Vahdettin kahraman ise Sevr nedir?
Cumhuriyet Bayramı ile başlayıp, 10 Kasım Atatürkü anma etkinlikleriyle sona eren dönemler, ulusal olarak nereden gelip, nereye gittiğimizi, neleri devralıp üzerine neler koyduğumuzu düşünmek için önemli fırsatlardır aslında. Ama okumuş yazmışlarımız, hele de entel geçinenlerimiz, böylesi bir muhasebe yapmak yerine, tarihi çarpıtmayı tercih ederler. Bu dönemler, rahmetli Ahmet Taner Kışlalının kitabının adında olduğu gibi, Atatürke Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliğinin öne çıktığı dönemlerdir.
İş Bankasının Haluk Bilginerin Atatürkü canlandırdığı reklamı ile başlayan tartışma, bize Atatürkün de eline diken batan, hastalanan, kuru fasulye seven, yetim büyüdüğü için zor bir çocukluk ve gençlik dönemi geçiren, annesine kızıp, darılan, genç bir öğrenci ve yeni mezun subay olduğu dönemlerde parasını çabuk bitiren, ay sonunu zor getiren, çapkınlık yapan, rakı için yönlerini, yani insan yönlerini anımsattı. Bu anımsatma, Atatürkle siyasal ve idelojik olarak başedemeyen, yaşamı boyunca 4 bin 300 kitabı, hem de altlarını çizerek, satır aralarına notlar düşerek okuyan Mustafa Kemalle bir aydın olarak mücadele edemeyen numaracı cumhuriyetçi, dinci, bölücü kalem sahiplerini, onun insani yönleri üzerinden saldırıya yöneltti. Ve kaçınılmaz olarak Vahdettii de kahramanlaştırmaya itti.
Vahdettinin Atatürkü Anadoluya yolladığını, hatta cebine para koyduğunu söyleyerek, sözüm ona kendi tezlerini desteklemeye çalıştılar. Osmanlı İmparatorluğunun bir komutanının, cebinde yetki belgesi, sırtında üniforma ile Anadoluya geçerken, elindeki kağıdın altında elbette amiri konumundakilerin imzası, rızası, onayı, oluru olacaktır, Teksak Valisinin değil. Kaldı ki Vahdettin, Atatürke Anadolua git, önemli hizmetlerine bir yenisini daha ekle, vatan senden bunu bekliyor derken, Mustafa Kemal Paşadan, memleketi kurtarmasını istememiştir, kendi saltanatını kurtarmasını talep etmiştir.
Vahdettin, Kuvayı Milliye güçlerine karşı Kuvayı İnzibatiye denen birlikleri sürerek, Sevr Antlaşmasını kabul ederek, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendinin Kuvvacılar hakkında vermiş olduğu katli vaciptir fermanını İngiliz uçaklarıyla Anadolu köylerinin semalarında serpiştirterek, daha Kurtuluş Savaşının başında Ali Galipi Mustafa Kemali öldürmesi için görevlendirerek, Önce Allaha, sonra da İngilizlere güveniyorum ve duacıyım diyerek, nihayetinde de İngilizlerin Malaya zırhlısıyla ülkesini terkederek tarihteki yerini almıştır.
Damat Ferit Paşa ile birlikte tarihimizin en önde gelen hainlerinden biridir ki, büyük mütefekkirlerimizden rahmetli Attila İlhan, Türkler kahramanı bol olduğu kadar, hain kontenjanı da yüksek bir millettir derdi Vahdettin ve benzerlerini anlatırken. Turgut Özakmanın Vahdettin, Milli Mücadele ve Mustafa Kemal üzerine yazmış olduğu, yalanları ve gerçekleri gözler önüne seren hacimli kitabı, Vahdettin gerçeğini öğrenmek isteyenler için en önemli tarihsel ve belgeli kaynaktır.
Vahdettinle ilgili son büyük tartışmayı merhum Bülent Ecevit, Vahdettin hain değildi diyerek açmıştı ama, bu dürüst politikacımızın, bu hatasının yanında, olumlu tarikatları desteklemek, uluslararası tahkime imza atmak, Rahşan affı çıkarmak gibi kimi yanlışlarını da hemen not etmek durumundayız.
Ama Vahdettini kahraman yapmak isteyenlere de şu soruyu sormadan geçemiyoruz? Sırtında hem sultan, hem halife ünvanını taşıyan Vahdettin, söylediğiniz üzere kahraman, yiğit, vatansever olsa idi, en azından işgalci düşmana karşı ilk kurşunu atma şerefini İzmirli büyük yurtsever ve şehit gazeteci Hasan Tahsin ile paylaşması gerekmez miydi?
Kaynak