Tansu Çiller, Veli Küçükü savunma bakanı yapacaktı!austel@stargazete.comTuncay Güneyin verdiği ifadelerin kasetlerini dinlerken, kimi zaman dehşete düşüyorsunuz; kimi zaman geçmişe dönüyorsunuz.
Örneğin Tansu Çillerin,Veli Küçükü milli savunma bakanı yapmak istemesi. Bu doğruysa, her şeyden önce Eregenekon rezilliğinin, kahramanımsı oyucularından Küçükün aslında hiç de küçük olmayıp bayağı orta boyun üstünde olduğu anlaşılıyor.
Ancak, Güneyin dediği gibi, Küçük, Ergenekonun yöneticilerinden değil. Veli Paşa gönüllerde taht kurmuş bir kişidir. Perde arkasında önder olmaktan hoşlanıyordu; Önemli bir general değildi. Jandarmayı örgütleyemedi!
Mafya jargonuna takılırsanız eğer,Veli Küçük Capo di tutti Capi yani Patronlar Patronu falan değil. Olsa olsa Consiglieri yani savaş zamanı danışman olabilir.
Burada benim ilgimi asıl çeken, Tansu Çiller dönemidir.
O dönemde, BBC Sultans of the Bosphorus yani Boğazın Sultanları adlı bir belgesel yayınlamış, Tansu Çiller, Mehmet Ağır ve Doğan Güreşi, Türkiye üzerinden geçen ve yılllık 80 milyar doları bulan uyuşturucu trafiğine göz yummakla suçlamıştı. Sonra o belgesel, sessiz sedasız kayboldu ortalıktan; Kimse de pek söz etmedi. Neyse, bir gün bir kanal o belgeseli BBCden bulup yayınlayacak ya ne zaman?!
Ergenekonun çekirdek kadrosu diye Güneyin saydığı, generallerin içinde Necip Torumtay çok önemli. Rahmetli Turgut Özal, Birinci Körfez Harekatına bir Türk birliğinin katılmasını istiyordu. Bilindiği gibi, bu harekat, Kuveyti Saddamın işgalinden kurtarmak amacını güdüyordu. Ancak Torumtay Paşa, Özalın bu isteğine, nedense, karşı çıktı ve istifa etti. Sonraları Ordu böyle bir harekata hazır değildi gibi mazeretler süsledi kimi gazete sütunlarını! Yani Suudi Arabistandan ne bileyim ben, Yunanistana değin herkes hazırdı da, koskoca Türk ordusunda bir komanda tugayı mı yoktu yetmiş iki buçuk milletten oluşan koalisyona katılacak! Sonuçta işgal edilen Kuveytti. Mısırdan, Suudilere hatta Körfez ülkelerine değin birlikler geldi Kuveytin yardımına. Ama Torumtay Paşam istifa etti. Türkiye de bu koalisyona katılamadı. Zaten ondan sonra da Turgut Bey düğmeye bastı. O dönem söylendiğince, 2000 yılına değin uzanan komuta zincirini kırdı, emekli etti!
ASALAya karşı özel birimin kurulmasıysa gene Özalın, Hiram Abasa verdiği bir emirle gerçekleşti. O zaman Abas, altı değişik birim kurup, bunları Avrupa ve Orta Doğuya yolladı. Hatta burada, Fevzi Gandurun da yardımları, katkıları vardır ya!.. O başka bir yazı konusu olur başlı başına!
Her neyse... Bunlar verilen emirleri yerine getirdi. Bu 6 birimden 5i Türkiyeye döndü. Ancak biri ortadan kayboldu. Ortadoğuya giden birim! Abas, bu birimi, ya da timi, aradı taradı; Sonunda bu 6 kişilik timin, Güneydoğuda, sınırdan girerken tutuklanıp Diyarbakır Askeri Cezaevine atıldıklarını öğrendi ve Turgut Beye bildirdi. Turgut Bey devreye girdi ve bunları hapisten çıkardı. Askerin, bu birimi içeri atma gerekçesi ise çok ilginçtir: Hiram Abas, ASALAya yönelik bu harekatı, tasarlar ve uygulamaya koyarken, MİTin içindeki askeri kanatla paylaşmamıştı. Onun için Güneydoğu sınırında yakalanan altıncı timi tutuklanıp içeri alındı. Amaç MİTin içindeki askeri kanattan habersiz, Hiram Abasın, Başbakan Turgut Özalla birlikte ne işler çevirdiğini öğrenmekti! Zaten Turgut Özalın gönlünde yatan, MİTi, tümüyle askerlerden arındırıp, tam anlamıyla sivil bir istihbarat kuruluşuna dönüştürmekti!
Uzun lafın kısası, biz hala Ergenekon soruşturmasında sadece ve sadece buzdağının su üzerinde kalan bölümünü görüyoruz. Derinlere indikçe kim bilir daha neler çıkacaktır ortaya, neler!
SiZE BiR SORU
Kirpiyle solucanı çiftleştrirseniz ne elde edersiniz? Dikenli Tel!
(Ali Germiyanlıya teşekkürler)
HADi BiR SORU DAHA
Ünlü yazar,Anton Çehova sormuşlar: Size göre komediyle trajedi arasında ne fark var? Hemen cevabı yapıştırmış: Rus trajedilerinde sahnede kim var kim yok hepsi ölür. Komedilerde de ölür ama gülümseyerek!
Şahin raporunda ilginç bir imzaİbrahim Şahinin affedilmesine yol açan raporunu altındaki imza, Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu Sinir Hastalıkları uzmanı Prof. Dr Erbil Gözükırmızıya ait!
Sayın hocamız İşci Partisi üyesi. Doğu Perinçekin 2007 yılında açıkladığı hükümet listesine Gençlik ve Spor Bakanı olarak giriyor.
Aynı zamanda, kimi üyeleri Ergenekon soruşturması nedeniyle gözaltında bulunan, Talat Paşa Komitesinin de üyesi. Şahin raporunun kılıfı da hazır tabi, Adli Tıp danışma kurumudur. Bulgular zaman içinde değişir Falan filan.
Tarih boyunca, yasal yollardan iktidara gelemeyeceğini anlayanlar hep yer altına inmiştir. Komiteler, komisyonlar, hücreler, birimler kurmuştur. İşçi Partisi, her geçen gün daha iyi anlaşılıyor ki, Duginin bütün Maksist ve komünisttir söylemlerine karşın, düpedüz faşist bir yapılanma içine girmiş yavaş yavaş. Adı üstünde Enternasyonal olması gerekirken Nasyonal olmayı seçmiş; ya da seçtirilmiş! İşçilerleyse... Uzaktan yakından ilgisi yok!
Songül hanımdan inciler: Türkiye katil ülkedirTunceli Belediye Başkanı Songül Erol Abdil, çok gırgır bir hatun. Habire sinirleniyor, bağırıyor, abuk subuk şeyler söylüyor... Ve beni güldürüyor.
En son demeci gene tarihsel gerçeklere teğet dahi geçmeyen, şehir efsaneleriyle palavraları süzgeçten geçirip, balon diye salınıverilmiş ortaya: Hamile kadınlarımızın karınları kesilerek, alınan bebekler Munzur Çayına atıldı!
Bu dediği 1938 Dersim İsyanıyla ilgili. Songül Hanım isyan ya da başkaldırı falan demiyor tabi! Katliam diyor. Yapan da Türkiye!
Şimdi, Songül Hanım, ben size Bilal N. Şimşirin Kürtçülük adlı kitabını okumanızı önereceğim. Daha önce Şeyh Sait İsyanını tezgahlayan, yani Kürtleri resmen kullanan, Fransa ve İngiltere, Musul ve Kerkükte egemenliklerini kurduktan sonra, Kürtlere sırt çevirmiş, kışkırtmayı bırakmış, Halepdeki merkezlerini kapamışlardı. İngiltere Büyükelçisi Percy Lorainein 4 Mart 1936 tarihli raporunu okursanız, Tuncelinin de içinde bulunduğu, merkezi Elazığda olan, Umumi Müfettişliğin, bölgeyi kalkındırmak için kollarını sıvadığını görürsünüz.
Tunceli, Artvin, Hakkari, Bitlis ve Bingöl yörelerinde 13 bin 384 okulda 680 bin öğrenci okuyor, yollar yapılıyor, çağdaş binalar yükseliyordu. Bu, İngiliz Büyükelçiliği Raporu, Türk Hükümetinin değil! Merkezi otoritenin Tuncelide güçlenmeye başlaması, eski derebeyi kalıntılarının çıkarlarına ters düştü. Seyit Rıza, Haydaran, Abbasuşağı, Yusufanlı, Küreyşanlı ve Bahtiyar Aşiretlerini örgütlü biçimde ayaklandırdı! Ve Dersim İsyanı dediğiniz, 21 Mart 1937de, Pah Bucağını, Kahnuta bağlayan Harçak Deresinin üzerindeki köprünün isyancılarca yakılmasıyla başladı.
Türkiyedeki ABD Büyükelçiği de Türk Hükümetinin bölgeyi düzenleme, yol ve yeni bina, köprü yapma, İş ve Ziraat Bankasının şube açma girişimlerini, Kürt Aşiret Reislerini toplayarak anlatması sonucu, bölgede her türlü soygun, tefecilik, gasp ve yolsuzluğu yıllardır sürdüren bu aşiretlerin çıkarlarına dokunulacağı anlaşıldığından, ayaklanma başlatmışlardırdiyor. Başka Büyükelçilik raporları da var; Hepsi de hemen hemen birbirinin aynı. Bu raporlar çok uzun ve Dersim İsyanını yerinde inceleyen yabancı askeri ataşelerce kaleme alınanlar da var.
Ne hamile kadınlara saldırıdan, ne ırmaklara atılan bebelerden söz ediliyor bu raporlarda. Şimdi niye sinirleniyor ve bu palavraları yaymaya çalışıyor Songül Hanım? Çok basit. Çünkü Tunceliye TOKİ girdi, devlet girdi, yollar yapıldı. İnsanlar işe aşa kavuştu. Ee Songül Hanım ne yapacak şimdi? Nasıl kötüleyecek devleti, hükümeti. Palavra sıkarak, halkı kandırarak, olmayanı olmuş gibi göstererek! Siz en iyisi, Seyit Rızanın ruhunu çağırın! Belki o yeni bir isyan başlatır size!
(Bknz Kürtcülük II 1924-1999 Bilgi Yayınları)[img]http://www.ssm.gov.tr/TR/dokumantasyon/basinbulteni/PublishingImages/stargazete_logo.gif[/img]