
“Tarihi siz unutsanız da tarih hiç unutmaz!” Tabii aldırış eden varsa... Barzani aşiretinin şeyhi, ağası ve artık resmen kabullendiğimiz “Kürdistan Devletinin” Başkanı Mesut Barzani, bu sefer Türkiye’ye geldiğinde, Dışişleri Bakanımız tarafından “ağabey” olarak karşılandı... Hatırlayalım - hatırlatalım; Barzaniler ne? Mesut Barzani ve babası Molla Mustafa kim? Altmışlı yıllarda o mollanın “peşmergelerinin”, postallarını biz veriyorduk ve TSK, bu peşmergeleri PKK ile mücadelede taşeron olarak kullanıyordu...
1960 sonralarında, Molla’nın zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a ve Başbakan Süleyman Demirel’e, gazeteci kardeşim Hulusi Turgut aracılığıyla gönderdiği arz-ı ubudiyet eden, Irak Araplarının tahakkümüne karşı Türkiye’den yardım isteyen arzularını hatırlayalım ve başta Davutoğlu’na hatırlatalım. Kendisini “Kürdistan Devrim Ordusu Başkomutanı ve Irak Kürdistanı Demokratik Parti Genel Başkanı” olarak takdim eden Molla, özetle, şefaat diliyor ve Irak’ta Araplara karşı TC devletinden “Müslüman ve sulhsever Türk kardeşlerimizden, Kürt kardeşlerinizin zulüm altında tutulmasına ve imha edilmesine karşı” yardım istiyordu!
Diyordu ki: “Bizim halkımız, kendisini feci hayat şartları altında bulmakta ve en ufak varlığı dahi tehdit edilmektedir. Bu durumda, siz Ekselânslarına ve vasıtanızla hükümet ile Türkiye Cumhuriyeti’nin halkına, Müslüman Kürt kardeşlerine yardım etmelerini istemekten başka çare bulamadık. Bu yardımınız, bizi imhâ edecek savaşın durdurulması için Irak rejimine her ne şekilde olursa olsun baskı yapmayı denemek ve diğer taraftan hastalık, tahsil imkânsızlığı ve yoksulluk altındaki halkımıza her alanda moral ve malzeme yardımı yoluyla olabilir.”
Bu dün, dündü ve bugün de bugün... Barzani’nin oğlu Mesut “ağabeyimiz” TC devletimin eşit muhatabı ve TC ondan yardım bekliyor!
Tarihte Barzaniler
Musul vilayetindeki Barzani aşireti Osmanlı döneminde de, bölgede en fazla nüfuz sahibi olan aşiretlerden biri haline gelmişti... Bir zamanlar Nihri şeyhlerinin tebaaları iken son yıllarda bölgenin en nüfuzlu beş şeyhliğinden biri haline gelmişlerdi. Bu durum, gücünü Zibariler’den alan Musul’un Osmanlı valisini çok rahatsız ediyordu. Meşrutiyetten sonra çok dindar Barzaniler, dinsiz olduğuna inandıkları İstanbul hükümetine ve yeni hükümetin vergi alma, asker toplama vb. merkezi hükümet baskılarına karşı hükümet kuvvetleriyle devamlı çatışma halinde idiler. Barzanilerin başı Şeyh Abdülselam, başka şeyh ve liderlerle de arasını düzeltince Bab-ı Âli’nin endişeleri büsbütün arttı ve 1914 yılında hükümet kuvvetleri Barzanlara saldırdılar ve mağlup ettiler. Şeyh önce Urumiye’ye, sonra Tiflis’e kaçtı. Ruslara sığındı. Maksadı İran’da Simko ile buluşmaktı, ama yolda muhtemelen, Osmanlılar’dan para alan haydut Simko’nun bir tertibi ile tuzağa düşürüldü. Osmanlılara teslim edildi. 1914’ün sonunda asılarak idam edildi.... Ailenin her halde Türklere karşı bir kuyruk acıları vardır!
Bukalemun
Bir yabancı yazar Barzanileri “bukalemuna” her ortam ve zemine göre renk değiştiren canlı türüne benzetmiş... Kürt kökenli yazar Kamal Said Qadir, Barzanilerin seyrini şöyle anlatıyor:
11 Eylül 1960’da, “Kürdistan Demokratik Partisi (KDP” kurucusu ve şimdiki Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’nin liderliğinde, Irak merkezi hükümetine başkaldırdılar. Başlangıçta, bir halk hareketi sanılan başkaldırı, aslında Sovyet KGB’sinin planı ve manipülasyonu idi... Rusya’nın Batıya ve de Türkiye’ye karşı planlarının parçasıydı... Molla Mustafa’nın Sovyetlerle bağları eski idi; Molla, İran’daki, kısa ömürlü “Mahabat Kürt devletinin” çökmesi üzerine Rusya’ya sığınmıştı.. 1961 Haziranında, KGB Başkanı Alexander Shelepin, Komünist Partisi Genel Sekreteri Kruşçev, kod adı “Reia” olan Molla’nın, Irak, İran ve Türkiye Kürt halklarının “Bağımsız Kürdistan” kurmaları için kullanılmasını önermişti... Bu başarılı olursa hem ABD, hem Avrupa devletleri ama öncelikle Türkiye güç duruma düşeceklerdi!.
Kürt ayaklanması başlayınca KGB, Molla Barzani’den Kürt hareketinin lideri olmasını önerdi... Sovyetler Barzani’ye silah ve teknik danışmalık yaptılar... Ancak KGB Barzani’den umudu kesti ve 1973’de onunla bağlarını kopardı... Bundan sonra da Molla Barzani Amerika’ya yanaştı, sonra Amerika’ya sığındı ve 1979’da orada öldü.

Mesut Barzani
Oğlu Mesut, önce Türkiye’ye karşı mücadele etmişken 1992’de Ankara’ya yanaştı ve PKK ile mücadelede taşeron oldu.
Mesut, 1996’da, Kürt rakibi Celal Talabani’ye karşı Saddam Hüseyin’le ittifak yaptı!.. 2003’te, Saddam’ın devrilmesinden sonra, gene Amerika’ya yanaştı. Son bir not; Barzanilerin Molla döneminden beri Mossad’la da bağlantıları vardı ve şimdi gene de var!
Ne muhteşem bir “kariyer”, ne bukalemunluk değil mi?... Eğer bunları bilmiyorlarsa, sayın Başbakanın ve sayın Davutoğlu’nun dikkatlerine saygıyla arzederim. Bu adamdan, bu kabileden Türkiye’ye hayır mı gelir?
Son tahlilde
Birkaç yıl önce gene Barzani’den, Barzanilerden medet umulduğu sıra köşemde yazmıştım. Kürt sorununun kaynağı Büyük Kürdistan’sa, ana kaynağı APO-PKK-ABD üçgeni ve bu üçgenin de başka ayağı Barzanilerdir... Bugün üçü de Bağımsız Kürdistan’ı gerçekleştirmekte. Devletin içinde bazıları Barzani, Talabani ve PKK (APO) arasında çatışma çıkmasınu bekliyor ve bunun için de Mesut Barzani’den medet umuyorlar....! İlerde APO-PKK ve Barzani Türkiye’ye karşı birliktedirler ama sonra Türkiye’yi böldüklerinde aralarına “Büyük Kürdistan kimin olacak?” diye muhakkak rekabet girecektir... Ne var ki şu sırada Barzani’den yardım istemek abesle iştigal! Milletimizin bekası söz konusu ve Barzani’ye, Talabani’ye ihale edilemez, son tahlilde ve gerçekte umudumuz gene ve hâlâ TSK.
Altemur KILIÇ, 13 Haziran 2010