Allah Aşkına, Oyunuzu Kime Verirsiniz?İşe yaramaz bir arsanız var. Kimin belediye reisi olmasını istersiniz? İthal yiyecek girmiş; tarım ölmüş. Köyünüz belediyeye bağlanacak, imar izinleri çıksın, çoluk çocuk zengin olsun istiyorsunuz. Kıyı semtindesiniz. Kat izni gereği 3 katlı kalmış apartmanda daireniz var. 15 kat izni çıksın diyorsunuz. Anakentin bulvarında dükkânınız var; dar geliyor, mallarınızı kaldırımda satıyorsunuz. Zabıtalar sizinle uğraşmıyor. Memurun aç karnını ucuza doyurması gerekiyor. Bakanlıklar yakınında mutfak, baca gerektirmeyen onlarca dönerci, köfteci büfeniz var
Kentin en önemli meydanının kaldırımlarında kulübeleriniz var. Sigara, gazete, ıvır zıvır satarak geçinip gidiyorsunuz. Küçük kahvehaneniz var kentin göbeğinde. Şöyle kaldırıma sundurmayla taşmak, sonra da dört bir yanını camla kapatıp lokanta olmuşsunuz. Ruhsat, izin mizin beş dakikalık iş! Taksicisiniz o sokakta, beri köşede durağınız olsa, varsa durağınız bitişiğine sundurma yapsanız, daha sonra da küçük bir odaya çevirseniz fena olmayacak. Hem yoksula yardım, kurstaki dindar çocuklara armağan babından on binlerce pabuç, tonlarca hububat satıyorsunuz. Karşıya Anadolu Lisesi açılıyor. Öğretmen çok, öğrenci bol olacak. Bir bakkal dükkânı açıp sigara, bira, içecek, patates kızartması, tost, gofret satıyorsunuz. Kimse de kalkıp, mektep yakınında içki satılmaz, demiyor.
Ana bulvarı 90 Km hızla geçip gitmek istiyorsunuz. Bulvar 30 metre oyulsun, kavşağa alttan yüz metre geçitler yapılsın, kaldırımlar kaldırılsın, kimse yürümesin istiyorsunuz. Dediğiniz yapılmış. Arabalarınıza park yeri yok. Caddenin iki yanına park etseniz caddenin iki şeridi iptal olacak. Cadde tek yönlü olsa sorun kalmayacak. Reis tek yönlü yapıvermiş. Kentteki tüm kavşaklara alttan tüneller yapılsın, müteahhitlik işi ihalesiz olsun, acil faksından iş bana kalsın diyorsunuz.
Kentinizi başka kentlere bağlayan ana yolların iki yanından tarla alıyorsunuz yok pahasına. Büyük mü büyük, yüksek mi yüksek alış veriş merkezi izni çıksın, elinizi oynatmadan servetiniz on bin kat artsın istiyorsunuz. Ne işe yaradığı belli olmayan sit alanı kararları olmasın istiyorsunuz. Dükkân, otel yapılsın, turistler gelsin. Yabancılar tarlaları kapatıp siteler yapsınlar, gelirimiz artsın diyorsunuz. Bir beton taş imalat yerim olsun, bina bile gerekmez. Kentin kaldırım taşları bir değiştirilse, köşeyi yüz kere bin kere dönerim diyorsunuz. Kapatmışsınız kıyı semte komşu tarlaları. Bir imar izni çıksın, medya plazamı kondurayım, diyorsunuz. En seçkin merkezlerde 50-80 katlı
Centerlerim olsun istiyorsunuz.
Cumhuriyet orada kurulmuş, meydan istiklal meydanıymış, tren garının önü hatıralarla doluymuş. Karın doymaz bu sözlerle! Şöyle bir proje olsa; her yan yıkılsa! 5 yıldızlı oteller, alış veriş merkezleri olsa fena mı? Beş metre kare dükkânımızda çürüyeceğimize; villalar alacak, metresler tutacak, altımıza 4X4 çekecek paramız olur, diyorsunuz. Daha neler, neler istiyorsunuz.
Özeti; ne kanun boğsun bizi, ne kural olsun, ne de yönetmelik!
Şu adamlar seçilirse,
Şehir planı, imar durumu, estetik köstetik, tarihi hatıra matıra, kültür, ulusal toprak, yeşil alan, yasa masa derler de sizi güdük bırakırlar. Ya şu bildikler, her istediğimizi yaparlar, hem onların sülalesi, hem sizin aşiret kırıkları, geçinip gideceksiniz. Milliymiş, ulusal varlıkmış! Bunlarla ne köy olur ne kasaba. Amerika kan döküyormuş bize ne.
Bizim reisimiz Bushla Bush, Obamayla kanka olmasını biliyor. İsrail istihbaratçısıyla bile halay çekiyor. Elinden iş geliyor!
Allah aşkına oyunuzu kime veririsiniz?Küçük Öneri: Reis adayı diyor ki,
Şehri Türkiyenin Tokyosu yapacağım! Bir başka aday da diyor ki
Şehri Ortadoğunun Parisi yapacağım! Allah aşkına şehirlerimizi, hatıralarımızı bize bırakın. Siz Tokyoyu seviyorsanız, gidin oralara. Bize geri verin Bolumuzu, Ankaramızı, İstanbulumuzu, Diyarbakırımızı, Denizlimizi
Mustafa YILDIRIM