Tanrı / Allah ve Türkçe Densizler için dil bilgisiBiliyorsunuz bu köşede Türkçe üzerinde duruyoruz. En başta da Türkçe yazım sorunları ve hatalarına dikkati çekmeye çalışıyoruz. Lakin siyaseten o kadar çalkantılı bir dönemden geçiyoruz ki şu köşede bile rahat vermiyorlar. Yanlış anlaşılmasın, henüz bu köşeye taş atan olmadı ama basında akıllara seza bir “tartışma” çıktı. Bir akılsız kalktı, orduda yemek duası sırasında “Tanrımıza hamdolsun” denmesinden kendince ahkâmlar kesti!
Gün orduya vurma günü ya… “Tanrı” dinsizlerin söylemidir, Müslümanlar Allah demelidir dedi! Konu o zeminde, gerici, yobaz takımın kendi çerçevesinde kalıyorken; ak medyada bile pek taraftar bulmamış, ilgi çekmemişken merkez medyadan atılgan biri bu konuyu kendine atılmış bir “pas” gibi kullanmak ve oradan bir yerlere “açılma” mesajları vermek için fırsat saydı.
Olabilir, karışamayız. Ama dedi ki “Dini bilmeyenler laik olamaz”! (Bir kere, “bilmek”ten kast edilen nedir; ölçüsü nedir ne kadar din bilirseniz laiksinizdir bunun mantıklı bir ölçüsü var mıdır ki, bu bir ölçüt olsun! Bunları belirtmeden tuşla tuşla cümle kur. Köşeyi doldurdun mu da “analiz” olsun!! – Kendisi öyle diyor, ben demiyorum; yazdıkları “analiz”miş meğer!)
Neyse onu da geçelim. “Laikçiler” diye andığı kesimlere kalktı laiklik neymiş, dindarlık neymiş ders vermeye. “Atılganlık” böyle olunca ona başka şey demek daha uygun düşer de bunu da geçelim, konuyu bir “ilahiyat açısından” (yedi cümlelik tek bir tümcede) inceleyip sonuca bağladı; ardından bir de “politik açıdan” baktı ve şöyle inanılmaz bir yargı cümlesi kurdu:
“Her dinin vardır muhakkak bir veya birkaç tanrısı; İslam’ınki yalnızca Allah’tır.” (Akşam, 9.02.2010 ve 10.02.2010)
Burada da durmadı. Ertesi günkü köşesinde kendini bilmezliği, haddini aşmayı “Laikler için din bilgisi” vermeye kalkışmaya dek götürdü!! Neyse bu da bizi ilgilendirmez. Allah’ından bulsun der geçeriz. Lakin yukarıya aktardığımız cümle iki temel yanlış içeriyor. Laiklere din dersi vermeye kalkıyor ama kendi bilgi düzeyinin “yarı-aydın” (entel) derecesinde olduğunu ele vermiş oluyor!
Birincisi, asıl kendisi dini bilmiyor! İslam dini ile Araplığı / Arapçayı özdeşleştiriyor! Farkında bile değil. Evet, Hz. Muhammed Arap’tır ve Kur’an da Arapçadır. Ama bu, Allah’ın (veya Tanrı’nın) insanlar arasında soy ayrımı / dil ayrımı yaptığı demek değildir. Bu, gerici / yobaz Arapların Arap olmayan lakin İslam dininden insanlara, kavimlere, halklara, milletlere kabul ettirmeye çalıştığı bir savdır. “Siyasal açıdan bakınca” bu aslında dini kullanarak “kültür emperyalizmi” yapmaktır. “Arap sever” olmakla dindarlığı karıştıranlar bunu yaparken hem “dinci” oluyorlar, hem de Arap kültür emperyalizminin aleti. (Tabii, onlar da laikleri “Batı’nın kültür emperyalizminin aleti” olmakla suçluyorlar ama işin bu yanı İnanç ile Akıl veya Din ile Bilim ilişkisi ve çelişkisinin alanına girer. Hatta İbni Rüşt ve İbni Sina ile Gazali farkı ve karşıtlığı üzerinde durmak gerekir, vs. Konumuz değil.)
Cahil cesaretiyle “Laiklere din bilgisi vermeye” kalkışan bu atılgan kişinin ikinci temel yanlışı dil konusunda. Türkçe bilmiyor, dil bilmiyor. Din hakkında dille de ilgili atıyor, tutuyor, yazıyor ama dil bilgisi yok. Türkçe dilbilgisi (gramer) kurallarından da habersiz! İşte bu husus bu köşenin konusu.
Fazla uzatmadan Tanrı ve Allah konusunu Dil ve Türkçe açısından değerlendirelim.
“Allah” kelimesi Arapçadır; “Tanrı” Türkçedir, öztürkçesi “Tengri”dir; “Hüda” Farsça’dır. “God” İngilizcedir vs, vs. Tanrı’ya Allah demenin İslamiyet’le değil toplumsal kültürle ilgisi vardır. Tanrı’ya Tanrı demenin de laiklikle ilgisi yoktur. Bu da bir toplumsal kültür olayıdır. Kur’an’ı Türkçeleştirme (Arapça bilmeyenlerin de okuyup anlaması/ Arap sever yobazların palavralarına kapılmamaları için) eyleminin bir sonucudur. Kaldı ki Türklerin Allah’a Tanrı demeleri laikliğin kabulüyle de başlamaz. Çok çok eskilere gider.Yunus Emre laik değildi ama Allah dediği gibi birçok dörtlüğünde Tanrı da demiştir, Hakk da demiştir Çalap da demiştir ve bütün bu kelimeler eşanlamlıdır.
Örnek verelim:
suyun akar yalap yalap / böyle emreylemiş çalap.- Yunus Emre.
“Çalap” da Türkçedir ve o da Tanrı anlamına gelir. Yunus Emre, Çalap dedi diye Müslüman sayılmaz mı? (Hani diyorsunuz ya: “Müslüman Allah, Budist Buda, Yahudi Yahve der” diye.) Bu mantıkla Yunus Emre dindar bir Müslüman sayılmasa gerek ya da Müslümanlık bilgisi kıt!
Keza Yunus Emre Ey Tanrı’yı bir bilenler de demiştir. Ne dersiniz laik olduğu ve sadece Müslümanlara değil tek tanrılı dinlerden herkese seslendiği için mi böyle söylemiştir? (Yunus Emre de Cumhuriyet’le birlikte aydınlar katında unutulmuşluk kuyusundan çıkartılmış, öne çıkartılmıştır; doğru. Buradan giderek o’nu da laiklikle bağlantılandırabilir, hattâ çok gayret ederseniz Ergenekon’a bile bir şekilde bağlayabilirsiniz! Kim tutar sizi?!)
Gelelim Müslümanlık ile dil konusuna. Hem “öteki dünyada din yoktur. [Din] inançtan ve imandan ibaret değil; sosyolojik anlamda inancın yaşanan halidir” diyeceksiniz hem de bununla taban tabana ters bir çıkarsamayla bir toplumun (ve bireylerinin) en önemli bileşeni, dilin sosyo-kültürel evrimini ve yaşanmasını din ve inanç adına ille de Arap diline endeksleyeceksiniz! Yarım bilgi, yarım akıl ama çok kurnazlıkla (laik çevrelerden çok da kopmadan dinci çevrelere de “açılma” / “açılım yapma”; onların “laikçi” dediği çevrelerden ayrı olduğu mesajını verme; yeni bir Yiğit Bulut olma çabası) bu kadar saçmalık olur elbet.
Allah Arapça; tamam. Müslüman bireyler ille Arapça söyleyecekse o halde peygamber de demeyelim, namaz, oruç, abdest kelimelerini de kullanmayalım. Neden mi? Çünkü bunlar da aynen Hüda kelimesi gibi Farsça.
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Mehmet Akif, İstiklal Marşı’nda Hüda dedi diye dinden imandan çıkmadı herhalde! Diğer dillerden alınma kelimeler oluyor da bir tek Türkçe mi Müslümanlığa ters düşüyor! Bu bir sosyo-kültürel olaydır ve her birey yani Müslüman veya değil, dindar veya laik ister Allah der, ister Tanrı, ister Hakk, ister Hüda genelde din açısından da, özelde Müslümanlık açısından da zerrece fark etmez. Yeri gelir biri, yeri gelir öbürü kullanılır. Allah denirse laiklik; Tanrı denirse Müslümanlık elden gider kafası / söylemi tam da yobazlara uyar.
Kısacası bu tam gericilere özgü meleklerin cinsiyeti tartışmasına dalıp bilip bilmeden “laiklere din öğretmeye” kalkanların kestiği ahkâmların iler tutar tarafı, mantığa gelir, bilgiye direnir bir yanı yoktur.
Eh din bilgisi bağlamında dil bilgisi hakkında bu kadar “konferans” yeter herhalde. Sanırım konu açıklığa kavuşmuştur. Gelelim dilbilgisine. Yine yukarıdaki konu mankeni köşeciden verelim yanlış noktama örneklerimizi:
“Ve fakat; din eğitimi imanı [falan filan]”
Yine yanlış, yersiz bir noktalı virgül kullanımı. Önce yazdığın dilin dilbilgisi kurallarını öğren de ondan sonra laiklere dil üzerinden hareketle din dersi vermeye kalk. Otur, Türkçe dilbilgisi sıfır.
nzmgvnc@gmail.comBİZİM ANADOLU GazetesiNazım GÜVENÇ, 12 Şubat 2010