
Kaostan, cepheleşmeden, ötekileştirerek, milleti kamplara bölerek, gerilimlerden sürekli beslenerek devam eden bir iktidar yapısı... Her sıkıştığında imdadına koşanı her daim görevde... Konjonktüre göre yancı bulmada sıkıntısı yok. Birini kullanıyor, miadı dolunca atıyor, yerine diğerini ikame ediyor... Böyle geldi böyle de gidecek gibi (mi)!..
Siz!.. Zaten bunları biliyorsunuz... Adına; alıştırılmış/kabul edilmiş çaresizlik koymuşsunuz. O kahredici alternatifsizliğin ölüm çukurunda nefes almaya çalışıyorsunuz. Fakat, yine de, çareyi her zaman milletin kendisi üretir inancımızın gereği; olup bitenleri -dilimiz döndüğünce- tüm gerçeklik ve çıplaklığı ile aktarmak görevimiz.
7 Haziran/1 Kasım seçimlerinin ardından başkanlık tezgahı farklı bir sürece oturtuldu. Kıvama getirildi, olgunlaştırıldı. Ham edilmek üzere!.. Sürecin ön anlaşmalı parametrelerini özel mekanları ile birlikte ADSIZ'da sizlere duyurmaya çalıştık. Dünkü klasik Ankara Salı'sında yapılan açıklamalar da bunları yüzde yüz doğruladı (bu cümleyi Bahçeli-Erdoğan gizli görüşmelerine inanmayıp bizlere çukurca hakaret edenlere kapak olsun diye yazdım)... Tavrımı, klasik gazeteci komplekslerinin tezahürü olarak nitelendirmeyin!.. Tek derdim var; milletimin devletimin bekası ve kelime-i şahadet getirerek ay yıldızlı al bayrağımın gölgesinde son nefesimi vermek. Rabbimim karşısına temiz bir alınla çıkabilmek.
Dünkü tabloda daha da berraklaştı; başkanlık döve döve kabul ettirilmek isteniyor bu millete.
Kademeli olarak idam cezasını kaldıranlar, terörist başını ve yandaşlarını asmamak için türlü numaralar çevirenler, bugün ne yazık ki el ele, kol kola. Milletin aklı, hafızası ile alay ediyorlar. Her zamanki gibi!..
Devletin bekasından bahsediyorlar. Ancak devletin tüm taşıyıcı kolanlarına el birliği ile kazma indiriyorlar. Ülkenin bekasından sorumlu Başbakanı, "başkanlık gelmezse ülke bölünür" diye tehdit ediyor. Bölücü terör örgütünün şehirlerde açtığı hendekleri, depoladığı patlayıcıları, akıttığı kanı, "FETÖ"cü yapılanmayı delil gösteriyor. Haksız da değil!.. Çünkü tüm bunlar AKP iktidarında olmadı, çözüm sürecinde olmadı. Uzaylıların iktidarı sırasında meydana geldi!..
* * *
Milletçe mahkûm edildiğimiz bu kaotik yaşam hali ne kadar devam edecek?..
Ankara'ya ulaşan son istihbarat raporlarından kendi yaptığım özeti aktarayım;

Bölücü kahpeler, bu ülkede kardeşi kardeşe kırdırmak maksadıyla daha önce Alevi kökenli kardeşlerimizi kışkırtmak için çok tezgah kurdu. Fakat onların sağduyulu ve sabırlı yaklaşımları ile hep bu oyunlar bozuldu. Yeni bir kamplaşma sürecinde farklı tezgahlara karşı da çok uyanık olmalıyız. Şükürler olsun ki; CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan'a düzenlenen silahlı saldırı provokasyonunda da Kemal Kılıçdaroğlu vakit geçirmeden çok zamanında bir hamle yaptı. "Eline silah alıp bir siyasiye ateş etmek, sadece ve sadece Ülkücüleri karalamaktır. O kişi asla Ülkücü olamaz" diyerek tezgahlanmak istenen kanlı oyuna en başından bitirici darbe vurdu. İçinde bulunduğumuz olağanüstü kaotik durum tek Anadolu coğrafyamız ile sınırlı da değil. Türk yurdu KKTC'den de çok can sıkıcı gelişmelerle ilgili haberler alıyoruz.
Kaos, Doğu'dan Batı'dan Kuzey'den Güney'den sınırlarımızın dışına taştı!.. "Tek çare Başkanlık" dayatması ve tehdidi altında inim inim inletiliyoruz ve daha da inletileceğe benziyor.
Az sonra!.. "Krizlerin" çözüm kilidi rolüyle tanıdığımız (!) Doktor Devlet Bahçeli, "Bu ülke çözüm sürecinde bile bölünmedi başkanlık mı bölecekmiş" diye, durmak yok yola devam ederse, şaşırır mısınız?..
Ya işte böyle. Emmoğlu!..
Ahmet TAKAN, 2 Kasım 2016
ahttakan@gmail.com