Barbaros yazdı:Kişisel Görüşüm;
Tarih Biliminin kurallarından biri "Yaşanan olaylar,yaşandığı dönem şartları ile ele alınır".Şimdi mesela bazı tarihçiler çıkıyor diyor ki efendim "Viyana Kuşatması başarısız oldu,bunda Padişahın suçu var,Paşaların suçu var" gibi laflar ediyorlar buda benim garibime gidiyor.Ciğeri sağlam tarihçiler ise olaya şöyle bakıyor "Viyana kuşatması sırasında,Avrupa'daki iklim şartları,bataklıklar,ordunun merkeze yani İstanbul'a uzak olması gibi coğrafi şartların çok büyük oranda etkili olduğunu" söylemektedirler.
Barbaros, keşke tarihi, umarak, zannederek, görüş bildirerek değiştirebilsek!!
Ama bu imkansız, kimsenin tarihi değiştirmeye gücü de yetmez, kişisel görüş bildirmek tarihi de değiştirmez..
Osmanlı tarihinde savaş kaybeden çok padişahımız vardır, savaşta ölen de padişahımız mevcuttur, hatta esir düşen padişahımız bile vardır. Mesela Yıldırım Bayezit, Ankara Savaşı'nda Timur'a esir düşmüştür. Ama kimse Yıldırım'a hain demez, diyemez değil mi! Başka bir örnek daha vereyim, Uhud Savaşı'nı müslümanlar son bir hamle değişikliği sebebiyle kaybetmişlerdir. Müslümanların komutanı da Hz. Muhammed'tir. Kimse Hz. Muhammed'e de haşa! hain diyemez değil mi! O zaman savaş kaybetmek, kuşatmayı bitirememek hain olunduğunu göstermez, başka bir iş var burada. Bakalım görebilecek misin!!
Barbaros yazdı:Artık bilemeyeceğim kim hain kim değil.Fakat sonuçta ortada ters bir durum var.
Ben bir kere Vahdeddin'in hain olduğuna inanmıyorum.
Ya işte şu konu çok önemli: Eğer bir konu hakkında bilgisi yoksa bir insanın ya susmalı ya da gerçeği doğru kaynaklardan araştırmalı. İnanmak, inanmamak, 6. hisle hareket etmek tarihi değiştirmediği gibi insanı da komik duruma düşürmektedir.
Barbaros yazdı:Ben burda sadece Nutuk'tan alıntılar yaparak konuyu tek noktaya sürüklemek istemiyorum.Atatürk'ün etrafında bulunan yaverlik etmiş onlarca adamdan ve günümüz tarihçilerinide gözler önüne koyarak bu konunun etraflıca incelenmesidir.
Şimdi bu neye benziyor biliyor musun? Bazı cahil kafalar şunu iddia ederler: Kur'an-ı Kerim (yani kutsal kitabımız, yani Levh-i Mahfuz sözleri, yani Allah'tan vahiy yoluyla gelen cümleler), tek başına yeterli değildir, bu yüzden hadis kitaplarına danışmalıyız, risalelere, ilmihallere, fethullahın kitaplarına göre pek çok hareketimizi, söylemimizi yönlendirmeliyiz!!!
Direkt aynı şey değildir ama, Kur'an tek başına yeterli değildir deyip insanlar tarafından yazılmış başka kaynaklara yönelmek nasıl büyük bir gafletse, Nutuk gibi bir kitabı bir kenara bırakarak başka insanların, sözüm ona tarihçilerin sözlerini kaale almak ta bir o kadar gafletlerin en büyüğüdür..
Barbaros yazdı:İlk itiraz Necip Fazıl'dan gelmişti
Necip Fazıl kimdir bilir misin!!
Şu linkte yazılanları bir okur musun:
http://www.guncelmeydan.com/forum/necip ... 14202.htmlBarbaros yazdı:Zaten bu ülkeyi öyle bir hale getirdilerki yarısını Atatürk'e yarısını Vahdeddin'e düşman ettiler.
Bak şimdi, bir cümle ancak kelimelerin bu kadar özensiz seçilip yerleştirilmesiyle kurulabilir. Güler misin ağlar mısın??
Milletin öbür yarısını da apo köpeğine düşman ettiler diye devam ettirebilir misin cümleni!!! Ne yapacaktı millet düşman olmayıp bu varlığa..
Hem sonra Atatürk'ü kim düşman ettirdi, en başta vatanı satan vahdettini kahraman gösterenler tabii ki.. Nasıl mı, elbette gerçek kahramanı olay dışı bırakıp, yalancılıkla itham edip; haini kahramanmış gibi göstererek, başarıyı ona atfederek yaptılar bu işi...
Fuk-Ki yazdı:ama benim görüşüme göre vahdettin hain olbilecek kadar küçülecek bir insan değilidr bunun bana göre sebebleri var
Bak şimdi bir tane daha, benim görüşüme göre'lerle, bana göre'lerle tarih ne yazılır ne de anlatılır.. Tarih yazanlar ve anlatanlar, tarih yapanlara saygılı olmak zorundadır herşeyden önce..
Fuk-Ki yazdı:elbette atatürkte devletimizin kurucusu milletimizin önderidir ama diğer kahramanlarımızı da unutmayalım...
Diğer kahramanları unutan yok fuk-ki, ama asıl hainleri unutanlarımız maalesef çok fazla...
Fuk-Ki yazdı:birde bu tartışmaları bitirecek bir şey vardır osmanlı arşivlerinin açılması eğer bu arşivler açılırsa bir çok gerçek ortaya çıkcaktır ama açılmaması bence daha doğrudur çünkü türkiye böyle bir şeye hiç hazır değildir zaten olmanlı arşivleri bu yüzden kasıtlı olarak imha edilmiştir bilinerek yapılan birşeydir
Osmanlı arşivlerinin kapatıldığı, saklanıldığı, imha edildiği, anlaşılamadığı gibi durumlar yoktur fuk-ki, asıl gün ışığına çıkarılmayan Gazi'nin hatıratlarıdır, sözleridir, yaptıklarıdır...
Ram yazdı:Mustafa Kemâl ATATÜRK, Vahdettin'in izniyle görevlendirilmiştir, bu doğrudur. Peki görevini de söyleyebilir misiniz¿? Acaba vatanı kurtarsın diye mi göndermiştir, yoksa Samsun'da düşmana karşı ayaklanan Türkleri, -İngiliz isteğiyle- bastırması için mi¿?
Bakın, Ram çok güzel açıklamış, keşke daha uzun açıklasaymış, ben biraz daha açayım:
Samsun ve özellikle Havza bölgesinde büyük bir Türk ayaklanması çıkmıştı. Sebebi de Osmanlıya ve vatanın birliğine ayaklanan rumlardı. Türk ahali, artık bu hain güruha daha fazla dayanamamış, Bizans imparatorluğunu yeniden canlandırmak amacını güden Mavi Mira Cemiyeti ve Rum patrikhanesi desteğinde Trabzon ve çevresinde Rum devleti kurma peşindeki Pontus Rum Cemiyeti'ne karşı (etnik i Eterya nin devamı) Türkler de haklı olarak ayaklanmıştı. Türklerin bu cemiyete karşı ayaklanması ingilizlerin elbette hoşuna gitmemişti. Bunu engellemenin en kolay yolu, kucaklarındaki halifeyi yani padişahı kullanmaktı. Hemen padişaha nota verildi bu Türk ayaklanmasını durdurması için, yoksa onun için çok kötü olacaktı. Telaşa düşen padişah bu görevi en iyi Mustafa Kemal'in yapacağını biliyordu. Ayrıca Mustafa Kemal'in İstanbul'da halkı milli şuura yönlendirmesi ingilizlerin hoşuna gitmiyor,bu yüzden de vahdettin ingilizlerden zılgıtı yiyordu. Padişah bir taşla iki kuş vuracaktı, hem Mustafa Kemal İstanbul'dan uzaklaştırılacak hem de Havza ve yöresindeki Türk ayaklanması başarılı bir asker tarafından durdurulacaktı. Çünkü Türk halkı Mustafa Kemal'i dinliyor, Mustafa Kemal'de kendini dinlettiriyordu. Ama tabii padişah bu görev için Mustafa Kemal'i görevlendirmeye ayağına çağırdığı zaman O'nun aklından geçenleri bilemezdi. Gazi için bu büyük bir fırsattı, hemen görevi kabul etti ama bir de şart koştu. İşlerini daha da kolaylaştıracak olan Ordu Müfettişliğini talep etti padişahtan. Padişahta bu müfettişlik isteğini kendi lehine kullanacağını düşünerek hemen kabul ve tasdik etti Mustafa Kemal'in. Fakat Mustafa Kemal'in verilen görevin tam aksini yapması, halkın ayaklanmasını değil durdurmak daha da örgütlü bir direnişe geçirmesi sonucu İngilizler, Osmanlı yöneticilerinden M. Kemalin geri çağrılmasını istediler ve İstanbul daki 67 Türk devlet adamını Maltaya sürdüler. İstanbul Hükümeti 8 Haziran 1919 da Mustafa Kemali geri çağırdı. O buna uymayarak Amasyaya geçti.
Zaten bu noktadan sonra tüm bağlar kopuyor ve Mustafa Kemal hain ilan edilip idamı isteniyor.
İşte Atatürk hakkındaki idam fermanı:
Harbiye-Divan-ı Harp
DOSYA No : 70
Harbiye Nezareti
Şube: Adliye-i Askeriye Dairesi
Adet : 705
PADİŞAH BUYRUĞU
"Kuvayı Milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek şehirleri yakıp yıkmaya kalkışmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selanikli Mustafa Kemal Efendi, Eski yirmi yedinci fırka kumandanı miralaylıktan emekli İstanbullu Kara Vasıf Bey, Eski yirminci kolordu kumandanı Mirliva Salacaklı Fuat Paşa ile Eski Vaşington elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Rüstem ve sıhhiye eski müdürü İstanbullu Doktor Adnan Bey ile Üniversite Batı Edebiyatı eski öğretmeni Halide Edip Hanımın, ayrıntıları 11 Mayıs 1336 (1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzre, Mülkiye Ceza Kanunu'nun kırk beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi ünvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla kanun hükümleri gereğince mallarının haczedilerek, usulüne göre idare ettirilmesine dair İstanbul bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar tasdik edilmiştir.
Bu Padişah Buyruğu'nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir.
Mehmet Vahdettin
Velev ki bakıp ta ibret alırsınız... ...