Ya Gazi Paşa Duyarsa / Erdal SARIZEYBEK

Emekli Jandarma Albay - Yazar

Ya Gazi Paşa Duyarsa / Erdal SARIZEYBEK

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Kas 09, 2010 1:19

Ya Gazi Paşa Duyarsa

İlk Sözler

Komutanım, diyerek haberci odama girdi ve Selçuk Yüzbaşı sizinle görüşmek istiyor, dedi. Gelsin, dedim. Selçuk alayımızın istihbarat subayı idi.

- Komutanım, müsaade ederseniz bir hususu arz edeceğim.

- Buyur Selçuk.

- Komutanım. Ankara’dan aradılar. Birkaç numaranın üç aylık dökümünü istiyorlar bizden.

- Kim istiyor Selçuk?

- İstihbarat Başkanlığı komutanım.

- Senden bunu isteyen kim?

- Uğur Yüzbaşı.

- Söyle beni arasın.

- Emredersiniz komutanım.


Garip bir durumdu. Genelde istihbarat gibi hassas konularda aracılık olmaz ya emir verilir yazılı olarak ve de gizli ya da görüşmeler birebir yapılırdı en üst düzeyde. Bir yüzbaşıya aracılık görevi verilmiş olması garipti. Bir öğleden sonraydı hatırladığım, Uğur Yüzbaşı beni aradı.

- Evet Uğur?

- Komutanım aramamı emretmişsiniz.

- Nedir bu hikâye Uğur?

- Komutanım. Malumunuz biz de merkezden istihbarat yapıyoruz ama mahkeme kararı çıkarmakta zorluğumuz var. Yığılmalar oluyor. İşimiz gecikiyor. Bu nedenle her alaya dağıtım yaptık numaraları. Onlardan istiyoruz.

- Uğur. Bu doğru değil ki.

- Biliyorum komutanım ama acil bir durum bu.

- Kim istiyor bunu?

- İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Levent Ersöz.

- Tamam. Bu seferlik yapalım. Ama bundan sonra yazılı emir gönderin.

- Emrederseniz komutanım.

- Sahi, bu numaralar kime ait?

- Biliyorsunuz komutanım, terörist işte.


Uğur yüzbaşı ilk kez bu tür sorulara muhatap olmuş olacak ki yaptığımız konuşma pek hoşuna gitmemişti, sesinsen anladım. Selçuk yüzbaşıyı çağırttım ve bu kez gerekeni yapın ama bir daha yok, diye emir verdim. Üzerinde durmadım zira istihbarat ne de olsa istihbarattı ister Urfa olsun ister Ankara, her şey ülkemiz için değil mi?

Yeni atanmışım Urfa’ya. Her yeni görevde olduğu gibi yapılacak iş çok. Bizden önce Faik albay varmış. Alayın önü olmuş otopark, duvarları eğreti. İlk olarak bu duvarları yıkmakla işe başladık. Ön cepheyi meşhur Urfa taşından kapladık. Yanına güzel bir oturma yeri yaptık. Amacımız halka hizmet başka bir şey değil!

Şimdi kızıyorum kendime, keşke diyorum, keşke bizden istenen telefon numaralarını hiç tespit etmemiş olsaydım. Ama nerden bilecektim ki en azından üçünün kozmik gizli olduğunu? Her birinin şifreli bir dosyaya ait olduğunu? Ankara’dan top secret bir operasyon yürütüldüğünü? Bilemedim. Bilemeyince de aldım başıma belayı. Bir de köstebek çıkınca karşımıza ortalık karıştı.

İşte bu kitap bir belanın hikâyesidir. Bilmeden ve de istemeden başı belaya girenlerin ibretle okuması gereken bir yaşamı anlatır bu kitap.

Bu satırlarda bir yaşam göreceksiniz ve de bu yaşamın nasıl yok edilmek istendiğini.

Bu kitapta bir mücadele göreceksiniz hiç bitmeyen ve bitmeyecek olan.

Bu kitap size sizi hatırlatacak, çocukluk yıllarınızı, gençliğinizi ve de yorgun bedendeki güçlü yüreğinizi.

Uğruna verdiğiniz mücadele kutsal bildiğiniz değerler olunca, dayanma gücünüzün sonsuzluğunu göreceksiniz bizde ve yaşadıklarımızda.


Sendelemekten korkmayın; bırakın ayağınız taşa çarpsın, acısın ama yürüyün doğru bildiğiniz yolda. Engeller sizi ürkütmesin, bırakın önünüze aşılmaz dedikleri engel koysunlar aldırmayın, aşın onları, sizi durduramasın. En önemlisi Gazi Paşayı unutmayın: Ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Fakat sen buna dayanacaksın. Önüne sonsuz setler yığacaklardır. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, vasıtasız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine emin olarak bu setleri aşacaksın!

Sizinle nerede tanıştığımızı hatırlıyor musunuz? Peki ya kara kovan balı yediğimiz yeri?

Anladım; siz Gevaruk yaylasına çıkmadınız ve Konur’un subaşında buz gibi ayran da içmediniz öyle mi? Öyleyse ben anlatayım:

Biz sizinle 1992 yılında Şemdinli’de tanıştık[i]. Sınırları aştık ne İran kaldı ne Irak hepsini geçtik biz. Ne konuşmuştuk o zamanlar, size söylemiştim, orada da ağaçlar yeşildi, papatyalar sarı, insanları su içerdi kan değil, okullarında İstiklal Marşı söylenirdi, Türk Bayrağı dalgalanırdı dört bir yanında, onlar da şehitlere gözyaşı döker, teröre lanet ederdi, demiştim.

Aradan geçti yıllar tekrar karşılaştık sizinle, karış karış hudutları dolaştık[ii]. Asker ve hudut hattında dolaşan kaçakçıların para uğruna Mehmetçiğe nasıl kurşun attığını, teröristlerle nasıl işbirliği yaptığını üzülerek gördük. Üstelik kaçakçılığın gözler önünde açık açık yapılması, kaçaktan gelen paranın mermi olarak Mehmetçiğe atılması sizin de benim de epey canımızı sıkmıştı. Son sözlerim şu olmuştu sizlere yürekten söylediğim: Yapayalnız, yapayalnız kaldık, yapayalnız bir Türk milleti, tarihten beri! Ama asıl güç orada, asıl güç Türk milletinde, güç bizde!

Dilerdim, keşke hepsi bu kadar olsaydı size anlatacaklarım ama daha neler yaşamadık ki! Bazen olaylar bizi sürükledi bir bilinmeze bazen biz olayların ortasında bulduk kendimizi. Yaşadığımız olaylar ve bu olayların biz de yarattığı düşünceler satırlara döküldü kendiliğinden.

Bu düşünceler alıyor beni ve götürüyor uzaklara, bir geçmişi hatırlatıyor bir geleceği gösteriyor, korkuyorum. Dönüyorum içime ve kendime cesaret vermeye çalışıyorum. Diyorum, Gazi Paşa sana söylemedi ki Bursa’daki nutkunu önce gençlik var. Hitabı da sana değil, yaşın elliye dayanmış önce gençlik var Türk’ün, Türklüğün, diyorum korkma. Unutulmayacak olanları not etmeye gerek yok deyip çeviriyorum sayfasını yılların.

Geçenlerde emekli Korgeneral Çetin Haspişiren’e rastladım İstanbul’da. Sağ olsun halimizi hatırımızı sordu. Ne yapıyorsun, dedi. Dedim yazıyorum. Aman Erdal, sen akıllı çocuksun, silahlı kuvvetlere bir zarar gelmesin, dedi ama ben anlamadım. Sonra daha niceleri ‘’ Aman Erdal, teşkilata zarar verme. Zaten silahlı kuvvetlere zarar vermek için çabalayanlar var, sen alet olma’’, dediler. Ben gene anlamadım.

Daldım karanlık düşüncelerime ve dedim, yoksa ülkemizi karanlığa sürükleyen sen misin? Dedim, yok!

Dedim yoksa sen mi devlet malına deniz dedin de milli servetimizi heba ettin? Dedim yok!

Dedim sen bölücülük mü yapıyorsun? Yoksa sen misin terörist, yarattın onları da yok etmek yerine şimdi seyrediyorsun? Dedim yok!

Yoksa sen insanların özel hayatına mı giriyorsun gizlice, sen misin Gazi Paşalara kurşun atan, ikbal uğruna, koltuk uğruna, şahsi çıkarların uğruna yoksa sen mi geleceğimizi karartıyorsun? Cevap verdim ama kararlı ve de sertçe, yok dedim.

İnanın bana gerçek ne ise odur değişmez görmek zorundasınız bunu. Gerçeği bilmeden doğru karar veremezsiniz. Geleceği göremezsiniz. Birlik ve beraberliği sağlayamazsınız. Amacımız kimseyi yıpratmak değil! Gazi Paşa’nın mektebinde okudum ben, yıl 1970. Küçük bir çocuktum o yıllar. Bize Gazi Paşa’yı sevmeyi öğrettiler ve de O’nun yolundan yürümeyi. Bu satırları bize yazdıran sevgidir ülkeye olan, insana olan bayrağa olan. Ruhumuza askerlik var içimize işlemiş. Sevgimiz ülkemize, Mehmetçiğe, bayrağımıza. Biz bu değerlerle büyüdük. Bizi terk etmez değerlerimiz, ölüm canı alır ama değerler kalır. Savaşın yerini yanlış seçtiler, içimizde olur mu hiç! Hedefi yanlış seçtiler, yüreğe kılıç çekilir mi hiç bu ülke için atan! Şahsi hesabımız olmaz bizim, düşündüğümüz ülkedir. Derdimiz güvenli bir gelecektir çocuklarımız için, güvenli bir ülke bağımsız ve hür.

Böyle okuyabilirsek satırları inanın gerçeğin ne olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Bu ülke bizim. Biz bunları yaşadık. Herkes payına düşeni almalı ki adalet tecelli etsin gelecek kuşaklar için. Güç adaletten gelsin koltuktan değil!

Anlatacaklarım sizi şaşırtacak, belki üzüleceksiniz. Öyle anlar yaşayacaksınız ki öfkeleneceksiniz. Bir an gelecek güveninizi yitireceksiniz insanlara, kurumlara, devlete, yönetenlere ve de atananlara. Ama unutmayınız ki hata insanoğlu içindir, kimini kul affeder kimini ise Allah. Hatalar kurumsallaşırsa bu hiç iyi değildir. Hatalar şahsileşirse bu da iyi değildir. Hizmete yansır, amacı hizmet etmek olanlar yıpranır, bundan da devlet zarar görür. Varsa hata düzeltecek biziz. Devlet hepimizindir aynı ülke gibi, bayrak gibi, vatan gibi. Biz korumazsak kim koruyacak? Biz sahip çıkmazsak kim sahip çıkacak? Gerçekleri biz söylemez isek kim söyleyecek?

Bu vatan uğruna can verenlerin bize bıraktığı bir miras var. Bu bir emanet çocuklarımıza devredeceğimiz. Ama gelin görün ve şu halimize bir bakın!

Bakıyorum, geçen yıllara bakıyorum simsiyah düşüncelere kapılıp gidiyorum. Aklıma Gazi Paşa geliyor ve de silah arkadaşları, bizim için, bizim toprağımız için can verenler. Sonra genç yüzler, pırıl pırıl beyinler dini hür, aklı hür, vicdanı hür gençler. Sanki hepsi toplanmış bana bakıyor. Utanıyorum, saklanmaya çalışıyorum ama o keskin bakışlardan kaçamıyorum. Çünkü onların gördüğünü ben de görüyorum.

Devleti görüyorum ve de koltuğa oturup ‘’ben devletim’’ diyenleri. Bir zamanlar ben de demiştim, ‘’ben devletim’’ diye. Bir o yıllara bakıyorum bir bu bugünlere, kendimi yalan söylemiş gibi hissediyorum. Sanki aldatmışım gibi geliyor insanları, bize ve devlete güvenenleri. Eskiden güç devletten gelirdi, biz öyle gördük öyle bildik, güçlü olan devletti ama ya şimdi? Gücünü halktan hizmetten değil adaletten değil oturduğu koltuktan alanlar yönetiyor devleti ve bizi. Sanıyorlar adalet bir gün onlara gerekmez. Sanıyorlar bu dünya onlara kalır! Şimdi ne diyorlar bize? ‘’ Aman sus!’’ Niye?

Bizim kim olduğumuzu söylemedik mi onlara: Biz demek sevmektir ve de gerektiğinde ölmektir, vatan uğruna, bayrak uğruna, Türk milleti uğruna.

Gerçekler çelik gibi, çelik bir bıçak gibi yüreğime saplanıyor, canım yanıyor.

Düşünceler korkuya dönüşüyor, korkuyorum. Bizim bize yaptıklarımızı, bizim için can verenlere bizim yaptıklarımızı ya Gazi Paşa duyarsa diye düşünüyorum ve bu düşünceler korku veriyor.

Ya Gazi Paşa duyarsa?

_______________________________
[i] Şemdinli’de Sınırı Aşmak, anı, yazar Erdal Sarızeybek, Pozitif Yayıncılık.
[ii] Hesaplaşma, anı, yazar Erdal Sarızeybek, Pozitif Yayıncılık.


Erdal SARIZEYBEK, 2 Kasım 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x