Taraf'ın B.ku Çıktı!..

Genel & Güncel Konular

Re: Taraf'ın B.ku Çıktı!..

İletigönderen İL-BARS » Cum Eki 30, 2009 12:57

İnsanlığı Sevan gibi ruh hastası sapıklardan ve terörist döküntülerinden öğrenecek değiliz.

Muhtemelen hiç okunmayan ve tiraj yapmayan malum paçavra'nın amacı, Sevan'ı kullanarak ilgi çekmek, biraz olsun kendinden bahsettirmektir. En son NTV ile kapışmalarında aldıkları darbe onlara fena koydu. Kime ve neye saldıracaklarını, havlayacaklarını şaşırdılar?

Mahalle'nin uyuz sokak itleri, gece gündüz ulurlar, lakin kimse onları kaale almaz. Bunu görünce mahallenin camiisine def-i hacette bulunurlar. Çünkü anlamışlardır ki, Ecelleri gelmiştir, gelmektedir !
Kullanıcı küçük betizi
İL-BARS
Üye
Üye
 
İletiler: 135
Kayıt: Cum Eki 09, 2009 11:21

Re: Taraf'ın B.ku Çıktı!..

İletigönderen Türk-Kan » Cum Eki 30, 2009 17:21

"Tarak Gazetesi " tarak-gazetesi-efe-aydal-t21404.html ve diğer kısa oyunlarından tanıdığımız Efe AYDAL, Taraf'ın 'Gençliğe Hitabe Değişsin' haberini yorumluyor:



Ayrıca bakınız: :arrow: http://www.guncelmeydan.com/pano/itina-ile-islak-imza-atilir-t22927.html

:arrow: http://www.guncelmeydan.com/pano/cemil-cicek-in-damadina-ihalesiz-2-milyonluk-is-t23022.html
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Taraf'ın B.ku Çıktı!..

İletigönderen bezgin » Çrş Kas 04, 2009 19:54

12 Eylül 1980 darbesi sırasında Ahmet Altan, 30 yaşındaydı.

30 yaşında, aklı başında Ahmet Altan, 12 Eylül faşist darbesinden yanaydı!

Ahmet Altan, faşist darbeye karşı direnen Şener Yazar ve Özbil Aras gibi 18–20 yaşlarındaki gençleri ‘seksomanyak’ ilan etmişti

Ahmet Altan kalemini, 12 Eylül’e yaranmak için kullanıyordu.


Pavyon, Taraf ve Ordu-Yılmaz Dikbaş



İngiltere’de üniversite öğrencilik yıllarımdan biliyorum. İngiliz Komünist Partisi’nin günlük gazetesi ‘Morning Star’ fabrika önlerinde ve üniversitelerde bedava dağıtılırdı.

Bu gazete, diğer İngiliz gazetelerine hiç benzemezdi. Morning Star, baştan sona sadece komünizm propagandası yapan bir gazeteydi. İngiltere’nin ve dünyanın o günkü önemli sorunları bu gazetede ele alınmaz, irdelenmezdi. Morning Star’ın tüm yazarları, her Allah’ın günü hemen hemen aynı şeyleri yazar, aynı sloganları tekrarlayıp dururlardı.

Propagandada temel ilke, aynı sloganları sürekli tekrarlamaktır.

Sözünü ettiğim dönemde İngiliz Komünist Partisi’nin yirmi bin kayıtlı üyesi olduğu söylenir, ancak genel seçimlerde en çok on beş bin oy alınca da medyada alay konusu olurlardı. İşte Morning Star, böyle bir partinin propaganda aracıydı.

Şimdi ben durup dururken size, niçin Morning Star’ı anlatıyorum?

İki yıla yakındır yayımlanmakta olan günlük Taraf gazetesi, bana Morning Star’ı anımsatıyor da ondan.

Gazetenin kurucusu, Genel Yayın Yönetmeni ve köşe yazarı Ahmet Altan, bir süre önce kendi gazetesini ‘Pavyon’ olarak niteledi. Yazarlarından Oya Baydar gazeteden ayrılınca, ona kızıp, ‘Pavyon’un Namuslu Kadını’ diyerek tepki gösterdi.[1]

Namuslu kadınların terk ettiği ‘Pavyon’ Taraf gazetesi, tıpkı kırk yıl önceki İngiliz komünist gazete Morning Star gibi, bir propaganda gazetesidir.

Ve bu gazetenin yazarları, başta Ahmet Altan olmak üzere, propaganda yapmakla ‘görevlidirler’.

Peki, ‘Pavyon’ Taraf, neyin propagandasını yapmakla görevlendirilmiştir?

Bu soruya cevap vermek için, Ahmet Altan’dan başlayalım.

Ahmet Altan’ın 12 Haziran–29 Ekim 2009 tarihleri arasında, yani dört aydan fazladır yazmış olduğu köşe yazılarının hepsini dikkatle okudum, her yazısında geçen ‘ordu’ sözcüğünü saydım, Türk ordusunu aşağılayan cümlelerinin altını çizdim.

İşte sonuçlar:

12 Haziran 2009

Ahmet Altan köşe yazısında 16 kere ‘ordu’ sözcüğünü tekrar etmiş ve şunları söylemiş:

“…bu ordu bu ülkeye rahat vermeyecek.”

“…ordunun suç işleme özgürlüğü yoktur.”

“Ergenekon örgütünün bir parçası ordunun içine uzanıyor.”

18 Haziran 2009

13 kez ‘ordu’ sözcüğünü tekrarladığı yazısında Ahmet Altan şu ifadeleri kullanmış:

“Ordu, sivilleri kenara iterek şaibeden kurtulamaz.”

“…çok uzun yıllar ordu, denetim dışı kaldı…”

23 Haziran 2009

Yazıda ‘ordu’ sözcüğü 6 kere tekrarlanıyor ve şu ifadeler yer alıyor:

“Askerî yargı denilen ucubeyi, ‘cumhuriyeti koruyup kollama’ denilen tuhaflığı…”

“Başbakan Erdoğan, orduya karşı en dik duran yönetici…”

25 Haziran 2009

Yazıda ‘ordu’ sözcüğü 11 kere tekrarlanıyor ve Ahmet Altan şunları diyor:

“Türkiye’de ordu, çok hukuksuz işler yaptı.”

“Ordu, kendisinin hukuk dışı bir güç olduğuna inandı.”

26 Haziran 2009

Yazıda ‘ordu’ sözcüğü 9 kere tekrarlanıyor ve şu ifadeler yer alıyor:

“Bu ülke, ‘iyi bir paşa’ değil, ‘iyi bir ordu’ istiyor artık.”

“Mafyayla ilişkisi olduğu saptanan albayı generalliğe terfi…”

27 Haziran 2009

Ahmet Altan yazısında ‘ordu’ sözcüğünü 9 kere tekrarlamış ve şunları söylemiş:

“ …ordu içinde bir cunta ortaya çıktı.”

“Kimsenin Genelkurmay Başkanı’ndan korkmaya niyeti yok.”

“…ordu kendi halkına karşı psikolojik savaş yürütüyor.”

12 Temmuz 2009

Ahmet Altan köşe yazısında tam 19 kere ‘ordu’ demiş. Bir köşe yazısında aynı sözcük 19 kere tekrarlanır mı diye sormayınız, sabrediniz, onun iki katına da tanık olacaksınız! Bu yazısında Ahmet Altan fetva veriyor:

“Toplumun gelişebilmesi ancak ordunun baskısından kurtulmasıyla mümkündür.”

13 Temmuz 2009

9 kez ‘ordu’ sözcüğünü tekrarlayan Ahmet Altan, emir veriyor:

“Ordu kışlasına çekilecektir.”

27 Ağustos 2009

Yazısında 20 kere ‘ordu’ sözcüğünü tekrarlayan Ahmet Atan, propagandayı sürdürüyor:

“Bizim ordunun doğru söylememek gibi bir alışkanlığı var.”

“Türkiye ordusunu düzeltmek zorunda.”

“…bizimki gibi bir ordu kalmadı gelişmiş ülkelerde.”

29 Ağustos 2009

Ahmet Altan bu köşe yazısında ‘ordu’ sözcüğünü tam 38 kere tekrarlamış!

Gelişmiş ülkelerin gelişmiş gazetelerinde böyle bir yazıya da, böyle bir yazara da yer vermezler! Ama unutmayın, Taraf gazetesi sıradan bir gazete değil, Ahmet Altan da sıradan bir gazeteci!

Bakın neler söylüyor.

“Eğer Türk ordusu ‘ulus devlet’in savunucusu olmak istiyorsa yapabileceği tek şey ‘ayaklanmaktır’; çünkü Türkiye’nin resmi politikası ‘ulus-devletten’ çıkıp ‘ulus ötesi’ bir örgütleme olan Avrupa Birliği’ne girmektir.

Hem Avrupa Birliği’ne üye olup hem ulus-devleti nasıl savunacaksınız?

Eğer Avrupa üyesi olursak Avrupa’nın parasını, anayasasını, bayrağını kullanacağız.

Başka ülkelerle ortak parası, ortak anayasası, ortak bayrağı olan ulus-devlet olur mu?

Eee, ordu Avrupa Birliği’ne karşı mı?

Karşıysa ordunun dediğini mi yapacağız, halkın iradesiyle seçilen parlamentosunun dediğini mi?”

2 Eylül 2009


10 kere ‘ordu’ sözcüğünü tekrarladığı yazısında Ahmet Altan şunları söylüyor:

“Ordu bağımsız olmaz, olamaz.”

“…bu ülkenin ordusu, devletten ve devleti yöneten hükümetten bağımsızlığını ilan etmiş…”

27 Ekim 2009

16 kere ‘ordu’ sözcüğünü tekrarladığı yazısında Ahmet Altan propagandasını sürdürüyor:

“Bizim ordu disiplinden kopmuş.”

“Bizim ordunun her yanından hukuksuzluk fışkırıyor.”

28 Ekim 2009

Ahmet Altan köşe yazısında 14 kere ‘ordu’ sözcüğünü kullanıyor ve propagandanın şiddetini artırıyor:

“ordu suçüstü yakalandı.”

“…halk, generallerin saygısız ve aldırmaz tavırlarından bıktı.”

“kendi halkını fişleyen, korkutan, sürekli darbe planları yapan, siyasetçileri tehdit eden bir ordu.”

29 Ekim 2009

10 kere ‘ordu’ sözcüğünü kullandığı yazısında Ahmet Altan, üniter devlet yapısının korunmasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görev ve yetkisi olmadığını buyuruyor:

“Darbeciliğin hesabını vermek yerine biz ‘üniter devletin teminatıyız’ demek de nereden çıktı?”

“Devletin idari yapısının nasıl olacağına Parlamento karar verir. Uygun görüyorsa ‘üniter’ bir yapı sürdürür, uygun görürse federasyona geçer.”

“Gücünüz, kendi halkınızla çatışmaya yetmez…”

Eğer Ahmet Altan ezelden beri orduya ve darbelere karşı koyan bir tutum izlemiş olsaydı, bu tavrını beğenmesek de, görüşünde tutarlı olduğu için bugün kendisinin ‘görevlendirilmiş’ bir propagandacı olduğunu söyleyemezdik.

Oysa Ahmet Altan, geçmişte ordu karşıtı da değildi, darbe karşıtı da!

İşte bugün onun ‘görevlendirilmiş’ ordu karşıtı bir propagandacı olduğunun en yalın kanıtı budur.

Açıklıyorum.

12 Eylül 1980 darbesi sırasında Ahmet Altan, 30 yaşındaydı.

30 yaşında, aklı başında Ahmet Altan, 12 Eylül faşist darbesinden yanaydı!

Ahmet Altan, faşist darbeye karşı direnen Şener Yazar ve Özbil Aras gibi 18–20 yaşlarındaki gençleri ‘seksomanyak’ ilan etmişti

Ahmet Altan kalemini, 12 Eylül’e yaranmak için kullanıyordu.

Tunceli’nin Hozat ilçesi, Taşıtlı köyünde 1958 yılında doğan Hıdır Aslan, Devrimci Yol üyesi olduğu için 12 Eylül 1980 tarihinde tutuklanır. 12 Eylül mahkemelerinde yargılanır, 4 yıl hapis yattıktan sonra idama mahkûm edilir. Bu karar, TBMM’de Turgut Özal’ın emriyle ve ANAP’lı milletvekillerinin oylarıyla onaylanır.

Hiçbir şekilde adam öldürmediği ve öldürmeyle sonuçlanan bir olaya katılmadığı gerçeği yalnız mahkeme dosyalarına değil, TBMM’nin tutanaklarına da geçen Hıdır Aslan, sadece siyasi nedenlerle, 24 Ekim 1984 tarihinde asılır.

Bu idamın hemen ertesinde, tüm Altan sülalesi, Çetin Altan, Ahmet Altan, Mehmet Altan, dönemin başbakanı Turgut Özal’a, “yaşa, varol” diyerek övgüler yağdırır.

Şimdi söyler misiniz, 12 Eylül 1980 faşist darbesini alkışlayan, faşist generallere övgüler dizen, 12 Eylül darbesine karşı çıkıp direnen gençlere ‘seksomanyak’ sıfatını takan, hiç kimseyi öldürmediği ve öldürmeyle sonuçlanan bir olaya katılmadığı resmen saptanan 26 yaşındaki Hıdır Aslan’ın idamından sonra, sorumlu generalleri ve devrin başbakanını sevinç çığlıkları atarak alkışlayan Ahmet Altan’ın, bugün ordu ve darbe karşıtlığı yapmasının nedeni, böyle ‘görevlendirilmiş’ olması değildir de ya nedir?

30 yaşında, aklı başındayken faşist darbeyi öven, alkışlayan Ahmet Altan için 12 Eylül 1980 tarihi, yaşamında bir dönüm noktası olmuştur. O tarihten sonra Ahmet Altan paraya, şöhrete ve üne kavuşmuştur.

Ahmet Altan’ın velinimeti, 12 Eylül’dür!

30 yaşında, 12 Eylül faşist darbeyi alkışlayarak, överek paraya, şöhrete ve üne kavuşan Ahmet Altan, bugün 59 yaşında, orduya karşı yalana dayalı bir propaganda yürütmekte, darbelere karşıymış gibi yaparak demokrat rolü oynamaktadır..

Dün kendisine, 12 Eylül faşist darbeden yana olma ‘görevi’ verilmişti.

Bugün de orduya karşı propaganda yürütme ‘görevi’ verilmiştir.

Dün, 12 Eylül’ü övme ‘görevini’ başarıyla yerine getirme karşılığı olarak Ahmet Altan; paraya, şöhrete ve üne kavuşturulmuştur. Bakalım, bugün de orduya karşı propaganda yürütme ‘görevi’ nedeniyle Ahmet Altan nasıl ödüllendirilecek? Tabii, eğer bu ‘görev’ başarıyla sonuçlanırsa!

‘Pavyon’ Taraf gazetesinin orduya saldırmakla ‘görevlendirilmiş’ köşe yazarlarından biri de, Rasim Ozan Kütahyalı.

‘Pavyon’un bu ‘görevli’ çığırtkanı, 28.10.2009 tarihli yazısında şöyle diyor:

“27 Mayıs’ta alçak bir darbe ile indirilen Başbakan Menderes asılırken…”

‘Pavyon’un bu çaylak ‘görevlisi’, 27 Mayıs 1960 ihtilâlını, ‘alçak bir darbe’ olarak niteliyor.

Neden mi bu ‘görevli’ yazara çaylak diyorum?

Bu ‘görevli’ yazarın gazetedeki patronu kim? Ahmet Altan.

Peki, Ahmet Altan’ın babası kim? Çetin Altan.

Bugün, oğlu Ahmet Altan gibi, orduyu karalama propagandası yürüten, darbelere karşı olduğunu vurgulayan Çetin Altan’ın, 27 Mayıs 1960 ihtilalını övenlerin başında geldiğini ‘Pavyon’ ‘görevlisi’ Rasim Ozan Kütahyalı bilmiyor, yani acemi çaylak!

Çetin Altan, 27 Mayıs’ı, “Yaşasın Türk milleti, yaşasın Türk ordusu” diye biten Milliyet’teki yazısında aynen şöyle selamlamıştı.

“Bütün Türk vatanperverleri bu muazzam ve şanlı günün sevinci ve heyecanı içindedirler. Çürümüş, sufli politika tertiplerinin şahsi ihtiraslarla Türkiye’yi en tehlikeli badirelere, kardeş kavgalarına sürüklemekte olduğu bir sırada, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin medeni bir şekilde devlet idaresine el koymaları ve memleketi karanlık bir akıbetten kurtarmaları milletimize hür ve İnsan Hakları’na uygun yeni ufuklar açmaktadır… Atatürk inkılâplarına bağlı olarak demokratik bir memlekette Türklüğün şerefine yakışan bir nizamın temelleri atılmaktadır.”

Öyleleri vardır ki, yüzlerine tükürseniz, ‘Oh ne güzel, Nisan yağmuru’ derler!

Yukarıdaki yazısından hemen bir gün sonra, Ahmet Altan’ın babası Çetin Altan şöyle yazıyordu:

“Bize bu güzel günleri taddıran ve bir milletin haysiyetine konmaya çalışan tozları bir üfleyişle temizleyiveren Türk Silahlı Kuvvetleri sağ olsunlar. Kardeşkanı dökülmeden yapılan bu hareketin aynı vakar içinde gerçek demokrasinin temellerini atmasını bekliyor, seviniyor, övünüyor, övünüyor, seviniyoruz.”

Yukarıda yazmış olduklarımı okuyup; Ahmet Altan’a, Çetin Altan’a ve Rasim Ozan Kütahyalı’ya sakın ola, ‘namussuz, şerefsiz, onursuz, ahlâksız, uşak, satılmış!’ demeye kalkışmayınız.

Böyle demeniz hem yersiz hem de yanlış olur, asıl fotoğrafı görmenizi engeller.

Bu kişiler, sadece ve sadece ‘görevli’ kişilerdir.

Onların görevli kişiler olduğunu bilelim ve duyuralım, şimdilik yeter.

Kemalist devrimciler hükümet olduklarında, bu görevlilerin ne sesi ne de nefesi çıkacaktır. Çoğu sus pus olup kuyruklarını kıvırıp oturacak, bazıları da herkesten önce devrimcileri övme yarışına başlayacaktır.

Böyle olacağını Kurtuluş Tarihimizden bir örnek vererek gösterelim.

Kemalist devrimcilere karşı çıkanların başında gelen mandacı yazar Ali Kemal, 25 Nisan 1920 tarihinde şöyle yazar:

“İdam, idam, idam! Mustafa Kemal cezasını bulacak!”

Kemalist devrimciler savaşı kazanır, 9 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusu İzmir’e girer. Hemen ertesi günü, Ali Kemal şöyle yazar:

“Gayeler bir idi ve birdir.”


Kaynak: Kalinka
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Taraf'ın B.ku Çıktı!..

İletigönderen yigitler » Cum Kas 06, 2009 20:07

Bu serefsiz gazete'nin b..u coktan cikti. Utanmadan da Ataturk'e ve Turkiye Cumhuriyetine ana avrat sovuyorlar. Ama gun olur devran dner, ve bu gazetenin serefsiz yazarlari Turk halki onunde hesap verecekler!
Kullanıcı küçük betizi
yigitler
Üye
Üye
 
İletiler: 600
Kayıt: Pzr Ara 07, 2008 21:41

Re: Taraf'ın B.ku Çıktı!..

İletigönderen bezgin » Cum Ara 04, 2009 21:38

SOROSYALİSTLERİN EMİR KOMUTA ZİNCİRİ KİME BAĞLI? - Ahmet Nesin

Resim

Yaklaşık bir haftadır Kürt sorununu ve açılımını yazıyorum. Yazılarla beraber güzel de bir tartışma ortamı oluştu. Ancak dikkatimi çeken bir nokta var, AKP’nin açıklayamadığu Kürt açılımını ne olduğunu bilmeden ve doğal olarak anlamadan destekleyen Aydınımsı, sorosyalist, eşhellektüellerden bir haftadır tık yok… Nedeni çok açık, “Kağıt parçası” olayı, parça olmaktan çıktı ve iş daha da ciddiye bindi. Olay Genelkurmay başkanından, 1. Ordu komutanının istifa istemine kadar gitti…

Darbelere karşı olan sorosyalistler nedense 49 yıldır darbe yaşayan ülkede sadece AKP’ye karşı yapılmak istenen darbeye takmış durumdalar. 28 Şubat darbesine de takık durumdalar, ama nedense o dönemin genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarıyla uğraşmıyorlar. Ne de olsa esasında 28 Şubat darbesi AKP’yi yarattı…

Darbe geleneğinde bir emir komuta zinciri olduğu kesin, aşağı yukarı darbe girişimlerinde de vardır bu zincir. Bugüne kadar darbe sonrası albayın iktidara geçtiği ve generalleri yardımcısı yaptığı görülmüş şey değil. Ancak bu emir komuta zinciri sadece askeri darbecilere has değil, sivil darbecilerde de var… Bunu çok açık bir şekilde son bir haftada kanıtladılar…

Islak yada kuru imzayı tartışmanın bir anlamı yok, ordunun darbe girişimleri olduğu çok açık. Sorun burada değil, sorun islak imzanın çıkış zamanında… Fotokopi imza konusu kapanıyor ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Kürt açılımını ortaya koyuyor. Bu ağır geliyor adını demokrasi açılımı diye değiştiriyor. Gece kendisiyle başbaşa kaldığında demokrasiden anlamığını itiraf ediyor ve adını yine değiştiriyor.

Kürt açılımından önce günlerce el, ağız, kalem ve bilgisayar birliği etmişçesine fotokopi belgeyi yazan AKP ve Soros yanlısı gazetelere ve yazarlara baktığınızda, açılımla beraber hepsi bunu yazmaya başlıyorlar. Günlerce yazıyorlar, birden diğer darbe girişiminin fotokopi kanıtı unutuluyor, sanki sorun çözülmüşsanırsınız… Ne zaman 34 gerilla ve çocuk Habur sınır kapısından giriyor ve Kürtler bunu doğal olarak coşkuyla karşılıyorlar, o zaman AKP Doğu ve Güneydoğu bölgesinde oy patlaması yapamadığını görüyor AKP ve basındaki kurmayları… Barışın sevinci çok görülüyor, bunu günlerce tartıştık zaten…

Kürt açılımını söyleyen,ama hazır olmayan AKP bu işi çocuk oyuncağı sandığından dolayı “Böyle yaparsanız başa dönerim…” tehditini yapıyor ve 2-3 gün de böyle yazılar yazılıyor. Sonra bomba patlıyor, AKP ve Gülen’i yok etme planının fotokopisi yerine ıslak imzalısı ortaya çıkıyor… Neden saklandı, 15 gün neden açıklanmadı, makinası yada cartı curtunu tartışmayacağım. Ben yaşadığım sürece Türkiye’de darbe hazırlığı olacağını bildiğimden dolayı bu tartışmaları artık gereksiz buluyorum…

İslak imza (Şarkı adı gibi gerçekten) ortaya çıktıktan sonra ilginç bişey yaşanıyor Türkiye’de. Taraf, Star, Zaman, Yeni Şafak, Vakit ve Bugün Gazetelerine ve yazarlarına bakın, yazılarını okuyun, tek satır Kürt açılımı yok… Varsa da, yoksa da ordu ve darbe, doğal olarak ıslak imza… Kürt açılımı 34 kişinin gelmesiyle birdenbire çözüldü yada bitti… Türkiye’nin artık Kürt sorunu yok, bir daha da olmayacak sanki…

Bu arada bir anket yayınlanıyor, AKP’nin ikinci parti olmasına az kalmış… Anlayacağınız Kürt açılımının üstüne biraz daha giderse AKP ana muhalefet partisi olacak. Ancak orduyla da çok uğraştığından oy kaybediyor, ekonomiden de kaybediyor. Ancak Kürt açılımı ABD’nin emri, tekrar başlayacak, bu işi sineam sandıklarından ara vermiş olabilirler, ama başlamak zorunda. Kürdistan’daki elçiliğe kadar anlaşılmış durumda.

O zaman ortaya şöyle bir denklem çıkarabilir miyiz? ABD Kürt sorununu kendi çıkarları için çözmek zorunda. Bu işi MHP ve CHP’yle yapamazdı. AKP’yi iktidara taşıdı, ancak şeriatçı partiyi ordudan korumak zorundaydı ve Ergenekon yada sadece AKP karşıtı darbecileri ortaya çıkardı. Ergenekon davasında başından beri bişey söyledim: Türkiye’de derin devlet ve darbe davaları ABD’nin verdiği izin kadar gider. Bu hükümetler daha fazlasını yapamazlar. Çünkü ABD’nin emir komuta zincirleri içerisindedir bütün darbeler, izin vermeyişleri dahil…

Ancak şimdi baktığımızda ABD’nin istemleri doğrultusunda çalışan AKP gidici, ABD’nin istedikleri de oluyor. ABD bu geçiş dönemi için AKP’yi kullandı ve artık bitti. Bana biraz öyle geliyor… Yukarıda saydığım gazetelere de sanki bir emir-komuta zinciri bişeyler söylüyor, birden hepsi aynı konuyu yazmaya başlıyorlar, Kürt sorunu yazmak yasak denilmiş sanki onlara… Üşenmezseniz bir haftalık gazete arşivlerine girin ve bakın, atladığım 1-2 yazı oalbilir belki, ama çıt yok… Bu arada aynı şey diğer basın için de geçerli, Kürt açılımı onlarda da diğerleri kadar olmasa da zınk diye durdu… Ya iki tarafın da ayrı emir-komuta zincirleri var yada beraber uygulamaya geçiliyor… Yada Türkiye’de Kürt sorunu yokmuş, biz boşuna yazıyor ve tartışıyoruz…

http://ahmetnesin.wordpress.com/2009/11 ... ime-bagli/
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Taraf'ın B.ku Çıktı!..

İletigönderen bezgin » Çrş Ara 09, 2009 2:22

ZAMAN VE TARAF BU MAİLE ÇOK KIZACAK

Resim

İşte internet mail gruplarında Zaman ve Taraf'ı çok kızdıracak o mail.
Yorumsuz olarak aktarıyoruz:

1- Samanyolu TV, ZAMAN gazetesi ve Fethullah Gülen organizasyonunda yer alan bütün basın yayın organlarında her gün muhakkak bir "Kürtçü" programa katılmaktadır, bu inkar edilemez bir gerçektir.

2- Yine aynı basın yayın organlarında "PKKLI, YURT DIŞANA KAÇMIŞ OLAN" ABDÜLKADİR AYGAN isimli teröristin terörle mücadele eden komutanlarımıza yönelik iftiraları boy boy gösterilmektedir. Aynı şekilde şu anda hapiste yatmakta olan veya serbest bırakılmış PKK’LILARIN sözleri de, sanki güvenilir birer kaynakmış gibi bu basın yayın organlarında "ŞOK AÇIKLAMALAR" şeklinde sunulmaktadır.

3- Yurt dışında açılan okullardın ilk yıllarında eğitim dili TÜRKÇE iken, 1997 yılında Fethullah Gülen'in Amerika'ya yerleşmesinden sonra eğitim dili İngilizce'ye çevrilmiş, Türkçe seçmeli ders olarak okutulmaktadır.

4- Türkçe olimpiyatlarına katılanlar arasında 2. ve 3. kez bu olimpiyatlara gelen çocuklar vardır, yani her sene aynı çocuktan şarkılar dinletilmektedir. Yine şunu eklemek gerekir ki; bu olimpiyatlar dışında kalan öğrencilerin Türkçe'ye hakim olduklarını söylemek mümkün değil. Ayna programında da çok net gördüğümüz gibi, en fazla nasılsın iyi misin sözlerinin ardından ezberlenen Türküler okunmaktadır. (Şarkı söylemekle dil öğrenilseydi bugün Türkiye'nin hepsinin İngilizce bildiğini söyleyebilirdik )

5- Zaman Gazetesi'nin fotoğrafta yer alan basın yayın ve sivil toplum kuruluşlarıyla aynı karede yer alması eleştirilmiş. Zaman gazetesi kendi yazamadıklarını TARAF'TAN bir gün sonra sayfalarına taşıyarak şöyle yayınlamakta: "TARAF'TAN ŞOK BELGE..., TARAF GAZETESİ ŞUNU YAZDI..., TARAF'IN ORTAYA ÇIKARDIĞI GERÇEKLER...". Güya bu sayede, bakın ben demiyorum taraf diyor rahatlığına oturmaktalar.
PEKİ TARAF KİMİN GAZETESİ?
TARAF Gazetesi TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURULUŞ FELSEFESİ OLAN "MİLLİ DEVLET" YAPISININ ÇÖKERTİLMESİ İÇİN ÇIKARILAN BİR "PSİKOLOJİK HARP GAZETESİDİR".
Taraf'ı çıkaran Alkım Gazetecilik, 1992'ye kadar küçük bir yayıneviyken ve batma noktasındayken birdenbire durumu düzeltti.
Alkım Yayınevi'nin borçlarını Fethullah Gülen ve AKP bağlantılı Albaraka Türk çekleriyle ödemesi yayıncıların dikkatini çekmişti. O tarihten sonra, birileri, Savaş ve Başar Arslan kardeşlere "yürü" dedi. AKP iktidarıyla birlikte ise "kanatlandılar"!
Arslan kardeşler, Brüksel'de büro açıp AB'yle de ilişkiye geçtiler. Pentagon, Taraf için de düğmeye bastı. Yasemin Çongar, Amerika'dan görevli olarak gönderildi. Burada, ABD İstanbul Başkonsolosluğu kolları sıvadı. "Vatanı bir kadın memesine satarım" sözüyle meşhur Ahmet Altan, 30 bin YTL maaşla gazetenin kuruluş görevini üstlenmesi için ikna edildi. Taraf yayına başladıktan sonra ayrılacağını söylemişti, ayrılmadı, genel yayın yönetmeni oldu. Gazetenin sahibi, Alkım Gazetecilik adına Başar Arslan oldu. Ahmet Altan'ın belirttiğine göre Başar Arslan yayın çizginse hiç karışmadı, odasını bile Altan'a bırakıp gitti. Ahmet Altan 10 Kasım 2007 tarihli Zaman gazetesinde yayımlanan röportajda, Taraf gazetesinin ilan gelirlerine dayanacağını söylemişti. 15 Kasım 2007 tarihinde yayına başlayan Taraf'taki ilanlara bakıyoruz,"Alkım Yayınları" dışında, 2008'e kadar ilk bir ayda "Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği" ağırlıkta. Kimse Yok mu Derneği 2002 yılında Fethullah'ın Samanyolu Televizyonu bünyesinde "Kimse Yok mu?" programı ile başladı. AKP iktidarı Kimse Yok mu Derneği benzeri vakıf ve dernekler için gelir vergisi kanununu değiştirdi, bu derneklere yapılan bağışlar vergiden muaf tutuldu. "Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği", şimdi 5 kıtada faaliyet yürütüyor, katrilyonlara hükmediyor. Gazeteyi çıkaran Alkım Yayınevi'nin sahibi Savaş-Başar Arslan kardeşler, Brüksel'deki büroları kanalıyla Avrupa Birliği'yle de ilişkiye geçtiler. Taraf Gazetesi'nin satır satır çevirisi yapılıp her gün Avrupa Birliği'nin önüne konuluyor! AB, gazetelere doğrudan hibe yapamıyor ama yayınevlerine yapabiliyor. Alkım Yayınevi'nin, Ahmet Altan'ın "İçimizdeki Bir Yer" adlı romanının, 2004'te AB parasıyla basıldığı belirtiliyor. 1 milyon adet basılıp maliyetinin 4'te biri fiyatına satılan Altan projesi, AB fonlarınca desteklendi. Gazete bayilerine kadar ulaştırılan kitap için bakkallara bile standlar yerleştirmişti. Ardından, Alkım yayınları Sabah Gazetesi'yle işbirliği yaparak Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Yüz Temel Eser'i basmıştı. AB ile kurulan bu köklü ilişkilerin, bugün para kanallarının çeşitlenmesinde etkili olduğu belirtiliyor. Taraf'ın tanıtım ilanları da Fethullahçı Zaman gazetesi tarafından yayımlandı. Hem Zaman, hem Fethullah Gülen'in diğer yayın organı Aksiyon, Ahmet Altan ve Yasemin Çongar röportajlarıyla gazetenin tanıtımını yaptı. Taraf'ın iki de transferi var Zaman'dan. Biri, bildiğiniz Etyen Mahçupyan, öbürü Gülen bursuyla Amerika'da eğitim gören Leyla İpekçi.

PEKİ AYNI FOTOĞRAFTA GÖRDÜĞÜMÜZ GENÇ SİVİLLER ÖRGÜTÜ ZAMAN İLİŞKİSİ NE ŞEKİLDE?
Zaman gazetesi, kurulduğu ilk günden beri GENÇ SİVİLLERİN yaptığı 3 kişilik eylemleri bile ilk sayfasından duyurmakta, reklamlarını sürekli sürdürmektedir.

Taraf için ta Amerika'dan getirilen Yasemin Çongar, "Milliyet'in önerdiği tepe yöneticilik teklifini de bağımsız gazetecilik yapabilmek adına reddettiğini" anlattı orda burda. Ayrıca onun görevi gazetecilikle, hatta Taraf'la sınırlı değildi.

2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da şöyle diyordu Çongar: "Batı artık Türkiye ile ilişkilerini tamamen devlet üzerinden değil, iş dünyası ve sivil toplum üzerinden de kurmaya başladı. Sadece İstanbul ve Ankara'yla değil, Anadolu ile de temas ediyorlar artık. Taraf için döndüğümden beri 7 ay içinde birkaç kez Güneydoğu'ya gittim, Orta Anadolu'yu 10 yıl aradan sonra gördüm."

Çongar'la kol kola gördüğümüz isimlerin başında Yıldıray Oğur geliyor. Oğur, "Genç Siviller" adlı örgütün başkanı. Soros'tan besleniyor, Türkiye'de de "turuncu devrim" denemesine hazırlanıyorlar. Adları daha yeni duyulmuştu ki, Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına getirilir getirilmez Yıldıray Oğur'u köşkte konuk etti. Oğur, Genç Siviller'in simgesi olan kırmızı Convers marka ayakkabı hediye etti Cumhurbaşkanı'na; "asker postalını protesto" anlamı taşıyordu Gül'e verilen hediye.

Bütün bunlar zaten dolayli ve direkt olarak fethullah gülen yayin organlari ile taraf, genç siviller, dtp çizgisinin kesiştiğini göstermektedir.

Ayrica şu vereceğimiz küçük örnekte, fotoğrafimizda yer alan "dtp" ile zaman ilişiğini kanitlamaktadir.

Alttaki haberin içeriği gözü olanin göreceği, akli olanin anlayacaği herşeyi açikca ortaya koymaktadir. Haberde, genç siviller'in 'darbeye karşı 70 milyon adım' adinda bir yürüyüş düzenlediği buna da 20 sivil toplum örgütünün destek verdiğini söylenmekte! Ama ne yazikki bu 20 örgütün kimler olduğu yazilmamakta! Küçük bir araştirmayla görüyoruz ki; DTP Zaman'in övgüyle bahsettiği bu yürüyüşte ön safta! Haber içerisinde çok aci bir gerçek daha gözlerden kaçmiyor, işte zaman gazetesi'nde yazan o cümle:

"Bu arada gösterinin başlarında Engin Okur isimli bir provokatör, yürüyenlerin arasına girerek 'Ne Mutlu Türküm' diye bağırdı." Zaman Gazetesi burada başka bir ayrıntıyı daha yazmamaktadır; orada "NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE" şeklinde bağıran kişi iki ayağını PKK'nın döşediği mayınlara kurban vermiş bir GAZİ'DİR VE BU TEPKİSİNİ TEKERLEKLİ SANDALYEDE VEREBİLMİŞTİR!!!

HABERİN TAMAMI ŞU ŞEKİLDEDİR:
Bir ilk yaşandı; Darbeye karşı büyük yürüyüş Genç Siviller'in öncülüğünde kurulan 'Darbeye Karşı 70 Milyon Adım' platformunun Taksim'deki protesto gösterisi başladı. Eyleme destek veren 20 sivil toplum kuruluşu, İstiklal Caddesi'nin sonundaki Tünel durağından Taksim Meydanı'na doğru yürüyor. Binlerce kişinin katıldığı yürüyüşte, 'Darbeye Karşı Ses Çıkar!' şeklinde pankartlar açılıyor. Yürüyüşe Adalet Ağaoğlu, Lale Mansur, Nazlı Ilıcak ve Yücel Sayman gibi isimler de katılıyor.
Bu arada gösterinin başlarında Engin Okur isimli bir provokatör, yürüyenlerin arasına girerek 'Ne Mutlu Türküm' diye bağırdı. Sivil polislerin araya girmesiyle etkisiz hale getirilen Okur, uzun süre elindeki Türk bayrağını sallayarak provokatif hareketlerde bulundu. HABER KAYNAĞI : http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=705061

Bizler bu kisa yazi ile türk çocuklarini uyariyoruz; lütfen içerisinde bulunduğunuz yapinin kimlerle hangi ilişkiler kurduğunu iyi araştiriniz.

Biz hiç kimseyi kuru kuruya eleştirmiyor, kuru kuruya kimseye iftira atmiyoruz, işte belgeler ortada, işte gerçekler! DTP'nin yaptiği yürüyüşte Türk bayraği açan bir "gazi"mizi provakatör ilan eden bir basin kuruluşunu söyleyin biz nasil hangi sebeple sevip destekleyeceğiz?"

http://www.odatv.com/n.php?n=zaman-ve-t ... 0812091200
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Taraf'ın B.ku Çıktı!..

İletigönderen Deli Haydar » Pzr Ara 13, 2009 1:47

Seksen altı yıl yetmiş de artmış Taraf Gazetesi yazarı sayın Sevan Nişanyan için. Kan-vatan-düşman’dan ötesine aklı ermeyen bir dilin ülkeyi bunca yıl tutsak ettiğinden yakınıyor. Dil dediği Türkçe. Öyle ki kendisinin de Türk Dili’nin etimolojisi hakkında -ki onun üzerine bezediği yalanları da bilahare okuyup konuşuruz- çalışmaları var. Artık yeni şeyler düşünmenin vaktidir diye ekliyor ama benim aciz aklım hala kan-vatan-düşman diyen o kökünden kopası dilde. Dil üzerine güya bu kadar kafa patlatmasına karşın Türkçe’nin üstün niteliklerinden Sevan Bey’in gözleri nedense hala kamaşamamış...

Sayın Nişanyan’ın üçlemesinde kan dediği, Gazi Kemal Atatürk’ün işaret ettiği damarlarımızdaki şu soylu kan. Tarihi insanlık tarihi ile başlayan; dilinde, inancında, töresinde evrenin sırlarını saklayan bir ulusun atasının çocuklarına seslenişi Sevan Bey’i belli ki çok gücendirmiş. İyi ama Sevan Bey, Kemal Paşa dediğiniz insan, cumhuriyetin temellerini işaret ettiği kan üzerine değil de kültür üzerine kurmamış mıdır? "Türk bir milletin değil, insanlığın adıdır" dememiş midir? Ah Sevan Bey ah, biz sizi kendimizden hiç ayrı görmedik ki... Ama belli ki sizin niyetiniz güç elindeyken sömürgeciliği aklına getirmeyen, güçsüz kaldığı sanılan zamanda da sömürgeciliğe geçit vermeyecek gücü yine de kendinde bulan bir ulusa insanlık dersi vermek, kısacası bağcıyı dövmek. Ama yemezler Sevan Bey!

Peki Sevan Bey. Tarihin Türk'le başladığı gerçeğini, Sümerleri, Anadolu’ya 1071′de yapılan ve ilk diye yutturulan son akını, Beyaz Uygur Piramitleri’ni, Prof. Sven Bring’i, Etrüskleri, Baron Rudolf von Sebottendorf’u ya da Kızılderilileri; işin ezoterik/batıni yanını hiç karıştırmayalım. Taraf Gazetesi gibi iktidara ilişik diğer basın kuruluşlarının varlık nedeninden, paylaşımdan korkan toprak ağalarının kurduğu Demokrat Parti’den, uçak fabrikalarımızdan, yaratılan hanedanlık hayranı Türk-İslam sentezcilerinden, Kemalizm'den saparak ideolojik tuzaklara düşen romantik devrimcilerden, son tüyü diken Kenan Evren’den, Turgut Özal’dan, Ortak Pazar’a sokuluşumuzdan, ya arsızca açtırılan ya da utanmadan kapattırılan kadınlarımızın geleceğinden ya da ulusal üretimimizin bitirilmesinden, iftiraya ve suikaste uğrayan üst rütbeli güvenlik güçlerimizden, güçlerini Cumhuriyet'e dayandırdıkları için katledilen, tutsak edilen aydınlarımızdan, yabancı dilde eğitimden, devletin derininin de kendisinin de ellere teslim edilişinden, Köy Enstitüleri’nden, biz herkesi çoktan affetmişken sürekli iki büklüm özür dilencisine çevrilen halimizden, vizelerle ayaklar altına alınan ulusal onurumuzdan hiç söz etmeyelim. Yapımı sizin Çalık'tan, yönetimi bizim günlükçü Özden Paşa'nın oğlundan olan Türksüz Gılipıli'ye, cakalı arabası ve Öz'ündeki şakacı kişiliği ile tanınan, başbakanımızla teketek aynı odada kalınca başbakanımızınkinden korkarak hükümet madalyasına eyvallah eden büyük paşamızın zamanında John Duendır'a çektirilen entivinin Mustafa Mıstık komedyasına, ya da daha bebeyken Dersim'de hunharca delik deşik edilmesine karşın yaşama tutunan bir babanın oğlunun çektiği, askeri küçük düşürmekten başka bir derdi olmamasına karşın askeri suyun başındakinin dahi ne hikmetse öve öve biteremediği "enfes" filme hiç değinmeyelim. Teğet geçelim...

Ama bazı konuları da netleştirmeye çalışalım. Mesela vatan ne demektir Sevan Bey, düşman kimdir? Öyle bir konuşuyorsunuz ki sanki bütün dünya ülkeleri sınırlarını kaldırmış da, bir biz kalmışız sınırlarını korumakta direnen. Binbir güçlükle kazanılan bu topraklarda bugün, her türlü kutsal değere saygısızlık yapabilme hakkını kendinde görenlere hala daha laf yetiştirebilmemizin bedelini atalarımız gözlerini kırpmadan canlarıyla ödedi sayın Nişanyan. Size saçma gelebilir ama atalarımızın canları pahasına korudukları bu toprağa göz dikenlere biz aile arasında "düşman" diyoruz! Haberiniz olsun bizimkinin dediği gibi: düşmanımız, düşmanlığından vazgeçinceye kadar, biz de onun -kusura bakmayın ama- amansız düşmanıyız. Bunlar size çağdışı ya da banal gelebilir ama inanın siz de kazın ayağını hiç görmemiş gibi önermelerde bulunuyorsunuz. Ne yiyip içtiğinizi söylerseniz, belki biz de çağdışı kalmış aklımızın zincirlerini kırabiliriz... Yurtta barış, dünyada barışmış! Savaş zorunlu olmadıkça cinayetmiş! Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa gönderen analar gözyaşlarınızı dindirsinmiş! Peh peh heh siz bunlara sakın kulak asmayın.

Biz yine dönelim sizin deyiminizle kan-vatan-düşman edebiyatının zirvesi Kemal Paşa’nın Gençliğe Hitabe adlı eserine. Belli ki sizin de Türk Gençliği’ne seslenesiniz gelmiş, Kemal Paşa’dan ne eksiğim var bir de ben seslenivereyim demişsiniz.

Size göre Türk Gençliği’nin birinci görevi insan olmakmış. Buradaki önermenizi isterseniz anlamazlıktan gelelim ki, kalplerimiz kırılmasın. Yaradılanı yaradandan ötürü sevip, aşkla baktığında da yaradanı yaratılanda gören bir kültürün gencine biricik temel olarak insan sevgisini gösteriyorsunuz. Bize bağımsızlık denmişti ama demek bağımlıyken de insan sevgisini gösterebiliyormuş. Demokrasi, barış, hak ve özgürlüklerden sonra güncel masallar sözlüğümüze sevgiyi de eklemiş oldunuz böylece. Sevgi kavramı dahi eğer bu oyuna alet edilebiliyorsa, tahmin edebileceğiniz gibi saygının geçerliği de kalmaz haliyle… Sizin bu ülkeye en ufak bir saygınız kalmamış olmasına karşın, bu ülkenin yurttaşları düşüncelerinizi söyleme hakkınıza saygı göstermeliler, değil mi sayın Nişanyan! Büyüklük hep bizde kalsın sayın Nişanyan ama bu kadar basit de yapmayın provokasyonunuzu, çok belli oluyor çünkü... Biraz daha zeka katın, aldığınız paraların hakkını verin!

Sonra neymiş? Yaşamımız boyunca, insanlara güzelliği, aklı ve adaleti öğretmeyi görev bilecekmişiz. Güzellik deyince kör olası gözümün önüne nedense hep 1923 Cumhuriyeti geliyor. O karanlık günlerin ardından küllerinden yeniden doğan bir ulusun, oya gibi işlediği ülkesinin estetik anlayışı bugün nasıl bu hale gelir aklım almıyor. Yarım aklıma aklı hür vicdanı hür kuşaklar geliyor Sevan Bey, siz aklı öğret dedikçe. Sevan Bey bunları nasıl anımsamıyor/bilmiyor/bilmezlikten geliyor olabilir derken verdiğiniz son ödevim gözüme çarpıyor bu kez: Adalet! Kalkınmayı kastediyor kendisi herhalde diyorum kendi kendime…

Küçük oteller rehberine ulaşmanın bile bir bedeli varken, bilgimi bedel beklemeden paylaşmamı bekliyorsunuz benden. Herhalde Kemal Paşa’nın anne tarafından köylüsü Yunus Emre’ye

Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan


diyerek bir selam göndermek istiyorsunuz. Biz zaten bu dünya malına sarılmadığımız için vatan uğruna yaşamlarımızı hiçe saymaktan çekinmiyoruz Sevan Bey. Bizim gördüğümüzü gözleriniz görmez, duyduklarımızı kulaklarınız duymaz, anlatsak da anlayamazsınız bildiklerimizi. Bu işler sırdır Sevan Bey, o yüzden sizin aklınızı da fazla karıştırmadan okumayı sürdürelim akıl karıştırmak için güncellediğiniz seslenişi.

Komşusu açken tok yatmamak töresinde olan Türk Gençliği’ne çevresindekilerin hayat yükünü bir nebze hafifletme çabası göstermesini istiyorsunuz. Bunu yaparken de Türk mü, yoksa Hindu mu, Yamyam mı sormayacaksın diyerek Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitleri'ne şiirinden kopardığınız bu mısra ile taşı gediğine koyduğunuzu düşünüyorsunuz. Yamyam diyerek kastettiğiniz Afrika kıtasının yerli halkları ise o masumları Avrupa’nın barbar halkları İngilizlere, Almanlara, Fransızlara ya da İtalyanlara, Amerikalılara soracaksınız, bize değil. İngilizlerin sömürüsünden hala yakasını kurtaramamış Hindulara da Taç Mahal’i sorun lütfen. Size Hindistan’da kurulan büyük Türk devletlerinden Babür İmparatorluğu’nu anlatsınlar ayaküstü…

İnsanı, galiplerin hasbelkader çizdiği sınırlara sığmayacak kadar kıymetli bir hazine olarak sunuyorsunuz. Hiçbir sınır tesadüfen çizilmez sayın Nişanyan. Hele bizim çizdiğimiz sınır -korkmayın ama- kireçle değil kanla çizilir. Unutmayın ki, bu topraklarda bugün siz Gazi Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi‘ni umarsızca kesip biçebiliyorsanız bu haklı yengimize karşın yendiğimize fazladan verdiğimiz değerdendir. Şunu da asla unutmayın lütfen sayın Sevan Nişanyan, insanlık doğuştan gelen değil, sonradan elde edilen bir makamdır! İnsan hakikaten hakikatten konuşuyorsa insandır...

İçeriden ve dışarıdan kötü yüreklilerce çevren sarılmış olsa dahi sen onların kötülüğünü bahane etmeyerek iyilikseverliğini sonsuza kadar koruyup kollayacaksın diyorsunuz. Hiç düşünmeden yazıyor gibisiniz... Kötülüğün tutsaklık olduğunu, manevi özgürlüğü ve bağımsızlığı ancak insan olmakla kazanabileceğimizi söylüyorsunuz. Bu düşüncelerinizi lütfen ekmeğini yediğiniz diğer ülkelerin gençleriyle de paylaşın...

Düşman bütün tersanelerine girmişse, vazifeye atılmadan önce düşüneceksin. Önce, düşman mı diye soracaksın. (Çünkü bugün düşman olan yarın dost olabilir.) Sonra onu kendine düşman etmek için ne hata yaptığını düşüneceksin. (Çünkü düşmanlık, herkes için ağır bir yüktür.) Gönlünü kazanmayı deneyeceksin. Tersaneyi beraber işletmeyi teklif edeceksin. (Öylesi her ikiniz için daha kazançlı olabilir.) Sonuç alamasan, bir tersane uğruna düşman olmaya değer mi diye bir kere daha kendine soracaksın. Bunları yapabilirsen, inan, dünyanın tüm tersaneleri senin olur. Tüm ordular sana boyun eğer. Tüm kalelerini terkedecek gücü ve güveni kendinde bulursun

Yukarıdaki paragrafı yazdığınızda dahi biz susuyorsak, söylenecek sözün kalmadığını belirtecek sözün dahi kalmadığı noktada olduğumuzdandır Sevan Bey! Bu nokta sizin bizi çekmeye çalıştığınız noktadır işte. Biz o noktaya geldiğimizde gerçekten susar ve bizlere sözü verilen muradımızı beklemeyi sessizce sürdürürüz. Sesimiz çıkmıyorsa, korktuğumuzdan değildir! Sabrın sonunun selamet olduğunu, güneşin balçıkla sıvanamayacağını, bizlerin zamanı geldiğinde savaşa güle oynaya gittiğimizi siz de çok iyi biliyosunuz sayın Sevan Nişanyan. Tuttuğunuz yolun sonu yoktur. Bizim bugün bunları konuşuyor olmamız yakın zamanda kopacak kıyametin habercisidir. Yarın hesap günü geldiğinde sizleri yargılayacak olan ne askeri ne de sivil mahkemeler olacaktır. Sizleri yine kendi vicdanlarınız yargılayacaktır. Ve ne yazıktır ki bizlere insanlığı öğretme cüretini gösterebildiğinize göre, bugün çok güvendiğiniz vicdanınızın hükmünden yarın kaçamayacaksınız. O yüzden gelin yol yakınken şansınızı zorlamaktan vazgeçin...
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Taraf'ın B.ku Çıktı!..

İletigönderen bezgin » Prş Şub 11, 2010 2:36

Bu sakirtler ne bicim müslüman ben daha bunu cözebilmis degilim, ortada darbeye tesebbüsten hüküm giymis tek bir kimse yok, sadece üzerlerine atilan lekeden kurtulmasina, izin verilmeyen daha iddianamesi bile sunulmamisken, gazetelere servis edilen, günde 24 saat televizyonda bangir bangir onuru, gururu ayaklar altina alinip teshir edilen ve tüm bu acimasizca karalama kampanyasina dayanamayip acindan ölen, intihar ettirilen, sakat kalan insanlar ve geride biraktiklari acili yakinlari var.

Siz olsa olsa Amerikan müslümani olursunuz sakirtler.


POSTAL YALAYICILAR

Resim
Bugün canak yalayanlar yarin postal da yalamaktan utanmazlar (Neden utansinlar ki, bkz: Check-in Altan, oglu Ahmak Altan) Cünkü bu tiplerin esas derdi "sofrada oturmak", yagmadan sebeplenmek, bu sofrada efendilerinin görgüsüzce saldirdigi ziyafetten ve agizlarin kenarlarindan düsen kirintilardan fare gibi tirtiklamak, efendinin kapisini it gibi beklemek, her ne "taraf"tan gelirse gelsin gücün yaninda durmaktir.

Bunlarin örnekleri Osmanli'da da vardi. Soysuz padisahin kicini yalayan "saray münevverleri", Istanbul'u Konstantinapol yapan yabanci katillerin postallarini yalamakta bir sakinca görmediler. Tarih tekerrürden ibarettir. Simdi benim merak ettigim Ahmak Altan'nin vatani tek mi cift mi kadin memesine satacagi veya baska bir deyisle meme icin vatan satanin baska neleri sattigi ve satacagidir.

Sanirim Ahmak Altan sütten erken kesilmis, onun icin akli fikri memede. O ne hasrettir ki bugün adami halkindan, yurdundan eder. O ne memeymis ki Ahmak'i her türlü caniligi yapan ruhsuz bir hayvana cevirmis. Bir pavyona da böyle bir pezevenk yarasirdi zaten. Bu meme takintisini Ahmak Altan soktu kafama, düsündüm de ne yüce bir adam, tam bir dahi. Tabi ya memeler dururken vatanin lafi mi olur? Satin gitsin meme askina!

Ahmak Altan postalin tadini iyi bilir. Yurtseverler 12 Eylül'de iskencehanelerde katledilirken, yurtsever kanlari oluk oluk karakol kanalizyasyonlarina dökülürken, bu Ahmak onlari seksomanyak olmakla itham edebilmisti. Eee ne de olsa kafasi her daim sekste oynasta. 12 Eylül'ün postalini yalamakta sakinca görmeyen Ahmak Kandil'de postal fetisizminin doruklarina variyor, ahval degistigi icin bir kez de PKK postalinin tadina bakiyordu. Güc dengesi degistikce postal gurmesi Ahmak sabirsizlaniyor, postal kokulari rüyalarina giriyor. Amerikan postali fantezisi onu daha da fantastik daha da ezoterik yazmaya itiyor. Anlasilan Amerikan postalini yalamadikca Ahmak'a rahat uyku yok.

Hürriyet fantezisine gelince: Bunun neden olamayacagini gayet iyi biliyoruz. Milliyet kadrosunda pisen ajanlara neden gazete, pardon pavyon kurduruldugunu gayet iyi biliyoruz. Güce nerede daha iyi "hizmet" verebilecegini gayet iyi biliyoruz.

Ama gel gör ki Ahmak bu isin kralidir, tiraj kaygisi yok, halka yani okurlara karsi bir sorumluluk yok, Amerika'dan bu ay cekim gelir mi acaba endisesi yok. En iyisi vatani toptan iki cift meme ucuna satmaktir. Birileri tepisirken dünya zevklerinin tadina varmak, özgürlükcülük oynamaktir. Hic süphesiz Ahmak Altan bu isin kralidir.

Vatan yalilarinizsa kösklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, Ankara kaldirimlarinda gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, 4C'nizse,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, onun masasi, uyusturucu tüccari, irkci katiliyse, Irak'in genc kiz olamamis cocuklarina tecavüz edip öldürmekse,
vatan, fazlaliksa bir cift kadin memesine satilan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

Nazim Hikmet'in "Vatan Haini" siiri günümüze uyarlanmistir.

O degil de yaptiklari yalan haberler ve uydurma raporlarla tekrar tekrar kime "hizmet" ettigi tescillenmistir bu "hizmetkarlarin". Ama birseyin farkinda olsunlar: "Hizmet" ettikleri düzen onlari da düzmekten cekinmeyecektir. Cünkü emperyalizm dogasi geregi vahsidir, ac kaldiginda kendi yavrusunu bile rahatca yer.




Bir Darbe Oldu

Resim

Anlasilan "sakirt" kafalar "hizmet"in programiyla kaskalin olmus, radyasyonu bile gecirmeyen bir CIA yalitimi var helal olsun. Bunlari ne kadar mor edersek edelim, rezilliklerini, kepaze yalanlarini ne kadar ifsa edersek edelim, onlar ayni teraneleri okumaya devam edecekler. CIA'nin pis kokusu her "taraf"larina nüfuz etmis cünkü.

Türkiye'de bir darbe coktan olmustur ve kiclarini yaladiklari sermayenin cikarina daha da ilerlemektedir. Darbeyi yaptiniz ama bir siz uyanamadiniz durumunuza. Zavalli algi fakiri sakirtler, gecikse de hasretle bekledikleri darbeleri olmus, tef calip oynayacaklarina paranoyakca saga sola saldiriyorlar.

Hür-Salon pasasi darbe yapti ve sikiyönetimin bütün kurallarini isletti orduda. Her darbenin tipik uygulamasi olan yurtsever subaylarin tasfiyesine basladi, orduda ülkesini seven tek adam kalmayincaya kadar da devam edecek, eh sen de Türk askerlerini sadece Amerikan filmerinde görürsün, onun disinda Ahmak Altan ve onun ahmak takipcileri yakinda özlemle bekledikleri Amerikan askerinin postalini yalamaya baslarlar. Buna ne denir vuslattan baska. Fitnos Hocalari gibi arzuyla sarilirlar cuval tecavüzcülerine.

[img]http://www.marmarahaber.net/upload/Image/2009/agustos/07/cuval_akp_erdogan_ahmet_akgul_1.jpg[/img]

Resim
Eserinle ne kadar gurur duysan azdir Pasam. Bugünleri rüyalarinda bile göremeyecek olan soytarilar senin sayende kral oldular. "Nur" icinde yat.


Resim
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Taraf'ın B.ku Çıktı!..

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Mar 23, 2010 21:39

Taraf PKK Ağzıyla Tehdit Ediyor

Haberiniz.com/Özel – Aşağıdaki satırlar bugünkü Taraf gazetesinden alındı. Güya Diyarbakır’da yapılan Nevruz kutlamalarını haber etmiş. Kullanılan ifadelere bakarsanız sanki terör örgütünün yayın organı. Habere verdikleri “Savaştan önceki son çıkış” başlığıyla da terör örgütü ağzıyla devleti tehdit etmekten uzak durmamışlar.

“Evet, illa ki Abdullah Öcalan’ı destekleyen sloganlar atılıveriyor, illa resmi veya konuşma kayıtları bir yerlerden kendini gösteriveriyor. Ama, “Apoculuğun”, ne kadarı aslında devlete protesto, kimliğin “inadına” en radikal perdeden ortaya konması, ne kadarı PKK’ya fanatikçe bir destek, orası tartışılır. Dalga, dalga süren KCK operasyonları, “taş atan çocukların” davaları, devlet tarafından son dönemde barışçı değil sert tedbirler alınması, Newroz kalabalığının bu yıl daha kalabalık, kimliğini ortaya koymakta daha bir inatçı olmasına neden oluyor. Kürt siyaseti 19 yüzyıldan beri var olan, Türk milliyetçiliği ile neredeyse yan yana büyüyüp gelişen bir politik akım. İnkâr etmek, yok etmek mümkün değil.

………

İşte bu geçmiş nedeniyle de, hem devletin, hem de ulusal medyaya yansıdığı kadarıyla Türkiye’nin Batısından bakanların gözlerine batan “yasak simgelerin” ötesinde, Kürt siyaset dünyasının, tüm baskılara, halen süren redde karşın renkli, çoğulcu bir dünyası var.

………

Pazar günkü Newroz kutlamalarından önce Öcalan’ın satır arasında, şiddetin geri dönüşünün tek çare olduğunu işaret ettiği iddia edilen son mesajı, Newroz günü de Murat Karayılan’ın “çatışmalar başlayabilir” yolundaki sözleri, barışın yakında unutulan bir kavram olabileceğini düşündürüyor. Belki de, Osman Baydemir’in Newroz konuşmasında verdiği türden barışçı, “kurşunların yağması yerine karanfillerin verilmesini” telkin eden türden mesajların son örneklerini duyuyoruz. Belki de bu Newroz, savaştan önceki son çıkış idi. Belki de, bu Newroz’u resmi-gayri gayri-resmi olarak ayrı gayrı değil, bir yolunu bulup beraber kutlamak gerekiyordu.”

Bu da PKK-Kongra-Gel’in Nevruz mesajı. Aradaki benzerlikler çok düşündürücü:

“Kongra-Gel Başkanlık Divanı, Kürt halkı ve Mezopotamya halklarının Newroz bayramını kutladı. Kongra-Gel, “2010 Newroz’u güçlü bir hamle ile Kürt halkının ulus birliğini oluşturacak adımdır” dedi.

Kongra-Gel Başkanlık Divanı Newroz mesajında, “2010 Newroz’unun Kürt halkının iradesini engelleyenleri yakacağı”nı belirtti.

2010 Newroz’unun özgürlük çığlıkların yankısı olacağını ifade eden Kongra-Gel, “Görülüyor ki 2010 Newroz’u güçlü bir hamle ile Kürt halkının ulus birliğini oluşturacak adımdır. Bu da Kürt ulusal konferansın zemini olacaktır” dedi.

Bu Newroz'un direniş ve özgürlük Newroz’u yapılması istenen mesajda, ''Bu Newrozla birlikte Kürtlerin ulus birliği adımı atılacak ve Ulusal Kongre'nin zemini oluşturulacak'' denildi.” (http://www.firatnews.nu/index.php?rupel=nuce&nuceID=23341)


Haberiniz.com, 23 Mart 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Taraf'ın B.ku Çıktı!..

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Mar 24, 2010 14:43

''BOP, BOP'u kenefte bulur'' diye boşuna söylememişler...
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Önceki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x