Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen Ram » Cum Kas 06, 2009 2:38

Şöyle bir örnek vereyim Mesala Atatürk kominizme kesinlikle sicak bakmamıştır ama Komünist ihtilalin olması kurtuluş savaşımızın başarıya ulaşmasını kolaylaştırmıştır.Bunuda inkar edemeyiz yani birşey yanlış diye onu kendi çıkarımıza uygun kullanmıcaz diye bişey olamaz stratejik olarak.

Yine hilafette ayni şey geçerli cahil halkı harekete geçirmek için halifeye dualar okunarak açılan meclisi unutmayalım.Yanlış ama o şartlar onu gerektiriyor.
Son dediğiniz ise kesinlikle doğru hatta ben 1 adım daha ileri gidim.Orta Asya Türk devletlerini bizden çok daha şerefli görüyorum.Özellikle Kazakistan Abd üstünü catır catır kapattı.


Şimdi söylemeliyim ki bu örnekler, konuyla uyuşmuyor.

Öncelikle Bolşevik İhtilâli ayrıdır, Bolşeviklerle işbirliği apayrıdır. Bolşeviklerle işbirliği, yalnızca İstiklâl Savaşı'na verilen yardımla sınırlı değildir. Kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti, kalkınırken de Bolşevik Rusya ile işbirliği yapmıştır. Gazi'nin öngörüsü, ileride yıkılacak/dağılacak olan bu birliğin bünyesinde barınan Türkleri sahipsiz bırakmamakla, birilerine yem etmemekle ilgilidir. (Yani "birileri bunları dağıtsın da, biz de Türkleri kapalım" mantığı yoktur.) Keza oldukça haklıdır, ancak Türkiye Cumhuriyeti -bu dağılma sonrası- buna hazır olmadığı gibi kendini de başkalarına yem etmiştir.

Bunun dışında birileri, Türkleri, yaşadıkları ve Türklerin yönetmediği bir devlette ayaklandırıyorsa, bu Türklerin hiçbir ölçüde yararına olmayacaktır diyorum. Sömürgeci mantığı budur, sonrasını düşünerek hareket eder -ki bunu yapmaktaki amacı sonrası içindir-, kendinden başkasına kazandırmaz. Güçlüysen duruma müdahale edersin, değilsen oturur izlersin; akape gibi Türk düşmanı hükûmete sahip bir devletsen de bu sömürgeciye destek vermekten çekinmezsin.

İkinci örneğe gelirsek;

Bir defa oturmuş bir laiklik yoktur, hatta laiklik yoktur, hatta ve hatta devlet yoktur, hatta ve hatta ve hatta Meclis daha yeni kurulmaktadır. Buna bir devlet izlencesi denilemez, bahsettiğiniz gibi, o günün koşullarında o uygundu, o yasaldı, o doğruydu ve işin dua kısmı samimîdir(çünkü Allah'a vatan ve milletin kurtuluşu için dua edilmiştir ve bahsi geçen makamlar devlet simgesidir, haliyle dualarda yerini almıştır) denilebilir.

Bu işin bir yönü; diğer yönü ise halifenin aynı zamanda padişah olmasıdır. Bu tutum, ilgili örnekteki duruma sessiz kalmak olarak açıklanabilir -ki bu da olsa olsa, başlattığı mücadelenin bozulmaması ve birlik olunması için takınılan bir tutumdur, bir yöntemdir denilebilir.

Haydi işi kolaylaştırıp bu bir kullanmadır diyelim:

Kullanılan, beraberindekilerinin ve milletin kutsal saydığı padişahlık ve hilâfet makamına duyulan saygı ve sevgidir; bu kullanmanın neden yapıldığı oldukça açıktır. Buradaki mantıkla, A devletinin B devleti topraklarında yaşan Türkleri ayaklandırmasına "onlar ayaklandırsın da sonra ben müdehale ederim" diyerek sessiz kalma ya da bu durumu kullanma mantığı birbiriyle uyuşmaz, ilgisi yoktur.

Ayrıca ikinci mantığı uygulayanın en azından A devletinden güçlü olması gerekir ki sonrasında denetimi ele geçirebilsin. A devletinden güçlü olan bir devlet de, oturup olanları izlemez.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen İlteriş » Cum Kas 06, 2009 4:10

Türk-Kan yazdı:
GöktürkMehmet yazdı:Once Turk muyuz? Yoksa once Amerikan karsiti mi?

Türk olup Amerikan yanlisi olmak mümkün mü?


Bu soruyu rica ederim "Amerikan yanlisi olup Turk olamaz miyiz?" diye soran birine cevap niteliginde yoneltiniz Turk-Kan. Benim sorumla uzaktan yakindan alakasi yok cunku.

Cok acik olmasina ragmen biraz daha acayim.

"Once Turk yanlisi miyiz, yoksa once amerikan karsiti mi?"

Yani!

Turk Milletinin cikarlarina gelisen bir uluslararasi olayi, SIRF ABD'YE DE YARAR diye, tersine cevirmeye mi ugrasalim?
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen MansurSah » Cum Kas 06, 2009 4:57

GöktürkMehmet yazdı:..
Turk Milletinin cikarlarina gelisen bir uluslararasi olayi, SIRF ABD'YE DE YARAR diye, tersine cevirmeye mi ugrasalim?


Ben bu durumun gerçekte meydana gelemeyeceğini düşünüyorum. Çünkü ABD'ye yarayacak her olay, başka bir millete zarar veriyordur.

Hem ABD'ye, hem de bize yarayan uluslararası bir olay varsa, bu da, başka milletlere, çok daha büyük zarar veriyordur. Bunu ne kadar isteriz ki?

Öte yandan, ABD'nin işine yarayan uluslararası bir olayın, bizim de işimize yarayabilmesi için, aynı uluslararası hedefler ve planlarda olmamız gerekir; yani ortak politika güdüyoruzdur. Bunu ben istemem ki.

ABD'nin işine yarayacak herhangi birşey, aman lazım değil, benim işime yaramasın :)
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen İlteriş » Cum Kas 06, 2009 6:00

MansurSah yazdı:
GöktürkMehmet yazdı:..
Turk Milletinin cikarlarina gelisen bir uluslararasi olayi, SIRF ABD'YE DE YARAR diye, tersine cevirmeye mi ugrasalim?


Ben bu durumun gerçekte meydana gelemeyeceğini düşünüyorum. Çünkü ABD'ye yarayacak her olay, başka bir millete zarar veriyordur.

Hem ABD'ye, hem de bize yarayan uluslararası bir olay varsa, bu da, başka milletlere, çok daha büyük zarar veriyordur. Bunu ne kadar isteriz ki?

Öte yandan, ABD'nin işine yarayan uluslararası bir olayın, bizim de işimize yarayabilmesi için, aynı uluslararası hedefler ve planlarda olmamız gerekir; yani ortak politika güdüyoruzdur. Bunu ben istemem ki.

ABD'nin işine yarayacak herhangi birşey, aman lazım değil, benim işime yaramasın :)



O baska millet, baska bir somurgeciyse istemez miyiz?

Ornegin Kazan Tatarlari "TAM BAGIMSIZLIK" istegi icerisinde olsun,
ABD, kendilerine destek versin ve bagimsiz olsunlar,
Bu doneme kadar Tatarlari yeterince somurmus olan Rusya da zarar gormus olsun.
Bunda uzulecek ne var?

Otedeki de somurgeci, berideki de.

Ram,
"Bagimsizlik baskasi tarafindan mi verilir, yoksa alinir mi?" "baskalarinin gudumunde bagimsiz olunur mu?" gibi sorular sormussun. Bir kere bu noktada katiliyorum, hicbir Turk, hicbir yabanci devletin gudumune girmez. Ama benim kastettigim olaylar "gudumune girmek" olarak nitelendirilemez ki.

Bakiniz;

Somurgeci ve zorba bir yonetim tarafindan esir edilmis bir milletin icinde yasiyorsun diyelim. Bagimsizlik icin silaha, cephaneye ihtiyacin varsa, "senin bagimsizliginin kendisinin de isine gelecegi bir devletten" silah tedarik edemez misin?

Silah tedarik etmezsen, seni somuren somurmeye devam edecek, ve ailen, memleketin hepsi namussuz ve mutecaviz bir yonetim altinda can cekisiyor! Ne yapacaksin?

Allah'a sukur biz bu kadar esaret gormedik ama, elbette memleketin butunuyle esir kalmak ihtimali vuku buldugu bir zamanda Ataturk'un yaptigi gibi, gidip Kurtulus Savasi donemindeki Bolsevik Rusya benzeri bir devletten de silah tedarik etmenin yollarini arayacaksin. Burada sen, milletinin bekasi icin Uluslararasi bir anlasma yapiyorsun. Her iki tarafin da cikarina olan, kimsenin kimsenin gudumune girmedigi bir anlasma! Hem memleketini bagimsiz kiliyorsun, hem de seni kendisine bagimli kilacak kadar guclu olmayan, ama senin bir somurgeciye baglanman kendisi icin sorun demek olan bir devletle anlasmis oluyorsun.

Yukaridaki itirazlar ve yeni fikirler icin tesekkur ederim. Ben esasinda bir zihin jimnastigi yapalim istemistim :) Iyi de oldu.

Bunlarin yaninda eklemek istedigim bir sey var.
Ben de Amerika'nin, uzun vadede Turk Milletinin de isine yarayacak politika belirlemeyeceginden eminim. Bunu istemeyecegini biliyorum. Ama bu Amerika da, dunyadaki her degisimi yonlendiren ve butun olaylarin uzerinde tam bir kontrol saglayan bir guc degil.
Iti ite kirdiralim derim ben. Yani, ABD, kisa donemde yararimiza gibi olan seyler yapadursun, aleyhimize dondurecegi gun direksiyona biz gecelim.

Tabii bunun icin, once Ram'in bahsettigi "Ic Temizlik Harekati"ni basariyla tamamlamamiz gerekiyor.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen Türk-Kan » Cum Kas 06, 2009 7:59

GöktürkMehmet yazdı:
Türk-Kan yazdı:
GöktürkMehmet yazdı:Once Turk muyuz? Yoksa once Amerikan karsiti mi?

Türk olup Amerikan yanlisi olmak mümkün mü?

Bu soruyu rica ederim "Amerikan yanlisi olup Turk olamaz miyiz?" diye soran birine cevap niteliginde yoneltiniz Turk-Kan. Benim sorumla uzaktan yakindan alakasi yok cunku.

Gayet alâkali bir soru ile cevap verdim Göktürk. Önce Türk oldugumuz gercegi, ABD'nin simgeledigi sömürgecilige karsi cikmayi da beraberinde getirir, birbirinden ayrilmaz.
GöktürkMehmet yazdı:Ornegin Kazan Tatarlari "TAM BAGIMSIZLIK" istegi icerisinde olsun,
ABD, kendilerine destek versin ve bagimsiz olsunlar,
Bu doneme kadar Tatarlari yeterince somurmus olan Rusya da zarar gormus olsun.
Bunda uzulecek ne var?

Otedeki de somurgeci, berideki de.

Bu verdigin örnek tamamen utopyodir. Tarih böyle bir olay yazmamistir, yazmayacaktir. ABD hicbir millete bagimsizliklari icin destek vermez. Ancak, bir ülkeyi bir diger ülkenin güdümünden koparmak, kendi güdümüne sokmak, ABD cikarlarini gözetecek yönetimler olusturmak icin destekler.

GöktürkMehmet yazdı:Yani, ABD, kisa donemde yararimiza gibi olan seyler yapadursun, aleyhimize dondurecegi gun direksiyona biz gecelim.

Zaten 60 yildir güya sark kurnazligi yaparak, 'ABD'den faydalandigimizi düsünerek' en mahremize, yatak odamiza sokmadik mi? Kurulusumdan bugüne bana düsman olmaktan, beni bin parcaya bölmek icin türlü türlü planlar hazirlamaktan baska ne yapmistir ki, bundan sonra yararima gibi görünen seylere imza atsin?
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen İlteriş » Cum Kas 06, 2009 9:53

Türk-Kan yazdı:Gayet alâkali bir soru ile cevap verdim Göktürk. Önce Türk oldugumuz gercegi, ABD'nin simgeledigi sömürgecilige karsi cikmayi da beraberinde getirir, birbirinden ayrilmaz.


Hayir alakasiz. Cunku Amerikan Yanliligi ile ilgili bir cumle yazmamisim. Tekrar tekrar yaziyorum. Kendimi neden anlatamadigimi hala cozemedim. :shock: Yuklemi mi eksik yaziyorum, baglaclarda mi hata yapiyorum? Yoksa mumkun degil "Amerikan Yanlisi olalim" gibi bir anlam cikmasi. Cunku o bahsettigin ben degilim Turk-Kan. Ben, Turk yanlisi olmaktan, Turk Cikarlarindan, Turk Planlarindan, kisacasi bizim olasi Milli Hukumetin Milli politikalarindan bahsediyorum.

Biz Ataturk'un mirascilariyiz. Hep Amerika planlar kuracak ve hep biz o planlari bozma planlari mi yapacagiz? Buna futbol, basketbol ve benzeri oyunlarda "OYUNU KENDI SAHASINDA KABUL ETMEK" denir.

Ataturk'un ornegin, bazi onemli oyun planlari (uluslararasi politikalari) vardi, elbette disarinin neler yaptiginin farkinda olarak, ama onlarin yapageldiklerinden bagimsiz, daha cok Turk Milleti'nin tarihsel cikarlarinin geregi olarak uretildigi asikar olan...

Ornegin: Milli Merkezler
Necip Hablemitoglu yazdı:Milli Merkezler, Atatürk döneminde, temel işlev olarak, Türk Devleti ile hedef bölgede yaşayan Türkler arasında çok yönlü bir köprü oluşturuyor: Çok yönlü bilgi temin etmek; bilgi akışını güvenilirlik testinden geçirmek; yabancı servislerle ilişkisi olan ajan-provakatörleri saptamak ve kontrol altında tutmak; ilgili elçilik mensuplarının kendilerine (diasporaya) yönelik faaliyetlerini izlemek; akademik nitelikte kitaplar, makaleler ve bildiriler yazmak ve periyodikler çıkarmak; ilgili dernekleri kurmak ve faaliyetlerini sürekli denetlemek; istenildiğinde aktif biçimde kamuoyu oluşturmaya yönelik her türlü çalışmayı yapmak...



Türk-Kan yazdı:Zaten 60 yildir güya sark kurnazligi yaparak, 'ABD'den faydalandigimizi düsünerek' ...


Evet 60 yildir "Sark Kurnazligi" yapanlar geldi gecti. "Batiya kurnazca haddini bildirmek" isteyenler oldu. Ama basaramadilar! Neden? Cunku Ataturk'u anlamadilar! Rehber olarak Ataturk'u almadilar.

Ama Batiyi zekasiyla yenen bir lider taniyoruz degil mi Turk-Kan?

Iste biz o liderin mirascilariyiz, ve hoduklerin sectigi hoduk hukumetlerin, hoduk beyinleriyle yapageldikleri sark kurnazliklari seni, beni veya herhangi bir Ataturkcu'yu guvensizlige itemez. Biz, Mustafa Kemal'in aydinligini tasiyoruz zihnimizde, o "SARK KAFALI"lara istesek de benzeyemeyiz Turk-Kan.

"Emperyalizm'i maglup etme planlari hodukler icin sark kurnazligi temelinde olabilir, ama Ataturk'un manevi mirascilari icin asla.

Unutma Turk-Kan,
"Biz emperyalizmi kahretmeye geliyoruz!"
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen |Kuralsız| » Cum Kas 06, 2009 15:26

İL-BARS yazdı: Eğer kastedilen Mhp-Ülkü Ocakları ve BBP-Alperen Ocakları gibi kuruluşlar ise bunlar Türkçü falan değil, kendi ifadelerine göre Türk-İslam Sentezcisi, Yobaz ve Atatürk İlkelerine bağlı olmayan kuruluşlardır. Zaten bunları kurduranda Yeşil Kuşak İslam Projesi adı alında Türkiye'yi Laik ve Atatürk çizgisinden uzaklaştırmak isteyen Amerika'dır. Bu partilerde ve kuruluşlarda, Türkçü olduğunu iddia eden şahısların olması ya da kendilerinin Türkçü olduklarını iddia etmeleri de hiçbir şey ifade etmez...





Gökbayrak Dergisi dediğiniz oluşum Fetullahçı ve diğer Yobaz gruplar tarafından sahip çıkılan bir dergidir. İdeoloji olarak Türkçülük ile hiç bir alakası yoktur. Destek almak için Türkçü görünmüş olabilirler, söylemlerde de bulunmuşlardır. Burada hemfikir olduğumuzu sanıyorum.


1- Gökbayrak Dergisi Amerikan şakşakçısı Fetullahçıların değil!.. Türk Milliyetçilerinin sahip çıktığı, para verip aldığı,okuduğu,okuttuğu Doğu Türkistan Türküne yapılan zulmü gözler önüne seren bir Yayın organıdır. Ve Fetullahın borazanı Zaman Gazetesinin Türk Milliyetçilerinin bulunduğu bütün platform-dernek-kuruluşlarında okunması yasaktır.

2- Ülkücüler;
* Kerkük'te Amerika destekli Türkmen Katliamına karşı
* Çeçenisan'da Ruslara karşı
* Azerbaycan'da Soykırımcı Ermenilere karşı savaşırken
* Bosna'da, Karabağ'da şehit düşürken

Sen bunların Amerikan destekli olduğunu söyleyebiliyorsun..

Klavye başından Çamur atmak sizler için en büyük marifet tabi..

Sen Türk Dünyası için Şehit olanları Amerikancı yapamazsın..

Sen Türklük için Türk Dünyası için ne yaptın ki Türkçülüğün tarifini yapıyorsun..

Yeni değil eski bir gelenek Sokak ağzı 'internet şovalyeliği'..




Offtopic :
RÜZGAR BİRLİĞİ

Varlığı çok az bilinen Rüzgar Birliği'nin Komutanı Yusuf Ziya Arpacık Kuzey Irak'ta Türkmen'ler arasındaki Ülkücü Örgütlenmenin liderlerinden biri. 12 Eylül öncesindeki Ülkücü eylemler içinde aktif bir şekilde yer alan Arpacık, 11 yıl cezaevinde yattıktan sonra 1992 yılının başında savaşın başlamasıyla Azerbaycan' ın yolunu tutmuş.

Arpacık ilk görüşmemizde bize Azerbaycan'da savaştığını söylemiş, ancak Rüzgar Birliği'nden bahsetmemişti. Bu görüşmemizde komutanlığını yaptığı Rüzgar Birliği ve o dönemde Türklerin Azerbaycan'da ki faaliyetleri hakkında önemli bilgiler verdi.....

Arpacık, 16 Şubat 1992 günü olan Hocalı katliamının ardından bizzat Türkeş' in talimatıyla Azerbaycan'a Türkiye'den destek gitmesinin, Arslan' ın iddiasının tersine bizzat Türkeş' in talimatıyla gerçekleştiğini söylüyor. Giden bütün isimler Türkeş tarafından seçilmiş. Hatta Ülkücülerin yanı sıra, savaşa katılmak üzere giden askerlerin de Türkeş'le gönül bağı olan kişiler olduğunu öne sürüyor. Arpacık, "Türkeş katliamı durdurmak için bir taraftan hukuki ve siyasi mücadele veriyor, diğer taraftan askeri tedbirleri elden bırakmıyordu. Bölgedeki insanlara katliamdan korunmak için bizzat eğitim verilmesi lazımdı. Bu kapsamdan biz eğitimli hocaların gözetimi dahilinde bir ekip olarak gittik. Rastgele seçilen insanlar değildik. Başbuğ tarafından seçilmiştik" diyor. Rüzgar Birliği'nin bizzat Türkeş tarafından oluşturulduğunu belirten Arpacık sorularımızı şeyle cevaplandırdı.

- Rüzgar ismi nasıl ortaya çıktı?

- Başbuğumuz tarafından.. Başta Bozkurt Birliği olarak düşünülüyordu. Ancak sonra birliğin adının "Rüzgar" olmasına karar verildi. Hatta flamasının bile çizimini bizzat O yaptı. Rüzgar hızı, gücü temsil ettiğinden rüzgar gibi hızlı, güçlü bir ekip oluşturmak için böyle bir ad seçti..

- Türkeş sonradan da işin içinde miydi? O da cepheye geliyor muydu? Veya bizzat planladığı bir operasyon var mı?

- Başında sonuna kadar organizasyonla ilgilendi. Askerlerin yemeğine kadar bir kurmay titizliğiyle her şeyi planlıyordu. Ancak Azerbaycan' a savaş sırasında gelmedi.

- İçinizde askerler var mıydı?

- Vardı. Örneğin Seyfi Binbaşı' nın danışmanlık noktasında önemli hizmetleri oldu. Azerbaycan'a gelen askerlerin hepsi de Güneydoğu tecrübesi olan savaşçılardı. Devletin resmi bir organizasyonu yoktu bu işte. Bu askerler Azerbaycan'a geldikleri için görevlerinden alındılar. TSK' dan ayrıldılar. Tamamen gönüllü bir hareketti. Devletin organizesinin dışında tamamen Başbuğ'un organize ettiği bir hareketti. Gelenlerde O' nun talebeleriydi.

- Askerlerin arasında tanınmış simalar var mıydı? Örneğin Veli KÜÇÜK' ün de Azerbaycan' da olduğu öne sürülüyor.

- Aralarında çok etkin insanlar vardı. İsimlerini veremem. Bunlar dünyanın bir yerinde Türklerin başı belaya girse görev yapacak insanlar. O yüzden isimlerini veremem. Ben Veli KÜÇÜK' ü orada görmedim.

- Abdullah ÇATLI orada mıydı?

- Abdullah Çatlı Azerbaycan' da bulunmadı.

- Rüzgar Birliği' nin kadrosu kaç kişiden oluşuyordu?

- Sayı ihtiyaca göre değişiyordu. (Arpacık' ın sayı vermek istememesine karşın, gerek Aslan'a göre, gerekse o dönemde Türkiye'den gelenlerin Azeri gönüllüleri eğitmesi amacıyla kamp kurmalarında önemli rolü olan dönemin Azerbaycan Emniyet Müdürü Novruz Hasan BOZALGANLI' nın "Şah - Mat" adlı kitabında yer alan bilgilere göre Türkiye'den giden gönüllülerin sayısının 500 civarında olduğu sanılıyor. Çoğu Rüzgar Birliği' nin içerisinde yer alan bu Türkler aynı zamanda eğitimci olarak başta Şihov Taburu olmak üzere 20' ye yakın gönüllü taburun eğitiminde yer almışlar. Rüzgar Birliği bu taburların komuta merkezi durumundaymış.

RÜZGAR BİRLİĞİ ÇEKİLİNCE BOZGUN BAŞLAMIŞ

- Bu faaliyetin masrafları nasıl karşılanıyordu? Silahları nasıl temin ettiniz?

- Biz buraya giderken teşkilatımızın bu konular için fonu vardı. Silaha gelince o zaman Azerbaycan'da iki dolara Kaleşnikof alınabiliyordu.

- Rüzgar Birliği'nin Azerbaycan Savunma Bakanlığı'ndeki bazı kişilerin devreye girmesiyle cepheden çektirildiği iddia ediliyor. Bu doğru mu?

- Rüzgar Birliği çok başarılıydı. Ancak Azerbaycan'da gizli bir el her zaman başarının önüne çıkmıştır. Bir gece ansızın görevden alındık. Türkiye'den gelen Türklerin tamamı... Biz görevden alındıktan sonra Rüzgar Birliği, bizim kurduğumuz ve çok da başarılı olan Şihov Taburu lağvedildi. Kuracağımız Ceyrangöl Alayı da gizli bir el tarafından engellendi. Orada bazı menfaat odakları vardı. Bunlar başarısızlıktan menfaat elde etmeye çalışıyorlardı. ( Arpacık, Haydar Aliyev göreve geldikten sonra gerekçe belirtmeden Türkiye'den gelenlerce eğitilen 22 gönüllü taburunu lağvettiğini, bu arada bunların ana gücü olan Rüzgar Birliği'nin de 1993 yılı içerisinde dağıtıldığını belirtiyor. Arpacık' a göre bu olaydan sonra savaşın eğitimsiz acemi askerlerle yürütülmesi sonucu bozgunlar peş peşe geldi.

- Ne kadar kaldınız Azerbaycan' da?

- İki yıl kaldık. Görevden alındıktan sonra da dönmek istedik. Ama sonuçta biz oraya destek vermek için gittik. İçişlerine karışmak için değil.

- Savaşta ölen Türk oldu mu?

- Türkiye'den gelenler arasında şehit düşen olmadı. Ancak yaralananlar oldu. Ancak yetiştirdiğimiz gönüllüler arasında çok şehit düşen oldu.

- Azerbaycan'da savaşan Türk Subayları arasında halen TSK' da görev yapanlar var mı?

- Türk Silahlı Kuvvetleri' nin böyle bir şeye izin vereceğini sanmıyorum.

Haftalık Dergisi, Sayı: 126, 6-12 Eylül 2005


Offtopic :
RÜZGAR KAMPI

Yol boyu birçok konuda sohbet ettiğimiz İrfan Başkan, bu adı Başbuğ'un verdiğini söylüyordu. Önce 'Bozkurt Kampı' olsun, orada yetişen askerlerin oluşturduğu kuvvet ise 'Bozkurt Birliği' olarak faaliyet göstersin şeklinde fikir beyan eden Başbuğ, daha sonra 'Rüzgâr Kampı'nda. karar kılmış. Hatta biz, iki isimde de flama, arma ve pazubentler yaptırmıştık. Rüzgâr, yüksek hız ve engelsiz bir kudreti temsil ediyordu. Kesintisiz akıp giderken önü alınamayan bir güç kaynağı ve kontrollü bir enerji hareketiydi.
Bu marifetlerden esinlenerek, hızlı hareket edebilen, bilgi ve beceri donanımlı olan savaşçılardan oluşan 'Rüzgâr Birliği' kurulacaktı. Bu kampta yetişecek olan kadrolar, üstün bir ruh seviyesi ve dirençli bir beden oluşturmak için ağır talimlere tâbi tutulacak, ileri tahrip eğitimi ve yakın döğüş dahil, şehir faaliyetleri hakkında ihtiyaç duyacakları her türlü bilgi ile donatılacaklardı. 'Gayri Nizamî Harb'in bütün incelikleri burada uygulamalı ders olarak verilecekti.
Kamp henüz tam anlamıyla faaliyete geçmemişti. Daha önce 'İzci Kampı' olarak yaz aylarında ilkokul öğrencilerine hizmet verirken şimdi bu tesis bütün üniteleriyle bizim emrimize tahsis edilmişti. Gaz bağlanmış, elektrik ve diğer arızalar bir-iki gün içerisinde tamir edilmiş ve hummalı bir çalışmadan sonra kampımız tam tekmil olarak faal bir duruma gelmişti.
Hatta kampın hatırına çevre köyler de uzun zamandır düzenli olarak alamadıkları gaz hizmetine kavuşmuş ve bir anlamda bizim sayemizde soğuktan da kurtulmuşlardı. Bu vesile ile bize karşı olan sevgi ve muhabbetleri daha yüksek bir seviye kazanmıştı. Bütün bu yoğun inşa çalışmaları Novruz Emi'nin önderliğinde hızla tamamlanmış ve nihayet nizamiyede üç renkli Azerbaycan bayrağı dalgalanmaya başlamıştı.
'Rüzgâr Kampı' ismine layık bir hızla derslere başlarken, temel askerlik eğitimi dahil olmak üzere ileri düzeyde bir çalışma yapılıyordu. Azerbaycan ve diğer Türk ellerinden getirilen kabiliyetli gençler kısa süreli hızlandırılmış eğitime tâbi tutularak kurs sonrası savaş bölgelerine gönderiliyordu. Zaman zaman komşu askerî birliklerimize takviye yaparak kurs talebelerini sıcak çatışmalara da sokuyorduk. Kampımızın ana kadroları ise iyice pişmiş ve her türlü pratiği uygulayabilecek bilgi ve beceriye sahip olmuşlardı.
Başta Hamit Hoca olmak üzere, Kamp'a katılan bütün arkadaşlarımız daha sonraları takım olarak veya tek başına icra ettikleri faaliyetler kapsamında çok büyük başarılara imza atarak Kafkaslar'da bir destan yazacaklardı. Amelî ve nazarî ders programlarının yanında kültürel faaliyetler de derslerin önemli bir kısmını oluşturuyordu.
Aziz ve Abuşoğlu isminde iki aşçımız var. Aziz, bizimle bazen çalışmalara hatta çatışmalara bile katılırken, biraz dah yaşlı olan Abuşoğlu ile de boş zamanlarımızda sohbet ediyorduk.
-Abuşoğlu, sen hangi millettensin?
-Azerbaycan milleti...
-Hangi din?
-Azerbaycan dini...
Evet ondan gelen bu ibretli cevap, Sovyet gerçeğinin acı bir tecellisi olarak karşımıza çıkan ve yakından gözlemlediğimi ilk felaketti. Üç nesil boyunca din, millet ve insanlık düşma bir sistemin pişirdiği bir kültür aşuresine katkı malzeme yapılan Azerbaycan Türkleri arasında bazen buna benzer olaylar görmekle beraber onların sonradan tanıma fırsatı bulabildikleri millî ve manevî değerlere ne kadar derin bir sadakat ve sebat ile bağlandıklarına da birçok kez şahit olacaktık. Fırsat buldukça komşu köylere bu hususta yardımcı olabilecek tarih ve ilmihâl bilgisi olan arkadaşlarımızı gönderirdik. Gerçek değerlerimizi tanıdıkça, onlara bizlerden daha çok sahip çıkar oldular.
Türk tarihinin altın kapağını onlar için açmış, dışarı fışkıran kahramanlık destanlarını servis yapıyorduk. Atalarını daha iyi tanıyan Azerbaycanlılar, Türk Cihan Hâkimiyeti ülküsünü yaşatmak için kolları sıvamıştı. Kürşat, Oğuz Kaan, Sultan Alparslan ve Fatih'leri pürdikkat dinlerken, Dede Korkut'la beraber, 'boy boyluyor, soy söylüyorlardı.' Ülkü Ocakları'nın, Türkiye'den bize destek amacıyla gösterdiği faaliyet kapsamında binlerce arkadaşımızın teşkilâtlarda toplandığı haberleri gelmeye başladı. Anlaşılan Başbuğ, Erivan kapılarına dayanmak istiyordu.
Bu kutsal faaliyetlerin başını çeken ve dev mitingler düzenleyerek kamuoyu oluşturan İstanbul teşkilâtı başta olmak üzere bütün Türkiye ayağa kalkmıştı. Bu çalışmalar sırasında bir yandan da bize yeni katılanlar oluyordu. İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Erdem Karakoç, Azerbaycan'a gelenlerden birisiyle giyecek malzemelerinin yanısıra bir çuval da çorap göndermişti. Çölde suya kavuşmuş gibiydim.
Çorabın ne anlama geldiğini postallar içinde ayağınız dönmeye başladığında daha iyi anlarsınız. Sovyet döneminde iyice ihmal edilen Azerbaycan'da üretilen çorapların taban yeri ayağın ortasına gelirken, intikalde insana ne kadar zorluk verdiğini de ancak yaşayan bilir. Bir gerillanın en önemli uzvu, geçit vermez dağları aşan ve onun tek ulaşım aracı olan ayaklarıdır. Onları korumak ve kollamak ise hayatî bir vazifedir.
Teşkilâtımız Kafkaslar'a odaklanmış ve büyük kentlerde büyük gösteriler düzenleyerek Türkiye'den bütün dünyaya mesajlar gönderiyordu. Başbuğ, bir kurmay titizliği ile bölgedeki faaliyetlerimizi yakından izliyor ve her türlü inceliği bizzat takip ederek bir 'Turan Ordusu' çekirdeğinin ilk adımlarının atıldığının da açık sinyallerini veriyordu. Bu arada büyük devlet adamı Alparslan Türkeş, askerî tedbirlerin yanında Ermeniler'i engellemek için başka bir çalışma daha yürütüyordu.

Yusuf Ziya ARPACIK
Kan Fırtınası (S. 89-95)


Offtopic :
Azerbaycan ermenistan muharibesi basladigi zaman Turkiyeli ulkuculerde Azerbaycana komeye gelmishdiler.Onlar rehmetlik Alparslan Turkeshin emri ve xeyir duasi ile Turk qardaslarinin yanlarina ,onlarla ciyin ciyine ermeni isgalcilarina qarsi doyusmeye gelmishdiler.Onlarin Azerbaycana gelmeyinde megsed hemde Azerbaycan genclerine telim kecmek ve genclere ozlerini dahada yaxsi qorumalarini oyretmek ve bununlada doyuslerde itgilerin az olmasina calismalari idi. Onlar Azerbaycana ozleri yaralilari sagaltmag ucun muazimelerde getirmishdiler.Onlarin bashciliq etdiyi SIXOV ve CEYRANCOL alaylari yaradilir ve onlar Azebaycan genclerine telim kecir hemde ermenilere qarsi doyuslerde ve ugurlu emeliyyatlarda istirak edirler.Onlardan adlarini bildiyim cox azdir Yusuf Ziya Arpacik , Irfan , Hamit hoca ,Hakan Aziz, Atilla Kaya ve s. Halal olsun TURAN bele ovladlarin var


Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim



Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim
''Hayattaki yegane üstünlüğüm Türk doğmaktır! Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i asli'yi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin."
Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk

Ruhun Şad, Mekanın Cennet Olsun Türklüğün Yüce Başbuğu ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
|Kuralsız|
Üye
Üye
 
İletiler: 2244
Kayıt: Pzr Şub 25, 2007 13:25
Konum: Gecenin Kıyısından Karanlığın Tam Ortasından |K@yse®ciyes|

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen Ram » Cum Kas 06, 2009 17:03

O baska millet, baska bir somurgeciyse istemez miyiz?

Ornegin Kazan Tatarlari "TAM BAGIMSIZLIK" istegi icerisinde olsun,
ABD, kendilerine destek versin ve bagimsiz olsunlar,
Bu doneme kadar Tatarlari yeterince somurmus olan Rusya da zarar gormus olsun.
Bunda uzulecek ne var?

Otedeki de somurgeci, berideki de.


Bunu da yanıtlamak isterim.

Kolay Yorum: Ruslar babamın oğlu değil, üzülmem. Üzülürsem ayaklandırılan Türklere üzülürüm. Başkasının şeyiyle gerdeğe girilmez.

Ram,
"Bagimsizlik baskasi tarafindan mi verilir, yoksa alinir mi?" "baskalarinin gudumunde bagimsiz olunur mu?" gibi sorular sormussun. Bir kere bu noktada katiliyorum, hicbir Turk, hicbir yabanci devletin gudumune girmez. Ama benim kastettigim olaylar "gudumune girmek" olarak nitelendirilemez ki.


Nitelendirilir; çünkü sömürgeci güdümüne girmeyene, denetleyemediğine, cephane vermez; işine gelmediğini desteklemez.

Bakiniz;

Somurgeci ve zorba bir yonetim tarafindan esir edilmis bir milletin icinde yasiyorsun diyelim. Bagimsizlik icin silaha, cephaneye ihtiyacin varsa, "senin bagimsizliginin kendisinin de isine gelecegi bir devletten" silah tedarik edemez misin?


Güdümüne girersin ve güdümüne girdiğin sömürgecinin ancak istediği kadar cephane alabilirsin.

Silah tedarik etmezsen, seni somuren somurmeye devam edecek, ve ailen, memleketin hepsi namussuz ve mutecaviz bir yonetim altinda can cekisiyor! Ne yapacaksin?


Edersen de sömürecektir; savaşıp kurtuldun diyelim -ki görülmemiştir- kurtulmana yardımcı olan da sömürgeci olduğu için, bu sefer o seni sömürür. Aman ha, bana sömüremez demeyesin.

Allah'a sukur biz bu kadar esaret gormedik ama, elbette memleketin butunuyle esir kalmak ihtimali vuku buldugu bir zamanda Ataturk'un yaptigi gibi, gidip Kurtulus Savasi donemindeki Bolsevik Rusya benzeri bir devletten de silah tedarik etmenin yollarini arayacaksin.

Burada sen, milletinin bekasi icin Uluslararasi bir anlasma yapiyorsun. Her iki tarafin da cikarina olan, kimsenin kimsenin gudumune girmedigi bir anlasma! Hem memleketini bagimsiz kiliyorsun, hem de seni kendisine bagimli kilacak kadar guclu olmayan, ama senin bir somurgeciye baglanman kendisi icin sorun demek olan bir devletle anlasmis oluyorsun.


Bolşevik Rusya, o dönemde sömürgeci olsaydı(tam tersidir), bize silâh satmazdı. Satsa, bizi denetlemek için elinden geleni yapar -ki bu durumda Mustafa Kemâl zaten yardım almazdı(ayrıca o koşullarda dahi alınan yardımlara sırf 'borçlu durumda görünmemek için' elden geldiğince karşılık verilmiştir)- sonrasında meselâ, Boğazlar'ın elimize geçmesini istemez, Kars ve Ardahan gibi illeri ister, ordusunu göndermekten çekinmezdi. Öncesinde ise, meselâ, Sykes-Picot Anlaşması'nı açıklamazlardı. Stalin siyâseti(sürgünler, katliamlar) daha sonradır (eğer aklında bu varsa).

*Senin bu görüşlerin, Sivas Kongresi'nde ve sonrasında manda isteyenlerin bazılarının görüşlerindeki mantığa benziyor. "Tamamen ezilip yok olmaktansa, varsın güçlü sömürgeciden yardım alalım, sonrasına bakarız, bağımsızlığımızı elde ederiz" mantığı.

    Halbuki hangi istiklâl vardır ki ecnebilerin nesâyihi ile ecnebilerin plânlarıyla yükselebilsin. Tarih böyle bir hadise kaydetmemiştir. Tarih böyle bir hadise kaydetmek teşebbüsünde bulunan meraretengiz netayiçle karşılaşmıştır. (Oysa hangi bağımsızlık vardır ki, yabancıların öğütleriyle, yabancıların tasarılarıyla yükselebilsin! Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte böyle bir olay kaydetmek girişiminde bulunanlar acı sonuçlarla karşılaşmışlardır.)

    Mustafa Kemâl Paşa, 6 Mart 1922 tarihli TBMM Gizli Oturumu

Iti ite kirdiralim derim ben. Yani, ABD, kisa donemde yararimiza gibi olan seyler yapadursun, aleyhimize dondurecegi gun direksiyona biz gecelim.


Asıl sömürgecinin yaptığı budur. Zayfılatmak istediği başka bir zorba veya sömürgeci devlet olsa da, bunu da "it" görür, ayaklandırdıklarını da "it" görür. Birbirine kırdırır.

Kumarı oynayan değil, oynatan kazanır.

Son olarak (senin daha iyi bilmen gerekiyor ama): kemal-in-ogretmenleri-t22611.html

*Buna kızabilirsin de, alınabilirsin de; ancak ben böyle gördüm ve yazdım. Kendi ülken için böyle bir şey düşünmeyebilirsin, ancak Türkiye Cumhuriyeti dışında yaşayan ve bağımsız bir devlete sahip olmayan Türkler için görüşün böyle gözüküyor.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen İlteriş » Cum Kas 06, 2009 17:24

Tam bagimli olmayan, az cok bagimsiz bir Turk Devletinin icinde yasiyor olmanin sizleri bu denli dusuncesiz kilacagini ummuyordum.

Bir tek bizim mi hakkimiz tam bagimsiz olmak?

Uygur Turkleri, sizden bizden daha az mi yaniyorlar bagimsizlik atesiyle?

Bizler icinde bulundugumuz durumdan daha bagimsiz ve Tam bagimsiz olmak icin yazip cizmiyor muyuz? Yeri gelirse savasmaz miyiz?

Elinde silah olmayan, cephane olmayan, ezilen, surgun edilen, soykirima ugrayan Dis Turklere bunlari reva mi goruyorsunuz?

Eger degilse sizin planinizi aciklamak durumundasiniz?

Nedir planiniz?

Rusya Bolunmesin, cunku ABD de bunu istiyor. Cin bolunmesin, cunku ABD de bunu ister... demekten baska planiniz yok mu?

Iste bunlara karsi ben de diyorum ki, Kazan Tatarlari tam bagimsiz bir Turk devleti kursun, Uygur Turkleri tam bagimsiz bir Turk Devleti kursun, Yakutlar da tam bagimsiz olsun. Onlardan bagimsizlik talep etme hakki bakimindan ne gibi bir ustunlugumuz var?

Bir kere ABD'nin bunlari isteyebilecek olmasi da muammadir.
ABD'nin bir guclu Turk ekonomik birligi isteyebilecegi de yalandir.
ABD'nin Rusya yerine buyuk bir Turkistan gormek isteyecegi de yalandir.
Tipki ABD'nin Orta Asya-Turkiye karasal siniri olusmamasi icin Karabag isgali konusunda Rus politikalarina karsi cikmayisindaki gibi.
Hristiyan Bati her zaman Hristiyan dogu'yu Turk'e tercih eder.
Siz burada bir cilginlik yapiyorsunuz.
Turklerin bagimsizligina "ABD'ye yarar mantigiyla" karsi cikiyorsunuz.
Bir tek Anadolu Turklerinin mi hakki bagimsiz olmak?

Neyse bu konu kirici bir noktaya gidiyor. Hatta gitti bile. Anlasamayacagiz. Anlasmak zorunda degiliz zaten.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen İlteriş » Cum Kas 06, 2009 18:02

GokturkMehmet yazdı:"Bagimsizlik baskasi tarafindan mi verilir, yoksa alinir mi?" "baskalarinin gudumunde bagimsiz olunur mu?" gibi sorular sormussun. Bir kere bu noktada katiliyorum, hicbir Turk, hicbir yabanci devletin gudumune girmez. Ama benim kastettigim olaylar "gudumune girmek" olarak nitelendirilemez ki.


Ram yazdı:Nitelendirilir; çünkü sömürgeci güdümüne girmeyene, denetleyemediğine, cephane vermez; işine gelmediğini desteklemez.


Yani Ataturk, kesinlikle bolsevik Rusya'nin gudumune girmis olmali, yoksa silah alamazdi mi diyorsun?

GokturkMehmet yazdı:Somurgeci ve zorba bir yonetim tarafindan esir edilmis bir milletin icinde yasiyorsun diyelim. Bagimsizlik icin silaha, cephaneye ihtiyacin varsa, "senin bagimsizliginin kendisinin de isine gelecegi bir devletten" silah tedarik edemez misin?


Güdümüne girersin ve güdümüne girdiğin sömürgecinin ancak istediği kadar cephane alabilirsin.


Gudume girmeden silah bulabilenleri tarihte goruyoruz, oyleyse bu "gudumune girersin" lafi varsayimdan oteye gitmiyor.

Ram yazdı:Bolşevik Rusya, o dönemde sömürgeci olsaydı(tam tersidir), bize silâh satmazdı. Satsa, bizi denetlemek için elinden geleni yapar -ki bu durumda Mustafa Kemâl zaten yardım almazdı(ayrıca o koşullarda dahi alınan yardımlara sırf 'borçlu durumda görünmemek için' elden geldiğince karşılık verilmiştir)-


Iste bahsettigim de bu! Mustafa Kemal gibi bir lider cikar ve bu sekilde altta kalmadan silah tedarik eder.

Senin bu görüşlerin, Sivas Kongresi'nde ve sonrasında manda isteyenlerin bazılarının görüşlerindeki mantığa benziyor. "Tamamen ezilip yok olmaktansa, varsın güçlü sömürgeciden yardım alalım, sonrasına bakarız, bağımsızlığımızı elde ederiz" mantığı.


Hayir "Manda Istemek" somurgeciden yardim almayi istemek degildir, "somurgecinin seni bilfiil yonetmesini istemek"tir. Eger ben "Kirim Tatarlari Rusya'dan bagimsiz olsun, ama ABD orayi fiilen yonetsin, oraya Vali atasin..." demis olsaydim burada hakliydin. Ama maalesef bu benim soyledigim degil, senin cevabin bu onermeye iliskin, bunu da ben onermedim. Dolayisiyla onu oneren birine bu cevabi yapistirabilirsin. Ayrica ben "Somurgeciden yardim almayi" dahi onermedim. Anlasma yapmak'tan bahsediyorum. Tipki Ataturk'un Kurtulus Savasi oncesi ve esnasinda "kimsenin gudumune girmeden" yaptigi anlasmalar gibi.

Son olarak (senin daha iyi bilmen gerekiyor ama): kemal-in-ogretmenleri-t22611.html


Biliyorum, su yaziyi da oneririm;

turkiye-cin-iliskileri-dr-necip-hablemitoglu-t22615.html?hilit=Necip#p126073
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen Ram » Cum Kas 06, 2009 18:18

GöktürkMehmet yazdı:Tam bagimli olmayan, az cok bagimsiz bir Turk Devletinin icinde yasiyor olmanin sizleri bu denli dusuncesiz kilacagini ummuyordum.


Öyle mi¿? Meselâ nedir düşüncesizlik ettiğimiz noktalar; bir belirtsen de biz de sana "haklıymışsın, kusurumuza bakma" desek.

Bir tek bizim mi hakkimiz tam bagimsiz olmak?


"Evet, bir tek bizim hakkımız. Dünyadaki diğer ezilen ve bağımlı olan her kimse yok olsun."

Böyle demedim, diyenide görmedim ama, böyle denmiş gibi karşılık vermişsin; ben de ona göre yanıt vereceğim öyleyse; tutarsız, ciddiyetsiz ve ilginç!

Uygur Turkleri, sizden bizden daha az mi yaniyorlar bagimsizlik atesiyle?


"Evet bizden daha az yanıyorlar. Hatta yanmıyorlar."

Bizler icinde bulundugumuz durumdan daha bagimsiz ve Tam bagimsiz olmak icin yazip cizmiyor muyuz? Yeri gelirse savasmaz miyiz?


"Hayır, eğlence olsun diye yazıyoruz. Bağımsızlık da ne¿? Ayrıca yeri gelirse savaşmayız, hemen sıvışırız."

Elinde silah olmayan, cephane olmayan, ezilen, surgun edilen, soykirima ugrayan Dis Turklere bunlari reva mi goruyorsunuz?


"Hepsi yok olsun, umurumuzda değil. Hem zaten sırtımızda bir küfe. Kıbrıs'ı da verince, Ermeni'ye, Rum'a toprak da verince, güney doğu tarafında da attık mı bir bu dış Türkler kalıyor, o da sorun değil, atarız tüy gibi hafifleriz. Biz böyle uygun görüyoruz."

Eger degilse sizin planinizi aciklamak durumundasiniz?

Nedir planiniz?


"Tasarımız kolay ve kesin. Boşvermekle sırtımızdan inmeyecek bu küfe. En iyisi sömürene de, soykırım yapana da, ezileni ve katledileni kullanana da, ayaklandırana da toptan destek verelim ki hepsi tarih sahnesinden silinsin."

Rusya Bolunmesin, cunku ABD de bunu istiyor. Cin bolunmesin, cunku ABD de bunu ister... demekten baska planiniz yok mu?


"Her ne kadar bu tür söylemler bir tasarı olarak sunulmasa da, haşa biz böyle düşünmüyoruz. Baş sömürgeci kimse ona itaat ederiz. Ha bu bugün ABD olur, yarın başkası olur, farketmez. Baş sömürgecinin hizmeti en önemlisidir."

Iste bunlara karsi ben de diyorum ki, Kazan Tatarlari tam bagimsiz bir Turk devleti kursun, Uygur Turkleri tam bagimsiz bir Turk Devleti kursun, Yakutlar da tam bagimsiz olsun. Onlardan bagimsizlik talep etme hakki bakimindan ne gibi bir ustunlugumuz var?


"Hepsi sömürülsün bize ne. Hem ne diye biz de bağımsız olacakmışız, baş sömürgeciye hizmet etmek varken?"

Siz burada bir cilginlik yapiyorsunuz.


Bağımsızlık hesap işidir ama bundan bize ne; nasıl olsa hepsinin yok olması için çalışıyormuşuz.

Turklerin bagimsizligina "ABD'ye yarar mantigiyla" karsi cikiyorsunuz.
Bir tek Anadolu Turklerinin mi hakki bagimsiz olmak?


"Ah keşke ABD'ye yarasa da baş sömürgeciye bir yararlı hizmetimiz daha dokunsa. Ama yaramaz işte, o yüzden hepsinin yok olması için uğraşıyoruz."

Neyse bu konu kirici bir noktaya gidiyor. Hatta gitti bile. Anlasamayacagiz. Anlasmak zorunda degiliz zaten.


Kıran da, kırılan da belliyse hiç mühim değil. Mühim olan şurada bir kırdıranın olmamasıdır.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen Türk-Kan » Cum Kas 06, 2009 18:34

Türk-Kan yazdı:Kilavuzu karga olanin, kilavuzunu degistirmesi gerek :x
Resim

NED destekli orumcek!

Hamdolsun! ABD, ezilen Kürt halkina sagladigi silah, cephane destegi ile Kürtlerin bagimsizlik mücadelesini destekliyor.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen İlteriş » Cum Kas 06, 2009 18:35

Ram yazdı:"Evet, bir tek bizim hakkımız. Dünyadaki diğer ezilen ve bağımlı olan her kimse yok olsun."

Böyle demedim, diyenide görmedim ama, böyle denmiş gibi karşılık vermişsin; ben de ona göre yanıt vereceğim öyleyse; tutarsız, ciddiyetsiz ve ilginç!


Peki ben "Kirim Turklerini ABD mandasi yonetsin dedim mi?

Peki Ben, "Amerikan cikarlarini savunan Turk de olur" dedim mi?

Peki neden sabahtan beri benim soylemedigim seylere gore cevap yapistirip duruyorsunuz?

Hos olmuyormus degil mi?
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen Ram » Cum Kas 06, 2009 18:36

GöktürkMehmet yazdı:Yani Ataturk, kesinlikle bolsevik Rusya'nin gudumune girmis olmali, yoksa silah alamazdi mi diyorsun?

Gudume girmeden silah bulabilenleri tarihte goruyoruz, oyleyse bu "gudumune girersin" lafi varsayimdan oteye gitmiyor.


Bunlar için ancak şunu yazabilirim: Herhangi biri için dayancımı bu kadar yüksek tutmazdım.

Ram yazdı:Bolşevik Rusya, o dönemde sömürgeci olsaydı(tam tersidir), bize silâh satmazdı. Satsa, bizi denetlemek için elinden geleni yapar -ki bu durumda Mustafa Kemâl zaten yardım almazdı(ayrıca o koşullarda dahi alınan yardımlara sırf 'borçlu durumda görünmemek için' elden geldiğince karşılık verilmiştir)-


Iste bahsettigim de bu! Mustafa Kemal gibi bir lider cikar ve bu sekilde altta kalmadan silah tedarik eder.


Çıkmazsa, senin yolundan giden çok olur. Fakat çıkar ve çıkacaktır.

Senin bu görüşlerin, Sivas Kongresi'nde ve sonrasında manda isteyenlerin bazılarının görüşlerindeki mantığa benziyor. "Tamamen ezilip yok olmaktansa, varsın güçlü sömürgeciden yardım alalım, sonrasına bakarız, bağımsızlığımızı elde ederiz" mantığı.


Hayir "Manda Istemek" somurgeciden yardim almayi istemek degildir, "somurgecinin seni bilfiil yonetmesini istemek"tir. Eger ben "Kirim Tatarlari Rusya'dan bagimsiz olsun, ama ABD orayi fiilen yonetsin, oraya Vali atasin..." demis olsaydim burada hakliydin. Ama maalesef bu benim soyledigim degil, senin cevabin bu onermeye iliskin, bunu da ben onermedim. Dolayisiyla onu oneren birine bu cevabi yapistirabilirsin.


Bilgilendirdiğin için teşekkür ederim. Demek ki, bahsedilenin mantık olduğunu belirtmek ve bu sözcüğün altını çizerek vurgulamak, sonrasında da ilgili mantığı daha anlaşılır kılmak için bir örnek cümle sunmak oldukça yetersiz kalabiliyormuş.

Ayrica ben "Somurgeciden yardim almayi" dahi onermedim. Anlasma yapmak'tan bahsediyorum. Tipki Ataturk'un Kurtulus Savasi oncesi ve esnasinda "kimsenin gudumune girmeden" yaptigi anlasmalar gibi.


Hayır sen bundan bahsetmiyorsun. Açık açık birileri Türkler'i ayaklandırsın da bağımsızlığına kavuşssun, oh ne güzel olur hayâlleri kuruyorsun.

Son olarak (senin daha iyi bilmen gerekiyor ama): kemal-in-ogretmenleri-t22611.html


Biliyorum, su yaziyi da oneririm;


Bilmiyorsun ki, bizim müdahale edecek güçte olmadığımız için, -belki mevcut hükûmette yapılamayacak ama sonrasında pekâlâ yapılabilecek- uygun yöntem ve izlenceleri seçenek olarak sunmak yerine, "canım gitsin bir büyük devlet oradaki Türkleri ayaklandırsın, hem onların çıkarına olur bu, hem de bizim çıkarımıza olur" benzeri anlam taşıyan cümleler yazabiliyorsun.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Türkçülük mü? Amerikancılık mı?

İletigönderen Ram » Cum Kas 06, 2009 18:40

GöktürkMehmet yazdı:
Ram yazdı:"Evet, bir tek bizim hakkımız. Dünyadaki diğer ezilen ve bağımlı olan her kimse yok olsun."

Böyle demedim, diyenide görmedim ama, böyle denmiş gibi karşılık vermişsin; ben de ona göre yanıt vereceğim öyleyse; tutarsız, ciddiyetsiz ve ilginç!


Peki ben "Kirim Turklerini ABD mandasi yonetsin dedim mi?

Peki Ben, "Amerikan cikarlarini savunan Turk de olur" dedim mi?


Öncelikle;

Bilgilendirdiğin için teşekkür ederim. Demek ki, bahsedilenin mantık olduğunu belirtmek ve bu sözcüğün altını çizerek vurgulamak, sonrasında da ilgili mantığı daha anlaşılır kılmak için bir örnek cümle sunmak oldukça yetersiz kalabiliyormuş.


Senin için yeterli değilse uzun uzun açıklarım.

Peki neden sabahtan beri benim soylemedigim seylere gore cevap yapistirip duruyorsunuz?

Hos olmuyormus degil mi?


Yok, hayır; sabahtan beri yazdıklarına yanıt alıyorsun, yazmadıklarına değil. Dediğim gibi, senin için yeterli açıklıkta olmayan yerleri uzun uzun açıklarım, sözcükleri daha bir vurgularım, hiç sorun değil.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x