
19.8.2015
BOP, ABD: ANKARA'DAKİ KOMPLOLAR!
İki önemli iddia var. Birincisi, Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı'ya ait. Sözcü gazetesinden Hande Zeyrek'e konuşan Karslı, şöyle dedi:
-Türkiye'deki ve dünyadaki terörün arkasında küresel güçler var. IŞİD'in anası El Kaide'dir. El Kaide'yi kuran ABD-CIA'dır. Orta Doğu'da istediklerini gerçekleştirebilmek için kurdular. Maksat, Orta Doğu'daki devletleri dizayn etmek, enerji kaynaklarını kontrol altında tutmaktı.
-Dünyada uyuşturucudan sirküle edilen yıllık ciro 400 milyar dolar. Bunun yüzde 60'ını PKK alıp satıyor. Devlet samimi olsa PKK'yı yok etmek istese önce bu finans bağlantılarını kurutması gerek. Devlet desteği olmadan örgütler büyümez. PKK da devlet desteği olduğu için büyüyor. Çözüm süreci PKK'yı büyüttü.
-AKP'nin küresel güçlerin projesi olduğunu her fırsatta anlattım. PKK kimin projesiyse AKP de onların projesi. AKP kendi başına hareket edemiyor. AKP'nin başındaki insan, "Büyük Ortadoğu Projesi" dedi. Bu projede de devletlerin sınırlarını değiştirmek var. Bu sınırları değiştirmek için terör olmak zorunda.
-2000'li yılların başında ABD'nin ileri gelenlerinin açık istişareleri var. "Bundan sonra devletleri vurmayalım. Mezhepsel farklılıklarla toplumları birbirine kırdıralım" kararı aldılar. Bugün de yaptıkları bu. BOP, Sevr Anlaşması ne ise onun uygulanmasıdır.
***
Karslı'nın söylediklerini yıllardır bu sütunda ayrıntılarıyla yazıyorum. Yalnız, dünyada uyuşturucunun yıllık cirosu 400 milyar dolardan çok fazladır! 18 yıl önce, Boğaziçi Üniversitesi'nin düzenlediği Anayasa ile ilgili bir sempozyumda, dünya uyuşturucu pastasının 1 trilyon dolar olduğunu, bu kadar büyük bir paranın istihbarat servislerinin kontrolü dışında hareket etmesinin akla ve mantığa sığmadığını anlatmış, paranın yarısının ABD'ye aktığını, Türkiye'deki siyaseti, dolayısıyla hukuk sistemini de uyuşturucudan zengin olmuş çevrelerin yönlendirdiğini belirtmiştim.
Uyuşturucunun yıllık cirosu, şimdi çok daha yüksek rakamlara ulaşmıştır. ABD'ye gemilerle, denizaltılarla uyuşturucu sevk ediliyor...
Yine ABD'nin hedefi "toplumları birbirine kırdırmak" olarak konulamaz! Açık açık "İslam içi çatışma stratejisi" uygulayacaklarını söylediler. Hedefleri, İslâm dünyası ve onun merkezindeki Türkiye'dir.
***
İkinci iddia ise Irak'ın eski Başbakanı Nuri El Maliki'ye ait. Irak Meclisi'nde Musul'un düşmesinden sorumlu tutulan Maliki, "Musul'da yaşananlar Ankara'da planlanan bir komploydu. Komplo daha sonra Erbil'e hareket etti" dedi. Hatırlayalım; Musul'un Esil en-Nuceyfi adında bir valisi vardı.. Arazi araçlarına bindirilmiş ve dümdüz bir kara yolundan gelen IŞİD militanlarına karşı, hiçbir savunma yaptırmadan, ordu kuvvetleri ile birlikte tarihi bir şehir olan Musul'u terk ederek Erbil'e kaçmış ve orada bir açıklama yaparak, "Sünniler, terörle mücadeleyi, Şii Maliki'nin sancağı altında yapmaz" demişti! Yani Maliki'nin gitmesi için Musul'u IŞİD'e teslim etmişti. Nuceyfi, yakın zamanda da Musul'un kurtarılmasında Türk subaylarının görev alacağını söyledi! Yani hem teslim ediyor, hem Türkiye'yi kurtarmaya çağırıyor!
Komploya gelince... Sinan Oğan, Musul'un işgal edilmek istendiğini Meclis'te açıkladığı halde o sırada Haşimi'yi saklayıp Maliki'yi düşürmek için çalışan AKP iktidarı, hiçbir tedbir almadığı gibi Musul başkonsolosluğunu da boşaltmadı ve personelin rehin alınmasını seyretti. Sonra da, "personelimiz rehine" gerekçesiyle ve "lojistik destek" vererek IŞİD'in büyümesine yardım etti... Sonunda İncirlik Üssü'nü ABD'ye açarak, Türkiye'yi daha büyük bir belanın içine attı! Maliki, haklı değil mi? ■ Arslan Bulut, Yeniçağ, (19.8.2015)
ALTIN UÇUŞA GEÇTİ, VATANDAŞ KAPALIÇARŞI’YA KOŞTU
Doların 2.90 liraya çıkması altın fiyatlarını da uçurdu. Gram altının 104.08 liraya çıktığını duyanlar Kapalıçarşı’ya akın etti.
Rekor üstüne rekor kıran dolar, altın piyasalarını da alt üst etti. Dün gün içinde 2.90 lira seviyesine kadar çıkan dolar, gram altını 104 lira, çeyreği ise 168 liraya kadar yükseltti.
Gram altın en son 7 Haziran’daki genel seçimlerin ardından 105 lirayı görmüştü. Son bir ayda ise gram altın 95 liradan 104 liraya kadar çıkarak 9 lira kar ettirirken, çeyrek ise aynı dönemde 154 liradan 168 liraya kadar yükselerek yatırımcısına 14 lira kazandırdı.
Altın fiyatlarındaki artışı duyan küçük yatırımcı ise soluğu Kapalıçarşı’da aldı. Çarşıdaki kuyumcular düğün sezonu olmasına rağmen vatandaşın daha çok altın almaya değil satmaya geldiğini ifade etti. Altındaki fiyat artışının talep bazlı olmadığını vurgulayan uzmanlar da yükselişin tamamen dolar kaynaklı olduğunu söyledi.
SATIŞ İÇİN ACELE ETMEYİN
Yurtiçindeki siyasi belirsizlik ve yurtdışında Amerika Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırma ihtimali nedeniyle piyasaların gün içinde hızlı bir değişim gösterdiğini söyleyen ALB Forex Yatırım Uzmanı Volkan Kuğucuk, elinde altını olanın biraz daha beklemesini önerdi. Kuğucuk, “Şu anda 1.120 dolar seviyesindeki altının ons fiyatı, dolardaki artışa bağlı olarak 1.130-1.150 dolara kadar çıkabilir. Bu da gram altının 106-107 liraya kadar çıkması demek. Elinde altını olan küçük yatırımcılara biraz daha beklemelerini öneririm” diye konuştu.
ÇEYREK 180 LİRAYA ÇIKABİLİR
Piyasaların koalisyon hükümetinin kurulması ve erken seçim senaryoları gölgesinde hareket ettiğini belirten Altın ve Para Piyasaları Uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk ise “Erken seçim olur ve sonuçlar değişmezse dolar 3 lirayı görür. Bu da şu an 168 lira olan çeyrek altını 180 liraya kadar yükseltir” dedi. ■ Yeniçağ, (19.8.2015)
İŞSİZLİK ORANI %9,3’E YÜKSELDİ
Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılı Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 238 bin kişi artarak 2 milyon 789 bin kişi oldu
İşsizlik oranı ise 0,5 puanlık artış ile yüzde 9,3 seviyesinde gerçekleşti. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlerin sayısında 2015 yılı Mayıs döneminde, bir önceki döneme göre 88 bin kişilik artış gerçekleşti. İşsizlik oranı ise 0,3 puanlık artış ile yüzde 10,2 oldu.Aynı dönemde tarım dışı işsizlik oranı 0,7 puanlık artış ile yüzde 11,4 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 1,2 puanlık artış ile yüzde 17 olurken, 15-64 yaş grubunda bu oran 0,6 puanlık artış ile yüzde 9,5 olarak gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Mayıs döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 534 bin kişi artarak 27 milyon 72 bin kişi, istihdam oranı ise 0,2 puanlık artış ile yüzde 46,9 oldu. Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 46 bin kişi azalırken, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 580 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin yüzde 21,3’ü tarım, yüzde 20’si sanayi, yüzde 7,2’si inşaat, yüzde 51,5’i ise hizmetler sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1 puan artarken, tarım sektörünün payı 0,6 puan, sanayi ve inşaat sektörünün payı 0,2 puan azaldı.
Kayıt dışı yüzde 34
İşgücü 2015 yılı Mayıs döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 772 bin kişi artarak 29 milyon 861 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,5 puan artarak yüzde 51,7 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler için yapılan kıyaslamalara göre; erkeklerde işgücüne katılma oranı değişim göstermeyerek yüzde 71,8, kadınlarda ise 1,1 puanlık artışla yüzde 32,1 oldu. Mayıs 2015 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,7 puan azalarak yüzde 34 olarak gerçekleşti.
Maliye Bakanlığı tarafından derlenen verilere göre, 2015 yılı II. döneminde toplam kamu istihdamı 2014 yılının aynı dönemine göre yüzde 1,7 oranında artarak 3 milyon 432 bin kişi oldu. Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam sayısı bir önceki döneme göre 105 bin kişi artarak 26 milyon 615 bin kişi olarak gerçekleşti. İstihdam oranı ise 0,1 puanlık artış ile yüzde 46,1 oldu. ■ Yeniçağ, (19.8.2015)
DOLAR: DALGALI KUR TUZAĞI
Önceki gün dolar kuru 2.8570 idi. Doların TL karşısında ne kadar değer kazandığını Merkez Bankası reel kur endeksi gösteriyor. Merkez Bankası 2003 TÜFE bazlı reel kur endeksi, Temmuz ayında 99.55 oldu.
Ağustos ayı reel kur endeksi, Eylül ayında açıklanır. Ancak biz dolar enflasyonunun ve TL enflasyonunun sıfır olduğunu varsayarak, döviz sepetinde Dolar /Euro kurunun değişmediği varsayımı ile önceki günkü reel kur endeksini hesap edebiliriz.
Dolar kurunun 2.8570 düzeyinde, MB reel kur endeksi 94.20 oluyor.
Reel kur endeksinde 100 denge kurunu, 100 üstü TL'nin ne oranda değerli olduğunu ve 100 altı ise doların ne oranda değerli olduğunu gösteriyor. Bu demektir ki önceki gün dolar TL'ye karşı yalnızca yüzde 6 daha değerlidir.
Geriye bakarsak geçmişte TL hep değerli para olarak kaldı. Dünyada kur savaşları olurken, biz tersine TL'yi değerli tuttuk.
Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi değerli TL'yi ithalatı ucuzlatıp, enflasyonu düşürmek için kullandı. Ne var ki bu defa üretim, düşük kur nedeniyle daha ucuza gelen ithal ara malı ve ham maddeye bağımlı oldu. Yurt içinde ara malı ve ham madde üretimi düştü. İşsizlik arttı. Sonuç; cari açık sürdürülemez noktaya geldi. Türkiye'nin dış borcu 400 milyar doları geçti.
Dalgalı kur sistemi, IMF'nin ve IMF'yi temsilen Türk ekonomisini yönetenlerin Türkiye'ye bilerek bir kazığı oldu. Zira bu sistemi getirenlerin iki temel amacı vardı... Bir... spekülatif sermaye için spekülatif kâr ortamı... İki... Türkiye'den gelişmiş ülkelere cari açık yoluyla kaynak transferi.
O kadar ki ithalata bağlı üretim nedeniyle Türkiye, büyümeden fedakârlık etmek zorunda kalıyor. Zira büyüme düşünce, ithal ara malı ve ham madde ithalatı da azalıyor. Cari açık azalıyor. Bu tuzağın da ötesinde ekonomi için bir çıkmazdır.
Tuhaf bir toplumuz. Akıl tutulması yaşıyoruz. Dalgalı kur sistemi nedeniyle Türkiye bugüne kadar 450 milyar dolar kaynak kaybetti. Bu kaynağı bizimle dış ticaret yapan gelişmiş ülkeler kazandı. Yani, dalgalı kur sistemi ve kontrolsüz sıcak para girişi ile sömürüldük. Bu sömürü düzenini getirenler, iktidar ve muhalefet olsun siyaset üstünde ve Türk ekonomisi üstünde halen yine söz sahibidir.
Vadeli döviz piyasası olmadığından, dolarizasyon olduğundan ve sıcak para baskısı nedeniyle Türkiye'de dalgalı kur sisteminin çalışmayacağını, bize bu sonuçların ortaya çıkacağını 2005 yılında ''Kur Riski '' adıyla yazdığım küçük bir kitapta anlatmıştım.
Öte yandan dünyada, yılbaşından bu yana dolar karşısında parası en fazla değer kaybeden ülke Brezilya oldu... Brezilya Reali, dolara göre yüzde 24 değer kaybetti. İkinci sırada ise Türkiye geliyor. TL de dolara göre yüzde 22 değer kaybetti.
Brezilya da dünyada en kırılgan ülkeler arasında yer alıyor. Ara ara borçlarını çevirmekte sıkıntı çekiyor. Bu gelişmeler bizim gibi tam rekabet şartları oluşmamış, kontrolsüz sıcak para girişi olan ülkelerde, dalgalı kur sisteminin bir çözüm olmadığını gösteriyor.
Doların yükselişi karşısında, Merkez Bankası'nın faizleri artırarak kuru frenlemesi gerekir. Ne var ki, kur artışı dolar arz ve talebine bağlı olarak değil de güven bunalımı nedeni ile oluyor. Kur ve faiz artışı birlikte ortaya çıkıyor. Bu şartlarda, Merkez Bankası'nın faizi artırmasının etkisi sınırlı oluyor. Yahut ta daha yüksek oranlarda artırması gerekiyor.
Dün Merkez Bankası'nın faizleri aynı oranda tutmasının sebebi ise Ekonomi Bakanı'nın ihtiyaç yok şeklinde tarif ettiği şekilde ekonomi yönetiminin faiz artırmaya karşı olmasıdır. ■ Esfender Korkmaz, Yeniçağ, (19.8.2015)
20.8.2015
DOLAR: MERKEZ’İN KARARLARI DOLARI REKORA TAŞIDI
Merkez Bankası, faiz oranlarını sabit tutarken, para politikasında yapacağı sadeleşmeye ilişkin açıklama yaptı. Merkez’in kurul kararları sonrası dolar kuru 2.90 TL seviyesini aştı
Son günlerde artan siyasi belirsizlik yüzünden rekor seviyelere çıkan dolar kuru dün de T.C. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu kararları sonrası yükselişe geçti. Toplantı sonrası yapılan duyuruda faiz oranlarının sabit tutulduğu ve para politikasında normalleşmeye ilişkin adımlar açıklandı.
Merkez’in kararları sonrası 2.90 TL’yi aşan dolar kuru yeni bir rekor kırdı. Avro da 3.20 TL seviyesini gördü. Merkez Bankası’nın para politikasında normalleşmeye ilişkin aldığı kararları Twitter hesabından yorumlayan Hürriyet yazarı, ekonomist Uğur Gürses, “FED taklidi yaparken, TL’yi telef etmek’’ eleştirisinde bulundu.
Merkez Bankası’nın yaklaşık beş yıldır uyguladığı koridor sistemi karmaşık bulunuyordu. Son alınan kararlar da sadeleştirmeye giderken bir o kadar daha karmaşık adımın atılacağını gösterdi.
6 AYDIR PAS GEÇİYOR
Merkez Bankası ayrıca,17 Mart, 22 Nisan, 20 Mayıs, 23 Haziran, 23 Temmuz ve dünkü 18 Ağustos 2015 tarihli PPK toplantılarında faiz oranlarını değiştirmeyerek, kurdaki tırmanışa rağmen son 6 aydır faiz silahına dokunmamış oldu.
Toplantı sonrası yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “...Döviz kuru hareketleri çekirdek enflasyon eğilimindeki iyileşmeyi geciktirmektedir. Bu çerçevede, yurtiçi ve küresel piyasalardaki belirsizlikler ile enerji ve gıda fiyatlarındaki oynaklıklar da dikkate alınarak, gerekli görülen süre boyunca daha sıkı bir likidite politikası uygulanmasına karar verilmiştir.
Ayrıca Kurul, küresel para politikalarının normalleşmeye başlamasından önce ve sonra uygulanabilecek diğer politikaları ele almıştır.’’ Merkez atacağı adımları; Türk lirası likidite yönetimi çerçevesi ve sadeleşme adımları, döviz likiditesi önlemleri, finansal istikrarı destekleyici önlemler olmak üzere üç başlıkta duyurdu. Atılacak adımlardaki zamanlamaları da “normalleşme öncesinde, sürecinde, öncesinde ve sürecinde’’ şeklinde üçe ayırdı.
- Buna göre normalleşme sürecinde Merkez Bankası, alt bandı ile üst bandı arasında 3.5 puan fark olan faiz koridorunu simetrik hale getirecek ve daraltacak.
- Sadeleştirme çerçevesinde piyasa yapıcı bankalara sağlanan likidite faiz oranı kaldırılacak. Ancak maliyet değişmeyecek, bununla beraber fonlama imkanı haftalık vadeli miktar repo ihalesi hesaplarına eklenecek.
DAHA ÇOK DÖVİZ SATACAK
- Dövizdeki oynaklığı gidermek için daha esnek döviz satım ihaleleri düzenlenecek.
- TL zorunlu karşılıklara ödenen faiz yükseltilecek, rezerv opsiyon katsayılarında düzenleme yapılarak piyasaya döviz likiditesi sağlanacak.
- Bankalar, Merkez Bankası’nda bulunan zorunlu döviz rezervlerine gelecek bir yıldaki ödemelerini karşılayacak şekilde ulaşabilecek.
- Bankaların yeni edinecekleri döviz yükümlülüklerine ilişkin zorunlu karşılıklar vadeyi üç yıldan uzun tutmak üzere düzenlenecek.
- TL zorunlu karşılıklara ödenen faiz bankaların aracılık maliyetlerini azaltmak ve çekirdek yükümlülüklerini desteklemek için gerekli görülürse gözden geçirilebilecek.
- ABD doları cinsinden tutulan zorunlu karşılıklara, rezerv opsiyonlarına ve serbest hesaplara ödenen faiz FED’in politika faiz aralığının üst bandına yakın tutulabilecek.
Yani Merkez Bankası Türkiye’deki dolar hesaplarına ABD kadar faiz ödeyecek.
POLİTİKASIZLIK POLİTİKASI
Merkez Bankası’nın kararlarını değerlendiren Vatan yazarı ekonomist Ali Ağaoğlu, Merkez’in hiçbir şey yapmayarak piyasayı başı boş bıraktığını söyledi. Sergilenen bu tavrın ‘’Merkez Bankası yoktur’’ anlamına geldiğini ifade eden Ağaoğlu, atılan adımları da ‘’Cek, cak deniliyor. Yine somut bir şey yok’’ şeklinde değerlendirdi. ■ Recep Erçin, Aydınlık, (20.8.2015)
KRİZ:FİNANCİAL TİMES’TAN ÇÖKÜŞ UYARISI!
Financial Times gazetesi, gelişen piyasalardaki çöküşten dünyanın korkması gerektiğini yazdı.
İngiltere’de yayımlanan Financial Times gazetesi, gelişmekte olan ülkelerin acil kamu harcamalarını artırması gerektiğini aksi halde piyasalardaki kötü gidişin çöküşe neden olabileceğini yazdı.
Financial Times, “Dünya gelişen piyasalardaki çöküşten korkmalı” başlığı ile verdiği yazıda, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişen piyasalardan para çıkışının geldiği noktayı değerlendirdi.
Gazete, gelişen ülkelerin para birimindeki değer kaybı, ithalatta ve yatırımlarında oluşan azalma şeklinde gelişen tehlikeli bir döngüye girdiğini belirtti.
İçinde Türkiye’nin de yer aldığı bu ülkelerin acilen yapısal reformları hayata geçirilmesi ve kamu harcamalarını artırarak büyümeyi desteklenmeleri gerektiği ifade edilen yazıda, şu ana kadar sadece Meksika ve Hindistan’da siyasi iktidarların reformlara ciddi biçimde ağırlık verdiği belirtildi.
Gelişen ülkelerin borçlanma ihtiyaçlarını asgari düzeye çekmek için kamu harcamalarını sınırladığı da ifade edilen yazıda, mali durumu uygun olan ülkelerin büyümeyi desteklemek için harcamalara hız vermesi gerektiği vurgulandı.
Yazıda, Dünya Bankası, Afrika Kalkınma Bankası ve Asya Altyapı Yatırımları Bankası gibi kurumların gelişen ülkelerdeki projelere finansman programlarını artırması gerektiği de belirtildi. Tedbirlerin alınmaması halinde piyasalardaki kötü gidişin çöküşe doğru gidebileceği sinyalleri verildi. ■ Sözcü, (20.8.2015)
BORÇLANMA: KİŞİ BAŞINA DÜŞEN BORCUMUZ BİN 500 LİRA ARTTI
Seçimlerin yapıldığı 7 Haziran'dan bugüne aradan geçen 64 günlük sürede Türkiye'nin dış borcu 116,4 milyar lira arttı. Doların 3 lirayı bulması ile birlikte kişi başına düşen ek borç miktarı bin 500 TL arttı. CHP'li Umut Oran, söz konusu artışın kaynağında hükümetin kurulamaması ve siyasi belirsizlik olduğu görüşünde.
"Siyaset kurumu çözüm üretme, vatandaşını mutlu etme, huzur, güven ve sağlık içinde yaşamasını sağlamakla yükümlüdür" diyen Oran konu ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti: "Hükümetsizlik, siyasal istikrarsızlık, artan iç-dış güvenlik sorunu, 40 günde verdiğimiz 60 şehit, büyüyen kaos, zaten bıçak sırtındaki ekonomiyi, dolayısıyla 77 milyonu da vurmaktadır. Kurdaki artışın hızlanması nedeniyle Türkiye’nin dış borç yükü 7 Haziran seçimlerinden bu yana 116,4 milyar lira arttı. Doların 2.96 TL’ye çıkması ile vatandaş başına 1.498 lira ek yük bindi.
DOLAR TÜM ZAMANLARIN REKORUNU KIRDI
Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin göstermelik koalisyon turları nedeniyle dolar tüm zamanların rekorunu kırdı. 7 Haziran seçimlerinden bu yana dolar, TL karşısında yüzde 11 (30 kuruş) değer kazandı. Türkiye’nin 392,8 milyar dolar olan toplam dış borcunun Türk parası cinsinden karşılığı seçimlerin yapıldığı 7 Haziran’da 2,6636 TL olan kurla 1 trilyon 46,3 milyar lira ederken, kurun 2.96 TL’ye çıkması ile bu tutar 1 trilyon 162,7 milyar liraya ulaştı.
Buna göre seçimlerden bu yana kurdaki hızlı yükseliş nedeniyle dış borcun TL karşılığı 116,4 milyar lira arttı. Bu tutar, 77,7 milyon Türkiye vatandaşına son iki ayda kur farkı dolayısıyla yüklenen yükü gösteriyor. 5.056 dolar olan kişi başına dış borcun Türk parası cinsinden karşılığı 7 Haziran 2015 itibariyle 13.467 TL ediyordu. 20 Ağustos’taki 2,96 TL’lik dolar kuruyla bu miktar 14.965 liraya ulaştı. Yani dış borçta sadece iki buçuk ay gibi bir sürede kişi başına ekstra 1.498 TL yük geldi.
Kişi başına düşen dış borç miktarının TL karşılığı, dolardaki artışın yüzde 27’ye ulaştığı yılbaşından bu yana ise 2.910 TL arttı. Türkiye’nin 2014 sonunda kişi başına dış borcu 12.055 TL düzeyinde bulunuyordu.
DOLARDAKİ 1 KURUŞLUK ARTIŞ BORCU 4 MİLYAR LİRA BÜYÜTÜYOR
Doların 1 Kuruş artması, kamunun dış borcunun TL karşılığını 1.1 milyar, özel sektörün borç yükünü 2.8 milyar; Türkiye’nin toplam dış borç yükünü ise yaklaşık 4 milyar lira büyütüyor. Dolardaki her 1 Kuruşluk artış, vatandaş başına düşen dış borç miktarında 51 liralık artış anlamına geliyor.
ZAMLAR KAPIDA
Dolar kurundaki yüzde 10’luk artış, enflasyonu 1,5 puan kadar yükseltiyor. Türkiye, üretiminde yüksek oranda ithal girdi kullanılıyor. Kurdaki artış üretim maliyetlerini artırarak piyasaya zam olarak yansıyor. İthal girdiye aşırı bağımlı bu yapıda TL’de değer kaybının hızlanması nedeniyle ulaşımdan, doğalgaza, giyimden, gıda ürünlerine, kırtasiye malzemelerinden elektriğe birçok kalemde zincirleme zamların gelmesi kaçınılmaz. Dünya petrol fiyatlarında yaşanan düşüş, döviz kurundaki hızlı artış nedeniyle iç piyasaya yansımıyor. Ekonomide temel girdi olan enerji ürünlerinde aksine kura bağlı olarak yaşanacak artışlar, zincirleme biçimde tüm ürünlere yansıyacak." ■ Hürriyet, (20.8.2015)
21.8.2015
BÖLÜCÜLÜK: GÜNEYDOĞU'DA ŞEHİR SAVAŞI KIZIŞIYOR
Wall Street Journal gazetesinde bugün yer alan Ayla Albayrak imzalı haberde, "Kürtlerin yoğun yaşadığı Güneydoğu'da şehir savaşının kızıştığı" belirtiliyor. Gazete, kendi ifadesiyle, "PKK bağlantılı ayrılıkçıların güvenlik güçleriyle çatıştığını" aktarıyor.
Yazıda özetle şu ifadeler yer alıyor:
"Türkiye'deki savaş uzak Güneydoğu şehri Silopi'ye geri döndü. Tozlu sokaklar, Türk güvenlik güçleri ile Kürt ayrılıkçıları arasında şiddetin giderek arttığı çatışma alanları haline geldi. Son 20 yıldır böyle bir şehir savaşı görülmemişti."
"Her gün Türk özel kuvvetleri Kürt gençlerle ölümcül bir kedi fare oyunu oynuyor. Biber gazı ve gerçek mermi kullanarak bazı mahallelerde kontolü yeniden ele geçirmeye çalışıyor. Belediye başkanı ve kentin yerlileri, güneş batmadan Silopililerin şiddetin en çok yaşandığı merkez mahallelerden kaçtığını; çapraz ateşin altında kalmamak için akrabalarının evlerine sığındığını aktarıyor."
'Sokaklarda benzeri görülmemiş bir çatışma yaşanıyor'
"Silopi'de bir camide çalışan 39 yaşındaki İdris Yavsam yaşadıklarını, 'Pencereden bakarken gençlerin bahçemize girmesinin ardından polisin rastgele ateş ettiğini gördük. Kurşunlardan biri 11 yaşındaki kızımın kulağının yanından geçti' sözleriyle anlatıyor."
Barış müzakerelerinin düşeceğini biliyorduk o yüzden müzakereler sırasında büyümeye ve örgütlenmeye devam ettik.YPG-H militanı
"Yavsam ve 10 kişilik ailesi bir hafta boyunca evde uyumuyor, evin duvarlarındaki ve bahçesindeki 8 kurşun deliğini gösteriyor."
"İktidar savaşında PKK bağlantılı militanlar bazı kontrol noktalarını ele geçirmiş, Güneydoğuda bazı şehirlerde özerklik ilan etmişti. Kürt militanlar kent alanlarında güç göstermek için Türk güvenlik güçleriyle savaşı uzak askeri çatışmalardan şehir sokaklarına taşıdı."
"Türk bir yetkili, 'PKK savaşı bilerek şehirlere taşıdı. Şu an sokaklarda daha önce benzeri görülmemiş bir çatışma yaşanıyor' dedi ve militanları, sivilleri canlı kalkan olarak kullanmakla suçladı."
"Silopi'deki genç militanlar ise bu iddiaları reddediyor, sivillerin kendilerine destek verdiğini söylüyor."
YGD-H militanı: Müzakereler sırasında örgütlendik
"PKK'nın gençlik hareketinin üyeleri, hapisteki lider Abdullah Öcalan ile hükümet barış müzakereleri yaparken, onlarca şehirde örgütlendiklerni söylüyor. Sadece 120 bin nüfusluk bu şehirde militanlar 31 birimleri olduğunu ve her bir birimde 20 üye bulunduğunu öne sürüyor."
"İki odalı güvenli bir evde, bazıları ergen, bazıları 20'li yaşlarda 10 civarında Kürt militan ellerinde Kalaşnikoflar, silahlar, el bombaları ve roket güdümlü el bombaları ile silahlanmış haldeler. 22 yaşındaki 10 kişilik birimden sorumlu ve adını 'Berman' olarak veren kadın komutan 'Bizden çok var, neredeyse Türkiye'nin her şehrinde örgütlendik' diyor. Berman geçen yıl İstanbul'da üniversiteyi bırakıp Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi'ne (YGD-H) katıldığını söylüyor. Türk hükümeti YGD-H'yi PKK'nın gençlik hareketi olarak tanımlıyor, Berman ve diğer kumandanlar ise kendileri örgütlenen PKK sempatizanları olduklarını söylüyor."
"Berman 'Barış müzakerelerinin düşeceğini biliyorduk o yüzden müzakereler sırasında büyümeye ve örgütlenmeye devam ettik' diyor."
"Uluslararası Af Örgütü'nden Türkiye uzmanı Andrew Gardner, Güneydoğu'daki çatışmadaki sivil ölümlerini araştırıyor ve 'Her iki taraf da dikkatsizce ateş açıyor' diyor."
"Silopi Belediye Başkanı Seyfettin Aydemir ise '(Erdoğan) biz Kürtlerden intikam alıyor. En kısa zamanda müzakere masasına dönmeliyiz, çünkü işler kontrolden çıkıyor. Gençlerin öfkesi zaman geçtikçe daha da büyüyor' diyor." ■ http://www.bbc.com, (20.8.2015)
ALTIN ÇILDIRDI!TARİHİ REKOR GELDİ
Altının ons fiyatı 1.168 dolara kadar çıkarken, yurt içinde güçlü doların da etkisiyle çeyrek altın tarihi rekor seviyeye ulaştı.
Altının ons fiyatı Fed'in faiz artırımını erteleyebileceği beklentilerinin etkisi ile yükselişini sürdürürken, yurt içinde de gram ve çeyrek altında rekor geldi.
Altının ons fiyatı 1,168 dolara kadar çıkarak 7 Temmuz'dan bu yana en yüksek seviyesini gördü.
2011'DE REKOR KIRMIŞTI
Ons bazındaki bu rakam aynı saatlerdeki dolar seviyesiyle dikkate alındığında gram altında 110 lira seviyesine denk geliyor. Çeyrek altın ise 178.22 liraya çıkarak tarihi rekorunu gördü.
Gram altın 2011 Ağustos ve Eylül döneminde 110 lira ile, çeyrek altın da aynı dönemde 178 lira ile tarihi zirvesini görmüştü.
İYİMSER VE KÖTÜMSER SENARYOYA GÖRE FİYATLAR NE OLUR?
ALB Forex Yatırım Uzmanı Volkan Kuğucuk, iyimser senaryoya göre kısa vadede ons fiyatı 1200 dolara çıkar ve dolar da ortalama 2.90 seviyesinde tutunursa gram altınını 112 liraya, çeyrek altının ise 182-183 liraya kadar çıkabileceğini söyledi.
Kötümser senaryo hakkında ise Kuğucuk şöyle konuştu: “Kısa vadede altın 1.120-1130 bandında sabitlenir ve dolar da ortalama 2.90 seviyesinde tutunursa gram altın 104-105 liraya kadar geriler ve çeyrek altında 167-168 liraya kadar gevşer.” ■ Akşam, (21.8.2015)
PAUL KRUGMAN VE ÇİN EKONOMİSİNİN ANALİZİ!
Paul Krugman Nobel’li ve global çapta şöhretli bir iktisatçıdır. Makroekonomiden iyi anlayan ve hafifçe ortanın solu eğilimi de olan bir uzmandır. Aşağıda 15-16 Ağustos tarihli New York Times gazetesinde yazdığı makalesini dilimize çevirerek okurlarımızın Çin’de neler olduğunu anlaması için sütuna taşıdım. Krugman olanlar hakkında mükemmel bir özet vermiş.
Ona göre Çin ekonomisi oldukça dengesiz bir ekonomidir. GSYİH’nın çok düşük bir kısmı tüketimdendir, çok büyük bir kısmı yatırımdandır. Bu durum ancak ülke çok hızlı büyüme yaşarsa sürdürülebilir bir durumdur. Ama Çin aşırı doz fazla ucuz emek gücünün daralması ile yatırımın getirilerinin azaldığı bir ortama gelmekte. Tabii ki çözüm, daha az yatırım yapılıp, daha fazla tüketim yapılmasıdır. Ancak daha fazla tüketim yapılabilmesi için büyümenin getirdiklerini daha fazla halka dağıtmak ve ailelere daha fazla güven vermek gerekiyor. Çin bu yönde bazı adımlar atmış olsa da daha gidilecek çok mesafe var. Esas problem değişim sürecinde harcamanın nasıl yüksek tutulacağındadır. İşte bu noktada işler tuhaflaşmaya başladı.
Çöküşü frenlemeye çalıştı
Başlangıçta Çin Hükümeti ekonomiyi altyapı yatırımları ile ayakta tutmakta idi. Çin bunu yaptı ama bu arada kamu şirketlerine de çok ucuz kredi verdi. Bu da kamu şirketlerini kredi borcu içinde boğdu. Bu borç artışı da geçen yıl finansal sistemde sorun çıkarabilecek bir boyuta geldi.
İkinci safhada resmi politika, hisse senedi piyasasını büyütmeyi vatandaşlara ucuz kredi ile hisse senedi satarak desteklemek oldu. Kamu şirketleri kredi verilen vatandaşlara hisse senedi satarak borçlarını azaltabileceklerdi. Bu da çok büyük bir hisse senedi borsası balonu yarattı. Bu yılın başında da bu hisse senedi balonu sönmeye başladı.
Çin hükümetinin reaksiyonu ise çok entresan oldu. Hükümet borsada birçok hisse senedinde alım satımı yasaklayarak, ama büyük yatırımcıları hisse senedi almaya zorlayarak ve ekonomi öğrencilerini “hisse senetlerini canlandırın , vatandaşlara faydanız olsun” sözleriyle ortalığa döküp propaganda yaparak çöküşü frenlemeye çalıştı. Bu çabalar borsayı bir süre için stabilize etti. Ama Çin Hükümeti’nin itibarı hisse senedi fiyatlarının düşmemesine endeksli hale geldi. Hâlâa da borsaya destek gerekiyor.
Bu arada hükümet ülkenin parasının değerini de düşürmeye karar verdi. Bu mantıklı sayılabilirdi. Beş yıl evvel Çin parası aşırı dozda düşük değerli idi. Ama şimdi önemli ölçüde yüksek değerli hale gelmişti. Çin yetkilileri her seferinde yüzde bir iki puan müdahale ile Renminbi denen paralarının değerini kontrol edebileceğini düşünmüştü. Ama hükümet sonunda büyük çapta hüsrana uğradı. Yatırımcılar Çin‘den kaçmaya başlayınca politika belirleyicileri devalüasyondan vazgeçip , paranın değerinin desteklenmesine dönüş yaptılar.
Burada söylenmesi gereken Çin Hükümeti’nin piyasaları kontrol edebileceği hayali içinde olduğudur. “Burada hükümet piyasalara hiç müdahale etmemelidir” denmiyor!
Bütün dünyaya zarar verir
Anlatmak için örnek vermek gerekirse üç yıl evvel Avrupa Merkez bankası “Euroyu korumak için ne gerekirse onu yapacağız” demişti ve bu sözler sorunu aşmayı garantilemişti. Veya 1998 yılında, 1997 krizi ortamında Hong Kong Parasal Politika Otoritesi çok miktarda hisse senedi satın alarak hedge fonlarının saldırılarını durdurmuştu.
Ama bu yaklaşımlar çok kısa vadeli girişimler olmuştu. Bu müdahaleler sürekli müdahaleyle kontrol benzeri değildi. Çin Hükümeti’nin sürekli piyasaya müdahalenin arzu edilen sonucu getirmeyeceğini artık anlaması gerek. Çin çok büyük bir ekonomi ama şu anda zor dönemlerden geçmekte ve Çin piyasalara ısrarla ve sürekli müdahale ederse ortaya çıkacak sorun sadece Çin’e değil, bütün dünyaya zarar verir. “Anlaşılması gereken budur!” diyor Krugman! ■ Deniz Gökçe, Akşam, (21.8.2015)
22.8.2015
-
23.8.2015
BORÇLANMA, ÖZEL: ÖZEL SEKTÖR DIŞ BORÇLARINDAN NİYE KORKMAYACAKMIŞIZ?
Ülkenin dış borçlarını tartışmaya ve değerlendirmeye başladığınızda hemen karşınıza “Özel sektör borçlarının önemi yok, çünkü bıyıklı sermaye kendi paralarını getiriyor” yanıtı ile çıkılıyor. Bıyıklı sermaye elbette var ve iş adamlarımızın birçoğu kendi parasını yurt dışındaki bir finans kurumuna teminat göstererek kredi olarak getiriyor. Bunu bilançolarının uzun vadeli krediler bölümünde gösteriyorlar. Ama ne kadarı? Ne tutarda? Bunları bilmiyoruz ve sadece tahmin ediyoruz. Tahmin ederken de borç verilerini kullanıyoruz. Ama bir şey kesin ki, bıyıklı sermaye diye özel sektör borçlarının artmasından ve büyüklüğünden kaygı duymamak büyük saçmalık.
UZUN VADELİ BORÇLAR
30 Haziran 2015 tarihi itibariyle özel sektörün uzun vadeli borçları 178.2 milyar dolar. Bu borcun 75.5 milyar doları bankalara ait.
19.3 milyar doları diğer finans kurumlarına ait. Reel sektörün dış borcu ise 83.4 milyar dolar.
Reel sektörün borç dağılımı da şöyle:
Krediler 72.7
Yabancı sermaye sayılan krediler 5.0
Ticari krediler 0,3
Tahviller 5.3
Finansal olmayan borçlar 83.3
Yurtiçinde yerleşik borçlunun bir sözleşmeye bağlı olarak doğrudan yurtdışında yerleşik bir kreditörden sağladığı sabit veya değişken faizli fonlar krediler bölümünde; yurtiçinde yerleşik kişiler tarafından yurtdışında ihraç edilen ve orijinal vadesi bir yıldan fazla olan, sabit veya sözleşmeyle belirlenmiş değişken faizli borç senetleri tahviller bölümünde; yurtiçinde yerleşik borçlu kuruluşun yüzde 10 veya daha fazla yabancı payına sahip yurtdışındaki yabancı ortağından veya yurtdışındaki iştirakinden sağladığı krediler yabancı sermaye sayılan krediler bölümünde; ithalatçılara ihracatçıların vadeli mal alımı yoluyla sağladığı krediler ticari krediler bölümünde yer almaktadır.
KREDİLER
Yukarıdaki verilere göre bıyıklı sermaye olsa olsa krediler içinde olabilir. Bu durumda reel sektörün borç dağılımını da incelemek gerekiyor.
Tarım 0,4
Sınai sektör 35.8
Hizmetler 47.2
Toplam 83.4
Bıyıklı sermayenin sınai sektörde ve halka açık firmalarda nispi olarak fazla olmadığını düşünüyoruz. 1000 büyük sanayi kuruluşunun bilançolarını incelediğinizde bu kanaate ulaşıyorsunuz. İlk 500 büyük sanayi kuruluşundan 489 tanesi özel sektör kuruluşudur. Bu kuruluşların 2014 sonu itibarıyla uzun vadeli mali borçları yaklaşık 77 milyar TL’dir.
HİZMETLER SEKTÖRÜ
Hizmetler sektörünün içinde bıyıklı sermaye olabilecek alanlarda inşaat, gayrimenkul faaliyetleri başta yer alabilir.
İnşaat 7,9
Toptan ve perakende ticaret 4,3
Ulaştırma ve depolama 13,3
Turizm 2,5
Bilgi ve iletişim 5,7
Gayrimenkul faaliyetleri 4,6
Diğer sektörler 8,9
Toplam 47,2
BIYIKLI SERMAYENİN TUTARI
Bıyıklı sermaye 178.2 milyar dolar olan özel sektör borcu içinde yaklaşık 20 milyar dolarlık bir borcu olanlar içinde yer alabilir. Toplam borcun yüzde 10’u olsa 20 milyar dolar; reel sektör borcunun yüzde 10’u olsa 8 milyar dolar civarında; bıyıklı sermayeden söz edebiliriz. Türk iş adamlarının yurt dışı bankalarında yaklaşık 100 milyar dolar paralarının olduğu iddia ediliyor. Bu paranın ancak bir bölümünün kredi yoluyla Türkiye’ye getirildiğini düşünüyoruz.
Bu nedenle özel sektörün dış borçlarından korkmayalım, derken biraz matematik yapalım. Şunu da unutmayalım; özel sektörün borçları bir gecede kamu borcu haline döner... ■ Mustafa Pamukoğlu, Aydınlık, (23.8.2015)
‘TÜRKİYE, BORÇ BATAĞINDA'
Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, Türkiye'nin, düşük tasarruf oranı, bilim ve teknoloji alanında oldukça geride kalması, yetersiz ve niteliksiz eğitim, dış girdi ve kaynak bağımlılığı gibi yapısal ekonomik sıkıntıları derinleşmiş bir ülke olduğunu söyledi.
Yorgancılar, “Küresel likidite bolluğunun sağladığı imkânlarla ülkeye gelen sıcak paranın yarattığı düşük reel kur ile gelişmişlik ve gelir düzeyimizin ötesinde tüketim yapabildik. Bu süreçte devlet, özelleştirmeler ve borçlanma yoluyla elde ettiği kaynakları yeterince etkin kullanamadı. Özel sektörümüz, yüksek faizle içeriden borçlanmak yerine, daha çok düşük faizle döviz cinsinden dışarıdan borçlandı. Aldığımız borçları da üretken sanayi yatırımlarına değil, daha çok konut, rezidans, AVM inşaatında kullandık. Reel sektörü cezalandıran, arazi ve finansal rantları ön plana çıkararak sürdürülmesi mümkün olmayan büyüme yolu izledik.” dedi. Bütün bunların sonunda bugün vatandaşın bankalara 377 milyar lira tüketici kredisi, firmaların ise bankalara 1 trilyon 36 milyar lira ticari kredi ve yaklaşık 280 milyar dolar da dış borcu bulunuyor.Devletinse 430 milyar TL iç, 114 milyar dolar dış borcu var. ■ Zaman, (23.8.2015)
24.8.2015
BOP, BÖLÜCÜLÜK, PETROL: İSRAİL PETROL İHTİYACININ YÜZDE 77'SİNİ TÜRKİYE ÜZERİNDEN İHRAÇ EDİLEN PETROLLE KARŞILIYOR
İngiliz Financial Times (FT), İsrail'in petrol ihtiyacının yüzde 77'sini Ceyhan'dan ihraç edilen Kürt petrolüyle karşıladığını yazdı.
Financial Times'ın aktardığı verilere göre, İsrail'in yaptığı ödemenin IŞİD'le savaşan Kürdistan Bölgesel Yönetimi için önemli bir gelir kaynağı olduğu belirtildi. Financial Times, Kuzey Irak petrolünün Ceyhan Limanı'ndan ihraç edildiğini hatırlattı.
Gazetenin vurguladığı bir diğer nokta da, son dönemde Kuzey Irak'tan ihraç edilen petrolün üçte birinden fazlasının İsrail'e satılması. Bu oran Türkiye için ise yüzde 9.
KÜRTLERDEN 'UCUZ PETROL' İDDİASINA RET
Financial Times, uzmanların İsrail'in Kürt petrolünü ucuza alıyor olabileceğini vurguladığını da yazdı. BBC'ye göre, Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkilileri ise bu yöndeki iddiaları reddediyor.
Bazı uzmanlar ise İsrail'in petrol alımı ile Irak Kürtlerine mali destek veriyor olabileceği görüşünde. Zira İsrail'in Kürtlerden aldığı petrolün bir kısmını başka ülkelere sattığı veya depolarda sakladığı belirtiliyor.
Irak merkezi yönetimi ise birçok Arap ülkesi gibi İsrail'i tanımıyor.
Financial Times gazetesi ise gerek İsrail'in gerekse de Irak Kürtlerinin yakın müttefiki olan ABD'nin Erbil yönetimine, petrol satışı konusunda Bağdat'la işbirliği yapma çağrısında bulunduğunu hatırlattı.
Bağdat ve Erbil yönetimleri geçen yıl Kuzey Irak petrolünün ülke dışına satışı konusunda anlaşmaya varmıştı. Anlaşma uyarınca Irak bütçesinden Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne yüzde 17'lik pay düşüyor. Bu da yıllık 17 milyar dolara denk geliyor.
Son dönemde ise Bağdat yönetimi ekonomik sıkıntılar nedeniyle Kürtlere gerekli ödemeyi yapamamış, Irak Kürtleri kendi hesaplarından petrol satmış, Bağdat da Erbil'i ülkenin kalanına yeterince petrol tahsis etmemekle suçlamıştı. ■ Zaman, (24.8.2015)
ALTIN FİYATLARI TARİHİNİN EN YÜKSEK SEVİYESİNE ULAŞTI
Türk lirasındaki değer kaybının etkisiyle altının gram fiyatı 111,29 lira ile tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı.
Altının gram fiyatı en son 2011 yılının eylül ayında 110 doların hemen üzerini görmüştü. 6 Eylül 2011'de 110,08 lira ile rekor kıran altının gram fiyatı, geçen hafta başlattığı sert yükselişini bugün de sürdürerek 111,29 liraya kadar yükseldi ve tüm zamanların en yükseğini gördü. Altının gram fiyatı, şu dakikalarda 109,60 lira seviyelerinden işlem görüyor. ■ Birgün, (24.8.2015)
Prof. Dr. Cihan DURA, 29 Aralık 2015