Sarımsağın Karşısına Soğan Dikmek / Şebnem ÖZBEK

Sarımsağın Karşısına Soğan Dikmek / Şebnem ÖZBEK

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Şub 25, 2012 22:54

Sarımsağın Karşısına Soğan Dikmek

Bugün yaşanan olaylara ışık tutması açısından geçmişte yaşanan gelişmeleri bilmekte yarar var. Örneğin hep dile getirilen “Emniyet’teki cemaatçi kadro”

Gerçekten böyle bir kadro oluşturulmaya çalışıldı mı yoksa bu bir hurafe mi?

Gelin bu sorunun yanıtını Savcılığın oluşturduğu ve aralarında Emniyetin antetli kağıtlarının yer aldığı Ergenekon Davasındaki belgeler ışığında hazırladığı “Ergenekon Belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat” kitabında aramaya çalışan Nedim Şener’e kulak verelim:

Ergenekon ekleri arasında yer alan ve T. Özal’a en yakın isim olan Bedrettin Dalan ile Jandarma İstihbarat Daire Başkanı Levent Ersöz arasında geçen konuşma:

“Harp Akademilerinin milli çıkarları öne alan tavrı ile TSK’nın dışarıdan gelen isteklere son 20-25 yıl içerisinde Türklük penceresinden bakmaya başlaması ABD’yi rahatsız etti, bu nedenle T. Özal eliyle TSK’ya karşı alternatif olarak polis teşkilatını kullanmaya karar verdi.

Ben o zaman Özal’ı uyardım. “Sarımsağın karşısına soğan dikiyorlar” dedim. Ancak 20-30 tane Fethullahçı öğrenciyi Amerika’ya gönderip eğitip Polis Akademisinin içerisine hoca olarak sürdüler.


1987 yılında başlayan Fethullahçı örgütlenmenin 1991 yılındaki Bakanlık ve Emniyet Genel Müdürlüğündeki değişikliklerle kısmen açığa çıkartıldığı, Ergenekon Davası klasörlerindeki Emniyet Müdürlüğü antetli kağıtlarında şu şekilde belirtiliyor:

“Ünal Erkan’ın Emniyet Müdürlüğü döneminde mesleki rekabet nedeniyle polislerin birbiri hakkında Fethullahçı suçlaması yaptığı listeler hazırlanmıştır.

Bu durum gene Emniyet antetli kağıtlarda belirtildiğine göre; cemaatçi polislerin kamufle olmasını ve aynı zamanda cemaat karşıtı polislerin görevden atılmalarını sağlamış.

1990’larda üst düzey bir yetkili kendisine verilen emir gereği içlerindeki Fethullahçı polisleri açığa çıkartmak için oluşturduğu 6 kişilik ekibin 2 kişisinin Fethullahçı olduğunu yıllar sonra öğrendiğinde nasıl üzüldüğünü dile getirmekte.”


Emniyetin; cemaatçi polislerle ilgili çalışmalarının yer aldığı diğer bir belgede ise şu bilgiler yer alıyor:

“1986 yılında Özal’ın, üniversite mezunlarına Polis Kolejine doğrudan girme hakkı tanıması ardından Emniyet içinde “özel sınıf” olarak adlandırılan ve tamamı Fethullahçı olan bir kadro oluştu.

9 aylık eğitim sonrası bu kişiler üst rütbeden göreve başladı. Sonrasında o gençler şubelerde Daire Başkan Yardımcılığına kadar çıktı. Bugün ise 1065 adet I. Sınıf emniyet müdürü ile birlikte; il emniyet müdürlüğü, daire başkanlıkları, polis okulu müdürlükleri gibi üst düzey görevleri hak edecek konuma geldi.

Emekli kimi polislerin ifadelerine göre, özellikle istihbarat ve kaçakçılık dairlerindeki cemaat dışındaki görevliler başka birimlere gönderilirken yerlerine cemaatçi polisler yerleştirildi.

Ancak sayıları azken birbirine sıkı sıkıya bağlı olan cemaatçi kadro, sayıları çoğaldıkça bölünmeye başladı. Büyük abilerinin ağırlığını koyması nedeniyle terfi alan adaya karşı bu göreve kendini layık gören diğer cemaatçi polisler rahatsızlıklarını dile getirmeye, maaşlarından kesilen “himmet” ödemelerinden soğumaya ve cemaat toplantılarına katılmamaya başladı.

Samimi inanç sahibi olanlar ise çeşitli operasyonlarda izlenen yöntemlerden dolayı vicdani bir rahatsızlık duymakta, belli yerlere gönderilen ihbar mektupları ve elektronik postalar vasıtasıyla hazırlığı başlatılan operasyonlar nedeniyle “altın nesil” yaratılacağı konusunda hayal kırıklığı yaşamaktaydı.


Ergenekon dava dosyalarından anladığımız kadarıyla “Polis Şura”ları ise cemaat için ayrıca bir önem taşıyor:

“2003 yılında mevzuat gereği yılda bir kez toplanması gereken şura; ilk toplantıda Fethullahçı olduğu söylenen kişilerin terfi edememesi ile sonuçlanınca mevzuata aykırı olarak ikinci kez toplandırılıp listedeki isimlerin terfi etmesi sağlanmıştır.

Şuranın ikinci kez toplanmasının mevzuata aykırı olduğu şerhi koyan iki kişiden biri emekli olmaya zorlanmış diğeri ise 2005 yılına kadar birçok asılsız ihbar mektubu nedeniyle görevden alınma süreçleri yaşamış ve ancak yargı kararıyla görevine dönebilmiştir.”


Emniyetteki Fethullahçı yapı ilk olarak 1991 Haziran ayında İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli’nin Ünal Erkan’ı Emniyet Genel Müdürü yapması ile nasıl ortaya çıkartıldığını Nedim Seven kitabında şu şekilde anlatıyor:

“Erkan; Polis Akademisinden mezun olanların İstihbarat, Personel, Muhabere birimlerinde atanacağına dair ihbarı değerlendirmek için Polis Akademisinde saat 24.00’te yapılacak mezuniyet kura çekimine katıldı.

Kurayı yapan görevlileri masadan kaldırdı. Mezunların listesine göz attı. Listedeki bazı isimlerin işaretlendiğini gördü. Masanın altında ise iki ayrı kura torbası buldu.

Torbalardan birinin içinde Emniyetin; İstihbarat, Personel, Polis Koleji gibi önemli görev noktaları bulunuyordu. Diğer torbadaysa karakollar ve diğer sıradan görevlerin listesi vardı. Listede adının karşısında işaret bulunanlar incelendiğinde hepsinin daha önce ayarlanmış torbadan kuralarını çektikleri ortaya çıktı.

Bu kişilerin akademiye girişleri incelendiğindeyse yüzde 90’ının kolej kökenli olmadığı son anda yapılan düzenlemeyle akademiye son sınıftan katıldıkları ortaya çıktı. İfadeleri alınan öğrenciler Karşıyaka’daki Fethullah Gülen’in Işık Evlerinde eğitim aldıklarını söyledi.


Ünal Erkan konuyla ilgili “Çağın Polisi” isimli dergiye verdiği demeçte şunları söylüyordu:

“polis mesleğinde haksızlık yaparsanız polisi şoke edersiniz. Polis teşkilatında haksızlık olursa polis başkalarına da haksızlık yapar.”

Gene Ergenekon belgelerinde söz konusu kura yolsuzluğuna karışanlarla ilgili açılan soruşturmanın -suçüstü olmasına rağmen- takipsizlikle sonuçlandığı belirtilmekte.

Evet, Ergenekon davası klasörlerinde savcıların iddianameyi oluşturmak için kullandığı ve Emniyetin antetli kağıtlarının bulunduğu belgelerde Polis Teşkilatının içindeki cemaatçi kadronun varlığıyla ilgili bu bilgiler yer alıyor.

Şimdi sormak istiyorum: “kendilerini dini bütün Müslüman olarak gören bu cenah, yapılan atama kuralarında “kul hakkı” yediklerinin farkında değil mi?

“Büyük bir dava(!)” uğruna silah arkadaşına haksızlık yapmaktan çekinmeyen ve kendi atama kuralarında bile hile yapan bu Emniyet Teşkilatı mı ÖYSM ve KPSS’deki hileleri yapanları, Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna dinci teröristlerin numaralarını “sehven” yükleyen meslektaşlarını açığa çıkartacak?

Ne diyor Ünal Erkan;

“Polis teşkilatında haksızlık olursa polis başkalarına da haksızlık yapar.”

Şebnem ÖZBEK - 23 Şubat 2012, Açık İstihbarat
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Açık İstihbarat

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x