Doğu Türkistan'da Çin Katliamı!

Genel & Güncel Konular

Doğu Türkistan'da Çin Katliamı!

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Tem 06, 2009 19:00

Çin'de etnik çatışma

Uygur Türkleri ile Çinliler çatıştı: 156 ölü

Çin’in kuzeybatısındaki özerk bölgede yaşayan Uygur Türkleri, Çinliler’le bir arada çalıştıkları bir fabrikada çıkan kavgada 2 kişinin ölmesi üzerine isyan başlattı. Binlerce Uygurlu Çin’in baskıcı uygulamalarını protesto için sokağa döküldü. Çin ordusu çok sert müdahale etti. 156 kişi öldü, 1000’den fazla yaralı var. Olaylar Kaşgar’a da sıçradı

Dünya, İran ve Honduras’ın ardından şimdi de Uygur Türkleri’nin ayaklanmasına tanıklık ediyor. Komünist Çin yönetimi uzun yıllardan beri ülkenin kuzeybatısında yer alan Şincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Türk kökenli halka karşı sert müdahaleleri ile dünyanın tepkisini çekiyor, burada konuşlandırılan ciddi askeri güçle isyan hareketleri sert bir şekilde bastırılıyordu. Ancak önceki gün Çinli ve Uygurlu işçilerin bir arada çalıştıkları bir fabrikada çıkan kavga isyanın kıvılcımını ateşledi. Uygurlu işçilerin bir Çinli kadını taciz ettiği iddiasıyla Uygurlular’a saldıran Çinlilerle çıkan kavgada 2 Uygur Türk’ü hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı.

Sokağa çıkma yasağı

Çin Komünist Partisi’nin “Cinayetin faillerini bulacağız” açıklamasına rağmen hayatını kaybeden arkadaşlarının ölümünü protesto için sokaklara dökülen Uygurlular’a Çin güvenlik güçlerinin müdahalesi sert oldu. Ancak Çinli askerler göstericilerin üzerine kurşun yağdırdıkça sokağa inen Uygurlular’ın sayısı da arttı. 3 bin kişinin özerk bölgenin başkenti Urumçi’de katıldığı eylemlerde çıkan çatışmalarda en az 156 Uygurlu hayatını kaybetti, binden fazla kişinin de yaralandığı açıklandı. Başkentteki Çin kamu binaları ve resmi araçlar da ateşe verildi. Çin yönetimi olaylar sonrasında bölgede sokağa çıkma yasağı ilan etse de akşam saatlerinde protestoların bir başka Uygur kenti olan Kaşgar’a da yayıldığı bilgisi geldi.

İki kez devlet oldu yıkıldı

Yüzölçümü 1 milyon 660 bin kilometrekareyi geçen Şincan Uygur Özerk Bölgesi, Çin’in en büyük idari bölgesi. Patlak veren isyanlarla 1933 ve 1944-49 arasında bu bölgede kurulan “Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti” Çin ordusunun müdahalesiyle kısa ömürlü oldu. Nüfusu 21 milyonu geçen bölgede 10 milyon 960 bin Uygur, Moğol ve Hui yaşıyor.

Türkiye ve BM tepki gösterdi

Türk Dışişleri Bakanlığı: Olaylara sebebiyet veren sorumluların en kısa zamanda tespit edilmesini ve adaletin tecelli etmesini bekliyoruz. Çin Halk Cumhuriyeti’nde bu tür olayların ileride olmaması için gerekli tedbirlerin alınacağına inanıyoruz. Başta Sincan Uygur Özerk Bölgesi halkı olmak üzere tüm Çin halkına başsağlığı diliyoruz.

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon: Hükümetler sivil halkın hayatını ve güvenliğini korumak için azami özen göstermeli ve gerekli adımları atmalı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Türk hükümeti, Uygurlu kardeşlerimize saldırıların derhal durdurulması için vakit geçirmeksizin kararlı bir tutum sergilemeli, Çin hükümeti nezdinde girişimlerde bulunmalıdır.

BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu: Çin’den resmi bir açıklama bekliyoruz. Özgür dünyayı göreve çağırıyoruz.
Uygur Türkleri ayaklandı
Foto galeri için tıklayın

Çin: Olayın arkasında Rabiya Kader var!

ÇİN hükümeti olayların, Rabiya Kader’in başında bulunduğu Dünya Uygur Kongresi tarafından kışkırtıldığını öne sürdü. Dünya Uygur Kongresi, merkezi ABD’de bulunan ve Uygur Türkleri’nin insan haklarının geliştirilmesi için çalışan en büyük örgüt olarak biliniyor. Başında ise, “Ben bütün Uygurlular’ın annesiyim” diyen 62 yaşındaki Rabiya Kader bulunuyor. 1990’lı yıllarda kurduğu süpermarket zinciriyle Çin’in en zengin kadını olan ve Çin parlamentosuna giren Kader, 1999 yılında Çin yönetimi tarafından ayrılıkçı faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle tutuklanarak hapse atıldı. 2005 yılında uluslararası kamuoyunun baskısı nedeniyle serbest bırakılan Uygurlu kadın, hemen ABD’ye gitti ve o zamandan beri Washington’da kurduğu Dünya Uygur Kongresi’nin başkanlığını yürütüyor. Kader 2004 yılında Rafto Prize İnsan Hakları Ödülü’nü alırken 2006 yılında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Kader’in defalarca vize başvurusunda bulunmuş olmasına rağmen Türkiye’den vize alamaması Türkiye’de büyük tartışma konusu olmuştu.

“Türkiye’den vize bile alamıyorum” diyen Kader, Türkiye’nin Uygur Türkleri’nin mücadelesine daha fazla destek vermesi gerektiğini vurgulayan açıklamalarıyla biliniyor.

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim





Kaynak
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Tem 06, 2009 22:51

Doğu Türkistan'da KATLİAM

Tahrikle başladı
26 Haziran’da bir oyuncak fabrikasında çalışan Türk kızlara Çinlilerin sarkıntılık etmesiyle başlayan olaylarda 12 Uygur Türk’ü öldürülmüştü. Dün protesto yürüyüşünün faturası daha acı oldu.

Ölüm kustular!..
Yürüyüşü engellemek isteyen Çin polisi Türklerin üzerine ateş açtı. En az 156 kişi öldü, 828 kişi de yaralandı. Çin yönetiminin bölgede uyguladığı baskı ve sansür, sağlıklı haber alınmasını güçleştiriyor.

Doğu Türkistan’da Çin katliamı: 156 ölü
Kendilerine yönelik baskılara tepki gösteren ve şiddet olaylarını protesto eden Uygur Türkleri’nin üzerine polis ateş açtı. Urumçi sokakları kan gölüne döndü.

[img]http://www.haber3.com/images/gallery/8949/2.jpg[/img]

Çin yönetiminin Doğu Türkistan’daki baskılarını ve geçen hafta Türk işçilerine yönelik saldırıları protesto eden Uygur Türklerine açılan ateş sonucu çıkan olaylarda 156 kişi öldü. Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de, üniversite öğrencisi ve hocası ile gençlerden oluşan bir grup Uygur Türkü, Çin yönetiminin son dönemde giderek yoğunlaşan baskılarını ve şiddet olaylarını protesto için dün yürüyüşe geçti.

Sokaklar ceset dolu
Yürüyüşe engel olmak isteyen Çin polisinin göstericilere karşı şiddet kullanması üzerine kargaşa yaşandı. Çin polisi kendilerine direnen silahsız göstericiler üzerine ateş açınca ortalık bir anda kan gölüne döndü. Olaylar büyüyüp kısa sürede tüm şehre yayıldı. Resmi Şinhua haber ajansı; en az 156 kişinin öldüğü, 828 kişinin de yaralandığı olaylarda 261 motorlu araç ve 50’ye yakın dükkanın ateşe verildiğini belirtti. Urumçi polis müdürü Liu Yaohua ise sokaklardan 60 ceset toplandığını, diğerlerinin de hastanede öldüğünü duyurdu.

Sert güvenlik önlemi
Göstericileri dağıtmak için Çin polisinin kullandığı su panzerleri ve tanklarının altında protestocuların ezildiği açıklanırken sokaklardaki yangında da ölenlerin olduğu kaydedildi. Bölgedeki Çin yönetimi tarafından yapılan açıklamada ise “Şiddet olaylarının yurt dışındaki provokatörler tarafından kışkırtılan ve yurt içinde organize edilen, planlı ve örgütlü bir şiddet suçu olduğuna dair bulgular bulunduğu” iddia edildi.

[img]http://www.haber3.com/images/gallery/8949/15.jpg[/img]

Olaylar sansürlü
Bölge yöneticileri, 26 Haziran’da Guangdong eyaletindeki bir oyuncak fabrikasında Uygur Türkleri ve Çinli işçiler arasında meydana gelen ve on iki Uygur Türkü’nün öldüğü kavganın kaos yaratmak amacıyla kullanıldığını kaydetti. Çıkan olaylar sonrasında Çin yönetimi Doğu Türkistan’ın dünya ile haberleşme bağlantısını kesti. Haberler ise Çin yönetimince sansürlenerek dünyaya duyurulmaya çalışıldı.

Urumçi’de çıkan olayların ardından, protesto gösterileri bölgenin kuzey batısındaki Kaşgar kentine sıçradı.Sokaklarda Çin polisi şiddet kullanırken, eylemciler de caddelerdeki araçları devirip yakarak tepki gösterdi.

Fabrikada tahrik ettiler
26 Haziran’da Guangdong eyaletinin Shaoguan şehrinde bir oyuncak fabrikasında Han Çinlileri ile Doğu Türkistanlılar arasında olaylar yaşanmış, mecburi işçi olarak çalıştırılan Türk kızlara Çinlilerin sarkıntılık etmesi üzerine Uygur gençler olaya müdahale etmiş, bunun üzerine oyuncak fabrikasını basan binlerce Çinli, Doğu Türkistanlılara saldırmış olaylarda on iki Uygur Türkü ölürken çok sayıda kişi de yaralanmıştı.

Tümtürk: Binlerce Türk’ü katledecekler
Doğu Türkistan Dayanışma Derneği Başkanı Seyit Tümtürk, 3 Temmuz’da yaptığı yazılı açıklamada, Doğu Türkistanlılara uygulanan zulmü, insanlık dışı uygulamayı ve yaşanan katliamı nefretle kınadıklarını belirtmişti. Tümtürk, dünkü olaylardan sonra yaptığı açıklamada ise ölü sayısının açıklanandan çok daha yüksek olduğunu ve buna tepki olarak Kaşgar’da büyük bir miting düzenleneceğini söyledi. Tümtürk, “Son aldığımız bilgi 500’e yakın ölü olduğu doğrultusunda ama bunu teyit edemiyoruz. Çin haber kaynakları 140 diyor, bunu en az 4-5’le çarpabilirsiniz. Kaşgar’daki mitingde binlerce masum Türk katledilecek. Türkler haritadan silinmek üzere. Doğu Türkistan’da son 60 yıldır bir işgal var” dedi.

[img]http://www.haber3.com/images/gallery/8949/14.jpg[/img]

30 milyon Türk yaşıyor
Tacikistan, Afganistan, Pakistan kontrolündeki Keşmir ile komşu olan Doğu Türkistan, Çin’in Kuzeybatısında yeralıyor. Başkenti Urimçi. Resmi diller ise Uygurca ve Çince. 1 milyon 660 bin kilometre karelik yüzölçüme sahip Çin işgalindeki Doğu Türkistan’da 30 milyona yakın Uygur Türkü yaşıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 26 Haziran’da yaptığı Çin ziyaretinde Urumçi’yi de ziyaret etmiş, Uygur Türklerinin Çin ile Türkiye arasında diyalog ve barış için köprü olması temennisinde bulunmuştu.Gül, yaptığı açıklamada Pekin ile Ankara arasındaki ilişkilerin yüzde 90’ını ekonomik gelişmelerin, yüzde 10’luk oranının da siyasi yönde şekillendiğine dikkat çekmişti.

Türkiye ayağa kalktı
Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlılar ve bazı sivil toplum kuruluşlarına üye bir grup, Çin’deki katliamı protesto amacıyla Galatasaray’dan Taksim Meydanı’na yürüdü. Galatasaray Meydanı’nda toplanan grup, “BM Göreve”, “Çin’de Soykırıma Hayır” pankartları açarken, “Zulme Karşı Omuz Omuza”, “Uygur Türkleri Yalnız Değildir” gibi çeşitli sloganlar attı. Grup adına yapılan konuşmada, Doğu Türkistan’da bir zulmün yaşandığı ve devam ettiği kaydedilerek, bölgedeki Türklere yönelik Çin Devleti’in bir asimilasyon politikası sürdürdüğü dile getirildi. Açıklamada, yaşanan olaylarda Çin polisi tarafından kadın, erkek, küçük, büyük demeden rastgele ateş açıldığı ve çok sayıda Uygur Türkünün resmi kayıtların dışında da hayatını kaybettiği belirtildi. Grup daha sonra çeşitli sloganlarla Taksim Meydanı’na kadar yürüdü.

[img]http://www.haber3.com/images/gallery/8949/16.jpg[/img]

Bahçeli hükümeti göreve çağırdı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Doğu Türkistan’daki olaylarla ilgili olarak Türk hükümetinin saldırıların derhal durdurulması için vakit geçirmeden kararlı bir tutum sergilemesini, Çin hükümeti nezdinde gerekli girişimlerde bulunmasını ve uluslararası camianın harekete geçmesi için adım atmasını” istedi. Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, “Çin’in, Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de soydaşların maruz kaldığı saldırı ve katliamların Türk Milletini derin bir kedere ve endişeye sevk ettiğine” vurgu yaptı ve “Saldırıların Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bölgeye yaptığı ziyaretin hemen sonrasında meydana gelmesi düşündürücü ve esef vericidir. Hükümet, uluslararası camianın bu konuda harekete geçmesi için de gereken adımları bir an önce atmalıdır” dedi.


Kaynak
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

İletigönderen İlteriş » Pzt Tem 06, 2009 23:22

Biz cok kisiydik oralarda, cogumuz buralara goctuk, oralar gucsuz ve zayif halde kaldi.

Mukaddes Ötüken ormanının milleti, gittin! Doğuya giden, gittin! Batıya giden, gittin! Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın nehir gibi koştu. Kemiğin dağ gibi yattı. Beylik erkek evlâdını kul kıldın. Hanımlık kız evlâdını cariye kıldın.

Orhun Abideleri

Ama simdi yeni seyler soylemek lazim. Yaniyor yuregimiz, Turk'e yine soykirim yapiliyor!

Sevgili bas yengemiz aglamasinlar! Olenler Musluman ama Turk! Bu kucuk farklilik kendilerini ve Bop'abakan kocalarini teselli etmeye yetecektir!

50 yil sonra aramizdan bazi "ozur"luler cikip, "Uygur Turkleri adina Cin Halkindan ozur diliyoruz' diye kampanya baslatacaklardir, hic supheniz olmasin.

Turkiye, Cin'le masaya oturmali ve Cin'in toprak butunlugu guvencesi karsiliginda, Cin'in asimilasyon ve baski politikalarindan vazgecmesini saglamalidir. Hatta Birkac milyon Uygur Turku'nu Turkiye'de barindirmalidir.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

Dünyanın görmediği 'Tibet'

İletigönderen Pınar » Sal Tem 07, 2009 7:52

Çin'in Tibet'e yönelik baskısı tüm dünyanın gündemindeki yerini alırken, Pekin'in Uygurlara uyguladığı çok daha büyük baskı ve asimilasyon politikası nedense uluslararası toplumun gözünden kaçıyor! Pazar gününden beri meydana gelen olaylarda yüzlerce insanın hayatını kaybetmesi ve yaşananların temelinde de Müslüman Uygurlara yönelik büyük baskı ve zulüm yer alıyor.




Çin'in batısındaki Sincan bölgesinde çıkan ve en az 156 kişinin öldüğü olaylarla gündeme gelen Müslüman Uygur Türkleri'nin Pekin ile yaşadığı ihtilafın uzun bir geçmişi var.

Müslüman olan Uygurlar, Sincan bölgesindeki nüfusun yüzde 45'ini oluşturuyor. Nüfusun yüzde 40'ını Han Çinlileri oluşturuyor.
Uygurlar kendilerini kültürel ve etnik olarak diğer Orta Asya milletlerine yakın görüyorlar. Bölgenin ekonomisi asırlardır tarım ve ticaret etrafında döndü. İpek Yolu boyunca sıralanan Kaşgar gibi kentler merkezler olarak gelişti.

20. yüzyılın ilk bölümünde Uygurlar, kısa bir süre bağımsızlık ilan ettiler. Bölge 1949'da tamamen komünist Çin'in kontrolü altına girdi. Resmi olarak Sincan, Çin tarafından özerk bir bölge olarak tarif ediliyor, tıpkı Çin'in güneyindeki Tibet gibi.
Pekin yönetimi, ayrılıkçı Uygun militanlarının bombalama, sabotaj, sosyal huzursuzluk gibi yöntemlerle bağımsız bir devlet kurmak amacıyla şiddet kampanyası yürüttüğünü öne sürüyor.

ABD'deki 11 Eylül saldırılarından itibaren, Uygurlara baskıyı artırmak için Çin'e yeni bir malzeme daha çıktı. Pekin, artarak Uygurları Kaide destekçileri olarak lanse etmeye başladı. Uygurların komşu Afganistan'tan İslamcı militanlardan eğitim aldığını ve beyinlerinin yıkandığını iddia etti. Ancak Pekin yönetimi, bu iddialarını doğrulayacak somut bir kanıt ortaya koyamadı.
Afganistan işgalinin ertesinde 20'den fazla Uygur ABD ordusu tarafından yakalandı. Altı yıl Guantanamo'da hapis tutulan uygurlar hiçbir suç yöneltil(e)meden serbest bırakıldılar. Arnavutluk 2006'de altı Uygur'u kabul etti. Dördü bu yıl haziran ayında Bermuda'ya gönderilirken, diğer üç Uygur'u da Pasifik ada ülkesi Palau kabul etti.

Uygurların dini, ticari ve kültürel faaliyetleri Pekin yönetimi tarafından gitgide daha da baskı altına alınarak sınırlandı. Çin 1990'lardaki sokak gösterilerinin ardından ve Pekin Olimpiyatları öncesinde Uygurlar üzerindeki baskısını daha da şiddetlendirdi.

Geçen on yılda çok sayıda önde gelen Uygur hapsedildi ya da terörizmle suçlanmalarının ardından başka ülkelere iltica etmek zorunda kaldı.

Çin, bölgedeki baskısını her geçen gün artırırken, bölgedeki Uygur nüfusu toplu göçlerle seyreltmeye çalıştı. Yoğun asimilasyon politikaları kapsamında, Pekin bölgeye akın akın ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Han Çinlilerini göç ettirdi.
Kesin olmayan rakamlara göre her gün Sincan’a 1000 Han Çinli’nin yerleştiğinden bahsediliyor. Bir zamanlar nüfusun yüzde 93'ü Uygur iken bugün ancak yüzde 47’sini Uygurlar oluşturuyor.

Avrupa Doğu Türkistan Birliği adlı sürgünler derneği, Uygur kadınların zorla kısırlaştırıldığını rapor ediyor. Uluslararası Af Örgütü'ne göre (Amnesty Internationa) dini ibadetlerler sabote ediliyor, camiler keyfi olarak kapatılıyor, dini bayramlar yasaklanıyor, Uygur dili okullarda okutulmuyor.

Bölgede yerel ve yabancı gazetecilerin faaliyetleri Çin tarafından sıkı gözlem altında tutuluyor ve bölgede bağımsız haber kaynağı yok denecek kadar az.

Son olaylarda da Pekin yönetiminin sansürü işledi. Yüzlerce kişinin öldüğü söylenen olaylarla ilgili olarak Çin devlet televizyonuna yalnızca araba deviren ve yıkan, polise taş atana kalabalıklar, müdahale etmeyen 'insaflı' güvenlik güçleri, 'asayiş berkemal' görüntüleri ve dehşete düşmüş Han Çinlileri yansıdı.

RABİA KADER KİMDİR?
Pekin yönetiminin eylemlerin arkasında olduğunu iddia ettiği Rabia Kader ise Uygur asıllı başarılı bir iş kadını ve aktivist. Sincan'da başarılı bir iş hayatı sürdürürken 1999'da ABD delegeleriyle görüştüğü için, ulusal ayrımcı hareketle bağlantısı olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Hapis yattıktan sonra Washington’a gitti ve burada sürgün hayatı yaşamaya başladı.

Tutuklanmadan önce Uygur kadınlarının kendi işlerini kurmayı destekleyen bir yardım kampanyasında çalışıyordu. Aynı zamanda ülkenin en zengin kadını olarak biliniyordu. İnsan hakları konusunda ülkenin önemli isimlerinden biri olan Kader 2004 yılında Rafto Prize İnsan Hakları ödülünü alırken 2006 yılında Nobel Barış ödülüne aday gösterildi. 2006 yılında Dünya Uygur Konferansı’nda başkan oldu.

[img]http://img527.imageshack.us/img527/1563/gazeteportsmallsi9.gif[/img]
Halk tarafından devlete "Sen bana hizmet etmek için varsın, bunun ötesinde senin bir anlamın yok" dendiğinde herşey yoluna girecektir...

(Osman Pamukoğlu)
Kullanıcı küçük betizi
Pınar
Üye
Üye
 
İletiler: 1380
Kayıt: Çrş Haz 06, 2007 7:47

İletigönderen Ram » Sal Tem 07, 2009 8:15

Dün Barış ADIBELLİ'yi dinledim. Gayet oturaklı bir şekilde meseleyi özetledi, biraz da karamsardı.

Uygur'un bu durumdan kurtulması için Türkiye gereklidir. Türkiye bırakın Uygurları, dost Pakistan'ı, yanı başında haykıran özümüz Türkmenleri, kardeş Azerbaycan'ı, yavru vatan Kıbrıs'ı umursamaz durumda, kendi kendini yemektedir. Bu durumda bu sorun çok uzun süre çözülmeyecektir.

Çözüm için Türkiye'nin Birleşik Devletler güdümünden kurtulması, Amerikan Turanı'na hizmet edenleri engellemesi ya da mümkünse kendine çekmesi (örneğin Rabia Kader'e vize verilebilir, Birleşik Devletler himâyesinden kurtarılabilir), El-kaide'ye mensup Uygurları dışlaması ve Çin ile (GöktürkMehmet'in değindiği şekilde) anlaşması gerekir. Bu çözüm yolu şu an için imkânsız görülebilir; zira bu çözüm izlencesi (stratejisi) yalnızca Uygur meselesini değil birçok sorunsalı kökünden çözebilecek gücü içinde barındırır.

Yalnızca tam bağımsızlık Türkiye'yi kurtarır ve Türkiye'nin dünyada önemli bir güç olmasına bir yol açabilir.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Doğu Türkistan'da Çin Katliamı: 156 ölü

İletigönderen Türk-Kan » Sal Tem 07, 2009 10:46

Pakistan ve Iran'in ardindan Dogu Türkistan'da patlak veren olaylarin zamanlamasi takdire sayandir. Olaylarin Gül'ün Cin gezisinin hemen ardindan ve Obama'nin Rusya gezisi sirasinda meydana gelmesi ve iki hafta evvel Kerkük'te katledilen Türkmenleri agizlarina almayan MHP, BBP, BM'in gösterdikleri tepki de ayrica ilginctir.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Tem 07, 2009 11:45

Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Doğu Türkistan'da Çin Katliamı: 156 ölü

İletigönderen Türk-Kan » Sal Tem 07, 2009 15:11

ÇİN hükümeti yazdı:Çin: Olayın arkasında Rabiya Kader var!

ÇİN hükümeti olayların, Rabiya Kader’in başında bulunduğu Dünya Uygur Kongresi tarafından kışkırtıldığını öne sürdü. Dünya Uygur Kongresi, merkezi ABD’de bulunan ve Uygur Türkleri’nin insan haklarının geliştirilmesi için çalışan en büyük örgüt olarak biliniyor.


Dünya Uygur Kongresi'nin 'NED ve digerleri' ile gayet samimi oldugunu gözlemliyoruz:
Resim

30.05.2004 / Washington

President of NED and assistans Mrs. Melissa Birchard and Louisa Greve had a meeting with delegetes of WUC (World Uyghur Congress). Mr. Erkin Alptekin, Mehmet Tohti, Alim Seytof, Nuri Türkel, Seyit Tümtürk joined the meeting.




Mayis 2009'da düzenlenen, iki gün süren konferansin programi:


East Turkestan: 60 Years under the People’s Republic of China

Past, Present and Future

18 – 19 May 2009

Washington DC, USA


- Programme -

Monday 18 May

10.30 Registration: National Endowment for Democracy
11.00 – 12.00 Introduction / Opening Session

Opening statements

Rebiya Kadeer, President, World Uyghur Congress (WUC)
Marino Busdachin, General Secretary, UNPO
Carl Gershman, President, National Endowment for Democracy (NED)
Mr. Hans Hogrefe (Director of the Tom Lantos Human Rights Commission)

12.00 – 13.30 Panel I -- “The War on Terror; persecution, stigmatization and preventive strike”

Panelists:

Moderator: Mr. Alim Seytoff (General Secretary, Uyghur American Association)
Ms. Sarah McKune (Human Rights in China)
Dr. Sophie Richardson (Advocacy Director Asia Division, Human Rights Watch)
Mr. T. Kumar (Advocacy Director Asia & Pacific, Amnesty International USA)

Q & A Round

13.30 – 14.30 Lunch

14.30 – 16.00 Panel II -- “Religious Freedom; constitutional right in vain?”

Provisional Panelists:

Moderator: Henryk Szadziewski (Office Manager, Uyghur Human Rights Project)
Ms. Kara Abramson (Advocacy Director, Congressional-Executive Comm’ on China)
Ms. Louisa Coan Greve (Director of East Asia, National Endowment for Democracy)
Ms. Amy Reger (Principal Researcher, Uyghur Human Rights Project)

Q & A Round

6.00 – 16.15 Break

16.15 – 17.45 Panel III -- “Meaningful Autonomy & Politics of Demography; economic, social and cultural challenges”

Provisional Panelists:

Moderator: Ms. Louisa Coan Greve (Director of East Asia National Endowment for Democracy)
Mr. Ulrich Delius (Director Asia, Society for Threatened Peoples)
Mr. Joshua Cooper (Hawaii Institute for Human Rights)
Senator Marco Perduca (Italian Senator)


Q & A Round

Tuesday 19 May

08.30 – 10.30 Panel I -- “The War on Terror; persecution, stigmatization and preventive strike”

Round table discussion on future policy

10.30 – 10.45 Break

10.45 – 12.45 Panel II -- “Religious Freedom; constitutional right in vain?”

Round table discussion on future policy

12.45 – 13.45 Lunch

13.45 – 16.00 Panel III -- “Meaningful Autonomy & Politics of Demography; economic, social and cultural challenges”

Round table discussion on future policy


http://www.uyghurcongress.org/En/events ... -214936608
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen Ram » Sal Tem 07, 2009 15:50

ART'de bir Uygur konuşuyor. Türkiye'yi "tam bağımsız" olarak tanımlıyor, öyle sanıyor. "Türkiye mazlumlara yardım etmeli" diyor. Bilmiyor ki tam bağımsız olamadığımız için yardım edemiyoruz.


10 Haziran'da Amerikan Kongresi'nde de konuştu Rabia Kadir.

Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen lozan 2005 » Sal Tem 07, 2009 15:53

Dikkatinizi çekerim, dışı kara içi beyaz Obama'nın başkan olmasından sonra Pakistan'da bombalar patlıyor, Afganistan'a operasyon başlıyor, İran'da seçim sonuçlarına itiraz bahanesiyle sözüm ona yenilikçiler ortalığı karıştırıyor, Dış ticarette dolardan vazgeçeceğini açıklamak üzere olan Çin'in Sincian, Uygur özerk bölgesinde olaylar çıkıyor, neden dersiniz ?
Yikilsin Agalik
Yasasin Cumhuriyet
Kullanıcı küçük betizi
lozan 2005
Üye
Üye
 
İletiler: 716
Kayıt: Cmt Kas 01, 2008 1:58

İletigönderen İlteriş » Çrş Tem 08, 2009 3:37

Olaylari Amerika filan cikarmiyor arkadaslar. Amerika Cin ile isbirligi yapip, Cin'e karsi direnis orgutlemek icin komsu ulke kamplarinda egitim almaya giden Uygur Turklerini tutuklayip Guantanamo'ya atiyor! Sizce o kadar Afganli, Pestun vs varken 22 tane Uygur'u yakalamasi ve bunlari Cin'li ajanlarin sorgulamasina izin vermesi ne anlama geliyor?

ABD ile Cin'i dusman gormek, dunya konjonkturunu hic okuyamiyor olmak demektir. ABD ile Cin, mutualist yasayan organizmalar gibi birbirine bagimli iki devlettir. ABD, Cin'in istihdam sorununu cozmekte ve butun urunlerini de ucuz Cin ve Uygur iscilerini kullanarak (ki Uygur iscileri zorla calistirilmaktadirlar) sifir maliyetle uretmektedir, dunya piyasasinda karina kar katmaktadir.

Cin'in Uygurlara saldirmasi bir tesaduf degildir, BIR KATLIAMDIR, BIR SOYKIRIMDIR.

Bunu sadece amerika yaptirdi demek, Turk oldugu icin horlanan, kadinlarina tecavuz edilen, erkekleri 20 sine geldiginde kafasina sikilan Uygur Turk Toplumunun acilarini kucumsemek ve onlara yonelik bir saygisizliktir.

Amerika, Cin askerlerine emretti de mi, Cin askerleri Uygur gostericilerin uzerine rastgele ates acti? Cin'li isciler, ABD'nin emriyle mi Uygur kizlarina sarkintilik yapiyorlar? Cin Hukumeti, ABD'nin emriyle mi Cinli erkeklerin, tek cocuk politikasinin sonucu olan, azalan kadin nufusundan dogan es bulamama sikintilarini gidermek icin Uygur kizlarini koylerinden alip Cin bolgelerinde evlilige ve seks koleligine zorluyorlar!

Buradaki kardesleri bile kendilerini ancak bu kadar dusunuyorken, Allah gercekten Uygur kardeslerimize yardim etsin!

Bir Turk atasozu vardir (Eminim Uygurlarda cok benzeri vardir, cunku Uygur lehcesi, Anadolu Turkcesine en yakin Orta Asya lehcesidir);

"DENIZE DUSEN YILANA SARILIR"

Uygurlar ne yapsin?

Silah yok! Cephane yok! Nufus yok! Arkalarinda Turkiye yok! Ozerklikleri var ama saygi duyulmuyor! Dusmanlari 1,5 milyarlik bir yonetim ve UYGURLARI YOK ETMEYE CALISTIKLARI HER HALLERINDEN BELLI! Uygurlar ne yapsin?

Onlar bilmiyorlar mi ABD'nin yilan oldugunu saniyorsunuz?

Dunyadaki her ulkenin destegine ihtiyaclari var. CARESIZLER CARESIZ! ANLIYOR MUSUNUZ?
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen LostDreamer » Çrş Tem 08, 2009 3:44

nedense bu olaylar başlamadan bir hafta önce Abdullah Gül Çin'deydi.. bunu da bir dipnot olarak belirteyim.
Kullanıcı küçük betizi
LostDreamer
Üye
Üye
 
İletiler: 17
Kayıt: Prş Mar 15, 2007 3:45

İletigönderen İlteriş » Çrş Tem 08, 2009 3:53

Ram yazdı:Çözüm için Türkiye'nin Birleşik Devletler güdümünden kurtulması, Amerikan Turanı'na hizmet edenleri engellemesi ya da mümkünse kendine çekmesi (örneğin Rabia Kader'e vize verilebilir, Birleşik Devletler himâyesinden kurtarılabilir), El-kaide'ye mensup Uygurları dışlaması ve Çin ile (GöktürkMehmet'in değindiği şekilde) anlaşması gerekir. Bu çözüm yolu şu an için imkânsız görülebilir; zira bu çözüm izlencesi (stratejisi) yalnızca Uygur meselesini değil birçok sorunsalı kökünden çözebilecek gücü içinde barındırır.


Burayi biraz acalim derim. Bence Uygur meselesinin yaninda cozulecek sorun, Turkiye'nin Guneydogu sorunudur. Dogrudan soyliyeyim! Dunyanin insanina sahip cikan Turkiye, Uygur Turklerini de Guneydogu'ya yerlestirirse, hem Kurt kardeslerimizle daha iyi kaynasmis ve birlikte yasamis oluruz, hem de bolgenin anormal nufus politikasiyla dengesizlesen demografisi normallesir. Tabii RAM, sen daha baska bir faydayi kastediyorsan bilemem, onu da paylasmani dilerim. Bu arada VOA videosu cok bilgilendirici bir paylasim, tesekkur ederim.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen İlteriş » Çrş Tem 08, 2009 4:44

DOGU TURKISTAN HABER MERKEZI yazdı:Çin'in 5 Temmuz Katliamı ve Türkiye Kamuoyundan Taleplerimiz

Mehmet Emin BATUR
Gazeteci-Yazar
07.07.2009

Ezeli ve ebedi Türk yurdu olan Doğu Türkistan 1949 yılından beri Çin işgali altında bulunuyor. Çinliler atalarının vasiyetlerine uyarak Doğu Türkistan'ı işgal etikten sonra 60 yıldır gizli ve aleni soy kırımlarla, yürüttükleri asimilasyon politikalarıyla, Doğu Türkistan'a sürekli olarak Çinli göçmen getirerek yerleştirme uygulamaları ve ekonomik sömürü yolu ile Doğu Türkistan'ı tamamen yutup yok etmek istemektedirler.

Haziran ayı içerisinde Divan-ı lügat-it Türk'ün müellifi olan Kaşgarlı Mahmut'un memleketi Kaşgar'ı çok katlı binalar yaparak Çinli göçmen getirip yerleştirebilmek maksadıyla dozerlerle yıkarak yerle bir etmeye başlamış olması Çinlilerin tam anlamı ile Türk-İslam medeniyeti düşmanı olduğunun açık bir göstergesidir.

Çinli işgalcilerin Doğu Türkistan Türklerine yönelik olarak uygulaya geldikleri soykırım, sürgün, sömürü, ırki aşağılama, dini ve kültürel özgürlüklerin gasp edilmesi gibi insanlık dışı baskı ve yıldırma girişimlerine karşı Doğu Türkistan Türkleri de yarım asırdır bütün güçleri ile direnmekte, karşı koymakta, var olma ve bağımsızlıklarını tekrar elde etme mücadelelerini sürdürmektedirler.

Çinlilerin son yıllarda iş gücü fazlasını başka memleketlere yönlendirme adını verdikleri insanlık dışı zorbalıklarından biri de yoksul Türk çiftçilerinin özellikle de kız çocuklarını Çin'in içeri bölgelerine tehditle ve zor kullanarak sözde çalışmaya götürme uygulamalarıdır. Bunun sonucunda yüz binlerce Türk kızlarının Çin'in kalabalık nüfusu içerisinde heder olup gitmekte olduğu ile ilgili haberler alıyoruz.

26 Haziran 2009 günü Çin'deki Guang Dong eyaletinin Şaoguan şehrinde Doğu Türkistanlı gençlerin ve kızlarında köle gibi çalıştırıldıkları bir oyuncak fabrikasında, daha önceden planlanmış olduğu anlaşılan bir şekilde Doğu Türkistanlı işçilerin kaldıkları yatakhanelere vahşice saldıran binlerce Çinli iki Uygur Türk'ünü katletmişler, yüzlercesini de yaralamışlardır.

Çin'in Guang Dong eyaletinin Şaoguan şehrinde Uygur Türklerine karşı uygulanan vahşi saldırıları Protesto etmek ve öldürülen Uygur Türklerinin katillerinin bir an önce ortaya çıkartılması istemi ile 05.06.2009 Pazar günü Ürümçi'de Üniversite öğrencileri bir protesto eylemi yapmışlardır. Kalabalığın üzerine Çin Polis ve askerlerinin yaylım ateşi açması sonucunda da ilk belirlemelere göre 140'ın üzerinde kişi hayatını kaybetmiştir. Bu rakamlar kesinlikle doğru rakamlar olmayıp, asıl rakamların 500'ün üzerinde olduğu yolunda haberler almaktayız. Türkiye ve dünya medyası sadece İşgalci Çin devletinin verdiği rakamları tekrar etmekle yetinmektedir. Doğu Türkistan'dan alınan son bilgilere göre olayın başka vilayetlere de sıçramakta olması söz konusudur. Bundan korkan işgalci Çin hükümeti Ürümçi'de olağan üstü hal ilan etmiş bulunuyor. Bu günlerde olduğu gibi Doğu Türkistan'da yüzlerce, binlerce Türk'ün katledilmesi hadisesi ne ilktir, ne de son olacaktır. Çünkü 1949 yılından bu yana işgal altında olmayı asla kabul etmeyen Doğu Türkistan Türkleri büyüklü küçüklü olmak üzere 1000'e yakın milli ayaklanma gerçekleştirmişler ve her defasında çok kanlı şekilde bastırılmalarına rağmen asla bağımsızlık fikrinden vazgeçmemişlerdir. Çin işgali ve Çin zulmü devam ettikçe de Doğu Türkistan Türklerinin yüreğindeki özgürlük ateşi asla sönmeyecektir.

1- Bize göre, İlk olarak Şaoguan olayının Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanının Çin'de resmi bir ziyaret için bulunduğu bir sırada meydana gelmiş olmasının anlamı, Çin ile Türkiye arasında yapıldığı söylenen terörle mücadele anlaşmasının Çinlileri cesaretlendirmiş olması ihtimalidir. Oysaki Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı için mücadele eden Doğu Türkistan Türklerinin hemen hepsi Çin için birer teröristtir ve bu teröristlerden Türkiye'de binlerce vardır. Peki, Türkiye'nin Çin'de kaç teröristi vardır?

2- Cumhurbaşkanı Gül'ü neden adeta ortaçağ dönemini yaşamaya mahkûm ettikleri Doğu Türkistan'ın Kaşgar, Hoten veya Gulca vilayetlerine değil de, devamlı Çinli göçmen getirip yerleştirilmesi sonucunda Çinli nüfusun neredeyse % 90 civarına ulaştığı ve işgalci Çin devletinin kendi nüfusuna hizmet etmek amacı ile her türlü mamurlaşmayı sağlamaya çalıştığı Ürümçi'ye götürmüşlerdir?

3- Doğu Türkistan Türklerinin, katliama uğrayacaklarını kesin olarak bildikleri halde ortaya koydukları son demokratik eylemleri, deyim yerindeyse "Dağın fare doğurmuş" olduğunu görerek bunca yıldır boş yere beklemişiz. Artık daha fazla sabretmeye ve beklemeye gerek kalmadı düşüncesine kapılmış olmaları olabilir.

4-Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst organı olan TBMM, Çin işgalcilerinin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Çin'e yaptığı ziyareti kendisinin çirkin ve insanlık dışı emellerine ulaşabilmek için fırsata dönüştürmek istemesine asla izin vermemeli, Türkiye'deki Çin elçiliği vasıtası ile Çin'e ciddi bir uyarıda bulunmalıdır.

Çin, Doğu Türkistan'daki insanlık dışı katliam, sürgün, ırki aşağılama ve asimilasyon gibi uygulamalarını derhal durdurmadığı takdirde Çin mallarının Türkiye'ye girişine asla izin verilmeyeceği konusunda uyarılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk dünyasının en köklü devlet geleneğine sahip Türk devleti olması sebebiyle Kaşgar'ın yok edilmekte olmasının derhal durdurulmasını istemelidir.

5-Gerek Çin'in katil işçileri tarafından olsun ve gerekse de işgalci Çin devleti eli ile olsun Doğu Türkistan Türklerine yöneltilen her türlü kanlı saldırıların kayıtsız, şartsız derhal sona erdirilmemesi durumunda Çin ile olan bütün ilişkilerin süresiz olarak askıya alınacağı bildirilmelidir.

Görülecektir ki, Türkiye-Çin arasında tek taraflı fedakârlıklarla 'devede kulak' misali sürdürülen ticaretin durdurulmasından ve 'terörle müşterek mücadele' sözleşmesinin askıya alınmasından dolayı kayba uğrayan taraf sadece ve sadece Çin olacaktır.

6-Doğu Türkistan Davasını Uluslararası Platformlara Taşımak mecburiyetinde olan tek devletin Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğu düşüncesi ile bu hususta ciddi ve sonuç getirici adımlar atılmasını istiyor ve bekliyoruz.

Doğu Türkistan Türkleri olarak Türk milletine her zaman yaptığımız şu çağrımızı bir defa daha tekrar ediyoruz: Hükümetler gelip geçicidir ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti ebediyen yaşayacaktır. Türk milleti dünyanın hangi ücra köşesinde hangi şartlarda yaşıyor olursa olsun kan, can, din, dil, örf-adet, gelenek ve görenekleri ile kardeştirler. Bu sözde değil özde kardeşlik sonsuza kadar devam etsin istiyoruz. Bu sebeple bu güne kadar Doğu Türkistan Türkleri olarak Türkiye Türklerine hep güvendik. Hükümetlerden beklediğimizi bulamadığımız dönemlerde Türk Halkının bizlere olan yaklaşımı bizler için teselli ve ümit kaynağı oldu.

Şu anda Doğu Türkistan'daki Türkler çok zor ve tehlikeli bir dönemin içinde bulunuyorlar. Türkiye Türkleri olarak hükümetin ve yüce meclisin Doğu Türkistan konusunda Çin'e karşı gerekli siyasi, ekonomik ve diplomatik girişimlerde bulunması için oylarınızla seçtiğiniz bütün parlamenterlere çok ciddi biçimde siyasi baskı uygulamanızı Türklük, İslamiyet ve insanlık adına bir defa daha talep ediyoruz!

Bütün Gelişmeler: http://www.hurgokbayrak.com


Kaynak
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen İlteriş » Çrş Tem 08, 2009 5:03

Degerli dostlar,

Asagida alintiladigim satirlari okursaniz, dunyanin gelmis gecmis en fasist rejiminin uygulamalarini goreceksiniz. Mutlaka okuyun ve her isin altinda Amerika aramayi bir kenara birakin. Amerika cokmekte olan bir imparatorluktur. Turkiye'de dahi, Amerika destekcileri gorup gorebilecekleri son iktidarlarini yasamakta, secimle tarihin coplugune gomulecekleri gunu dehset icinde beklemektedirler.

Allah'in belasi ABD'yi ve politikalarini, bir baska tartismaya birakip, Dogu Turkistanli kardeslerimizin acilarini paylasiniz lutfen.

Iste, herseyi ozetleyen o yazi:

Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi yazdı:ETIC'in Beyanatı:
Guang Dong da ki Uygur-Çinli Çatışmasının Baş Sorumlusu Çin Hâkimiyetidir

Çin İnternet sitelerinin verdikleri haberlere göre, 26.06.2009 günü Çin�deki Guang Dong eyaletinin Şao Güan şehrindeki bir oyuncak fabrikasında, Çinli işçilerle Doğu Türkistan�dan bu fabrikaya zorbalıkla getirilen Uygur işçiler arasında geniş çapı kanlı çatışmalar meydana geldi.

Her ne kadar söz konusu çatışmada şimdiye kadar ölen ya da yaralananların gerçek sayısı hakkında kesin bir rakam bulunmuyorsa da, Şao Güan yerel hükümetinin durum hakkındaki raporunda belirtildiğine göre, toplam olarak 4 saat boyunca devam eden bu olaylarda 120 kişi yaralanmıştır. Bu yaralılardan 81 kişisi Uygur, geriye kalan 39 kişi ise Çinlidir. Bu olayda 2 Uygur�da hayatını kaybetmiştir.

Fakat dış ülkelerdeki bazı haber vasıtalarında belirtildiğine göre, olayda ölenlerin sayısı 18 kişi olup, bunların 12 kişisi Uygur, 6 kişi de Çinlidir. Bazı haberlerden anlaşıldığına göre çatışmayı önce Çinli işçiler başlatmış ve fabrikadaki Çinli işçilerden 200- 300 kişi kadarı ellerinde sopalarla Uygur işçilerin yatak binasına saldırmışlardır. Uygur işçiler de kendilerini korumak için sopalarla karşılık vermişlerdir.

Çin internet sitelerindeki haberlerden anlaşıldığına göre, çatışmanın başladığı ilk saatlerde fabrikanın güvenlik görevlileri ve polisler olaya müdahale etmeyip seyirci kalmışlardır. Birkaç kardeşinin Çinli işçiler tarafından dövülerek öldürüldüğünü gören Uygur işçiler, kendilerini müdafaa etmek için karşı saldırıya geçer geçmez polisler çatışmaya müdahale etmişlerir.

Olaydan sonra polis birimleri fabrikadaki 600 Uygur işçiyi başka yerlere nakletmişlerdir. Temizlik işçileri olay mahallindeki kan izlerini 2 saatlik bir sürede temizlemişlerdir.

Olay sonrasında merkezi hükümetin emniyet ve toplum güvenliği işleri sorumluları Cu Yungkang, Ming Jiyen ju gibi kişiler yerel hükümeti yönlendirerek, olayın yayılmasının önlenmesi için tedbir alınmasını istemişlerdir.

Bize göre bu olay kesinlikle tesadüfen ortaya çıkmamıştır. Onun belgeli siyasi arka görünüşü bulunmaktadır. Bu, Çin hâkimiyetinin Doğu Türkistan�da 2003 yılından bu yana yürütmekte olduğu �İşgücü fazlasını başka memleketlere yönlendirme� maskesi altında zoraki olarak yurtlarından kopartılarak Çin�in içeri eyaletlerine çalışmaya gönderilen Uygurların isyan ve feryatlarıdır!

Bu çatışmaların ortaya çıkmasının baş sorulusu ise, Uygur gençlerini(erkek ve kız) içeri eyaletlerdeki Çinli patronlara köle olarak teslim eden ve onları ağır derecede aşağılanmalara ve sömürülere mahkûm eden Çin hâkimiyetinin ta kendisidir..!

Çin hâkimiyeti Uygur halkının gelecekteki istikbali sayılan gençleri çok büyük bir Çin girdabı içerisinde asimile ederek yok etmek maksadıyla 2003 yılından itibaren sözde �İşgücü fazlasını başka memleketlere çalışmaya yönlendirmek� maskesi altında Uygur kız ve erkeklerini Çin�in içeri bölgelerine büyük çaplı olarak göndere gelmekteydiler.

Uluslar arası insan hakları teşkilatları Çin hâkimiyetinin Uygur kız ve erkeklerini içeri eyaletlere mecburi olarak çalışmaya gönderme politikasını ise, Uygurlara yöneltilen ırki temizlik hareketinin mühim bir parçası olarak görüp, Çin hâkimiyetini bu tür gayri insani eylemlerden vazgeçmeye çağıra gelmektedir.

Fakat Çin hâkimiyeti uluslar arası toplumun bu kadar kınamasına ve Uygurların çok büyük tepkilerini bile dikkate almaksızın, içeri eyaletlere sürgün edilmekte olan Uygur kızlarının sayılarını her geçen gün daha da arttırmaktadır.

Merkezimizin edindiği malumatlara göre günümüzde Çin�in içeri eyaletlerinde mecburi olarak çalıştırılmakta olan Uygur kız ve erkeklerinin sayıları tahmini olarak 500 binin üzerindedir. Çin basınında bu konuda yayımlanan bazı malumatlar da onların bu tahminlerinin temelde doğru olduğunu, hatta gerçek sayının bunun da üzerinde olduğunu ispatlamaktadır.

Uygurları Çin�in içeri eyaletlerine sürgün etme hareketi Çin merkezi hükümeti tarafından doğrudan başlatılmıştı. 2003 yılının Mart ayında Pekin�de yapılan Çin komünist partisinin 16. dönem temsilciler kurultayından sonra Çin hâkimiyeti Doğu Türkistan�da, �Güney bölgelerdeki işgücü fazlasını başka memleketlere giderek çalışmaya yönlendirme hizmetini 10. beş yıllık plânın önemli muhtevası haline getirmek gerekir� şeklinde ortaya koymuştu.

Merkezin bu çağrısına istinaden 2003 yılının ortalarından itibaren Doğu Türkistan�daki her dereceden emek ve halk işleri daireleri genel seferberlik başlatarak, Uygurların yoğun olarak yerleşik bulundukları Kaşgar, Artuş ve Hoten bölgelerindeki Uygur çiftçilerini, özellikle de Uygur kız ve erkeklerini Çin�in içeri eyaletlerine zorbalıkla nakletmektedir.

Çin�in önderlerinden Hu Jintao, Ju Rong Ji, Wen Jibao gibiler de bu dönemlerde Doğu Türkistan�ı ziyaret ettiklerinde şu anda çok sıkı bir şekilde yürütülmekte olan sözde �İşgücü fazlasını başka memleketlere yönlendirme� politikasını överek göklere çıkartmışlardı. Yine ayrıca �otonom bölge� deki her kademeden parti ve hükümet dairelerinden bu hizmeti devamlı şekilde ve derinlemesine yaygınlaştırılmasını istemişlerdi.

Bu politikanın sürdürülmeye başlanıldığı 2003 yılından beri Uygur çiftçilerinin geçiminde iyileşme bir yana, tam tersine bu politika sebebiyle milyonlarca Uygur çiftçileri yurtlarından, arazi ve topraklarından ayrılarak darmadağın oldular.

Çin hâkimiyeti bir taraftan güney bölgelerdeki Uygur çiftçilerini Çin�in içeri bölgelerine zoraki olarak nakletmeyi sürdürürken, diğer yandan da onlardan boşalan bölgelere içeri eyaletlerden gelen- getirilen Çinli göçmenleri ve Bing�li Çinlileri yerleştirmeye başladılar. Hal böyleyken bu Uygur kız ve erkekleri içeri eyaletlerde nasıl bir siyasi ve içtimai ortamda yaşamaktadırlar?

Tıpkı dış ülke medyasında ve hatta dış ülkelerdeki demokratik Çin medyasında çok defa haber yapıldığı gibi, Bugün Çin�in içeri eyaletlerinde Uygurları ırki cihetten aşağılama ve horlamalar en üst seviyelere çıkartılmış bulunuyor. Çin�in bütün eyaletleri ve şehirleri Doğu Türkistan�dan gelen Uygurlara otellerde yatak, kiralık ev ya da dükkân vermemeyi, onları istedikleri gibi dövmeyi, yitip-kakmayı, hiçbir yasal dayanağı olmadan onların mal-mülklerini müsadere etmeyi ve hatta diledikleri gibi tutuklayıp hapsederek işkence yapmayı alışkanlık haline getirmişlerdi.

Çin�in içeri eyaletlerinde normal Çin vatandaşları da bir Uygur gördüklerinde ona kin ve nefretle bakmaktadırlar. Polisler bir Uygur�a rastladıklarında durduk yere üst araması yaparak sorular sormaktadırlar. Bir dükkâna veya Pazara bir Uygur girecek olsa bütün Çinliler ona tıpkı bir hırsıza bakar gibi şüphe ile bakmaktadırlar. Hatta dükkân görevlileri mikrofondan �dükkânımıza Sinkianglı girdi ceplerinize dikkat edin� diyerek açıktan açığa bağırmaktadırlar. Taksiciler ve Otobüs şoförleri Uygur yolcuları almayı reddeder hale geldiler�

Bunlar ırki ayrımcılığın tipik ifadeleri olup, böyle bir durumun şekillenmesine tamamen Çin hâkimiyetinin Uygurlara yönelttikleri, � terörist, katil, hırsız, haydut, bölücü, radikal İslamcı� gibi menfi propagandaları sebep olmaktadır. Çin hâkimiyeti, �devletimize en büyük tehlike Doğu Türkistan teröristlerinden gelir� diyerek vaveyla koparmak suretiyle, �Uygurlar ise ihtiyatlı olunması gereken, gözetlenmesi gereken düşman millettir� şeklinde faşist bakış açısını Çin vatandaşlarının beyinlerine yerleştirmişti.

Demek oluyor ki, yüz binlerce Uygur kızı ve yiğitlerini bekleyen ise, Çin medyasının propaganda yaptıkları gibi �gelişmeyi yakalamış, çağdaşlaşan, azınlık milletleri bağrına basan sıcak bir ortam� değil, olsa olsa, Uygurlara olan düşmanlık ve nefret duyguları zirveye çıkmış işte böyle faşist bir ortam idi.

Üstelikte şu anda içeri eyaletlerde Uygur kızları çalışmakta olan şirket, atölye ve fabrikaların hepsi de üretim durumu oldukça kötü, iş güvenliği ve sağlık sigortası bulunmayan, ücreti düşük ve aslen fiziki güç gerektiren, bu sebeple de bulunduğu yerde işgücü bulamayan küçük çaplı şahıs atölyeleri olup, normalde çalışma kamplarından farksızdı.

Yine, bu atölyelere getirilen Uygur kızlarının özgür hareket etmesinin ve fabrika bünyesinden ayrılmalarının sıkı biçimde yasaklandığı, günde 10 küsur saat boyunca ağır işlerde fiziki olarak çalıştırıldığı, hastalanan kızların memleketine dönmesine ya da anne-babasının gelip görmesine izin verilmediği biliniyor. Çalışan kızların ücretlerinin de kendi ellerine verilmeyip, onların ait oldukları nahiye veya köy yerel idarecilerine gönderilmekte olduğu, Çoğunlukla da fabrikaların temel anlaşmalarına aykırı davranarak kızların ücretlerini tam olarak ya da zamanında vermediklerine dair şimdiye kadar merkezimizde veya dış ülke basınında çok sayıda delil haber ve makaleler yayımlana gelmektedir.

Bu kızları gözetlemek için nahiye ve köy yönetimlerinden, karakollardan, kadınlar birliği ve barış komitelerinden özel yöneticilerde ilave edilerek gönderildiği, bu görevlilerin çoğunluğunun Çinli patronlarla işbirliği yaptıkları biliniyor. Uygur kızlarını iktisadi yönden yitip-kakmak, itiraz edenlere siyasi yönden tehditlerde bulunmak gibi uygulamalarda bulunuyorlar. Onları adeta suçluları yönetir gibi sıkı biçimde gözlem altına alarak bu fabrikaları adeta ceza kampına ya da hapishaneye dönüştürdükleri de bilinmektedir.

Demek oluyor ki, Guang Dong eyaletinde meydana gelen Uygur- Çinli çatışması kesinlikle tesadüfen ortaya çıkmış olan normal bir hadise değil, olsa, olsa ağır derecede horlanmalarla karşılaşmakta olan Uygurların haklı isyanı ve protestolarından ibarettir!

Bu olayın bütün sonuçlarından komünist Çin hâkimiyeti sorumlu olup, dünya kamuoyuna hesap vermesi gerekir!

�Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi�nin Başkanı:

Abdulcelil Karakaş

27.06.2009

Uygur Türkçesinden Türkiye Türkçesine Uyarlayan: Mehmet Emin BATUR


Kaynak
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

Sonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x