
Koruyan yasa yok mu başlıklı yazımı hatırlayacaksınız. Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük devlet adamı ve eşsiz bir komutan olan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi varlığını koruyan bir yasa olup olmadığını sormuştum...
Bilmediğimden değil...
Bir savcının çıkıp yasanın olduğunu ve Rize'deki olayı soruşturmaya başladığını söylemesini bekledim...
Şu ana kadar hukuksal bir girişim yok, yapılmadı. Öyle anlaşılıyor ki yapılmayacak da... Ne acı, o zaman Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar hakkındaki yasa hükümsüz demektir.
* * *
Bu yasa 1951 yılında çıkarıldı.
Demokrat Parti iktidarı hukuk açısından büyük ve yerinde bir girişim yaptı ve bu yasayla Ulu Önder'i korumaya aldı...
Üzücü olan şu; bu yasaya rağmen Atatürk'e hakarete yeltenen tıynetsiz, kanı bozuk, kimin zürriyeti olduğu bilinmeyen mahlûkat, ilk cumhurbaşkanımıza düşmanlık beslemekten ve hakaret etmekten kurtulamadı...
* * *
Çirkin ve ihanet içeren bir çığır açtılar...
Bu olayı örnekleyecek benzeri mahlûkat ileride cumhurun başı olanlara hakaret eder ve emsal olarak da Atatürk'e hakareti gösterirse bu işin sonu nereye varır...
* * *
Beş maddeden ibaret yasa, "Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır" diyor...
Ayrıca yasada yer alan ikinci madde de açık; bu maddede de Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir hükmü de yer alıyor...
Yasa böyle diyor ama yasayı uygulamakla görevli olanlar bir şey yapmıyor. Maalesef gözleri kapalı ve kulaklarının üzerine yatmış durumdalar...
Biri çıkıp yasayı uygulayım demiyor...
* * *
Rize Belediye Başkanı, işlenen organize suçun başındaki kişidir. Ata'nın heykelinin arabesk şekilde yerinden kaldırılması emrini veren o'dur. Cumhuriyet Meydanı adını 15 Temmuz Meydanı olarak değiştiren de o'dur...
Belediye Meclisi AKP'nin elinde olduğu için bunları kolayca yapmıştır...
Şu sözler de ona aittir:
-Bizi Atatürk kurtarmadı ki...
Belediye Başkanı, Rize'nin Rus ve Ermeni işgalinden (1918) kurtulmasını kastederek hem Osmanlı'yı kötü tanımlamış, hem de Atatürk karşıtlığını gündeme taşımış oluyor!
Ruslar kendiliklerinden çekilmeseydi Karadeniz illerimiz tek kurşun atılmadan işgalden kurtulmuş olabilir miydi, o da ayrı konu...
* * *
Belediye Başkanı aynı zamanda bilim adamı, profesör...
Ondan Atatürk karşıtlığı beklenmezdi...
Şunu bir kere daha hatırlatalım; Rize'yi ve halkını lekelemeye hiç kimsenin hakkı yoktur...
Sıra şimdi, bu düşmanlığın yasa yoluyla önlenmesine geldi.
------------------
Bir demet laf
Herkes gibi başkanlığa karşıyım. Partili cumhurbaşkanı da olmaz. Olursa partiler arası sürtüşmelerde taraf olmak zorundadır. Oysa Cumhurbaşkanı bir grubun değil cumhurun başıdır, siyasal sürtüşmelerde taraf olamaz.
* * *
Ayrıca millî irade tek kişiye ait bir irade değildir, Meclis'e ait bir iradedir. Parlamenter sistem de millî iradenin gücüdür. Yasama görevidir, dolayısıyla ülkenin kaderiyle ilgili kararlar orada alınır; özetliyorum; millî irade kişisel değil anonim bir güçtür.
---------------------------------------
Kendini inkâr bu kadar olur
Yakın siyasal tarihimizde Devlet Bahçeli gibi kendini inkâr eden bir lider olmadı. Milliyetçiliği ayaklar altına alan zatın safında yer almak, ona yeni kapılar açılmasına katkıda bulunmak, yanında süt dökmüş kediyi hatırlatan ihtiramı benimseyerek el pençe durmak, kişinin liderliğini silip atar...
Atmıştır da...
Huzur-u hümayûn'da başka, otağın dışında başka konuşmak, lider benim diyen ağza da hiç yakışmaz!
------------------------------------
ANLAMLI SÖZLER
Siyasetçiler bebek bezi gibidir, onları düzenli olarak değiştirmek gerekir. (Ken DOOD)
Ergun KAFTANCI, 30 Aralık 2016
ergunkaf@gmail.com