EKÜMENİK'liğe 12 Mil'e Vakıflar Yasasına 'Evet' - Türkiye gidiyor elimizden

Genel & Güncel Konular

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimi

İletigönderen Ram » Sal Eki 26, 2010 12:46

Çok ayıp sayın Aşık, çok ayıp; Yunanistan kim ki¿? Melih Aşık Polet Alemdar'a kulak verse, böyle sorular sorar mıydı hiç¿?



turkiye-cumhuriyeti-nin-derin-anayasasina-balyoz-t24285.html#p132884
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimi

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Kas 02, 2010 13:43

Referandumunuz Hayırlı Olsun! Heybeliada'ya Göndereceğiniz Çocuğunuz Var Mı?

Heybeliada Ruhban Okulu, özel vakıf üniversitesi statüsünde yeniden açılacak ve Yunanistan’ın, Avrupa ve Amerika’nın çıkarları gereği, Ekümenikliğinin ilânını bekleyen Fener Rum Patrikhanesi’ne paralel olarak; Ortodoks Kiliseleri’nin eğitim öğretim merkezi olarak tasarlanacaktır.

Bu süreçte Türk Devleti’ne düşenler de tek tek yerine getirilmektedir.

Vakıflar yasasının ardından, “Yabancı Okullar” konusundaki 30 Ekim 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesi Kararı’yla: Heybeliada Ruhban Okulu, Medeni Kanun’a uygun olarak kurulan bir vakfa devredilebilecek ve özel vakıf üniversitesi statüsünde açılabilecektir.

08.02.2007 Tarih ve 5580 Sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanununun 5 inci Maddesinin “Yabancı Okullar” başlangıç (b) Fıkrasının Birinci ve Beşinci Bentlerinde yapılan düzenlemeyle:

“..yabancı okulların, Bakanlar Kurulunun izniyle yeni arazi edinebilecekleri ve kapasitelerini en fazla beş misline kadar artırabilecekleri ve bu okulların taşınmaz mallarını, kurucularının veya yetkililerinin önerisiyle, Bakanlığa ya da kuruluş amaçları eğitim vermek olan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre kurulan vakıflara, Bakanlar Kurulunun izniyle”

devredilebilecekleri öngörülmüştür.

Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açan CHP, gerekçesinde, şöyle demektedir:

“Yabancı Okullara, Türk vatandaşlarının edinimine açık olan bölgelerde taşınmaz mal (arazi) mülkiyeti edinmeleri salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez. Karşılıklı muamele (mütekabiliyet) esası uluslararası ilişkilerde eşitliği sağlayan bir denge aracıdır. İptali istenen kurallar, karşılıklılık aramaksızın yabancı okullara Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının edinimine açık olan bölgelerde taşınmaz mal edinmek hakkını ve bu şekilde edindikleri taşınmazları kuruluş amaçları eğitim vermek olan 4721 sayılı Türk Medenî Kanununa göre kurulan vakıflara devretmek imkanını tanıyarak, bu eşitliği ve dengeyi bozmuş; Anayasanın Başlangıç kısmına aykırı bir durumun ortaya çıkmasına yol açmıştır.”

Heybeliada Ruhban Okulu’na karşı mücadele eden Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol nasılsa Ergenekon’dan tutuklu, Ayasofya Derneği’ni kurarak ulusal mücadeleden ödün vermeyen Ergün Poyraz ve diğer yurtseverler Ergenekon’dan tutuklu…

Mücadele edecek insanlar sindirilmiş, baskılanmış, bağımsız yargıya referandumla darbe vurularak HSYK’nın yapısı değiştirilerek Adalet Bakanlığı’na ‘yamanmış’, önlerinde ‘ayakbağı’ olarak görülen ‘engel’ kalmamış… Bundan sonrası Amerikan Hegamonyası şemsiyesi altında AKP diktatoryası…

Biraz geriye, 2009 yılının son aylarına giderek birkaç şifreyi verelim.

Amerikan basınında “60 Minutes” programına katılan Bartholomeos, programda:

“Başbakan'ı ve birçok bakanı ziyaret ettim, sorunlarımızı anlattım, yardım istedim. Ancak laik olmakla övünen Türk hükümetinden hiçbir yardım gelmedi. Buna rağmen ayakta kalmakta kararlıyız. Burası Kudüs’ün devamıdır ve bizim için en az orası kadar kutsaldır. Zaman zaman çarmıha gerilsek de biz burada kalmayı tercih ediyoruz."

dedi ve CBS muhabirinin:

“Peki siz kendinizi çarmıha gerilmiş gibi hissediyor musunuz?"

sorusuna da “Evet" cevabını verdi. CBS televizyonunda yayınlanan röportajda sarfettiği "çarmıha gerildim" sözleriyle gündeme gelen Fener Rum Patriği Bartholomeos, bir süre sonra Milliyet gazetesinden Aslı Aydıntaşbaş'a verdiği röportajla bazı açıklamalarda bulundu.

Patrik,

"söylediklerim yalan değil, hakikat. Hakikatleri söyledim ama yaranamadık. O cümleye odaklandılar. Çarmıhı mecazi anlamda kullandım. Çile çekiyoruz, sıkıntı çekiyoruz anlamında..." Ardından şöyle söyledi: “39 sene geçti açıldı, açılacak. Hüseyin Çelik, Milli Eğitim Bakanı olarak, 'hukuki engel yok. Bana kalsa yarın açarım' dedi. Nimet Çubukçu, 'hukuki engel yok' dedi. Buna rağmen açılmıyorsa, demek ki bir yere takılıyor. Kimdir bilmiyorum. Herhalde derin devlet istemiyor.

Çünkü hükümet istiyor… aslında siyasetçiler arasında bizimle en çok ilgilenen bugünkü başbakandır. Erdoğan, diğer siyasetçilerimizden daha fazla ilgileniyor azınlıklarla. Cesur ve iyi niyetli. Ermenilere, Kürtlere, Alevilere açılımlar yaparak cesur adımlar atıyor. Bunlar Türkiye için yararlı şeyler. Eminiz sıra bize de gelecek"

dedikten sonra Erdoğan’la belediye başkanlığı döneminden bu yana yakın ilişki içinde olduğunu şöyle ifade etmişti:

"belediye başkanlığı döneminden beri tanışıyoruz. 15 Ağustos'ta (2009) Anadolu Kulübü'nde yemek yedik. Güzel bir atmosferdi. Programda olmamasına karşın eski Rum yetimhanemizi ve Aya Yorgi manastırımızı ziyaret etti. Bizi onurlandırdı, sevindirdi. Güzel sinyaller verdi. Şimdi gerisini bekliyoruz"

Fener Rum Patriği Bartholomeos, "Ergenekon"a yönelttiği ruhban okulunun açılmasına engel olunması suçlamasını, AKP hükümetini eleştirirken sarfettiği sadece birkaç cümleyle boşa çıkarmaktaydı:

"Okulun açılması için mütekabiliyet isteniyor. Ama biz 3-4 bin Rum, Batı Trakya'daki 130 -150 binle nasıl mukayese olabilir? Mütekabiliyet gayri mantıki ve gayri ahlaki. Gazetelerde Nimet Çubukçu'nun, 'hukuki engel görmüyorum. Ama Yunanistan da Türkiye'nin taleplerini yerine getirsin' dediği yazıldı. Yani Kıbrıs ve Batı Trakya'daki Türkler nedeniyle rehin tutuluyoruz. Ama biz Türk vatandaşıyız. Türk vatandaşı olarak haklarımızı istiyoruz. Lozan bize haklarımızı veriyor.”

demişti.

Bartholomeos, "Ergenekonun" varolduğuna ve Ergenekonun elinin Türkiye'deki, kendi deyimiyle 3-4 bin Ortodoks Rumun temsilcisi olarak kendisine kadar uzandığına dair inancını savunduğu,

"Patrikhane'ye kaç defa bomba atıldı. İBDA-C dediler. Bilmiyorum. Bombalar kesildi ama diğer problemler çıktı. Baksanıza Ergenekon'a... Şimdi de Kafes var. Adam itiraf ediyor ki, beni, Mesrob'u ve İshak Alaton'u öldürecekmiş. Daha ne diyeyim? Bu çarmıha gerilmek değilse nedir?"

ifadeleriyle de dikkat çekmişti. Başbakanın sadık kalemşörlerinden Fehmi Koru bu konu üzerine:

“öyle anlaşılıyor ki, bütün bunlar, Heybeliada’da 1971 yılından beri kapalı tutulan ruhban okulu henüz açılmadı diye..”

buyurmuştu! Ve Patrik’e şu haberi mücdelemekteydi:

“Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun masası üzerinde hazır bulduğu sorunlardan birisiydi ruhban okulu; yeni bakan onu ‘ilk ele alınacak işler’ arasına yerleştirmiş, formülünü bulmuş, işleme koymak üzere uygun zamanı bekliyordu. Görüşmemizde bana ‘Yeni yıldan biraz önce veya hemen sonra açılır’ dediğini hatırlıyorum.”
[1]

Türk Eğitim Sistemi’nin tüm sorunlarını çözen(!) Milli Eğitim Bakanlığı; Ruhban Okulu konusuna el atmış bulunuyordu.

Türkiye’nin Milli Eğitim Bakanları, Türk çocuklarının eğitim öğretim sorunlarını çözdüler, özelleştirme çerçevesinde özel okullara devlet desteği sağladılar, fethullahçıların okullarına sonsuz destek verdiler, Heybeliada Ruhban Okulu’nu da açarlarsa tüm sorunlar ortadan kalkmış ve Türkiye ‘demokratikleşmiş’, ‘refah düzeyi artmış’, ‘bağımsızlaşmış’ olur(!)

Spiru Aristokles Athenagoras, 1948 yılında Patrik olarak Türkiye'ye geldiği zaman, İstanbul'daki Erkek Rum Liselerinde o tarihlerde 2.500 civarında öğrenci bulunmasına karşın, Heybeliada Ruhban Okulu'nda ders gören sadece 16 öğrenci vardı.

Rum aileler çocuklarını papaz okullarına göndermek istemezlerdi. İçlerinden binde biri bile bu öğrenime ilgi duymaz olmuştu.

Athenagoras, İstiklal Savaşı sırasında İstanbul'da bulunarak, "Kuvayı Milliye" aleyhine çalışan Elen Cemiyeti "Mavri Mira"nın aktif üyeliğini yapmış, savaş Türkiye'nin zaferi ile sonuçlanınca Amerika'ya gitmiştir. Kendisi için Ankara Palas'ta tertiplenen bir öğle yemeğinde konuşan Athenagoras:

“İstanbul dışında geniş arazi sahibi olmak ve Patrikhaneye exteritoryal haklar (Türk kanunları dışında Papalık gibi) sağlamak gereklidir. Ayrıca, Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun Ortodoks Üniversitesi haline getirilmesi ve İstanbul'un Ortodoks dünyasının merkezi yapılmasını istiyorum”
[2]

demişti.

“Athenagoras tarafından dillendirilen “Ortodoks Üniversitesi” AKP eliyle kuruluyor. Tanrı onları kutsasın!”

Bartholomeos’un böyle dua ettiğini duyuyor musunuz?

Haçlı irticanın, İstanbul merkezli dünya egemenliği iyice sağlamlaşıyor. Türk Ulusu, kayıkçı kavgasında başına geçirilen türbanla cebelleşiyor.

Türkiye’nin usûlman ‘Müslümanları’, dünya Ortodokslarının papazlarını yetiştirecek eğitim öğretim merkezi ve Patrikhane’nin ‘Ekümenikliği’ için boş durmuyor.

Referandumunuz, yeni yargınız, yeni üniversiteniz hayırlı olsun!


Dipnotlar:

[1] Taha Kıvanç, Patrik Hazretlerine Geçmiş Olsun, Yeni Şafak, 22.12.2009.
[2] Dr. Emruhan YALÇIN, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S 41, Mayıs 2008, s. 125-158


Kaan TURHAN, 31 Ekim 2010, Açık İstihbarat
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimi

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Kas 20, 2010 23:18

"Heybeliada Koşulsuz Yeniden Açılmalı"

ABD Kongresindeki Helsinki Komisyonu Eşbaşkanı, Demokrat Partili Maryland senatörü Benjamin Cardin, Türkiye'ye yönelik olarak, ''Heybeliada Ruhban Okulu'nun koşulsuz olarak yeniden açılması'' çağrısını yineledi.

Senato'da geçen yıl Türk hükümetine Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılmasını kolaylaştırma çağrısında bulunan 356 sayılı karar tasarısının hazırlayıcıları arasındaki Cardin, Kongre kayıtlarına geçirdiği açıklamasında, ''Türk yetkililerce bu yegane enstitünün zorla kapatılmasının 40. yılına yaklaştığımız sırada, Türk hükümetine, ruhban okulunun yeniden açılması çağrımı yineliyorum'' ifadesini kullandı.

''Ruhban okulunun yeniden açılabileceğine ilişkin Türk yetkililerce geçmişte gösterilen işaretlerin hayata geçirilemediğini'' savunan Cardin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın azınlık dini liderleriyle bir araya geldiğindeki sözlerine atıfta bulundu. Cardin, ''Bu hissiyatlara aynen katılıyorum. Ancak bu uzun süreli sorunun çözümü, retorik değil, kararlılık gerektiriyor'' dedi.

Cardin, Helsinki Komisyonunun 10 yılı aşkın süredir Heybeliada Ruhban Okulu konusunu sürekli gündeme getirdiğini ve bununla ilgili gelişmeleri yakından izlemeye devam edeceğini kaydederek, ABD Dışişleri Bakanlığının bu hafta içinde yayımladığı Dini Özgürlükler Raporu'nun da ''Türkiye'deki Ortodoks ve diğer dini azınlık toplumlarının karşılaştığı zorlukların hatırlatıcısı olduğunu'' ileri sürdü.

Cardin, açıklamasına şöyle devam etti:

''Başbakan Erdoğan'a, Türkiye'nin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) bir üyesi olarak yükümlülüklerine uygun biçimde, bu toplumlara mensup bireylerin din ya da inançlarını özgürce öğretme ve uygulama haklarına saygı göstermeye çağırıyorum.

1989 AGİT Viyana Belgesi, dini toplumların 'uygun enstitülerde din adamlarına eğitim verme' hakkını teyit etmektedir. Heybeliada Ruhban Okulu da yaklaşık 40 yıl önce zorla kapatılmasına kadar bir yüzyıldan fazla süre bu işlevi görmüştür. Bu yegane enstitünün gecikmeksizin yeniden açılmasının zamanı gelmiştir.''

ABD, 1975 Helsinki Anlaşması kararları çerçevesinde, AGİT kararlarının uygulanmasını izlemek üzere, bağımsız hükümet kuruluşu olarak Helsinki Komisyonu'nu oluşturmuştu. ABD Helsinki Komisyonu'nun 9 üyesi ABD Senatosundan, 9 üyesi ABD Temsilciler Meclisi Milletvekillerinden oluşurken, ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD Savunma Bakanlığı ve ABD Ticaret Bakanlığından da birer üye bulunuyor.


GAZETE5, 20 Kasım 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimi

İletigönderen Başkomutan » Pzr Kas 21, 2010 18:07



To Vima: 'Türkiye 12 mili kabul etti'

To Vima Gazetesi, Türk-Yunan dışişleri heyetlerinin Yunanistan’ın karasularının genişliği konusunda görüştüklerini yazdı.

Gazeteye göre, Türkiye, Trakya ve Ege’nin çok büyük bir bölümü hariç, kıtasal Yunanistan’ın karasularını 6 milden 12 mile çıkarmasını kabul etti.

To Vima Gazetesi’ne göre, iki ülke dışişleri heyetleri arasındaki görüşmelerde, bu dönem Yunan karasularının genişliği konuşuluyor. Hürriyet gazetesinden Yorgo Kırbaki’nin haberine göre To Vima, müzakerelerdeki durumu şöyle özetliyor:

1- Türkiye’nin, Trakya (Çanakkale Boğazı çevresi) ve Ege’nin çok büyük bir bölümü hariç kıtasal (kara parçası) Yunanistan’ın karasularını 6 milden 12 mile çıkarmasını kabul ettiği görülüyor.

2- Doğu Ege’de Yunan karasuları 12 milden az olmak kaydıyla (örneğin 8-9 mil) genişletilecek.

3- Onikiadalar bölgesinde Yunan karasuları 6 mil kalacak.

4- Yunanistan, 1931 yılında bir kraliyet kararnamesiyle tek taraflı olarak 6 milden 10 mile çıkardığı hava sahasını, yeni karasuları sınırlarına göre düzenleyecek.

5- Hava sahası ve karasularında mutabakata varılması halinde kıta sahanlığı meselesi Lahey Adalet Divanı’na götürülebilir.

6- Taraflar bir ‘Siyasi İlke Belgesi’ imzalayacak. Bu belgede Türkiye ‘Ege’deki hayati çıkarlarını,’ Yunanistan da ‘Karasularını genişletme hakkını’ gelecekte bir daha gündeme getirmeme yükümlülüğü altına girecekler.”




Anlaşmazlık noktaları

İstikşafi görüşmelerde tarafların anlaşmazlık noktalarını ortadan kaldıracak “sihirli formülü’ aradıklarını yazan To Vima, “dikenli” konuları da şöyle sıraladı:

1- Meis’in kıta sahanlığı konusu. Türkiye bu adayı Ege’de değil, Doğu Akdeniz’de sayıyor. Türkiye için Ege, Rodos adasının biraz ötesinde bitiyor.

2- Münhasır Ekonomik Bölge konusu. Türkiye Yunanistan’ın Münhasır Ekonomi Bölge ilan etmesinden korkuyor. Bu konu Türkiye’de “alerji” yaratıyor.

3- Türkiye Ege’de aidiyeti ihtilaflı bölgeler (sözgelimi Kardak) ve Doğu Ege adalarının silahsızlandırılması konularında hâlâ kartlarını kapalı tutuyor.” (ntvmsnbc)


VATAN


EGE YUNAN GÖLÜ!

Yunan basını duyurdu

DIŞ politikada tavize dayalı ’sıfır sorun’ politikasını sürdüren AKP, Yunanistan’ın tezine de boyun eğdi ve Ege’de Yunan karasularının 12 mile çıkarılmasını kabul etti. To Vima’nın duyurduğu ’genişliği değişken’ senaryoya göre, sadece Trakya ve Ege’nin bir bölümü 12 milin dışında kalacak.

“İnanmak istemiyorum”

Gelişmelerİ değerlendiren eski Dışişleri bakanlarından Prof. Mümtaz Soysal, “Yunanistan’ın kendi karasularını 12 mile çıkarması Ege’yi küçültür. Bunun kıta sahanlığı bakımından da sonuçları var. Doğruysa Türkiye için savaş sebebidir. Bunun doğru olduğuna inanmak istemiyorum” diye konuştu.

AKP ateşle oynuyor

Yunanistan’ın Ege’deki karasularını 12 mile çıkarma rüyasına geçit veren AKP, Türkiye’yi büyük riske sokuyor.
Yunan gazetesi To Vima: Türkiye, 12 mili kabul etti

Ege Yunan gölü olacak

AKP hükümetinin Ege’de büyük tavizler vererek, Yunan karasularının bazı bölgelerde 12 mile çıkarılmasını kabul ettiği öne sürüldü. To Vima, sadece Trakya ve Ege’nin bir bölümünün bunun dışında kalacağını yazdı


To Vima Gazetesi, Türkiye, Trakya (Çanakkale Boğazı çevresi) ve Ege’nin çok büyük bir bölümü hariç, kıtasal (kara parçası) Yunanistan’ın karasularını 6 milden 12 mile çıkarmasını kabul ettiğini öne sürdü. Böylece AKP iktidarı, “Ermenistan” ve PKK açılımı ile “füze kalkanı projesi”nin yanında 40 yıldır devam eden “Ege sorunu”nda da geri adım atmış oldu. Yunan gazetesi To Vima’nın duyurduğu, “senaryo” netleşmeye başladı. İki ülke Dışişleri heyetleri arasında sürdürülen istikşafi görüşmelerde kıta sahanlığı konusunda sadece birkaç konuda pürüz çıktığı ifade edildi.

Anlaşmazlık konuları

Görüşmelerde tarafların anlaşmazlık noktalarını ortadan kaldıracak “sihirli formülü’ aradıklarını yazan To Vima, tartışılan konuları şöyle sıraladı: 1- Türkiye, Meis adasını Ege’de değil, Doğu Akdeniz’de sayıyor. 2- Türkiye, Yunanistan’ın Münhasır Ekonomi Bölge ilan etmesinden korkuyor. Bu konu ”alerji“ yaratıyor. 3- Türkiye, Ege’de aidiyeti ihtilaflı bölgeler ve Doğu Ege adalarının silahsızlandırılması konularında da çekimser.”

Sayfayı Erdoğan açmıştı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son Atina ziyaretinde görüştüğü Yunan yetkililere, “Savunma sanayiine yapılan yatırımları eğitime, sağlığa yapalım” mesajını vermişti. Başbakan Yorgo Papandreu ile görüşen Erdoğan şu mesajları vermişti: “Kıyıdan bağırsanız Yunan adalarından duyulur. Geçmişte bazı sıkıntılar yaşadık, ama yeni bir sayfa açıyoruz. Ege’de uçakların adeta bir bombardıman uçağı olarak bombaları muhafaza şeklinde uçmasını biz artık istemiyoruz. Türk uçakları bomba bağlayarak uçmuyor. Ama Yunan uçakları bomba bağlayarak uçuyor. Zaman zaman karşılıklı hava ihlalleri ne yazık ki yapılıyor. Biz bunları tasvip etmiyoruz. Savunma sanayii harcamaları bizi farklı alanlarda yapacağımız yatırımlardan alıkoyuyor. Bu yatırımlar eğitime, sağlığa yapılabilir, yoksul insanlara aktarılabilir.”

İlk adım Atina’da atılmıştı

Son 6 ay içinde iki kez Atina’ya giden Başbakan Erdoğan, 22 Ekim’de Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada gelinen noktanın işaretlerini vermişti. Erdoğan, Ege sorunu, kıta sahanlığı, silahsızlanma gibi sorunlarda son dönemde önemli adımlar atıldığını belirtmiş, “İstikşafi görüşmeler arkadaşlarımız tarafından verimli bir şekilde yürütülüyor” demişti. Papandreu da “Aramızdaki işbirliği son derece olumlu” şeklinde konuşmuştu.

Ege’de gelinen nokta

To Vima’ya göre, iki ülke Dışişleri arasında yürütülen müzakerelerde anlaşmaya varılan maddeler: 1- Türkiye’nin, Trakya ve Ege’nin çok büyük bir bölümü hariç Yunanistan’ın karasularını 6 milden 12 mile çıkarmasını kabul ettiği görülüyor. 2- Doğu Ege’de Yunan karasuları 12 milden az olmak kaydıyla (örneğin 8-9 mil) genişletilecek. 3- Onikiadalar bölgesinde Yunan karasuları 6 mil kalacak. 4- Yunanistan, hava sahasını, yeni karasuları sınırlarına göre düzenleyecek. 5- Taraflar bir ‘Siyasi İlke Belgesi’ imzalayacak. Bu belgede Türkiye ‘Ege’deki hayati çıkarlarını, ‘Yunanistan da ‘Karasularını genişletme hakkını’ gelecekte bir daha gündeme getirmeme yükümlülüğü altına girecekler.

‘Sıfır’ sorun ‘taviz’e endeksli

Stratejist Ali Külebi Türk dışişleri politikasında izlenen sıfır sorun ilkesinin “vermek” üzerine endeksli olmaması gerektiğini belirtti. Yunanistan’a kıta sahanlığı ve buna paralel olarak hava sahası konusunda bir şeyler verilmesinin bir nedeni olması gerektiğini dile getiren Külebi, “Uluslararası ilişkilerden kaynaklanan bir durum mu var? İkili ilişkilerde bir şey veriyorsanız, bunun bir nedeni olmalı. Neden veriyoruz? Geçtiğimiz günlerde yetkililer, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nden Casus Belli’nin çıkarılması gerektiği yönünde beyanat verdiler. Bu zaten böyle bir adımın gelebileceğinin habercisiydi” şeklinde konuştu.

Doğal gaz yatakları

Meis adasıyla Kıbrıs arasındaki bölgede bulunan doğal gaz yatakları konusuna da değinen Külebi, “Buradaki doğal gazın bütün Avrupa’nın ihtiyacına hitap edecek bir potansiyele sahip olduğu iddia ediliyor. Bunlara ilişkin olarak bir açıklama var mı? Neden 12 mil konusunda, hava sahası konusunda taviz veriliyor” dedi.

4 denizaltı aldılar

Yunanistan’da çocukları “Türkleri öldür” diye yetiştiren bir millet olduğunu sözlerine ekleyen Külebi şunları kaydetti: “Yunan Ordusu’nun bayramlarda söylediği marşlar ortada. Bize karşı duyguları ortada. Kriz içerisindeyiz diyorlar, 4 tane denizaltı siparişi verdiler. Neden diye sorduk mu? Bunları Arnavutluk’a karşı mı kullanacaklar? Bize karşı silahlanıyorlar. Krize rağmen silahlanıyorlar. Açıkçası Yunanistan’a rasgele veriyoruz, sorun çözdük sanıyoruz. Adalardaki silahsızlanma meselesine gelince. Zaten her adada tugay, tümen düzeyinde askeri
birlikler var. Diğer boyutları burada saymıyorum. Rodos’ta sadece iki tümen asker var. Tüm bunlar ortadayken neden veriyoruz anlaşılır değil.”

Stratejist Ali Külebi, AKP iktidarının yaşadığı ekonomik krize rağmen silahlanmaya devam eden Atina’ya taviz üstüne taviz verdiğini söyledi.

Soysal: Savaş sebebidir

Dışişleri eski Bakanı Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Yunan karasularının 12 mile çıkarılmasının kabul edilemez olduğunu ve 12 mil kararının tüm Egeyi kapsadığını hatırlatarak, “Bizim kararımız bütün ege için geçerli yani sadece adalar için değil. Karşı sahilin de 12 mile çıkarılması bizim için savaş sebebidir” dedi.

İnanmak istemiyorum

Kara sahasının 12 mile çıkarılmasıyla Ege Denizi’nin küçüleceğini kaydeden Soysal, “Diyelim ki Yunanistan kendi karasularını Atina, ya da Selanik civarında 12 mile çıkardığı zaman Ege’yi küçültmüş oluyor. Bunun da kıta sahanlığı bakımından sonuçları var. Türkiye’nin 12 mile çıkarılmasına ’savaş nedenidir’diye itiraz etmesi gerekiyor. Bizim politikamız ’Ege’nin her yanında karasularının 12 mile çıkarılmamasıdır’. Çıkardığınız zaman Ege’nin büyük bölümünü kendi suyunuz yapıyorsunuz” diye konuştu. Türkiye’nin böyle bir şeyi kabul etmemesi gerektiğinin altını çizen Soysal, “Eğer Türkiye böyle bir şeyi kabul etti ise bir kırmızı çizgimiz daha gitti demektir. Ben de bir gazete haberi olarak okudum, ama inanmak istemedim böyle bir şeye” dedi.

Haber: Salim YAVAŞOĞLU
YENİÇAĞ




Ege’de it dalaşı bitiyor
Yorgo KIRBAKİ / ATİNA 22 Kasım 2010


Ege’de it dalaşı bitiyor

Ege’de Türk ve Yunan savaş uçakları arasındaki “it dalaşları” son bir yıl içinde önemli ölçüde azaldı.

Yunan medyasına göre, Türk savaş uçakları 2009 yılında 1.678 kez Yunan hava sahasını “ihlal etti” ve 239 defa “it dalaşı” (uçakların birbirine çok yaklaşıp tehlikeli manevralar yapmaları) yaşandı. Buna karşın bu yılın Ocak-Ekim döneminde 1.047 “ihlal” sırasında sadece 14 “it dalaşı” oldu. İt dalaşlarının azalmasının iki ülke savaş uçakları pilotlarına da “Mesafeleri koruyun” emirleri verilmesi sayesinde sağlandığı belirtildi.

Yunanlı pilotlara dolaylı olarak “Türk savaş uçaklarına 2 mil mesafeden fazla yaklaşmayın” emri verildiğini yazan Proto Thema Gazetesi, “Hava sahamızı ihlal eden Türk uçaklarını neredeyse göz ucuyla tespit ve taciz ediyoruz” diye yazdı. Gazeteye konuşan Yunan Savunma Bakanlığı’nın üst düzey bir yetkilisi “ Türkler de mesafeleri koruyor ve fazla yaklaşmıyorlar. Muhtemelen onlar da da kaza riski olduğundan it dalaşlarını kaçınmak istiyorlar” dedi. “İt dalaşları” iki ülke ilişkilerinde yıllarca gerginlikliklere neden oldu.

Son olarak 2006 Mayıs’ında Ege’de Kerpe (Karpathos) adası açıklarında Türk ve Yunan savaş uçakları “it dalaşı” sırasında çarpışmış, kazada Yunanlı pilot hayatını kaybetmişti. Yunanistan 6 mil olan hava sahasını 1931 yılında tek taraflı olarak 10 mil ilan etmişti. Uluslararası hukukta (Türkiye ve NATO dahil) 6 mil tanınıyor. Atina, 6 ile 10 mil arasında, gerçekte uluslararası hava sahası olan bölgedeki uçuşları “ihlal” sayıyor.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16342809.asp?gid=373
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimi

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Kas 22, 2010 15:05

Necip Türk Basını 12 Mil'i Önemli Bulmadı

Yunan gazetesi To Vima, Türkiye'nin Ege Denizi'de Yunanistan'ın kara sularını 12 mile çıkarmasını kabul ettiği haberini yayımladı. Hükümet bu habere sessiz kalırken, basın böyle önemli bir konuyu birinci sayfaya taşımayı bile gerekli görmedi. Böylece Türkiye'nin egemenlik konusundaki en önemli kırmızı çizgilerinden birisi daha sessiz sedasız elden avuçtan kayıp gitmiş oldu.

Yunan karasularının 12 mile çıkması, bayram dolayısıyla haber sıkıntısı yaşanmasına rağmen basının ilgisini çekemedi. Bu önemli haber sadece Yeniçağ ve Ortadoğu gazelerinde manşet olurken, Cumhuriyet gazetesi dahil olmak üzere diğer gazeteler konuyu birinci sayfalarına bile taşımadı.

To Vima gazetesinin haberini köşesinde işleyen yazar sayısı ise sıfır...

Başlıca gazeteler, bayram sonrasının ilk gününde birinci sayfalarında şu haberlere yer verdiler:

Hürriyet: 39 kupona Cosmos doğa ansiklopedisi, Gül: "Talabani'ya hayret ettim", 1.3milyon televizyon hurdaya çıkıyor...

Habertürk: Somalili eskortu recm kurtardı, Cem Uzan'ın Paris aşkı, Mehmetçik artık berberlik garsonluk yapmayacak...

Vatan: Berlusconi'yi en gözde bakanı terketti, hükümet yanlısı gazeteden Netanyahu'ya: Fahişe gibisin, Papa'dan prezervatif açılımı....

Cumhuriyet: CHP'de jet kurultay gündemde, Ahmedinejad: Kızlar 16 yaşında evlensin...

Milliyet: Tahta Charles değil William otursun, Kürk mantolu Madonna açılımı, Halit Ergenç-Bergüzar Korel çifti 300nin euro kazandı...

Radikal: Aleviler kardeşti tehdit oldu, Tatilcileri sis karşıladı...

Yeniçağ: Ege Yunan gölü...

Ortadoğu: Yunan'a Ege peşkeşi...


Açık İstihbarat, 22 Kasım 2010


Resim
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimi

İletigönderen kurtoglu1919 » Pzt Kas 22, 2010 23:23

Bakalim kim Dur diyecek buna, cikar bir Yigit elbet,de!
Kullanıcı küçük betizi
kurtoglu1919
Üye
Üye
 
İletiler: 2
Kayıt: Cmt May 08, 2010 3:56

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimi

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Kas 26, 2010 19:47

Büyükada'daki yetimhane Patrikhane'ye verilecek

Türkiye’de ilk kez azınlıklarla ilgili bir sorun iç hukuk yolları tüketilmeden sonuca kavuşturuldu. Büyükada’daki yetimhanenin Patrikhane’ye teslim edilmesi için bütün işlemler tamamlandı. Sıra pazartesi günü tapunun alınmasına geldi. Avukat Cem Sofuoğlu tarafından alınacak olan tapu, daha sonra törenle Patrik Bartholomeos’a verilecek. Sofuoğlu, “Siyasi irade olmasa bu çözülmezdi” dedi.

“YETİMHANENİN Fener Rum Patrikhanesi adına yeniden tapu siciline kaydettirilmesi haricinde bir alternatif bulunmamaktadır.” Adalet Bakanlığı’nın yazısında yer alan bu ifade, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “Yetimhanenin Patrikhane’ye iadesi” kararının sonuçlanmasını sağladı. Fener’deki Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin avukatı Cem Murat Sofuoğlu, “Belki kimse farkında değil ama bu müthiş bir şey. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez böyle bir şeye tanık oluyoruz. Ancak hemen ifade etmek isterim ki, siyasi irade olmasa herhangi bir sonuç alınamazdı. Çünkü, bu dava Yargıtay’a giderdi ve oradan da azınlıklar lehine bir şey çıkması maalesef mümkün değildi” dedi.

150 lira harç

Avukat Sofuoğlu, pazartesi günü Büyükada’daki Tapu Dairesi’ne gidip 150 liralık bir harç yatıracaklarını ve böylece yetimhanenin tapusunu alacaklarını söyledi. Arkasından deniz otobüsüne atlayarak Fener’deki Patrikhane’ye gideceklerini belirten Sofuoğlu, “Burada tapuyu Patrik Bartholomeos’a teslim edeceğim” dedi. Sofuoğlu şöyle devam etti: “Bu kararın alınabilmesinde siyasi iradenin ağırlığının büyük rolü var. Dışişleri ve Adalet bakanlıklarının yaptığı yazışmalar bu doğrultuda bir kararın alınmasında son derece etkili oldu. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne attığı imzaya bağlı kalmış ve AİHM’nin aldığı kararı, 3 aylık süre içinde yerine getirmiştir.”

Bu emsal olmalı

Kararı yorumlarken, “Türkiye ilk kez AİHM’nin mülkiyetin iadesi ile ilgili vermiş olduğu bir kararı, iç hukuk yollarından geçirerek uygulamıştır” diyen avukat Cem Murat Sofuoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yanlış bilmiyorsam bu durum Avrupa Konseyi bünyesinde de ilk defa olan bir şeydir. Söz konusu kararın alınmasında iki önemli bakanlığın görüşünün ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kararının etkisinin olduğu tartışmasızdır. Temennimiz bundan sonra benzer uygulamaların ‘ancak, ama, fakat’ ve benzeri gerekçelerin hışmına uğramadan devam etmesi ve mahkemelerimizin de bu kararı örnek almasıdır.”

Tüzel kişilik

Patrikhane’nin diğer avukatı Kezban Hatemi, yetimhanenin mülk hanesi altında zaten “Patrikhane” yazdığını, Patrikhane’nin elinde başka mülkler de olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Patrikhane’nin tüzel kişiliğinin olmadığı iddiası yıllardır derin devletin zihinlerimize yerleştirmeye çalıştığı bir şey. Tüzel kişiliği olmayan bir yerle nasıl yazışırsınız, nasıl resmi muhatap olarak alırsınız? Yetimhanenin iadesi kararı var olan ama görmezlikten gelinen tüzel kişiliğinin bir kez daha tasdiki anlamına gelir.”


Hürriyet, 26 Kasım 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimi

İletigönderen Başkomutan » Cmt Ara 11, 2010 13:37


AİHM egemeliğimizi ve hukukumuzu hiçe sayıyor

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 15.6. 2010’da, Büyükada Rum Yetimhanesi tapusunun Patrikhaneye devredilmesine karar verdi.

27.11.2007’de yapılan duruşmada, dava konusu yerin 1902’de Rum Yetimhanesi Vakfı’na tahsis edilmiş olduğunu vurgulayan
Türk hükümetinin avukatı,“Patrikhanenin, söz konusu taşınmazın hiçbir zaman kullanıcısı ve maliki olmadığını, vakıflara ya da hayır kurumlarına tahsis edilen taşınmazların tahsis amaçları dışında özel mülk gibi kullanılamayacakları kuralı dikkate alındığında başvurunun temelsiz olduğunu ve reddedilmesi gerektiğini” ortaya koymuştur.

Buna rağmen AİHM, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin mülkiyetin korunmasıyla ilgili maddesi”nin ihlal edildiği gerekçesiyle bu kararı verebildi.

Türkiye’yi de Patrikhane’ye 26 bin euro ödemeye mahkum etti.

Büyükada Tapu Sicil Müdürlüğü de siyasi baskısı ve ‘mahkeme kararı’ gerekçesiyle, Yetimhaneyi Rum Patrikhanesi üzerine tescil etti..

AİHM bu kararıyla yetkilerini aştı, hukuken yok olan bir hakkı siyaseten var etti.

Buna göre
;

    * Bu karar AİHS’ye aykırıdır. Sözleşmenin 11 Nolu Protokol’ünün 1’inci maddesi; “Mülkiyetin korunması: Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır” diyor. Demek ki, Rum Patrikhanesi’nin tüzel kişiliği olmadığına göre dava açamaz. AİHM “Tüzel kişilik verdim” de diyemez. Bir azınlık cemaatine/topluluğuna taşınmaz veremez. Hukuk dışı bu uygulama, dünyada bir ilktir.

    * Bu kararla, Tapu Kanunumuzun, taşınmaz tescilinin gerçek ve tüzel kişiler üzerine olacağına dair 1 ve 2’nci maddeleri çiğnenmiş, hukukumuz alt üst edilmiştir.

    Yetimhanenin, hiçbir zaman maliki olmayan Patrikhane’ye verilmesinin bir amacı olması gerekir.

    * Dünyada ilk defa tüzel kişiliği olmayan bir topluluğa dava açma hakkı tanınmıştır. Ve taşınmazın bu topluluk üzerine tapuda tesciline karar verilmiştir.

    * Lozan Antlaşması’na ve Türk hukukuna göre, sadece Rum Hıristiyan cemaatin dini hizmetlerini yapmakla mükellef olan bu kiliseye; (dava konusu da olmadığı halde) patriklik, tüzel kişilik ve ekümeniklik kimliği bahşedilmiştir. (Kararda; “Affaire Rum Patrikliği (Patriarchat Ecumenique) Turkey, Application No. 14340/05” ifadesi kullanılmak suretiyle.)

Aslında AİHM benzer konuda ilk kararını, 2007’de Fener Rum Erkek Lisesi Vakfı’nın açtığı davada, aynı gerekçeyle vermiştir. İkinci kararını, Bozcaada Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi Vakfının açtığı davada görüyoruz.

Sıranın, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada ile Gökçeada’daki çok değerli mülklere geleceği bildirilmektedir.

Halen benzer pek çok dava Türkiye’nin değişik yerlerinde, yerel mahkemelerde, devam etmektedir.

* * *

Başbakan Erdoğan Mayıs 2010’da Papandreu’yla yaptığı basın toplantısında, Rum Patrikhanesi’nin AİHM’deki davasına dair kararın gelmesinin ardından Yetimhane’yi teslim etmeye hazır olduklarını, Fener Rum Patriği Bartholomeos’a aktardığını söylemiştir

Devlet Bakanı Egemen Bağış, “Yetimhaneyi, Sayın Başbakanımızla, Başbakan Yardımcımız Sayın Arınç ile beraber gezdik. O binanın uluslararası bir çevre enstitüsü olarak yeniden ele alınması konusunda görüşmelerimiz devam ediyor.” demiştir.

Şu hale bakınız; Türkiye’nin avukatı Yetimhane Rum Patrikhanesi’ne verilemez derken Başbakan, Bartholomeos’la görüştüğünü, karar gelince teslime hazır olduğumuzu söylüyor. Bağış da mahallinde incelemelerde bulunduklarından, taşınmazın “Uluslararası Çevre Enstitüsü” olmasından bahsediyor.

Kısacası; büyük bir kaynak isteyen Yetimhanenin restorasyonunu yapıp Patrikhaneye teslim vereceğiz. Aynen Akdamar, Sümela ve diğer örneklerde olduğu
gibi.Eğer Patrikhane tüzel kişilik ve ekümeniklik kazanırsa, ki gidiş bu yöne doğrudur, İstanbul’da Rum Ortodoksluğunun Vatikanvari bir yönetim merkezi doğacak demektir.

2008’de TBMM’den Lozan’daki azınlık vakıflarının önünü açan bir yasa çakmıştı. Buna göre, İstanbul sur içi ve dışından başlayarak bütün ülkede, geçmişte gayrimüslimlere ait ne kadar kilise, kilise yeri ve taşınmaz varsa hepsini iade etmek zorunda kalacağız.

Türkiye adeta işgale uğramış gibi olacak.

Buna bir nevi Haçlı seferi denmez mi? Haçlı mahkemesi gibi hareket eden AİHM, hukuku boşuna mı çiğniyor? Ne dersiniz?

Horul horul uyuyanlar, sözümüz sizedir...


Sadi SOMUNCUOĞLU
11 Aralık 2010 / YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimizden

İletigönderen Başkomutan » Prş May 19, 2011 14:55


2004 yılında Yunanlılar tarafından işgal edildi

"Didim açıklarındaki Bulamaç ve Eşek adaları 2004 yılında Yunanlılar tarafından işgal edildi ve hükümet buna sessiz kaldı"

DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek'in gündeme getirdiği ve "Didim açıklarındaki Bulamaç ve Eşek adaları 2004 yılında Yunanlılar tarafından işgal edildi ve hükümet buna sessiz kaldı" sözleri ardından bu partiden bir heyet adaları gitmek üzere tekneyle denize açıldı. İstanbul 1'inci Bölge'de DP'nin milletvekili adayı emekli albay Ümit Yalım, "Bu adalar yaklaşık 500 yıldır Türklerin hakimiyetinde. Birçok uluslararası haritada Türkiye'ye ait gösterildiği ve 6 mil olarak kabul ettiğimiz karasuları sınırı içinde olduğu halde adalar Yunanlıların askeri işgali altında bulunuyor" dedi. Eşek Adası'na giden DP'lileri taşıyan teknenin adaya yanaşmasına Yunan askerleri izin vermedi.

Aydın'ın Didim İlçesi’nde bu sabah erken saatlerde bir araya gelen DP İstanbul 1'inci Bölge adayı emekli albay 52 yaşındaki Ümit Yalım ile DP İlçe Başkanı Günay Tikkin, kaptan Mustafa Şentürk ile Fener Burnu'ndan bindikleri 'Poseidon' adlı 10 metrelik tekneyle saat 07.30’da açıldı. DP’liler Didim'e 5.9 mil uzaklıktaki Bulamaç (Farmakonisi) ile 9 mil uzaklıktaki Eşek (Agossini) adalarına hareket ettiler. Şentürk yönetimindeki tekne ilk olarak Eşek adasına doğru yol aldı.

Fener Burnu'ndan ayrılmadan önce DHA muhabirine açıklamada bulunan Ümit Yalım, DP lideri Zeybek'in İzmir ve Bayburt mitinglerinde gündeme getirdiği Bulamaç ve Eşek adalarının Türkiye'ye ait olduğunu göstermek amacıyla adalara çıkmak üzere denize açıldıklarını söyledi. Yalım, şöyle konuştu:

"Bu adalar yaklaşık 500 yıldır Türk hakimiyetinde olan adalar. 1549 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde Türk egemenliğine giren adaların, 1939 ve 1943 tarihli İngiliz haritalarında Türkiye Cumhuriyeti'ne ait olduğu görülebilir. Birçok uluslararası haritada Türkiye’ye ait gösterildiği ve 6 mil olarak kabul ettiğimiz karasuları sınırı içinde olduğu halde adalar Yunanlıların askeri işgali altında bulunuyor.

2004 yılından bu yana bu iki adada Yunan askerinin, vatandaşlarının işgali ve yapılaşmaların olduğunu öğrendik. Yunan askeri birliklerinin de bulunduğu bu iki adaya bugün giderek pasaportsuz çıkacağız. Eğer başaramazsak pasaportlarımızla çıkıp adada inceleme yapmak istiyoruz. Amacımız bu iki adadaki Yunan askeri birliklerinin, vatandaşlarının bir an önce adayı terk etmesini sağlamak."

Ümit Yalım, Genel Başkan Namık Kemal Zeybek'in sözlerinden sonra Dışişleri Bakanlığı'nın internet sayfasında 2 saat yayınlandıktan sonra kaldırılan yazıda, bu iki adaya "adacık" denilmesinin büyük üzüntü verdiğini belirterek, “Bulamaç adası İstanbul'daki Büyük ada, Eşek adası ise ondan iki misli büyüktür. Adacık denilerek adaların durumunun küçük gösterilmeye çalışılması üzücüdür” diye konuştu.


3 MİLDEN FAZLA YAKLAŞILAMIYOR

DP İlçe Başkanı Günay Tikkin de Didim'e çok yakın mesafede bulunan Bulamaç ve Eşek adalarına Türk balıkçıların yaklaşamadığını, turistik olarak da bölgede faaliyet göstermenin mümkün olmadığını söyledi. Tikkin, "Bizim olduğunu bildiğimiz bu iki adaya Bodrumlu ve Didimli balıkçılar özellikle balık mevsiminde
3 milden fazla yaklaşamıyor, yaklaşınca Yunan botları müdahale ediyor. Resmi belgelere göre bizim olduğuna inandığımız adalara gidip incelemede bulunacağız" dedi.

"BALIKÇILAR YILLARCA ACI ÇEKTİ"

Bölgede 22 yıldan bu yana kaptanlık yaptığını belirten Mustafa Şentürk de iki hafta öncesine kadar bu iki adayı Yunan adası olarak bildiklerini söyledi. Üzerindeki ve etrafındaki askeri birlikler, binalar ve Yunan bayraklarının bu düşünceyi pekiştirdiğini kaydeden Şentürk, "Bugüne kadar neden sahip çıkmadığımızı anlayabilmiş değilim. Adaların bizim olduğunu öğrenince ben de gönüllü olarak gidip karaya çıkmaya karar verdim. Çünkü bu iki ada ile Didim arasında Bodrumlu ve Didimli balıkçılar yıllarca büyük acı çekti, Yunan botları tarafından taciz edildi, binlerce liralık ağları denizin dibine gitti" diye konuştu.

Bu arada Bulamaç adası üzerine Yunanlılar tarafından yapılan kilise, yere çizilmiş büyük bir Yunan bayrağı, elektrik üretmek için kurulan rüzgar enerji santralı ve askeri birliklerin binaları Didim sahilinden de görülüyor. 'Poseidon' isimli teknede kaptan ve iki DP’linin dışında iki de gazeteci bulunuyor.

ADAYA ÇIKAMADILAR

DP'liler Eşek adasına beş metre kadar yaklaştıkları sırada, karadaki Yunan askerleri tarafından uyarıldı. Adaya çıkmak isteyen DP'lilere Yunan askerleri Samos adasından giriş yapabileceklerini, ondan sonra adayı ziyaret edebileceklerini söyledi. Yunan askerleri teknenin adaya bağlanmasına da izin vermedi. DP'lileri taşıyan teknenin Bulamaç adasına geçeceği belirtildi.

"KENDİ ADAMIZA PASAPORTLA GİRDİK"

Aydın'ın Didim İlçesi’nden Poseidon isimli 10 metrelik tekne ile Eşek adasına giden DP İstanbul 1. Bölge Adayı emekli albay Ümit Yalım ve beraberindekiler saat 14.00'de Fener Burnu Limanı'na döndü. Yalım, elinde pasaportu ile karaya ayak basar basmaz “Yunan askerlerinin topraklarımızı işgal etmesi hayaldi AKP sayesinde gerçek oldu. Kendi adamıza pasaport ile girdik. Bu adaların ülkemize geri kazandırılması için partim aracılığı ile konuyu TBMM'nin gündemine getirilmesini sağlayacağım dedi.

Eşek adasına yaklaşırken Yunan sahil güvenlik botunun önlerinden geçtiğini geçtiğini ifade eden Yalım, “Eşek adası limanına girdikten sonra Yunan sahil güvenlik komutanlığına bağlı bir asker pasaport istedi. Maalesef ben bir TC vatandaşı olarak kendi topraklarıma pasaport ile girdim. AKP'nin komşularla sıfır sorun politikasının gelmiş olduğu noktadır. Limanda sadece kahve çay içmemize izin verdiler. Gezmemize izin vermediler. Yunan ve AB bayrakları ile donatılan Eşek adasında onlarca yat ve otel var.

Adayı resmen turizme açmışlar para kazanıyorlar. Yunanistan bizim adamızın sırtından büyük paralar kazanıyor. Bir asker pasaportumuza bakarken biraz sert karşıladı ve Sisam üzerinden gelmemiz gerektiğini söyledi, pasaportumuzu inceledi. Ardından sadece çay ve kahce içmek için limanda on dakika durmamıza izin verdiler. Ve ayrılarak Bulamaç adasına geçtik. Bulamaç adası ise tamamen bir askeri üs haline gelmiş durumda. Askeri birlik, kilise ve araçlar var. Duvar ve toprağa Yunan bayrağı çizilmiş. O adaya çıkmamıza izin verilmedi. Biz de bölgede gerginliğin tırmanmaması için geri döndük dedi.

DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek’in, AKP'ye bir çağrıda bulunarak bu adaların derhal boşaltılmasını talep ettiğini ve süre verdiğini hatırlatan Yalım, “Ancak aradan bir hafta geçmiş olmasına rağmen maalesef Yunanlılar hala orada bulunmaktadır. Resmen iki adamız Yunanistan'ın işgali altındadır. Yunan askerlerinin topraklarımızı işgal etmesi hayaldi AKP sayesinde gerçek oldu. Kendi adamıza pasaport ile girdik. Bu adaların ülkemize geri kazandırılması için partim aracılığı ile konuyu TBMM'nin gündemine getirilmesini sağlayacağım dedi.

Didim DP ilçe başkanı Günay Tikkin ise “Fiilen bu adanın bizim olmadığını gözlerimizle gördük. Fiilen Yunanların eline geçmiş durumda. Birkaç gönüllü ile bizim olan ve Yunanlıların sahiplendiği adaya kamuoyunun dikkatini çekmek istedik. Diğer siyasi partiler de bu konuya el atmalı. O adalar bizim ise gerçekte de bizim olmalıdır dedi.

dha.com.tr
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimizden

İletigönderen Başkomutan » Cum May 27, 2011 23:34

ABD’DEN AKP’YE PAPAZ ULTİMATOMU

Açın artık şu ruhban okulunu!

Obama, eşbaşkanı Recep’e dolaylı yoldan talimat verdi.

Başkan sabırsızlanıyor

ABD projesi GOP’un ’Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) eşbaşkanı olan Başbakan Erdoğan’a ciddi bir “elini çabuk tut” mesajı geldi. Süreci başlatan isim olan Obama, okulun bir an önce açılması için Senato’yu devreye soktu.

“Ekümenik” hazretleri!

6 senatörün imzasıyla Senato’ya sunulan 196 sayılı karar tasarısında Fener Rum Papazı “ekümenik” olarak anılıyor ve isteği doğrultusunda okulun “koşulsuz ve daha fazla ertelemeden yeniden açılması” çağrısında bulunuluyor.

Ruhban okulu talimatı!

ABD Dış İlişkiler Komitesi’ne sunulan tasarıda Türkiye’ye “Ruhban okulunun koşulsuz ve daha fazla ertelemeden açılması” çağrısında bulunuldu.

ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’ne “Türk hükümetine, Heybelida Ruhban Okulu’nun koşulsuz ve daha fazla ertelemeden yeniden açılmasını kolaylaştırması çağrısında bulunan” bir karar tasarısı sunuldu. ABD Kongresi’ndeki Helsinki Komisyonu Eşbaşkanı, Demokrat Partili Maryland Senatörü Benjamin Cardin tarafından Senato Dış İlişkiler Komitesi’ne sunulan 196 sayılı tasarıda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Fener Rum Kilisesi Papazı Bartholomeos’un 15 Ağustos 2009 tarihinde tarihi bir görüşme yaptığına “ işaret edilerek, ” bundan memnuniyet duyulduğu“ kaydedildi.

“Ekümenik” nitelemesi

Tasarıda, Türk hükümetinin, Sümela Manastırı’nda 88 yıl aradan sonra ilk kez ayin düzenlenmesine ve Büyükadada’daki Rum Yetimhanesi’nin Fener Rum Patrikhanesi’ne iadesine izin vermesi dahil olmak üzere, olumlu jestlerde bulunduğu belirtilerek, bu gelişmelerden de memnun olunduğu dile getirildi. Tasarıda, hükümete ayrıca, ”Patrikhane ile alakalı olarak uzun süredir varolan kaygıları ele alması“ çağrısında bulunuldu. Fener Rum Patrikhanesi için ”ekümenik“ nitelemesinin kullanıldığı tasarının diğer imzacıları arasında, Senato’daki Demokrat Çoğunluk lideri Harry Reid ile senatörler Robert Menendez, Jeanne Shaheen, Olympia Snowe ve Sheldon Whitehouse yer aldı.

Adım adım ilerlediler!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 13 Nisan 2011’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Fener Rum Papazı Bartholomeos için Lozan’ı çiğnediklerini itiraf etmişti. Yunanistan’ın saygın gazetesi ToVima de geçtiğimiz yılın eylül ayında, 6 Nisan 2009’da Türkiye’ye gelen ABD Başkanı Barack Obama’nın ön ayak olmasıyla Başbakan Erdoğan ile Fener Rum Kilisesi Papazı Bartholomeos arasında gizli bir anlaşma yapıldığını duyurmuştu. Gazete, iki liderin, 15 Ağustos 2009’da Büyükada’daki “dinler buluşması” etkinliği çerçevesinde görüştüklerinde detayları belirleyerek şu 4 madde üzerinde anlaştığını iddia etmişti: Patrikhanenin “ekümenik” (evrensel) sıfatının kabul edilmesi, patrikhanenin yasal statüsünün tanınması, Erdoğan hükümetinin patrik seçimine müdahalesi ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden öğretime açılması. Yeniçağ gazetesi de 6 Eylül 2010’da, Bartho ile Erdoğan arasındaki gizli anlaşmayı manşetinden vermişti.

İşte Erdoğan Bartho anlaşması

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Rum Patriği Bartholomeos arasında “karşılıklı fayda sağlayacak” 4 maddelik gizli bir anlaşma yapıldığı öne sürüldü.

Yunanistan’ın en önemli gazetelerinden ToVima , 6 Nisan 2009’da Türkiye’ye gelen ABD Başkanı Barack Obama’nın anlaşmaya ön ayak olduğunu yazdı.

İddiaya göre, Ankara, Avrupa Birliği (AB) perspektifi açısından önemli olan din hürriyeti konusunda imajını düzeltmek için, Patrikhane de yıllardır askıda olan konuların çözülmesi için anlaşmaya yanaştı. İddiaya göre, iki lider 15 Ağustos 2009’da Büyükada’daki “dinler buluşması” etkinliği çerçevesinde görüştüklerinde detayları belirleyerek şu dört madde üzerinde anlaştı:

* Patrikhanenin “ekümenik” (evrensel) sıfatının kabul edilmesi. Tayyip Erdoğan’ın mayıs ayındaki Atina ziyaretinde yaptığı basın toplantısında, “Ekümenik sıfatı beni rahatsız etmez, atalarımızı da rahatsız etmiyordu” şeklindeki açıklaması bu şartın yerine getirilmesi olarak görüldü.

* Patrikhanenin yasal statüsünün tanınması. Gazeteye göre, Ankara, AİHM’nin Büyükada’daki Rum yetimhanesi binasının patrikhaneye iadesi kararını kabul etmesi bu maddenin yerine getirildiğini gösteriyor.

* Erdoğan hükümetinin patrik seçimine müdahalesi. Yasalara göre, Patrik’in Türk vatandaşı olması mecburi. ToVima bu konuda, Ankara’nın yeni patrik seçimini kolaylaştırmak için Türk vatandaşı olmayan Fener patrikhanesi üyelerine Türk vatandaşlığının verilmesi kararına dikkati çekiyor.

* Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden öğretime açılması. ToVima’nın yorumuna göre, bu madde Ankara’nın “büyük kozu” ve “pahalıya satacak.”

Gazete, Türk yetkililerin okulun açılması yolunda zemini hazırlayan açıklamalar yaptığı üzerinde durdu.

Ortadoğu Gzt.

YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimizden

İletigönderen Başkomutan » Prş Tem 21, 2011 11:55

''Ege Ordusu Komutanlığı'nı lağvedin''

Uluslararası Kriz Grubu (ICG) tarafından Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege sorununa ilişkin rapor

Uluslararası Kriz Grubu (ICG) tarafından Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege sorununa ilişkin olarak açıklanan raporda "Türkiye Ege Ordusu'nu lağvetmelidir" ifadesi dikkat çekti.


Raporda, "12 yıllık normalleşme sürecinin ardından Türkiye ve Yunanistan Ege'deki uzun soluklu anlaşmazlıklarını artık çözmelidir" tespiti yapıldı. Raporda şu maddalere yer verildi:

- Türkiye, Yunan adaları üzerinde savaş jetleriyle eğitim uçuşu yapmayı sonlandırır. Yunanistan, Ege'de bir anlaşma sağlanması durumunda Ege adalarının tamamını silahsızlandırır. Türkiye, Ege Ordusu Komutanlığı'nı lağveder ya da Ege'den başka bir bölgeye taşır.

- İki ülkede, eşitlik prensipi çerçevesinde düzenleme yapmaya yönelik niyetini beyan eder. Yunanistan, Türkiye'nin Ege Deniz Sahası'nın belirlenmesinde hakları olan bir kıyı devleti olduğunu resmen tanır. Türkiye de Yunanistan'ın uluslararası hukuktan gelen hakları doğrultusunda kıta sahanlığını 12 mile taşıyabilme hakkını tanır.

- Her iki ülke, 12 mil prensipi doğrultusunda kıta sahanlıklarını düzenleme konusunda görüşmeye başlar. Kıta sahanlığının çakıştığı noktalarda ise Ege Denizi'nde uluslararası gemicilik faaliyetlerini de göz önünde bulundurarak yeni bir belirlemeye gider.

- İki ülke geri kalan sorunlarını Uluslararası Adalet Divanı aracılığıyla çözmeyi taahhüt eder.

etikhaber
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimizden

İletigönderen Başkomutan » Cmt Ağu 13, 2011 0:28

AKP’den Rumlara 2. piyango

Büyükada’daki Yetimhane’yi Fener Kilisesi’ne veren AKP, bu kez AİHM Kararı sonrasında açılan kadastro davasının sonucunu beklemeden Bozcaada’daki ma-nastır ve arazisini Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı’na iade etti.

AKP bu kez Hıristiyanlara Bozcaada’da toprak verdi

Büyükada’daki Yetimhaneyi Fener Rum Kilisesi’ne veren Hükümet, Bozcaada’daki manastırı da Rum Ortodoks Kilisesi’ne hediye etti.

Haber : Salim Yavaşoğlu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı bahanesiyle Büyükada’daki Yetimhane arazisinin Fener Rum Kilisesi’ne verilmesinin ardından Bozcaada’daki Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi de AKP tarafından hukuk hiçe sayılarak iade edildi.

Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı tarafından üzerinde manastır, kilise ve mezarlık bulunan arazinin kendilerine devri için Bozcaada Kadastro Mahkemesi’ne açtığı dava ise henüz sonuçlanmadı. İade işlemi belediye ve Mal Müdürlüğü tarafından gerçekleştirildi.

Yetimhane arazisinin devri ise AİHM’in kararı sonrasında Fener Rum Kilise’nin Adalar Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı ve bir kaç günde sonuçlanan davada alınan karar sonrasında gerçekleştirildi. Türkiye bu kararı temyiz etmedi.

Mahkeme dosya bekliyor

Bozcaada Kadastro Mahkemesi’nde görülen davanın birinci celsesi 21 Ocak, ikinci celsesi 2 Şubat’ta yapıldı. Vakfın avukatları, Büyükada Rum Yetimhanesi’nin iade edilmesi kararını emsal olarak mahkemeye sundu. Mahkeme, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün davayla ilgili dosyayı incelediğini belirterek, dosyanın geri dönüşünün beklenmesi için duruşmayı erteledi. Kilise, yerlerini geri almak için Bozcaada Kadastro Mahkemesi’nde daha önce açtığı davayı kaybetmişti. Davayı kaybeden kilise, AİHM’e başvurdu. AİHM, 6 Ocak 2010’da verdiği kararla, Türkiye’den mülkleri 3 ay içinde iade etmesini istedi. Kilise, bu karar üzerine Bozcaada Kadastro Mahkemesi’nde yeni dava açmıştı.

Emekli Tapu Kadastro Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya, Bozcaada’daki Maliye Hazinesi’nin mülkü olan manastır, kilise ve mezarlıkların 173 bin euroluk tazminat ödenerek elde tutulabileceğini iddia etti. Araziyle ilgili AİHM’in 11 Temmuz’da “3 ay içinde iade edin!” diye karar verdiğine dikkat çeken Özkaya “Kimisis Teodoku Rum Ortadoks Kilisesi’ne iade edilen arazi pisipisine elimizden çıktı. Oysa kararda; ’3 ay içinde iade edilmesi aksi takdirde 173 bin euro tazminat ödenmesi’ hususu var. Bu husus dikkate alınmadan kilise ve eklentileri geri verilmiştir. 173 bin euro Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ödenseydi Bozcaada’daki arazi elimizden çıkmazdı” dedi.

Ayinle kıvama getiriliyor

Özkaya, AİHM’in benzer bir uygulamasının KKTC’de Loizidoi davasında yaşandığını hatırlatarak, “Tazminat ödenerek sorun çözüldü sanılarak aslında ertelenmişti. AİHM bir ülkenin toprak bütünlüğüne, mülkiyet ve hukuk düzenine aykırı kararlar alamaz. Bu iade işlemiyle, daha önce hızla ve hevesle iade ettiğimiz Yetimhane’nin iadesinin, bir ilk olma durumunun aşıldığı anlaşılıyor. Artık bu uygulamaların arkasının kesilmeyeceği açıktır. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, Fener Rum papazı Bartholomeos’yu ziyareti sonrasında, ’Ruhban Okulunu açın’ diye talimat verebildi. Sümela, Akdamar ve Ayasofya gibi yerlerde düzenlenen ayinlerle buraların koparılması işlemleri de kıvama getiriliyor” uyarası yaptı.

Truva’nın sonrası

Özkaya, “Truva Atı” planının sonraki aşamalarını ise şöyle anlattı: “Büyükada ve Bozcaada’da tapuların verilmesi Anayasa Mahkemesi’nde iptal istemiyle bekleyen 5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın uygulama alanı kapsamında. Böylece bütün kilise, sinagog ve vakıflara, istedikleri taşınmazları elektrik, su, doğal gaz makbuzu ya da Osmanlı döneminden kalma tasdiksiz bir evrakla adlarına tescil ettirip tapu alabilmelerinin yolu açılmıştır.

Sümela, Akdamar gibi tarihi kiliselerde belli günlerinde ayin yaptırılarak hukuken ziliyetlik (kullanım hakkı) yaratmak suretiyle cemaatlere tapu tahsisi için AİHM’e başvuru zemini yaratılmaktadır. Azınlıklara sağlanan mülkiyet haklarıyla ülkemizde özerk yabancı din baronları ve küçük din devletleri yaratılmasının planlandığını çok açıktır.”

YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: EKÜMENİK'liğe ve 12 Mil'e 'Evet' - Türkiye gidiyor elimizden

İletigönderen Başkomutan » Pzr Ağu 28, 2011 13:35

AKP´den ihanet adımı
Azınlıklara şok haklar verildi


Mülkleri adlarına tescil edilecek!

Cemaat vakıflarının 1936 yılında beyan ettikleri tüm taşınmazları, mezarlıkları ve çeşmeleri adlarına tescil edilecek. Üçüncü şahıslar adına kayıtlı olan taşınmazların rayiç değeri ise Hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğünce cemaat vakıflarına ödenecek.

Bugünkü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ''Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'' kapsamında ''5737 sayılı Vakıflar Kanunu''na geçici madde eklendi.

Buna göre, cemaat vakıflarının 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup, malik hanesi açık olan taşınmazları, 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup kamulaştırma, satış ve trampa dışındaki nedenlerle Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü, belediye ve il özel idaresi adına kayıtlı taşınmazlarıyla 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup kamu kurumları adına tescilli olan mezarlıkları ve çeşmeleri, tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleriyle, 12 ay içinde müracaat edilmesi halinde, Meclisin olumlu kararından sonra ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat vakıfları adına tescil edilecek.

Cemaat vakıflarınca satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet edildiği veya bağışlandığı halde mal edinememe gerekçesiyle Hazine veya Genel Müdürlük adına tapuda kayıt edilen taşınmazlardan, üçüncü şahıslar adına kayıtlı olanların, Maliye Bakanlığınca tespit edilen rayiç değeri, Hazine veya Genel Müdürlük tarafından ödenecek.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenecek.

AA muhabirinin Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkililerinden edindiği bilgiye göre, Lozan Antlaşması ile güvenceye alınan azınlık cemaat vakıfları, 1936 yılında taşınmaz mallarına ilişkin beyanname verdi. Ancak yıllar içinde beyan ettikleri taşınmazlar, cemaat vakıfları adına tescil edilmedi, bazıları 3. üçüncü şahıslara devredildi.

Bazı cemaat vakıflarının taşınmaz mallarının kendilerine tescil edilmemesi nedeniyle açtığı dava sonucunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'yi yüksek miktarda tazminata mahkum etti.

sonkale.org
27 Ağustos 2011
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: EKÜMENİK'liğe 12 Mil'e Vakıflar Yasasına 'Evet' - Türkiye gidiyor elimizden

İletigönderen Başkomutan » Sal Ağu 30, 2011 16:39

BİZANS’IN SINIRI KANALİSTANBUL
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/ha ... aber=55412

“Azınlık vakıflarına taşınmazların iade edilmesiyle özerk bir bölge oluşturularak yeni Bizans’ın kurulması sağlanacak. AKP’nin Kanalİstanbul projesi de bunun parçası”

‘Ekümeniklik’ alanı mı?

Bu müthiş iddia, CHP’li eski milletvekili ve avukat Şahin Mengü’ye ait... Vatikan tipi bir yeni Bizans oluşturulduğunu öne süren Mengü, bir KHK ile azınlığı zengin edecek AKP’ye çattı.

Lozan’ın rövanşı gibi!

BaŞbakan Erdoğan’ın 75 yıl önce Lozan Antlaşması’na dayanılarak el konulan malların iade edileceğini açıklamasına tepki gösteren Mengü, “Özerk Kürdistan’ı Bizans mı izleyecek” dedi.

Yunanistan’ı örnek alın

Mengü, Batı Trakya’daki Türk kökenli vatandaşlara böyle tavizler verilmediğine dikkat çekti: Yunanistan, bütün Türk vakıf mallarına el koydu. AKP, bu şımarıklıktan geri dönmeli. ‰ 9’da

Barto’ya özel ilgi gösterdi

Türkiye’de azınlıkların verdiği bir iftara katılan ilk başbakan olan Erdoğan, Fener Rum Papazı Bartholomeos ile Arkeoloji Müzesi’nin bahçesindeki davette yan yana oturdu. Hükümetin iade kararı aldığı değeri 1 milyar doları aşan 2 bin 419 taşınmazın 1000’den fazlası Rumlara ait...

Azınlık beyanları temelden yoksun!

Hukukun Egemenliği Derneği: Azınlık vakıflarının 1936’daki beyanlarının hiçbir temeli yok, iade çok hatalı bir karar...

Yabancılar, toprak ve mülke doymadı

89 ayrı ülkenin 120 bin vatandaşı, Türkiye’nin 76 ilinde 111 bini aşkın taşınmaz aldı. Toplam alan 81 milyon m2’yi buldu.

Yeni Bizans’ın sınırı Kanalİstanbul olacak

Azınlıklara taşınmazların iade edilmesinin önünü açan AKP’nin Kanalİstanbul projesiyle de Bizans özerk bölgesini kurduracağı belirtiliyor.

Haber : Halime Öztürk

Hükümetin, azınlıklara ait vakıf arazilerinin geri verilmesi için Kanun Hükmünde Kararname çıkarması, kamuoyunda tepkilere neden oluyor. Konunun Kanalİstanbul Projesiyle ilgili olduğunu belirten uzmanlar, bu çerçeveden bakıldığında nihayi sonucun Bizans bölgesi olduğunu belirtiyorlar. CHP eski Milletvekili ve Avukat Şahin Mengü de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Lozan Antlaşması’na dayanılarak el konulan azınlık vakıflarına ait malların iade edileceği yönündeki sözlerine sert tepki gösterdi. Mengü, “Kafalarının arkasında ekümeniklik gibi bir yer yaratmak olabilir. Bölgedeki araziler azınlık vakıflarına devredilirse ortaya Vatikan benzeri bir yapı çıkar. Özerk Kürdistan’dan sonra bir de Bizans’ın kurulması söz konusu olabilir. İstanbul’da yapılacak olan Kanal Projesi’yle bir hudut mu çiziliyor. Özerk Kürdistan’ın yanında batıya şirin gözükmek için Vatikan gibi özerk bir bölge mi yaratılıyor?” dedi.

Şımarıklıktan vazgeçilsin

Yunanistan’da yaşayan Türk kökenli vatandaşlara böyle tavizler verilmediğini hatırlatan Mengü, “Yunanistan, bütün Türk vakıf mallarına el koymuştur. Hatta Türkiye’nin kendi seçmesi gereken müftüyü bile seçmesine izin vermemiştir. Türkiye’de Bartholomeos ve onun işgal ettiği makam aslında bizim Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir devlet kuruluşudur. Yapılması gereken Türkiye’nin bu şımarıklıktan geri dönmesidir” diye konuştu. Mengü, şunları söyledi: “Bugün Türkiye’de çok ciddi bir muhalefet olmadığından rahat davranıyorlar. Ciddi bir muhalefet olduğu gün bu yaptıklarının hiçbirini yapamazlar. Bugün eğer Türkiye’de çok ciddi bir muhalefet varsa şimdiden bağırması lazım ’Ben iktidar olduğum zaman geri alacağım’diye. Ama maalesef böyle bir ses çıkmıyor.”

Ekümeniklik iddiası

Bu arada, Fener Rum Papazı’nın yasa dışı ekümeniklik iddiasının da Kanalİstanbul Projesi’yle uyuştuğu belirtiliyor. Konunu uzmanları, eğer proje gerçekleşirse Papaz Bartho, oluşturulacak Bizans bölgesinin başına geçecek.

Papazdan kararnameye teşekkür

Başbakan Erdoğan önceki güncemaat vakıfları tarafından İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde verilen iftara katıldı. Erdoğan, Fener Rum Papazı Arkeoloji Müzesi’nin bahçesindeki davette Bartholomeos ile yan yana oturdu. Papaz, Başbakan Erdoğan’a birkaç gün önce Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kendilerine arazi ve mal verilmesine teşekkür etti. Bilindiği gibi Hükümet azınlıklar konusunda bir adım daha atmıştı. KHK’ya göre, 1936 kayıtlarında yer aldığı halde tapusu bulunmayan gayrimenkuller azınlık vakıflarına iade edilecek. Üçüncü kişilerin kullandığı taşınmazların ise rayiç değer üzerinden bedeli ödenecek. Hükümetin azınlık vakıflarına iade etme kararı aldığı iki binden fazla taşınmazın değerinin 1 milyar doları aştığı belirtiliyor. Bunların 1000’den fazlası ise Rumlara ait.

AKP, azınlıklara daha fazla ilgi gösterdi

Türk hükümetinin, azınlıklara tüm mülklerinin iadesi kararı, dış basında adeta alkışlarla karşılandı! Bu yönde bir adım atılmasının AB’nin “temel talepleri” nden biri olduğunu vurgulayan New York Times gazetesi, “AKP, Türkiye’de azınlıklara daha sempati ve ilgi gösterdi” başlıoğını kullanırken, Financial Times, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) işlerinin kolaylaşacağı düşüncesini ifade etti. AB’nin, aday ülke Türkiye’ye, gayri Müslimlere ayrımcılık yapan ve mülk sahipliğini de kısıtlayan yasaları gevşetmesi veya kaldırması için “baskı” yaptığını kaydeden ABD gazeteleri, AİHM’nin, Türkiye aleyhinde tazminat kararlarını verdiğini vurguladı.

İngiliz Financial Times gazetesinde yayımlanan haberde ise Rum, Ermeni ve Musevi vakıflarına ait olan mülklerin hükümet kararnamesiyle iade edileceği, el konduktan sonra satılan mülkler için ise tazminat ödeneceği belirtiliyor.

BBC Türkçe tarafından yansıtılan haberde mülklerin iadesinin, Avrupa Birliği’nin temel taleplerinden biri olduğu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde konuyla ilgili çok sayıda dava bulunduğu da vurgulandı. Gazete, Başbakan Erdoğan’ın “İslami kökenli hükümetinin” azınlıkların sorunlarını çözme sözü verdiğini anımsattı ve atılan adımın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verebileceği kararların önüne geçmeye yardımcı olacağı da görüşünü dile getirdi.

Yabancılar Türkiye’de gayrimenkul topluyor

AKP iktidarı döneminde yabancıların Türk topraklarını satın almak için başlattığı operasyonlar aralıksız sürüyor. İngilizler, Almanlar ve Yunanlar başta olmak üzere, Yeni Zelanda’dan Kenya’ya, El Salvador’dan Ruanda’ya kadar 89 ülkenin vatandaşı bugüne kadar Türkiye’nin 81 ilinin 76’sında 111 bin 194 adet taşınmaz edindi. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Yabancı İşler Daire Başkanlığının verilerine göre, Türkiye’de gayrimenkule yatırım yapan yabancı sayısı 119 bin 599 kişiye ulaştı. Bugüne kadar yabancıların Türkiye’den aldığı gayrimenkullerin taşınmaz alanı toplam 81 milyon 664 bin 98 metrekare. Verilere göre, halen 89 ülke vatandaşının Türkiye’nin çeşitli illerinde gayrimenkulü bulunuyor.

Türkiye’de gayrimenkul sahibi yabancıların başında İngilizler ve Almanlar geliyor. Halen Türkiye’de 35 bin 249 İngiliz vatandaşının 24 bin 848 adet taşınmazı bulunuyor. Gayrimenkul sahibi kişi sayısı bakımından ikinci sırada yer alan Almanların ise Türkiye’de 27 bin 21 Almanın 35 bin 344 adet taşınması var. Ayrıca, 10 bin 750 Yunanın toplam 9 bin 888 adet, 6 bin 849 İrlandalının 5 bin 173 adet, 5 bin 710 Danimarkalı’nın 4 bin 697 adet, 5 bin 124 Norveçli’nin 3 bin 657 adet, 4 bin 563 Rus’un 4 bin 227 adet taşınmazı bulunuyor. Öte yandan, İstanbul, İzmir ve Bursa’da en fazla gayrimenkul yatırımını Türk asıllı Yunanların, Antalya’da Almanlar ve Hollandalıların, Hatay ve Gaziantep’te Suriyelerin, Ankara’da ise ABD’lilerin yaptığı belirlendi.

Antalya revaçta

Türkiye’de mülk edinmek isteyen yabancılar için en gözde şehir Antalya. Bu şehirde 40 bin 90 yabancının toplam 31 bin 164 adet taşınmazı bulunuyor. Yabancılar için ikinci gözde şehir Muğla’da ise 20 bin 196 yabancı uyruklu kişinin toplam 14 bin 561 adet taşınmazı bulunuyor. Bunların yanı sıra Aydın’da 17 bin 629 yabancının 12 bin 803 adet, İstanbul’da 12 bin 442 yabancının toplam 12 bin 190 adet taşınmazı mevcut. Hatay, Mersin, Yalova, Balıkesir, Bursa ve Ankara da yabancıların ilgi gösterdiği şehirler arasında yer alıyor. Ağrı, Hakkari, Siirt, Bitlis ve Şırnak şehirlerinde ise yabancıların hiçbir gayrimenkulü bulunmuyor.

Atatürk’ün mirası daha mı değersiz?

Hukukun Egemenliği Derneği Başkanı Avukat Erdem Akyüz, Atatürk’ün millete emanet ettiği değerlere, azınlık vakıflarına verilen değer kadar itina gösterilmediğini ifade etti. Akyüz, “Azınlık Vakıflarına ait olduğu varsayılan arsa, arazi, bina gibi malların çoğunun iadesini öngören kararnamenin bulunduğu yasal metin de ilgi çekicidir. Bu yasal düzenleme ’Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnamede’yer almaktadır. Bu haliyle kararname daha önce örneğine sıkça rastlanan ’Torba Kanun’ benzeri, ’Çorba Kararname’ haline dönüşmüştür” şeklinde konuştu. İade edilecek malların, azınlık vakıflarının 1936 yılında verdikleri beyannamelere göre yapılacak olmasını da eleştiren Akyüz “Bu vakıflar, 1936 yılında verdikleri beyannamelere cemaatlarına ait olan, hatta sahipsiz malları da eklemişlerdir. Üstelik daha önce satışı yapılan malların, rayiç değerlerinin nakit olarak tekrar ödenecek olması, mükerrer ödeme ve haksız zenginleşmeye yol açacaktır. Diğer ülkeler Türk mallarına ilişkin bir iade kararı almamışken, tek yanlı bu tür bir uygulamanın yapılması, uluslararası hukukta ’mütekabiliyet prensibi’(Devletlerarası ilişkilerde maruz kalınan davranışa aynı şekilde karşılık verme) olarak kabul edilen uygulamaya da aykırıdır” diye konuştu

Akyüz şunları kaydetti: “Atatürk’ün kurduğu ve vefatından önce yaptığı vasiyetname ile bütün mal varlığını bıraktığı; Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, daha sonra yapılan kanun değişiklikleri ile bu konumlarını yitirmişlerdir. Bir bataklık olan ve kendi eliyle çiftlik haline getirilen Atatürk Orman Çiftliği, kısım kısım parsellenmiştir. Bu durumda, azınlık mallarına ve vakıflarına, Atatürk’ün Türk Milleti’ne bıraktığı mal ve vakıflardan daha fazla özen gösterildiğini düşünmemek mümkün değildir. Yeni yapılan bu yasal düzenlemelerin ve çıkarılan kararnamelerin, ileride iptal edilmesi kaçınılmazdır.”
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: EKÜMENİK'liğe 12 Mil'e Vakıflar Yasasına 'Evet' - Türkiye gidiyor elimizden

İletigönderen Başkomutan » Sal Ağu 30, 2011 16:40

Azınlıkların bayram günü!

Bu bayram, nasıl olduysa azınlıkların bayramı oldu! Gayrimüslimlere ait vakıfların daha önce el konulan malları hükümetin bir kararıyla iade ediliyor.Bu arada cemaat vakıfları tarafından İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bir iftar yemeği düzenlendi.

Yemeğe, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, kızları Sümeyye Erdoğan ve Esra Albayrak ile katıldı.

***

Cemaat Vakıfları Temsilcisi Lika Vingas, yemekte yaptığı konuşmada “AK Parti hükümeti döneminde biz gayrimüslim azınlıklar ilk defa defansif tavırlardan çıkarak daha güçlü ve öz güvenli hissetmeye başladık” dedi.

Bu ifadenin üzerinde biraz durmak gerekir..

Demek savunma yapmayı bırakıp, saldırıya geçmişler! Peki bu saldırının hedefi nedir? Ve bunu kimin sayesinde yapıyorlar?

Vingas, “Yeni anayasa için cemaat vakıfları da çalışmalara başladı. Mülkiyet haklarını, din ve inanç özgürlüğünü, kültür haklarını, örgütlenme eşitliğini öne çıkaran, evrensel insan haklarına uygun bir anayasa oluşturulması için gayret ederek katkıda bulunacağız” ifadelerini de kullandı.

O kadar heveslendiler ki Türkiye’nin yeni Anayasa’sını yapmaya bile cüret ettiler..

Kimin sayesinde?


Fener Rum Patriği Bartholomeos da onu açıklıyor:

“İftar, vakıfların, cemaatlerin mallarının iade edilmesine denk geldi. Zannediyorum Sayın Başbakanımız öyle ayarladı ki bu ikram ettiğimiz iftar yemeğine denk geldi. Kendisine şükranlarımızı arz ediyoruz.

Yapılan, bir haksızlığın tamiridir, restorasyonudur. Eskiden böyle nahoş olaylar oldu fakat görüyorsunuz düzeltiliyor. Bir hukuk devleti içinde yaşıyoruz. Bunun daha iyisini de göreceğimizden eminiz. Hepinize tekrar iyi bayramlar. Sayın Başbakanımız sağolsun var olsun.”

Türkiye Musevileri Hahambaşı İsak Haleva da aynı görüşte.


“Başbakan Erdoğan büyük bir olaya imza attı. Buna minnettarlığımızı daima sunuyoruz.”

Süryani Ortodoks Ruhani Lideri Metropolit Yusuf Çetin ise, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da Süryani vakıfları bulunduğunu belirterek bunları da istediklerini anlattı.

***

CHP eski Milletvekili ve avukat Şahin Mengü, karara tepki göstererek “Bu getirilen vakıflar kanunundan sonra ’Edirne’ye doğru bütün vakıf arazilerini azınlıkların eline geçirtebilirsiniz ve burada papalık benzeri bir sistem kurarsınız’ diye söyledik. Kafalarının arkasında ekümenik bir yer yaratmak olabilir. Bu yapılanlar bu oyunun parçaları mı, asıl buna bakmak lazım. Kanal projesiyle bir hudut mu çiziliyor. Özerk Kürdistan’ın yanında Batı’ya şirin gözükmek için Vatikan benzeri özerk bir bölge mi yaratılıyor?” dedi ve “Bundan aylar evvel böyle şeyler olacağı Sayın Bartholomeos’un Kastamonu’da sokakları gezerek ‘Şu evler bizim Rumlara aittir’ diye işaret etmesinden belliydi” hatırlatmasında bulundu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise yemekte yaptığı konuşmada, “Artık Türkiye yeni bir Türkiye’dir. Yeni bir Türkiye’de hepimize yetecek kadar yer var diye düşünüyorum” dedi.

İyi ama Bartholomeos, Türkiye’de yaşamış eski Hıristiyanların torunlarının da yeniden bu ülkede yerleşmesini istiyor. Onlara da yer var mı acaba?
Fener Rum Patriği Bartholomeos, 7 Mayıs 2000 günü, Orta Anadolu’da bir eski kilisede düzenlediği ayinden sonra, “Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Anadolu’da önceden varolmuş Hıristiyan toplumların yaşadığı bölgelerde yeniden Hıristiyanların yaşamasına izin vermelidir” diye bir açıklama yapmıştı.

Abdullah Gül de Cumhurbaşkanı olmadan önce 20 bin dolara vatandaşlık satma projesini açıklamıştı.

Yeni Türkiye’de yeni tapular veriliyor ve yeni bir nüfus yapısı planlanıyor!

Müslümanların çifte bayramında azınlıklara çifte bayram yaşatılıyor!

Uyuma Türkiye!

Arslan BULUT
30 AĞUSTOS 2011 YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x