
Soğuk savaş döneminde, taraflar arasında “ölümcül” nükleer dengede, “ölümcül” bir oyun vardı; “Uçurum” oyunu! Olaylar nükleer felaket uçurumunun kenarına kadar gelir, getirilirdi! Önce, hangi taraf pes edecek, geri çekilecekti? Dünya bir kaç defa nükleer felaket uçurumunun kenarına kadar getirildi!.. Türkiye’yi de uçuruma sürükleyebilecek, “Küba-Jüpiter füze krizi” bunların en tehlikelisi idi...
Gene bir zamanlar gençler, “chiken-piliç oyunu” oynarlardı. Amerikan argosunda, “piliç” olmak, “korkaklık” anlamındadır. Oyunda taraflar, bir alanda, otomobillerinde son süratle karşı karşıya hareket ederlerdi. Hangisi “piliç”, korkak olacak, direksiyon kıracaktı? Filmlere de konu olan bu oyunda çok genç telef oldu! “Rus Ruleti” oyunu, Pokerde “blöf” de var!
Türkiye’deki “oyun”
Şimdi, bu oyunların hepsi, ülkemizde TSK ile iç ve dış düşmanları arasında oynanmakta...
Seyirciler; Ordunun vatansever, milliyetçi gönüllüleri... Ordu “vesayetinden” kurtulmayı “entelektüel şıklık” bilen liberal ukalalar ve tabii ordunun fanatik düşmanı, bilumum hainler!
İktidar bu ölümcül oyunu “kenardan” seyrediyor gibi... Gönlü hangi tarafta, hangi tarafın kazanmasını, hangi tarafın pes etmesini istiyor? Belli değil; yoruma açık!
Oyunun sonunun “felaket” olacağı muhakkak, ama kimin “felaketi”? “Uçurumun kenarında”, usturanın sırtında Türkiye! Ve bu, bir “oyun” olmaktan artık çıktı... Ya Herrü ya Merrü.
Karşı tarafın bu kadar pervasızca meydan okumasının son perdesi; Erzincan’daki 3’üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk, Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş tarafından “Ergenekon soruşturması” kapsamında “şüpheli” sıfatıyla ifade vermek üzere “çağrıldı”... Savcı 26 Şubat’a kadar süre vermiş, “İfadesi mutlaka Erzurum’da alınacak” diyor ve ekliyor “Ordu Komutanı’nın gelmemesi halinde yasal izlem işleyecek”. Yani, Ordu Komutanı Berk, Savcının huzuruna polis tarafından getirilecek! Vahim bir ilk, bir “uçurum” kenarı!
İşin hukuki tarafını bilmiyorum ama hani Anayasa Mahkemesi karar vermişti, Anayasaya göre asker kişiler sivil yargıya tabi olmayacaklardı!
Ancak, artık koşullar “adalete, hukuka saygıyı aştı”... Yargının, Hükümetin ve cemaatlerin baskısı altında olduğu kuşkuları ayyuka çıktığında, hangi hukuk, hangi adalet?
Açık konuşmalı ve sormalı, Sayın Orgeneral Saldıray Berk bu celbe icabet edecek, Başsavcının huzuruna gidecek mi? Eğer gitmezse, polis tarafından, zorla mı götürülecek? Ve Genelkurmay bu durumda, sessiz, tarafsız mı kalacak? Nefeslerimizi tutmuş bekliyoruz. “Ordumuz uçurumun kenarında pes edecek, teslim olacak mı?”
“Sınır” çoktan aşıldı; “sabır taşı” çatladı, kırıldı. “Oyun”, oyun olmaktan çoktan çıktı. Cami duvarını pisleyen “çarpılır” denir. “Kışla duvarını” pisleyenler de çarpılır. Zaten, “çarpık” olanlar büsbütün çarpılırlar demek isterim!
Başka gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde, Ordumuzun onurundan başka “laik, üniter Türkiye Cumhuriyetinin” Türk milletinin kaderi söz konusu.
Tecrübeliler konuştu
Önceki gece CNN Televizyonunda iki “tecrübeli”, Hasan Cemal ve Cengiz Çandar, şüpheli koşullarda öldürülen ve failleri meçhul kalanların yakınlarından bazılarıyla konuştular. İkisi de, çok insanı katleden terör örgütlerinin, “çok tecrübeli” eski üyeleridir, bu işleri iyi bilirler. Mesela Hasan Cemal, örgütünün kazaen öldürdüğü Kuseyri’nim kanlarını temizlemiş ve “Örgüt emriyle” Orduevine bomba atmakla görevlendirilmiş ve son dakikada gene “örgüt talimatıyla, şimdilik” vazgeçmiş. Bu, belli bir tıynet yapısıdır!
Yakın tarihimizde, çok örgüt cinayeti var. Gün Sazak’ın, Nihat Erim’in, Amiral Kemal Kayacan’ın öldürülmeleri! Bu cinayetlerin “Failleri meçhul” değil. PKK taşeronu DHKP-C. Bunların üzerine Sabancı cinayeti faili Fehriye Erdal’ın üzerine neden ısrarla gitmezler, “sevgili AB’nin” baş üyesi Belçika’nın bu terörist katil kadını niçin koruduğunu, neden hiç sorgulamazlar? Mısır Çarşısı patlaması davası sanığı ve PKK yandaşı Pınar Selek’i neden korurlar? Çünkü bu “tecrübeliler”, “seçmeli” insan hakları şampiyonudurlar!
Altemur KILIÇ, YENİÇAĞ, 17 Şubat 2010