
Emekli tümgeneral Alaettin Parmaksız'ın «PKK Gerçeği» (Pozitif Yay. İstanbul, 2009) isimli kitabını okuyordum.
Terör örgütünün içyüzünü irdeleyen ve çözüm önerileri sunan kitap canımı sıktı! Anlatılanlar ve önerilenler gerçeğe aykırı olduğu için değil, aksine gerçeğin ta kendisi olduğu için sıkıldım. Biraz ara verdim ve televizyonu açtım. Haber kanallarında bir «son dakika» haberi:
«HAİN PUSU DOKUZ ASKER ŞEHİT »
İçimdeki sıkıntı büyüdü, kızgınlıkla karışık bir gerilim içinde dikkat kesildim:
- «Diyarbakır-Bingöl karayolunun Lice'ye 10 kilometre uzaklıktaki Abalı köyü yakınlarında sabah saat 06.00 sıralarında Lice Piyade Tugayı'na bağlı bir birliğin geçişi sırasında PKK'lı teröristlerin patlattığı mayın sonucu 2'si uzman çavuş, 7'si er 9 asker şehit oldu.»
Neden?
İşte Alaettin Parmaksız'ın kitabı bu sorunun yanıtını veriyor. 9 askerimizin nasıl şehit olduğunun haberini dinlemeden birkaç dakika önce okuduğum terörün dış desteğinin önlenememesini irdeleyen satırlar, sanki televizyondaki «son dakika» gelişmesini önceden haber verir gibiydi:
- «1998 yılına kadar terörle mücadelede dış desteğin önlenmesi yönünde bir gayret gösterilmemiştir. Destek veren ülkelerin adı bile telaffuz edilemeyen korkakça bir politika izlenmiştir.
Dostlarımız bize gül atmadı, PKK'ya mayın verdi, biraz daha kol bacak kopsun diye, silah verdi, mermi verdi, eğitim verdi, kamp verdi, pasaport verdi, para verdi, politik destek verdi. Neye ihtiyacı varsa fazlasıyla verirken, biz de dünyanın on yedinci büyük ekonomisine ve altıncı büyük ordusuna sahibiz diye övündük durduk.
Bir güç, kullanılırsa anlam taşır. Kullanılmayan gücün olup olmaması pek bir anlam taşımaz.
Kırk bin cana, milyarlarca liraya mal olmuş bir terör örgütünün lideri, hem komşu hem de NATO müttefikinin korumasında İtalya, Yunanistan dolaştı durdu. Devlet olarak bile tanımadığın sekiz yüz bin kişilik bir toplumun verdiği kırmızı pasaportla Yine NATO müttefiki Yunanistan büyükelçiliğinde yakalandı.
Acaba tersi olsa, mesela Bin Ladin KKTC pasaportuyla Uganda'daki Türk Büyükelçiliği'nde yakalansaydı neler olabilirdi.
Bu kusur, milletin kusuru değil, onu yönetenlerin kusurudur. Milletten güç alanlar onun hak ve menfaatlerini korumayı beceremezse, onu koruyacakları bir gün bir gün mutlaka demokrasi içinde yönetime getirecektir.
Bu yapılan, stratejik bir hatadır.»
Bugün PKK'ya destek veren ülkeler hangileridir? Bugün de PKK'ya «Destek veren ülkelerin adı bile telaffuz edilemeyen korkakça bir politika» izlenmiyor mu hâlâ?
«Dostlarımız» hâlâ PKK'ya mayın veriyor, biraz daha kol bacak kopsun diye Silah veriyor, mermi veriyor, kamp veriyor, pasaport veriyor, para veriyor, politik destek veriyor.
Terör örgütünün lider kadrosu, yine bir NATO müttefikinin koruması altında ve yine komşu bir ülkede barınmıyor mu?
Genelkurmay Başkanı'nın, «Atatürk'ün Türk milletine gösterdiği çağdaşlaşma hedefine ulaşmak için bir araç» olarak tanımlayıp millete yutturmaya çalıştığı AB ülkelerinde fink atmıyor mu terör örgütü üyeleri!
Devlet olarak bile tanımadığımız birkaç yüz bin kişilik bir toplumun sözde liderleri olan aşiret reisleri değil mi, terör örgütüne kol kanat geren?
Örneğin Bin Ladin Meksika'da ya da Kanada'da üslense ve oradan ABD topraklarına saldırıp can alsa idi, ABD ne yapardı acaba?
Ama bugün Türkiye'nin sınırlarının biraz ötesine geçip Kuzey Irak'taki teröristleri yok etmesine izin vermeyen ABD, Afganistan'da Bin Ladin'e karşı savaşması için Türkiye'den yine asker istiyor! Ve dokuz fidanımızın toprağa düştüğü saatlerde basını bilgilendirme toplantısı yapan Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, PKK'ya kol kanat geren NATO müttefiki ABD'nin isteği karşılığında Afganistan'a bir miktar muharip güç daha gönderebileceğimizi açıklıyor!
Sayın Parmaksız'ın dediği gibi, «Bu yapılan, stratejik bir hatadır.»
Ve
- «Bu kusur, milletin kusuru değil, onu yönetenlerin kusurudur. Milletten güç alanlar onun hak ve menfaatlerini korumayı beceremezse, onu koruyacakları, bir gün mutlaka demokrasi içinde yönetime getirecektir.»