Tayyip Erdoğan’ın Harp Akademileri Oyunu!.. / Ahmet TAKAN

Tayyip Erdoğan’ın Harp Akademileri Oyunu!.. / Ahmet TAKAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Nis 02, 2012 22:33

Tayyip Erdoğan’ın Harp Akademileri Oyunu!..

İnanç sömürüsü AKP’nin en önemli siyasi gelir kaynağı. Bunun yanında diğer önemli gelir kaynağı ise çatışma ve gerginlik. Devamlı nemalandıkları önemli damarlar bunlar. İktidara geldikleri günden bugüne olaylara bir bakın. Ben burada tek tek sıralamayayım. Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirirken rejim krizine oynadılar, toplumu ve kurumları gerdiler de gerdiler. Milleti de “Köşk’e Müslüman Cumhurbaşkanı çıkaracağız” diye kandırdılar. En son parçalamalı eğitim yasasına bakın; dümen yine aynıydı. Kavga-dövüş arası inanç sömürüsü yapıp yasayı çıkardılar. Çıkarılan gerginlikler sonucu sinsi bir yasayla tevhid-i tedrisatın nasıl bitirildiği, federatif düzenin eğitim alt yapısının nasıl hazırlandığı “ustaca” gözden kaçırıldı. Yasa geçti, birkaç muhalif ses işin büyük cukka tarafını anlatmaya çalışıyor ama nafile. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti.

Bunları, oyunun daha büyük boyutunu gözden kaçırmamak için örnekledim.

Tayyip Erdoğan 23 Mart’ta Harp Akademileri’nde, general adayları genç subaylara konuşmuştu. İçeriye A.A muhabiri de dahil basın mensubu alınmamıştı. Tayyip Erdoğan’ın orada neler konuştuğu 1 Nisan’a kadar sır gibi saklandı!..

Önce gündeme denk düşen rastlantılara dikkat çekelim.

Ümraniye, Balyoz, İnternet Andıcı, Poyrazköy; muvazzafı-emeklisi, askerin topyekun yargılandığı davalardan hatırlayabildiklerim. Geçen haftayı başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ve askerlerin özel yetkili mahkemelere yaptığı sert protestolarla geçirdik.

1 Nisan Pazar gününe geldik. İstanbul’da Suriye düşmanları toplandı. Aynı gün A.A tüm abonelerine önemli bir haber geçti. Haber, Tayyip Erdoğan’ın Harp Akademileri’nde yaptığı sır konuşmanın içeriğiyle ilgiliydi. Öne çıkan başlık ise general adaylarına yapılan “darbe uyarısı”ydı.

Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile diğer komutanların da dinlediği ve 40 dakika sürdüğü bildirilen konferansta Tayyip Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’da ‘Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti’olarak tanımlanmıştır. Demokrasiden, hukuktan, laiklikten ve sosyal devlet ilkesinden sapmış bir Türkiye’nin çıkışı olamaz... Yakın tarihte, demokraside yaşanan kesintilere bakıldığında, hiçbirinden ülkenin kazançlı çıktığını görmedik. Her kesinti döneminde, ekonomi çok ciddi yaralar aldı, demokrasi sarsıldı, hukuk tartışılır hale geldi ve ülke on yıllarını heba etti” demiş.

A.A’nın haberinde Başbakan’ın konuşmasında TSK’nın yurtdışında barışın tesisi için üstlendiği misyonlara değindiği de vurgulanıyor ama ayrıntı yok. Herhalde, haber kaynağı buraları gazeteci arkadaşımızdan gizlemiş veya anlatmayı uygun görmemiş.

Başbakan, Seul’e-İran’a gitmeden Harp Akademileri’nde konuştu. Aradan 1 hafta geçti tam İstanbul’da Suriye toplantısı yapılırken konuşmanın içeriğini resmi kanaldan sızdırdılar.

“Niye?”nin peşine düştüm.

Önce askeri kaynaklara başvurdum. Konuşmanın satır başlarını aktararak sizlere sunduğum gündeme dikkat çektim. O gün içeriye basın mensubu alınmadığını ve 1 hafta sonra sızma yaptırıldığını hatırlattım, direkt olarak “bütün bumların manası ne” dedim. Ortak yorum şöyle:

“- Bir hafta sonra belki bir tepki oluşturulmak istendi. O gün bunları konuştuk deseler belki istedikleri tepkiyi alamayacaklardı.
- Başbakan’ın Genelkurmay’dan topa girmesini istediği bir konu olabilir. Bu Suriye de olabilir.
- TSK her türlü çatışmanın içine girsin düşüncesi olabilir.
- Genelkurmay Başkanı’nın üstünde baskı yapmak olabilir.
- Konuşmanın tam metnini gördünüz mü?”


Ben askeri kaynaklardan sorularıma cevap alabilmek için uğraşırken arkadaşım Bilun Çelik de emekli paşaların nabzını tuttu. Aynı sorulara şu yanıtları aldık:

Emekli Orgeneral Necati Özgen (Harp Akademileri eski komutanı):
“Kritik soru soruyorsunuz. Onun için beyanat vermek istemiyorum. Sıkıntılı bir soru.”

Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen:
“10 yıldır süren AKP yönetimi ve Başbakan ilk defa Harp Akademileri’nde konuştu. Bu açıdan önem kazanıyor. Bence bu konuşmanın bazı amaçları var. Birincisi, Başbakan, Ergenekon ve Balyoz süreçleri ile ilgili Türkiye’deki siyasi ağırlığı azaltılan TSK ile arasındaki buzları eritmeye çalışıyor. İkincisi, iç konjonktüre baktığımızda ve dış dinamiklere baktığımızda Başbakan’ın TSK’ya olan ihtiyacı hem içeride hem de dışarıda giderek artıyor. Dış politikada Türkiye, ABD’nin de teşvikiyle bazı açılımlar yapıyor. Şimdi de Suriye gündemde. Başbakan konuşmasında, Amerika ile beraber yürütülen dış politika açılımlarında da TSK’ya bu politikayı destekleme anlamında ihtiyacı olduğunu ima ediyor. Suriye üzerinden düşünecek olursak; Türk dış politikası Suriye’ye bir an önce müdahalenin yapılması istikametinde gelişiyor. Burada da TSK’nın kullanılması söz konusu olabilir. Bütün bunlar için Başbakan’ın ikna edici ifadelerde bulunduğunu görüyoruz. Siyasi anlamdaki iç mücadelelerde Başbakan silahlı kuvvetleri yanına çekmeyi istiyor ve bunun paralelinde gelişmeler de olabilir. Balyoz davası artık sonuca doğru götürülüyor. Türkiye’nin içerisindeki mücadelelerde Başbakan TSK’yı yanında görmek istiyor ve Balyoz’un ve Ergenekon’un TSK personeli üzerinde yaptığı olumsuz psikolojik etkiyi de yok etmesi mümkün değil de azaltmaya çalışıyor. Bunu fiiliyata da dökebilir. İfade ettiğim gibi hem içeride hem dışarıda Başbakan’ın TSK’ya olan ihtiyacı giderek artıyor.”

Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu:
“Başbakan, ‘neden darbe dönemlerinden bahsetti’ diye ona sormak lazım. Ama tabii ki her konudan bahsederken darbe dönemlerinin hakikaten ülkeyi hep 10 yıl geriye götürdüğü doğru bir yaklaşım tarzı. Ama o darbe ortamına nasıl gelindi, Türkiye devletinin mekanizmaları nasıl işlemez hale geldi onu söylemiyor. Önemli olan darbenin olmaması konusunda veya darbe yapılmamasının ortaya konması değil, önemli olan ülkenin darbe yapılacak ortama sürüklenmemesi. Anadolu Ajansı ve diğer basın mensuplarının toplantıya alınmamsı; doğru söylenen, içtenlikle söylenen bir takım konuların yanlış yönlere basın tarafından çekilebileceği endişesinden kaynaklanmıştır benim düşünceme göre. Ne söylerse söylesin, herkes kendine göre yorumlayacak ve ona göre bir takım yorumlarda bulunacak. Bu da Silahlı Kuvvetler ile hükümet arasında gerilime sebep olabilir ve halkın içerisinde bir hoşnutsuzluğa sebep olabilir. Onun için basın mensuplarının alınmaması daha sonra Anadolu Ajansı’na bir kaç haber verilmek suretiyle; tahmin ediyorum bunun önemli kısımlarının duyurulmasının tercih edilmesi, gerilim yaratmaması ve konunun başka yönlere çekilmesini önlemek amacıyla diye değerlendiriyorum.”

Yorumların ortak noktasında bir “sıkıntı” var ama kimse tam tarif edemiyor. Bu gerginliğin sonu ne olur, acaba?

Ahmet TAKAN, 3 Nisan 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Tayyip Erdoğan’ın Harp Akademileri Oyunu!.. / Ahmet TAKAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Nis 03, 2012 21:30

Harp Akademileri oyununda "Bombalanan" TC ve Atatürk

Tayyip Erdoğan’ın Harp Akademileri oyununun ikinci bölümünü bugüne bırakmıştık ki; yazacaklarımızı destekleyecek çok önemli yazılı bir belgeye kendiliğinden ulaştık. Belge de; STAR gazetesinde AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın yazısı.

Sakın “köşe yazısından belge olur mu” demeyin.

Yazan, Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı ve neredeyse beyninin dörtte üçü bir kimlik ise hem de bu isim o gün Harp Akademileri’nde bulunan ve konuşma metnini yazan isim ise; bal gibi olur.

Yalçın Akdoğan, “oyunun” şifrelerini öyle güzel vermiş ki;

    “Her yıl Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’nın verdiği ’Komutan Konferansı’nı bu yıl ilk kez Başbakan Erdoğan da verdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in davetiyle gerçekleşen konferansa (ağırlıklı olarak yüzbaşı ve binbaşı rütbesindeki) akademi öğrencileri, misafir askeri personel, öğretim üyeleri ve müdavim olarak adlandırılan kurmay subaylardan oluşan 800 kişi katıldı.”

Bence bu konuşmanın en önemli sırlarından biri “Genelkurmay’dan gelen davet mi” yoksa “Başbakan’dan gelen talep üzerine kabul mü” noktasıydı. Bu sır da açığa çıktı. Ayrıca, Anayasaya göre Başkomutan Cumhurbaşkanı’dır. Genelkurmay Başkanı tarihi(!) bir ilke imza attırmış oldu. Akdoğan, gayet açık yazmış ve Erdoğan’ın “mutlak iktidar benim” mesajını da hem Cumhurbaşkanı’na hem de Genelkurmay’a gayet ustaca iletmiş:

    “Siyasi iktidarın ve hükümetin başındaki isim olarak Başbakan’ın böyle bir konferans vermesi, konuşmanın içeriğinden bağımsız olarak büyük anlam ifade ediyor.”

Yalçın Akdoğan, Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını 15 net maddede özetlemiş. “Sır konuşmanın” AA tarafından servis edildiği gün de, dün de Yalçın Akdoğan’ın yazısında dikkatle baktım ama bulamadım. Bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanı veya Genelkurmay Başkanı, general adayı genç subaylara ATATÜRK ve onun ilke ve inkılaplarını içermeyen bir konuşma yap(a)mamıştı. Ne haberde ne de Akdoğan’ın köşesinde bununla ilgili en ufak bir ize rastladım.

Tam tersine AKP ve zihniyetinin yeni Kürt açılımı ile tezgahlamaya çalıştığı düzen, Harp Akademileri konuşmasında baş göstermiş:

  • “9 yıldır, terör sorununun salt güvenlik tedbirleriyle çözülemeyeceğini savunuyoruz, bu yüzden her alanda çok boyutlu çalışmalar yürütüyor, sosyal, siyasal, ekonomik ve diplomatik çözüm yöntemlerini devreye alıyoruz.
  • Köklü bir devlet geleneği, kadim bir medeniyete sahip bir millet olarak, sanal korkuları aşmak, sanal korku duvarlarını yıkmak, büyük düşünmek ve büyük adımlar atmak zorundayız. Büyük adımları, cesaretle, kararlılıkla, fedakarlıkla atacağımız, demokrasiyle ve hukukla yürüteceğiz.
  • Bu ülkenin her bir ferdini birinci sınıf vatandaş olarak görmek, insanlarımızı diliyle, inancıyla, milli ve manevi değerleriyle kabul etmek, korumak ve kollamak durumundayız. Bir tek kişinin bile dışlanması, ayrımcılığa maruz kalması, ötelenmesi, hor görülmesi, devlete güveni zedeler, adalet duygusunu törpüler ve küçük bir yaradan, bir kangrene dönüşür.”

Bunlar masum sanılabilecek ifadelerle Harp Akademileri’ne oradan da TSK’ya akıtılmış zehirlerdir.

Buradan, yeni Kürt (Erbil) açılımının üssü Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’ndaki son gelişmelere geçip “akademi oyunlarının” daha büyük fotoğrafını aktarmaya çalışacağım.

KDGM Müsteşarı Büyükelçi Murat Özçelik hem kurum içinde hem de Hükümette sıkıntıya düşmüş durumda. Bu sıkıntı pek de açık edilmiyor ama gelinen noktada Barzani’nin isteklerinin Türkiye’den cevap bulması çok önemli. Daha önce yazmıştık; “Barzani, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in bir fincan kahvesini içmek istiyor” diye. Bu aynı zamanda kilidin anahtarı. Şimdi Murat Özçelik’in yakın çevresine aktardığı şu cümlelere çok dikkat edin:

    “Her şeyi Başbakan’ın talimatıyla yaptım. Bu projenin sahibi Başbakan’dır. Tayyip Erdoğan yeni stratejide tek başına, yanında sadece asker duruyor. Kürt sorununu en iyi anlayan Tayyip Erdoğan.”

Büyükelçi Murat Özçelik, Erbil açılımını da şöyle savunuyor:

    “Örgüt ile Öcalan arasında iletişimde, Öcalan’ın saldırgan talimatları anında yerine getirilirken müspet talimatları yerine getirilmiyor. Bu nedenle Öcalan ile görüşmek çok ciddi riskler taşıyor. Örgüt ile müzakere Türk sorununu ortaya çıkarır. Bu nedenle legal yapıyla konuşmak gerekiyor. BDP’nin arkasında silah var. Onlarla görüşmeye mecburuz. Başka Kürt partisi olamaz, çünkü PKK yaşatmaz. Sonuçta silah kimde ise güç onda. Keşke CHP ve MHP de bölgede güçlü olsaydı da BDP’ye muhtaç kalmasak.”

Murat Özçelik bu değerlendirmeleri yaparken, Habur açılımı ve “PKK kaçkınlarının getirilmesini hatalı” bulduğunu da sözlerine ekliyor.

Cumhurbaşkanlığına yakınlığını çok iyi bildiğim Murat Özçelik’in bu sözleri, kafamdaki soru işaretlerini daha da artırdı. Burada Abdullah Gül’ün çok iyi bildiğim ince oyunlarından birini daha sezinleyebiliyorum. Bunu da bizzat Büyükelçinin eliyle yaptığına da eminim.

Fakat, Tayyip Erdoğan’a buradan “kendine dikkat et” diyecek konumda değiliz. Bu bizim işimiz değil.

Yalçın Akdoğan’ın yazısına tekrar dönelim. Son satırlar şöyle:

    “Başbakan Erdoğan’ın tarihi anekdotlar ve örneklerle zenginleştirdiği konuşma, hükümetin genel perspektifini yansıtmanın ötesinde güçlü bir ‘sahiplenme’yi, ortak hedefe doğru daha güçlü bir motivasyonla yol almayı ifade ediyordu.”

Bari, bir de “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını hep bir ağızdan söyleselerdi!..

Yaylalar türküsünü “müstehcen” gerekçesiyle kışlalarda yasaklayan Necdet Özel Paşa, belki günün birinde bunu da yapar!..


Ahmet TAKAN, 4 Nisan 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x