
Emperyalistler, doğrudan veya dolaylı yollardan ele geçirdikleri topraklarda hakimiyetlerini devam ettirebilmek, insanları ‘kendi kültürel değerleri’ dairesinde dönüştürüp ‘bağımlı’ hale getirebilmek için, bir takım ‘rol modeller’ kullanırlar.
‘Özel fonlar’ ile beslenip, ‘yoğun propaganda’ ve ‘reklam kampanyaları’ ile desteklenerek tedavüle sokulan rol modeller, ‘toplumu yönlendirebilecek’ etkinliğe ulaştıktan sonra, ‘konjonktüre’, ‘zemine’ ve ‘şartlara’ bağlı olarak, başlarlar efendilerinin kulaklarına üfledikleri şeyleri, ‘yükselen değerler’ olarak ince ince topluma enjekte etmeye.
Günümüzde rol modellerin, en fazla etkili olduğu bölge, emperyalizmin her alanda ‘nüfuz işgali’ altındaki İslam coğrafyasıdır. Ve dolayısı ile Türkiye’dir.
* * *
Bir zamanlar Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan AB liderlerine akıl vermeye kalkışan Egemen Bağış, aynen şöyle diyordu:
- “Bu kişilere soruyorum: Rol modeliniz Tayyip Erdoğan mı, yoksa bin Ladin mi?”
O dönem Erdoğan’ı adeta bir ‘kutsal kurtarıcı’ olarak algılayan kitleler, “Tayyip Bey’in ismini nasıl olur da bin Ladin ile aynı kefeye koyar?” diye kendisine bir hayli kızmışlardı.
Peki, Erdoğan ile bin Ladin arasında, geçirdikleri ‘değişim’ paralelinde, ‘birbirine zıt’gibi de görünse bir benzerlik yok muydu?
İkisi de birbirlerinin ‘zihinsel planda’ dönüştürülmüş birer kopyaları değil miydi?
Erdoğan, bir zamanlar ‘Radikal İslamcı’ geçinmiyor muydu?
Bin Ladin, eskiden ‘Ilımlı İslamcı’ gibi yaşamıyor muydu?
* * *
Tayyip Erdoğan, bir zamanlar Afganistan direniş hareketinin öncülerinden Gulbeddin Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturabilen ateşli bir ‘mücahit’ idi.
Mensubu olduğu ‘milli görüş’, temel planda ‘emperyalizm karşıtı’ olduğundan İslama karşı ‘Haçlı Seferi ‘ilan eden Amerika ile ortaklığı, ‘şeytan’ ile işbirliği görüyor, Avrupa Birliği’ni bir ‘Hristiyan Kulübü’ olarak niteliyor, İsrail ile dostluğu ‘lanetlenmişlik’ olarak tanımlıyordu.
Bir gün, görünmez bir el sırtını sıvazladı.
Erdoğan, önüne konulan ‘iktidar’ nimetlerinin cazibesine kapılarak, üzerindeki ‘milli görüş’ gömleğini çıkardı, yerine ‘ABD/AB/İsrail’ ekseninde kurgulanan ‘Ilımlı İslam’ tişörtünü giydi.
Şimdi ‘BOP Eşbaşkanı’ olarak, İslam dünyasının ‘dönüştürülmesi’ hedefine hizmet ediyor.
* * *
Usame bin Ladin, bir zamanlar ‘mülti-milyarder’ bir ailenin mensubu olarak Londra’daki ‘batakhanelerde’ gününü gün ediyordu.
Tam da, müslümanlara ‘örnek’ gösterilebilecek bir müptezel gibi yaşıyor, hayatı ‘içki’, ‘kadın’ ve ‘kumar’ üçgeninden ibaret bir eğlence olarak algılıyordu.
Bir gün, görünmez bir el sırtını sıvazladı.
Bin Ladin, önüne konulan ‘reddedemeyeceği’bir teklif karşısında bir anda ‘hidayete’ ererek, üzerindeki ‘batı taklitçisi’ kıyafetleri çıkarıp, ‘radikal İslamcı’ gömleğini giydi.
İkiz kulelere düzenlenen saldırıda başrol oyuncusu olarak Afganistan ve Irak’ın işgaline ‘meşru gerekçe’ kazandırdı.
Şimdi, ‘El Kaide’nin başı’ olarak ‘İslam’ dininin ‘terör’ ile birlikte anılması hedefine hizmet ediyor.
* * *
Şimdi deyin ey iman edenler!..
‘Ilımlı İslamcı’ olarak dayatılan Erdoğan mı, ‘Radikal İslamcı’ olarak dayatılan bin Ladin mi?
Yoksa, her ikisi ile de asla ve kat’a benzerliği olmayan ‘Gerçek İslam’ın temsilcisi Hz. Muhammed (s.a.v.) mi?
Rol modeliniz kim?..
İsrafil K. KUMBASAR, 16 Şubat 2011, YENİÇAĞ
israfilkumbasar@yenicaggazetesi.com.tr