
Son zamanlarda yandaş basının geçiştirdiği, ancak bazı haber portallarının irdelediği konu Rıza Sarraf soruşturma ve suçlamalarındaki gelişme, Ankara’da tehlike çanların çalmasına yol açmalı. Washington’daki bir arkadaşımın yolladığı 54 sayfalık yeni iddianameyi okuduğumda, Amerikalıların olayı ne kadar ciddiye alıp, detaylı bir hazırlık yaptıklarını gördüm. Bu iddianamenin özelliği, şimdi adları açıklanmayan, ancak ileride kimlere ve nerelere kadar uzanacağına işaret etmesi. Bence Zafer Çağlayan’dan sonraki aşama bir zamanlar Erdoğan’ın tercümanlığını yapan Egemen Bağış’ı gösteriyor.
Sanırım Bağış, bu nedenle yıllardır yaşadığı ve bugünkü makamını hazırlayan ABD topraklarına ayak basmamaya özen gösteriyor. Bence savcının iddianamede kullandığı her bilgi, bu tür ilişkileri yakından takip eden bir istihbarat örgütünün eseri. Daha önce de, hem gazetede yazdığım, hem de bizim Habervis haberportalındaki yazılarımda vurguladığım nokta, dünyanın jandarması rolünü oynayan ABD’nin koyduğu ambargoyu delenlerin affedilmeyeceği. ABD kimin yönetiminde olursa olsun bu tür kurallarını ihlal edenleri cezalandırmazsa ileride hiç bir şekilde kural ve sınır koyamaz. Üstüne üstlük, İran’dan, kendinden önceki başkanlardan daha fazla nefret eden bir adam Beyaz Saray’da. Donald Trump
Bırakın önce Sarraf olayını, ABD neden İran’dan nefret ediyor ona bakalım. Öncelikle Bush döneminde birçok ileriyi gören analizci, Irak’a saldırıp İran’ın Şiilerin mukaddes yeri olmaktan çıkarılarak Irak’ın yerine konmasının yanlış olduğunu savunmuştu. Yani Irak savaşı petrol için olduğu kadar ABD’nin İran’ın bölgede güç, nüfuz ve ilerleme kaybetmesini önleme amacıyla yapıldığını biliyoruz. Daha önce de parçaladıkları Saddam’ı kullanarak İran ile yıllarca süren savaş yapmasını sağlamışlardı.
Ama her şeye rağmen İran’ı yok edememelerine karşılık, Irak savaşı ile Saddam’ı yok ederek, İran’ın nüfuz alanını Suudi Arabistan sınırına kadar yaymasına olanak sağlamışlardı. Irak’ta tamamen Tahran’dan talimat alan bir hükümet işbaşında. Bu hatayı başka bir hata ile sağlamlaştırdılar, Suriye’ye saldırarak. Bunda da bizim Ankara’da her emri yerine getiren AKP iktidarını kullandılar. İran ve Rusya Suriye’nin yenilmesini önleyince Tahran’ın nüfuz ve otoritesi Akdeniz’e kadar uzandı. Aynı zamanda da Türkiye’yi üç taraftan kuşattı.
Amerika’nın elinde oynayacağı tek koz Kürtler kaldı. Siz sanıyor musunuz ki Barzani denen toprak ağası façasına bakmadan böyle kükreyecek. Tabii ki hayır. Bu konuda ikinci destek İsrail’den geldi. Savaşta pişen Suriye ordusu ve İranlı çılgın devrim muhafızlarının sınırlarına dayanmasına itiraz, İsrail’in Kürt devletini desteklemesiyle ortaya çıktı. İlk itiraz ortak sınırdaki bazı Suriye kuvvetlerine saldırı ile ortaya kondu. Suriye’nin sınırları içinde PKK yanlısı bir Kürt uzantısına ne kadar tahammül edebileceğini göreceğiz. Ancak ABD, bir ara vazgeçtiği İncirlik üssünden çekilme yerine onararak daha yerleşirken, Kürt bölgesinde yaptığı İncirlikten daha büyük üsse de yerleşecektir.
Kimsenin önemsemediği bir başka gelişmede bizim sınırımıza Mısır askerlerinin yerleştirilmesi. Mısır’ın garip bir tavrı var. Hoş her zaman vardı ya. Geçmişte Rusya’dan silah alan Mısır aynı zamanda da ABD’den İsrail ile anlaşma yaptığı için en büyük bağış şeklindeki askeri yardımı alan ülke. Yani Mısır, hem Rusya hem de ABD ile çalışabilen bir ülke. Bölgede bir Kürt uzantısına en az Suriye kadar karşı olan Türkiye sınırına Mısır kuvveti yerleştirilmesi de bizim elimizi bağlayacaktır. Ankara’nın beceriksiz ve diplomasiden uzak yalpalayan iç politik çıkarları gözeten politika ve açıklamaları yüzünden de Avrupalı müttefiklerimizi kaybettiğimiz bir sırada gerçekleşiyor bu işlemler.
Şimdi siz Trump’ın yerinde olun da Ankara’yı hassas bir yerlerinden yakalamışken Rıza Sarraf ve Altın kaçakçılığıyla ilgili bu soruşturmayı durdurun. Her ne kadar Trump’a gerzek falan desek de, ABD derin devleti böyle bir operasyona izin vermeyecektir. Ben yakın bir tarihte bu duruşmalara veya iddianameye girecek isimlerin saraya kadar uzanacağına inanıyorum. İşte bu yüzden Ankara sizin ve benim paramla kendini kurtarmak için istediği lobi şirketini ABD’de kiralasın yalnız para saçmaktan öteye gidemeyecektir.
Hatırlarsanız Trump’ın görevden aldığı savcı Bharara, iddianamede bazı Erdoğan ailesi fertlerinin de yer alabileceğini ima etmişti. Şimdi diyebilirsiniz ki böylesine bir karar ve duruşma bizi ne kadar etkiler? İnanın tahmin edebileceğinizden çok fazla etkiler. Türk bankaların çalıştığı dış bankaların çoğunda Amerika sermayedar olarak ortak durumda. Silah ticareti, gemiler, uçaklar, yurt dışına çıkışta meydana gelebilecek sakıncalar, başka ülkelerdeyken Amerikan ajanlarının zanlıları kaçırıp Amerika’ya getirmesi. Bunlar genelde çok gördüğümüz olaylar. Yani bu olayı Washington’da göstericilerin üzerine korumaları salıp kavga çıkarma davası ile ölçmeyin. Boyut çok daha korkunç. ABD kendi kurallarını bozanları tarihte çok acı doğrudan veya dolaylı cezalandırmıştır.
Bu arada yabancı dil bilen gazeteci geçinen arkadaşlarımı da şu 54 sayfalık iddianameyi dikkatle okumaları konusunda uyarırım. Bu altın kaçakçılığı ve Rıza Sarraf’ın Türkiye’de nasıl milyarder olduğunun ipuçları hep orada. Her ne kadar Ankara’dan bakan Zeybek’in yaptığı savunma açıklamaları olsa da bu açıklamalar Zafer Çağlayan’ı kurtarmaya yetecek gibi görünmüyor. Doğru her ülke kendi kuralı ve çıkarına göre hareket eder ama ortada bazı uluslararası kural ve yasalar varken bunları da ihlal etmenize kimse izin vermez.
Ben bu konuda abi diye geçen Çağlayan’dan sonraki aşama ve isimlerin sırasını merak ediyorum. 20-26 Eylül tarihleri arasında Birleşmiş Milletler Genel Kurul’u için New York’a gidecek olan Erdoğan’ın hem Sarraf hem de FETÖ gibi konularda geçen yılki gibi hüsranla dönme olasılığı da yüksek. Bu yazıyı da daha önce defalarca vurguladığım bir sözle bitirmek istiyorum. Amerika’nın işbaşına getirdiği kişiler daima Amerika tarafından götürülmüştür.
Savaş SÜZAL, 7 Eylül 2017