylı olarak katıldı. Baş rolü istihbarat teşkilatının yüklendiğini sanıyorum. Pek çok ülkede, ülkenin aşırı sağ’ı harekete aktif olarak katıldı, katılması sağlandı Türkiye’de de aynısının yaşandığı düşünülebilir. Ancak, o dönemde aşırı sağ’ı temsil eden MHP’nin yönetiminin olaylardan ne denli haberdar olduğu ve yönettiği de bence soru işaretidir. Nitekim, pek çok ünlü veya sıradan aşırı sağ militanın “kullanıldıkları” düşüncesini dile getirdiği biliniyor.
Neyse, hikayeyi anlatmaya başlayalım.
Dikkatleri çeken terör olayları
31 Mayıs 1972 günü telefonla bir ihbar alan İtalyan polisi, Peteano kasabası yakınındaki ormanın kenarındaki bir Fiat 550’ün bagaj kapağını açarken kurulu olan bomba patladı ve bir polis öldü ve bir diğeri yaralandı. İki gün sonra bir telefonla olayı Kızıl Tugay – BR (Brigate Rose)[1] üstlendi. Bunun üzerine “sol”a yönelen polis, 200’den fazla komünisti tutukladı. Takip eden 10 yıl da, İtalyan kamu oyu bu patlamayı BR’nun yaptığını kabul etti.
24 Şubat 1972 günü İtalyan polisi, tesadüfen Triyeste yakınlarında saklanmış olan bir cephanelik buldu. Cephanelikte, silahlar, cephane, mühimmat ve patlayıcı maddeler (C4) vardır. Polis bir suç çetesinin izini bulduğunu zannetti.
Olayı araştıran genç yargıç Felice Casson dosya’da gördüğü, dikkatini çeken olağan dışı işaretler yüzünden araştırmayı derinleştirmeye karar verdi. Peteano dosyasında gerçekle bağdaşmayan unsurlar göze çarpıyordu; polis, olay yeri araştırması yapmamıştı. Bilirkişi raporunu hazırlayan, İtalyan polisinin patlayıcı uzmanı Marco Morin’in raporu gerçekleri yansıtmamaktadır. Bulunan patlayıcılar raporda yazıldığı gibi değil, o dönemde kolaylıkla bulunmayan, mevcut patlayıcıların en kuvvetlilerinden olan ve NATO birliklerinin kullandığı “C4”tür. Derinleşen araştırmalar sonunda, Marco Morin’in, aşırı sağ Ordine Nuovo[2] kuruluşunun üyesi olduğu ortaya çıkarılır.
Peteano ve Triyeste olayları üzerine araştırmalarını sürdürüp genişleten Yargıç Felice Casson şaşkınlıkla olayların arkasında İtalyan aşırı solunun değil, tam aksine aşırı sağının ve istihbaratın[3], hatta daha fazlasının olduğunu fark etti. Bombaları koyan Ordine Nuovo üyesi olduğu ortaya çıkan Vincenzo Vinciguerra’nın tutuklanmasından ve itiraflarından sonra olaylar daha da açıklık kazandı. Sorgulamasında Vinciguerra, kaçtığı, saklandığı sürede İtalya içinde ve dışında polis, içişleri bakanlığı, gümrük, istihbarat teşkilatı memurları, sivil ve askeri sempatizanlar, militanlar tarafından korunmuş, yardım edilmişti.
Gözlemcilerin de izledikleri gibi, terör olaylarının sonunda sol elemanlar yakalanıyor, aşırı sağ’ın elemanları daima kaçmayı başarıyorlardı. Yıllar sonra konuşan bir Ordino Nuovo militanı olan Franco Freda, zamanın akışı içinde, maniple edildiğini anladığını şöyle ifade etti;”… biz, hepimiz bizden daha güçlü olanlar tarafından manipule edildik “….. ben kendimin bir kukla olduğumu kabul ediyorum..” Freda, pek çok bombalı terör olayının arkasında aşırı sağın olduğunu kabul ediyordu.[4]
O dönemde (60’lı yılların sonlarında), protesto eylemleri yükselmiş, Vietnam savaşına karşı gösteriler artmış, sağ ve sol arasında artan bir ideolojik gerilim hakimdi. Sol aydınlar arasında “barışçı bir devrimden” söz ediliyordu. Pek çok insan sivil itaatsizlik eylemlerine katılıyordu. Muhalefet hareketinin tabanını İtalyan Komünist Partisi – PCI (Partito Communisto İtaliano) ile İtalyan Sosyalist Partisi’nin – PSI (Partito Socialisto Italiano) üyeleri oluşturuyordu. İtalyan komünistleri, o güne kadar önlenmiş olan hükümete ortak olma imkanlarını “tarihsel uzlaşma” ile zorluyorlardı. Bu gelişmeler NATO’yu ve Vatikan’ı fazlasıyla rahatsız ediyordu.
Soruşturmaların derinleştiği sürede, İtalyan aşırı sağ’ının olaylara karışmış olan militanlarının yargılanması süresinde, tanıklık eden İtalyan istihbarat teşkilatı eski başkanı general Giadelio Maletti İtalyan solunun ve komünistlerin saygınlığını kaybetmesi için olayların o günkü konsept içinde düşünüldüğünü ve bu operasyonlar için Beyaz Saray’ın ve CIA’nın mutabakatı olduğunu söyledi. Emekli general ifadesinde “…. CIA’nin, hükümetinin de mutabakatı ile, İtalyan sola kaymaması için bu İtalyan milliyetçiliği yaratmak istediğini…” anlattı. Konuşmasında ayrıntılara giren 79 yaşındaki emekli general “…unutmayın ki, o zaman Nixon iş başındaydı ve Nixon sıradan işler yapan bir politikacı değil ince ayar yapan bir politikacıydı….” Yaşlı general, ABD’nin İtalya’yı sömürgesi gibi görmesinden ve öyle davranmasında da şikayet etmiş, utandığını söylemiştir.[5]
İhtiyar generalin anlattığına göre, ABD, İtalya’nın sola kaymasını ne pahasına olursa olsun önlemek istiyordu. NATO’nun gizli ordusu, aşırı sağ grupları da yanına çekerek, İtalyan gizli servisinin de yardımıyla gerçekleştirecekleri operasyonlar sonu Komünistlerin halk içindeki saygınlığını kırmak istiyorlardı.
NATO’nun Gizli Ordusu Nasıl ve Niye Kuruldu
Soğuk Harp Avrupa’yı Baltık Denizi’ndeki Szczecin’den başlayarak Triyeste’ye kadar uzanan bir hatla ikiye bölmüştü. “Demir Perde” terimi ilk kez Winston Churchill tarafından 5 Mart 1946 tarihli ünlü Fulton konuşması sırasında, “…doğu ve batı arasına bir demir perde düştü…” şeklinde kullanılmıştır. Bu hattın iki tarafına ordular yığılmıştı. Evvela, Batı tarafından NATO kuruldu, daha sonra Doğu tarafına Varşova Paktı. Varşova Paktı kara kuvvetleri olarak daha güçlü görünüyordu.
NATO, Varşova Paktı güçlerinin Batı’yı olası bir işgali halinde, İkinci Dünya harbi süresindeki direniş hareketi pratiğinden çıkarak, bu işgale direnecek “direniş güçleri” hazırlamayı düşündü. Nazi işgaline karşı direniş güçleri hazırlanmamıştı, bu sefer hazırlıksız yakalanmak istenmiyordu. Bu çalışmalar çerçevesinde planlar yapıldı, bir strateji hazırlandı. Bu çalışmalara “stay-behind” ismi verildi.[6] Yine her ülkeye göre bu gizli ordular değişik isimler aldı. İtalya’daki gizli ordunun ismi “Gladio”[7] idi. Gladio adı süre içinde bütün kuruluş için kullanılır oldu.
O yıllar aşırı sağ ve solun terörü eylem modeli olarak aldığı yıllardır.
Olaylar açıklık kazanıyor, ortaya dökülüyor
Yargıç Casson araştırdıkça, yavaş yavaş olayların kökünde karmaşık askeri bir stratejinin yattığını sezinlemeye başladı. Söz konusu basit bir terörizm olayı değil, vatandaşın vergileriyle finanse edilen, “devlet terörizm”i söz konusuydu. Bu çalışmalar içinde sadece aşırı sağ bir kuruluş olan Ordine Nuovo’dan değil, başka bir aşırı sağ kuruluş olan Avanguardia Nazionale’len[8] de işbirliği yapılmıştı. Söz konusu olan “gerilim stratejisi”, “debge’nin dengesizleştirilmesi” idi. NATO, güçlü olan ve güçlenmeye devam eden PCİ’nin iktidara ortak olmasından korkuyordu. Yapılan terör olaylarının doğurduğu gerilim komünist partisine mal edilmeye çalışılıyordu. Sorgulaması sırasında Vinciguerra, amacın basit olduğunu “…. sivilleri, halktan insanları (sokaktaki insan anlamında) kadınları, coçukları, sıradan insanları, politik ilişkileri olmayan insanları hedef alarak bir güvensizlik ortamı yaratıp insanların devlete yaklaşmaları temin edilmeye çalışıldı…”[9] Bu “… birisi gelsin bizi kurtarsın…” planı İtalya dışında başka ülkelerde de uygulandı. Bu konuda yapılan araştırmalarda, itirafların dışında somut belgelere ulaşılamadı. Hala pek çok nokta bilinmez olarak duruyor. 1990 yıllarında varlığı ortaya çıkan, 20 küsur sene sonra tartışılmaz şekilde anlaşılan, NATO’nun desteklediği (veya kurduğu diyebiliriz) gizli bir kuvvetin olduğuydu.
Yargıç Casson’un sorguladığı Vinciguerra, NATO ile Gladio arasındaki ilişki perdesini ilk aralayan değildir. 1974 yılında, sorgu yargıcı Giovanni Tamburino tarafından sorgulanan İtalyan güvenlik teşkilatı “Servizio Informazioni Difesa –SID” başkanı General Vito Miceli, terfi edebilmek için gizli olarak bir terörist grup oluşturduğunu ve darbe hazırladığını söylemişti. Yargılanması sürecinde, 17 Temmuz 1974’te oturum sırasında, eski NATO güvenlik bürosu başkanı da olan General Miceli, (mealen) “…. darbe hazırlığını kendi kafama göre hazırlamadım, sadece ABD’nin ve NATO’nun emirlerini yerine getirdim….” diyecektir.[10]
Türkiye’de 12 Eylül’le ilgili yapılacak araştırmalar bir sonuç verir mi bilemiyorum.
1970 ve 1980’li yıllar adli mekanizmaların ortaya çıkardığı bulguların parlamentoya yansıdığı dönemdir. Parlamento içinde oy çoğunluğu olan PCI ve PSI gerginliğin artışı, terör olaylarının tırmanışı ve ne yapanların ne de düzenleyenlerin ortaya çıkarılamaması, söylentilerin artması, faturanın devamlı sola çıkarılması önünde, duydukları endişenin de itmesiyle, 1988 yılında olaylar üzerindeki sır perdesinin kalkması, açıklık kazanması için özel bir araştırma komisyonunun kurulması kararını çıkarmayı başardılar. Komisyonun başkanlığına Senatör Libelo Gualtieri getirildi.
Bağlantılar açıklık Kazanıyor
Yargıç Casson, 1990 yılında, Soğuk Savaş süresinde, devleti kemiren bu kanseri ve manipülasyonları fark edince, iz sürebilmek için, devletin haber alma kurumlarının arşivlerini de araştırmayı gereksedi ve dönemin başbakanı Giulio Andreotti’[11]den izin aldı. Yargıç bu arşivlerde NATO’nun (ve ABD’nin) gizli ordusu ile ilişkilerinin belgelerini buldu[12] ve araştırma komisyonu başkanı Libello Gualtieri ile ilişkiye girdi. Komisyon başkanı Gualtieri Başbakan Andreotti’den 60 gün içinde gerekli açıklamaları getirmesini istedi. Komisyonun önüne gelen Andreotti, hükümetin sorumlu üyesi olarak1945’ten o güne kadar NATO’nun talimatı ile İtalya güvenlik kuruluşlarının hareket ettiklerini, savunma bakanı olduğu 1974 yılında, bilgisine başvurduğu İtalya İstihbarat kuruluşundan aldığı bilgiye göre, 1972’den sonra söz konusu gizli çalışmaların durdurulduğunu söyledi. Ve komisyona 60 gün içinde ayrıntılı bilgi vereceğini söyledi.
Andreotti, büyükelçiler aracılığıyla aradığı uluslar arası dayanışmayı temin edemedi ve raporunu komisyona özel bir ulakla Palazzo Chigi’ye (İtalya meclisi) yolladı. Raporunda Andreotti, GLADİO çalışmalarında ABD’nin ve CIA’nın önemini vurguluyor ve çalışmaların bütün Batı Avrupa ülkelerinde de yürütüldüğünü söyleyerek, İtalya’nın yükünü ve sorumluluğunu azaltmaya çalışıyordu. Üç gün sonra Andreotti, görülmemiş bir şekilde, raporunun bazı paragrafları üzerinde tekrar çalışacağını söyleyerek geri istedi. Raporun yeni versiyonunu alan Senatör Gualtieri, raporun fotokopisini yaptığı, ilk ve başbakanın düzelttiği son şekli arasında iki sayfanın çıkarılmış olduğunu gördü. GLADİO’nun uluslararası yaygınlığını, başka NATO ülkelerinde de benzerlerinin olduğunu anlatan bölüm çıkarılmıştı.[13]
Olay, doğal olarak değişik çevreler tarafından öğrenildi ve PCI son senelerin en büyük, 400 000 kişinin katıldığı Piazza del Popolo’da “Gerçeği öğrenmek istiyoruz” toplantısını yaptı.
Raporunda Andreotti, Stay Behind projesini, İtalyan Askeri Haberalma Teşkilatı – SIFAR (Servizio di Informazıoni della Forze Armate) ile CIA arasında varılan anlaşmayı, çalışmaların NATO bünyesindeki SHAPE’in (Supreme Headqurters Allied Powers Europe) içinde çalışmaları yürüten ve kontrol eden üst kuruluşun CPC (Clandesting Planning Committee) olduğunu, 1964 yılından sonra da İtalya’nın ACC’ye (Allied Clandestine Committee) katıldığını söyleyerek GLADİO üzerine en önemli açıklamaları yapıyordu. “…Andreotti 3 Ağustos 1990 günü İtalya senatosu önünde yaptığı konuşmada, bir kez daha, GLADİO ile NATO ve ABD nin yanı sıra, Federal Almanya, Yunanistan, Danimarka, Fransa, Belçika’nın bu ağ içinde olduğunu söyledi.
Başbakan Andreotti, geçmiş hükümetlerin de GLADİO’dan haberdar olduğunu söylediği zaman geçmiş dönemim devlet sorumlularında genel bir hafıza kaybı görüldü.
Andreotti’nin anlattıklarına bakılırsa, GLADİO’nun, ABD’nin temin ettiği, 139 gizli cephaneliği ve bu cephaneliklerde taşınabilir silahlar (patlayıcılar, bıçak, mayın, 60 mm’lik havan topları, el bombaları, bazukalar, dürbünlü tüfekler, bunların mermileri, telsiz radyolar, dürbünler) ve diğer askeri malzeme bulunmaktaydı.
İtalyan basını konuyla ilgili yayınlarında sivil toplum kuruluşlarına, siyasi partilere, idari ve adli sisteme, basına yapılan müdahaleleri, manipülasyonları, bombalı saldırıları anlatmaya başladı.
GLADİO ile ilgili, Türkiye’de de görülen, bir bakışı anlatabilmek için, 1985 yılından beri, İtalya Cumhurbaşkanı olan Francesco Cossiga’nın o günlerde resmi bir ziyaret için bulunduğu İskoçya da yaptığı, İtalya’da fırtınalar koparan, açıklamalarına değinmek istiyorum; Hıristiyan Demokrat – DCI’nin ağır toplarından olan Cumhurbaşkanı Cossiga (özet olarak) ”…. Bu hareketin kuruluşuna katkı vermiş olmak onur verici bir görevdi….”, “…. Bu sırrı 45 yıl saklamış olmaktan gurur duyuyorum…. “, “…. Bu gladyatörler onurlu savaşçılardı…“. İtalya parlamentosunda ve kamuda bu açıklamalar şiddetle protesto edildi. Yargıç Casson, Cumhurbaşkanı’nın araştırma komisyonuna bildiklerini anlatması gerektiği söyledi. Bu karşı çıkmalara çok kızan Cossica, İtalya Anayasasında böyle bir hakkı olmamasına rağmen, Senato araştırmasına izin vermeyeceğini söylemesi üzerine, yaşlı politikacının akli dengesi sorgulanmaya başladı ve Cumhurbaşkanı Cossiga görevinden istifa etmek zorunda kaldı.
Senato araştırma komisyonu yayınladığı raporunda; “…araştırmalar sonucu ortaya çıktığı gibi bu öldürmeler, bu patlatılan bombalar, bu askeri operasyonlar İtalyan kurumlarında çalışan kişiler tarafından ve ABD kuruluşlarında çalışan kişilerle ilişkili idiler…“
Son dönemde açıklanan İngiliz haber alma kuruluşunun arşivlerinden yararlanarak “La Republica” gazetesi, 1967’de Yunanistan’da, 1973 yılında Şili’de darbe düzenleyen ABD, İngiltere, Fransa, Almanya hükümetleri ile ilintili kuruluşlar 1976 yılında İtalya’da da bir darbe yapmayı düşünmüşlerdi.[14]
GLADİO Tartışmalarının İtalya dışına taşması
İtalyan Başbakanı’nın senato önünde konuşmasından bir gün evvel George Bush, Irak’ta ikinci dünya savaşından sonraki en büyük askeri hareketini (Çöl Fırtınası), İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda’nın katılımıyla başlamıştı. Doğal olarak, aynı dönemlere gelen bu açıklamalar müttefikler arasında büyük bir endişe kaynağı oldu. Çin ve Rusya’nın girişimiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Irak’taki yabancı kuvvetlerin “hemen ve koşulsuz olarak” çekilmesi talep eden 660 sayılı kararını almıştı.
Aynı zamanda ortaya çıkmış olan iki krizden GLADİO tartışmaları bastırılmaya çalışıldı.
Yunanistan’da
Andreotti’nin açıklamalarından sonra, Yunanistan’ın Sosyal Demokrat başbakanı Andreas Papandreu “Ta Nea” gazetesine “1984 yılında, Yunanistan’da Gladio’ya benzer bir NATO kuruluşunun varlığını keşfettiğini ve derhal dağıtılması emrini verdiğini…” açıkladı. Yunan basınında bu kuruluşla 1967 darbesini bağdaştıran yazılar görüldü ve bir parlamento araştırılması istendi. Daha sonra iktidara gelen muhafazakar iktidarın, NATO’da çalışmış bir albay’a hazırlattığı raporla olay ört bas edildi.
İkinci Dünya Harbi süresinde başını Yunanistan Komünist Partisi’nin (KKE) çektiği, Nazilere kök söktüren, Nazi işgalini takip eden aylar içinde başlayan, bir direniş hareketi (ELAS – Ulusal Halk Kurtuluş Ordusu) oluşmuştu. Bu hareket İngiliz SOE[15] (Special Operations Executive – Gizli Öperasyonlar yönetimi) hareketinden lojistik destek alıyordu. Alman ordularının gerilemeye başlamasıyla Winston Churcill, komünistlerin ağırlığından çekindiği için tüm yardımı kesti. Evvela, Eylül 1943 ayında İngiliz Dışişleri Bakanı Anthony Eden – Stalin konuşmasında ve daha sonra Yalta konferansında Yunanistan Batı egemenlik sahasına bırakıldı. İngiltere, Yunan Kralı’nın geri dönmesini istiyordu ve yardımlarını kralcılara ve sağcılara yöneltti. İngiltere’nin desteklediğini alan aşırı sağ (ki bir bölümü Nazilerle işbirliği yapmıştı) bir örgüt olan, başında Kıbrıslı Georg Grivas’ın bulunduğu “X” teşkilatı, savaş bitmeden çok kanlı bir komünist avı başlattı ve Komünistler iki ateş arasında kaldı. Hatta yeni kurulan Yunan ordusu içinde, komünistlere karşı savaşacak başında Mareşal Aşexandrs Papagos’un olduğu, “Yunanlı Dağlılar Alayı” (LOK – Lochos Greinon Kadatromon) kuruldu.
3 Aralık 1944 günü, Atina’da, “Syntagma Meydanı”nında, parlamento önünde, demokrasi isteyen ve İngiltere’nin Yunanistan’ın iç işlerine karışmasını protesto eden, içinde kadın ve çocukların da olduğu 60 000 kişinin toplandığı bir barışçı gösteri düzenlendi. “X” Teşkilatı’nın halkın üzerine makineli tüfeklerle ateş açması üzerine, alana ilk girenler arasından 25 kişi öldü, 148 kişi yaralandı. Buna rağmen gösteri devam etti. Kalabalığın nizamını ve disiplinini muhafaza etmesi, olaydan “katliam” olarak söz eden İngiliz basınının özellikle altını çizdiği bir noktaydı. İngiliz Başbakanı Churchill, İngiltere basının olaya geniş yer vermesi üzerine güç durumda kaldı.
Avrupa’da barış yerleşmeye başladığı günlerde, Yunanistan’da milli kurtuluş hareketi, İngiltere’nin desteklediği gerici güçlere karşı bir iç savaş başlattı. Yugoslavya’nın desteklediği, komünistlerin başını çektiği bu iç savaşa Moskova tüm desteğini kesti. İngiltere Yunanistan iç savaşını kontrol edemez hale gelmişti, 1947 yılında devreye ABD girdi ve ilk işgal ettiği ülke olarak, Yunanistan’a asker yolladı. Yunanistan’daki bütün hareketleri CIA yönetmekteydi ABD uçakları tarafından direniş güçlerinin olduğu dağlara tonlarca napalm bombası atıldı ve bu operasyona “Yangın çıkarmak” anlamında “Opératıon Tortch” (to torch) ismi verildi. Sovyetler birliğinin desteğini kaybeden direniş hareketi çöktü. Direnişçilerin önemli bir kesimi komşu sosyalist ülkeler kaçmak zorunda kaldı.[16]
1990 yılında ortaya çıkan gizli belgelerden anlaşıldığı üzere, CIA başkanı General Truscott ile Yunan Genel Kurmay Başkanı General Kostantin Davos arasında belli anlaşmalar yapılmıştı ve dönemin başbakanı Alexandre Papagos bu anlaşmaları onaylamıştı.
1950 yıllarının başından itibaren CIA, müdahale gücü olarak gördüğü ve tek muhatabı olarak kabul ettiği LOK’yı kurduğu iki eğitim kampında, ABD ve İngiliz özel güçleri gibi, (Delta Forces, Special Air Service, SAS) eğitmeye, silah vermeye (bu silahlar dağlardaki mağaralara da gizlendi), maddi olarak desteklemeye başladı. Yunanistan’ın NATO’ya katılmasından sonra da bu kuruluş “stay-behind” gücüne katıldı, Bruksel’deki ACC’nin[17] Yunanistan kolunu oluşturdu, “Sheepskin” (Koyun postu) olarak anılmaya başladı.
Bu döneme ait bilgileri önemli miktarda eski bir CIA ajanı olan Philip Agee’nin 1987 yılında yazdığı “Dirty Work. The CIA in Western Europe” bulmak mümkündür.
Philip Agee’nin kitabında yazdığına göre, Yunanistan’daki CIA bürosunun başına Yunan asıllı bir Amerikalı olan Thomas Karamessines[18] getirildi. Karamessines, CIA’nın atası olan OSS’in[19] bir üyesiydi. Yunanistan Merkez Haberalma teşkilatının – KYP[20]kurulmasında ve CIA’nin yan kuruluşu olmasında önemli rolü oldu.
CIA son dönemlere kadar Yunanistan iç işlerine müdahale etmeye devam etti. Son dönemde yayınlanan araştırmalarda, anılarda darbelerin arkasında eli olduğu söylendi.
Yunanistan’da yaşanan olaylar, darbeler, bir iç savaş yaşamamış olsa bile, bana o kadar Türkiye’yi çağrıştırıyor. Aslında, Yunanistan’daki CIA – ABD çalışmaları Türkiyeli okuyucuyu ilgilendirecek başlı başına uzun bir yazı olabilir. Zaten bu konuda değişik dillerde yazılmış pek çok kitap da var.
Ataman Aksöyek / Hochdahl – Mart 2010
***
[1] Brigate Rose: Kökünü, 1970 yıllarında ortaya çıkan, “Collettivo Politico Metropolitano” dan alan, daha sonra “Sinistra Proleteria” ismini alan, 1960’lı yıllardan 1980’li yılların sonuna kadar pek çok adam kaçırma, öldürme, bombalı saldırı karışan aşırı sol bir örgüt. 1969 – 1988 yılları arasında 415 kişinin ölümünden 1500’e yakın insanın yaralanmasından sorumlu olduğu söyleniyor.
[2] Ordine Nuovo; “Centro Studi Ordine Nuovo“ 1956 yılında Pini Rauti ve Neofaşist eski militanları tarafından kuruldu. 1973 yılında Antifaşist yasanın çıkmasıyla kapatıldı. Üyelerinin arasında terörist eylemlere katıldıklarından şüphelenilenler ve mahkum edilenler oldu.
[3] Servizio Informationi Difesea – SID
[4] “Gladio; The Puppeteers” – Allan Francovich / 17.06.1972 – BBC2 (üç bölümlük bu program YouTube’den indirilebilir)
[5] “….. N’oubliez pas que c’est Nixon qui était aux affaires et Nixon n’était pas pas un type ordinaires, un fin politicien mais aux méthodes peu orthodoxes….” – nakleden Philip Willan
[6] Stay-behind, (bu terimin İngilizce kelime anlamı “geride kalanlar” olarak tercüme edilebilir) NATO bünyesindeki ülkelerde (ki bu uygulamada daha da genişletilmiştir) komünist işgaline karşı oluşturulan gizli silahlı kuvvetler. Soğuk Savaş sırasında Varşova Paktı Güçleri tarafından işgal edilmesi ihtimali bahane edilerek oluşturulan gizli örgütlenmelere verilen isim.. Eğer işgal gerçekleşirse, yapılan hazırlıklar yerel direnişin başlangıcı için kullanılacak, düşman cephesi gerisinde casusluk faaliyet gösterebilecektir, küçük çaplı operasyonlar olduğu gibi bütün ülkeyi içeren ayaklanma operasyonları da planlanmıştır.
[7] İki tarafı keskin, Romalı askerlerin kullandığı kısa kılıç.
[8] Avanguardia Nazionale; 1960 yılında, Mossolini yandaşları tarafından kurulan aşırı sağcı örgüt.
12. Aralık 1969’da “Piazza Fontana”da çiftçilerin paraları almak için geldikleri bir gün “Banca dell’Agricoltura”da patlayan bomba 16 ölü ve yüzden fazla yaralanmaya sebep oldu. Polis sol ve anarşist olarak bilinen çevrelerden 4000’den fazla insan tutuklandı.
1980 yılında, adli soruşturma süresinde olayın arkasında, istihbarat servislerinin sızdığı, “Avanguardia Nazionale” kuruluşunun olduğu anlaşıldı. 1989 yılında Avanguardia Nazionale kurucularından Stefano Della Chiarie Venezüella’nın başkenti Karakas’ta yakalanarak İtalya’ya getirildi ve 1969’daki olayla ilgili olarak mahkum oldu
[9] “The Observer”de yayınlanan inceleme yazısı (07 Haziran 1992)
[10] General Miceli, askeri hastahanede altı ay yattıktan sonra kefaretle serbest bırakılmıştır. Olaydan 16 yıl sonra, ölümünden evvel, Andreotti’nin parlamento’da GLADIO’yu açıklaması üzerine “…ben açıklamadım hapis oldum, o şimdi açıklıyor… demiştir. “Gladio; The Puppeteers” – Allan Francovich / 17.06.1972 – BBC2 (üç bölümlük bu program YouTube’den indirilebilir)
[11] Giulio Andreotti; 1919 yılında doğdu. 1945 yılında Hıristiyan Demokrat Parti’nin milletvekili olarak parlamentoya girdi. Avrupa’da politik hayatı en uzun isimdir. 1954 yılından itibaren savunma, maliye, endüstri, bütçe, dışişleri, içişleri, ve başbakanlık yaptı. 1990 yılında Gladio ile olan ilişkiler yüzünden miletvekili sıfatını yitirdi. 1991 yılında senatör seçildi. 1992 yılında yargılanarak, Mafia ile ilişkileri yüzünden 24 yıla mahkum oldu.
[12] Der Spiegel dergisi’nin 26 Kasım 1990 tarihli sayısında konuyla ilgili uzun yazıda ayrıntılı bilgilerin yanında, benzer ilişkinin Yunanistan ve Türkiye’den de söz edilmektedir. “Spinne untern Schafsfell. In Südeuropa war die Gueriiatruppe besonders activ – auch bei den Militärputchen in Griechenland und der Türkei?” (http://suche.spiegel.de/suche/index.html?suchbegriff=26.11.1990)
[13] Doktora tezinde Prof. Daniele Ganzer Haftalık “The Toronto Star”, haftalık gazetesini kaynak olarak gösteriyor.
[14] http://www.forum-unite-communiste.org/forum_posts.asp?TID=514&PID=31001
[15] Special Operations Executive; 22.07.1946 tarihinde, Naziler tarfından işgal edilmiş ülkelerdeki direniş hareketlerine destek vermek için, Churchill tarafından, kuruldu. Kendi başına da eylemler uyguladı. 30.06.1946 yılında lâv edildi. “Stay Behind” gizli ordusunun kuruluşunda bu ötgütün deneyimlerinden önemli oranda yararlanıldı.
[16] Yunan komünist Partisi’nin (KKE) iç ve dış olarak bölünmesinde bu olayın önemli bir rolü olduğu söylenir.
[17] Allied Clandestine Committee; Müttefik Gizli Komitesi
[18] 1946 yılında, ABD’nin büyükelçiliğinde askeri ateşe olarak çalışmaya başladı. 1947 yılında, OSS’in yerini alan CIA’nın Syntgma Meydanı’nındaki Tamion binanın 5. katına yerleşti, Orta Doğu ve Balkan yarımadası sorumlusuydı. 1958 yılında İtalya’ya tayin oldu. Enrico Mattei suikastına adı karıştığı için İtalya’dan ayrılmak zorunda kaldı. ABD’ye geri döndükten sonra “Özel Hareketler” bölümünün başına getirildi. Başkan Kennedy’nin öldürülmesi olayında da ismine rastlandı.
[19] Office of Strategie Swervice; ABD hükümetinin 13.07 1942 yılında, savaşa girdikten sonra, kurduğu haber alma kuruluşu. 01.10.1945 yılında, başkan Truman tarafından parçalara bölünerek kaldırıldı. Le Monde gazetesinin 14.08.1008 tarihli sayısında, gizliliği kalkan 35000 fiş ile ilgili bir yazı vardı ve OSS için çalışan ikişler arasında inanılmaz isimler olduğunu görüyoruz.
[20] Kentriki Yperisia Pliroforinon; 09.95.1953‘te kuruldu.. 1986 yılında isim değiştirerek, Ulusal Merkezi haberalma teşkilatı- EYP (Ethniki Ypresia Pliroforin) devam etti.
Bu yazı “Sansürsüz” ve “KUYEREL” sitelerinde de yayınlanmıştır.
Türk Celil, 4 Mart 2010