
DTP Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna 31 Temmuz 2009'da Tunceli'de Kültür ve Doğa Festivali'nde şöyle konuşuyordu:
«Kürt sorunun muhatabı Kürtler, DTP, PKK ve Sayın Öcalan'dır. Yoksa çözemezsiniz. Hak mücadelesi verenlere terörist derseniz barış dili olmaz. Şiddet dili olur. Artık herkes kendini Kürtlerin yerine koymalı empati yapmalıdır.» (Milliyet, 31.7.2009)
Bundan yaklaşık iki ay sonra, 20 Eylül 2009'da da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bayram mesajında şunları söyledi:
Birbirimizi anlamak için de önce dinlemeliyiz. Birbirimizi ne kadar iyi anlarsak, sorunlarımızı o kadar rahat çözebiliriz. Empati kurarak kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilmeliyiz. (Vatan, 20.9.2009)
Sonuçta empati yapan yapana...
İnsan düşünmeden edemiyor:
Acaba Gül'den sonra Emine Ayna'yı mı Cumhurbaşkanı yapsak?
***
Emine Ayna'nın «empati» çağrısına uyan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,18 Ekim 2009 pazar günü yenilenen Gençlik Parkı'nı gezerken bir gazeteci soruyor:
«Kandil ve Mahmur'daki bazı terör örgütü üyelerinin Türkiye'ye geleceği söyleniyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?»
Yanıt, «devletin başı» olan ve bu sıfatla «Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil» etmekle yükümlü bulunan, bunun için de göreve başlarken «devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağı»na «namus» ve «şeref» üzerine ant içen Abdullah Gül'e yakışır tarzda veriliyor:
«İyi ya, güzel işte...»
Ama bir grup PKK'lı teröristin ellerini kollarını sallayarak Türkiye'ye dönmesi ve bu dönüşün Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Türk milletine meydan okuyan aşağılık bir küstahlıkla bir siyasi gösteri haline dönüştürülmesinin yarattığı tepkiler en sonunda Cumhurbaşkanı Gül'ü de etkiliyor. Hemen görünüşü kurtarmak gerek!
«Empati-sever» Cumhurbaşkanımız, 22 Ekim 2009 perşembe günü Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev yaptığı ile ortak basın toplantısında da şunları söylüyor bu sefer:
«Görüntüler, hoş görüntüler değil. Tasvip etmiyorum. Bunlar provokatif görüntülerdir.»
Oldu mu şimdi?
Dört gün önce «güzel» olan, dört gün sonra nasıl «hoş olmayan, provokatif görüntüler» halini alır? Yoksa Abdullah Gül, PKK'lıların «hak mücadelesi» verdiğine inanmıyor mu? «Barış dili» yerine «şiddet dilini» mi tercih ediyor Cumhurbaşkanımız? Hani «güzel şeyler olacak» idi? Cumhurbaşkanı Gül, PKK'lıların küstahlıklarını «hoş olmayan» bir kışkırtma olarak niteleyeceğine «empati kurarak» kendisini onların yerine koysa ya...
Bence Cumhurbaşkanı hata yapıyor!
Sözde «Ermenistan açılımı» yüzünden Azerbaycan ile gerginleşen havayı yumuşatmak için hemen Cumhurbaşkanı Aliyev'i arayıp uzun bir telefon görüşmesi yaparak sorunları giderdiğini iddia eden Abdullah Gül, yine aynı şekilde davranmalı ve bu sefer de İmralı'ya telefon edip PKK'lıların «hoş olmayan provokasyonlar» da bulunmaması ve «ölçülü davranması» için «Sayın Öcalan» (!) ile konuşmalıdır! Provokasyon yapılacaksa «hoş olmalı», bölücülük yapılacaksa da «ölçülü» davranılmalıdır! Hatta Türkiye'ye dönüş yapan PKK'lılardan birkaç tanesi Emine Ayna ile beraber Çankaya Köşkü'nde kabul edilerek bu yapılanların «demokratik açılıma» zarar verdiği lisan-ı münasiple açıklanabilir!
Hem ne diyordu Ahmet Türk:
«Devlet bir adım atsın, PKK 10 adım atar.»
«Güzel şeyler olacak» diye diye bir adım atıldı, PKK bırakın «10 adımı», ta Kandil'den Diyarbakır'a adam gönderdi! Şimdi Abdullah Gül, Öcalan'ı telefonla bir arasın, Murat Karayılan da gelip Çankaya'dan randevu talep etmezse ben adam değilim!
Bakın o zaman daha ne kadar «güzel şeyler olacak» Ama yeter ki ölçüyü kaçırmayalım, «uyuyan devi» uyandırmayalım!
Serdar ANT, 23 Ekim 2009