“Şüphelinin üzerine atılı suçların kanuni tanımında yer alan unsurlarının bulunmaması, üzerine atılı suçları işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunmaması, şüphelinin kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini gösteren somut olguların bulunmaması, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme girişimi bulunmaması, soruşturma sürecindeki davranışları gözönünde bulundurularak şüpheli ve müdafiinin tutuklama kararına karşı yaptıkları itirazın kabulüne, tahliyesine ve derhal serbest bırakılması için müzekkere yazılmasına oybirliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.”

Sanki tutuklanan tek bir kişinin durumu, bundan farklı mıydı da, mahkeme, onca insanın tutuklanmasını kabul etti?

Soyle bir gecmisi animsama yaptim ve ilginc bir siralama cikiyor.

1-Izmit (Golcuk) depreminde donanama buyuk hasar gordu malum.

2- Tatbikat sirasinda abd bizim gemiyi vurdu ve 5 denizcimiz sehit oldu yanlis animsamiyorsam.

3- Belcika yeni donanma yapilmasina izin vermedi.

4- Darbe gunlukleri bir denizci genaralden cikti.

5- Darbe planlayan yine deniz kuvvetlerinden bir rutbeli.

6- Sas komandolarida darbeye tesebbus malum davadan iceri alindi sorgulandi.

7- Somalili korsanlari puskurtmek uzere donanmanin bir bolumu okyanusta isadamlarinin hizmetinde gemiciklerini koruyor.

Benim animsayabildiklerim bunlar, daha fazla bilen varsa yazsin arkadaslar. Durum su iyi kokular gelmiyor burnuma sade bir vatandas olarak.

maydonos, biraz daha genişletecek olursak, Eşref Bitlis'in şehit edilişini ve diğer Jandarma komutanlarının Ergenekon Tertibi'nin gazabına uğramasını vs.. Özellikle NATO'dan çıkılmasını isteyen paşalarımızın içeri alınışı.. Ortaya çıkan resim, NATO'ya bağlı olmayan Jandarma, Özel Kuvvetler ve (yanılmıyorsam-şu an çok uykum var) 1. Deniz Ordusu'na bağlı subaylar odaklı yürütülen bir operasyon olduğu.

Tabii Özden Örnek'in, ifadesinden de geçtim en azından mürtecilerin sevgilisi, demokrat, "ben tayip erdoğan'a bağlıyım" diyebilmiş Hilmi Özkök'le yapıldığı gibi bir görüşme yapılmaması, aksine, oğluna sponsor olunup Gelibolu gibi rezillikler çektirilmesi, eh tabii herşey ayan beyan ortada.

Bugun bir yerde aciklama gecti ama arkadaslar deniz kuvvetlerine bu islemlerin nedeni olarak Kibris oldugu soyleniyor. Acaba bu konuda buraya bilgi ekleyelim lutfen ayni birinci dunya savasinda oldugu gibi denizlerden mi kusatilacagiz.????

Albay Çiçek meydan okudu

'Niye imzayı incelemeye göndermiyorlar? Çok güveniyorlarsa göndersinler.'

İrticayla Mücadele Eylem Planı'' başlıklı belgede ıslak imzası bulunduğu iddiasıyla iki kez tutuklanan ve ardından serbest bırakılan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek, ''İmza kesinlikle bana ait değil. Niye incelemeye göndermiyorlar? Gerçekse göndersinler, çok güveniyorlarsa göndersinler. Tek raporla olmaz'' dedi.

Kurmay Albay Dursun Çiçek, sivil kıyafetiyle Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nin de bulunduğu Çırağan Caddesi'nden geçerken ifade vermek üzere adliyeye gelen Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nu takip etmek üzere orada bulunan gazetecilerle karşılaştı.

Gazetecilerin çeşitli sorular yönelttiği Çiçek, ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı''ndaki imza size mi ait?'' şeklindeki soru üzerine ''Hayır, imza kesinlikle bana ait değil'' dedi.

Islak imzaya ilişkin diğer sorular üzerine Dursun Çiçek, şunları söyledi:

''Niye incelemeye göndermiyorlar? Geçekse göndersinler, çok güveniyorlarsa göndersinler. Tek raporla olmaz. Kurum da kabul etmiyor. Biz de etmiyoruz. Genelkurmay kaç sefer istedi, niye göndermiyorlar. Suç işliyorlar. Benim için bu soruşturma bitmiştir. Soruşturma falan yok. Hakkımda iddianame hazırlanırsa, Savcılık kamuoyunda tekrar mahkum olur.''

-''HEPSİ PALAVRA HEPSİ YALAN''-

''Oğlunuzla görüşüyor musunuz?'' sorusuna karşılık Çiçek, ''Tatilde yanımdaydı. Oğlumla görüşüm aynı'' dedi.

''Hükümeti yıkmaya teşebbüs ettiniz mi?'' sorusunu ise Kurmay Albay Çiçek, ''Bir albay hükümeti yıkabilir mi? Hepsi palavra hepsi yalan'' yanıtını verdi.

''Seferberlik Bölge Başkanlığındaki aramaların sizin olduğu iddia edilen İrticayla Mücadele Eylem Planı ile bir bağlantısı var mı?'' sorusu üzerine de Çiçek, ''Başka söyleyeceğim bir şey yok'' dedi.

Çiçek, ''Kozmik odadaki aramalara ilişkin bir şey söyleyecek misiniz?'' sorusunu ''Onu gidin Genelkurmaya sorun'' diye yanıtladı.

Bir gazetecinin, ''Biraz önce Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu geldi ve ifade verdi. Ne diyeceksiniz?'' sorusu üzerine de Çiçek, ''Bizim dışımızda şeyler. Gidin haberinizi takip edin, oldu mu?'' ifadesini kullandı.

Gazetecilerin diğer sorularını yanıtlamayan Çiçek, bir taksiye binerek bölgeden uzaklaştı.


Gerçek Gündem, 8 Ocak 2010

Islak imza aklımı ıslatıyor


ÖNCE bir not:

TUİK’e göre ülkede istikrar falan yok. Açıkladıkları rakamlara göre, kriz başladığında, 2008’de işsizlik %11 kadarmış.

2009 yılı sonunda bu oran %14’e çıkmış. Tarım dışı işsizlik ise %13.6’dan %17.4’e yükselmiş. Gençler arasında işsizlik ise %25.3 imiş! Ayrıca, yine TUİK’e göre şubat ayı enflasyonu beklenenden 2 misli fazla çıkmış. %0.7 olarak beklenen şubat ayı enflasyonu %1.45 olarak gerçekleşmiş. Böylece, yıllık enflasyon %10’u aşmış.

Yazmak üzere hemen bu haberin üzerine atladım. Ancak içimdeki ses “Aydın Doğan’ı ara, izin al!” dedi. Telefon ettim, Aydın Doğan o an emrindeki 200 küsur köşe yazarı için teker teker ertesi günün konusunu belirlediği için çok meşgulmüş, telefonuma çıkmadı. Ben de “Ne olur ne olmaz!” diyerek yazmaktan vazgeçtim.

Keşke TUİK uzmanları da benim gibi yapsalardı!

* * *

TUİK’in bulgularını yazamayınca aklımı ıslatan (hamdolsun, henüz altımı ıslatmıyorum!) Dursun Çiçek’in ıslak imza serüvenini yazmaya niyetlendim.

En son haliyle ıslak imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğu 2. dereceden hem Adli Tıp, hem Emniyet Kriminal, hem de Jandarma Kriminal tarafından onaylandı.

İddialara göre Dursun Çiçek darbe yapmaya yeltenmiş. Belgesi de üç ayrı kurum tarafından orijinal bulunuyor. Ama Çiçek tutuksuz yargılanacak! Zira deliller zaten toplanmış, ev adresi belirliymiş, kaçacağına dair ipucu yokmuş. Öte yandan tutuklu bir sürü emekli-muvazzaf komutan var. Onların ev adresi yok mu, kaçacaklarına dair ne gibi şüphe var? Çiçek’in farkı ne?

Tutuksuz yargılanan darbeci olur mu?
* * *
Adli Tıp’ın raporundan sonra tutukluluk halini kaldıran sivil 9. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçe olarak, diğerleri yanında, şu kanaati de karara bağlamıştı:
“Şüphelinin (Dursun Çiçek-CÜ) üzerine atılı suçların kanuni tanımında yer alan unsurların bulunamaması, üzerine atılı suçları işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunamaması...”

Jandarma Kriminal’in raporundan sonra Askeri Savcılık da Çiçek’in tutuklanmasını istedi. Ancak tutuklama kararını Askeri Mahkeme de reddetti. Bu mahkeme de yukarıda saydığım gerekçeler dışında “delillerin yetersizliği”nden dem vuruyor! Islak imzanın diğer delillerle de desteklenmesi gerekiyor.

Dursun Çiçek’in avukatı haftalardır bazı noktalara parmak basıyor. Örneğin, ıslak imza bulunan 4 sayfalık belgenin Genelkurmay Başkanlığı yazışma kurallarına uygun olmadığını iddia ediyor. Ayrıca ıslak imzanın, değeri 15.000 ile 150.000 dolar arasında değişen bir makine ile atılmasının mümkün olduğunu söylüyor. Belgelerin çıktısının nerede alındığını sorguluyor.

Benim en çok dikkatimi 4 sayfalık belgenin hiçbir yerinde Dursun Çiçek’in parmak izinin bulunmadığı iddiası çekiyor!

Dursun Çiçek’in 4 sayfalık belgeyi ellemeden, parmak izi bırakmadan imzalaması imkânsız. “İz bırakmamak için eldivenle imzaladı” denebilir.

İyi de, belgelere doğrudan ıslak imza atan kişi neden parmak izi bırakmaktan korksun?

Bence “parmak izi” çok değerli bir destekleyici delil olabilir.

Ne olur, ben kafamı ıslatmadan önce birileri “parmak izi” meselesine de parmak atsın!


Cüneyt ÜLSEVER, 4 Mart 2010

Islak imzaya inceleme var

“İrticayla Mücadele Eylem Planı” üzerinde parmak izi incelemesi yapılacak.

Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı ve üzerinde ıslak imzası bulunduğu öne sürülen “İrticayla Mücadele Eylem Planı” üzerinde parmak izi, kağıt ve mürekkep incelemesi yapılacak.

Jandarma Kriminal Laboratuarı, belgenin yazımında ve imza üzerinde eskitme yapılıp yapılmadığını, belgenin yazımında kullanılan kağıdın, yazıcı ve mürekkeplerin Genelkurmay Başkanlığı birimlerinde kullanılan ürünlerle uyumlu olup olmadığını inceleyecek. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen ihbar mektubu, zarfı ve ıslak imza iddialı belge üzerinde de parmak izleri ile diğer organik izler incelenecek.

Albay Dursun Çiçek’in avukatı İrem Çiçek, yaptığı açıklamada, “İnsanlık onuruna, akıl ve mantığa, demokrasi ve insan haklarına, hukuk devleti ve adalet ilkelerine, hiç bir yasal delile dayanmayan iftira ve karalama kampanyaları ile bir kısım medyayı yargısız infaz aracı olarak kullanarak, yazılmayan planı yazılmış, imzalanmayan belgeyi imzalanmış, işlenmeyen suçları işlenmiş olarak göstermede çok mahir olan bazı odakların milletin gözü önünde ortaya koydukları bu oyunların sona ereceği günlere az kaldı” dedi.

Üzerinden 9 ay geçmesine rağmen sonunda 4 sayfalık belgenin “hak ettiği şekilde” inceleneceğini bildiren Çiçek, şunları kaydetti:

“Biz 9 aylık bu süreçte ıslak imzalı olduğu iddia edilen belge üzerinde başta parmak izi incelemesi olmak üzere, belgenin Genelkurmay Başkanlığı’nın yazışma usullerine uygun olup olmadığı, mekanik veya elektronik aletler vasıtası ile taklit edilip edilmediği, kopyalama ve taklit teknikleri ve imkanları karşısında, sahte ıslak imza üretmenin kolaylığı, imzanın sade ve yalın olduğundan taklidi kolay, tersimi basit ve tek hareketli bir imza oluşunun değerlendirilmesi, kağıt ve imza üzerinde eskitme yapılıp yapılmadığı, imzanın atılmış olabileceği tarih tespiti, belgenin yazımında kullanılan kağıdın, yazıcı ve imza mürekkeplerinin Genelkurmay Başkanlığı birimlerinde kullanılan ürünlerle uyum durumu konularında hem Adli Savcılıktan hem de Askeri Savcılıktan talepte bulunmuştuk. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı, talebimiz üzerine Jandarma Kriminal Laboratuvarlarında inceleme yapılması surecini başlatmıştır. Islak imza iddialı belge Jandarma Kriminal Laboratuvarlarında talebimiz doğrultusunda incelenecektir. İstanbul Savcılığı’na bir ihbar mektubu ile gönderildiği iddia edilen mektup, zarfı ve ıslak imza iddialı belge üzerinde faili meçhul şahıs hakkında da parmak izi başta olmak üzere diğer organik izlerin incelenmesi de bu süreçte yapılacaklar arasındadır.”

-ERZİNCAN'DA "YARGISIZ İNFAZ"-

Erzincan’a en son 2003 yılı Temmuz ayında özel bir gezi dönüşü ailece uğramış olmasına rağmen Dursun Çiçek’in geçen yıl buraya gittiği ve bazı kişilerle görüştüğü yönündeki gizli tanık ifadeleriyle haberler yapılmasının “yargısız infazın en acı örneği olarak Türk Hukuk Tarihine geçmeye mahkum” olduğunu ifade eden İrem Çiçek, şöyle dedi:

“Medyayı kullanarak kamuoyunu ve yargıyı yönlendirme, başta Cumhuriyet Savcıları ve Yargıçlar olmak üzere kamu görevlilerini baskı altına alma eylemleri ve yargısız infazlara rağmen Yüce Türk Milleti adına yargılama gücünü kullanan Türk Yargısına güvenmeye ve inanmaya devam etmeliyiz. Zaman zaman haksızlıklar olsa da sonunda yüce adaletin tecelli edeceğine inanıyoruz. ‘Sahte Islak İmzanın Hikayesi’ni aylardır takip eden tüm vatandaşlarımızı, bir an önce gerçeklerin ortaya çıkarılması ve yargısız infazların önlenmesi için, başta o planın ele geçirilişi ve medyaya sızdırılması olmak üzere hikayedeki şüpheli noktaları sorgulamaya ve gerçeklerin peşinde olmaya davet ediyoruz.” (ANKA)


Gerçek Gündem, 12 Mart 2010

[img]http://www.avazturk.com/upload/Image/mart/dursun_cicekin_yol_haritasi.jpg[/img]
İşte Dursun Çiçek’in yol haritası

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, “ıslak imzalı belgede” parmak izi araştırılmasını reddetmesi, Kurmay Albay Dursun Çiçek cephesinde, “Türkiye’de bir ilk” şeklinde değerlendirildi ve sürprizle karşılandı.

Çiçek’in, bu gelişmeden sonra “ıslak imza makinesi” için ABD’ye noter onaylı müracaatta bulunmayı planladığı öğrenildi.

Çiçek hakkındaki davada avukatları, hem İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, hem de Askeri Savcılık’tan, “ıslak imzalı” olduğu öne sürülen belgede parmak izi araması yapılması, ayrıca Genelkurmay’da kullanılanlarla aynı olup, olmadığının tespiti için bu kağıdın, kullanılan mürekkebin cinsinin ve kağıttaki imzanın yaşının tespit edilmesini istedi.

Ancak Jandarma Kriminal’in, “parmak izi araştırmasında kullanılacak kimyasalların belgede tahribata yol açabileceği” uyarısı üzerine Askeri Savcılık, belgenin “aslı” burada olduğundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan parmak izi araştırması için izin istedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise, parmak izi araştırmasına izin vermedi.

Daha önce Avaz Türk’e, “İyi niyetin gereği olarak Başsavcılığın parmak izi araştırmasına izin vermesini umuyoruz” diyen Kurmay Albay Dursun Çiçek’in avukatı ve kızı İrem Çiçek, son kararın kendileri açısından bir sürpriz olduğunu, bir anlamda “sorgu sürecinin tıkandığını” açıkladı. Buna rağmen tüm hukuki yolların deneneceğini belirten İrem Çiçek, “Kendi suçsuzluğumuzu ispat etme mecburiyeti ile karşı karşıya bırakılıyoruz” dedi. Çiçek, bundan sonra nasıl bir yol izleyecekleri hakkında da şunları söyledi:

“Türkiye’de ıslak imza makinesi var mı, yok mu, varsa nerededir bilmiyoruz. Bu yüzden noter huzurunda Dursun Çiçek’in imzasını alıp, ABD’ye göndermeyi planlıyoruz. Buradan, yine onların yasal prosedürü neyse, noter veya bilirkişi huzurunda Dursun Çiçek’in ıslak imzasının, imza makinesinden bir örneğinin alınmasını talep edeceğiz. Oradan gelen sonucu da yine Adli Tıp, TUBİTAK ve Jandarma Kriminal’e sunacağız. Aynı sonucun çıkacağına eminiz.”

İrem Çiçek bunun dışında, parmak izi dışındaki diğer taleplerinin, yani kağıt ve mürekkebin cinsiyle, imzanın yaşının tespiti konusundaki incelemelerin yapılmasında ısrarlı olacaklarını bildirdi.

Neyle Mücadele Ettiğimizi Bilmiyoruz

İrem Çiçek, ABD’de ıslak imza makinesi araştırması başta olmak üzere, tüm bu inceleme ve araştırmaların büyük maliyet gerektirdiğini vurgularken de, “Şu ana kadar 16 dava açtık. Maliyet yeterince yüksek, ancak bunu önemseyecek durumda değiliz. Çünkü üzerimize çok feci geliniyor ve daha önemlisi neyle, kimlerle mücadele ettiğimizi bilmiyoruz. Bu yüzden gücümüz yettiğince, sonuna kadar gideceğiz” dedi.


AVAZTÜRK, 16 Mart 2010

[img]http://www.avazturk.com/upload/Image/mart/dursun_cicek_parmak_izini_ariyor.jpg[/img]
Dursun Çiçek parmak izini arıyor

“İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nda parmak izi krizi.

"Plan"nın “ıslak imzalı” nüshasında parmak izi aranması reddedilen Kurmay Albay Dursun Çiçek, karara itiraz edeceği gibi, hiç olmazsa fotokopi olduğu belirtilen belgeler üzerinde parmak izine bakılmasını isteyecek.

Askeri Savcılığın “ıslak imzalı belgede” parmak izine bakılması için yaptığı başvurunun, dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedilmesi üzerine yeni taleplerini içeren bir dilekçe hazırlayan Kurmay Albay Dursun Çiçek’in Avukatı İrem Çiçek, Askeri Savcılığın, belgeyi İstanbul’a geri göndermesi halinde öncelikle buna itiraz edeceklerini açıkladı. Ret kararını veren “Ergenekon Savcıları” hakkında, “Savunma ve adil yargılanma hakkını ihlal ettikleri” için suç duyurusunda bulunduklarını hatırlatan İrem Çiçek, “ıslak imzalı belge”nin bundan sonraki akıbeti konusunda tereddüt ve şüphelerinin bulunduğunu vurguladı.

Belge müzeye mi konacak?

Parmak izi ile ilgili tartışmalarda gelinen noktada, bir insanın hak ve hukuku ile “suçsuzluğunu ispat” çabasının söz konusu olduğunu belirten İrem Çiçek şunları söyledi:

“Bunlar mı, yoksa bir belgenin kimyasallar yüzünden tahrif olacağı iddiası mı önemlidir? Gerçek ortaya çıkarılacaksa, belgenin tahrif olmasından niye korkuluyor? O belge müzeye mi kaldırılacak? Madem öyle hiç olmazsa, fotokopi olduğu söylenen kağıtlar üzerinde parmak izi araştırılması yapılsın. Dursun Çiçek’in bilgisayar veya fotokopi makinesinden çıktısı alınmışsa, mutlaka bunlarda da parmak izi vardır.”


AVAZTÜRK, 17 Mart 2010

[img]http://www.avazturk.com/upload/Image/mart/karargaha_dava_acacak.jpg[/img]
“Karargâh”a dava açacak!

Müyesser YILDIZ

İrtica Eylem Planı’nı hazırladığı iddiasıyla aylardır hakkında çeşitli yayın ve spekülasyonlar yapılan Kurmay Albay Dursun Çiçek, kelimenin tam anlamıyla “hukuk rekoruna” koşuyor.

Çiçek’in şimdi de, kendisiyle ilgili olayın “perde arkasının” anlatıldığı iddia edilen “Karargâh” adlı kitap ve bu kitabın yazarı Taraf Gazetesi muhabiri Mehmet Baransu hakkında dava açmaya hazırlandığı öğrenildi.

Söz konusu belgeyi ortaya çıkardığı söylenen Mehmet Baransu, “İrticayla Mücadele Eylem Planı”yla ilgili yaşananların perde arkasını “Karargah” adlı bir kitapta topladı. Geçen hafta piyasaya çıkan kitapta, 12 Haziran’da başlayıp, 24 Haziran’da son bulan Askeri Savcılık’ın soruşturmasına ilişkin tüm belgelerin yer aldığı belirtildi. Kitapta ön plana çıkartılan unsur ise ise Çiçek’in “imzası”yla ilgili bölüm oldu. Baransu, belgenin fotokopisinin Taraf’ta yayınlandığı gün Çiçek’in, evinde yapılan aramadan sonra hazırlanan tutanağa iki farklı imza attığını, bu imzaların daha sonra bir şekilde “değiştirildiğini” öne sürdü.

Baransu’nun bu kitabı ve kitapta yer alan iddialardan, basında yer alan haberler üzerine haberdar olan Kurmay Albay Dursun Çiçek’in, avukatlarından “Karargâh”ı incelemelerini, bundan sonra da özellikle soruşturmanın gizliliğinin ihlâli söz konusuysa dava açılması yoluna gidilmesini istediği bildirildi. Çiçek’in, “yarım saat arayla iki farklı imza attığı” iddiasını ise kesin bir dille reddettiği öğrenildi.

Adli Tıp Kurumu Başkanı da Sırada

Kurmay Albay Dursun Çiçek, daha önce “imza”sıyla ilgili olarak, “bilimsel ve etik kurullara aykırı olarak rapor hazırlandığı ve soruşturmanın gizliliğinin ihlâl edildiği” gerekçesiyle Adli Tıp Kurumu hakkında dava açmıştı.

Jandarma Kriminal’in raporu ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın parmak izi araştırmasına izin vermemesinin ardından Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce’nin birçok gazeteye demeç verip, çeşitli değerlendirmelerde bulunması da Çiçek’in hukukçularını harekete geçirdi. İnce’nin Adli Tıp Kurumu’ndaki incelemelerin safhalarını en ince detayına kadar anlatmasının, soruşturmanın gizliliğini ihlâl olduğu öne sürüldü.

Kurmay Albay Dursun Çiçek, Haziran ayından bu yana 4 Ergenekon Savcısı ve hakkında tutuklama kararı veren 2 Hakim’in yanı sıra TRT dahil 8 televizyon kanalı, ulusal yayın yapan 4 gazetenin genel yayın yönetmeni, çok sayıda köşe yazarı, RTÜK ve Adli Tıp Kurumu ile “faili meçhul” ihbarcı subay hakkında suç duyurusunda bulunup, tazminat davaları açtı. Çiçek’in tazminat davası açtığı köşe yazarları şunlar: Ahmet Altan, Mehmet Altan, Yasemin Çongar, Mehmet Baransu.

Çiçek, “yazılarında kişilik haklarına saldırdıkları” gerekçesiyle de, Nazlı Ilıcak, Yasemin Çongar, Ahmet Kekeç, Eser Karakaş, Şamil Tayyar, Hasan Karakaya ve Sedat Laçiner’e tekzip gönderip, haklarında yasal işlem yapılmasını istedi.


AVAZTÜRK, 24 Mart 2010

TSK: Çiçek Ankara’daydı…

Müyesser YILDIZ

Bir haftadır Hasdal Cezaevi’nde tutuklu bulunan Kurmay Albay Dursun Çiçek’le ilgili iddianamenin ek klasörlerinin basına sızdırılan bölümlerine göre, Çiçek’in Erzincan’a gittiğine dair bir otel kayıt belgesi var.

[img]http://www.avazturk.com/upload/Image/2010/Mayis/tsk_cicek_ankaradaydi.gif[/img]

Oysa avukatlarının, tutuklanmasından hemen önce Mahkemeye, TSK’dan alınmış, Çiçek’in belirtilen tarihte Genelkurmay’da görevinin başında olduğuna dair karargâha giriş, çıkışını belgeleyen resmi belgeleri sunduğu öğrenildi.

“İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı hazırlamakla suçlanan Kurmay Albay Dursun Çiçek’in, bu planın uygulanması için Erzincan’a gidip, halen Ergenekon’un Erzincan ayağı iddiasıyla açılan davada yargılanan sanıklarla görüştüğü de öne sürülmüştü. Albay Çiçek, Erzincan’a kesinlikle gitmediğini, adı geçen kişilerin hiçbirisini tanımadığını söylediği halde, iddianamede Çiçek’in 28 Mart 2009 tarihinde Erzincan’a gittiği bilgisine yer verildi. İddianamenin ekine ise Çiçek’in Erzincan Halitpaşa Caddesi’nde bulunan Konak Mazlum Otel’de kaldığına dair otel kayıt dökümleri konuldu.

“Ankara’dan ayrılmadım” belgeleri

Bedrettin Dalan’ın 1 numaralı sanık, kendisinin de 2 numaralı sanık olarak gösterildiği iddianamenin kabul edilmesinden sonra Kurmay Albay Dursun Çiçek hakkında yakalama emri çıkarılmıştı. Bunun üzerine geçen hafta bugün Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne giden Çiçek’in ifadesiyle birlikte mahkemeye yeni deliller sunduğu öğrenildi. Çiçek, “ıslak imzalı belgede” parmak izinin olmadığına dair Jandarma Kriminal Dairesi’nin raporunun yanı sıra, 28 Mart 2009 tarihinde Erzincan’da değil, Ankara’da görevinin başında olduğuna dair resmi belgeler de sundu.

Turgut Kazan başka Dursun Çiçek buldu

Öte yandan halen Erzurum’da devam eden davada, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı uygulama suçuyla yargılanan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in Avukatı Turgut Kazan da, duruşmanın ilk gününde, başka bir Dursun Çiçek’in varlığından söz etti. Erzincan’a gelerek bir otelde kaldığı öne sürülen Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu iddia edilen kimlik kaydını, kendi sekreterinin internet üzerinden sorguladığını belirten Kazan, otelde kalan Dursun Çiçek’in SSK’lı ve 1977 doğumlu olduğunun anlaşıldığını söyledi. Kazan, “Benim sekreterim Dursun Çiçek’in o olmadığını ortaya çıkarıyor da kolluk kuvvetleri niye aynı sorgulamayı yapamıyor” dedi.


AVAZTÜRK, 7 Mayıs 2010

İşte o oteldeki Dursun Çiçek

Dursun Çiçek'in Cihaner ile buluştuğu iddiasına kanıt gösterilen işadamı Çiçek şaşkın...

28 Mart 2009'da Erzincan'daki Mazlum Otel'de kalan Dursun Çiçek konuştu. 'Evet otelde kalan benim' diyen işadamı Çiçek, ekledi: Ortağım Ferhat Murat Polat Erzincanlı. Sık sık birlikte seyahate gideriz. Gelişmeleri basından takip ediyorum

'İrtica ile Eylem Planı' iddianamesindeki deliller arasında yer alan belgeye göre, Erzincan'daki Konak Mazlum Otel'de kaldığı belirlenen Dursun Çiçek'e Akşam Gazetesi'nden Devrim Tosunoğlu ulaştı.

'Eylem Planı'nın altında ıslak imzası bulunduğu belirtilen Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ile buluştuğu iddiasına kanıt gösterilen müşteri listesindeki Dursun Çiçek, 33 yaşında bir işadamı.

ORTAĞIMLA BİRLİKTEYDİK

28 Mart 2009'da Mazlum Otel'in 202 numaralı odasında kaldığını belirten Dursun Çiçek, adının geçtiği olaylar zincirini basından takip ettiğini belirterek, şunları söyledi: 'Tüm gelişmeleri basından takip ediyorum. O otelde kalan Dursun Çiçek benim. Konak Mazlum Otel'de iş ortağım Ferhat Murat Polat ile kaldım. Bizim bir inşaat şirketimiz var. İş ortağım Erzincanlı olduğu için sık sık birlikte seyahate gideriz. Ayrıca iş bağlantılarımız da olduğu için birçok otelde kaldım.'

ADI 'KOMUTAN'A ÇIKTI

Albay Çiçek'e benzerliğiyle dikkat çeken işadamı Çiçek, 'ıslak imza' tartışmalarının ardından, arkadaş çevresinde kendisine 'komutanım' diye hitap edildiğini anlattı. Zaman zaman zor durumda kaldığını da belirten Çiçek, ekledi: 'Bu durum bazen sıkıntılar yaşamama neden oldu. Örneğin bir polis çevirmesinde ehliyetimi verdiğimde güvenlik memurları şaşırarak 'Dursun Çiçek sen misin?' diye espiriler yaptı.'

BENZERLİK ŞAŞIRTTI

'İrtica ile Eylem Planı' iddianamesinin iki numaralı sanığı Albay Dursun Çiçek ile aynı ismi taşımasının yanında fiziki olarak da benzeyen işadamı Dursun Çiçek, bu durumun kendisini de şaşırttığını söyledi.

202 nolu odada kaydı var

'İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nda imzası bulunduğu belirtilen Albay Dursun Çiçek'in Erzincan'da, 'Silahlı terör örgütü davası' sanıklarından Başsavcı İlhan Cihaner ile görüştüğü iddia ediliyordu. Hem Erzurum'da yürütülen Erzincan soruşturması davasının klasörlerine hem de 'Islak İmza' iddianamesinin delil klasörlerine giren otel kayıtlarında, Dursun Çiçek isimli kişinin, 202 numaralı odada kaldığına ilişkin otel kayıtları bulunuyor. Erzincan'daki Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamenin ek klasörlerinde yer alan emniyetin savcılığa gönderdiği yazıda, şu ifadeler yer alıyor:

'28.03.2009 günü bahse konu otelde 01.01.1977 Ankara doğumlu 136... T.C. kimlik nolu Dursun Çiçek adına, 202 nolu odaya kayıt yapıldığı ve 29.03.2009 günü odadan çıkış yapıldığı tespit edilmiştir.'


Gerçek Gündem, 8 Mayıs 2010

Çiçek gizli tanığı fena sıkıştırdı

İrticayla Mücadele Eylem Planı davasında gizli tanık, gördüğünü söylediği Çiçek’in kıyafetinin rengini sorması üzerine ‘Yeşil’ dedi. Çiçek ‘Ben denizciyim’ yanıtını verdi. Gizli tanık sözlerini “Pardon, özür dilerim, diğerleri yeşildi, sizde beyaz vardı” diye düzeltti. Bunun üzerine Dursun Çiçek, karşılık verdi: “Denizciler Ocak ayında siyah giyer.”

“İrticayla Mücadele Eylem Planı” davasının önceki günkü duruşmasında ifade vermeye başlayan gizli tanık Efe ile söz konusu planın altında ıslak imzası bulunduğu öne sürülen Dursun Çiçek arasında ilginç bir diyalog yaşandı. Dursun Çiçek, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner ile kendisini 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden önce birlikte gördüğünü öne süren gizli tanık Efe’ye, o sırada üzerinde hangi renk kıyafet olduğunu sordu.

İlk olarak “Yeşil” yanıtını veren Efe, Çiçek’in “Ben denizciyim” demesi üzerine “Pardon, özür dilerim, diğerleri yeşildi, sizde beyaz vardı” cevabını verdi. Bunun üzerine Dursun Çiçek, karşılık verdi: “Denizciler Ocak ayında siyah giyer.”

Silivri’de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada yeminli olarak verdiği ifadede gizli tanık Efe, Kadir Özbek ile olan yakınlığını, İlhan Cihaner ile sık sık görüştüğünü ve kendisinin de bir cumhuriyet savcısı olduğu bilgisini verdi.


Gizli tanığı sıkıştırdı

Gizli tanık Efe ile Dursun Çiçek arasında şu konuşma geçti:

Sanık Dursun Çiçek: Erzincan’a gittiğim iddiasıyla ki gizli tanık Munzur ve sizin beyanlarınız var, Erzincan Orduevi’nde kahvaltı da 14, 15 kişilik bir masada. Resmi elbiseli olarak, Sayın başsavcının iki veya üç kişi sağında, sırtım pencereye dönük, bunları net hatırlıyorsunuz.

Efe: Evet.
D.Ç.: Peki resmi kıyafet rengi neydi?
Efe: Ben orada sizin simanızı gayet iyi gördüm, gayet iyi gördüm.
D.Ç.: Elbisemin rengi neydi?
Efe: Üniformalıydınız.
D.Ç.: Hangi renkti?
Efe: Yeşil renkli bir elbiseniz vardı.
D.Ç.: Sayın başkanım ben denizciyim.
Efe: Pardon yeşil diyorum, pardon özür diliyorum yeşil diyorum, diğerleri yeşildi, sizde beyaz vardı. Düzeltiyorum beyaz vardı.
D.Ç.: ‘Ocak ayında beyaz giyiyoruz’, biz Denizciler beyaz giymez ocak ayında siyah giyer.
Efe: Ben bilemem bende sık sık kıyafet değiştiriyorum, eğer.
D.Ç.: İşte evet.
Efe: Şeye gittiğimde...
D.Ç.: Çok net hatırlıyorsunuz, siyahla beyaz birbirine çok yakın renkler.


Haber Ekspres, 25 Mayıs 2011