En sonunda geldi bir kişiden Ata'mızın zaafı, neymiş aşağıda bakalım hep beraber:mustafat yazdı:içki içmek, kadinlara düskünlük, karanliktan korkmak vs. bunlar dogru olsa bile bence zaaf sayilmaz.
Şimdi bakınız, yukarıda bu cümleyi eden kişi birkaç cümle aşağıda nasıl bir laf ediyor:
mustafat yazdı:Atatürk de insan degil miydi? onun da zaaflari yok muydu? vardi tabi ki.
Yani, bir önce ki mesajımda yazdığım gibi: Atatürk'ün yegâne zaafı
İNSAN OLMAK...mustafat yazdı:örnegin hastaliginin ilerledigi son yillarinda Atatürk'ün zekasi ve hafizasi eski parlakligini yitirmisti. içki sofrasindaki dobra dobra konusan eski gerçek dostlarin yerini kismen dalkavuklar almisti. Inönü'yle de arasi bu yüzden bozulmustu (Kinnross ve Mango).
Yani burada demek istiyorsun ki (öyle demek istemiyorsan bile! öyle anlaşılıyor) Atatürk arkadaşlarını seçemiyordu, İnönü'de bu yüzden kızdı Atatürk'e, yani İnönü Atatürk'e göre daha vakur, izzetinefisli, haysiyetli, temkinli bir insandı ha!!!

Ben sana söyleyeyim mi İnönü neden Atatürk'e karşı soğuktu ve Atatürk hem hayattayken hem de öldükten sonra Atatürk için ne yaptı! Bak bakalım İnönü'nün Atatürk'ün yanında ve arkasından yaptıkları Atatürk'ün yanlış arkadaş seçimine (İnönü'ye ve mustafat'a göre tabii ki)
dayandırılabilir mi?Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bizzat yanında yaşanan olaylardan birini bakınız Politika'da 45 Yıl adlı kitabında nasıl aktarıyor:
Bir gece Atatürk Yalovada arkadaşlarına Başbakan İsmet İnönü'nün de çağrılılar arasında olduğu bir davet verir. Gece, saatinde, İnönü dışında bütün davetliler gelir yalnız Atatürkün herkes gelmeyene kadar masaya oturmama" âdeti bulunduğundan sofraya oturmak için Başbakan beklenir. Atatürk bu arada ayakta bekleyen bayan davetlilerden sürekli olarak özür diler. En sonunda saat epey ilerleyince mecburen İnönüsüz sofraya oturulur yalnız ortam gergindir. Nihayet gece 10.00a doğru İnönü gelir, kimseye selam vermeden gidip kendisine ayrılan yere oturur, bayağı asık bir simayla yaverden günlük bir gazete isteyerek onu okumaya koyulur.
Atatürk ortamı yumuşatmak için benimle ilgili haberi mi okuyorsun der. İnönü, ne haberi diye cevaplar. Atatürk duymadın mı İngilizler bana Çanakkale için bir nişan verdiler diye mukabele eder. Bunun üzerine İnönü olaya önem vermediğini gösteren bir tavırla nişan meselesini duymamıştım başka bir konuyu okuyorum diyerek aykırılığına devam eder."Yakup Kadri bütün bu olaylar olurken kalbinin heyecandan çıkacakmış gibi attığını ve gecenin sonunda Atatürkün İnönüyü bırakmayıp konuşmak için yanında alıkoyduğunu belirtir yine.
Şunu da ilave edeceğim mustafat, epeyce bir zamandan sonra Karaosmanoğlu İnönünün Atatürkün hatırasını gereğince yaşatmadığını düşündüğünden, milletvekili iken CHPden istifa edip bağımsızlığı seçmiştir.
Devam ediyorum:
Atatürk ile İnönü Harp Okulundan birbirlerini tanıyorlarmış. Atatürk İnönünün iki devre önündeymiş. Ayrıca Cihan Harbinde Erzurumda Atatürk İnönünün komutanıymış. Harpten sonra İnönü nazırın Fevzi Çakmak olduğu Harbiye Nezaretine Müsteşar olmuş. O görevdeyken sürekli Ankaradan gel diye davetler alıyormuş. Sonunda gelmiş ama kimilerine göre bu geliş Malta ile Ankara arasında Ankaranın tercih edilmesinin bir sonucuymuş.
Bir yazara göre İnönünün en büyük meziyeti iyi bir ikinci adam olmasıymış." İtiraz etmeme gibi bir huyu varmış. Bu Atatürkle ilişkilerinde de görülür. Peki demiş hep. Baş üstüne demiş. Hiç itiraz etmemiş (bunlar bir rivayettir ama senin rivayetlerine göre gerçekcidir mustafat).
İnönü aldığı çağrılar üzerine Ankaraya gelir yalnız temelli değil. Bakmak ve görmek için. Bir müddet kalır ve tekrar döner İstanbula.
İnönü Şeyh Said hadisesinden 1937e kadar kesintisiz 12 yıl başbakandır. Atatürk o dönemde yönetimi bir nevi ona bırakmış, kendisi sadece bazı müdahalelerde bulunuyor. Normal bir cumhuriyet rejimi yani..
Atatürk, İnönüde kendisini tamamlayan bir şeyler görüyordu illaki. Bunda ikisinin zıtlıkları da etkili olmuş olabilir. Atatürk dobraydı, İnönü kapalı. Atatürk hayatı düzensiz yaşardı, sabaha karşı uyurdu, aile yaşantısı yoktu haliyle, İnönü bunların tam zıddına hesaplıydı, iyi bir ailevi yaşantısı vardı ve mesafeliydi. Ama önemli bir ortak noktaları vardı: İnkılâplar konusunda hem fikirdiler. Hatta İnönü Atatürkten daha radikaldi bile denebilir.
Şöyle bir olay anlatılır:
Atatürk ile bazıları bir şeyler üzerinde çalışırlarken İnönünün geldiği haber verilir bunun üzerine Atatürk şu taslakları kaldırın der, etrafındakilerin şaşırdıklarını görünce biz bunları eski yazıyla yazmışız İsmet buna karşıdır ve kızar diye durumu izah eder. İşin ilginci İnönü ilk başlarda Harf İnkılâbına çok karşıdır. Sonra gözü kara bir savunucusu olur!!!!mustafat, sana bir şey daha söyleyeceğim; kaderin ne cilvesi ki, yukarıda bahsettiğin Atatürk-İnönü arasındaki gerginliği, bak bakalım sarı zeybek belgeselini çok sevdiğin can dündar nasıl açıklıyor, birbirinizle ve yabancı yazarlarınızla örtüşüyorsunuz yani:
Aralarındaki bozulma daha 1933te başlamış ama kırılma İnönünün beyanıyla şu halin başlamasından sonra somutlaşmış: Atatürk'le hastalığına kadar akşamları biraraya gelir, konuşur coşardık. 'Şöyle yapalım, böyle yapalım' diye bir takım kararlar alır, gece geç vakit dağılırdık. Ertesi sabah uyanınca O'nu yatakta uyandırıp, "Dün akşam yine coştuk, böyle kararlar aldık. Ama bunlar olacak şeyler değil. Ne yapalım' derdim. 'Canım sen bildiğin gibi yap' derdi bana... Hastalığından sonra yine aynı şekilde akşamları aldığımız kararları ertesi sabah görüşmeye gittiğimde artık 'Sen bildiğin gibi yap' demiyor, ısrar ediyordu."(Can Dündar Yelkenliler ve Limanlar 08-01-1998)Ve Can Dündarın bu cümlelere yorumu:
İnönü'ye göre Atatürk, "Sağduyusunu orada yitirmişti. "Sağduyu" kendisiydi.Can Dündar ilişkilerini konu alan bir makalesinde
İnönüyü Atatürkün fırtınalardan sığındığı bir limana da benzetir.Ve gördüğünüz gibi ortaya fitne atanlar, hep bu fitnelere ve safsatalara itibar edip te gündemi değiştiren insanlar bellidir...
İnönünün hakkında şöyle bir iddia da var:
Atatürkün Başbakanı onun hastalığından yararlandı. Güçsüzleştiğini gördü ve içinde biriken öfkenin kapaklarını artık kapatma gereği duymadı.Oysa bana sorarsanınz, bu Ata'nın hastalık karşısında güçsüzleşmesi değil, İnönü'nün yaptıklarından (ve hatta, belki de yapacaklarını hissettiğinden) yaşadığı hayal kırıklığıdır..
Ve mustafat şu soruya da cevap vermeni isterim yukarıdaki "
eski gerçek dostlarin yerini kismen dalkavuklar almisti. Inönü'yle de arasi bu yüzden bozulmustu (Kinnross ve Mango). " cümlene binaen:
Neden İnönü Atatürk öldükten sonra paralardaki ve resmi kurumlardaki tüm Atatürk resimlerini kaldırtıp yerine kendi resimlerini koydurdu!! Ve niye İnönü Ankara'dan gidip te İstanbul'daki Atatürk'ün cenaze törenlerine katılmadı, naaş trenle Ankara'ya getirildiğinde neden gerektiği gibi hazırlıklar yaptırmadı? İnönü nenden yönetime geldikten sonra Atatürkün yakın çevresini görevden uzaklaştırdı? Uzun yıllar Dış İşleri Bakanı ve Atatürke çok yakın olan Tevfik Rüştü Aras, Şükrü Kaya ve Hasan Rıza Soyak gibiler İnönü'nün yanında neden kendilerine yer bulamadı? İnönü neden Atatürk'ün Milli Eğitimi'ni tahrif etti? Ayrıca Celal Bayar da İstiklal Harbinin önemli simalarındandı yalnız Cumhurbaşkanı olunca paraları neden kendi resimleriyle çıkartmadı!!!
Ve mustafat, şunlara da cevap ver:
İnönünün Atatürk'le ilgili bilinenden farklı bir düşüncesi olduğunu Anıtkabir'in yeri ve inşası hakkındaki tasarrufu da güçlendirir.
Meşhur rivayete göre Atatürk Çankayada gömülmek istermiş. Bunun için uğraşılınca İnönüye yakın cenah şu cevabı vermiş: Ne yani İsmet Paşa türbedar mı olsun. Bu bir bakışı göstermesi bakımından ilginç ve dikkate değer.
Ve neden mustafat, Anıtkabirin yapımına 1944te başlanmış ve 1953te bitirilmiş. Yani bitirmek Demokrat Parti iktidarına nasip olmuş. İnönü neden iktidarı boyunca Atatürk'ün naaşını Etnoğrafya müzesinde kırık bir masa üzerinde bekletmiş, bu hangi dine, vicdana, insanlığa, arkadaşlığa, dostluğa sığar, söyler misin bana? (bu anlattıklarımsa rivayet değil, gerçektir)
Anıtkabir'in yapılışını iktidara gelişinde hızlandırmak ve Atatürk'ü ebedi istiratgahına yerleştirmek neden İnönü'ye değil de Celal Bayar'a nasip olmuştur!!!!
mustafat yazdı:Peki bu dönemde Atatürk'ün yaptigi (toplum açisindan) büyük bir hata var mi? Benim bildigim kadariyla yok. %30 verimle bile Hatay sorununu bir çesit çözmeyi basarmisti.
Peki bu yukarıdaki cümleyi eden mustafat, dalga mı geçiyorsun o zaman bizlerle???
mustafat yazdı:Fakat Atatürk'ün yaptigi hatalari da -eger varsa- açikça konusabilmeliyiz.
varsa'larla, şayet'lerle, eğer'lerle bir yere varamazsın mustafat. "Vardır ve de şudur" diyeceksin anladın mı? İnsanların ardından (sadece Atatürk için söylemiyorum) hatalarını araştırıp, ortaya çıkartarak doyuma ulaşmak yerine, kendin insanlık ve bu millet için elle tutulur birşeyler yapmaya çalış. Böyle daha çok tatmin olursun, emin ol...
mustafat yazdı:Simdi buradaki bazi arkadaslar Atatürk'ün son yillarindaki hastaligindan ve zihinsel verim kaybindan söz ettim diye bana kiziyorlar. Ben de buna bir anlam veremiyorum. Atatürk'ü seviyoruz diye gerçekleri konusamayacak miyiz? ölümcül hastaliga yakalanan bir insanin veriminin her yönden düsmesi olagan degil midir?
Bir insanın ölmesi de zaaftır değil mi mustafat!!!
mustafat yazdı:Tarihe bence tarafsiz bakabilen Kinnross ve Mango yanlis bilgi vermisler diyorsaniz verilerinizi açiklayin ki dogrusunu ögrenelim.
Sen bir de Atatürk'e değil de Atatürk'ü anlatan ecnebilere daha çok itibar eden biri olarak, bu adamların insan olmaları sebebiyle haiz oldukları zaaflarını ortaya dökmek ister misin??
mustafat yazdı:Efendim toplumu birlestiren degerler sorgulanmamaliymis. Dini ve Hz Muhammed'i bilemem, ama Atatürk sorgulanmaktan hiçbir sey kaybetmez. çünkü Atatürk'ün yolu akil yoludur. Ayrica ortada hepimizin bildigi tarihi gerçekler var.
Sorgulayana ve anlamak isteyene göre çok değişir mustafat, hem Atatürk hem de tüm diğer değerler. Ben açıkcası senin gibi cenahlı ve ecnebi meftunu bir insanın sorgulamasını haksızlık olarak görürüm.. Hepimizin bildiği tarihi gerçekler var diyerek senin inandığın tarihi sapmalardan bahsetme bizlere..
...