Bir çok sebebi var kuşkusuz.
1- Balık hafızasına sahip bir toplum olmamız.
Daha bugünden örnek verirsek Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıçı'n yazısı var. Kendisi
İstiklâl Marşımızın bir çok yerde okunmasından rahatsızlık duyan Bay Bülent Arınç'a destek yazısı yazmışlar.
http://www.sabah.com.tr/2009/03/16/habe ... 0E548.htmlBay Ardıç iddia ediyor ki, İstiklâl Marşının maçlardan ve-veya toplantılardan önce okunması 12 Eylül'den sonra ortaya çıkan bir gelişmedir. Bunu okuyan yeni yetişen gençlerimizin tabii hemen doğru zannedecekler.
Ama öyle mi? 90lı yıllarda pkknın şimdiki gibi tabur seviyesinde kuvvetlerle saldırı yapıp, ilçe hâtta illeri ara ara eline geçirdiği günlerde, maçlarda toplanan halk başlatmıştı bu uygulamayı. Daha sonra da bir adı konulmamış âdet hâline geldi.
Sabah gazetesi de tarihteki
Ali Kemal'in
Peyâm-ı Sabah'ının çizgisini yakalamış gözüküyor.
Hâl böyle olunca da yeni nesil tarafından;
Otomobil kaçakçılığından arandığı için yurtdışına kaçan
Ahmet Kaya'nın kürtçe şarkı söyledi diye yurt dışına kaçmak zorunda bırakıldığı (aynen futbolcu Tanju Çolak gibi),
Türkiye'nin Kıbrıs'ı sömürmek için işgâl ettiği,
Milli Mücâdele emrinin Atatürk'e Sultan Vahdeddin tarafından verildiği (buna herhalde yaşasaydı Gaziden bile çok Vahdeddin gülerdi)
v.b. gibi saçma ve saptırılmış bir târih öğrenilmekte...
Temelsiz ve ne olduğunu bilmeyen yığınlar oluşturulup kendinden şüphe ettirilmekte..
2- Türklerde son asırlarda yapılan ilericilik hareketlerinin sadece sanayii kurmak olarak anlaşılması.Doğal olarak daha sonra teknolojisi eskiyen sanayiiler verimsiz hale gelmekte. Sonra da hadi bakalım yok pahasına özelleştirip satalım.
Hâlbuki Avrupada aydınlanma önce bilim ve sanatta başlamıştır.
Ama ülkemizde aydınlanma getirmesi için dışarıda okuyan insanlar yurda dönüp eser verdiklerinde karşılarında aşılmaz duvarlar görmüşlerdir. Sanatçıların yaptığı heykeller kırılmış, kadavralara don giydirilmiş vs. vs.
Ve bu saldırıları yapanlarda amansız yalanlar meydana getirmişler.
"
Leopard tanklarının motorlarını Erbakan yaptı.."
Ve az gelişmişliğimizle biz hiçbir zaman bilmeyiz ki bir insan tek başına bir motor yapabilir mi?
Bir tarihçi araştırma yapmak için binbir türlü bilim insanı ile koordineli çalışmaktayken (nümizmatik, kronoloji, arşiv v.b.) bir mühendis tek başına motor yapar mı?
Neden bu kadar mühendisimiz varken bir tane kendi imâlatımız motor yok?
Sebebi basit, çünkü bu işler dirayetli ve ekipsel çalışmayı gerektiren konular. Hangi kurumumuz mühendislerimiz toplamış, devamlı ve istikrârlı bir şekilde koordine çalışma imkanı vermiş?
Mühendislerimiz, bilim adamlarımız , doktorlarımız tabii ki dünya çapında her türlü projede görev almakta.. Ama nerede? Bildiniz, yurtdışında..Çünkü ülkemizde insanlara çalışma imkanı tanınmamış, kurum ve kuruluşlar siyasi adam yerleştirme merkezleri olmuşlar. Çalışan adam , proje getiren adam hep kösteklenmiş, en iyi personel olanı uygulayan veya mevzuata göre iş yapıp sorun getirmeyen insan olmuş. Ya da adam tam bir projeye başlayacak, bir anda yeni partizan yerleştirmeler...Ondan sonra daha çok "Bilim ve Teknik" kapağı değişir.. Dünyanın bilim yılı olarak kutladığı bir kişiyi siz yasaklarsanız aynen Osmanlı gibi matbaayı seneler sonra getirirseniz nasıl ilerleme sağlarsınız?
Tabii bu istikrârlı bilimsel kuruluşların yaşaması ve üretim sürecine geçmelerini şakkadanak olabilecek konular değil. Ayrıca masrafları da belli..Motor örneğinden gidersek sizin bir motor üretimi safhasına varmanız 100 liraya mâl olacakken siz yapılmış motoru gayet tabii 5 liraya temin edebilirsiniz. Bizim gibi iş bitirici , günü kurtarıcı siyasi oluşumlarıncenneti bir ülkede hangisinin tercih edileceği açıktır. Sonra da ha bire modernizasyon imkanları ararsınız. Elinizde taarruz helikopteri bir anda kalmayıverir!..
Şu sitede bile kaç tane arkadaşımız kim bilir yurtdışında çalışmak zorunda bırakılmış?
3- Ülkemizde her konu topaldır....
Neden?
Evet topal yürür biz de hayat..
Tek bacağımız yoktur bizim..
Çünkü nerede kadınlar?
Sadece erkekler vardır toplum yaşamında. Kadın sadece seks sembolü ve ev sorumlusudur.Ya sekreterlik yapar, ya çocuk bakar. Bir iş yapmaya kalksa beraber okuyup çalıştığı insanlar bile günü gelir ona belli bir düzlemden bakarlar. Kadın sadece "namusu kollanması gereken bir canlı" olarak yaşar bu ülkede.. Oysa Avrupadaki bir çok ülkeden önce seçme ve seçilme hakkını onlara önderimiz vermemiş miydi? Savaş pilotlarını, hikayecileri, doktorları bize bırakmadı gitmedemen önce? Bu kadar seneyi biz nasıl kaybettik? Akşam sekizden sonra dışarıda olan kadının "o ayak" olduğu nasıl girdi beynimize? Hani bu ülkenin kadınları? Ülkenin yarıya yakını belki de sırf cinsiyeti yüzünden ne üretimde, ne düşün hayatında, ne de yaşamda gerçek değilde sanki bir figüran gibi savrulup gitmekte..
Bunlar en temel genel konular. Bir de özele inersek; okullarda güneydoğuda büyük bir çoğunluk öğretim kadrosunun yaptıklarımı dersin, her alanda (vergi, sicil, adli, tapu v.b.) durmadan çıkan aflarla çalışanların enayi yerine konulması mı...
Ne olursa olsun milletimizden kimse umut kesmesin..
Çanakkale Savaşı'nda dünyada , biz de dahil olmak üzere, kimse bizim kazanabileceğimize imkan vermemekteydi. Hâtta tahliye için savaş boyunca saltanat ailesinin treni hazır bekletilmekteydi.