Pamukoğlu Paşa, haftalardır durdu durdu da şimdi mi böyle bir çıkış yaptı, hayret. Hayret derken, çıkışının gecikmesine değil, bir çıkış yapmış olmasına şaşırıyorum. Ergenekon Tertibi konusunda aylarca, ısrarla "yargıya intikal etmiş bir mesele hakkında konuşmak doğru olmaz" dediği, hafızama maalesef onlarca kez, ısrarla kazındı. Dolayısıyla mayın konusunda da "siyasi hükümetimizin aldığı, demokratik meclisimizden çıkan bir yasa yakkında konuşmak doğru olmaz" sözlerini bekliyordum ondan!
Kerkük Türkmenlerimiz katledilirken, bu bizim malum medya bile "Ordu Kerkük'e" manşetleri atarken, sert şekilde karşı çıkışı da benim beynime sert bir şekilde kazındıydı: "Siz biliyor musunuz Kerkük, sınırdan kaç km ötededir, oraya gidene dek kaç dere kaç tepe aşılmalıdır" vs. vs.
Ram yazdı:.. benim üniter devletten anladığım, bugünkü sınırlarımız dışında kalan Misak-ı Millî ve bağımsız Türk devletleri ile ortak millî menfaatler ve birlikteliklerdir. ..
Evet, ve Doğan Medya'nın Pamukoğlu'nu "Efsane Komutan" ilan etmesini, kendisinin de Kerkük gibi, Ergenekon Tertibi'yle ilgili yani aslında en temel en hayati meselelerdeki açıklamalarını akılda tutunca, kendisinin, üniterliğimize karşı çıkmasını, bunu reddetmesini, maalesef daha kolay anlayabiliyoruz.
Prof. Yalçın Küçük, AKP için özetle, "Osmanlı'nın redd-i mirası projesi" der ya.. Pamukoğlu Paşa da ilk günden itibaren Kerkük'ü reddetmekteydi, (tabirim mazur görülsün) Aydın Doğan'ın kucağına oturmaktaydı, Ergenekon Tertibi'nde o pırıl pırıl muvazzaf ve emekli paşalarımızın günahlarına girilirken sessiz kalmaktaydı.
Osman Pamukoğlu'nun bana doğrudan hatırlatttığı iki isim var, ikincisinden bir siyaset çözümlemesi çıkartmaya çalışacağım:
1- Erdal Sarızeybek. Kendisi, her ne kadar Doğan Medya'da hatta ATV'de, Siyaset Meydanı'nda falan konuk edildi ve yalnızca terör konusunda konuşturulmak istendi ise de, hep Ergenekon Tertibi'ni ele aldı, hep kendini ateşe atarak vatan savunması yaptı. Defalarca, canlı yayında, tam Ergenekon'u, Savcı Öz'ün kendine yaptığı ahlaksız teklifleri anlatmaya başladığında susturuldu. Ama hiç yılmadı. Yorumum: Asker, emekli dahi olsa, öyle olmaz böyle olur!
2- Yaşar Nuri Öztürk: Yurtsever insanımız AKP'ye nerdeyse düşman, CHP'den falan ise umudu çoktan kesmiş, büyük bir buhran içindeyken, yeni kurulan partilerin önemi çok büyüktür. Zira bunlardan biri, vatan savunması bayrağını devralacaktır. Pamukoğlu'nun partisi, ne küresel sermayaye, ne kapitalizme, hiçbirşeye, AB'ye ABD'ye, laikliğe, hiçbir suya sabuna kesinlikle dokunmadan, yalnızca "yolsuzluk ve terör" diyiverme gibi bir yüzeysellikle karşımıza çıktıydı. Parti programının her bir maddesi, bir diğer madde ile içiçe, kimi yerde çakışıyor kimi yerde çelişiyor.. Bilimdeki en temel kavramlardan biri olan "ortogonalizasyon"a kafa kafa muhalefet ediyordu. En yumuşak ifadeyle, basit ve yüzeysel bulmuştum. Dahası, parti, Pamukoğlu Paşa olmadan bir hiçti. Yani bir lider partisi, bir padişah, bir öncünün hareketi gibi.. Siyaset konusunda ben bunu anlayamıyorum. Tıpkı Yaşar Nuri Hoca'nın partisindeki gibi. Yaşar Hoca, en azından "bağımsızlık" kelimesini öne almıştı, zamanla siyaseti daha iyi anladığını, hani nerdeyse marksist çözümlemelerinde görmekteydim, hatta "Kıyamet Teorileri" programındaki söyledikleri, sanki Galile'nin söyledikleri, yada Şeyh Bedrettin'in Varidat'ında yazdığı batıni, çok sonra bir şekilde Diyalektik Materyalizm haline gelecek yorumlar gibiydi. Ama gene de partisi, bir adam partisiydi. Bir tek insan. Bir lider. Hadi o lider hep güzel devam etse neyse de.. Ne oldu, Bülent Arınç'ın şeyinin şeyi konusunda, bence s.. cafer bez getir! E ne oldu şimdi? Yorgan gitti, kavga bitti gibi, lider bitti, parti yitti!
Bu iki kişi ve partileri özelinde bakarak, diyorum ki, siyasi partiler, kişiler çevresinde değil, siyasi fikriyatlar çevresinde kurulur ve örgütlenir. Bu o kadar öyledir ki, o hep eleştirdiğim ve kökünden karşı çıktığım, eski Demokrat Parti odaklı sağ siyasette bile, o gelmiştir bu gitmiştir ama hepsi o fikriyata sahip çıkmıştır, kendilerini, o fikriyatın birer neferi olarak görmüşlerdir. Yani, "onlar" bile, siyaseti, Yaşar Nuri'den de, Pamukoğlu'dan da, hem de 20,30,50 yıl öncesinde bile, çok daha iyi anlamışlardı.
CHP'de de uzun süredir bu yanlışlığın vücut bulduğunu düşünüyorum. Yani bir CHP fikriyatı var ve o fikriyatı en güzel savunacak, o özelliklere ve liderliğe sahip birisi gelmiyor da başa, bir lider geliyor ve parti, o kişiye göre şekilleniyor. Allahaşkına, Baykal'ın özellikle Amerikancı, sermayeye ve Barzani-Talabani'ye yönelik (burs verelim Odtü'de okutalım tarzı) politikalarının, CHP'yle örtüşebilir hangi tarafı var? Bağımsızlık kelimesini, ben henüz Baykal'dan duymuş değilim. Laiklik meselesi ise zaten evlere şenlik; on yıllarca din düşmanlığı kokan hareketlerden sonra bir anda hepsi çarfaşa büründü.
Çok sakat! Bu bir kere en baştan, siyasetin, en temel ilkelerine aykırı. "Siyasi Parti" kavramına aykırı. Ortada bir parti yok, Pamukoğlu Paşa ve ona, haklı sayılabilecek nedenlerle gönülden bağlı insanlar var. Mesela benim yakın, sevgili bir arkadaşım; bir şehit kardeşi. Tamam onu anlıyorum ama, burdan bir siyasi hareket, çıkmaz.
İşçi Partisi için de gerçi benzer eleştirilere çok rastladım, bir lider partisi olduğuna yönelik. Lakin, (şahsen pek ihtimal vermesem de) eğer Ergenekon Tertibine kadar öyle olmuş idiyse bile, tertipten beri, artık İP çok daha büyümüştür, tabana yayılmıştır, güçlenmiştir ve savunulan tezler, (hukuk doktoru) Perinçek Hoca'nın kişiliğinden, benliğinden, artık çoktan çıkmıştır. Doğu Perinçek şu an bıraksa, yerine geçecek birçok pırıl pırıl isim mevcuttur.
Yaşar Hoca'nın ve Pamukoğlu Paşa'nın partilerine getirdiğim eleştiriye tam tersi bir durumu, yani bir siyasi partinin en temel bir özelliğini, açıkça, TKP'de, mesela son kongreden itibaren çok şık bir şekilde görebilmekteyiz: Aydemir Güler gibi son derece donanımlı, müthiş bir lider sayılabilecek bir genel başkandan sonra, parti genel başkanlığına, henüz 29 yaşında, gencecik, pırıl pırıl bir isim seçildi: Erkan Baş. Kendisini önceden, ne yalan söyleyeyim tanımazdım. Ama böyle bir mevkiye geldiğine göre, o fikriyata sahip, onu benimsemiş sahiplenmiş, özetle, partinin fikriyatında bir insan olduğu sonucunu, hiç çekinmeden çıkartabiliyorum. Lakin mevz-u bahis iki partiyi düşünecek olursak.. Sahi, o partilerin, fikriyatı neydi? Savundukları neydi? Aklımda, Pamukoğlu Paşa'nın, bence hiçbir temele ve gerçeğe dayanmayan, yalnızca canımız şehit ailelerini etkileyebilecek sloganı kalmış, "yolsuzluk ve terör".