
Şu sıralar Nicholas Goodrick-Clarke’ın “Nazizmin Gizli Kökleri” kitabını okuyorum. (Kırmızı Kedi. 2010) Kitap ilginç bilgiler barındırıyor. Faşizmin toplumun “Derin ruhsal”ında şekillendiği, yüzlerce yıllık ezoterik kültlere dayandığı, kendi mitlerini yaratıp mevcut sisteme kökten bir itiraz getirdiğini anlatıyor.
Zaten çoğu faşizm tahlilleri sırf bu yüzden ciddi eksikler barındırmıştır. Faşizmi sadece birilerinin birilerini “Kandırması”na indirgeyen ve Göbels’in dev propaganda mekanizmasına bağlayan bir anlayış, olayı sonuçta karizmatik bir “Çılgın”ın milyonlarca insanı peşinden sürüklemesiyle açıklıyordu.
Neyse, derdim ne kitap tanıtmak ne de faşizm teorilerini tartışmak. Ancak bir nokta dikkat çekici. O da faşizmin aynı minvaldeki “1000 yıllık Reich” söylemidir. Bu, Nazi ideolojisine yön veren kilit kavramlardan birisidir. Bize ne kadar akıl dışı gelirse gelsin “3. Reich”ın kökleri bu inanıştan beslenir. “1000 yıllık Reich” söylemi kendi içinde ciddi bir stratejidir. Her ne kadar Nazi rejiminin ömrü 12 yıl sürse de!
Bu düşünüşün Hristiyan mitolojisinde kökleri vardır ve Naziler bu miti tersyüz ederek kendi ezoterik amaçları doğrultusunda yeniden biçimlendirdiler. O kadar ki "Mesihçi" yaklaşımı bile bir "Aryan Mesihi"ne çevirdiler ki bu Mesih, Hitler'de somut kimlik kazandı. O yüzden 1000 yılcı yaklaşımlar basit "Mecazi" anlamın ötesinde bir süreğenlik arzusu taşırlar.
İşte nedense "1000 yıl" yaklaşımı bana aynı minvaldeki 28 Şubat söylemini hatırlattı. Bunu derken 28 Şubatçılarla Nazi faşizmini eşitlemiyorum. Nazi ideolojisi çok daha "Köşeli"dir. Bizdeki Askeri/Bonapartist arayışlar ise hiçbir zaman "Kapsamlı" bir yönelim ve ideoloji geliştiremediler. (Zaten Naziler de tepeden değil, tabandan, "Sivil"den geldiler!) Bu hareketler bir program, toplum modeli ve insan projesi üretmedi. Karizmatik bir liderlik de çıkartamadılar. Totaliter davransalar da "Totaliter" de olamadılar.
Daha ziyade "Memleket elden gidiyor" veya "Filanca parti ülkeyi batırıyor" kaygısıyla hareket ettiler. Ufukları hep "Sınırlı" oldu. İdeolojileri de suyuna tirit bir "Atatürkçülük"ten öteye gidemedi. Bu ise laikliği hotzotçu bir tarzda ayakta tutabilecekleri yanılsamasını beraberinde getirdi. Sonuçta bilerek veya bilmeyerek "Başkaları"na hizmet ettiler. "Koruma kollama görevi" adına varılan sonuçlar "Tarihsel bir ironi"ydi!
Bu yüzden 1000 yılcı iddialar kendi içinde hem "Gerçekçi" değil hem de "Nobran"dır. Ben ise bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak sadece eli yüzü düzgün bir "Cumhuriyet" istiyorum. Ne kimsenin 1000 yılcı propagandif vaatlerle beni kandırmaya kalkıp, sonunda 90 yıllığını bile koruyamadığı ne de "Cumhuriyetperver" görünüp onu tasfiyeye uğraşmadığı bir anlayış. O yüzden vazgeçtim 1000 yıldan, 2023'ü çıkartalım gerisine bakarız!..
Lakin kimse "28 Şubat'ın 1000 yılcılığı çöktü, benimkisi yaşar" zannına kapılmasın. Bu beklenti tarihin de, iktidarın da diyalektiğine aykırıdır.
1000 yıl sürebilecek tek davranış sanırım hiç değişmeyen insan ahmaklığıdır...
Atilla AKAR, 17 Nisan 2012