Uygunsuz işler ve mekânlar

Uygunsuz işler ve mekânlar

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Şub 11, 2009 12:35

Efendim Alman yargısının “yüzyılın en büyük bağış soygunu” dediği Deniz Feneri davası orada sonuçlandı ama “Türkiye’deki Deniz Feneri ile ortak çalışmışlar, olay AKP iktidarıyla bağlantılı ve asıl failler Türkiye’de” şeklinde görüş bildirdikleri davanın Türkiye ayağına hâlâ sıra gelmedi.

TV’lerde tartışılıyor, basın sürekli yazıyor ve soruyor ama Adalet Bakanı Şahin kendisiyle ilgisiz konularda öne atılıp açıklamalar yaparken bunları nedense hiç duymuyor. Başbakan’ın durumu da ondan farksız. Böylece yerinde oturmaması gerekenlerin hepsi memnun mesut koltuklarındalar, yolsuzluğun boyutu ne olursa olsun, “yüzyılın bağış soygunu” da olsa onlar için fark etmiyor.

Bugünün haberi: İngiltere’nin en prestijli ve “yara almayan” bakanı olan İçişleri Bakanı Smith haftada iki gün kullandığı kız kardeşinin evini “birinci evi” olarak gösterip milletvekillerine uygulanan vergi indiriminden yararlandığı için muhalefet istifasını istiyor ve Bakan’ın bu hafta Meclis’te olayla ilgili sorgulanması bekleniyor.

Aradaki fark bu kadar basit! Hukuk devleti olan ve olmayan açıkça görülüyor. Tabii bu “yalanlarla uyutulabilen ve uyutulamayan toplum”lar arasındaki farkı da göstermektedir.

Deniz Feneri davasının “asıl faillerinden biri” olduğu bildirilen ve hâlâ ısrarla RTÜK Başkanı olarak tutulan ve resmen korunarak soruşturulmayan Zahit Akman Ankara’nın zengin mahallelerinden birinde kahvede okey oynarken yakalanmış. Hem de resmî makam aracı kapının önünde beklerken...

Basın mensuplarına ise “mekânın RTÜK Başkanı’yla mülakata uygun olmadığı” söylenmiş. Mekân mülakata uygun değil ama kapıda resmî aracı bekleterek kumar oynayan RTÜK Başkanı’na uygun!..

Ne demeli, görünüşe bakılırsa zaten RTÜK Başkanı da yalnızca Deniz Feneri davasından dolayı değil birçok nedenle o makama uygun değil!

Bakan Şahin kendisi için de aynı şeylerin yazılmasını istemiyorsa davanın açılmasını ve seçimden önce sonuçlanmasını sağlasın. Kaplumbağa ile gelecek olan “dosya” hikâyesine kimseyi inandıramıyor artık! (Tüm deliller Alman Mahkemesi’nin dosyasında hazır zaten, istenince çabucak biter. Ayrıca henüz iddianamesi veya hiçbir delili olmadan orgeneralleri ve birçok kişiyi aylarca cezaevine gönderebilen yargı bu suçluları neden gözaltına almıyor?)

*****

Topbaş’a soru sorsaydım...

Dün “Tarafsız Bölge” programından aramışlar ve programa Kadir Topbaş’ın katılacağını, benim Kemal Kılıçdaroğlu katıldığında ona soru soran gazetecilerden biri olduğumu söyleyerek yine sorup sormayacağımı öğrenmek istemişler.

İki hafta önce Ahmet Hakan’ın Her Açıdan’a yaptığından sonra yerimde siz olsanız ne cevap verirdiniz? (Bu teklife kaç puan verirdiniz mi demeliydim?)

Aynen öyle, ben de ‘bir daha onun programına katılmayacağımı’ söyledim. Sadece -kendisi de programcı olmasına ve katılmayı kendisi talep etmesine rağmen- canlı yayın bir programa gelemeyeceğini son anda ve üstelik başkasına söylettiği, bizi zor durumda bıraktığı için değil, özür dilemeyi bile bilmediği için.

Ama katılsaydım, benim programımda da “Kılıçdaroğlu ile karşı karşıya gelebileceklerini” söyleyerek davet ettiğim ve “onunla asla TV’de karşılaşmayacağım” cevabını aldığım Topbaş’dan “bunun nedenini halka açıklamasını” isterdim. Çünkü bu onlar için aslında bir tercih değil, zorunluluktur. Madem ki ortada “İstanbul Belediyesi ile ilgili ciddi iddialar” var, yüzlerce trilyonluk zarardan ve yolsuzluklardan söz ediliyor, kaçak güreşmek, tek başına açıklamalar yapmak yetmez.

Aynı nedenle AKP’li milletvekillerine de ekran yasağı getiriliyor, hiçbiri konuşamıyorlar.

Kadir Topbaş iddialara cevabını Kemal Kılıçdaroğlu ile karşı karşıya vermelidir. Buyursunlar, hepimiz ekranları açmaya hazırız!

*****

Biz de ortaklık isteriz!

Başbakan Erdoğan’ın oğlu ve gelininin ortak olduğu Atagold şirketinin üç yıllık cirosu 10 milyon TL imiş. Tam da biz Türklerin deyimiyle “taş atıp da elleri mi yoruluyor” sözü gibi... Oturdukları yerde trilyonlar cebe iniyor, o arada “kuyumcuk”un yanında (Tufan Türenç bulmuş bu kelimeyi de, çok uygun) gemicik, fabrikacık ne işi (!) uygun görürlerse yapabilirler.

Atagold’un sahibi Cihan Kamer ise işin “kâr oranının düşük olduğunu” açıklamış. Valla hepimiz (ben, sen, o, biz, siz, onlar) bu düşük kâr oranlı işlerden çocuklarımıza isteriz, hepimiz tırnaklarımızla kazıyarak, terimizi akıtarak kazanmaya çalışıyoruz. Böyle altın fırsatlar kimsenin önüne çıkmıyor.

Haydi Cihan Bey, birer ortaklık da “ben, sen, o, biz, siz, onlar”a... Zor olmamalı, nasılsa fazla kâr yok!!!

Ruhat Mengi

VATAN
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x