
Fransızlar milyonlarca franka mal olan ve “yarılamaz” sanılan “Majino” istihkam hattına güveniyorlardı... Ne var ki Hitler’in komutasındaki Alman ordusu “Majino” hattını çökertti ve Fransa, Almanlara teslim omak zorunda kaldı!
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Almanya’nın “Mahkumiyet” belgesi “Versay” (kendi deyimiyle ’diktasının’) intikamını almak vaadiyle iktidara gelen Adolf Hitler, Fransızların fazla mukavemet gösteremeyeceklerini anlamıştı... Çünkü Fransa’nın 3. Cumhuriyeti sorumsuz politikacılar, iktidar bunalımları, çıkarcı iş adamları ve satılmış bir basın tarafından, içinden çökertilmişti! Üstelik sözde aydınlardan oluşan bir “Beşinci Kol” da vardı...
Fransız ordusu da sorumsuz politikacılar tarafından saf dışı edilmiş, değerli komutanlar, Fransızların deyimiyle “Limoje” edilmişler yani kızağa çekilmişlerdi. Komuta kademelerinde, Gamelin, Petain gibiler vardı!
Majino Hattı...
Fransızlar milyonlarca franka mal olan ve “yarılamaz” sanılan “Majino” istihkam hattına güveniyorlardı... Ne var ki “Majino”, ’beş frank’ bile etmedi. Alman ordusu “Majino” hattını arkadan, yandan yardılar... Fransız Ordusu mukavemet edemedi teslim oldu!
Hitler sevinçten dans etti sonra muzaffer ordusunun işgal ettiği Paris’te Eiffel Kulesinden “İşte Paris” diye dünyaya meydan okudu... Sonunda Fransa, Avrupa ve Dünya ona kalmadı ama olanlar 3. Cumhuriyete ve Fransızlara oldu.

Başından beri iç tehlikeleri fark eden General De Gaulle de Fransa işgal edildikten sonra, Hür Fransız Birlikleri’ni kurdu... Fransa içindeki direnişçiler Alman işgalcilere karşı amansız bir mücadele verdiler...
Atatürk, daha Büyük Savaştan önce ileriyi görmüş ve muhtemel Alman ve İtalyan saldırılarına karşı bölgesel paktlar kurulmasına çalışmıştı...
Fakat “Majino” hattı konusundaki görüşünün ne kadar doğru olduğu anlaşıldı... Daha Kurtuluş Savaşında “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” demişti... O “satıhta” bir milletin ordusunun maneviyatı olmazsa ve ülke içinden çökertilmişse, bu gibi “beton ve çelikten” istihkamların, ne kadar sağlam yapılırlarsa yapılsınlar işe yaramayacağını daha Alman saldırısından önce söylemişti...
Çin strateji uzman Sun Tzu der ki: “Düşman ülkesini, içerden casuslar, ajanlar vasıtasıyla, rüşvet vererek hile ve desiseyle çökertin... Silaha gerek kalmaz.” Çinliler bu yöntemi, Türk Uygur devletini yenmek için başarıyla kullandılar... Tarihin bu yaşanmışlarından çıkarılacak dersler hele şu sırada çok!
Darbeler

Dünya tarihindeki ünlü örnekler:
* Jül Sezar (Julius Caesar) bir darbe kurbanı olmuştur ve bazı Roma imparatorları iktidara darbeyle gelmiştir.
* 1799’da Napolyon da Fransa’da iktidarı bir darbeyle ele geçirmişti.
Kavramlar
Darbeler konusunda kavramları doğru tespit etmek gerekli... “Hükümet Darbesi” Fransızca, “Coup d’Etat” İspanya ve Latin Amerika ülkelerinde “Pronocıemento”. Bir subay ve siviller grubundan subay ve sivilden oluşan bir “Cuntanın” hükümeti devirmek teşebbüsü... Maksat ülkede koşulları ve olayları bahane ederek mevcut hükümeti devirmek. Yakın tarihimizde bunun örneği “27 Mayıs albaylar” darbesi... Gerçi bu harekete bahane -mazeret- ve sebep olacak ve çoğu tahriklerle oluşturulmuş koşullar ve mevcut hükümetin aymazlıkları, hataları vardı ama durum, seçimlerin yenilenmesiyle normale dönüştürülebilirdi. Fakat buna vakit kalmadı, kasten imkan bırakmadılar... Son tahlilde ve işler o safhaya geldikten sonra bir iç savaşı önlemek için bu hareket kaçınılmaz olmuştu... Müdahalelere, özellikle 12 Mart Muhtırasına ve 12 Eylülde Ordunun idareye fiilen el koyması müdahalesine ve 28 Şubat Müdahalesine gelmeden önce suçu, paşaları kontrol etmekte aciz kalan politikacılarda aramak gerek.. Askerler bu müdahalelerini gerçi iktidar için yapmadılar ama iktidarda kaldıkları müddetçe büyük yanlışlar yapıldı... Clemanceau’nun dediği gibi “Süngüyle herşey yapılır da üstüne oturulamaz”
Bugünkü darbeler iddialarına gelince... Bu konuda son sözü söylemek güç... Bu, çoğu yakıştırma iddialarla Türk Ordusunu hırpalamak yanlış ve maksatlı... Asıl suçlular, Türkiye’yi darbe yapılacak değil, ama müdahale düşünülecek ortama getirenler... Önce onları sorgulamak gerekir!

Eyfel Kulesi’nden ‘İşte Paris’ diyerek dünyaya meydan okuyan Hitler de sonunda kendisini ve ülkesini büyük çöküşten kurtaramadı.
Altemur KILIÇ / 6 Aralık 2009, YENİÇAĞ