mustafat yazdı:Sevgili Yusuf Batum ve Ram
Birkaç konuya açiklik getirmek isterim.
resmi tarih:
Bizde okullarda elestirel degil, ezberci bir tarih ögretilir. Savaslar, anlasmalar vs. ezberlenir, ama nedenler sorgulanmaz. Böylece de tarihten bugün için gereken dersleri çikaramayiz.
Ayrica bizde tarih genelde doktriner bir tarzda ögretilir. Bizimkiler hep hakli, hep kahramandir. Karsi taraf ise kalles ve hain.
Halbuki en çok üzerinde durulmasi gereken konu sudur: Biz nerelerde hata yaptik?
"
Biz nerede hata yaptık¿?" sorusunun cevabı, Osmanlı'nın kuruluşundan çöküşüne kadar uzanan hatalar zincirindeki ayrıntılardadır da, konumuz bu değil. Bizler her ne kadar Osmanlı torunları olsak da, tarihi çok derin yeni bir ulusuz. Dolayısıyla, Osmanlı'nın dört bir yanındaki işgâl edilen topraklar da dâhil olmak üzere, bu hataların bedelini ödeyen de bizleriz. Genellemeler hataya gebe olsa da, istisnalar da kâideyi bozmaz. Belki biz, hep kahraman değildik amma hep haklıydık. Yurdumuz işgâl ediliyordu. Ya karşı taraf¿? Bir yurdu, ittifak halinde topluca işgâl etmenin haklı gerekçelerini sıralarsanız sevinirim. Herhalde siz, şu Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın oğlunun Gallipoli'sini izlemişsiniz.
Ezberciliğe de, kısırlığa da karşıyız. Tek derdimiz; tarihin ve tarihimizin, doğru, dürüst ve geniş bir şekilde sunulmasıdır.
Atatürk'ü de ilkokul ve ortaokulda bu sekilde ögrenince insanin içinde ister istemez bir kusku doguyor: Bir insan hep hakli, hep dogru olabilir mi?
Kinross ve Mango'nun nesnel yaklasimlari bana çok daha inandirici gelmisti. Atatürk'e olan hayranligimi ilkokul ve ortaokul tarihinden çok bu ingiliz yazarlara borçluyum.
Dışarıdan bakış açılarını keşfetmek iyidir, zihni geliştirir. Lâkin şu soruyu da sormadan edemiyorum: "
ATATÜRK nerede hata yapmıştır, ne kadar hata yapmıştır¿?" Hatasız kul olmaz vecizesinden hareketle, bu sorunun cevapları varsa verilebilir ve verilen cevaplar büyük bir olgunlukla tartışılabilir. Faka rahmetli Ahmet Taner KIŞLALI'nın da dediği gibi: "
Tarihi insanlar degil, zamanlar belirler! Ve zamanlar hep Atatürk'ü haklı çıkarıyor" Belki de bu tez hâkim olduğundan, kısırlaştırılmış ve ezber olarak anlatılan tarih, bu yüzünden size inak gibi gelebilir. Belki de siz gerçekten bu teze bir karşı-tez oluşturmuş olmakla beraber, bu sebeple bu "genelleme hatasızlığı" inak olarak değerlendiriyorsunuz.
İlk ihtimâlde; yanlış yapılanı (kısırlığı, ezberi), yanlış bir yorumla açıklamış oluyorsunuz.
İkinci ihtimâlde ise; yanlış yapılanın (kısırlık, ezber) özünün de yanlış olduğunu savunmuş oluyorsunuz.
Can Dündar
Sadece Sari Zeybek filmiyle bile Can Dündar'in Türk halkina çok büyük bir hizmet yaptigini düsünüyorum. Onun eserlerini elestirebiliriz, ama lütfen yüzeysel bir takim verilere dayanarak hemen kisiyi karalamayalim.
Ben öyle düşünmüyorum, hiç de öyle büyük bir hizmet değildir. Ayrıca verilerimiz yüzeyselse, ülkemizin yaşadığı binbir sorun da yüzeyseldir. "
Peki nereden çıktı bu yakıştırma¿?" diyebilirsiniz. Lâkin ben de bu sorunuzu; psikolojik harplerin işleyişini bilmemenizle, şahısların nasıl görevlendirildiğini görememenizle, demokrasi ve özgürlük adı altında örülen ağları yırtamamanızla açıklayabilirim.
Atatürk son hastalik dönemlerinde biraz yanlizlasmisti, bu dogru. Inönü'yle de arasi eskisi gibi degildi. Inönü, son dönemlerinde Atatürk'ün çevresine, özellikle de önemli kararlarin alindigi aksam sofralarina gerçek dostlari degil, onu yaniltan dalkavuklari toplamasindan sikayetçiydi.
Benim bildiğim Gazi Paşa, en çok dalkavuklara kızardı. İnönü ile arası bozuk olabilir, hatta bazı kaynaklara göre cumhurbaşkanının Fezvi ÇAKMAK olmasını da isteyebilir, lâkin masasında dalkavuk bulundurmasını da ilk defa sizden duyuyorum ve hatta mühim kararların bu dalkavuklar masadayken alındığını okuyunca bir hayli gülümsüyorum.
Atatürk ve Hz Muhammed
Bu iki ismi yanyana koyarak ben bir çifte standarta ve art niyete dikkat çekmek istiyorum.
Eger tabular yikilmali, insanlar her seyi tartisabilmeli diyorsaniz bu sadece bazilarinin isine gelen konularda degil, her konuda olmali.
Tartisarak Atatürk'ü daha iyi ögrenip anlayacaksak ayni sey Hz Muhammed için de geçerlidir. Ama bakin bakalim, Atatürk'ü tartismaya açmaya bayilan kesimler Hz Muhammed'in basina da ayni sey gelince nasil tepki verecekler? Verecekleri tepkiyi tahmin etmek zor degil: "dine inançlara saygi gösterin, sen dinsiz misin" ... sansür, tehdit ve hatta cinayet... is Madimak benzeri katliamlara kadar varabilir.
Atatürk'ün tartisilmasina taraftar olan ben Hz Muhammed'in de tartisilmasi taraftariyim. Hatta zararli bir takim dini dogmalarin yikilmasi ve Islam'in yobazliktan kurtulmasi için bunun gerekli oldugunu düsünüyorum.
Yanlış düşünüyorsunuz. Biri, bilmem kaç milyar mensubu olan bir dinin yayıcısı -ki hakkında bilinenler (güvenilir) sınırlıdır-, diğeri ise bir ülkenin kurtarıcı kumandanı, kurucusu ve geliştiricisidir.
Riskler: -Eksik tartışmak-Biri bizi yanlışa sevkeder, diğeri dünyayı
Biri değerlerimizi savunmayı kısırlaştırır, diğeri dini savunmayı ve sorgulamayı özürlü hale getirir
-Yanlış tartışmak-Biri bizi zedeler, diğeri dünyayı
Biri millî değerlerimizi zedeler, diğeri ruhsal çöküntülere yol açar
Bunlar kaçınılmazdır. Sizin dediğiniz gibi inakları yıkmaz, daha da çoğaltır. Böyle tartışmalar, ancak toplum aydın olduktan sonra yapılabilir. ATATÜRK'ü bilen ile bilmeyen bir olmadığı gibi, dini ve peygamberini bilenle bilmeyen aynı olamaz. Kulaktan dolmalarla, araştırma yoksunlarıyla, kaynaksız ve temelsiz değerlendirmelerle bu iş olmaz, olmayacaktır.
Günümüzde ATATÜRK'ün "sözde" tartışılması, yani mâlûm risklerin gerçekleştiği ve istenerek gerçekleştirildiği tartışmalar, ülkemizin maruz kaldığı operasyonların hazin ve acı sonucudur. Buna karşın önerdiğiniz, bu olumsuzluğu katlandırmaktan başka bir işe yaramaz, yaramayacaktır.
Kaldi ki Atatürk ile Hz Muhammed arasinda önemli bazi benzerlikler de vardir:
ikisi de üstün yetenekli ve zekali
ikisi de lider vasifli
ikisi de kadinlara düskün
ikisi de devrimci; Hz Muhammed zamaninin geleneksel kabile tanrilarini inkar etmistir
ikisi de sosyal demokrat zihniyette (sosyal dayanismaya önem vermisler)
ikisi de kadin haklarina önem vermis
ikisi de belli idealler ve hedefler ugruna dini kullanmistir
...
İkisi de insan.
En belirgin özellikleri... Eminim Hz. Muhammed'in bir resmi olsaydı, kaşını-gözünü Gazi Paşa'ya benzetecek olanlar da çıkardı.
Ben dedim oldu; ikisi de kadınlara düşkündür, o kadar. Biraz daha zorlarsan pezevenklerin de adını soracağım. E bu düşkünlüğe bir aracı gerek değil mi¿?
Ayrıca Hz. Peygamber, din yayıcısıdır, kullanıcısı değil. Kur'an-ı Kerim'i yok sayarak hangi benzerlikleri savunuyor yahut hangi inakları yıkmak istiyor olabilirsiniz¿? Düşünüyorum, düşünüyorum da bulamıyorum. Bulduğum; ben dedim olduculuk ve -size göre- olması gereken fakat asla olmayacak hayâlî bir Müslüman tasviri.