Öcalan ile protokol - MİT-PKK görüşmesi (Bölünme Anayasası)

Öcalan ile protokol - MİT-PKK görüşmesi (Bölünme Anayasası)

İletigönderen Başkomutan » Pzr Oca 16, 2011 23:30


Öcalan ile gerçekten bir protokol imzalandı mı?

19 Kasım 2010 tarihli Habertürk gazetesinde Fatih Altaylı, Öcalan ile bir protokol imzalandığına dair haberleri araştırdıklarını ve Öcalan’ın avukatlarından birisinin kendilerine “evet” dediğini ve “Adını protokol olarak koymak doğru mu ya da yazılı bir protokolden söz edebilir miyiz emin değilim” diye eklediğini kaydetmektedir. Altaylı’nın ifadeleri ile yazılı veya yazısız protokolün maddeleri aşağıdaki gibi:

1)Asker operasyon yapmayacak. PKK çatışma şartları oluşturmayacak, çatışmaya girmeyecek.

2) Yeni Anayasa’da Kürtlerin vatandaşlık hakları yeniden kapsayıcı bir dille tanımlanacak. Dil ve kültürel hakları Anayasal güvence altına alınacak.

3) Kürt sorununun çözümü için PKK-KCK ile dolaylı da olsa görüşmeler yapılacak. Silahların tasfiyesi için ortak bir görüş oluşturulacak.

4) PKK’nın yaptığı infazlar ile son 25 yılda Güneydoğu’da resmi görevlilerin terörle mücadele adı altında yaptıkları hukuksuz eylemleri araştıracak bir “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulacak. PKK bu komisyonun istediği bilgileri verecek, arşivlerini açacak. İlgili devlet görevlileri de ifade verecek.

5) Öcalan’ın cezaevi koşulları seçim sürecine kadar iyileştirilecek. (Gazete, dergi, televizyon gibi mahkûm haklarından yararlanmak ve diyalog sürecinde örgüte hâkim olabilmek için PKK ve BDP’den çözüm sürecinde yer alacak isimlerle denetimli olarak iletişim kurmasına izin verilmesi.) Seçimin ardından silahsızlanma aşamasına geçildiğinde Öcalan’ın İmralı’dan çıkarılarak ev hapsine alınmasına imkân sağlamak için kamuoyu oluşturulacak.

6) KCK operasyonlarında tutuklanan belediye başkanları ve BDP’liler, mahkeme tarafından duruşmalar sırasında tahliye edilecek. Genel af, seçim sonrasında değerlendirilecek. Seçim barajı düşürülerek özellikle Güneydoğu’da oyların Meclis’e daha fazla yansımasının önü açılacak. “(Habertürk, 19 Kasım 2010, Fatih Altaylı,” Terörü bitirmek için protokol imzalandı mı?)

Şimdi yukarıdaki iddiaları teker teker sorgulayalım.

1) Jandarma Genel Komutanlığı bir süre önce Güneydoğu Anadolu’daki bütün birliklerinin arama-tarama faaliyetlerini durdurarak sadece nokta operasyonu yapın emri verdi mi?

2) 22 Aralık 2010’da Talabani, Çırağan Sarayı’nda Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ve Sırrı Sakık’a Türk Hükümeti beş sene içinde Kürtçe eğitime başlayacak, öğretmenleri biz Kuzey Irak’ta eğitiyoruz. Ancak daha önce Kürtçe seçmeli ders olacak dedi. (Taraf gazetesi 24 Aralık 2010)

Bunu A. Gül’ün 30-31 Aralık 2010’da Diyarbakır ziyareti sırasında işadamları ile yaptığı görüşmelerde “Anadil haktır, bu hak tanınacak” dediği Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı tarafından açıklanması izledi. (Taraf gazetesi, 7 Ocak 2011)

Şimdiden bu çalışmalar başladığı ve ilerlediğine göre protokolün ikinci maddesinin de uygulamada olduğunu söyleyebilir miyiz?

3) Öcalan ile görüşüldüğüne göre PKK-KCK ile dolaylı görüşmeler yapılmasının çok akla uzak gelen bir ihtimal olmadığını söyleyebilir miyiz? 16 Ocak 2011 tarihli Taraf gazetesi Öcalan ile üç MİT mensubu arasında görüşmelerin devam ettiğini kaydetti. AKP Hükümeti bu görüşmelerde “ateşkesin” 12 Haziran seçimlerine kadar sürmesini ısrarla talep etmiştir.

4) Diyarbakır’da devam eden ve 1990’lı yıllarda Cizre’yi PKK’nın elinden alan eski Kayseri Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz ile ilgili faili meçhuller davası aslında “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” sürecinin bir parçası olarak yorumlanabilir mi? AKP Hükümeti zaten Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun kurulacağını MİT aracılığı ile Öcalan’a bildirmiştir. (Taraf, 16 Ocak 2011)

5) Son günlerde Öcalan’ın okuduğu günlük gazete sayısı artırılmamış mıdır? Üstelik yine son günlerde Öcalan’ın beş kanalı izleyebildiği bir televizyon verdiği haberleri yayınlanmamış mıdır? Adalet Bakanlığı’ndan bu açıklamalar ile ilgili cılız bir yalanlama gelmemiş midir?

Öcalan, MİT ile görüşmede televizyon istemiştir. Demek ki, henüz televizyon tahsis edilmemiştir. Öcalan ayrıca ev hapsine geçmek istediğini açıklamıştır. (Taraf, 16 Ocak 2011)

6) KCK davasının ilerlemesini, sanıkların Kürtçe konuşmakta ısrar etmesi engelliyor. Muhtemelen davanın ilerleyen aşamalarında bu da gerçekleşecek diyebilir miyiz? AKP Hükümeti Öcalan’a seçimlerden sonra genel af çıkacağı müjdesini vermiştir. (Taraf, 16 Ocak 2011)

Özetle; 12 Haziran 2011 tarihi bir dönem noktası olacak. 12 Haziran’da Öcalan’ın serbest kalması, PKK’ya genel af, Güneydoğu Anadolu’da bir özerk Kürdistan süreçlerinin önü de attığınız oylarla açılabilir.

Kimsenin daha sonra “elim kırılsaydı, ben bilmiyordum” demeye hakkı yok. Bir söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz. Duyanlar da duymayanlara anlatmaya devam etsin.

Elimizde büyük televizyonlar yok. Yüz binlerce basıp bedava dağıtabileceğimiz gazetemiz de yok. Ancak, elimizde Yeniçağ var. Buradan duyurmaya devam edeceğiz inşallah.


Ümit ÖZDAĞ
17 Ocak 2011

Açılım'ın İspatı Dosyası

PKK ‘EVET’ DEDİ!

Kürdistan'ı kurmak için EVET Kürdistan için değiştiriyorlar

Başbakan federalizm hedefini açıkladı / BDP: Acele Edin!..

Türkiye Kürdistanı’nın ilanıdır!







APO, AKP'Yİ KURTARMAK İÇİN YİNE İŞBAŞINDA!

(AB)(D)ullah Öcalan AKP'yi kurtarmak için İmralı'da yine harıl harıl çalışmaya başlamıştır. Referandumda kendisine verilen rolü çok iyi oynayan ve daha sonra Akşam Gazetesi'ne verdiği söyleşide "'Biz Türkiye Cumhuriyeti'ne, devletine ve hükümetine demokratik çözümü, demokratik anayasayı dayatmak için boykot kararı aldık, doğrudur. Biz isteseydik bu referandumu kesin kaybederlerdi. Biz 'Hayır' deseydik, bu değişiklik paketinin geçmesi imkânsız hale gelirdi. Erdoğan'a son bir şans verdik, bunu iyi görmesi gerekir. Umarım bundan sonra demokratik anayasa ve demokratik çözüm konusunda olumlu gelişmeler olur." Şeklindeki sözlerle bu rolünü gösteren açıklamalar yapmıştır.

Eli kanlı terörist ceza çekmiyor, resmen İmralı'dan Türkiye'ye yön vermeye çalışıyor ve terör örgütünü yönetmeye devam ediyor. Devleti yönetenler gazetelere söyleşi verecek rahatlığı ona tanıdıkları gibi, her hafta avukatları aracılığı ile akıl dağıtmasına müsaade ediyorlar ve onun tehditler savurmasına göz yumuyorlar.

O sanki alçak bir mahkûm değil, adeta devletin rol verdiği bir figüran gibi davranmaktadır. Özellikle AKP ne zaman köşeye sıkışsa, verilen rolü oynayan figüran gibi işbaşı yapmaktadır.

Türkiye PKK'nın "Çift Dilli Hayat" eylemini ve "Özerk Kürdistan" taleplerini tartışırken, AKP'nin PKK'lılara yüz verdiğini ve devletin otoritesini göstermediğine dair eleştiriler çoğalırken, Öcalan yine imdada yetişerek "Devletin yanına yeni bir devlet, bayrağın yanına yeni bir bayrak doğru değildir." açıklaması yapmıştır.

Bu açıklamalarının devamında "Yarın ne gelişeceği belli değil, hatta başbakana da yönelebilir. Çünkü ben kendi tecrübemden de biliyorum. Öylesi bir süreçte Özal öldürüldü, yarın Erdoğan da öldürülebilir." diyerek de, toplumun Recep Tayyip Erdoğan'a sahip çıkmasını sağlayacak psikoloji oluşturmaktadır.

Bunlar bilinçli yaptırılan(!) açıklamalardır.

(AB)(D)ullah Öcalan, nasıl ki referandum sürecinde eylemsizlik kararı alarak ve BDP'nin AKP'nin yanında rol yapmasına onay vererek rolünü oynadıysa, yaklaşan seçimler öncesi de kendisine verilen rolleri bir bir oynayacaktır.

Bölücübaşının tüm açıklamaları İmralı'daki devlet yetkileri tarafından onaylanarak kamuoyuna taşınmaktadır. Hal böyle olunca (AB)(D)ullah Öcalan'ın tüm açıklamaları devletin izni ile yayınlanmaktadır.

Dünyada hiçbir ülkede bir teröristin ya da sıradan bir mahkûmun (AB)(D)ullah Öcalan'a tanınan hakları yoktur. 30 bin insanın katili olan bu kişinin tüm istekleri yerine getirildiği gibi, bir siyasi lider konumunda pozisyon verilmektedir.

57.Hükümet zamanı hayatta kalmak için yalvaran Öcalan, şimdi ise "bana yalvarın" noktasına getirilmiştir.

Yaklaşan seçimler öncesi Öcalan'dan bol bol AKP iktidarına yönelik tehditler duyacağız. Bu durum gizli pazarlıkların üzerini örtme ve PKK'ya verilen sözlerin gizlenmesine yönelik olacaktır.

(AB)(D)ullah Öcalan'ın tehditlerini duyan halkımız da, kontrollü yapılan gerginlik yüzünden AKP'ye destek vermeye çalışacaktır.

Referandumda (AB)(D)ullah Öcalan'la pazarlığa oturan hükümet, yaklaşan seçimlerde de aynı durumu gerçekleştirecektir. AKP, elinde bulunan medya gücü sayesinde yaptıklarını çok iyi gizleyebilmektedir.

Ama olayları, gelişmeleri çok ince ayrıntıları ile takip edenler, AKP'nin hangi konuda, nasıl bir niyet taşıdığını ve kimlere hizmet ettiğini çok iyi bilmektedir.

(AB)(D)ullah Öcalan'ı bugün hükümetin bir görevlisi haline getiren AKP iktidarıdır. 3 Kasım 2002 tarihine kadar adı unutulan Öcalan'ın AKP iktidarı zamanında tekrar canlandırılması küresel tezgâhların bir çalışması olarak görülebilir. (AB)(D)ullah Öcalan'ı idamdan kurtaran AKP'nin, geçtiğimiz yıllarda affedip İmralı'dan çıkarmaya çalışırken yakalandığı da düşünülürse bebek katilinin sırtına sağlam yere yasladığı anlaşılacaktır.

PKK'nın siyasi uzantıları ülkeyi resmi makamları kullanarak bölmeye kalkıyor ama İmralı'daki alçak "Vatan Bölünmez" açıklamaları yapıyor. Böylece oynanan oyunları yutmamız istenmektedir.

AKP, BDP, PKK ve Öcalan birbirini çok iyi tanımakta ve aralarında çok güzel paslaşmaktadır.

Türk milleti bu oyunları daha ne zaman anlayacaktır?

AKP'ye verilen her oyun ,PKK'ya desteğe dönüştüğünü ne zaman kavrayacaktır.

Yıldıray ÇİÇEK
Ortadoğu Gzt.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile gerçekten bir protokol imzalandı mı?

İletigönderen Başkomutan » Pzt Nis 04, 2011 18:08

İmralı günleri bitiyor!

MHP aday adayı Prof. Dr. Ümit Özdağ'a göre AKP'nin Anayasa taslağını hazırlayanlar arasında İmralı'daki bölücü başı Öcalan da var!..

Barış ve Demokrasi Partisi Milletvekili Ufuk Uras'ın ilk kez dile getirdiği 'Abdullah Öcalan'ın cezası ev hapsine çevrilsin' önerisiyle ilgili MHP Milletvekili aday adayı ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'dan şok bir açıklama geldi.

Özdağ'a göre, "AK Parti ve PKK anlaştı. Seçimden sora Apo'ya ev hapsi getirilecek."

Özdağ'ın iddiaları bununla da sınırlı değil:"Anayasa'yı AKP ve Apo birlikte yazıyor."

MHP Milletvekili aday adayı ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ seçim öncesi Sözcü'den Saygı Öztürk'e çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

ANAYASAYI APO HAZIRLIYOR

Özdağ'ın siyasete bomba etkisi yaratacak açıklamalarının başında AK Parti iktidarının üzerinde çalıştığı yeni Anayasa taslağıyla ilgili iddialar var. Özdağ'ın iddialarına göre anayasa taslağı hazırlayanlar arasında Abdullah Öcalan da var.

"AKP anayasa taslağını seçimden önce Meclis'e sunarsa baraj altında kalır" diyen Özdağ, bu iddiasıyla ilgili şunları söyledi.

"Şu anda hazırlanan AKP Anayasası'nın yazarlarından birisi de Abdullah Öcalan'dır. İmralı'Da, Öcalan'la neyin müzakeresi yapılıyor? Heralde Öcalan'ın sağlık durumu veya PKK'lıların dağdan inmeleri sonrasında hangi işlere yerleştirilecekleri değil. Müzakere edilen yeni anayasadır. AKP 'çakma milliyetçilik' yaparak oy toplamaya çalışıyor. Bundan dolayı AKP'li kalemler MHP'nin baraj altında kalacağını yazıyor. MHP seçime kadar kapılarını açmasa bile barajı geçer."


APO'YLA GİZLİ PROTOKOL

Apo ile AK Parti'nin gizli bir protokol imzaladığını da ileri süren Özdağ, protokolün içindeki maddelere ilişkin ise şu açıklamalarda bulundu:

"O protokole göre;

1- TSK operasyonları durdursun. Biliyoruz ki Jandarma Güneydoğu'da arama-tarama faaliyetlerini durdurdu.

2- Kürtlere, kültürel hakları tanıyan yeni bir Anayasa. Biliyoruz ki Türk milleti kavramı çıkarılıyor.

3- PKK'lıların genel bir af kapsamına alınması da sözkonusu."

SEÇİM SONRASI EV HAPSİ

Apo'yla yapılan protokole göre ayrıca terörist başına seçimlerden sonra İmralı'dan çıkarak ev hapsine alınması da gündemde. Özdağ bu konuda da iddialı:

"Ayrıca, protokole göre, Öcalan'ın durumunun da iyileştirilmesi öngörülüyor. Bu konuda seçim sonrasında önce Öcalan'ın 'ev hapsi' nakliyle çözülecek görülüyor. BDP Milletvekili Ufuk Uras'la eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçen konuşmada, Adalet Bakanı 'henüz şartlar olgunlaşmadığı' gerekçesiyle reddediyor. Demik ki mesele şartlar meselesi."

04 Nisan 2011
gazete5.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile gerçekten bir protokol imzalandı mı?

İletigönderen Başkomutan » Pzt Haz 27, 2011 15:26

Genel af ile Öcalan’a özgürlük!

Genel tabloya bakarsanız “genel af”fa gidilmesinden başka çözüm kalmadığını görüyorsunuz.

Öcalan’ın ev hapsiyle başlayacak şekilde özgürlüğüne kavuşturulması neredeyse PKK’nın “Kürt özerk bölgesi” talebinin bile önüne geçmeye başladı. Terör örgütü liderlerinden Murat Karayılan’dan başlayarak dile getirilen çözüm önerilerinde hep bu var.
Öcalan ise İmralı’dan yaptığı son açıklamada ağır bir dille Hatip Dicle’ye yapılanı eleştirdikten sonra hükümete de “dayatma” anlamında çözüm önerileri getirdi. Öneri ki ne öneri “Artık söz yetmez, söylediklerimi derhal yapacaksınız” diyor özetle.

‘SAVAŞ ÇIKAR’

“Yeni hükümetin kurulmasını beklemeye de gerek yok, eskisi yapabilir. Kürt sorununun anayasal çözümü gerçekleşecek, bunu yapmazsanız devrimci savaş başlayacak” diyor. Kürt sorununun demokratik çözümünün 8 boyutu olduğunu, en başta “demokratik özerkliğin verilmesi”nin geldiğini, o olmazsa zaten diğerlerine geçmeden o savaşın başlayacağını vurguluyor.

“Silah bırakmamış bir terör örgütü ile başlatılan açılımda gelinen nokta” budur. Açılımdan ilk söz edildiğinde de BDP ile PKK ortak çalışmaktaydılar, BDP’li belediye başkan adaylarını bile PKK belirliyordu, bugün BDP’nin yaptığı protesto yürüyüşlerinde de Öcalan posterleri taşınıyor. Ayrıca zaten Öcalan son konuşmasında da “devletle yaptığı görüşmeleri halkın bilmesi gerektiğini” söylüyor.

SÜRPRİZ Mİ OLACAK?

O bile söylüyor ama devletin toplumu bilgilendirmesi gibi bir durum hala mevcut değil. Yani yeni anayasa ile bu özerklik talebi ve arkasından gelen diğerleri yerine getirilecekse büyük ihtimal bu halka sürpriz olarak yapılacak. Asıl önemli olan ise “halkı büyük tepkilere sürüklemeden” Öcalan’ın ev hapsine alınabilmesi için bulunması gereken çözüm.

Genel bir af çıkarılıp Öcalan’ın da o kapsama alınması sağlanırsa bu daha kolay kabul ettirilebilir, o halde belki de PKK devamlı “ev hapsi”ni tekrarlayarak sürecin oraya yönlendirilmesini sağlıyor. Bakalım (açılım başladığında sonuçta buraya gelineceğini ilk gün söylediğim gibi) doğru tahmin etmiş miyim, anlamak için çok az zaman kaldı!

*****


Hakimlerin ‘insan hakkı’ anlayışı!

Ülkenin önemli gazetecileri, bilim adamları, generaller, parti başkanları “tuvaleti içinde küçücük hücrelere” tıkılırken 30 bin kişinin ölümünden sorumlu terör örgütünün lideri “olabilecek en iyi şartlarda” yaşatılıyor, adasından devlete şartlar dayatıyor, sıkılmasın diye yanına arkadaş veriliyor.

Haydi bunlara bile susuldu. Ama dün verilen haberde Hakim’in; eski 1’inci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’a “Mahkemeye karşı kafanızı sallamayın yoksa sizi dışarı atarım” dediği bildiriliyordu ki eh artık bu kadarı fazla. Nasıl bir yargılama tarzıdır, 27 Mayıs darbesi sonrasında Adnan Menderes’e ailesinin, çocuklarının önünde yapılan “oturma, kim sana otur dedi, kalk ayakta dikil” uyarıları ve hakaretleri mi örnek alınıyor?

O zaman demokrasi yoktu, darbe dönemiydi ve hiçbir şeyin hesabı sorulamıyordu, şimdi nasıl açıklanacak? Hakimin karşısındakiler mahkum değil, “şüpheli” ve bunların yüzlercesi “duruşmayı böyle bekleyeceksiniz” diye içerde tutuluyor. Koskoca bir orduya komutanlık etmiş bir generale ve diğer şüphelileri hakimler böyle “çocuklara bile yapılmayacak şekilde” azarlayabilir mi? Bırakın hukuku bir yana sadece insan olarak bile cevap “hayır”dır.
Bir yanda bunlar yaşanırken diğer yanda “Öcalan’a ev hapsi” de eksik kalmamalıdır elbette!


Ruhat Mengi 27 Haziran 2011
http://www.haberinyeri.net/genel-af-ile ... 05664h.htm


'İşin sonu genel affa gidiyor!

DYP Genel Başkanı Çetin Özaçıkgöz, TBMM açıldıktan sonra "genel af" konusunun tartışılacağını belirterek, "işin sonunun, terör, KCK ve Ergenekon sanıklarının genel afla serbest bırakılacağını, buna da ’Milli Barış’ denileceğini" öne sürdü.

Özakçıkgöz, yaptığı yazılı açıklamada, TBMM’nin açılışından sonra genel affın tartışılacağını ve 5 aya kadar kanunlaşmasının istendiğini ileri sürerek,
bu konunun 5-6 yıldır gündemde olduğunu ve toplumun buna hazırlandığını savundu.


"Toplum genel affa yavaş yavaş, bilinç altından alıştırıldı" ifadesini kullanan Özaçıkgöz, genel affa doğru gidildiğini ve "terör, KCK ve Ergenekon" soruşturması sanıklarının da bu aftan yararlanacağını öne sürdü.

Özaçıkgöz, "KCK sanıkları ve teröre bulaşmış sanıkların yanında Ergenekon sanıklarının da yararlanacağından bu genel affın adına da ’Milli Barış’ veya ’Helalleşme’ denecek" değerlendirmesinde bulundu.

İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/isin-sonu-genel-affa-gidiyor/385831/1/Gundem



Engin Alan Silivri'den mesaj gönderdi:
Teröristbaşı eve çıkarılana kadar!


Silivri'deki MHP Milletvekili Engin Alan, "Balyoz'dan yargılanan hiç kimse, Apo'nun da yararlanacağı bir düzenlemeyle tahliye olmak istemez. Bunu herkes bilsin" dedi.

MHP'den milletvekili seçilen Balyoz davasının tutuklu sanığı emekli Korgeneral Engin Alan, Yavuz Selim Demirağ aracılığıyla Sözcü'ye konuştu:

"Milletvekili seçilerek halen yargılandığım Balyoz Davası'nda kurtulurum, tutuksuz yargılanırım diye beklentim asla olmadı. Buradaki tutuklu bütün arkadaşlarım hepsi birer Engin Alan. Ben kendimin değil, bütün arkadaşlarımın tahliyesini istiyorum. Yargılanalım gerçekler ortaya çıksın diye en çok çabayı biz davanın sanıkları gösteriyor. Nelerle karşı karşıya olduğumu herkesin öğrenmesi gerekiyor. Cezaevinde genel bir kanaat oluştu. Teröristbaşı eve çıkarılana kadar bizlerin de bırakılmayacağını düşünüyoruz. Bu şekilde tahliye edilmeyi de Balyoz davasından yargılananların istemeyeceğini de herkes bilsin. Biz mahkemede yargılanmak istiyoruz.

DURUŞMAYA GELECEĞİM

Tahiye edilmem halinde her duruşmada buradaki arkadaşlarımla birlkte olacağım. Hastal ve Sivilri'deki arkadaşlarımın durumunu her gün, her fırsatta TBMM'de dile getireceğim. Silivri ve Hasdal cezaevlerinde neler olup bittiğini ancak burada yatan insanlar en iyi bir biçimde anlatabilir. Buradaki durumunu da kamuoyuna anlatacak olan da milletvekili seçilenlerdir. "

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.haberiniz.com/yazilar/haber34740-Engin_Alan_Silivriden_mesaj_gonderdi.html



BOP eşbaşkanının akıl hocası ALATON :"Öcalan'a ev hapsine hazır olun,Kürdistan referanduma sunulmalı"

"Ergenekon"'a Saklanmış Öcalan Affı

Bebek katili ÖCALAN'a Zana Formüllü AF!..
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile gerçekten bir protokol imzalandı mı?

İletigönderen Başkomutan » Sal Tem 05, 2011 23:35


Terörist Öcalan’ı kurtarmaya yönelik plan

BDP’lilerin KCK üzerinden seçtirdiği tutuklu milletvekilleri bir yana bırakılırsa Hatip Dicle dayatması başlı başına bir senaryodur. Dicle’nin, yasalar karşısında durumu “tam kanunsuzluk hali” olarak nitelendirilen bir haldir. BDP, YSK’nın uygulamada yaptığı bazı hataları ve tutarsızlıkları gerekçe göstererek, yasalara göre milletvekili seçilme yeterliliği olmayan bir şahsı milletvekili yaptırmak için dayatmaktadır. Bu durum, yasalara rağmen fiili durum (defacto) yaratarak sonuç almak diye tarif edilebilir.

Senaryo BDP’liler üzerinden yürütülmektedir. BDP’liler bu bağlamda geçmişte işlenen bazı suçların günümüzde “ifade özgürlüğü” kapsamına alınarak suç olmaktan çıkarılmasını iddialarına gerekçe yapmaktadır. Hatip Dicle özelinde yapılan “terör örgütünün propagandasını yapmak”, “kışkırtma, tahrikçilik ve provokasyon” gibi suçların, düşünce özgürlüğü bağlamında değerlendirilerek kovuşturulmasını engellemek. Yöntemin adı, suçun tanımını ve niteliğini değiştirerek, suçluyu, suçlandığı suçtan kurtarmak!

Bunun bir adım daha ötesi terör örgütünün, terör örgütü olarak değil daha masum bir kavramla ifade edilmesidir. Aynen bu yöntem izlenerek PKK’nın “terör örgütü” değil “halk isyanı” olduğu kabul ettirilmeye çalışılıyor. Cengiz Çandar, açıkça PKK’nın işlediği cinayetlerin terör örgütünün cinayetleri değil “halk isyanı”nın sonucu olarak görülmesi gerektiğini söylemiş oluyor. Çandar’a göre bunca yıldır ’işlenen cinayetlerin arkasında silahlı terör örgütü yok, halk var. Halkın, haksızlıklara karşı isyan etmesi var. İsyanlara karşı uygulanacak yöntem de yargılama değil genel aftır’.

PKK’ya masumiyet ve meşruiyet bahşetmek için PKK’nın gerçekte “Ergenekon Terör Örgütü” tarafından kurulduğunu, amacının da Türkiye’deki siyaseti bloke etmek olduğunu ileri sürenler dahi oldu.

AB ve ABD ekseninde iman etmiş yazar çizer takımına bakılırsa PKK’yı devletin haksızlıkları üretmiştir.

Bu bağlamda Hatip Dicle üzerinden yürütülen dayatmanın amacı da açıktır. Devlete, ucu İmralı’ya affa kadar gidecek bir dayatmanın testi yapılıyor.

Bugün suçun tanımının Hatip Dicle’ye göre uyarlanması ve yapılmasından sonra yarın gündeme İmralı’daki terörist başının işlediği insanlık suçları gelecektir.

Hatip Dicle’nin suçu “ifade özgürlüğü” kapsamında, İmralı’daki terörist başının işlediği suçlar ise “halk isyanı” kapsamında ele alınacaktır. Böylece PKK’nın eylemleri ya suç olmaktan çıkarılacak ya da halk isyanı bağlamında değerlendirilerek “genel af” kapsamına sokulacaktır.

Bu bağlamda İmralı’daki caninin demokrasi havarisi kesilmesi, barış elçisi rolü üstlenmesi, barış planları sunması ve dışarıdaki bölücülerden daha makul bir tavır takınması amaçsız değildir.

Zaten Zaman gazetesi yazarı Bejan Matur’un değerlendirmesi her şeyi açıklıyor. Matur, şunları söylüyor: “Öcalan faktörü çok önemli. İtidal çağrısı yapıyor sürekli. Tarih veriyor. Şimdi 15 Temmuz dedi. Daha etkili bir görüşme süreci başlatıldığını belirterek tabanını tutuyor.” Son olarak Cengiz Çandar’ın raporuna da bakıldığında devlet içinde bir aklın Öcalan’ı da içine alan bir çaba harcadığı görülüyor.

Euronews’in “sürecin sonunda sizce Öcalan hapisten çıkar mı?” sorusuna Bejan Matur şu cevabı veriyor: “Hedef o gibi görünüyor. Hedef kesinlikle bu. Çünkü Öcalan dışında bir formül bulunmadı. Ne yazık ki şu anda en makul ses de ondan geliyor. Zaten Kürt siyasi hareketinin en önemli sorunu da bu. Siyasetin içindeki isimler dağdakilerden daha sertler, daha radikaller. İşin sahibi olmayınca bir sözcü konumuna düşüyorsunuz ve çok daha katı bir söylem içine giriyorsunuz. Bu da BDP’yi sorunlu hale getiriyor” . Başka yorum ve değerlendirme yapmaya bilmem gerek var mı?
Özcan YENİÇERİ
06 Temmuz 2011 YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile gerçekten bir protokol imzalandı mı?

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Ağu 02, 2011 14:14

Öcalan'a af için
kamuoyu yaratma çalışmaları


Öcalan'a af için kamuoyunu hazırlama çalışmaları başladı.

Kamuoyu bu dolmaları yutacak mı, asıl mesele bu. Yutturabilirlerse İmralı'dan çıkarıp ev hapsine koyacaklar.

İşte bu amaçla ortaya atılan ve yandaş, yobaz, liboş, Amerikancı gaz tenekelerinde günlerdir yutturulmaya çalışılan yalanlar:

- Amerika, PKK'den vazgeçti

- AKP ile PKK çatışma halinde

- Fethullahçılar ile PKK çatışıyor

- PKK Öcalan'ı dinlemiyor.

PKK bölündü

Kandil Apo'ya başkaldırdı (Sabah, 19 Temmuz 2011)

PKK ikiye bölündü, birisi barış isteyen iyi PKK, diğeri eli kanlı kötü PKK.

Kötü PKK, Ergenekoncularla işbirliği yapıyor.

Ergenekoncu komutanlar, tam Hükümet İmralı ile barış görüşmeleri yaparken Tunceli'de 7 PKK'lı öldürüyor.

Maksat barış olmasın.

Kötü PKK Silvan'da 13 askerimizi şehit ediyor. Ergenekoncu komutanlar telsiz konuşmalarını duydukları, askerler yorgun olduğu halde bilerek yolluyorlar, yardımı ve helikopterleri geç gönderiyorlar ki şehitler olsun, barış süreci baltalansın.

Öcalan barış istiyor ama, Kandil onu dinlemiyor.

Çünkü Öcalan hapiste, kötü PKK üzerinde bu yüzden etkili olamıyor.

Barış isteyen iyi PKK'nın kuvvetlenmesi için Öcalan'ın elinin rahatlatılması gerekiyor.

Temaslarına olanak tanınması gerekiyor ki özgürce iyi PKK ile iletişim kurup sözünü dinletebilsin.


Bunun için önce ev hapsi olması gerektiği beyinlere kazınıyor.

Daha sonra af gündeme gelecek.

PKK ile çatışmayı devam ettirip barış sürecine taş koyan komutanlar Ergenekoncu olarak içeri atılırken, iyi PKK'yı güçlendirmesi için Öcalan ev hapsine çıkarılacak.

Böylece hem Türk Ordusu içinde hem de PKK içinde barış istemeyenler sindirilmiş olacak.

Tayyip Erdoğan:

"Bazı şeyler Öcalan'ı da aşmış vaziyette.
Her şey onun kontrolünde değil. Çatlak iddiaları boş değil"

Öcalan:

"PKK beni taşeron olarak kullanıyor.
Benim rol almamı isterlerse üç şartım var: Sağlık, güvenlik ve özgür hareket etme."

Bunlarla paralel olarak, "durmadan şehit veren beceriksiz TSK"nın özerklik ilan edilen bölgede iç güvenlikten çekilmesi gerektiği yönünde kamuoyu hazırlanıyor.
Polis ve jandarmadan oluşturulacak özel ordunun PKK ile daha iyi savaşacağı da gerekçelerden diğerini oluşturuyor.

Böylece PKK'nın "Asker bölgeden çekilsin" isteği yerine getirilmiş olacak.

Asker bölgeden çekilince PKK saldırıları duracak.

Özel ordu da, "barış sürecini baltalamamak için" PKK'nın peşine düşmeyecek.

Göstermelik "PKK kovalamaları" yapılacak, ama kimsenin burnu kanamayacak, veya nadiren bir-iki kişi "feda" edilecek.

Özel orduya halkın gözünde değer kazandırmak için "Fethullahçıların PKK'ye savaş açtığı" palavrası ortaya sürüldü.Emniyette Fethullahçı egemenliği olduğu biliniyor.Polislerden oluşacak özel ordu (veya sınır birlikleri) de haliyle Fethullahçılardan oluşacak.
Bu durumda özerklik ilan edilen bölgede Türk Ordusu'nun yerini alacak olan Fethullahçı özel ordunun PKK ile çok iyi savaşacağı düşüncesi yayılmak isteniyor.

Böylece yalan yalan üzerine gökyüzüne doğru yükseliyor.

Belirli bir süre sonra AKP kamuoyu araştırması yapacak.

Millet bu dolmaları yemiş ise bir adım daha atılacak, yememiş ise kamuoyu hazırlama çalışmaları başka dolmalar da eklenerek devam ettirilecek.


Ali Serdar BOLAT - 1 Ağustos 2011, Aydınlık
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Öcalan ile gerçekten bir protokol imzalandı mı?

İletigönderen Başkomutan » Pzr Ağu 14, 2011 5:26

Bu işin sonu genel af!

Bu işin sonu genel af!

Bitmeyen tutuklamalarla her kesimden insan içeri atılacak, sonunda Apo’yu da kapsayan bir af çıkarılacak

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Ergenekon davasına ilişkin, “Bu davanın sonucu belli. Bu davanın bitmeyeceğini, sonuca ulaşmayacağını herkes görecek. Bu davanın sonucu şudur; bu iktidar Apo’ya af çıkarmak istiyor” dedi. İnce bunun nasıl yapılacağını şöyle anlattı:

TUZUN KOKTUĞU YER

Ergenekon davasında her şey telefon konuşmaları üzerine dizayn edilmiştir. Türkiye artık tuzun koktuğu, her şeyin bittiği yerdedir. Yakında duruşmaları izlemeye gelen milletvekilleri için de ‘Siz de terör örgütüne yardım ve yataklık ettiniz’ diye dava açılırsa şaşırmayacağız.

İKTİDARIN DERDİ APO

Bu davaların bitmeyeceğini herkes biliyor. Şikeciler, Ergenekoncular, Balyozcular içeriye, bunların devamı da gelecek. Yani herkes kendisinden bir parçanın içeride olduğunu görecek, sonra da diyecek ki genel af çıkarıyoruz. Bunun amacı Apo’ya af çıkarmaktır. İktidarın derdi budur.

Güneş Gzt.

Resim

Resim

[img]http://www.birikimhaber.com/image/haber/2010/09/21/Resim_1285057065.jpg[/img]

Resim

BOP eşbaşkanının Erbil ziyareti sonrası Sıra Güneydoğu'ya Kürdistan demekte
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile gerçekten bir protokol imzalandı mı?

İletigönderen Başkomutan » Prş Eyl 15, 2011 1:56

AKP-PKK İLE NELER GÖRÜŞTÜ?

AKP-PKK görüşmesinde pazarlık konuları ve konuşulanlar gizli tutulmaya çalışılsa da güneş bu kez balçıkla sıvanmayacak kadar açık. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve yardımcısı, AKP'nin çözüm önerileri arasında "Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını" açıkça dile getiriliyor. İşte Tayyip Erdoğan'ın "İspatlamayan müfteridir" dediği yürek yakan o görüşme...

"Biz AKP iktidarı olarak hiçbir zaman terör örgütüyle masaya oturmadık oturmayacağız."

Tayyip Erdoğan, bu açıklamayı 18 Ağustos 2010'daki Kayseri mitinginde yaptı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve eski yardımcısı Afet Güneş'in PKK yöneticileri Sabri Ok, Mustafa Karasu ve Zübeyir Aydar ile yaptığı görüşmenin içeriği, Erdoğan'ı açıkça yalanlıyor.

BENİ BAŞBAKAN GÖREVLENDİRDİ

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, görüşmenin hemen başında Tayyip Erdoğan tarafından görevlendirildiğini belirtiyor:

"Sayın Başbakanımızın özel temsilcisiyim. Olayın teknik görünen bir çalışmadan öte daha siyasi içerikli daha farklı bir boyuta taşınması ihtiyacı hasıl olunca Sayın Başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi. Sayın Başbakan bu noktada ciddi olduğunu samimi olduğunu siyasi riskide yüklenmeye hazır olduğunu birkaç defa söyledi."

ÖCALAN VE ERDOĞAN AYNI FİKİRDE

MİT Müsteşarı, AKP ile PKK'nın yüzde 95 aynı fikirde olduğunu ve bunu Erdoğan'a anlattığını ifade ediyor:


"Görüyorsunuz ki yüzde 90-95 bütün konularda birleşen bir genel çizgiye gelindi. Başbakanın çıkıp böyle bir şeyi ifade etme şansı yok. Ben kendisine tüm çıplaklığıyla anlattım. İmralı'daki çözüm iradesini, olaya iyi niyetle yaklaşımı, Sayın Öcalan'ın yıllar içerisindeki oluşturduğu düşünsel evrimi, ulaştığı sonuçları, ulaştığı sonuçların bölgeye yönelik vizyonunun, ülkeye yönelik vizyonunun yüzde 90-95 oranında kendi çizdiği vizyonla nasıl örtüştüğünü de anlattım."

MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, AKP'nin Abdullah Öcalan'a af çıkarma projesini de itiraf ediyor.

"Çözümün parametreleri içinde işte basit bir takım taleplerden, anayasa değişikliğinden, Öcalan'ın serbest bırakılmasına kadar çok geniş bir skala var. Bunların üç ayda beş ayda sekiz ayda bir senede tamamlanabilmesi söz konusu değil.

MİT: HABUR'DA HUKUKU İHLAL ETTİK

Ve Türk yargı tarihine kara leke olarak geçen Habur'daki çadır mahkemesi... Dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Güneş, Habur için "hukuk ihlal edildi" diyor:

"Habur bizim iki buçuk senedir neredeyse yürüyen tüm ilişkilerimizin Ankara'dan başlayarak söylüyorum, kırılma noktasını oluşturdu. Gelenler ne amaçla geldiklerinin bile farkında değillerdi. Adeta bir siyasi gösteriye dönüştürüldü. Burada sizin de çok iyi bildiğiniz gibi hukuk ihlal edildi. Her şey yok edildi. Amaç size verilen bir takım sözlerin tutulmasıydı."

ULUSAL KANAL
14 Eylül 2011

CIA Koordinatörlüğünde MİT-PKK Görüşmesi / Bülent ESİNOĞLU ..Sizinle savaşan Türk Ordusu içerde!..

Tam metin ve o ses kayıtı
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile gerçekten bir protokol imzalandı mı?

İletigönderen Başkomutan » Sal Eyl 20, 2011 16:45


Demokratik ÖZERKLİĞE hükümet onayı!

Oslo’daki görüşmelere katılan dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in bir yakınına aktardığına göre, PKK görüşmelerine karşı çıkanlar MİT’ten uzaklaştırıldı. Güneş, ses kaydının sızdırılması işinin ya MİT içinden ya da PKK tarafından yapılmış olabileceğini düşünüyor. Güneş, görüşmelerin sonucunda ‘Demokratik Özerk Bölge’nin telaffuz edilmesi için ise anlaşmaya varıldığını belirtmiş

PKK-Hükümet pazarlığı son günlerin en çok konuşulan olayı konumunda. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta Mısır’dan Tunus’a geçerken uçakta gazetecilere ‘özel temsilcisi’ sıfatıyla görüşmelere gönderdiği Hakan Fidan’la ilgili, “Hatası olsa da Hakan Bey’i böyle nedenlerle harcamayız” demişti. MİT ise kayıtlarla ilgili yaptığı soruşturmanın sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmayacağını açıkladı.

PKK 2006’dan beri muhatap alınıyor

Aydınlık Dergisi’ne göre, Oslo’daki görüşmelere katılan dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in bir yakınına şu bilbileri ve görüşleri aktardığı savunuluyor: “PKK heyeti görüşmelerin kayıt altına alınmasını şart olarak talep etti. Biz de konuyu Başbakan’a ilettik. Onay verildi. Görüşme kayıtları gerçektir. Teşkilatta bu tür görüşmeleri olumsuz değerlendirenler ise ya atıldı ya da emekli edildi.

Teşkilattan da, PKK’dan da sızmış olabilir. Görüşmelere kamuoyunda tepki gösterenler de var. PKK’nın muhatap alındığı görüşmeler 2006 yılında başlıyor. Hoşunuza gitse de gitmese de görev yapılır. Eğer yapmak istemiyorsanız emekli olursunuz. MİT dışında görüşen devlet görevlileri de var.”

Hükümet ile TSK’nın bakış açıları ters

“Bir taraftan en ince ayrıntıya kadar görüşmeler yapacaksınız, diğer taraftan terör örgütü diyerek aşağılayacak, suçlayacaksınız. Bu iki yüzlülüktür. Bu saatten sonra PKK yok edilemez. Meşru zemine çekilebilir. Bu da çözümün nihai sonucu değil. Hükümet ile TSK’nın olaylara bakış açıları terstir. Dolayısıyla çözüm çok zor görünüyor. Görüşmelerden çıkan sonuca göre ‘Demokratik Özerk Bölge’ ileride telaffuz edilebilir. Bekleyip görelim. Böyle giderse bölgesel özerkliğe doğru koşar adım gidilecek. Aslında kamuoyu bunu tartışmalı. Herkes, ‘Türkiye nereye gidiyor’ sorusunu sormalı. Yarın çok geç olabilir.

Sayın Başbakan kafasındaki planı açıkça halka anlatmalı. Kabul edilir ya da edilmez. Ama halk bu planı bilmeli. Sayın Fidan ve Başbakan plana inanıyor ve bu projeyi savunuyor. Görüşmelere katılanların konuştukları şahsi düşüncüleri değildir. Herkes aldığı talimata göre konuşuyor.”


“TSK yetkisizleşirse Kuzey Irak benzeri bir yönetim biçimi oluşur. PKK’nın üst düzey kadrolarının ABD’li uzmanlar tarafından eğitildiği teşkilatımızca uzun zamandır bilinmektedir.

MOSSAD’ın ise uzun zamandan beri PKK’ya yakın durduğu biliniyor. PKK’yı parçalayarak Türkiye’ye karşı kullanma çabaları da var.”

yenimesaj.com


Oslo’da “Doğrudan müzakere”nin 5’incisi öyle mi?

MİT’in Oslo’da siyasi iktidar adına PKK ile “Doğrudan” yaptığı 5’inci müzakereye ait ses kaseti ortalığı karıştırdı. Bundan önce de sadece Oslo’da, doğrudan 4 müzakere daha yapıldığı ortaya çıktı..

Buna göre taraflar şöyle: Başbakanlık müsteşar yardımcısı, Başbakan’ın özel temsilcisi ve şu an özellikle Türkiye’nin Orta Doğuda taraf olduğu krizlerde arabuluculuk görevi yapan ekibin üyesi olduğunu söyleyen Hakan Fidan, MİT müsteşar yardımcısı Afet Güneş-KCK yürütme konseyi üyesi Mustafa Karasu ve PKK’li Sabri Ok, Kongra-Gel başkan yardımcısı Zübeyir Aydar- Koordinatör ülke temsilcisi. (Kimliği bilinmiyor, ama İngilizce konuşuyor. Buna göre İngiliz, Amerikan veya Norveç’ten biri olabilir.)

Bu tablo ne kadar aşağılayıcı, ürkütücü ve tehlikeli değil mi? Sanki iki devletin temsilcileri, üçüncü bir ülkenin arabuluculuğunda pazarlık yapıyor. ABD- AB ikilisi tarafından terör örgütü olarak ilan edilen PKK ile Türkiye aynı konuma getirilmiş. Eğer arabulucu, bu ülkelerden biri ise, “ciğer kediye teslim edilmiş” demektir. BOP haritasını hatırlayalım.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “müzakereler niçin kesildi” sorusuna; “Hem terör hem müzakere olmaz” cevabını vermiş. İlahi Davutoğlu; bir yandan yıllardır doğrudan ve dolaylı müzakereler sürüyor, öbür yandan terör artarak devam etmiyor mu? Şehit cenazeleri yurdun dörtbir yanına taşınmıyor mu? Anaların yürekleri yanmıyor mu? Terör hâmisi Barzani’nin kapısında yardım istediğinizde ve “abi” dediğinizde terör zirve değil miydi?

Başkaları da görüşüyor safsatası

Ne zaman “Terör örgütüyle görüşülmez. Görüşme ve pazarlık onu meşrulaştırıp haklı konuma getirir, terörü azdırır. Terör tavizle beslenir, kuduz gibidir aman haa” denilse, devreye hemen malum akıl hocaları girdi. Halkın kafasını karıştırmak için “İngiltere, İspanya, bütün ülkeler görüşüyor da biz niçin görüşmeyecekmişiz” fetvaları verdi. Böylece felaketten başka bir sonuç vermeyeceği dünyaca bilinen, bizim 8 yıllık acı ve kanlı deneyimimizle sabit olan gerçeğin üstü örtüldü.

Tamamen farklı tarihi sebeplerden kaynaklanan İngiltere’de İRA, İspanya’da ETA terörü ile, milletimizden gizlenen müzakerelerin farklı iki özelliği var. Biri görüşmenin terör yenilince, ikincisi aracılar vasıtasıyla yapılmış olmasıdır. Önce İRA’nın dış desteği kesilmiş, sonra devlet bütün gücüyle örgütün üzerine gitmiş ve yenmiştir. Sonra silahların nasıl teslim edileceği, terör elemanlarının durumunun ne olacağı ve İngiltere’nin takdir ettiği konularda hangi düzenlemelerin yapılacağı konuşulmuştur.

İspanya’da ise: ETA 22 Mart 2006’da süresiz ateşkes ilan etmiş, bunun üzerine sosyalist Başbakan Zapatero, 29 Haziran’da meclis konuşmasında, ETA ile diyalog başlatmaya hazır olduğunu söylemiş, barış görüşmelerinin başlaması için ETA’nın ateşkese sadık kalmasını şart koşmuştu. 30 Aralık saldırısıyla ateşkes sürecini bozan ayrılıkçı ETA örgütüne görüşmeler konusunda fazlasıyla iyimser davranmakla “bariz bir hata” yaptığını kabul eden İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero, “halktan özür dilemiştir”.

Sonra da İngiltere gibi ETA’nın dış desteklerini keserek, tavizsiz bir şekilde üzerine gitmek suretiyle örgütü çökertti. Terörü kınamadığı için bölücü BATASUNA partisini kapattı, milletvekili ve yöneticilerini tutuklattı. AİHM’e giden davayı da İspanya kazandı.
Böylece iki ülkede de terör bitirildi.

Siyasi iktidar müzakerelerden ne bekliyor?

Siyasi iktidar PKK ile müzakerelerden ne bekleyebilir? Akan kanı durdurmak, terörü bitirmek değil mi? Peki terör ne zaman biter? Hedefine ulaşınca. Hedefi ise malum; önce devlete ortak olmak, sonra bağımsız devlet kurmak.

PKK, terör ve müzakerelerle hedefine yaklaştığını, hele devleti sarsacak tavizler ve vaatler almanın, meşrulaşmaya, morali yükseltmeye ve örgütü güçlendirmeye yaradığını çok iyi biliyor. 2002’den başlayan “Kürt açılımı” ile Çankaya’ya, devletin temellerine dayandığına inanıyor.

AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, 40’dan fazla düzenleme yaptık, bir ana dilden eğitim kaldı, ama terör durmuyor diyor. Bu hayret ifadesi bilgisizlikten olabilir mi?

Sonuç: Yasalarımıza göre terör örgütünü övmek suçtur. Övmek ise onu haklı görmek demektir. Hele anayasayı PKK mutabakatına göre yapma söylemleri daha ağır suçtur.

Sadi SOMUNCUOĞLU
20 Eylül 2011 YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile gerçekten bir protokol imzalandı mı?

İletigönderen Başkomutan » Sal Eyl 20, 2011 16:47


MİT-PKK görüşmesi Tayyip'i idama götürür

Görüşmenin sorumlusu Tayyip'tir

Tayyip diktatörlüğünün başlattığı kaset furyası bu sefer AKP ve Tayyip'i vurdu. İnternete düşen en son ses kaydı kendilerini bizzat Tayyip Erdoğan'ın özel temsilcileri olarak tanıtan iki MİT görevlisiyle, PKK'nın dağ kadrosunun müzakereleriydi.

Görüşmeyi yapanlar görüşmeden 6 ay sonra MİT müsteşarı yapılan Hakan Fidan, MİT müsteşar yardımcısı Afet Güneş, KCK yürütme konseyi üyesi Mustafa Karasu ve PKK'lı Sabri Ok, Kongra-Gel başkan yardımcısı Zübeyir Aydar ve koordinatör ülke temsilcisi olarak adlandırılan yabancı bir devletin temsilcisi.

Bu görüşmenin yapıldığı tarih kesin değil. Ancak görüşmenin 19 Ekim 2009'da Habur'da AKP-PKK işbirliğiyle gerçekleşen terör şovuyla, DTP'nin kapatıldığı 11 Aralık 2009 tarihleri arasında Norveç'in başkenti Oslo'da yapıldığı belli oluyor. Taraflar buna 5. Oslo görüşmesi diyorlar. Yani ihanet uzun bir sürece yayılmış.


Öncelikle şu belirtilmelidir. Bu görüşmenin tek sorumlusu vardır o da Tayyip Erdoğan'dır. Zaten görüşmeler sonunda ödüllendirilip Tayyip tarafından MİT Müsteşarı yapılan Hakan Fidan kendisi bizzat Tayyip adına konuştuğunu belirtmektedir:

"Afet hanımın da dediği gibi yaklaşık bir ay önce İmralı'da Sayın Öcalan'la bir araya geldik. Zaten ismimi söylemiştim. İsmim Hakan Fidan. Müsteşar yardımcısıyım ama sayın başbakanımızın özel temsilcisiyim."

Apo aşığı, PKK kuryeleri

Üslup sizi şaşırtmasın. Apo'ya sayın diyen Tayyip'in temsilcisi ne desin ki? Aslında MİT'çiler daha da ileri gidiyorlar. Diğer MİT'çi Afet Güneş'in de üslubu aynı:

"Tamam ben de diyorum ki önderliğin yol haritası elimde. Maddeleri de belli. Haydi buyurun müzakere edelim."


İlginç. Herkes bunu hükümet ile PKK arasında bir pazarlık sanabilir. Ancak müzakerede iki taraf vardır. Oysa Tayyip'in adamları, Hakan Fidan da Afet Güneş de Apo'dan adeta birer PKK'lı gibi "önderlik" diye bahsediyor.

Hani derler ya terörle müzakere edilmez. Bunlar gerçekten de müzakere etmiyorlar ki! Terörü özümsemiş, terörle özdeşleşmişler. Hakan Fidan PKK'lılara "önderlik" dedikleri adamdan bahsediyorken hayranlığını gizleyemiyor.

Hakan Fidan'a göre PKK bir devrim hareketiymiş. İmralı'daki görüşmelerden çok etkilenmiş. Hatta bu "yetenekli insana" hem devletin hem PKK'nın haksızlık yaptığını düşünüyor:

"Dedim ya bizim toplum bir tane yetenekli adam buldu mu kendisi çünkü tembel çalışmak istemiyor ki o yetenekli adamın sırtına yüklen git."

Aslında olay tam bir kepazelik… Müzakere olsa neyse!.. MİT müsteşarı, Tayyip'in özel temsilcisi aslında işi gücü bırakmış İmralı ile PKK'nın dağ kadrosu arasında kuryelik yapıyor. Bakın Afet hanım ne diyor:

"Devlet size çok büyük bir fırsat yaratmış durumda. Sizin karşılıklı olarak birbirinizle iletişim sağlamanızı dolaylı dahi olsa fikirlerinizi birbirinize yansıtmanızı yazışmanızı çizişmenizi onlar üzerinden karşılıklı görüş teatilerinde bulunmanızı sağlıyor."


Hatta toplantıda bir söz veriliyor. PKK'lı Mustafa Karasu ve Sabri Ok ile Apo görüştürülecek Mustafa Karasu teklif ediyor:

"Ben şuna inanıyorum devlet istesin şu anda bizi uçağınıza alıp götürebilirsiniz isteseniz."

Afet Güneş hemen kabul ediyor:

"Kesinlikle. Ben diyorum gelin götüreyim"

Karasu mutlu:

"Demek ki o zaman önderlikle görüşme sorunu da yok."


Ricalar bitmiyor. AKP'nin çokça bahsettiği "bağımsız yargı"nın nasıl işlediğini de öğreniyoruz. Terörist Sabri Ok için açılan bir davanın kapatılmasından da bahsediliyor. İşte AKP faşizminde hukuk bu… Komutanlar hapse, PKK'lılar için özel tahliye…

PKK'yı AKP büyütmüş

Görüşmelerde Hakan Fidan'ın bir itirafı göze çarpıyor:

"Ama biz şundan emin olmak istiyoruz yani geliştirilen bir özgürlük alanı açıldı. Bu açılan özgürlük alanı içerisinde örgütün alt birimleri eski alışkanlıklarından hareketle daha fazla mevzi kazanalım daha fazla örgütlenelim mantığı içerisinde. Bir noktaya kadar hani tolare edebiliyorsunuz çünkü dediğim gibi alandaki valiler emniyet müdürleri bu noktada gerçekten çok değerli insanlar."

Bir de derler ki 30 yıldır PKK niye bitmedi? Askeri yöntemler başarısızmış! Tayyip ve adamları açıkça örgüte "özgürlük alanı" açtık diyor. Örgüt de bu alanı doldurmuş. Hatta Hakan Fidan AKP'nin valileri ve emniyet müdürleri ne kadar değerli diye övünüyor. Değerleri de PKK'yı "tolare" etmelerindenmiş. Görüşmede Hakan Fidan dört PKK üyesinin özel TV kurmak için başvurduğunu, buna izin verilmeyeceğini ama bizzat kendisinin bir valiyi arayarak bu TV'yi kurdurttuğunu övünerek anlatıyor. Demek AKP Türkiye'sinde MİT'in işlevi bu!

Afet Güneş ise askeri bile engellediklerini övünerek anlatıyor:

"Ordunun şuan yaptığı planlı bir operasyonu yoktur."

Ayrıca Afet Güneş tüm bu faaliyetleri nasıl sinsice ve sindire sindire yaptıklarını, kamuoyunu ve Meclis'i nasıl kandırdıklarını bakın nasıl anlatıyor:

"Beğenseniz de beğenmeseniz de yeterli bulsanız da bulmasanız da bir yıl içerisinde yürüttüğümüz çalışmalar bugün bu meseleyi Türk kamuoyunda ve Türk parlamentosunda tartışılabilir bir hale getirmiştir. Bunu bu kadar küçümsemek gibi kimsenin bir lüksü yoktur kimse küçümseyemez bu bir…"

PKK bombalarına göz yuman AKP

Toplumu kandırıyorlar, sindiriyorlar. Amaçları ise PKK ile aynı, bakın Tayyip'in Afet hanımına göre verilen söz ne:


"Yani bu neresinden bakarsak bakalım çünkü çözümün parametreleri içinde işte basit bir takım taleplerden anayasa değişikliğinden Öcalan'ın serbest bırakılmasına kadar çok geniş bir skala var. Talepleri şöyle bir göz önüne getirdiğimiz zaman çok geniş bir skala var. Bunların üç ayda beş ayda sekiz ayda bir senede tamamlanabilmesi söz konusu değil."

PKK'nın istediği her şeyi verecekler ama topluma kabul ettirebilmek için zaman istiyorlar. Tayyip'in adamı Hakan Fidan ise kısa vadede PKK'lı belediyelere verilecek yetkilerle ilgili müjde veriyor:

"Milli Eğitim şunlar bunlar bakanlıklarını kaldırıyoruz valiliklere ve belediyelere veriyoruz. İlk önce valiliklere uzun vadede belediyelere gidecek."

Tüm bunların karşılığında AKP'nin istediği tek şey PKK'nın desteği… Terörü durdurmalarını bile istememişler. Bakın Tayyip'in Afet hanımı ne diyor:

"Ama o işte silahla çözülmeyecek. Silahın evet kabul ediyorum belli bir işlevi vardı ve bugüne kadar bir şey getirmiştir."

Silahlı terörü savunan bir MİT'çi! Ne güzel! Kadın bir de utanmadan ekliyor:

"Biliyoruz metropolleri de doldurdunuz bu arada patlayıcılarla doldurdunuz."


PKK'lı Sabri Ok şımarık çocuk gibi görmezden gelin diyor. Afet Güneş zaten görmezden geldiklerini söylüyor.

"İşte onları göre göre zor gidiyor bunları da görmesek iyi olur."


Acaba o bombalarla otobüslerde canlı canlı yakılan Türk kızının ailesi bunu görmezden gelebilir mi? Bu tutanaklara göre katil kim? PKK mı AKP mi?

Tayyip PKK için kellesini ortaya koymuş

Hakan Fidan PKK ile görüşmeler için Tayyip Erdoğan'ın başlangıçta kendi kellesini bile ortaya koyduğunu söylüyor:

"Çıktı grup toplantılarında mecliste diğer bütün halk konuşmalarında ben neye mal olursa olsun açılım sürecinin arkasındayım ben siyasi riski bu noktada göze alıyorum siyasi kariyerim pahasına da olsa. Burada partiye sürekli mesaj var kardeşim bu noktada benim üzerime gelmeyin tabanla etkileşiminiz sizde nasıl bir netice üretiyorsa üretsin. Çünkü sürekli negatif şeyler gelmeye başladı. Yani buradan dolayı efendim oy kaybediyoruz batıda görüştüğümüz geniş kitleler bizden şey yapıyor. Tabi muhalefetin özellikle Habur'dan sonra ortaya koyduğu ajitasyonun etkisi şu anda giderek büyüyor. İçişleri bakanı hakkında gensoru verildi biliyorsunuz. O bu işe aylarını yıllarını verdi. Afet hanımla beraber ciddi bir moral bozukluğu yarattı. Çünkü oraya herkes bir milat olarak bakıyordu."

Demek ki hesaba katmadıkları Türk milletinin tepkisiydi. PKK ile görüşenlerde "ciddi moral bozukluğu" oluşmuş. Vah vah!

Afet hanım ise sırf Tayyip PKK'ya söz verdi diye nasıl Habur'da hukuku çiğnediklerini açıkça itiraf ediyor:

"Habur bizim iki buçuk senedir neredeyse yürüyen tüm ilişkilerimizin Ankara'dan başlayarak söylüyorum özelde kırılma noktasını oluşturdu. Gelenler yeteri kadar eğitim almamışlardı ve ne amaçla geldiklerinin bile farkında değillerdi. Adeta bir siyasi gösteriye dönüştürüldü. Burada sizin de çok iyi bildiğiniz gibi hukuk ihlal edildi. Her şey yok edildi. Amaç size verilen bir takım sözlerin tutulmasıydı."

Hakan Fidan ise PKK'nın ilan ettiği tek taraflı eylemsizliğin aslında tek taraflı olmadığını AKP ile PKK arasındaki iki taraflı bir anlaşma olduğunu belirtiyor:

"Çok samimi olarak söylüyorum başbakanında fikri budur bir zaman kazanma parametresi olarak ortaya koymuyoruz. Biz eylemsizliği var olan konuşmaların bir sağlayıcısı olarak görüyoruz yani var olandan daha sistematik daha yoğun bir müzakere ve görüşme sürecinin devam ettirilmesinden tarafız."

Tayyip Türk toplumundan korkuyor

PKK'lılar müteşekkir… Ancak son gözaltılar ve KCK tutuklamalarından şikayetçi. Hakan Fidan İçişleri Bakanıyla görüşeceğine söz veriyor ve Habur'daki rezaletten sonra işlerinin zorlaştığını itiraf ediyor:

"Habur sonrası iklim değişti bunu yönetemedik yani açıkça söyleyelim."

PKK'lı Sabri Ok anlayışlı terörist Allah için:

"Düzeltelim biz size yardımcı olalım."

Hakan Fidan Türk kamuoyunu oyalama derdinde ama Apo ile PKK arasında kuryelik yapmaya da kararlı:

"Benim bizzat burada oluşum size sistematik bir müzakereyi ve bir araya gelişi teklif edişim sonra sayın Öcalan'ın sizle iletişim kurmasına bizim kısıtlı şartlarda da olsa izin vermemiz sizden mesaj götürmemiz sonra çeşitli iletişim kanalları bulmaya çalışmamız bu hafta İçişleri Bakanı da parti yetkilileri ile görüşecek bütün bunların hepsi kamuoyunda bizleri zor duruma düşürmeyecek bir modelite icat edip problemi karşılıklı çözme yönünde atılan adımlardır."

Ama Tayyip'in de, Tayyip'in adamlarının da, PKK'lıların da sıkıntısı hep aynı… "Kamuoyunda zor duruma düşmek"… Türk toplumunun tepkisi… Milli vicdan önlerinde en büyük engel...

Tayyip'in adamı Hakan Fidan yine de umutlu çünkü Tayyip ve yakın çevresi asla böyle bir vicdana sahip değil:

"Burada şey sıkıntısı var. Hani maziden alıp getirdiğiniz sürekli mücadele ederek değiştirdiğiniz bedelini ödediğiniz bir çizgi var. Ama mazi orda duruyor oradan etkilenenler orada duruyor. Bunu bir anlatma problemi var... Allahtan başbakan yakın çevre falan öyle değil yani. Benim anlattığıma inanan insanlar yoksa göndermezler."

Bu kaset ipe götürür

AKP'liler kaset ortaya çıkınca hemen çamura yattılar. Kimisi dedi ki bu kaseti AKP'yi yıpratmak için PKK ortaya çıkardı. Kimisi dedi ki bu iş İsrail'in işi…

AKP'lilerin dedikleri doğru olabilir. Buradan şu sonuç çıkıyor. AKP ile PKK gerçekten de işbirliği içindeymiş ve anlaşılan kasette sesi duyulan koordinatör de İsrail devletinin adamı!

AKP daha bir yıl öncesine kadar Güney Afrika Modeli'yle Apo'yu serbest bırakmaya ve Türkiye'yi bölmeye çalışıyordu. Şimdi Sri Lanka Modeli'nden bahsediliyor. Güya AKP PKK'yı bitirecekmiş. İsrail'e diz çöktürecekmiş.

Buradan tek bir sonuç çıkar. AKP müzakereler yoluyla Türkiye'yi bölmeye çalıştı. Ancak özellikle Habur'daki rezalete olan büyük Türk tepkisinden sonra bunu müzakereyle yapamayacaklarını anladılar. Şimdi sahte bir PKK ve İsrail düşmanlığıyla Türkiye'yi savaşa sürükleyip, savaş sonunda dış müdahaleyle parçalatmaya çalışıyorlar.

Eninde sonunda bu kepazeliğe dur denecek.

Türk milleti ihanetin hesabını tarihin her döneminde sormuştur. Bu kaset, Tayyip'in bu Apo muhabbeti, onu ipe götürür.

Anlaşılan "önderlik" dedikleri Apo idam edilirken yalnız olmayacak! Allah muhabbetlerini cehennemde daim kılsın!

Ali Özsoy
http://www.turksolu.org/336/ozsoy336.htm
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile gerçekten bir protokol imzalandı mı?

İletigönderen Başkomutan » Pzt Ara 26, 2011 17:01

Yeni Anayasa Tartışmaları

Uzun bir dönemden bu yana ülkemizde sürmekte olan anayasa tartışmalarında yeni bir anayasa yapılması gerektiğini savunanların temel açık gerekçesi, 12 Eylül askeri darbesinden sonra yapılan anayasanın tasfiye edilerek, daha demokratik ve sivil bir anayasa yapılması gerektiğidir. Ancak yeni anayasa savunucularının “ileri demokrasi” söylemi altında Türkiye’yi yarı hegemonik bir siyasi rejime, otoriter bir devlet yapısına doğru dokuz seneden bu yana sürükleyen uygulamaları, yeni anayasanın bir demokrasi ve gelişmiş hukuk devleti arayışını temsil etmediğini göstermektedir.

Esasen 12 Eylül 1982’den bu yana geçen 30 sene içinde 12 Eylül Anayasası, sivil süreçte, demokratik meşruluğu tam olan hükümet ve parlamentolar tarafından ilk hali ile karşılaştırılamayacak kadar değişmiştir.

AB tam üyesi olmanın gereği olarak gündemimize sokulan Kopenhag Kriterleri dahi anayasal yapımızın bir parçası haline gelmiştir. Netice itibarı ile anayasa değişikliği halen Türkiye’nin en önemli ihtiyacı, olmaz ise olmazı, değildir. AKP iktidarının anayasa değişikliğini ülkemizin bir numaralı meselesi haline getirmesi demokratikleşmeyle ilişkili değildir ve olmamıştır.


AKP iktidarının savunduğu ve gerçekleştirdiği 12 Eylül referandumu değişiklikleri bir kez daha göstermiştir ki, iktidar demokratikleşme ile değil aksine otoriter bir parti iktidarı rejimine ilgi duymaktadır. Son anayasa değişiklikleri de Türkiye’yi bir parti devletine doğru sürüklemiş, yürütmenin yargı üzerinde baskı ve denetimini sağlayacak bir şekil almıştır.

Bu noktada cevaplandırılması gereken soru, 12 Eylül referandumu ile yapılan değişikliklere rağmen Anayasanın tamamen değiştirilmek istenmesinin nedenin de olduğudur? 12 Haziran seçimlerinden önce değişikliği savunanların değişiklikteki gizli gündemi Anayasa’nın ikinci maddesinin değiştirilmesidir.

Böylece, Türkiye Cumhuriyeti’nin İstiklal Harbi ve Kuruluş dönemine dayanan milli ve üniter devlet felsefesi tasfiye edilecektir.


Yeni anayasayı “Oslo Anayasası” diye adlandırmamızı haklı çıkaracak bu yaklaşım, PKK ile yapılan Oslo müzakereleri çerçevesinde PKK’nın taleplerinin anayasa çerçevesinde karşılanması durumunda terörün sona erdirilebileceği anlayışı üzerine kurulmuştur. Esasen, bu aşamada anayasa değişikliği, PKK ile müzakere süreci ile eklemli olarak tasarlanmıştır.

PKK ile müzakerelerin istendiği gibi gelişmesi durumunda terör örgütü ile varılan uzlaşma noktalarının yeni Anayasaya taşınması planlanmıştır. Ancak, PKK ile müzakerelerin, Arap Baharının sonuçlarını kendisi için Türkiye’ye karşı daha elverişli sonuçlar elde etmek için kullanan terör örgütünün terörü yeniden tırmandırma stratejisinden dolayı şimdilik yeni Anayasa yapımı sürecine eklemlenmesi mümkün olmaktan çıkmıştır.

Terör örgütü PKK’nın müzakere masasından kalkması ile birlikte AKP açısından en azından şimdilik yeni anayasa meselesi eskisi kadar acil bir mesele olmaktan çıkmış görünmektedir. Bundan dolayı, iktidar anayasa değişikliği konusunda seçim öncesinde gösterdiği atak, istekli ve kararlı tavrı göstermemektedir. Çünkü, şimdi PKK ve BDP’nin denklemin dışında durduğu bir süreçte yapılan anayasa değişikliği, yarın terör örgütü ile müzakerelerin tekrar başlamasından sonra yapılacak bir değişikliğin önünü kapayacaktır.

Bu durum muhalefet açısından ise bir fırsat olarak değerlendirilebilir. CHP ve MHP, iktidar ile PKK arasında müzakere süreci başlamadan, yeni anayasanın üniter ve milli devlet felsefesini koruyarak ve milli devletin içeriğini boşaltmadan yapılması için önemli bir atağa geçebilirler. Bu atak, demokratik hukuk devletini ve parlamenter rejimi de güçlendirici bir yaklaşımı temsil etmelidir.

Muhalefet tarafından bu doğrultuda yapılması gereken hızla Türk milletinin önüne detaya boğulmayan ancak esas teşkilat hukuku dediğimiz, devletin örgütlenmesi ve devlet-millet ilişkilerinin ana çatısını kuran maddeleri yazarak koymak olmalıdır. Muhalefet, ortaya koyduğu maddeleri de daha sonra televizyon televizyon, sokak sokak dolaşarak, toplumsal kılcal damarlara girerek anlatmalıdır.

Öte yandan anayasayı değiştirmek isteyenler, mevcut TBMM’yi asli kurucu irade olarak ilan etmektedirler. Bir an için bunu doğru kabul edersek, asli kurucu iradenin bir kısmının Anayasayı değiştirmek isteyenler tarafından hapishanede tutulduğu hatırlatılmalıdır. Birçok milletvekilinin hapishanede olduğu göz önünde tutulur ise kurucu iradenin hapishanede olduğu anlaşılacaktır. Kurucu iradenin parçası olmaz. Kurucu irade bir bütündür. Bir milletvekilinin dahi siyasi suçlardan dolayı henüz mahkumiyet kararı ortada yok iken hapishanede olması, kurucu iradenin hapishanede olması anlamına gelmektedir.

Ümit ÖZDAĞ - 22 Aralık 2011, YENİÇAĞ


Yeni anayasa çalışmaları nereye gidecek?

22 Aralık 2011’de yayınlanan Yeni Anayasa Tartışmaları başlıklı yazımda AKP’nin yeni Anayasa çalışmalarını PKK ile Oslo’da yapılan görüşmeler çerçevesinde geliştirdiğini ortaya koymuştum. Anayasa’nın 2. Maddesinin değiştirilmesini de kapsayan bir değişiklikle, PKK’nın anayasada Kürt kimliğinin de tanınarak güvence altına alınması dahil birçok hususun düzenlenmesi öngörülmüştü.

Nitekim Oslo’da yapılan görüşmeler sonucunda bu konuları düzenleyen üç protokol hazırlanmıştı. Öcalan, 12 Haziran seçimleri öncesinde bu protokolları okuyarak onaylamış, Kandil’deki eşkıyalar da onaylamışlardı. Öcalan, protokolün Erdoğan tarafından imzalanmasını isteyince seçimler öncesi ipler kopmuştu. Öte yandan Arap Baharı’nın gelişmesi, PKK’nın acaba daha iyi bir pazarlık sonucu alabilir miyiz düşüncesi ile terörü tırmandırmasına yol açmıştır.

12 Haziran’dan bu yana teröre karşı sert önlemler alınıyor. Hükümetin elini kolunu bağladığı TSK, terör ile mücadelede önemli sonuçlar almaya başlamıştır. Bu süreç nereye gidiyor diye sorarken, 21 Aralık 2011’de Taraf gazetesinde Emre Uslu ve Vatan gazetesinde Bilal Çetin, bu sorunun cevabının yolunu açan çok önemli iki makale yayınladılar.

Emre Uslu, makalesinde mealen şöyle demektedir:

“PKK içindeki şahinlerin hükümet ile müzakere sürecini sabote etmesinden rahatsız olan PKK içindeki ılımlı kanat, PKK’lı şahinlerin tasfiye edilebilmesi için Türkiye’ye operasyonel istihbarat vermektedir. TSK, bu operasyonel istihbarat sayesinde PKK’nın Türkiye içindeki dört farklı bölgedeki kadrosunu imha etmiştir. PKK, bu imhaları suskunluk içinde seyretmektedir.”

Emre Uslu, Kandil’in Türkiye’ye operasyonel istihbarat verdiği iddiasını sağlam dolaylı kanıtlarla destekliyor.

Vatan’da Bilal Çetin ise “İkinci açılım dönemi hazırlığı...” başlıklı yazısında, AKP Hükümetinin açılım sürecinde inisiyatifin PKK’ya geçtiğini, devletin otoritesinin ve etkinliğinin ortadan kalktığını sonunda anladığını kaydediyor. Çetin’e göre, Silvan saldırısından sonra MGK’da devlet otoritesini sağlamak, PKK’nın Türkiye içindeki unsurlarını tasfiye etmek kararı alınmış.

Böylece Oslo görüşmelerinde ortaya konulan AKP Hükümetinin PKK’lılara hoşgörü gösterme duruşunun değiştiği anlaşılıyor. Çetin’ın anlattıklarından çıkan, AKP Hükümetinin amacın PKK’yı yok etmek değil. İçeride güvenliğin ve devlet otoritesinin sağlanmasından sonra PKK ile görüşmelerin tekrar başlaması.Şimdi Uslu ve Çetin’in bu köşe yazıları çerçevesinde 21 Aralık 2011’de Bütçe görüşmelerinde Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın yapmış olduğu konuşma daha fazla anlam kazanıyor. Demek ki, Çetin, doğru bir bilgi vermiştir. Çetin’in verdiği bilgiler Emre Uslu’nun tezini daha da güçlendirmektedir.

Arınç, “Kürtlere eğitim, dil, bilgi, kültür ve kimlik hakkı vereceğiz” demiştir. Arınç’ın saydığı başlıklar, PKK ile Oslo Müzakereleri çerçevesinde hazırlanan protokollamda karara bağlanan hususlardır. Peki, Arınç’ın vereceğiz dediği haklar, anayasa değişikliği yapılmadan yapılabilir mi?

Hayır yapılamaz. Bu durum, yapılmak istenen değişikliğin, Oslo Protokollarının anayasalaştırılması sürecinin başladığını göstermektedir. Diğer bir ifade ile gelen Oslo Anayasasıdır.

Bir süre sonra PKK ile müzakerelerin tekrar başlayacağı anlaşılmaktadır. Hatta basında çıkan haberlere göre müzakerelerde yıpranan MİT yerine Kamu Güvenliği Müsteşarlığı yer alacaktır. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’na Türkiye’nin eski Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik’in atanması, Müsteşarlığın yeni görevinin iç güvenlik değil, “dış temas” ağırlıklı olacağının göstergesi olarak kabul edilebilir.

Murat Özçelik’in Bağdat Büyükelçiliğinden önce Türk Dışişleri Bakanlığı’nda Irak’tan ve özellikle Kuzey Irak’tan sorumlu büyükelçi olması da PKK-Kuzey Irak konularının/temaslarının önümüzdeki günlerde Müsteşarlığın gündeminde yoğun olarak yer alacağını göstermektedir.

Bütün bunlar olurken, MHP ve CHP’nin TBMM’de oluşturulan Anayasa komisyonunda nasıl çalışacaklarını ise zaman gösterecektir.

Ümit ÖZDAĞ - 23 Aralık 2011, YENİÇAĞ

Dipçe:
Bülent Arınç PKK’ya göz kırpıyor

Yer: TBMM.

Bülent Arınç bütçe görüşmelerinin finalinde kürsüde hükümet adına şunları söylüyor: “Kürtleri tanıyacaksınız, haklarını tanıyacaksınız. Kim ne varsa bu topraklar üzerinde o kimliğe saygı duyacağız. O kimliklerin bütün kültürel haklarını, Anayasal haklarını vereceğiz. Ben Kürdüm diyenin eğitim, kültür ne varsa vereceğiz.”

Fransızlarla yaşadığımız Ermeni sorunu bu dehşet sözleri örttü lakin takdir edeceğiniz üzere bu ifadelerin mesajı çok önemlidir!

Öyle çünkü bu beyanlar dil sürçmesinin ürünü değil, taammüden edilmiştir.

Beşir Atalay’ın (Kürt) açılım, kaldığı yerden devam edecek açıklamasının hemen sonrasında bu sözlerin edilmesinin bir anlamı vardır!

Belli ki AKP iktidarı Paxamericana’nın kendine dayattıklarından vazgeçemiyor ve eline tutuşturulan yol haritasını takip ediyor. Öyle olmasa şimdi durduk yerde Kürtlere ve diğer etnik unsurlara eğitim hakkının verileceği ve bunun Anayasa güvencesine alınacağı TBMM’den taahhüt edilmezdi!

Tabloya bakar mısınız Başbakan vekili sıfatı ile söz alan Bülent Arınç, PKK’nın malum olan kimlik ve Kürtçe dilde eğitim hakkı dayatmasını insan hakları sorunu gibi sunuyor ve temel yasa da güvence taahhüdünde bulunuyor!

Dahası alt kimlik guruplarına Kültürel ve Anayasal hakları sözünü vererek açıktan üniterliğe başkaldırıp Federasyona kapı aralıyor!

Evet Bülent Arınç’ın o sözleri Türklüğe, millet kavramımıza ve de mevcut olan devlet yapımıza başkaldırıdır!

Nitekim öyle olduğu içindir ki bu sözlerinin hemen akabinde PKK’lı pardon BDP’li milletvekilleri tarafından hararetle alkışlanıyor!

Yeni Anayasa’nın işte bu tür hedeflere ve nihayetinde ırklara göre ayrıştırmaya yani Eyalet Modelinin zemin inşasına hizmet amacı ile gündeme alındığını ısrarla dillendirmiştik ki maalesef haklı çıkıyoruz! İyi de böyle bir Anayasa çalışmasında Atatürk’ün partisi CHP ile Türkeş’in partisi MHP’nin ne işi var? Varlıkları ile bu karanlık projeye meşruiyet bahşetmiş olmuyorlar mı?

Sabahattin Önkibar - 26 Aralık 2011, Yeni Mesaj
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile protokol - MİT-PKK görüşmesi (Bölünme Anayasası)

İletigönderen Başkomutan » Pzt Haz 11, 2012 2:09

‘Güneydoğuda görev yapan askerler ve polisler
savaş suçlusu olarak yargılanacak’


Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, kendi internet sitesinde yayınladığı son yazısında “Güneydoğuda görev yapan askerler ve polisler savaş suçlusu olarak yargılanacak” iddiasında bulundu.Uslu bunun MİT ile PKK arasında görüşmeleri sırasında “söz verildiğini” de iddialarına eklemiş.

İŞTE O YAZI:

‘Güneydoğuda görev yapan askerler ve polisler savaş suçlusu olarak yargılanacak’

Başlıktaki ifade bir öngörü değil, analiz değil, bana ait bir değerlendirme de değil. Bu ifade MİT krizini tetikleyen belgelerin içindeki, MİT-PKK mutabakatlarında yer alan, devlet kayıtlarına girmiş bir ifade.

Başbakan’ın kefil olduğu kurumun PKK’ya verdiği taviz metinlerinde yer alan bir ifade bu.

Erdoğan, MİT krizine ilişkin yaptığı değerlendirmede “MİT müsteşarına talimatı veren benim, alacaksanız beni alın” diye savcılara medyan okudu.

Erdoğan ayrıca “MİT-PKK görüşmelerinde yazılı bir belge verme, taviz verme sözkonusu değil” diyor. Bunu açıklarken “MİT-PKK arasındaki mutabakat metinlerinde altına imza atılmış bir belge yoktur” diyor.

Ya Erdoğan yanıltılıyor ya da kendisi yanıltıyor. Zira üçüncü bir devletin arabuluculuk yaptığı bu tip durumlarda zaten belgelerin altına taraflar imza koymaz. İmzayı hakem devlet koyar ve belgeyi kendi arşivine kaldırır.

MİT-PKK mutabakatında da öyle olmuş. O mutabakat metninin 9. maddesinde bu husus açıkça belirtiliyor: “Taraflar, müzakereleri derinleştirmek ve gündemdeki konuları tartışmak üzere hazırlıklarını yaparak 2011-Haziran ayının ikinci yarısında biraraya gelmeyi kararlaştırmışlardır. Üç paragraflık giriş ve dokuz maddeden oluşan iş bu mutabakat metni, taraflar arasında arabuluculuk yapan HD (Hakem Devlet) temsilcileri tarafından, taraflar adına imza altına alınmış ve aslı HD merkezinde arşive alınmıştır.”

Mutabakat metninde açıkça yazılı olduğu halde Erdoğan hâlâ “Benim müsteşarım kimseye taviz vermedi” diyor ama belge ortada. O mutabakat metinlerinin altında MİT yetkililerinin ve Erdoğan’ın özel temsilcisi Hakan Fidan’ın onayıyla arabulucu devletin imzası var.

O devletin arşivinde saklanıyor bu belge.

Bu imza Türk hükümetini sorumluluktan kurtarmıyor. Erdoğan mert adamsa doğruyu söylesin. Böyle numaralarla bizi çocuk yerine koymasın.

Başbakan’ın özel temsilcisi ve MİT yetkililerinin onayıyla imzalanan bu metinlerin Belfour Deklarasyonu etkisi göstermeyeceğini de kimse söyleyemez. Yarın ortalık karışır ilişkiler kötüleşirse hakem devlet o metinleri ortaya çıkarıp, “Türk devleti temsilcileri KCK’ya söz verdi. Sözlerinizi tutun” diye bu metinleri bir uluslararası hukuk sorunu haline dönüştüremez diyebilir misiniz? HAYIR.

Belfour Deklarasyonu 1917 yılında Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı’nın Yahudi Cemaati liderine gönderdiği bir mektupta Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasından yana olduğunu belirtiyordu.

Bu mektup daha sonra bir uluslararası hukuk metni olarak kabul edildi ve İsrail’in kurulma sürecinin başlangıcı oldu.

MİT yetkililerinin onayı ile imza altına alınan MİT-PKK mutabakatlarının benzer bir şekilde uluslararası tartışmaya kaynaklık yapmayacağını söyleyebilir misiniz? Durum bu kadar açık ve vahimdir. Erdoğan kimseyi kandırmasın.

İşin kötüsü o mutabakat metinlerinde hakem devletin imzası altına alınan konulardan biri de PKK ile barış anlaşması sağlanırsa “Güneydoğuda görev yapan güvenlik görevlileri savaş suçlusu olarak yargılanacak” konusu. Bu durumda bölgede görev yapmış tüm güvenlik personelinin savaş suçlusu olarak yargılanması olasılığı vardır.

Bu husus MİT yetkililerinin bilgisi dâhilinde resmî kayıtlara sokulmuştur. Dahası bu mutabakatın içinde yer alan metinler bizzat MİT elemanları tarafından Kandil, İmralı, Avrupa arasında dolaştırılmıştır. İşte güvenlik bürokrasisinin kanının beynine sıçratan en önemli ayrıntılardan biri budur.

Umarım MİT bu bilgiyi bizleri ikna edecek şekilde yalanlar. Şimdiye kadar yalanladığı konularda bile doğru söylemediği ortaya çıkan bir kurumun bu konuda kamuoyunu ikna etmesi için ortaya BELGE koyması gerekiyor. Zira Uludere faciasından sonra ortaya çıkan gerçekler bize MİT’in belgesiz hiçbir sözüne güvenmemeyi öğretti.

Şimdi başa dönüp Erdoğan’a birkaç soru sorma vakti. Sayın Erdoğan “bölgede görev yapmış güvenlik güçleri savaş suçlusu olarak yargılanacak” şartını mutabakat metinlerine sokun emrini de siz mi verdiniz?

Serap’ı yakan o molotoflu eylemi organize eden kişinin MİT elemanı olduğuna ilişkin iddialar var. Sayın Erdoğan, çok güvendiğiniz MİT mensuplarına, “Serap’ı yakın” talimatını da siz mi verdiniz?

Bitmedi, O görüşmelerde MİT heyeti, “KCK operasyonlarını kendilerinin yapmadığını polisin yaptığını” ifade edip devletin polisini PKK’ya şikâyet ediyor. Bu şikâyetten sonra PKK, MİT ajanlarının gözü önünde, bilgisi dâhilinde, polise yönelik saldırılarını arttırıyor. Oslo görüşmelerinde MİT’in polisi PKK’ya şikâyetinin onlarca polisin ölümüne sebep olduğu iddia ediliyor. Bu durumda “sözümü dinlemeyip KCK operasyonu yapan polisi ve savcıyı PKK’ya şikâyet edin onlar da gelip polisleri öldürsün” talimatını da siz mi verdiniz sayın Başbakan?

KCK sözleşmesini yazanların MİT mensubu olduğu iddia ediliyor. MİT’e “KCK için bir anayasa (KCK sözleşmesi) hazırlayın” talimatını da siz mi verdiniz Sayın Başbakan?

Keşke çok güvendiğiniz MİT KCK için değil Türkiye için bir anayasa hazırlasaydı..

MİT’in terörle mücadele operasyonlarına istihbarat paylaşımıyla katkısının binde dört (4/1000) olduğu ifade ediliyor. MİT’e “güvenlik birimleriyle istihbarat paylaşmayın” emrini de siz mi verdiniz Sayın Başbakan?

Bu talimatları siz vermediyseniz neyi ve kimi savunuyorsunuz Sayın Başbakan? Çocuk mu kandırıyorsunuz, adam mı oynatıyorsunuz? Biraz ciddiyet lütfen…

haber3.com - 10 Haziran 2012


Terörist Öldüren 17 Asker Tutuklanmıştı!!!
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile protokol - MİT-PKK görüşmesi (Bölünme Anayasası)

İletigönderen Başkomutan » Cum Haz 15, 2012 18:46

'Öcalan'a ev hapsi uygun olabilir'

Arıç, Öcalan'a verilen müebbet hapsin ev hapsine çevrilebileciğini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arıç, Abdullah Öcalan'a verilen müebbet hapsin ev hapsine çevrilebileciğini söyledi. Arınç, şartını da açıkladı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Öcalan'a ev hapsinin, terör örgütünün tamamen silah bırakması halinde düşünülebileceğini açıkladı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Leyla Zana’nın da dile getirdiği Öcalan’a ev hapsi konusunda “terör örgütünün tamamen silah bırakması halinde konuşulabilir” dedi.

Arınç şöyle konuştu:

"Bunları Leyla Zana da başka arkadaşlar da dile getiriyor. Bu tek başına dikkate alınacak bir konu değil. belki bir yol haritasıyla ya da yapılması gerekenler sırlamasında terörün terör örgütünün silah bırakmasıyla başlayacak bir sürecin içerisinde dikkate alınacak bir konu olabilir. Yoksa bugün için bunun bir geçerliliği yok.

İmralı’daki kendi günlük hayatına devam ediyor. Çünkü eğer bu örgütün bir talebi olarak geliyorsa, bunu yapmamız halinde bile örgüt bu günkü şiddetten vazgeçmeyecektir. Öncelikle sayın başbakanımızın ve Kuzey Irak’taki otonom yönetimin de onlara hatırlattığı gibi koşulsuz olarak silah bırakmaları eylemlere son vermeleri bundan sonrasını da birlikte düşünmeleri gerekiyor.

Bu tek başına sadece bir taleptir. Bunun üzerinden siyaset yapacaklarını düşünüyorum. Bu çok samimi değil. Şunlar, şunlar, şunlar ile birlikte ama başında da örgütün tamamen silah bırakması ve eylem yapmaması durumunun kabullenmesine bağlı olarak konuşulabilir."

YURT, 15 Haziran 2012

Arınç'tan PKK'lılara selam

PKK'lı Leyla Zana "Erdoğan'ın bu işi çözeceğine inanıyorum"
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile protokol - MİT-PKK görüşmesi (Bölünme Anayasası)

İletigönderen Başkomutan » Prş Eki 24, 2013 23:38

Bolu 2. Komando Tugay Komutanı
emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet


Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca, 20 yıl önce Kulp ilçesinde 11 köylünün öldürülmesiyle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında dönemin Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet ve 25 yıla kadar hapis cezası istendi.

Kulp ilçesinde 22 Ekim 1993 tarihinde 11 köylünün öldürülmesiyle ilgili yürütülen soruşturma, dosyanın 20 yıllık zaman aşımı süresinin dolacağı dönemde tamamlandı.

Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. Maddesiyle yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince hazırlanan 19 sayfalık iddianame, 7. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

İddianamede, "Şüpheli Yavuz Ertürk'ün komutasında birlik içinde yer alan kimlik bilgileri tespit edilemeyen görevlilerden bazılarının teşekkül oluşturarak yetki ve görevleri olmamasına rağmen hukuka aykırı olarak şüphelendikleri kişileri yakalayarak bir süre sorguladıktan sonra öldürdükleri" kaydedildi.

HALKI ÖRGÜT YANLISI YAPTILAR

İddianamede bu tür eylemlerin, halkın devlete karşı düşmanlık beslemelerine ve örgüt yanlısı olmalarına sebep olduğu ifade edildi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/Haber/578557/1/Gundem

Vatan, 24 Ekim 2013


DEVLET GÖREVİNİ YAPSIN

“1993’de Güneydoğu’da görevde terörle mücadele ederken, aynı yıllarda teröre destek veren bir siyasi partinin genel kurul toplantısını İstiklal marşı okunmadan, Türk bayrağı dalgalandırılmadan ve Atatürk’ün resmi bulundurulmadan gerçekleştirilmesini gazetelerden okudum.

O gün düşündüm. Biz neyle mücadele ediyoruz. Sadece askerin görev yapması yetmez. Devletin de görevini yapması gerekir. Bugün kü durum, o günkü günden daha vahimdir. Ben bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yargılanıyorum.

Türkiye’nin bölünmezliğine karşı Güneydoğu’da görev yaptığım için.”


Em. Tuğgeneral Yavuz Ertürk

‘Güneydoğuda görev yapan askerler ve polisler savaş suçlusu olarak yargılanacak’
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile protokol - MİT-PKK görüşmesi (Bölünme Anayasası)

İletigönderen Başkomutan » Pzt Kas 18, 2013 9:49

Başbakan Erdoğan Diyarbakır'daki konuşmasında, "Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76 milyonun bir olduğunu, beraber olduğu birlikte büyük Türkiye yeni Türkiye olduklarını göreceğiz. Hiç endişeniz olmasın" diyerek, İmralı canisine de "af" mesajı vermişti.

Mesud Barzani, BDP'lilere ''Süreç istediğim gibi giderse Öcalan dahil genel af gelebilir''

Barzani, BDP'lilere sürecin olumlu ilerlediğini söyledi. Barzani, ''Süreç istediğim gibi giderse Öcalan dahil genel af gelebilir'' dedi.

Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde BDP ve DTK’lılar ile yaptığı görüşmede Rojava mesajı ön plana çıktı. Barzani, BDP’liler üzerinden geçten günlerde geçici yönetimini ilan eden PYD’ye mesaj göndererek, “PYD oyunbozanlık yapıyor. Kürt Yüksek Konseyi’nin Erbil Mutabakatı’nı bozdu. Bütün Kürt grupları mutabakata bağlı kalmalı.Yoksa yolları açık olsun” mesajı verdi. Barzani, görüşmede işlerin istediği gibi gitmesi halinde Öcalan’ı da kapsayacak bir affın gelebileceğini söylediği de öğrenildi.

Barzani, Diyarbakır’daki tarihi ziyaretinin ikinci gününde Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret ederek burada Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, Bağımsız Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana ile BDP milletvekilleri Sırrı Sakık, Esat Canan ve Altan Tan ile görüştü. Görüşmeye, Ak Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ve eski milletvekili Abdurrahman Kurt da katıldı. Ziyarette Baydemir ve Canan’ın yerel kıyafet giymesi dikkat çekti.

Rojava mesajı

Radikal'den Rıfat Başaran'ın haberine göre, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada ‘barış ve Kürtlerin birliği’ mesajı veren Barzani, “Biz Kürdistan halkı olarak barışa elimizi uzatıyoruz. Barış süreci başlattıkları için Sayın Başbakan Erdoğan’ın attığı barış adımını takdirle karşılıyoruz. Sayın Öcalan’ın bu yaklaşımını da takdirle karşılıyoruz. Tüm gücümüzle bu sürecin arkasında durmaktayız. Çok açık söylemek istiyoruz ki bizim önceliğimiz Kürtlerin birliğidir. Kürtler birlikte olursa hem kendilerine daha iyi hem de diğer kardeşlere daha iyi hizmet sunabilirler” dedi.

Barzani ile yapılan görüşmede ise ağırlıklı konunun ‘Rojova’ olduğu öğrenildi. Edilen bilgiye göre Barzani, geçici yönetim ilan eden PYD’ye tepkisini BDP’liler üzerinden iletti. Barzani’nin, Rojava konusunda başından beri Kürtlerin birlikte tutum sergilemesi gerektiğini söylediğini belirterek, “Ancak PYD bu konuda oyunbozanlık yapıyor. Kürt Yüksek Konseyi’nin Erbil Mutabakatı’nı bozdu. Dahası Esad rejimiyle doğrudan ve dolaylı bir işbirliğini de kabul edilebilir bulmuyoruz” dediği öğrenildi. Barzani PYD’ye eleştirilerini sürdürerek, “Esad rejimi ile ilişkiler kopartılır ve Kürtler orada ulusal bir tutum benimserse biz de destek veririz. Bütün grupların mutabakata uygun davranması gerekir. Ancak bunun dışındaki hiçbir tutuma destek vermeyiz. Kimseye düşmanlık etmeyiz ancak ‘Yolunuz açık olsun’ deriz” şeklinde mesaj verdi.

BDP’liler ise bu sözler üzerine iki kez ertelenen Ulusal Kürt Konferansı’nı anımsatarak, “Ulusal Kürt Konferansı en kısa sürede toplanması lazım. Tüm bunları o konferansta değerlendirelim. Kürtlerin ulusal birlik sürecinin vakit geçirmeksizin oluşturulmasında konferansın büyük katkısı olacak” dedi. Görüşmede çözüm süreci ve Öcalan’ın durumu da konuşuldu. Barzani BDP’lilere, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın “cezaevleri boşalacak” sözlerini anımsatarak, “Kürtler özgürlüğe çok yakın. Ve bunu silahsız, sivil bir mücadele ile başaracak. Başbakan da meydan konuşmasında aftan bahsetti. İşler dediğim çerçevede gelişirse af gelir, Öcalan da dahil olmak üzere” dediği kaydedildi.

Erdoğan’a teşekkür

Barzani, Erdoğan’a teşekkür ederek, “Bir gün Diyarbakır’da Kürt bayraklarıyla karşılanacağımı rüyamda görsem inanmazdım.
Tarihi günler yaşadık. Bu nedenle Başbakan Erdoğan’a teşekkür ediyorum” dedi. Leyla Zana ise “Tarih boyunca Kürtler birlikte hareket edemediği için kaybetti” dedi.
(Radikal)

Vatan, 17 Kasım 2013

PKK açılımcısı Erdoğan'ın Akıl Hocası İshak Alaton İshak Alaton:"Öcalan'a ev hapsine hazır olun,Kürdistan referanduma sunulmalı"


PKK'LILAR İŞTE BÖYLE AFFEDİLECEK !

Erdoğan’ın “Cezaevleri boşalacak” sözü, PKK’nın silahları tamamen bırakılmasıyla hayata geçecek. Af, KCK’lılarla birlikte Ergenekon ve Balyoz için de uygulanacak.

Taraf'tan Hüseyin Özay'ın haberine göre Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’da söylediği “Dağdakiler inecek, cezaevleri boşalacak” sözleri dikkatleri genel af çalışmasına çevirdi. Ancak, AKP kurmayları genel aftan çok, TMK ve TCK’da yapılacak değişikliklerle KCK Ergenekon ve Balyoz davası hükümlülerinin serbest bırakılmasının doğru olacağını savunuyor. Söz konusu proje silahların tamamen bırakılması ile hayata geçirilecek.

İLK PAKETTE ÖN ÇALIŞMASI YAPILDI

KCK ve PKK üyelerinin serbest bırakılmasına yönelik talep BDP’nin taleplerinin başında geliyor. Demokratikleşme paketinin hazırlık aşamasında da bu talep AKP’nin “mutfağında” masaya yatırıldı. Ancak bu talep için erken olduğuna karar verildi. Söz konusu düzenlemenin, “çözüm sürecinin son aşamasında” hayata geçirilebileceği konusunda görüş birliğine varıldı. Ve söz konusu paketin, “toplumsal barış” adı altında kamuoyuna açıklanması gerektiği, pakette sadece KCK’lıların değil, Ergenekon ve Balyoz sanıklarının da yer alması gerektiği dile getirildi ancak çalışmalar mutfak aşamasında kaldı.

OGÜN SAMAST VE GARİPOĞLU ENDİŞESİ

Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarının ardından ise “genel af” düzenlemesi gündeme geldi. Ancak AKP kurmayları, genel aftan çok “terör suçlarını kapsayan” bir düzenleme yapılmasının daha doğru olacağını görüşünü dile getirdi. Genel afla birlikte, kamuoyunda büyük tartışmalara yol açan, Ogün Samast ve Cem Garipoğlu gibi hükümlülerin de salıverilmesi gündeme gelecek. Bunun toplum vicdanını yaralamasından endişe ediliyor. Bu nedenle genel affa şimdilik sıcak bakılmıyor.

Yeni hazırlanacak düzenlemenin daha çok Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılacak değişikliklerden oluşması planlanıyor. Buna göre, öncelikle terörün tanımı değiştirilecek. Yapılacak değişiklik ile hâlen dağda bulunan örgüt mensupları ile hapiste bulunan KCK’lıların serbest bırakılmasına imkân tanınacak.

PAŞALAR SERBEST KALACAK

AKP kurmayları, yapılacak düzenlemenin özünde devletin milleti ile barışması olacağını bildirdiler. Dolayısıyla devlete karşı işlenen suçlara af getirilecek. Bu yönde yapılacak değişiklik aynı zamanda, Ergenekon ve Balyoz gibi derin yapılanmalarda yer alan askerlere verilen cezaları da kapsayacak. Ve bu kapsamda hâlen tutuklu bulunan birçok paşanın serbest bırakılmasının kapısı aralanacak.

Düzenlemenin ayrıntıları yapılacak çalışma ile netleşecek. Düzenlemenin hayata geçmesine ilişkin tarihi ise çözüm sürecinin seyri belirleyecek. Bu kapsamda, yapılan değerlendirmelerde mevcut pişmanlık yasasının yeterli olmadığı görüldü. Bunun yerine topyekûn silah bırakmayı özendirecek bir düzenleme yapılmasının sürece katkı sağlayacağı dile getiriliyor.

Haber 3, 18 Kasım 2013
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Öcalan ile protokol - MİT-PKK görüşmesi (Bölünme Anayasası)

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Kas 22, 2013 12:04

İhanet yoluna yeni taşlar döşeniyor!

Azılı terörist Apo’nun tehditlerine boyun eğen iktidarın, İmralı adasını yabancı heyet ve bazı gazetecilerin ziyaretine açma girişimi, ‘affa giden yol’ olarak değerlendirildi.

AKP hükümeti, terör örgütünün yuvalandığı Kandil’in talepleri doğrultusunda, ’Devlet heyeti’aracılığıyla teröristbaşı Öcalan ile İmralı’da sürdürdüğü görüşmeler kapsamında yeni adımlar atmaya hazırlanıyor. İlk olarak Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi sağlanacak. Geçtiğimiz aylarda BDP’ye “Avukat bir milletvekili arkadaşınız Öcalan’la görüşebilir” önerisi götüren ancak ret yanıtı alan hükümet, Öcalan’ın en az 2 avukatının İmralı’ya gitmesine vize verdi. Hükümet, bu avukatların Asrın Hukuk Bürosu avukatları dışından olmasını da istedi. bu görüşmenin aralık ayı başında olması kararlaştırıldı. Alınan kararlar doğrultusunda aralık sonuna kadar, isimleri Başbakan Tayyip Erdoğan’ın belirleyeceği Akil İnsanlar Heyeti de İmralı’ya gidecek. Ziyarette 7 ayrı Akil İnsan Heyeti’nden 1’er temsilcinin olması planlanıyor. Erdoğan, İmralı’da görüşmelerin başladığını 28 Aralık 2012’de katıldığı bir televizyon programında açıklamıştı.

Gazeteciler de gidecek

Erdoğan’ın açıklamasıyla resmen başlayan “çözüm süreci”nin yıldönümünde atılacak adımlardan biri de, genel yayın yönetmenleri seviyesinde bir grup gazetecinin İmralı ziyareti olacak. Devlet heyeti aracılığıyla başlayan “Öcalan ile müzakere” sürecinin ilk döneminde “Üst düzey bir PKK yöneticisinin İmralı’ya gelmesi” kararı da alınmıştı. Bu karar bir süre sonra Öcalan’a gönderilen “Gündemimizden çıktı” mesajıyla kadük kalmıştı. Zaman zaman Öcalan ve Kandil’in doğrudan temas talepleri de sürecin başında alınan Kandil’den İmralı’ya ziyaret kararına dayanıyordu. Ankara kulislerine yansıyan bilgilere göre hükümet, İmralı ve BDP’ye gönderdiği “Yerel seçimlerin ardından gündeme gelebilir” mesajıyla doğrudan temas seçeneğine yeniden kapı araladı. Hükümet, Erdoğan’ın Diyarbakır’daki “Zindanlar boşalacak” ifadesi kapsamında 160 civarında hasta KCK tutuklusu ve hükümlünün tahliye edilmesini de gündeme aldı.

Gözlemci istemişlerdi

Terör örgütü KCK’nın elebaşılarından Cemil Bayık, bir süre önce AKP’nin yürüttüğü sürecin devamı için üç şart öne sürmüştü. Bayık, “Öcalan’ın koşulları değişecek, yasal düzenlemeler yapılacak, müzakerelere üçüncü taraf olarak gözlemciler eklenecek” demişti. Bayık şunları söylemişti: “Bir taraftan devlet bütün heyetiyle oturtup tartışıyor, diğer taraftan tek başına Abdullah Öcalan. Hiçbir eşit şart yok. Bu sorun çözülmek isteniyorsa eşit koşullar gerekiyor. Ve üçüncü tarafın gözetiminde oluşturulmalı. Ne üçüncü tarafa izin veriliyor, ne de Öcalan’ın koşullarında bir değişiklik oluyor. Kürtler onurludur. Kürtler onursuzluğu kabul etmez.. Vazgeçmezlerse müzakere sürecine geçilemez.” Bunun ardından da bir yabancı heyetin İmralı’ya giderek Öcalan’la görüştüğü bildirildi.

Demirtaş: Ortam çok uygun

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İmralı’ya gazeteci ve akil insanların ziyareti önerisi konusunda, “Bunun için hem siyasi hem sosyo-psikolojik ortam son derece uygundur” dedi. Diyarbakır’da gittiği taziye evi çıkışında soruları cevaplayan Demirtaş, İmralı’ya gazeteci ve akil insanların ziyaretinin uzak bir geleceğe kalmadan yakın bir zamanda gerçekleşmesi gerektiğini söyledi. “Ben önümüzdeki günlerde, haftalarda bu tür gelişmenin olabileceğini düşünüyorum, olması gerektiğine de inanıyorum” diyen Demirtaş, şunları kaydetti: “Bu gerçekten sürece katkı sunar. Bir sivil heyet olabilir, akil insanlar olabilir, sivil toplum örgütlerinden karma bir heyet olabilir, sonrasında gazetecilerden oluşan bir heyet olabilir. Heyet, İmralı’ya gidip sayın Öcalan ile doğrudan görüşme yapar mesajlarını doğrudan kamuoyu ile paylaşırlarsa şu anda tıkanmayla yüz yüze olan sürecin bir anda önünün açılması ihtimali doğacaktır. Sayın Başbakan da meseleye buradan bakıyorsa doğru bir bakış açısı olduğunu söyleyebilirim.”

Öcalan’ın affı için her şey yapılıyor!

Diyarbakır’da geçen hafta yaşananlar ve İmralı’ya yakın akraba ve avukatlarının dışında ziyaretçilere de izin verileceği iddiaları tepkilere yol açtı. İşte bu tepkilerden bazıları...
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu: İnfaz kanununa göre cezaevi ziyareti kurallara bağlanmıştır. Gazetecilerle görüşmesi Cumhuriyet savcısının yetkisi dâhilindedir, bakanlığın yetkisi dâhilindedir. Avukat dışındaki ziyaret de Bakanlığın izniyle olur. Siyasi bir karardır. Bu kararın doğruluğunu millet takdir etsin.

Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen: Plan tıkır tıkır çalışıyor. Bu planı yapanlar dış güçlerdir. Sözde barış süreci devam ederken Diyarbakır’da Başbakan peşmerge Barzani ile kucaklaştı. Coşkuyla süreci kutladılar. Silahlı Kuvvetler kışlasına hapsedilmiş durumda. Süreç böyle devam ederse Öcalan’ı barış kahramanı ilan edip Diyarbakır’a heykelini dikecekler. Nobel bile verirler. Genel Yayın yönetmenleri de seve seve giderler. Bizim ülkemizdeki gazeteciler Öcalan’ın yanına gidebilmek için takla atarlar.

MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu: Amaç bütün PKK’lıların serbest bırakılmasıdır. Başbakan hayallerimi söylemiştim dese de bir Başbakan hayalleriyle konuşmaz. Devlet adamlığında bu olmaz. Kesinlikle kafasında bir af vardır. PKK’lıları affedecektir.

CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan: Başbakan yine bir toplum mühendisliği projesini yürütüyor. ’Devlete karşı suçları affetme yetkimiz vardır, adam öldürme suçlarını affetme yetkimiz yoktur’sözlerini kullandı. Gelinen noktada Türkiye bir açmaza doğru sürükleniyor. Bu da ne yazık ki Başbakan eliyle yapılıyor.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural: İmralı konusunda hükümet artık ne yapacağını şaşırdı. Bugüne kadar yapılanlar yetmedi. Başka adımlar atılmak isteniyor. Öcalan’ın avukatları ya da başka avukatların adaya gitmesi, PKK’lıların adaya gitmesi terörist başına yetmez. Bundan sonra adaya görüşme yapmak için Başbakan gitsin. Belki de gidiyor haberimiz yok.

Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu: Ziyaretçi akını, hedeflenen genel affa doğru adım adım gidişin bir başka göstergesi olur. Hepsi bir ana hedefe kilitlenmişler. Amacın ne olduğu ortadadır. Çözüm sürecinin nereye götürülmek istendiği, parça parça ortaya çıkan olaylarla anlaşılıyor. Başbakan ısrarla genel af olmayacak der, öyle söyler, fakat işin Türkçesi budur. Başka türlü bir af çıkarır. 1974 affında Anayasa Mahkemesi’nin iptali olduğu gibi bir sonuç olabilir. Ziyaretçi akımının olması normal şartlarda mümkün değildir. Aynı durumdaki başka hükümlülere fırsat tanınmıyor ve Öcalan’a tanınıyorsa bu onun özel kişi olduğunu kanıtlar. Öcalan’ı sürecin baş aktörü haline getirirseniz o aktöre bir takım ayrıcalıklar sağlamak zorunda kalabilirsiniz. İktidar da bu zorunluluğu hissediyor. Eğer MİT gibi kurumlar kendisiyle bu işin müzakeresini yapıyorlarsa, zaten özel kişi olduğunu kanıtlıyor. Silahları elinden almadan onunla müzakere sürecine girerseniz olacağı budur.

YENİÇAĞ, 22 Kasım 2013
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Sonraki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 12 konuk

x