Silâha Yeşil Işık / İsmail MÜFTÜOĞLU

Silâha Yeşil Işık / İsmail MÜFTÜOĞLU

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Nis 09, 2012 12:20

Silâha Yeşil Işık

Makalemizin başlığı son derece enteresan değil mi? Bu başlık, 1 Nisan 2012 tarihinde İstanbul’da toplanan SECOND CONFERENCE OF THE GROUP OF FRIENDS OF THE SYRIAN PEOPLE (Suriye Halkının Dostları Grubunun 2. Toplantısı) sonrası yayınlanan Sonuç Bildirgesinden alınmıştır. Bu konferans münasebetiyle yapılan açıklamalar, gizlenen asıl maksadı ortaya koymuştur. Yani Beşar Esad bu toplantıda alınan kararlar sonucu hizaya gelmez ise, o zaman Esad’a karşı dostlar grubuna dahil olan ülkeler tarafından silah kullanılabileceği vurgulanmıştır.

Peki, silah kullanıldığında ölecek olan sadece Esad ve avanesi mi, yoksa Esad rejimini müdafaa bile etmeyen Müslümanlar mı, yoksa bütün Suriye halkı mı? Suriye Halkının Dostları hangi halkın dostu olacak? Bir başka ifade ile sadece muhaliflerin dostu mudurlar yoksa ayırım yapmaksızın tüm Suriye halkının dostu mudurlar?

Görünen ve anlaşılan, bu toplantıda bir araya gelenler, muhaliflerden yana olanları korumayı amaçlamakta, muhalif olmayanları düşünmemektedirler. Bu hangi vicdan ölçüsüne sığar? Bir ülkenin insanlarını ikiye bölmek, hangi hukuki prensiplere ve devletlerarası diplomasinin hangi kurallarına uygun düşer?

ULUSAL KONSEY MEŞRU TEMSİLCİ Mİ?

Dünyanın hiçbir ülkesinde siyasi otoriteye veya rejime karşı çıkan, rejimleri yıkmaya çalışan azınlığın meşru görüldüğü söylenemez. Tam aksi onlar isyancı olarak değerlendirilir. Bir rejimi beğenip, beğenmemek ayrı şey ama herhangi bir ülkedeki rejimi yıkmak için ayaklananlara meşruiyet tanımak ayrı şeydir. Dolayısıyla Suriye’de muhaliflerin oluşturduğu konseyi meşru kabul etmek, akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Zira Suriye’nin demografik yapısına bakıldığında, meşru kabul edilen muhaliflerin nüfus oranı son derece azdır. Bunu göz ardı etmek maksatlıdır.

Çeşitli ülkelerden gelen temsilciler ve kuruluşlar, bu konuda karar verme yetkisine sahip olamazlar. Bu kararı, yapılabilecek bir referandum sonucu ancak Suriye halkı verebilir.

SURİYE HALKI YALNIZ DEĞİLDİR

Bahis konusu toplantı sonucunda ‘Suriye halkı yalnız değildir’ ifadesi yer almaktadır. Bu ifade bir bütünü mü yoksa bir grubu mu kastetmektedir. Eğer bir grup göz önüne alınıyor, çoğunluk bir kenara itiliyorsa, o zaman Suriye halkı yalnızlaştırılmış olmuyor mu? Herhangi bir ülkede sebep ne olursa olsun halkın bir bölümüne sahip çıkmak, diğer bir bölümünü göz ardı etmek, kabul edilebilecek bir durum değildir. Bu hal, maksatlı bir yaklaşımın ifadesidir.

Hele Suriye halkının dostları grubunun içinde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton varsa, durumun vahameti daha iyi anlaşılır. Nitekim Bayan Clinton konferansın ardından düzenlediği basın toplantısında, “Suriye’deki krizi önlemeye yönelik askeri müdahale seçeneklerini göz önünde bulundurmayı reddettiğini” bildirse bile, ‘oturup fazla bekleyemeyeceğinin’ altını çizmiştir. Yani aba altından Suriye’ye sopa göstermeyi ihmal etmemiştir. Sayın Ahmet Davutoğlu da bu söylemlere memnun bir şekilde seyirci kalmış, yani bunların seryaverliğini yapmayı yeğlemiştir.

Bir ülkenin hükümranlığı, toprak ve halk bütünlüğü zedelenirse, o ülkenin bağımsızlığından bahsedilemez. Bu konferansta görünen, sadece Suriye muhaliflerine arka çıkmak değil, Suriye’nin hükümranlığını ortadan kaldırmak ve toprak bütünlüğünü hiçe saymaktır. Gizlenen bu maksat İstanbul toplantısında bütünüyle ortaya çıkmış ve anlaşılmıştır. Diğer izahlar ise maksadı kamufle etmekten başka bir anlam taşımamaktadır.

ZULMÜ ONAYLAMAYIZ

01.04.2012 tarihinde İstanbul’da yapılan toplantıya benzer bir toplantı da, 19 Mart 2011 tarihinde Paris’te Elize Sarayında Libya Halkı ile Dayanışma için Paris Zirvesi adı altında yapılmıştır.

“Elize Sarayı bir kurtlar sofrası idi. Tıpkı yüz yıl önceki gibi. Hatırlayın, Paris Barış Konferansında dünya parçalara ayrılmıştı… Mısır ve Tunus’ta gerçekleştirilen ‘facebook darbeleri’ kırk yıllık diktatörleri aşağı indirmişti. Libya çetin cevizdi. Kaddafi direnmişti.

Aktörler bir araya geldiler. Ne ilgisi varsa Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari bile oradaydı. Hillary Clinton, Merkel, Sarkozy, Amr Musa, Ban Ki-Moon ve diğerleri. Bir Türkiye eksikti.” (Banu Avar, Kaçın Demokrasi Geliyor, sh:39)

İstanbul’da yapılan konferansa da, Hillary Clinton ile birlikte Ahmet Davutoğlu ve Amerika’nın güdümünde bulunan BM, Arap Birliği, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Afrika Birliği’nin bazı temsilcileri katılmıştır. Böylece Elize Sarayındaki Türkiye eksikliği giderilmiştir.

Suriye’de devam ede gelen olayları tasvip etmemekle birlikte, dünyayı allak bullak eden, sarsan, alt-üst eden, emperyalist müdahaleleri kabul etmemiz de mümkün değildir. Çünkü emperyalistler müdahale ettikleri ülkelere sadece kan, gözyaşı, fakirlik, sürgün, yalnızlık, çaresizlik, açlık, acı, hüzün, keder, talan, yağma, işgal, tahakküm, işkence ve sömürü getirmiştir. Onların herhangi bir İslam ülkesi halkına zulmetmesine imkan verecek hiçbir davranışı asla onaylamayız.

İsmail MÜFTÜOĞLU, 9 Nisan 2012
i-muftuoglu@hotmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: İsmail MÜFTÜOĞLU

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x