
İnanın bu milleti anlamak mümkün değil. Bir Tosuncuk haberleri son günlerde manşetlerde. Neymiş milleti kandırmışmış. Yahu 15 senedir her gün kandırılan bir milleti bir günde Allah’ın bir çulsuzu bir bulaşıkçısı kandırmış çok mu? Adam İnternette oyun olan çiftlik kurmayı bizimkiler üzerine denemiş iki milyar kaldırmış. İşin komiği para kaptıran vatandaşlar paralarını kurtarmak için bu bulaşıkçının yandaşlarına bir miktar daha verdiler.
Dedim ya kandırılma konusu o kadar yaygın ki, sorma gitsin. Mesela Çiftlik Bank krizi bitmeden Süt Bank krizi patladı. Bunlara para yatıranlar yıllardır Sandık Bank’a oy veren kesim. Üşenmeyin İnternette Google’a girin, kandırılma yazın bakın kaç politikacı siyasette kandırılmış görün. Asrın lideri bile en az on kez itiraf etmedi mi “kandırıldım” diye. İnsan tepede olunca kandırılmada büyük oluyor. Mesela APO kandırıyor. Mesela Obama kandırıyor. Mesela Bush kandırıyor. Mesela Merkel kandırıyor. Mesela Fransız Sarkozy sonra Macron kandırmış. Yunanistan’da Çipras kandırmış. Mesela FETÖ kandırıyor. Özetle önüne çıkan kandırmış. Ama adam bu kandırılmalara ve ülkeye maliyetlerine rağmen seçim üstüne seçim kazanıyor. Demek ki seçimlerde de o birilerini yani halkı kandırıyor.
İyi de bizim bu millet ne kadar kandırılmayı seviyor değil mi? Hem de dindar olduğunu savunan bir iktidar dinin, kandırmayacaksın talimatına, hak etmediğin oyu kapmayacaksın, hak etmediğin paranın üstüne yatacaksın, hak etmediğin makamı işgal etmeyeceksin, hak etmediğin diplomayı varmış gibi satmayacaksın, hak etmeyenlere, hak edenlerin parasını imkânlarını savurmayacaksın talimatına rağmen. Sonra kalkıp ben dindarım sen dinsizsin diyeceksin. Daha da dindar görünmek için Hacca gideceksin. Allaha hamdolsun diyeceksin.
Ya siz kandırılanlar, sende bir tuhaflık var veya seni kandırıp bu Allah adına yapıyorum diyenlerde. Demek ki bir şeyler normal değil. Biliyorum daha çok kandırılma ifadeleri ve hikâyeleri duyacaksınız bitmeyecek. Birde sır vereyim bu kandırılma miktarları giderek büyüyor. Bankerlerden bulaşıkçılara düştük kalite de yerleri süpürüyor.
Gelelim kandırılma operasyonları dışındaki ülkeyi gerçekten dibe çeken güncel olaylara. Mesela artık sır değil ABD ile kayışın koptuğu. Bu kopmada tuhaf. Bakıyorum bu nasıl kopmaysa, Amerikancı denen rahmetli Demirel’in bile Amerikan üslerini kapatmasına rağmen, bu bizim kandırılmış Amerika düşmanları bu konuda tek kelime etmiyor, parmağını kımıldatmıyor. Bu üslerin büyük bir kısmı soğuk savaş döneminde Ruslara karşıydı. Artık Putin’de bizim reisin dostu olduğuna göre bu işin mahzuru ne? Kapat gitsin değil mi?
O zaman akla bu söylemlerin yalnızca tribünlere söylendiği konusu geliyor. Washington ipleri koparmak istemiyor. Ankara’da öyle. Asrın lideri bağırıp çağırarak milletin gazını alıyor. ABD’ye bu kadar kızgınsa Amerikalı büyük gıda devi Cargill’in isteği olan Şeker Fabrikalarını kapatmaya çalışması ne iş? Yalnız bunlara kızmayın. Biliyorsunuz, ABD’nin isteği üzerine Afyon ekimi de durdurulmuş ve ABD’den yerine para alınmıştı. Demir Çelik ve Alüminyum fabrikaları için istenen kredileri de vermemiş, iktidar Rusya’dan kredi alarak yapmıştı. Şimdi bilmiyorum ne kadarı bizde kaldı, ne kadarını sattılar.
Gelelim buraya Washington’a. Trump Beyaz Saray’daki kadroları değiştirip daha radikal ve gerginlik yanlılarını göreve getiriyor. Mesela Dışişlerine CIA direktörü Pompeo ardından CIA başına getirilen kadın Gina Haspel Irak’ta Ebu Garip cezaevindeki tutumundan sabıkalı. Hele Beyaz Saray ulusal güvenlik danışmanı John Bolton Bush zamanında Irak savaşını körükleyen radikal bir sağcı diplomat. Bu ve öteki atamalar önümüzdeki günlerde ve bu yaz orta doğuda işlerin karışacağı işaretini veriyor. Ama bizim her şeyi bilen ve aldatılan reis hala zafer çığlıkları atıyor.
Bu arada Tillerson ABD Dışişleri Bakanlığından alınmadan önce Türkiye ile yapacağı görüşmelerden evvel Türkiye ile pazarlık için Washington’da Erdoğan ve ailesini mahkûm edecek bir tasarıyı önledi. Şimdi anlatayım ve ne kadar bizimkileri teğet geçmiş siz anlayın. Magnitsy Yasası diye bir yasa var. ABD dünyanın polisi ya, bu yasa ABD Kongre'sine insan hakları ihlalleri ve yolsuzluğa adı karışan yabancı devlet yetkilileri, yakınları, resmi görevliler ve iş adamlarına yaptırım yetkisi veriyor. 2012 yılında kabul edilen yasa, ABD'deki mal varlıklarının dondurulması ve ülkeye girişi ile ticari faaliyetlerini yasaklanması gibi cezaları kapsıyor. Bu konuda yayınlanmış bir Başkanlık kararnamesi bile var.
Senatör Jeanne Shaheen (Demokrat, New Hampshire) ve James Lankford (Cumhuriyetçi, Oklahoma) Erdoğan ve yakınlarını yaptırım listesine koymak için Dışişleri Bakanı Tillerson'ın Türkiye ziyareti öncesi harekete geçmiş. Yasa değişikliğini Türk yetkililere de uygulanacak şekilde derleyip 1.3 trilyon dolarlık bütçeye ekleyerek Başkan Trump'ın imzasına sunmaktı amaç. Duyduğumuz kadarıyla, Dışişleri Bakanlığı listenin bütçeye eklenerek Trump'a gönderilmesini son anda önlemiş ve hatta Dışişleri Bakanı Tillerson bizzat devreye girmiş. (Bu bilgiler için gazeteci arkadaşım Yılmaz Polat’a teşekkür)
Başkan Trump'ın kovduğu Tillerson ve Erdoğan ile tercümanlık yapan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun katıldığı kayıt tutulmayan, kamuoyundan detayları saklanan üç buçuk saatlik konuşmada bu konunun ele alındığı bildiriliyor. Şimdi merak bu tasarıya karşılık Ankara’nın Washington’a bu toplantıda neleri verdiği. Hele Trump’ın kadrosunda kalan son ılımlıları da temizlediğini düşünürseniz işler daha da tırmanacağa ve ülkeye bir dizi kazık gireceği anlamına geliyor.
Yani Sandıkbank yetmedi şimdilerde Kazıkbankı bekliyoruz. Bize de bu yakışır yani.
Savaş SÜZAL, 27 Mart 2018