CUMHURİYET ve DEMOKRASİ (17)
Geçen yazıda John Rawls’ın bu ‘ilkel’ diyebileceğimiz ‘hakkaniyet’ anlayışı yerine, tarafsız ve adil bir ‘kamu yönetimi’nin yönlendireceği bir ‘hakkaniyet’ anlayışı önerecektir, demiştik.
Ancak Rima Hawi, her ne kadar Rawls’ın Locke, Kant ve Rousseau’cu ‘Toplumsal Sözleşme’ geleneğinden gelse de, özde bizim ‘kamu yönetimi’ dediğimiz bir ‘otorite’den çok, ‘sosyal adalet’in ilkelerini belirlemeye çalıştığını ve kendinden önceki yorumları ‘kurmaca’ (fixion) olarak değerlendirdiğini ileri sürmektedir (1).
Böylece ‘insan’ yerine ‘birey’i, kendi kuramının ‘köken’ine (position orijinelle) ...