
Malum, 12 Eylül darbesinden sonra bütün bakanlıklara birer 'koordinatör' paşa atanmıştı. Generallere makam odaları verilmiş, birkaç yıl birşeyleri koordine etmişlerdi.
Haliyle, Dışişleri Bakanlığı'na da bir koordinatör paşa atanır. Bazı büyükelçiler 'hayırlı olsun'a gider, tebrik ederler. 30 yıl önce, eski Frankofon ekolün dönemi.
Rivayet edilir ki; bu frankofon büyükelçilerden biri tebrikatı bitirip paşanın odasından çıkarken 'başarılar' yerine Fransızcasını kullanır. Veda tokalaşmasını yaparken "Sükseler Paşam!" der. Paşa 'sükseler'i Türkçe gibi duyar, yanlış anlar.
Hiddetten kıpkırmızı olur, "Sen ne demek istiyorsun!" diyerek büyükelçinin üzerine yürür...
Bu hikayeyi duyduktan sonra, arkadaş grubu içinde uzun süre birbirimize "Sükseler" dileyip kikirdemiştik.
Hanefi Avcı'nın kitabını okuyup bitireli epey oldu. Bir haftada yarım milyon kitabı, 25 liraya hangi kesime sattığını da bilince, yıllar önceki 'sükseler' hikayesi aklıma geldi.
Kitabı yazdınmı pazarlamasını öyle bir yapacaksın ki, hem karşıt görüştekilerin parasını artı desteğini alacaksın, hem de o cenaha alttan alta matriksi yükleyeceksin.
Kitabı çize çize okumayı bitirince, içimden yüzüne karşı "Sükseler Hanefi bey! Sükseler amirim!" dedim. Çizdiğim yerleri paylaşıyorum. Mavi satırlar bana ait, gerisi kitaptan.
---
Şimdi bana şunu söyle Aziz and Azize okur!
Günün birinde şöyle bir paragrafa imza atsaydım, hakkımda ne düşünürdünüz?

"Şuna inanıyorum ki bu ülkede rüşveti, irtikabı, ihaleye fesat karıştırmayı bir anda durdurmak, böylece tüm yolsuzlukları bir anda önlemek mümkün olsa, ülkede yatırımlar durur, devlet işleri kilitlenirdi. Çünkü tüm faaliyetlerdeki canlılığın tetikleyici gücü, bana kalırsa haksız menfaat temin etme duygusu ve beklentisidir. Eğer suyun başında duran memurlara, yapılan işlerde maaşları dışında menfaat temin edemeyecekleri havası yaratılırsa, onlar tüm işleri yavaşlatır, iş yapılmaz, sistem çalışmaz ve Türk ekonomisi durur."
Efendim? Ne düşünürdünüz? Bu satırlardan sonra dürüstlük, ahlak, erdem üzerine tek bir laf etmeye hakkım olur muydu?
Hanefi Avcı bir polis şefi olarak bunları yazdı (sayfa 329) ve siz kendisini "dürüst polis" diyerek ödüllendirdiniz, o kitaptan bir haftada yarım milyon satın aldınız.
Hey yavrum okur, hey yavrum Türkiye!
Bakın daha neler var...
I.Bölüm DEVLET
Sayfa 361:
"... bayramlarda ve törenlerde yapılan Mustafa Kemal Atatürk övgüleri için sözkonusuydu. Resmi bayramlardaki törenlerde Atatürk övgüleri öyle bir abartılır ki, bir taraftan Mustafa Kemal göklere çıkarılırken, diğer taraftan da milleti ve tüm değerleri yok sayılır, neredeyse sıfır seviyesine indirilirdi. Oysa Atatürk'ü göklere çıkaran aynı anlayış, bir yanda kendisine ve ulusuna, diğer yanda da Atatürk'e hakaret etmektedir."
Sayfa 335:
"Cumhuriyet mitingleri, 28 Şubat anlayışı doğrultusundaki faaliyetler ve hatta beğenmedikleri düşünceleri savunan bir kısım insanlara karşı belli inançtaki halkı aktif tavır almaya alenen çağıran demeçler rahatlıkla verilmiştir... herkes resmi ideoloji doğrultusunda düşünmeye yönlendirilmekte bu doğrultuda mantık yürütmektedir."
Sayfa 333:
"En önemli yanılgılarımızdan bir tanesi de her derde deva diye kabul ettiğimiz Atatürkçülüktü. Ne olduğu bilinmeyen, içinin ne ile doldurulacağı bilinmeyen bir kavram."
Ne diyorsun ey Atatürkçü okur! Kitaba verdiğin 25 lirayı helal ediyor musun?
Sayfa 371:(PKK)
"Olayın en önemli taraflarından ordu, son 25 yıldır her türlü yöneme başvurarak silah ve güç kullanmasına rağmen PKK'yı bitirememiş; tersine örgütün silah ve sayısal insan güç yapısı itibari ile halktan aldığı destek açıdan güçlenerek büyüdüğü görülmüştür... Bölgede görev yapan en ciddi hava gücü en seçme komandolar ve özel timler ağır silahlar kullanarak binlerce operasyon, sayısı belirsiz hava ve dış harekat gerçekleştirmiştir. Buna rağmen bugüne kadar yapılanların neler kaybettirip neler kazandırdığı muhasebesinde..."
"... ordunun bölgede barış ve huzurun temini için demokratik açılım yönteminden başka çaresi yoktur."
Sayfa 369:
"Öcalan'ın yaşaması ve ileriki süreçte hapisten kurtulup dışarı çıkması ancak açılımın başarısı ile mümkündür."
Sayfa 331:
"Terör Türkiyede bir güvenlik sorunu olarak kabul edildi. Askeri bir mantıkla, güvenlik güçlerinin bakış açısıyla ele alındı."
Eee ne diyorsun, TSK'ya güvenen, Öcalan'ı asabilmeyi çok istemiş okur! Terör bir güvenlik sorunu değil mi yoksa? Güvenlik güçlerinin değil de modacıların bakış açısıyla mı ele alınmalıydı?
Yoksa hakverdin mi bu paragraflarda Hanefi Avcı'ya?
Sayfa 352:
"Türkiye öyle bir noktaya gelmiştir ki halkın kendi iradesi ile seçtiği hükümetin yöneticilerinin pek çoğu resmi kurumlar karşısında aciz kalmaktadır."
Sence burada yüksek yargıdan değil de AKP hükümetinin önündeki başka hangi engelden bahsediyor, eyy referandumda yargının ele geçirilmesine HAYIR demiş okur?
Daha var... daha çok var.
Onları da yazacağım ama, sen yine de herşeyi Kıymet'ten bekleme eyy okur!.. Kitap elindeyse evir çevir bir daha bak, değilse boşver. Hanefi'yi iki günde okudun ama, yazıyı fazla uzatırsam kaçarsın.
-Devam edecek-
Kıymet Nadir BİNDEBİR, 3 Kasım 2010
kiymetnadirbindebir@gmail.com