
30 Ağustos 1924’te şöyle diyordu Gazi Mustafa Kemal Paşa: ‘’30 Ağustos Muharebesi Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder. Yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine tesir etmiş bir muharebedir.’’
İngiliz emperyalizminin projesi Anadolu direnişine takılmıştı.
30 Ağustos’a giden yolda, 23 Ağustos 1921’de başlayan Sakarya Meydan Muharebesi’nden iki gün önce tepelerdeki mevzileri dolaşırken tökezleyen atının altında kalarak kaburgası kırılan Mustafa Kemal, ‘’Allah’ın bir işareti bu. Kemiklerimden birinin kırıldığı bu yerde düşmanın direnişi de kırılacaktır’’ diyordu. Gazi, üç hafta bir gün süren meydan muharebesi sonunda işgalcilerin yenilerek çekilişini izliyordu. Ne diyordu Lenin; “Mustafa Kemal emperyalizmin gururunu kıracaktır.”
Şevket Süreyya'nın belirttiği gibi, üç hafta bir gün süren Sakarya Meydan Muharebesi ve bir yıl sonra 26 Ağustos 1922'de başlayan, 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da Başkomutanlık Muharebesiyle başarıya ulaştırılan bu zaferler, 19. yüzyıl biçimi emperyalizmin sonunun başlangıcı olmuştu.
Türk direnişini küçümseyen, çoğunlukla Londra merkezli olan ve içerideki taşeronlarınca yürütülen propaganda faaliyetleri sürmektedir. Şevket Süreyya, milli istiklâl savaşları ile milli kurtuluş mücadelelerini gelişigüzel bir konu gibi gösteren yabancı yazarlardan bu mücadelelerin tam değerlendirmesini istemenin yersiz olduğunu anlatır. Fakat, der Aydemir, bu konu üzerinden bizim ülkemize karşı yürütülen emperyalist psikolojik savaşın en zalimce olanını, bizimle aynı nüfus cüzdanını taşıyan sözde aydınlar tarafından yapılmaktadır.
Bu merkezler komşularımızla ilişkilerimizi zora sokacak faaliyetlerini sürdürmektedirler. Gazi, 17 Mart 1937'deki bir demecinde, ilişkilerde ''Bencillik şahsi olsun milli olsun daima fena telakki edilmelidir'' diyerek diplomaside emperyalist ahlâk anlayışını reddediyordu.
Attilâ İlhan 1974’te, "Osmanlı döneminde emperyalizmin tüm aklı fikri komşularımızla ilişkileri önlemekti, varsa bozmaktı, yozlaştırmaktı, bugün de aynı amacı güdüyorlar" diye yazıyordu. Çevresinden soyutlanan bir ülkenin karşılaşacağı çıkmazlara dikkat çekiyordu. Bugünkü manzara farklı mı?
30 Ağustos, Türk direnişinin en önemli geleneklerinden biridir. Bir çok hareket için de örnek bir gelenek oluşturmuştur. Uluslararası dayatmalara ve içerideki taşeron yapılanmalarına karşı direnci artırmak için bu geleneği sürekli kılmak gerekir.
Emin GÜRSES - 3 Eylül 2011, Aydınlık