
Türk Milleti, tarihinde her zaman alicenap, hoşgörülü olmuş, hatta kendisine yapılmış düşmanlıkları dahi unutmuş ve bağışlamış bir millettir... Bunun bir simgesi; Kurtuluş Savaşında Muzaffer Komutan Gazi Mustafa Kemal’in, savaş alanında yoluna serilen Yunan bayrağını çiğnememesi ve Yaveri Muzaffer’e (amcam) “Kaldırın bu bayrağı. Bayrak bir milletin onurudur” demesidir!
Sözde “korkunç Türk” denir ve sözde soykırımlar hep başımıza kakılır da yabancı milletlere gösterdiğimiz hoşgörü ve yardımlar nedense hatırlanmaz... Ne var ki Avrupa’da Türklerden, “Grand Turc”, “Senyör” ve “Muhteşem” diye söz edilmiş ve fakat Kanuni Sultan Süleyman’ın - Muhteşem Süleyman- Fransa’ya, Fransa Kralı 1. François’ya yardımları sonra unutulmuştur!
Herhalde “hınzır” bir millet değiliz. Hınç almasını bilmeyiz ve düşmanlarımıza karşı bile “hınzırca” hesaplar yapmayız... Fakat yaptığımız iyilikler unutulur...
‘Kahramandan daha kahraman’
Yakın tarihimizde, Kore savaşındaki katkımız, Kunuri’de Amerikan ordusunu Türk Tugayı’nın kurtardığı unutuldu...
Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Avrupa’yı hatta Amerika’yı tehdit ederken, bu devletler başta Türkiye’yi kendi deyimleriyle,“Northern Tier” -Kuzey Hattı- daha doğrusu ileri karakol veya sarf malzemesi “top yemi” sayıyorlardı ama Kore savaşındaki Türk askerlerinin başarısı -kahramanlığı ve gücü, bu savaştaki rolümüz üzerine o zamana kadar dışladıkları NATO’ya tam üye olarak kabul etmek zorunda kalmışlardı... Bugünkü AB durumuna benzemiyor mu?
NATO Başkomutanı Alexander Haig’in o sırada söyledikleri gene anlam kazanıyor. Genç subaylarla konuşurken bir subayın, “Sovyetlerden kurtulmak için, neden Orta Asya’daki milyonlarca Türk’ten yararlanmayız?” sorusuna general, “Evet Türkler bizi kurtarırlar, ama sonra bizi onlardan kim kurtarır” cevabını vermişti. Aynen öyle!
Amerikalılar, Birinci Tezkerenin geçmemesini hiç affetmediler. Irak’ta askerlerimizin başına çuvallar geçirdiler ama Kunuri’de Amerikan ordusunu Türk Tugayının kurtardığını, MacArthur’un Türkler için “Kahramandan daha Kahraman” dediğini, Ordu Komutanı General Walkerin, Tugay Komutanı rahmetli General Tahsin Yazıcı’ya en büyük Amerikan madalyasını verdiğini unuttular... Hoş Tahsin Yazıcı’yı biz de unuttuk. Yassıada’ya tıktık ya!
Unutulan savaş!
Aslında Kore Savaşı da unutulan bir savaş. Hatırlatalım: İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kore, 38. Paralelle ikiye ayrılmıştı. Kuzeyde Komünist yönetim, Güneyde de Sygman Rhee başkanlığında Amerika yanlısı bir hükümet Demokratik Halk Cumhuriyeti.
Kore savaşı, 25 Haziran 1950’de Kuzey Kore ordusunun, 38’inci paraleli geçerek Güney Kore topraklarını istilâsıyla başladı.
Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Teşkilâtı toplanarak, üye devletlerin katılmaları ile meydana gelecek bir ordunun, derhal Güney Kore’nin yardımına gönderilmesine karar verdiler. ABD başta olmak üzere on beş devlet asker, beş devlet de para ve sağlık malzemesi yardımında bulundular. Kore’ye ABD, İngiltere, Türkiye, Yeni Zelanda, Belçika, Filipinler, Kanada, Yunanistan, Lüksemburg, Habeşistan, Avustralya, Fransa, Güney Afrika Birliği, Hollanda ile Kolombiya asker gönderdi. Kuzey Kore’ye Çinliler yardım edince ve ordu gönderince savaş büyüdü.
Türkiye, Kore Savaşına 17 Ekim 1950 tarihinde General Tahsin Yazıcı komutasında 5.090 kişilik bir tugay ve değiştirme birlikleri gönderdi... Askerlerimizin bir omuzlarında Türk bayrağı diğerinde Kuzey Yıldızı amblemi vardı. Yazışmalarda kod adımız “North Star” idi. Bu birlikler dahil olmak üzere Kore’ye gönderilen subay, astsubay ve erlerimizin genel toplamı, 50.000 kişi civarındadır. Türk tugayının Kore bilançosu şöyleydi: 900’den fazla şehit, 2000 yaralı, 175 askeri kayıp, 234 esir (POW), 298 belirsiz.
Türk Birliği savaşa katılan BM Birlikleri arasında en az esir veren birlikti. Ve esirler de Çin işkencelerine rağmen hiç fire vermediler, boyun eğmediler.
Şehitlerin çoğu Güney Kore’de Pusan’daki şehitliğimizde yatıyor...
Neden katıldık?
Bu şehitler ve yaralılar boşuna mıydı? Uzaktaki, Kore’deki bu savaşa neden katılmıştık? Solcularımız-komünistlerimiz, buna çok karşı çıktılar hatta Barış Dernekleri kurdular. Kore Savaşı’na katılmamız NATO’ya katılmamızı sağladı ama daha önemli bir amaç vardı. II. Dünya Savaşı’nın bitip Soğuk Savaş’ın başlamasıyla Türkiye, uluslararası ortamda kendini yalnız bulmuştu... Sovyetlerin Doğu Anadolu’da toprak ve Boğazlarda üs ve ortak savunma talepleriyle karşılaştığı iddia edildi. Böylece Sovyet tehdidine karşı müttefik arayan Türkiye, NATO’ya tam üye olarak girmek istiyordu... Kore savaşına katılmamız ve başarımız bu yolu açtı...
Kore’deki tugayımıza ben de gönüllü olarak katıldım... Sebebi, Ordum bir savaşta iken orada, o saflarda bulunmaktı.
Türk Tugayı, Kunuri’de yaptığı savunma ile dünyanın takdirini topladı.
Sağ cenahımızdaki İngiliz Gloucester Alayının Komutanının “Sağ cenahımızı iyi ki Türkler tutuyor” dediğine ben tanığım...
Kore’deki karargahımız Suwon kasabasındaydı. Halkı yoksul ve perişan olan bu ilkel yörede Tugayımız, Koreli yetim çocuklar için bir yetimhane açtı. Tepesinde Türk askeri anıtı olan yörede bugün Samsung fabrikaları var.
Kunuri Savaşı
Çin kuvvetleri ile Kore’deki Türk tugayı arasında yaşanan savaş... 26 Kasım günü Çin kuvvetleri Amerikan 1. ve 9. Kolordularına ve bunlara bağlı diğer birliklere karşı çok güçlü saldırılara başladılar. Bu, 1950 Kasımında Birleşmiş Milletler birliklerinin bozulması ve büyük çapta geri çekilmesiyle sonuçlanmış, tüm Kore Savaşı’ndaki en zorlu muharebelerden biridir. Amerikalılar Çinlilerin sayıca çok üstün olduklarını ve bir çok noktadan saldırdıklarını anlayınca geri çekilme kararı verirlerken, bir yandan da Türk Kuvvetlerine Çinlilerle sıcak temas emri vererek, geri çekilmek için zaman kazanmaya çalışmışlardır. Bu müthiş ezici saldırı sırasında direkt ateş hattında kalan 5455 kişilik tugayımız on binlerce kişilik Çin kuvvetlerine karşı kahramanca direnmiş, 27-28 Kasım gece yarısı askerlerinin % 70’ini kaybetmek pahasına Amerikalıların az bir kayıpla geriye çekilmesine olanak yaratmıştır. Bu vesileyle Kore savaşında başarıyla savaş muhabirliği yapan meslektaşlarım; Hikmet Feridun Es, Alaeddin Berk, Selami Akpınar ve Selahaddin Sonat’ı rahmetle anıyorum...
Bir öneri: Kore filmi
Amerikan The Pacific dizisi üzerine, şu öneride bulunmak istiyorum; bir TV yapım firması, konulu yani belgesel değil, unutulan Kore Savaşı ile ilgili bir film veya dizi yapmalı.. Bu savaşla ilgili elde çok gerçek malzeme var.. Türk askerinin kahramanlık destanı, aşk, zor durumdaki ABD askerlerinin Mehmetçik tarafından kurtarılışı, Albay Tahsin Dora, General Tahsin Yazıcı’nın gösterdikleri başarılar, esir düşen askerlerimizin direnişleri ve her türlü işkenceye karşı göğüs germeleri, vs... Böyle bir filmde kullanılabilecek çok anım var... Mesela, Kürt kökenli Mehmetçiklerimizin gösterdikleri kahramanlıklar... Böyle bir yapıma sanırım Hyundai ve Samsung gibi Kore şirketleri de sponsor olurlar ve Genelkurmay da destek verir... Önermek benden!..
ATATÜRK DİYOR Kİ
“Gerektiğinde vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir.”
Altemur KILIÇ, 25 Nisan 2010