Dursun Çiçek’ten Çok Önemli İki MesajCeyhun BOZKURTSavcılığa giderek ifade vereceği açıklanan ve “İrtica ile Mücadele Belgesi”ni hazırladığı iddia edilen Albay Dursun Çiçek’ten kamuoyuna çok önemli bir çağrı, haber merkezimize ulaştı. Albay Çiçek’in Avukatı aracılığıyla yakın çevresine yine internet yoluyla gönderilen iki metni Haberiniz.com ele geçirdi. “Kamu Vicdanı Başsavcılığı’na” ve “hukuk ve Adalet Olmadan Demokrasi Olmaz” başlığını taşıyan iki metinde Albay Çiçek çok çarpıcı ifadeler kullanıyor.
“Kamu Vicdanı Başsavcılığı’na” başlığını taşıyan birinci metin, Kamu Vicdanı’na bir
suç duyurusu niteliği taşıyor. “Şikayet eden: Türk Milleti”, “Sanık: Yargıyı ve devletin diğer kurumlarını baskı altına alan siyasiler” diye başlayan metinde suçun tanımı şu şekilde yapılıyor:
“Sistemli ve kasıtlı olarak görevi ihmal ve yetkiyi kötüye kullanma, yargıyı (yargıç ve savcıları) baskı altına alma ve yönlendirme suçunun işlenmesi.”
Suç duyurusunun izahı bölümünde Albay Çiçek, kamuoyuna seslenerek, hiçbir yasal delile dayanmayan, iftira ve karalama kampanyaları yapıldığını belirterek “Bir kısım medyayı yargısız infaz silahı olarak kullanarak yazılmayan planları yazılmış, imzalanmayan belgeleri imzalanmış, işlenmeyen suçları işlenmiş olarak göstermede çok mahir olan bazı siyasi kişileri, kamu vicdanı adına aynı başarıyı millete hizmette ve dürüstlükte göstermeye davet ediyoruz” deniliyor. Televizyonlarda yapılan yayınlara da dikkat çekilen metinde, özellikle TRT 1’de canlı yayınlanan bir programda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediği ifadelere çok sert tepki gösterildi. Başbakan Erdoğan'ın TRT 1'de canlı yayınlanan "Politik Açılım" programında kullandığı;
“Islak imza önem arz ediyor. Kilidi o açacak. Adli tıp raporunun gereği yapılmalı. Askeri yargının ıslak imzaya ilişkin olarak Adli Tıp'ın raporunu dikkate alması gerekir. Bakın geçen hafta 8 subay davet edildi. Sonra iki subay daha dinlendi. Demek ki süreç devam ediyor. Bu hafta içerisinde kim bilir kimler davet edilecek?” ifadelerine atıf yapılarak “yapılan açıklamalar doğrudan doğruya bağımsız yargıya açık bir müdahale, yargıyı baskı altına alma ve yönlendirme suçu değil mi?” sorusu yöneltiliyor.
Metinde, özellikle “ortada bir belge ve planın olmadığı” üstüne basa basa tekrarlanıyor. Son olarak “Kamu Vicdanı Başsavcılığı’na” başlıklı metin
“Büyük Önder ATATÜRK'ü andığımız ve bir kez daha anlamaya çalıştığımız bu özel günde, kamu vicdanı sızlatan ve açıkca suç teşkil eden bahse konu eylemler hakkında soruşturma başlatılarak; yetki ve sorumluluklarının gereğini yerine getirmeyen, gorevini ihmal eden, yargıyı yönlendiren ve baskı altına alan, böylece masum insanların maddi ve manevi olarak zarar görmesine neden olacak şekilde yargısız infaz yapılmasına ve suçsuzluk karinesinin ihlal edilmesine neden olan siyasiler hakkında yasal işlemlerin yapılmasını arz ve talep ediyoruz” ifadesiyle son buluyor.
Bu ifadeden de bu metnin bugün, yani 10 Kasım 2009 tarihinde hazırlandığı anlaşılıyor.
“Hukuk ve Adalet Olmadan Demokrasi Olmaz” başlığını taşıyan ikinci metinde de, ilk ortaya çıkan mailde olduğu gibi Albay Dursun Çiçek’in ağzından hazırlanmadığı belli olan ifadeler yer alıyor. Birkaç başlıkta hazırlanan metinde
“ADİL KARAR İÇİN ADİL KRİMİNAL İNCELEME YAPILMASI ZORUNLUDUR” ve
“KRİMİNAL İNCELEME KRİTERLERİ” başlıkları da yer alıyor.
İŞTE ALBAY ÇİÇEK’İN AVUKATI ARACILIĞIYLA YAKIN ÇEVRESİNE GÖNDERDİĞİ O İKİ METNİN TAMAMI:KAMU VİCDANI BAŞSAVCILIĞI’NAMÜŞTEKİ (Şikayet Eden) : Türk Milleti
SANIK (Şikayet Edilen): Yargıyı ve devletin diğer kurumlarını baskı altına alan siyasiler
SUÇ : Sistemli ve kasıtlı olarak görevi ihmal ve yetkiyi kötüye kullanma, yargıyı (yargıç ve savcıları) baskı altına alma ve yönlendirme suçunun işlenmesi
İZAHI :1. Hiçbir yasal delile dayanmayan iftira ve karalama kampanyaları ile, bir kısım medyayı yargısız infaz silahı olarak kullanarak yazılmayan planları yazılmış, imzalanmayan belgeleri imzalanmış, işlenmeyen suçları işlenmiş olarak göstermede çok mahir olan bazı siyasi kişileri, kamu vicdanı adına aynı başarıyı millete hizmette ve dürüstlükte göstermeye davet ediyoruz. İnsanların ilk defa bazı gazetelerde gördüğü sahte planları ve belgeleri, soruşturmanın gizliliğinin ihlal, yargıya müdahale ve yargıyı etkileme suçlarını maksatlı ve sistemli olarak sürekli işleyen kişilere aynı konudaki yasaları kim uygulayacak? Kamu vicdanı dışında bahse konu suçları yargılayacak bir makam arıyoruz. Ama her geçen gün ümitlerimiz azalıyor, sabrımız tükeniyor. Herkesin iddialarını ispatlamakla yükümlü olduğu hukuk sistemimizde, İddialarını ispatlamak zorunda olanlar, gerçeklerin ortaya çıkması ve adaletin tecelli etmesini önlemeye çalışmaktadır. İddialarını ispatlayamayanların attığı çamuru bizim temizlememizi beklemeleri ve bu süreçte de karşımıza her türlü zorluğu çıkarmaları kabul edilemez.Medyaya da yansıdığı gibi şaibeli bir raporun başka kurumlar tarafından incelenmesi talebimiz sonuçsuz kalmıştır. iftiralara maruz kalan bizler varolmayan birşeyi ispatlama çabasına düşürüldüğümüz bu günlerde her türlü sorgunun ve araştırmanın sonuna kadar yapılmasını ve yargısız infazın önlenmesini önemle talep ediyoruz.
2. Ortada bir plan ve belge yokken, iddialar hakkındaki yargı süreci daha soruşturma safhasında devam ederken, Genelkurmay Başkanını istifaya ve peşinen cezası kesilen suçluları derhal mahkum etmeye çağıranlar, acaba işledikleri insanlık suçunun maddi ve manevi hesabını her iki cıhanda da vermek zorunda kalacaklarını düşünüyor mu? Yoksa “İlahlar kurban istiyor” diyerek masum insanların ahını alma ve kamu vicdanını sızlatma adına bilerek ve isteyerek mi bu suçları işliyorlar?
3. TRT-1 Televizyonundaki bir canlı yayında;
“Islak imza önem arz ediyor. Kilidi o açacak. Adli tıp raporunun gereği yapılmalı. Askeri yargının ıslak imzaya ilişkin olarak Adli Tıp'ın raporunu dikkate alması gerekir. Bakın geçen hafta 8 subay davet edildi. Sonra iki subay daha dinlendi. Demek ki süreç devam ediyor. Bu hafta içerisinde kim bilir kimler davet edilecek?” şeklinde yapılan açıklamalar doğrudan doğruya bağımsız yargıya açık bir müdahale, yargıyı baskı altına alma ve yönlendirme suçu değil mi?. Gizli olması gereken hazırlık soruşturmasının temel unsurlarından biri olan ve kamu vicdanında şaibeli hale gelen üç kişinin imzaladığı Adli Tıp Raporunun bir televizyonda açıklanması soruşturmanın gizlilliğinin alenen ihlal edilmesi, yani suç üstü hali değil de nedir?
4. Hiçbir yasal delil olmadan tutuklama kararı veren Savcı ve Hakim hakkındaki suç duyurusuna dört aydır bir işlem yapmayan, bir kısım medya tarafından yapılan yargısız infaza ve karalama kampanyasına, görevini ihmal ederek engel olmayan RTÜK hakkında ki suç duyurusu ile ilgili Cumhuriye Savcısı’nın talebini dikkate almayıp işleme koymayan ve adaletin tecellisini önleyen, işbirliği içinde olduğu birilerini koruma adına yetkisini kötüye kullananlar , kamu vicdanını sızlatmaya ve yargısız infazlarına acımasızca devam etmektedirler.
5. Devlet televizyonu TRT'de yapılan açıklamadan kısa süre önce, orta çağ yöntemleri ile bazı siyasiler tarafından daha yargı sürecinin başında cezası kesilen bir subayın, ifade vermek üzere İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından davet edilmiş olması acaba bir tesadüf mü? Yoksa soruşturmayı ve yargılamayı Yüce Türk Milletinin çok iyi bildiği bazı siyasi kişiler mi yapıyor?
6. Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimsenin suçlu ilân edilmemesi veya suçluymuş gibi gösterilmemesi, insan onuruna ve temel insan haklarına saygılı olunması demokrasi ve hukuk devleti olmanın temelidir. Hukuk ve adalet herkese lazımdır. Günümüzde kendisini çok güçlü gören, anayasa ve yasaların üstünde olarak düşünenlerin de geçmişte olduğu gibi gelecekte de hukuk ve adalete ihtiyacı olabileceğini unutmaması talebi gereği kamu vicdanının sesidir.
7. Medyayı kullanarak kamuoyunu ve yargıyı yönlendirme, başta Cumhuriyet Savcıları ve Yargıçlar olmak üzere kamu görevlilerini baskı altına alma eylemleri ile yargısız infazların bazı siyasi kişiler tarafından sürdürülmesi, suçsuz insanların başta mesleki kariyeri olmak üzere, maddi ve manevi olarak yıpratılmasına ve zarar görmesine neden olmaktadır. Bütün bu baskı ve tehditlere rağmen Türk Milletinin sesi olan kamu vicdanı, onun adına yargılama gücünü kullanan Türk Yargısına güvenmeye ve inanmaya devam etmek istemektedir.
Türk Milleti, yargılama süreçlerinde adil ve tarafsız olma konusunda namus sözü vermiş olan devletin Cumhuriyet Savcıları ve Hakimlerinin; karar verirken, bazı siyasilerin taleplerine göre değil, yasal delil ve gerçekleri esas alan ve kamu vicdanını sızlatmayacak kararlar vereceğine inanmaktadır.TALEP : Büyük Önder ATATÜRK'ü andığımız ve bir kez daha anlamaya çalıştığımız bu özel günde, kamu vicdanı sızlatan ve açıkca suç teşkil eden bahse konu eylemler hakkında soruşturma başlatılarak; yetki ve sorumluluklarının gereğini yerine getirmeyen, gorevini ihmal eden, yargıyı yönlendiren ve baskı altına alan, böylece masum insanların maddi ve manevi olarak zarar görmesine neden olacak şekilde yargısız infaz yapılmasına ve suçsuzluk karinesinin ihlal edilmesine neden olan siyasiler hakkında yasal işlemlerin yapılmasını arz ve talep ediyoruz.KAMU VİCDANI----------------------------------------------------------
HUKUK VE ADALET OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ1. Albay Dursun Çiçek tarafından kesinlikle hazırlanmayan ve imzalanmayan, ilk defa 12 Haziran 2009 tarihinde bir gazetede görülen, şimdi de ıslak imzalı olduğu iddia edilen belge ile ilgili olarak yapılan soruşturmanın bu konudaki yasal düzenlemelere, uluslararası ve iç hukuk normlarına uygun olarak yapılması adil ve tarafsız yargı adına olmazsa olmaz bir kural niteliğindedir. Plana konu olan irtica ile mücadelenin Alb. Çiçek'in Şube Müdürlüğünü yaptığı birimin karargah sorumluluğunda olmadığı defalarca açıklanmıştır. Yetki ve sorumlulukların kesin hükümlerle belirlendiği ve uygulandığı bir kurumda görev yapan Alb. Çiçek hakkında yapılan soruşturmada bu temel bilginin dikkate alınması gerekir. 12 Hazirandan günümüze kadar geçen beş aylık sürede yapılan tüm araştırma ve soruşturmada bu konuda imza iddiaları dışında bir yasal delil bulunmaması Alb. Çiçek'in masum olduğunun en açık göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Bir yargı konusu olan sürece siyasetin ilgisi ve müdahalesi adil yargının önündeki en büyük engeldir.
2. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 145'nci maddesine göre; askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler, asker kişilerin askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler. Faili meçhul bir ihbar mektubunda Alb. Çiçek tarafından hazırlandığı ve imzalandığı iddia edilen planın Gnkur.Başkanlığı Karargahında, mevcut emir ve komuta sistemi içinde hazırlandığı ileri sürülmektedir. Bahse konu planın Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini koruma ve kollama kapsamında ortaya çıkabilecek tehditlere tedbir getirmek için hazırlanmış olabileceği iddiaları kamuoyunda tartışılmaktadır. Dolayısıyla sözde iddialar dikkate alındığında, asker kişiler tarafından, askeri mahallerde ve kurumsal görevler kapsamında hazırlandığı iddia edilen bir plan ile ilgili soruşturmanın askeri yargı tarafından yapılması anayasal bir zorunluluktur. Bu nedenle adli yargının sahte planla ilgili iddiaları yargılama yetkisinde bulunması anayasanın ihlali anlamına gelmektedir. Anayasaya aykırı olan yargılamanın kabul edilmesi mümkün değildir. Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu (AS. YUK.)’nun 9'uncu maddesinde de anayasanın aynı hükümleri yer almaktadır.
3. “İrtica ile mücadele planı” adı ile gündeme gelen plan; ilk defa bir gazetede 12 Haziran 2009 tarihinde yayımlanmış, aynı gün Gnkur. Askeri Savcılığı tarafından iddialar hakkında soruşturma başlatılmış, yine aynı gün Gnkur. Askeri Mahkemesi tarafından
“Soruşturma ile ilgili belgelerin içeriği hakkında yayın yapma yasağı konulması” kararı verilmiştir. Aynı iddialarla ilgili olarak
Gnkur. Askeri Savcılığının 24 Haziran 2009 tarihinde verdiği “Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda vurgulandığı gibi, aynı belge hakkında ortaya çıkabilecek yeni bilgi ve delillerin yine Gnkur. Askeri Savcılığı tarafından incelenerek yargılama sürecine devam edileceği açıklanmıştır. Bahse konu karara uygun olarak yasal delil niteliği taşımayan bir ihbar mektubu ile “Islak imzalı plan” iddialarının tekrar gündeme taşınmasından hemen sonra Gnkur. Askeri Savcılığı tarafından soruşturma dosyası derhal açılmış ve tahkikat başlatılmıştır. 12 Haziran 2009 tarihinde fotokopi plan ile ilgili olarak Gnkur. Askeri Savcılığı ve Gnkur. Askeri Mahkemesi tarafından kullanılan yargılama yetkisine İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından her hangi bir itiraz olmamıştır. Yargılama sürecinin devam ettiği gerçeğinden hareketle, “Islak imzalı belge” iddialarının da Gnkur. Askeri Savcılığı tarafından soruşturulması yasal bir zorunluluktur. Başlangıçta Gnkur. Askeri Savcılığının ve Gnkur. Askeri Mahkemesinin yargılama yetkisine itiraz etmeyen İstanbul Cumhuriyet Savcılığının aynı davanın devam eden yargılama sürecine müdahale girişimleri, yargılama usul ve esaslarına aykırıdır. Bu nedenle belge iddiaları ile ilgili yargılamaya Gnkur. Başkanlığı Savcılığınca devam edilmesi gerekir.
4. Gnkur. Başkanlığı tarafından 06 Kasım 2009 tarihinde yapılan resmi açıklamaya göre, “Islak imzalı olduğu iddia edilen belge Gnkur.Askeri savcılığı tarafından üç kez İstanbul Cumhuriyet Savcılığından talep edilmiş, sonuç alınamaması üzerine dördüncü kez talepte bulunulmuştur. AS.YUK.'nın 97'nci maddesi gereği; “Askeri savcı gerek doğrudan doğruya ve gerekse askeri, adli veya diğer kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir, bütün kamu görevlilerinden ve özel kuruluşlardan soruşturmaya ilişkin her türlü bilgi ve belgeyi isteyebilir. Askeri, adli ve diğer kolluk görevlileri askeri savcının soruşturmaya ilişkin bütün emirlerini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu emirler yazılı, acele hallerde sözlü olarak verilir. Diğer kamu görevlileri de yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri talep eden Askeri Savcılığa vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür “ hükmü yer almaktadır. Bu kesin ve bağlayıcı hüküm karşısında soruşturmaya yetkili olan Gnkur. Askeri Savcılığı tarafından talep edilen belgenin aslının İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından gönderilmemesi bahse konu yasal hükümlerin açıkça ihlali anlamına gelmektedir. Bu nedenle ıslak imzalı olduğu iddia edilen belgenin incelenmesi maksadıyla en kısa sürede Gnkur. Askeri Savcılığına gönderilmesi yasaların bir geregidir.
5. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimi tarafından, hukuki delil niteliği taşımayan ihbar mektupları gerekçe gösterilerek 30 Haziran 2009 tarihinde alınan tutuklama kararı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 01 Temmuz tarihli kararı ile iptal edilmiş ve delil yetersizliği nedeniyle Alb. Çiçek'in tahliyesine karar verilmiştir. Alınan bu farklı kararlar Türk Yargısına olan güveni sarsmış ve yargının yıpratılmasına zemin hazırlamıştır. Yine hukuki bir delil niteliği taşımayan ve hayali bir ihbarcı tarafından gönderildiği kamuoyuna yansıyan bir ihbar mektubu gerekçe gösterilerek alınabilecek bir tutuklama kararı; uluslararası hukuk, anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış olan suçsuzluluk karinesini ihlal eden hukuk dışı bir uygulama olacaktır.
6. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 19'ncu maddesine göre “Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.” Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Tutuklama geçici nitelikte bir koruma tedbiridir. Bu tedbirin en önemli niteliği orantılılık ve görünüşte haklılıktır. Hukuk devleti olmanın gereği, özgürlükleri kısıtlama şartları gerçekleşse dahi, bireyin bu kısıtlamadan en az zararla kurtulması amaçtır. Şüphelinin suç işlediğine dair somut olgular ve yasal deliller yoksa, atılı suça tertip olunan cezanın ağırlığı tutuklama kararının verilmesi bakımından önem taşımaz. Bu yasal hükümler esas alındığında Alb. Çiçek hakkında verilebilecek bir tutuklama kararı bahse konu hukuk kurallarının ve insan haklarının ihlal edilmesi anlamına gelecek ve kamuoyunda yargının siyasallaştırıldığına ve baskı altına alındığına yönelik iddialara geçerlilik kazandıracaktır.
7. Uyuşmazlık Mahkemelerinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkındaki Kanun gereğince (Kanun Numarası: 2247) Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir. Şayet Alb. Çiçek hakkında yürütülmekte olan soruşturma ve yargılama süreci ile ilgili olarak askeri yargının başlamış olduğu soruşturmayı devam ettirmesine yönelik bir şüphe varsa, bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesinin hakemliğine gidilmesi ve bahse konu mahkeme tarafından verilecek kararın esas alınması yasal bir zorunluluktur. Aynı konuda Anayasa Mahkemesi gündeminde olan yasal değişiklik hakkında karar verilmesi ve konunun Uyuşmazlık Mahkemesinde çözüme kavuşturulmasına kadar gündemdeki plan iddiaları ile ilgili soruşturmanın durdurulması tgerekir. Bu karar, konunun kamuoyunda daha fazla tartışılmasını ve kurumlar arasındaki çatışmanın önlenmesini sağlayacak en uygun hukuki çözüm olacaktır.
ADİL KARAR İÇİN ADİL KRİMİNAL İNCELEME YAPILMASI ZORUNLUDUR1. Taraf Gazetesinin 12.6.2009 tarihli nüshasında “Irtica ile Eylem Planı “adı altında ilk defa haber yapılan, Alb. Çiçek tarafından kesinlikle hazırlanmayan ve imzalanmayan, ilk defa 12 Haziran 2009 tarihinde aynı gazetede görülen planın TSK karargâh çalışma usulleri ve askeri yazım teknikleri ile bu konudaki talimatlara uymadığını açıkça ortaya koyan raporlar ve bilgiler kamuoyuna yansımıştır.
2. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, ıslak imza iddiaları hakkında Adli Tıp Kurumu tarafından bir rapor hazırlandığı ileri sürülmektedir. Aldığı çelişkili kararlar ve kuruma son dönemde yapılan atamalarla kamuoyunda güvenilirliği tartışmalı hale gelen bir kurum tarafından hazırlanan ve şaibeli hale gelen bir rapora göre yargılama yapılması adil ve tarafsız yargıya gölge düşürecek ve Türk Milleti adına adil yargı yetkisini kullanan yargıya olan güveni temelden sarsacaktır. Kamu vicdanının yaralanmaması adına, bahse konu inceleme ve analizlerin başka uzman kurum ve bilirkişiler tarafından da yapılması, gerekirse aynı incelemenin Adli Tıp Genel Kurulu tarafından şaibeyi ortadan kaldıracak şekilde yapılacak ikna edici inceleme sonuçlarına göre soruşturma sürecine devam edilmesini gerekir.
3. Bahse konu planın ıslak imzalı olduğu iddia edilen belge ile ilgili olarak yapılacak olan kriminal incelemede;
a. Daha önce Gnkur. Askeri Savcılığı tarafından soruşturma açılan ve Alb. Çiçek ile ilgili olarak “Kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verilen belge ile ıslak imzalı olduğu iddia edilen belgenin her bir karakteristik noktasının koordinatlarının (satır ve harf aralıkları, imzanın metnin değişik yerlerine mesafe ve açılarının, harf karakterleri ile noktalama işaretleri ve diğer karakteristik izler gibi) her iki belgede de aynı yerlerde olup olmadığının, özellikle imza bloğundaki tüm noktaların bire bir aynı olup olmadığının tetkik edilmesi,
b. Islak olduğu iddia edilen imzanın el ile mi, yoksa bu amaçla üretilmiş (CNC türevi) “Islak İmza Taklit Makinesi” ile mi atıldığının incelenmesi ve bu tür makinelerle atılan imzaların iğfal kabiliyetlerinin seviyesinin belirlenmesi,
c. Islak imzanın atılmış olabileceği tarihin tespiti, belirlenen tarihin 12 Haziran 2009 tarihi ile mukayesesi, ıslak olduğu iddia edilen imzanın yaşlandırma/eskitme işlemine tabi tutulup tutulmadığının araştırılması, tutulmuş ise, belgenin tüm sayfalarında, her sayfanın arka ve ön yüzleri ile sayfaların kesitleri ve/veya merkezlerinin homojen olarak eskimiş olup olmadığının ve bunun doğal yollarla mı, suni olarak mı eskimiş olduğunun analiz edilmesi,
d. Islak imzalı olduğu ileri sürülen belgenin yazımında kullanılan kağıtların, yazıcı ve imza mürekkeplerinin Gnkur. Başkanlığı birimlerinde kullanılan ürünlerle uyum durumunun spektrofotometrik analizler yöntemiyle araştırılması, bu araştırmanın kurumun aynı malzemelerin tedariki için kullandıkları standart tip şartnamelerine uygun olup olmadığının laboratuar analizleriyle tespit edilmesi,
e. Aynı belgenin Alb Çiçek'in kullandığı ve/veya kullanabileceği muhtemel yazıcıların çıktısı olup olmadığının belirlenmesi,
f. Söz konusu belgenin sayfaları üzerindeki tüm izlerin (parmak izi, kağıt yapımında kullanılan kimyasallar hariç diğer kimyasal atık veya izlerin, ve diğer izlerin) tespiti ve analizleri ile bu izlerin şahsımla ilişkisinin belirlenmesi, bu izlerin belgeyi dosyadan eliyle aldığını ifade eden ihbarcı olarak bilinen şahıs yönüyle de değerlendirilmesi, konu ile ilgili gerçeklerin ortaya çıkarılmasına hizmet edecektir.
4. Islak imzalı olduğu ileri sürülen belge üzerindeki bahse konu inceleme ve analizlerin,
a. TÜBİTAK’ın doküman inceleme cihazları üreten birimi,
b. Em. Gn. Md. Kriminal Birimi
c. J. Gn. K.lığı Kriminal Birimi,
ç. Bu konuda mahkemelerce bilirkişiliği kabul edilen uzman kişiler tarafından çapraz kontrol ve doğrulama imkanı olacak şekilde yapılması gereklidir.
5. Konunun önemi ve yansımaları dikkate alındığında, önerilen analiz ve tetkiklerden teknik olarak yapılamayan hususların bilirkişi raporlarıyla kayıt altına alınması, gerekirse Adli Tıp Genel Kurulu veya bu konularda ülke dışındaki akredite kişi ve kuruluşlardan destek alınması yerinde olacaktır.
6. “İrtica ile mücadele planı“ adıyla fotokopisi ve sonra ıslak imzalısı olduğu iddia edilen planın Alb. Çiçek tarafından hazırlandığı konusunda imza iddiaları dışında hiçbir yasal delil yoktur. Adı geçen planının Alb. Çiçek tarafından hazırlanmadığı konusunda iddia sahiplerini ikna etmek için hukuken ne yapılması gerekir? Yalan makinası bir çözüm olabilir mi? Plana konu olan irtica ile mücadelenin, Alb. Çiçek'in Şube Müdürlüğünü yaptığı birimin karargâh sorumluluğunda olmadığı defalarca açıklanmıştır. Yetki ve sorumlulukların kesin hükümlerle belirlendiği ve uygulandığı bir kurumda görev yapan Alb. Çiçek hakkında yapılan soruşturmada bu temel bilginin dikkate alınması gerekir. Yasal bir delil olma niteliği taşımayan faili meçhul ihbar mektubuna konu olan planın Alb. Çiçek tarafından hazırlandığı ve imzalandığını doğrulayan başka hiç bir yasal delil yoktur. Bu kapsamda 12 Hazirandan günümüze kadar geçen beş aylık sürede yapılan tüm araştırma ve soruşturmada bu konuda imza iddiaları dışında bir yasal delil bulunmaması Alb. Çiçek'in masum olduğunun en açık göstergesi olarak değerlendirilmelidir.
7. Bir kısım medya tarafından ıslak imzalı bir plan olarak gündeme tekrar taşınan “İrtica ile mücadele planı” hakkındaki bilgi kirliliği her geçen gün artmaktadır. Bir yargı konusu olan sürece siyasetin ilgisi ve müdahalesi adil yargının önündeki en büyük engeldir.
12 Haziran 2009 tarihinde bir gazetede yayımlanan plan kesinlikle Alb. Çiçek tarafından ilk defa ‘Taraf” gazetesinde görülmüştür. Bu konuda Alb. Çiçek tarafından on altı ayrı davada başlatılan hukuk mücadelesi devam etmektedir. Bu hukuk mücadelesine yeni davalar eklenecektir.
“Alb. Çiçek şekil ve içerik olarak kurumsal kriterlere uygun olmayan bir planın altına imzasını atmış olsaydı, kaybedeceği bu davaları açarak o kadar büyük hukuki sorumluluğun ve maddi riskin altına girer miydi?” sorusuna verilecek cevap, gerçeği ortaya koyan en önemli delildir.
8. Kurumsal olarak verilen görevleri, yasalar ve emirler çerçevesinde başarı ile yapmak bir Türk Subayı için esastır. Gücünü yasalardan alan bir kurumun üyesi bir Kurmay Subayın, hukuken suç olan eylemleri planlara yansıtması düşünülemez. Kurumda yapılan çalışmaların yasalara uygunluğu her seviyedeki amirler tarafında kontrol edilir ve düzeltilir. Kurmaylık ve doktora seviyesinde eğitim görmüş, uzun yıllar TSK bünyesinde verilen görevleri başarıyla tamamlamış bir subayın böylesi açık hatalar içeren bir planı yazıp altına imzasını atacağını ve bu belgeyi amirlerine sunacağını düşünmek en büyük hatadır. Onaylanmamış ve kurumsal yaptırım gücünü arkasına almamış bir kâğıt parçasının gündeme taşınması ve tartışılması iyi niyetle açıklanamaz.
9. Türkiye Cumhuriyetinin sağladığı imkânlarla bu günkü eğitim ve yaşam seviyesine ulaşmış başarılı bir kurmay subay olan Alb. Çiçek; demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlılık konusunda ettiği yemine sadıktır.
O ne bir cuntacı, ne de bir darbecidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu bir vatandaşı ve TSK'nin şerefli bir üyesi olmaktan her zaman gurur duymaktadır.10. Bir ihbarcı tarafından gönderildiği iddia edilen mektup hakkında medyaya yansıyan bilgilere göre; ihbarcının Alb Çiçek tarafından hazırlanmayan ve imzalanmayan bir planı, ona ait çift kilitli bir evrak dolabından, Alb. Çiçek'in haberi olmadan alması ve imhadan kurtarması hiç de mantıklı değildir.
11. Adı geçen planın önce fotokopisinin çekilerek 04 Hazirandan önce bir avukatın bürosuna ulaştırılması, olmayan ıslak imzalı halinin aylarca saklanması ve postayla gönderilmesi ve ihbar mektubunda ileri sürülen iddiaların çoğu makul ve mantıklı değil, gerçek dışıdır.
12. Önce bir fotokopi, sonra ıslak imzalı olduğu iddiaları ile bir kısım medya tarafından gündeme taşınan plan bahane edilerek kamuoyunda
Alb. Çiçek’in yargısız infazla suçlu ilan etme girişimleri hukukun ve insan haklarının hiçe sayılmasıdır. Hazırlayanı belli olmayan ve yasal delil niteliği taşımayan bir ihbar mektubu ile karalama kampanyasına sistematik olarak devam edilmektedir. Bu güvensizlik ortamı ve bilgi kirliliği içinde, bireylerin korunması gereken en temel hakkı, suçsuzluk karinesinin güvence altına alınmasıdır. Günümüzde kopyalama ve taklit teknikleri ve imkânları karşısında, sahte ıslak imza üretmenin kolaylığı, Alb. Çiçek’in imzasının sade ve yalın olduğundan taklidi kolay, tersimi basit ve tek hareketli bir imza oluşu da mutlaka dikkate alınmalıdır.
13. Adli Tıp Kurumundan usullere uyulmadan seçilmiş üç kişi tarafından hazırlandığı ileri sürülen ve kamuoyuna yansıyan iddialarla şaibeli hale gelen bir raporla desteklenen ıslak imza iddialarının başka kurum ve bilirkişiler tarafından da incelenmesi ve ıslak imza ile ilgili gerçeklerin ortaya çıkarılması kamuoyunun beklentisidir.
14. Alb. Çiçek tarafından 12 Haziran 2009 tarihinde ilk defa bir gazetede görüldüğü defalarca vurgulanan planın ıslak imzalı olduğu iddia edilen belge ile ilgili olarak yapılacak olan kriminal incelemenin, aşağıda ifade edilen önemli teknik kriterler dikkate alınarak yapılması, bu konudaki gerçeklerin ortaya çıkması için gereklidir.
a. Islak olduğu iddia edilen imzanın el ile mi, yoksa bu amaçla üretilmiş (CNC türevi) “Islak İmza Taklit Makinesi” ile mi atıldığının incelenmesi ve bu tür makinelerle atılan imzaların iğfal kabiliyeti seviyesinin belirlenmesi,
b. Islak imzanın atılmış olabileceği tarihin tespiti, belirlenen tarihin 12 Haziran 2009 tarihi ile mukayesesi, ıslak olduğu iddia edilen imzanın yaşlandırma/eskitme işlemine tabi tutulup tutulmadığının araştırılması, tutulmuş ise, belgenin tüm sayfalarında, her sayfanın arka ve ön yüzleri ile sayfaların kesitleri ve/veya merkezlerinin homojen olarak eskimiş olup olmadığının ve bunun doğal yollarla mı, suni olarak mı eskimiş olduğunun analiz edilmesi,
c. Daha önce Askeri Savcılık tarafından soruşturma açılan kağıt parçası ile ıslak imzalı olduğu iddia edilen belgenin her bir karakteristik noktasının koordinatlarının (satır ve harf aralıkları, imzanın metnin değişik yerlerine mesafe ve açılarının, harf karakterleri ile noktalama işaretleri ve diğer karakteristik izler gibi) her iki belgede de aynı yerlerde olup olmadığının, özellikle imza bloğundaki tüm noktaların bire bir aynı olup olmadığının tetkik edilmesi,
ç. Sayfalar üzerindeki tüm izlerin (parmak izi, kağıt yapımında kullanılan kimyasallar hariç diğer kimyasal atık veya izlerin, ve diğer izlerin) tespiti ve analizleri ile bu izlerin Alb. Çiçek ile ilişkisinin belirlenmesi, bu izlerin belgeyi dosyadan eliyle aldığını ifade eden ihbarcı olarak bilinen şahıs yönüyle de değerlendirilmesi,
d. Islak imzalı olduğu ileri sürülen belgenin yazımında kullanılan kağıtların, yazıcı ve imza mürekkeplerinin Gnkur. Başkanlığı birimlerinde kullanılan ürünlerle uyum durumunun spektrofotometrik analizler yöntemiyle araştırılması, bu araştırmanın kurumun aynı malzemelerin tedariki için kullandıkları standart tip şartnamelere uygun olup olmadığının laboratuar analizleriyle tespit edilmesi, konu ile ilgili gerçeklere ulaşılmasını sağlayacaktır.
15. Bahse konu planın gönderildiği iddia edilen zarf üzerindeki yazı ve parmak izlerinin detaylı olarak incelenmesi, medyada “İhbarcı” olarak bilinen kişinin tespitine yönelik olarak, belgelerin gönderildiği postanenin belirlenmesi, postalama işleminin yapıldığı zamandaki kamera kayıtlarının incelenmesi, gerekirse aynı saatlerde postanenin ilgili biriminde görev yapan personelin bilgisine başvurulması, aynı zarf üzerinde sahte belgedeki analizlerin yapılması, gerekirse bu konularda ülke dışındaki akredite kişi ve kuruluşlardan destek alınması gereklidir.
16. Sürekli gündemde tutulan ve yasal hiçbir gerçek delile dayanmayan iddialar ile yapılan yargısız infazlar hukukun ve adaletin tecelli etmesinin önündeki en büyük engeldir. Bu konuda sistematik olarak her gün ileri sürülen iddialar Alb. Çiçek'in sağlığını, ailesini, çevresini, kariyerini ve yaşam kalitesini her geçen gün daha fazla tehdit etmektedir. Bu konuda önlem alınmaz ve kısa sürede adalet tecelli etmez ise telafi edilemeyecek tahribatın ortaya çıkması ve kamu vicdanının yaralanması kaçınılmaz olacaktır.
17. İhbar mektubu ve adı geçen plan konusundaki iddiaların yapılan soruşturma kapsamında incelenmesi, ıslak imza iddialarının Adli Tıp Genel Kuruluna ve bu konuda uzman diğer kurumlar ile bilirkişilere inceletilmesini, Alb. Çiçek ve ailesi ile kurumlar arasındaki ilişkilere daha fazla zarar vermeden açılan soruşturmaların kısa sürede sonuçlandırılması vicdan sahibi her insanın ilgili kamu görevlilerinden beklentisidir.
KRİMİNAL İNCELEME KRİTERLERİ1. Bir kişinin kendi eliyle attığı imzaya bile Adli Tıp ve bilirkişiler ancak,
"benzemektedir" diye rapor verebilir. İmzayı taklit yeteneği olan bir başkası atmış olabilir ve imza taklit makineleri ile üretilmiş olabilir.
2. Belge üzerinde kağıt yapımında kullanılan kimyasallar dışında bir kimyasal iz analizi yapıldığı takdirde,
metni hazırlayan ve bu belgeye dokunan kişilerin izleri tespit edilebilir.3. İhbar mektubunun hangi postaneden atıldığının belirlenmesi ve bu merkezin kamera kayıtlarının incelenmesi, ihbar mektubunun zarfı üzerinde kimyasal ve parmak izi incelemesi yapılması da ihbarcının kimliğinin ortaya çıkmasını sağlayabilir.
4. Yapılacak incelemede suni kağıt eskitmesi olup olmadığı, kağıtların doğal yoldan eskiyip eskimediği yönünden inceleme yapılması, böylece bu inceleme ile, orijinal belgenin yaşının ve hazırlandığı tarihin ortaya çıkartılması sağlanabilir.
Bu, kronolojik yapı belgenin sahte olup olmadığına da ışık tutabilir.5. Dünyada ıslak imza atabilen, ıslak metin ya da şekil hazırlayabilen makine üretimi ve kullanımı yaygındır. Türkiye'de de bu tür makineler vardır. Hatta bazı kamu kurumları bile bu tür makinelerden kullanmaktadır. Bazı makinelerin ürünlerinin incelenmesinde; makine işi olduğu anlaşılabiliyor. Ancak çok gelişmiş bazı makinelerin hazırladığı metinler ve o makinelerde atılan imzaların insan eliyle çıkıp çıkmadığının tespiti çok güçtür.
6. Medyaya yansıyan bilgilere göre; Adli Tıp Kurumu'nun analizi istenen belgeyi, her zamanki gibi
kurulun tüm uzmanlarının katılımı ile incelenmemesi, incelemenin kısa süre önce kuruma atandıkları iddia edilen adli tıp uzmanı olan Hacı Mehmet Akın ile Lokman Başer'in tıp doktorları olması ve görevlendirme sonucu uzman sıfatıyla belgeyi incelemesi,
kurumun Fizik İhtisas Dairesi Başkanı Prof. Dr. Bülent Üner'in de incelemeye katılmadığı halde, usul gereği raporu imzaladığı iddiaları verilen raporu şaibeli hale getirmiştir. İncelemeyi yapan iki uzmanın grafolog olmadıkları, tıp doktoru olarak, uzman olmadıkları bir alanda inceleme yaparak mütalaa verdikleri, tüm bunların sonucunda inceleme heyetinin özel olarak atandığı ve bilinçli olarak sahte mütalaa verdiklerinin ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Eğer bu iddialar doğru ise, yapılacak soruşturma sonucunda, uzman olmadıkları bir konuda gerçeğe aykırı bir şekilde grafoloji raporu hazırladıklarının tespiti halinde Prof. Dr. Üner ile diğer diğer iki uzman hakkında, "Sahte resmi belge düzenleme; görevi kötüye kullanma ve bilirkişinin gerçeğe aykırı mütalaa vermesi" gerekçeleriyle haklarında soruşturma açılması gerekir.
7. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, üç kişilik ekip, belgedeki imzanın
“Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu kabul edilebilir” kararına varıyor. Uzmanlar imzanın çok kolay taklit edilebilir olduğunu ve başka kriterlere de bakmak gerektiğini söylüyorlar. Söz konusu imza “yüzde yüz eli ürünüdür” sınıfında değil, “kabulü gerekir” sınıfına giriyor. Yani üç kişilik ekip kararı mahkemeye bırakmış.
İmza tespitinde üç tür imza vardır. Benzer üründür, kabulü gerekir ve eli ürünüdür. Uzmanı yüzde yüz emin kılan, eli ürünü tespitidir. En hafifi benzer ürün, tespitidir. Uzmanlar bahse konu belgedeki imza için;
“Kabulü gerekir, benzerlikler fazla” şeklinde bir ifade kullanmıştır. Yani imzanın yaşını, yani ne zaman atıldığını tespit edemiyoruz.
İmzanın Albay Çiçek’e ait olduğunu söyleyemiyoruz. İmzanın kime ait olduğunu tespit etmek, Adli Tıpta en zayıf olunan alan. Kabul edilebilir, ne demek? Kararı mahkemeye bırakıyoruz. Çok emin değiliz, kararı siz verin, diyoruz mahkemeye. İmzada kullanılan mürekkebin üretim yılının ise, ışık dalga boyutlarından yararlanarak imzada kullanılan mürekkep hangi ışıkları içeriyorsa, ondan hareketle, mürekkebin üretim yılının tespit edilmesi gerekiyor. İmzanın yaşı belli değil. Çiçek’e ait olup olmadığı yüzde yüz kesin değil. Üç kesinlik derecesi içinde, tespit ikinci derecede.
8. Hastanın yararı kadar toplumun bazı kesimlerinin düşüncelerini de düşünmek zorundayız.” Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Haluk İnce’nin kanser hastası Güler Zere’ye verilecek raporla ilgili ettiği bu laf haklı olarak büyük tepkiye yol açtı. Tepkiyle birlikte kafalarda kimi sorular da oluştu. Örneğin bir okurumuz merak etmiş, soruyor. “Benim bildiğim, bilimsel kuruluşlar raporlarını toplumun arzularına, beklentilerine göre değil, bilimsel gerçek neyse ona göre verirler. Ancak Başkan Haluk İnce’nin itirafından anlıyoruz ki Kurum rapor hazırlarken bilimsel gerçekleri zaman zaman bir yana bırakabiliyor, toplumun bazı kesimlerinin düşüncelerini de düşünerek kararını ona göre veriyormuş. Acaba diyorum, bu kurumun geçenlerde ‘ıslak imza’nın Albay Çiçek’e ait olduğu yönündeki raporu bilimsel gerçeklere göre mi verildi? Yoksa toplumun bazı kesimlerinin... Daha açıkçası iktidarın beklentileri düşünülerek ve dikkate alınarak mı verildi?”
9. Konu hakkındaki şaibelerin ortadan kaldırılması adil yargı için çok önemlidir. Islak imzalı olduğu iddia edilen belgenin aslının TÜBİTAK, ODTÜ ve İstanbul Teknik Üniversitesi, Jandarma ve Emniyet Kriminal Laboratuar ile bu konuda uzman bilirkişiler tarafından incelenerek ıslak imzanın orijinal belgeye Haziran 2009 tarihinden sonra atılıp atılmadığının tespiti gibi çeşitli incelemelerin yapılmasının gerçeklerin ortaya çıkarılması ve adaletin tecellisi için gerekli olduğu değerlendirilmektedir.
http://haberiniz.com/index.php?option=c ... Itemid=172