
Meclis, yasalara saygı yeri olmalıyken yasa delme yeri oldu. Türbanlı korsan eylem yapıldı. Türbanı konuşmak yerine yapılanın korsan eylem olduğunu konuşmak lazım.
Demokrasi tramvayında kadınlara korsanlık yaptırıldı, olan budur.
Ecevit’e rahmet okuttular, Meclis’te devlete meydan okudular.
"Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz" sözleri hâlâ kulaklarımızdadır.
Cübbeli sarıklı erkek korsanlara yol açıldı, taşları kadınlara temizlettiler.
Tarih boyunca devlet katında kıyafetin belli bir nizamı vardı. Devleti bitiriyorlar, türban sadece bir çentik burada. Arkası gelecek.
Hacı anne olmuş kadının yeri evidir, töremiz budur, hacı olan dünya işlerinden elini ayağını çeker, dünya işleriyle ruhunu kirletmez. Hacı ana olan gitsin evinde otursun, hayır işleri yapsın, torunlarına baksın, yapacağı en hayırlı iş budur. Birçok ilçemizde diyaliz cihazı yok, prematüre bebekler için kuvöz yok. Hacı ana olmak için hacca gitmek kadar sevap kazanmak isteyene yapacak iş çok.
Maksadı hacı olup sevap kazanmak değilmiş, korsan eylem yapmak, devletine isyan etmekmiş... Demek Hac’cı da aracı etti maksadına. Hacı oldum, korsanlık da yaparım mı diyor?
Fısıltı gazetesi Ankara’da İsrail’e satılmış 400 küçük kız çocuğundan söz ediyor, babalarına başlık parası verilmiş. Kız çocuğunu korumak en büyük sevaptı, hani?
İsrail’de ne yaptırıyorlar o kız çocuklarına? Organ mafyasına mı düştüler, Filipinlerdeki gibi seks turizminde mi kullanılıyorlar, bunların derdine düşsenize… Düştünüz türbanın derdine.
Borçlu genç kadınlar fuhuşa düşüyorlar, insanlar bunları konuşuyor, bir çare arasanıza. Hacı ana olup türbanı takıp orda oturmakla mı kızlarımızı kurtaracaksınız?
Tarihte devlet katındaki kadının kıyafeti devletin asaletini temsil eder. Başında tacı olan bir ana kraliçeyi yerel giysilerle göremezsiniz. Tacını türbanla örtmek yoktur. Osmanlı’da da, Selçuklu’da da, tüm Asya devletlerinde böyledir. En fazla Benazir Butto’nunki gibi başından aşağıya ince bir tül dökülür. Sadece ibadet alanlarına girerken örtülür baş.
Korsan eylemci milletvekilleriyle yönetilen bir ülke olduk. Akıl tutulması yaşatıldık. Yasa teklifi bile getirmeden oldubitti. Oldubittilerle devlet yönetilir mi?
Din Bilgisi kitapları da öyle.
5.sınıf seçmeli ders diye dağıtılan Hz.Muhammed’in Hayatı adlı “Ders Materyali” şeklinde başlık atılmış kitabı inceledim. O da korsanların elinden çıkmış bir kitaptır. Karikatür kitabı mıdır, fıkra kitabı mıdır, fakülte bitirme tez kitabı mıdır, her şey söylenebilir. Bütün resimleri bir tuhaflık içeriyor. İçinde bir tane doğru Kâbe resmi yok.
15.sayfada, Hz.Muhammed’e yapılmış işkenceleri anlatıyor, paragrafın ortasına koyduğu Kâbe resmiyle işkence cümleleri birlikte veriliyor; insanlar çarşı pazarda dolaşır gibi, ruhsuz görseller. İslam düşmanları yapsa bu kadar bozuk olurdu. Kâbe resminin çevresinde işkence çeşitlerini anlatıyor. Çocuk resimle o ifadeleri eşleştirecektir, böyle bir kitap olamaz.
Dil yanlışları, örneğin sahabe yerine “sahabi” yazmak, paragraf olması gereken yerde yapmamak, paragraf bitmeden arasına resim sokmak, resimle yazı arasında bağlantısızlık, resimdeki insanların türlü giysilerle orda dolaşırken resmedilmeleri, Kâbe resmini getirip gelişigüzel bir kalabalığa monte etmek… Milli Eğitimin ders kitabı böyle olamaz. Bu da korsanlıktır!
Kitabın 15.sayfasının orta yerinde bu resim yer alıyor. Bir de Kâbe yan yatıyor, dik değil.

Bu kitabın dilinde eğitim dili yoktur. Böyle yazılmış bir kitaba ders kitabı denilemez, buna Din Eğitimi hiç denilemez. Bu kitapla, 11 yaşındaki çocuğun aklı karışır, din öğrenmekten soğur.
Kitabın diğer sayfalarındaki yanlışlar bundan farksızdır. Bu kitapla ilgili olarak konuştuğum bütün Din Bilgisi öğretmenleri kitaptan şikâyetçidir. Ne yazık ki itirazlarını sadece okula gelen müfettişe söyleyebilmektedirler. Bayan öğretmenler türbanla derse giriyorlar, ama din öğretmiyorlar, öğretemiyorlar, çünkü ellerine verilen kitaplarla bir şey öğretmeleri mümkün değildir ve bundan rahatsızdırlar.
İmam Hatip okullarında bile okula giren herkese sınıf geçiriliyor. Duaların açıklamasını yapamayanlar dahi mezun oluyor. Bu şekilde İmam Hatip olan bir kişinin ortaokul kitaplarındaki yanlışları ayıklaması mümkün değildir. Camilere staja giden öğrenciler bu halin aynasıdır. Bir örneği Rize’de yaşandı. Müezzin, stajyer öğrenci imamın duaların anlamlarını bilmediğini görünce, bundan sonra duaları okuduktan sonra açıklamasını yapmaya karar veriyor ve bu kararını iki ay önce ölen Zehra Orhon’un cenazesine katılanlara açıklıyor. Arkasından, dediği gibi okuduğu duanın ardından Türkçe açıklamasını yapıyor.
İşte AKP hükümetinin dayatmasının geldiği nokta budur.
Bizi, türban takmış mı, öyleyse dinini biliyor, buna kurguladılar. Türbanın kamu alanlarına sokulmasına itiraz eden Müslüman değildir, imajı yarattılar. Yakında etek boylarımız ölçülecek, ölçü bir daha değişecek. Sonra erkeklere sarık, cübbe, şalvar…
Görünen o ki, kıyafete koşut olarak önümüze konulan din ölçümü daha çok değişecek. Bir kere bu mantığa çekildik ya, artık yeni bir aydınlanma çağı gelene kadar böyle sürer.
Kısacası, Millet Meclisi’ne korsan eylemle türbanı sokan kadın vekiller, “türban = dindar” algısı yaratmak için kullanılmıştır. Meclisteki diğer partiler de parti başkanları tarafından susturulmuştur.
Ey halkım!
TBMM korsanlara teslim olmuş haldedir, mevcut vekiller milli iradeyi temsil etmemektedir. Kürsüye çıkıp üzerine yemin ettikleri metni anımsamıyorlar bile.
Eğitimci Yazar Mahiye MORGÜL, 1 Kasım 2013
http://www.mahiye.net
mahiye@gmail.com