
Hele siyasi-ticari gücün varsa ve de su başlarını tutmuşsan!..
Bir tarafta kan gövdeyi götürecek, çökmüş bir sosyal hayat, yoksulluk, inanılmaz umutsuzluk, beri yanda vurgunla müthiş bir zenginliği yakalama şansı!.. Duvarları delebilene dur durak yok!..
Üstelik bu memleketin en çarpıcı vurgunları, en krema, en ihtiyacı olmayan, en okumuş yazmış, en ayrıcalıklı takımı tarafından yapılıyor...
Bakın en son olana.
Vatandaşa Davos-Ergenekon diye çelik çomak oynatılırken elin oğlu façayı nasıl düzüyor!..
Adı çok anılan çok çok zenginimizi destekleyen bir AB bankası, krizden hemen sonra Türkiye için şu haberi pompalıyor, Türkiyede 2009da finans açığı 90 milyar dolar olacak. AB bankasından memlekete üfürülen bu haberi hükümet yalanlasa da, bu yabancı bankanın desteklediği patron, o patronun etkili olduğu, öteki patronların da üyesi kuruluş ve ellerindeki matbuat, aynen körükledi!..
O zaman ne oldu?.. Piyasada yaratılan panik, Hazine bono ve tahvil faizlerini yüzde 25e çıkardı. Ardından geçen sürede, piyasaların seyri aynı faizleri yüzde 16ya çekti. Aradaki fark?.. Fark, piyasa ile oynayan vurguncunun oldu!.. Paniği çıkaranlar, aradaki yüzde dokuzu kendilerine kâr olarak yönlendirdiler ve böylece kriz nedeniyle kaybettikleri paranın bir bölümünü, Türkiyenin milli hazinesi ile oynayarak telafi
ettiler!..
Bu vurgunun ne sorumluluğu var, ne de hesap soranı!.. Yapan tek tek belli ve yanlarına kâr!..
Peki bunlar paniklemelerine sebep olan paraları nasıl kaybetmişlerdi acaba bu kriz sırasında!!?
Para babalarının tezgâhı
Türkiyenin dış borcunun içerisinde 190 milyar dolarlık bölüm özel sektörün. Uluslararası kriz yaklaşırken, ekonomi bürokratlarının kriz uyarılarına rağmen bazı şirketler 2008 yılının ilk altı ayında borçlarını 33 milyar dolar artırdılar. Peki, küresel kriz yaklaşırken, Türkiye merkezli şirketlerin rahatlıkla dış borç bulmasının izahı
var mı!!?
Ekonomistler bu durumu şöyle açıklıyor, Alınan bu dış borçların bir kısmı şirket sahiplerinin şirketlerinden çekerek yurtdışında tuttuğu paralardan kendi şirketlerine verdikleri borçlar!.. Türkiyede bankalar döviz kredisi veremiyorlar. Türkiyedeki şirketlere döviz kredilerini yurtdışındaki şubeleri aracılığıyla sağlıyorlar. Dolayısıyla özel sektörün dış borcu olarak gösterilen paraların önemli bir kısmı, şirket sahiplerinin ve yerli bankaların açtıkları krediler oluyor...
Yani, bizim para babaları şirketlerinden çekip yurtdışına götürdükleri ve sonra tekrar kendi şirketlerine borç olarak verdikleri paraları batınca, kaybettiklerini vatandaşın vergileriyle geri almanın yolunu buldular!
2001de de benzeri oldu!
21 Şubat 2001de gecelik faizlerde yüzde 7500 ile tarihi yükseliş, İMKBde de yüzde 18.1 ile tarihi düşüş yaşandı.
Binlerce işyeri bir anda çökerken ve milyonlarca insan perişan olurken, bu krizden inanılmaz vurgunlar da yapıldı!..
2006 yılında TBMM bu konuyu araştırmak için bir komisyon kurdu. Meclis Araştırma Komisyonunun raporlarına göre, bu krizden bazı kişiler ve çokuluslu şirketler ciddi menfaat sağladı... Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunda ifadesine başvurulan dönemin (2006nın) Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Serdengeçti, açıklamasında, zamanın başbakanı Bülent Ecevitin, ünlü MGK toplantısından sonraki konuşmasını hatırlatarak, Siyasi kriz var denmesi üzerine üç gün içerisinde, 70 banka içinden aralarında yabancı bankaların da bulunduğu en fazla 19u, 5 milyar 188 milyon dolar döviz alımı yaptı. Döviz çeken bankaların isimleri Merkez Bankası kayıtlarında var. Hepsi belgeli ve prosedüre uygun. Ancak, ticari sır nedeniyle açıklanamaz... Serdengeçti, Türk Lirası isteyene lira satmak durumundaydık. Böylece, 3.5 katrilyon liralık döviz alımı yapıldı. Bir de 460 trilyon liralık kredi kullanımı oldu dedi.
İşte böyle...
Ticari sır kapsamında, kimlikleri Türk milletinden saklanan bazı bankalar ve patronları o krizden, inanılmaz şekilde yollarını buldular!..
Behiç Kılıç
YENİÇAĞ